~meLek~
GalataSaray'ım
Türkiye'de 18 yaşın üstündekilerde hipertansiyon görülme oranı yüzde 318 iken bu rakamın ABD ve Avrupa ülkelerinde yüzde 20 olduğu tespit edildi.
Ankara Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çetin Erol 17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada hipertansiyonun (yüksek tansiyon) kan basıncının yükselmesi olarak tanımlandığını söyledi.
Yüksek tansiyonun yaşam biçimi beslenme şekli ve fiziksel aktiviteyle doğrudan bağlantılı olduğunu bildiren Erol bu nedenle ABD ve Avrupa ülkelerinde yüzde 20-25 olan görülme sıklığının Türkiye'de daha fazla çıktığını söyledi.
Erol "ABD'de obezitenin çok yüksek olmasına karşı hipertansiyon görülme sıklığının Türkiye'den düşük çıkmasının altında farkındalığın yüksek olması yatıyor. ABD ve Avrupa ülkelerinde kan basıncı değerini bilen kişi sayısı daha fazla. Bu da herhangi bir şüpheli durumda erken tanı ve tedavi imkanı sağlıyor" dedi.
Sağlıklı her kişinin mutlaka kendi tansiyon değerlerini bilmesi gerektiğinin altını çizen Erol "Büyük kan basıncının 140 küçük kan basıncının ise 90 milimetre civanın altında olması gerekir. Bunlar sınır değerlerdir. Bunun takip edilmesi ve kan basıncını artırabilecek faktörlerin belirlenmesi gerekir. En ideali ise 120-80 değerleridir" diye konuştu.
"YAŞLANMAYLA BİRLİKTE GÖRÜLME SIKLIĞI ARTIYOR"
Erol Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneğince yapılan araştırmaya göre Türkiye'de 18 yaşın üstündekilerde hipertansiyon görülme sıklığının yüzde 318 olduğunu ifade etti.
Araştırma sonuçları göz önünde tutulduğunda "18 yaşın üstündeki nüfusta her 3 kişiden birinin hipertansiyonu bulunduğunu" dile getiren Erol hipertansiyon riskinin yaşın ilerlemesiyle arttığını söyledi.
Erol "50 yaşındakilerin yüzde 60'ında 70 yaşındakilerin yüzde 70'inde ve 80 yaşındakilerin de yüzde 80'inde hipertansiyon bulunuyor. Yaşlanmaya paralel damar yapıları bozulduğundan hastalığın görülme olasılığı da artıyor" dedi.
Hipertansiyonun erkeklere oranla kadınlarda 40-50 yaşından sonra görülme riskinin daha yüksek çıktığına işaret eden Erol "Çünkü kadınlar erkeklere göre daha kilolu. Hipertansiyon için obezite de önemli bir risk faktörü" diye konuştu.
OBEZİTE HİPERTANSİYON RİSKİNİ ARTIRIYOR
Ailesinde yüksek tansiyon hastası bulunan kişilerde kan basıncı yüksekliğiyle karşılaşılma olasılığının yükseldiğine dikkati çeken Erol obezitenin ve genetik özelliklerin de hastalık açısından önemli risk faktörleri sayıldığını vurguladı.
Erol fazla tuz tüketiminin de riski artırdığına işaret ederek günlük tuz tüketiminin bir kişi için 6 gramın üstüne çıkmaması gerektiğini Türkiye'de bu miktarın 15-16 grama kadar yükseldiğini kaydetti.
Tütün ve alkol kullanımının da hipertansiyon gelişmesinde etkili olduğunu bildiren Erol "Her gün bir veya 2 dublenin üzerinde alkol alınması da kan basıncını yükseltiyor" dedi.
Erol hipertansiyondan korunmak için fiziksel aktivitenin artırılması gerektiğine dikkati çekerek günde en az 20 dakika yürüyüş yapılması asansör yerine merdiven kullanılması ve yakın mesafe için araç kullanılmaması tavsiyesinde bulundu. AÜ Tıp Fakültesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erol stresten de uzak kalınmasını önerdi.
Ankara Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çetin Erol 17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada hipertansiyonun (yüksek tansiyon) kan basıncının yükselmesi olarak tanımlandığını söyledi.
Yüksek tansiyonun yaşam biçimi beslenme şekli ve fiziksel aktiviteyle doğrudan bağlantılı olduğunu bildiren Erol bu nedenle ABD ve Avrupa ülkelerinde yüzde 20-25 olan görülme sıklığının Türkiye'de daha fazla çıktığını söyledi.
Erol "ABD'de obezitenin çok yüksek olmasına karşı hipertansiyon görülme sıklığının Türkiye'den düşük çıkmasının altında farkındalığın yüksek olması yatıyor. ABD ve Avrupa ülkelerinde kan basıncı değerini bilen kişi sayısı daha fazla. Bu da herhangi bir şüpheli durumda erken tanı ve tedavi imkanı sağlıyor" dedi.
Sağlıklı her kişinin mutlaka kendi tansiyon değerlerini bilmesi gerektiğinin altını çizen Erol "Büyük kan basıncının 140 küçük kan basıncının ise 90 milimetre civanın altında olması gerekir. Bunlar sınır değerlerdir. Bunun takip edilmesi ve kan basıncını artırabilecek faktörlerin belirlenmesi gerekir. En ideali ise 120-80 değerleridir" diye konuştu.
"YAŞLANMAYLA BİRLİKTE GÖRÜLME SIKLIĞI ARTIYOR"
Erol Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneğince yapılan araştırmaya göre Türkiye'de 18 yaşın üstündekilerde hipertansiyon görülme sıklığının yüzde 318 olduğunu ifade etti.
Araştırma sonuçları göz önünde tutulduğunda "18 yaşın üstündeki nüfusta her 3 kişiden birinin hipertansiyonu bulunduğunu" dile getiren Erol hipertansiyon riskinin yaşın ilerlemesiyle arttığını söyledi.
Erol "50 yaşındakilerin yüzde 60'ında 70 yaşındakilerin yüzde 70'inde ve 80 yaşındakilerin de yüzde 80'inde hipertansiyon bulunuyor. Yaşlanmaya paralel damar yapıları bozulduğundan hastalığın görülme olasılığı da artıyor" dedi.
Hipertansiyonun erkeklere oranla kadınlarda 40-50 yaşından sonra görülme riskinin daha yüksek çıktığına işaret eden Erol "Çünkü kadınlar erkeklere göre daha kilolu. Hipertansiyon için obezite de önemli bir risk faktörü" diye konuştu.
OBEZİTE HİPERTANSİYON RİSKİNİ ARTIRIYOR
Ailesinde yüksek tansiyon hastası bulunan kişilerde kan basıncı yüksekliğiyle karşılaşılma olasılığının yükseldiğine dikkati çeken Erol obezitenin ve genetik özelliklerin de hastalık açısından önemli risk faktörleri sayıldığını vurguladı.
Erol fazla tuz tüketiminin de riski artırdığına işaret ederek günlük tuz tüketiminin bir kişi için 6 gramın üstüne çıkmaması gerektiğini Türkiye'de bu miktarın 15-16 grama kadar yükseldiğini kaydetti.
Tütün ve alkol kullanımının da hipertansiyon gelişmesinde etkili olduğunu bildiren Erol "Her gün bir veya 2 dublenin üzerinde alkol alınması da kan basıncını yükseltiyor" dedi.
Erol hipertansiyondan korunmak için fiziksel aktivitenin artırılması gerektiğine dikkati çekerek günde en az 20 dakika yürüyüş yapılması asansör yerine merdiven kullanılması ve yakın mesafe için araç kullanılmaması tavsiyesinde bulundu. AÜ Tıp Fakültesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erol stresten de uzak kalınmasını önerdi.