Yunanlı Albaydan İtiraflar..
Mayıs 1919'da sinsice İzmir'e çıkan Yunanlılar Haçlı ordusu gibi hareket ediyordu. Çıkarma birlikleri hızlanırken askeri yargı teşkilatı da yeni tayinlerle güçlendirilmişti. Yaşı çok genç olmasına rağmen babası 1897 Türk-Yunan savaşında ölen ve türklere kini olan Albay Dimitri Ambleas, bu harekatta askeri yargının başına getirilmişti. Hem de kıralın yetkileri ile... Bundan maksat kendi askerlerinin disiplini değildi. Türkler'den en ufak bir direnme gösterenleri hemen -güya- hukuk yoluyla safdışı etmekti! Mahkeme derhal göreve başladı. Albay Dimitri askerlere karşı gelen yaşlıları göstermelik bir sorgudan sonra casusluk suçundan idama mahkum ederek anında infaz uyguluyordu. Yunanlı Albay hatırasında şöyle diyor:
"Suçluların içinde yaşı 60'ı geçmiş Gedizli Yunus Hoca vardı. Gayet zinde ve sağlıklıydı. Sordukalrıma rahat cevaplar veriyordu. Gülerek benimle sohbet eder gibiydi. Bana sorgunun sonunda dedi ki:
"Biliyorum ki beni kurşuna dizeceksiniz. Bu ülkede tek Türk kalmayıncaya kadar bu direniş sürecektir. Şimdiden söyleyeyim. Buradan çok pişmanlıklar duyarak ve hezimetle döneceksiniz!"
Dediği gibi gülerek ölüme gitti. Bir de Sındırgılı Yusuf Hoca vardı. Onun sözleri kulaklarımdan hiç gitmedi. Sorgusunda
"Siz geldiğiniz gibi gideceksiniz! Hem de çok zarar görmüş, yıkılmış ve haddini bilmiş olarak gideceksiniz!" dedi.
Şimdi düşünüyorum: Ben bu gerçeği geç de olsa yunus ve Yusuf Hocaların ölüme gidişleriyle anlamış ve uyanmıştım. Fakat abşımızdakilere bunu anlatmak mümkün değildi. Onlar da 9 Eylül günü ordumuzun büyük bir kısmı İzmir Limanı'nda denize döküldüğünde anladılar ama iş işten geçtikten sonra... Vatana dönünce birçok komutan savaş suçlusu olarak kıısa bir yargıdan sonra kurşuna dizildiler. Ben suçsuz bulundum. Sonra üniversiteye geçtim. Şimdi hukuk profesörü olarak öğrencilerime hukuk öğretiyorum. Düşünüyorum da;
Fatih Sultan Mehmed Yunanistan'ı aldığında bizim Anadolu'da yaptığımızın onda birini yapsaydı, bugün Yunan diye bir millet olmazdı..."
Mayıs 1919'da sinsice İzmir'e çıkan Yunanlılar Haçlı ordusu gibi hareket ediyordu. Çıkarma birlikleri hızlanırken askeri yargı teşkilatı da yeni tayinlerle güçlendirilmişti. Yaşı çok genç olmasına rağmen babası 1897 Türk-Yunan savaşında ölen ve türklere kini olan Albay Dimitri Ambleas, bu harekatta askeri yargının başına getirilmişti. Hem de kıralın yetkileri ile... Bundan maksat kendi askerlerinin disiplini değildi. Türkler'den en ufak bir direnme gösterenleri hemen -güya- hukuk yoluyla safdışı etmekti! Mahkeme derhal göreve başladı. Albay Dimitri askerlere karşı gelen yaşlıları göstermelik bir sorgudan sonra casusluk suçundan idama mahkum ederek anında infaz uyguluyordu. Yunanlı Albay hatırasında şöyle diyor:
"Suçluların içinde yaşı 60'ı geçmiş Gedizli Yunus Hoca vardı. Gayet zinde ve sağlıklıydı. Sordukalrıma rahat cevaplar veriyordu. Gülerek benimle sohbet eder gibiydi. Bana sorgunun sonunda dedi ki:
"Biliyorum ki beni kurşuna dizeceksiniz. Bu ülkede tek Türk kalmayıncaya kadar bu direniş sürecektir. Şimdiden söyleyeyim. Buradan çok pişmanlıklar duyarak ve hezimetle döneceksiniz!"
Dediği gibi gülerek ölüme gitti. Bir de Sındırgılı Yusuf Hoca vardı. Onun sözleri kulaklarımdan hiç gitmedi. Sorgusunda
"Siz geldiğiniz gibi gideceksiniz! Hem de çok zarar görmüş, yıkılmış ve haddini bilmiş olarak gideceksiniz!" dedi.
Şimdi düşünüyorum: Ben bu gerçeği geç de olsa yunus ve Yusuf Hocaların ölüme gidişleriyle anlamış ve uyanmıştım. Fakat abşımızdakilere bunu anlatmak mümkün değildi. Onlar da 9 Eylül günü ordumuzun büyük bir kısmı İzmir Limanı'nda denize döküldüğünde anladılar ama iş işten geçtikten sonra... Vatana dönünce birçok komutan savaş suçlusu olarak kıısa bir yargıdan sonra kurşuna dizildiler. Ben suçsuz bulundum. Sonra üniversiteye geçtim. Şimdi hukuk profesörü olarak öğrencilerime hukuk öğretiyorum. Düşünüyorum da;
Fatih Sultan Mehmed Yunanistan'ı aldığında bizim Anadolu'da yaptığımızın onda birini yapsaydı, bugün Yunan diye bir millet olmazdı..."