• ÇTL sistemimiz sıfırlandı ve olumlu değişiklikler yapıldı. Detaylar için: TIKLA

Yoncanın Bereketi

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Hikâyemiz; içtiğimiz sütün, yediğimiz etin kaynaklarından biri olan yonca bitkisine dâir... İnsan hayatı bir açıdan hayvanların varlığıyla nasıl alâkadar kılınmışsa, hayvanların hayatını devam ettirebilmesi de bitkilerle bağlantılı kılınmıştır. Ancak hayvanlara rızık olarak yaratılan muhtelif bitkiler içerisinden sadece yoncanın adı anılmıştır Kur'ân-ı Kerîm'de (Abese Sûresi, 31).1 Bu, yoncaya kraliçe unvanını vermek için tek başına yeter. İlahî mesajlara gönlü kapalı insanlar bile, Rezzak-ı Rahîm'in gizli elini görmeseler de, ona yem bitkilerinin kraliçesi unvanını vermişlerdir.

Çok sayıdaki yem bitkisi arasından, neden yonca seçilmiştir?
Yonca, eski dünya olarak bilinen Avrupa içlerinden, Japonya'ya, oradan Kuzey Afrika'ya kadar geniş bir coğrafyada yetişir. Yemlerin kraliçesi, kendisine bahşedilen üstün uyum kabiliyeti sayesinde kumlarla kaplı çöllerden buzlarla kaplı alanlara kadar çok farklı ekolojik şartlar altında hayatiyetini sürdürür. İnsanların yeryüzünü teşrif ettikleri ilk yıllardan itibaren yoncanın kıymeti bilinmiş, insanlar onu, vazgeçilmezleri olan buğday, çeltik, hurma, zeytin, üzüm ve incir gibi bitkilerle eşdeğer tutmuş, hattâ kendilerine yeni kıtaları yurt edinen insanlar, beraberlerinde yonca tohumlarını da götürmüşlerdir. Bilindiği kadarıyla, yonca 3300 yıldır tarımı yapılan bir yem bitkisidir. Bazısı bir yıl, bazısı onlarca yıl ömür süren 60 yonca türü; her bir türün de, ayrı renk ve görünüşe sahip binlerce çeşidi vardır.

Bütün yem bitkileriyle kıyaslandığında yonca, protein ve vitamin bakımından daha fazla besin değeri taşır. Ayrıca, hem son derece lezzetli hem de sindirim değeri yüksek olduğundan onunla beslenen hayvanlar, âdeta süt pınarı, et deposu olur ve diğerlerine nispetle daha fazla yavru verir. Yapısına konulan renk maddesi ksantofil, piliçlerin gıdasına katıldığında, hem derinin rengi albenili bir hâl alır, hem de yumurtanın sarısı, iştah kabartan kehribar sarısına döner. Yonca, hayvanlara sadece yeşil olarak yedirilmez; bin yıldır olduğu gibi kurutularak veya günümüzde olduğu gibi suyundan arındırılmış pelet hâlinde depolanmak suretiyle yıl boyu kullanılır. Kökleri rahatlıkla 8-40 metre kadar derinliğe kadar inebildiğinden, yonca toprağın alt katmanlarında yer alan sudan ve besin maddelerinden yararlanabilir.2,3 Bu sayede besin maddeleri toprağın derinliklerinden yukarılara taşıdığından, yonca, kendisinden sonra ekilecek bitkilere verimli bir toprak bırakır. Böyle olunca yonca günümüzde en fazla yetiştirilen yem bitkilerinin başında gelmektedir.

İnsana da faydalı

Yüce Beyan'da yoncaya dikkat çekilmesi boşuna değildir. Yonca, sahip olduğu hususiyetleri itibarıyla insanlar için de oldukça faydalıdır. Bu yüzden bazı ülkelerde taze yaprakları ve sürgünleri çiğ olarak tüketilmektedir. Yurdumuzda çok bilinmese de, yüksek besin değeri sebebiyle vücuda kuvvet ve enerji verir; kansızlığa iyi gelir. Yonca yaprakları, içindeki protein, vitamin ve minerallerden dolayı kapsül veya toz hâline getirilerek günümüzde diyet katkı maddesi olarak kullanılmaktadır. Ayrıca, yüksek oranda lif ihtiva ettiğinden, kolesterol seviyesinin kontrolünde yardımcı olur. Yonca yaprakları, kan ve karaciğeri temizleyici özelliği bulunan saponinleri de ihtiva eder.4 Ancak diğer tıbbî özelliği olan bitkiler gibi uzman kontrolünde kullanılması gerektiğini ve azının yarar, çoğunun zarar olduğunu unutmamamız gerekir.

Yoncanın yoldaşı bakteriler
Yonca köklerinde bulunan küçük yumrularda (nodozite) azot bağlayan bakteriler (Rhizobium sp.) bulunur. Yonca, bakteriyi beslerken, o da yoncanın ihtiyaç duyduğu havadaki azotu bağlar. Yonca azotun ancak bir kısmını kullanırken, geri kalan kısmı toprakta birikir. Böylece, toprak zenginleşir. Tohumlar ekilmeden önce bakteri kültürü ile aşılanırsa, o zaman yonca daha hızlı gelişir. Köklerde daha fazla yumru oluştuğundan toprağa bağlanan azot miktarı da tabiî olarak artar. O sebeple yoncadan sonra ekilen ürün, bereketlenir. Derinlere inebilen kök sistemiyle donatıldıklarından, bir yonca kökünden çıkan gövde sayısı, 25'e kadar çıkabilir. Yonca toprak yüzeyini boşluk kalmayacak şekilde kaplar. Toprağı öyle sarar sarmalar ki, bu hâliyle rüzgâr ve sudan mütevellit erozyonu önler.

Boyu bir metreyi aşan yoncalarla kaplı tarla, uzaktan bakıldığında, yemyeşil bir gölü andırır. Yonca tarlası hem çiftçinin hem de hayvanların kabul edilen duasıdır âdeta. Ondan mıdır acaba duaya yoldaş edilen gözyaşının yemyeşil bereketli bir yonca tarlasına benzetilmesi?


"Dua, dua, eller karıncalanmış;

Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.

Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış..."

(N. F. Kısakürek)

Dört yapraklı yonca diye bilinen bitki, aslında 'üçgül'dür. Yoncada ise her bir yaprak oval veya insana sevgisini gösteren birer kalb şeklinde üç küçük yaprakçıktan oluşur. Menekşe renkli veya erguvani çiçekleri yaprak koltuklarından çıkar salkım salkım. Arılar, bilhassa da yaban arıları bayram eder yoncalar çiçek açtığında, zîrâ ziyafet sırası onlardadır. Yonca tozlaşmak için tozlayıcı yaban arılarına, onlar da beslenmek için yonca çiçeği tozuna muhtaç kılınmıştır. Özellikle lif kesici tek başına yaşayan (soliter) arılar, sanki bu bitkiyi döllemek için hususi olarak yaratılmıştır.5 Ancak tatlıya müptelâ bal arılarının, bal özünce fakir olan yoncayı tercih etmediğini, kendileri için daha cazip çiçekler yoksa yoncayı ziyaret ettiklerini belirtelim.

Tozlaşmadan sonra, kendi etrafında kıvrılmış hâlde minik bir fasulyeyi andıran meyveler oluşur. Her meyvede üç ila yedi tohum bulunur. Minik birer böbreği andıran tohumların bin tanesinin ağırlığı sadece iki gram kadardır. Küçük olmasına küçüktür tohumları ama uygun şekilde depolanınca, canlılıklarını yıllarca korur. Normal oda şartlarında yonca tohumlarının tam 45 yıl canlığını koruduğu tespit edilmiştir.3 Mini mini tohumlar itina ister ebeveyn yoncanın aksine. Zîrâ küçük tohumlarda depo edilmiş enerji azdır. Tohumcuklar toprağa saçılmadan önce, iyi bir tohum yatağı hazırlanmalıdır. Bu yüzden derine ekildiğinde, toprak yüzeyine ulaşmak için kendinde kuvvet bulamaz. Kesek kesek olan toprak parçalanmalı ama toprak tamamen toz da edilmemeli ki, yağan yağmurlarla toprak yüzeyi kaskatı kesilmesin, tohumların çıkışı engellenmesin.

Yonca fideleri, çok hassastır. Bundan dolayı, ilkbahar ve sonbahar soğukları dikkate alınarak ekim, tam zamanında yapılmalıdır. Bu husus dikkate alındığında, kar, kış ve aşırı sıcaklar izn-i İlâhiyle ona tesir etmez. Yonca, toprak ve iklim açısından da fazla seçici değildir; sıcaklığı -50 dereceye düşen Alaska'dan tutun da, sıcaklığı 60 dereceye ulaşan Kalifornia'nın Ölüm Vadisi'ne kadar hemen her yerde canlılığını koruyabilir. Nispeten tuzlu su kullanılan Suudi Arabistan çöllerinde bile yonca yetişir. Ancak toprak ne kadar derin, verimli ve sulanabilir ise, o kadar gürbüzleşir, çiftçiyi de o kadar memnun eder. Hele yetiştiği bölgenin iklimi de elverişli ise, çiftçinin emeği karşılıksız kalmaz.

Hâsılı yonca, sahip olduğu özelliklerle (hâl ve istidad lisanıyla), her şeyi bir maksada uygun, hikmetle ve benzersiz bir şekilde yaratan Fâtır-ı Hakîm'in Rububiyeti'nin saltanatını ilân etmektedir. Rabbimiz, güzel isimlerinin nakışlarını, bediî sanatlarını kendi diliyle teşhir etmesi için yoncayı insan eliyle bütün dünyaya yaymıştır. Yaratıcı'mız bize yonca gibi hediyeleri bahşederken, nimetlerini inkâr etmeyelim ve ibret alalım diye Kur'ân-ı Kerîm'de ona nazarlarımızı yöneltiyor.

Dipnotlar

1. Suat Yıldırım, Kur'ân-ı Kerîm Meali, Derlenmiş HTML Yardım Dosyası.
2. Rıza Avcıoğlu, Hakan Geren, Ahmet Tamkoç, Yaşar Karadağ, 2009. Yonca (Medicago sp. L.) (Bakınız; Rıza Avcıoğlu, Rüştü Hatipoğlu, Yaşar Karadağ, Yembitkileri -Baklagil Yembitkileri, Cilt 2 sayfa 290-316. T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Yayınları, İzmir.
3. Esvet Açıkgöz, 2001. Yem Bitkileri. 3. Baskı, sayfa 42-66. Uludağ Üniversitesi Güçlendirme Vakfı Yayın No: 182, Bursa.
4. Anonim, 2009. Yonca. colu- mn-one
5. Arif Yılmaz, Arıların Sırlı Dünyası. Sızıntı, 6. Cilt, Ağustos 1984.
 
Geri
Top