Yugoslavya’nın Parçalanması İçin Savaşlar
Sırbistan’ın Balkan Savaşı’ndan itibaren Rusya tarafından güney Slavlarını temsil eden ayrıcalıklı ülke olarak kollanması Birinci Dünya Savaşı’nın çıkışında küçümsenmeyecek bir role sahiptir. Savaş boyunca Avusturya ve Almanlara karşı mücadele etmesi de müttefikler tarafından dikkate alınınca, Habsburg imparatorluğunun güneydeki uzantıları olan Slovenya, Hırvatistan ve Bosna ile Makedonya’nın bazı kesimleri bu ülkeye bağlanarak güney Slavlarının devleti olarak büyük Sırbistan krallığı kuruldu. İkinci Dünya Savaşı’nı atlattıktan sonra Soğuk Savaş’ın büyük bölümünde Tito’nun liderliğinde bir federasyon olarak yaşayan bu suni ülke, onun ölümü üzerine hızlı bir dağılma sürecine girdi. Kendilerini bu devletin sahibi sayan Sırplar da bu dağılmayı engellemek için müdahalelere giriştiler ve bir dizi kanlı savaş meydana geldi. Bu savaşlar içerisinde sadece Slovenya’da meydana gelen çatışmalar kısa sürdü, çünkü Sırplar burada savaşı sürdürecek olanakları bulamadılar. Hırvatistan ve Bosna’da ise savaşın amacı, mümkün olduğu kadar toprağı Sırplara bağlı olmayan halklardan temizlemek ve parçalanmadan sonra mümkün olabilecek en büyük Sırbistan’ı kurmaktı. Bu amaçla kitle katliâmları, işkence, ırza geçme ve ahaliyi kamplarda toplama gibi eylemler yapıldı. Bunların çoğu kez açık olarak propaganda konusu yapılması geri kalan ahalinin korkutularak kaçırılması amacını taşıyordu. 1992 başında Yugoslav ordusu resmen bölündükten sonra Sırp Güvenlik Teşkilatları milis niteliğinde bir dizi kuvvet oluşturdu ki bunlar arasında en bilineni Arkan’ın Kaplanları adı verilen örgüttü. Bunlar çoğu af vaadiyle çeteye alınmış suçlulardı ve bir kısmı para karşılığında sivilleri öldürdüler.
Slovenya'daki kısa çatışmaların ardından Hırvatistan’da başlayan iç savaşta Alman ve Avusturyalılar tarafından hızla desteklenen Hırvat güçleri, nüfusun sekizde birini oluşturmalarına rağmen ülkenin üçte birini işgal etmiş olan Sırplara karşı savaştılar. Sırp garnizonları ablukaya alınırken eski donanmaya ait gemiler de limanlara ateş açtılar. Hırvat-Sırp çatışmalarının en şiddetlisi 89 gün boyunca Sırp ateşi altında kalan Vukovar’da meydana geldi. Kent tümüyle yıkıldıktan sonra giren milisler kalanları katliamdan geçirdiler.
Ocak 1992 tarihinde bir ateşkes imzalandı ve bölgeye Birleşmiş Milletler Kuvvetleri geldi ama bunlar her zaman olduğu gibi fazla etkili olamadılar. Hırvat ordusu 1995 yılında Sırpların batıda en güçlü oldukları Krajina bölgesine hücum ettiler ve başarılı oldular. Sırplar bu bölgeden çekildiler ve cephedeki savaşlar 1995 Aralık ayında sona erdi.
Bosna’da ise sonradan savaş suçlusu olarak tutuklanan Siobodan Miloseviç liderliğindeki Sırplar, Belgrad’dan sağlanan destekle kaplamlara başladılar. Saraybosna ahalisi uzun süre keskin nişancı kurşunları altında siperlerde yaşadı ve çok sayıda kadın ve çocuk öldürüldü. Bu dönemde en büyük katliam Serebrenica’da meydana geldi ve Sırplarla yakın ilişkide bulunan Fransız BM komutanları inisiyatifi (veya bilerek inisiyatif göstermemeleri) ve Hollandalı askerlerin göz yumması ve dolaylı yardımlarıyla 8.000 Boşnağı öldürdüler.
Bosna’da ise sonradan savaş suçlusu olarak tutuklanan Slobodan Miloseviç liderliğindeki Sırplar, Belgrad’dan sağlanan destekle katliamlara başladılar. Saraybosna ahalisi uzun süre keskin nişancı kurşunları altında siperlerde yaşadı ve çok sayıda kadın ve çocuk öldürüldü. Bu dönemde en büyük katliam Serebrenica’da meydana geldi ve Sırplarla yakın ilişkide bulunan Fransız BM komutanların inisiyatifi (veya bilerek inisiyatif göstermemeleri) ve Hollandalı askerlerin göz yumması ve dolaylı yardımlarıyla 8.000 Boşnağı öldürdüler.
Bu savaşların tümünde 3 milyon kişi mülteci durumuna düştü ve çeyrek milyon kişi hayatını yitirdi. Bosna’daki savaş da 1995 yılında Dayton Antlaşması ile durulduktan bir süre sonra çatışmalar Kosova’da yoğunlaşmaya başladı. Sırplar burada nüfusun % 90’ını oluşturan Arnavutları sürmek için şiddet kullanmaya başladılar. 1998’ ve 1999’da yoğunlaşan çatışmalar NATO kuvvetlerinin gelmesiyle yavaşladı. Bugün bu topraklarda nisbi bir sükun olmakla birlikte, Balkanların bu bölgeleri her an patlamaya hazır bir bombadır. ABD bir yana, Rusya ve Almanya ile diğer batı ülkeleri burada etki alanlan için tarihi düşmanlıkları kullanmaya devam edeceklerdir.
Sırbistan’ın Balkan Savaşı’ndan itibaren Rusya tarafından güney Slavlarını temsil eden ayrıcalıklı ülke olarak kollanması Birinci Dünya Savaşı’nın çıkışında küçümsenmeyecek bir role sahiptir. Savaş boyunca Avusturya ve Almanlara karşı mücadele etmesi de müttefikler tarafından dikkate alınınca, Habsburg imparatorluğunun güneydeki uzantıları olan Slovenya, Hırvatistan ve Bosna ile Makedonya’nın bazı kesimleri bu ülkeye bağlanarak güney Slavlarının devleti olarak büyük Sırbistan krallığı kuruldu. İkinci Dünya Savaşı’nı atlattıktan sonra Soğuk Savaş’ın büyük bölümünde Tito’nun liderliğinde bir federasyon olarak yaşayan bu suni ülke, onun ölümü üzerine hızlı bir dağılma sürecine girdi. Kendilerini bu devletin sahibi sayan Sırplar da bu dağılmayı engellemek için müdahalelere giriştiler ve bir dizi kanlı savaş meydana geldi. Bu savaşlar içerisinde sadece Slovenya’da meydana gelen çatışmalar kısa sürdü, çünkü Sırplar burada savaşı sürdürecek olanakları bulamadılar. Hırvatistan ve Bosna’da ise savaşın amacı, mümkün olduğu kadar toprağı Sırplara bağlı olmayan halklardan temizlemek ve parçalanmadan sonra mümkün olabilecek en büyük Sırbistan’ı kurmaktı. Bu amaçla kitle katliâmları, işkence, ırza geçme ve ahaliyi kamplarda toplama gibi eylemler yapıldı. Bunların çoğu kez açık olarak propaganda konusu yapılması geri kalan ahalinin korkutularak kaçırılması amacını taşıyordu. 1992 başında Yugoslav ordusu resmen bölündükten sonra Sırp Güvenlik Teşkilatları milis niteliğinde bir dizi kuvvet oluşturdu ki bunlar arasında en bilineni Arkan’ın Kaplanları adı verilen örgüttü. Bunlar çoğu af vaadiyle çeteye alınmış suçlulardı ve bir kısmı para karşılığında sivilleri öldürdüler.
Slovenya'daki kısa çatışmaların ardından Hırvatistan’da başlayan iç savaşta Alman ve Avusturyalılar tarafından hızla desteklenen Hırvat güçleri, nüfusun sekizde birini oluşturmalarına rağmen ülkenin üçte birini işgal etmiş olan Sırplara karşı savaştılar. Sırp garnizonları ablukaya alınırken eski donanmaya ait gemiler de limanlara ateş açtılar. Hırvat-Sırp çatışmalarının en şiddetlisi 89 gün boyunca Sırp ateşi altında kalan Vukovar’da meydana geldi. Kent tümüyle yıkıldıktan sonra giren milisler kalanları katliamdan geçirdiler.
Ocak 1992 tarihinde bir ateşkes imzalandı ve bölgeye Birleşmiş Milletler Kuvvetleri geldi ama bunlar her zaman olduğu gibi fazla etkili olamadılar. Hırvat ordusu 1995 yılında Sırpların batıda en güçlü oldukları Krajina bölgesine hücum ettiler ve başarılı oldular. Sırplar bu bölgeden çekildiler ve cephedeki savaşlar 1995 Aralık ayında sona erdi.
Bosna’da ise sonradan savaş suçlusu olarak tutuklanan Siobodan Miloseviç liderliğindeki Sırplar, Belgrad’dan sağlanan destekle kaplamlara başladılar. Saraybosna ahalisi uzun süre keskin nişancı kurşunları altında siperlerde yaşadı ve çok sayıda kadın ve çocuk öldürüldü. Bu dönemde en büyük katliam Serebrenica’da meydana geldi ve Sırplarla yakın ilişkide bulunan Fransız BM komutanları inisiyatifi (veya bilerek inisiyatif göstermemeleri) ve Hollandalı askerlerin göz yumması ve dolaylı yardımlarıyla 8.000 Boşnağı öldürdüler.
Bosna’da ise sonradan savaş suçlusu olarak tutuklanan Slobodan Miloseviç liderliğindeki Sırplar, Belgrad’dan sağlanan destekle katliamlara başladılar. Saraybosna ahalisi uzun süre keskin nişancı kurşunları altında siperlerde yaşadı ve çok sayıda kadın ve çocuk öldürüldü. Bu dönemde en büyük katliam Serebrenica’da meydana geldi ve Sırplarla yakın ilişkide bulunan Fransız BM komutanların inisiyatifi (veya bilerek inisiyatif göstermemeleri) ve Hollandalı askerlerin göz yumması ve dolaylı yardımlarıyla 8.000 Boşnağı öldürdüler.
Bu savaşların tümünde 3 milyon kişi mülteci durumuna düştü ve çeyrek milyon kişi hayatını yitirdi. Bosna’daki savaş da 1995 yılında Dayton Antlaşması ile durulduktan bir süre sonra çatışmalar Kosova’da yoğunlaşmaya başladı. Sırplar burada nüfusun % 90’ını oluşturan Arnavutları sürmek için şiddet kullanmaya başladılar. 1998’ ve 1999’da yoğunlaşan çatışmalar NATO kuvvetlerinin gelmesiyle yavaşladı. Bugün bu topraklarda nisbi bir sükun olmakla birlikte, Balkanların bu bölgeleri her an patlamaya hazır bir bombadır. ABD bir yana, Rusya ve Almanya ile diğer batı ülkeleri burada etki alanlan için tarihi düşmanlıkları kullanmaya devam edeceklerdir.