• ÇTL sistemimiz sıfırlandı ve olumlu değişiklikler yapıldı. Detaylar için: TIKLA

Yürek Avcısı

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P
YÜREK AVCISI

Ölüm kusan tüfeğini kaptığı gibi palabıyık,
Doğru karşı köyün kayalıklarına yollandı.
Avcılıkta ondan iyisi yoktu
Yayılmıştı namı dokuz köye
Ayı, kurt, tilki, tavşan
Ne görürse tek atışta devirirdi,

Ve avlandıkça nasır bağlardı yüreği
Vurduğum candır,
Allah’ın yarattıklarındandır,
Kimi annedir, kimi yavrudur, demeden
Devirirdi güzelim bedenleri

Sonra koşarak varırdı yanına yaralının
Bir çift çaresiz bakıştan hiç etkilenmeden…
Atardı sırtına koca gövdeyi,
Tutardı köyün yolunu
Kim bilir kaç yavruyu annesiz,
Kaç anneyi yavrusuz bırakmıştı palabıyık!

Palabıyık, palabıyık!
Hangi illetten bulaştı yüreğine, bu kadar acımasızlık?
Hangi gece kararttı merhamet kandilini.

Şimdi de karşı köyün kayalıklarına dadandı palabıyık
Ne ister ki bilmem sevimli güvercinlerden,

Kayalıklara yaklaştığında saklandı çalılığın arkasına,
Kovuklarda gölgelenen güvercinleri sinsice gözetledi.
Sonra, koyu gölgelikteki kümeyi kestirdi gözüne
Bastı tetiğe, kıyameti hatırlatan bir gürültü koptu kayalıklardan,
Saçmalar birer ölüm zakkumu gibi fırladı namludan
Bu sinsi tuzaktan kurtulmak kimin haddine!
Güvercinlerden birkaçı nazenin kanatlarını daha kımıldatmadan
Buldu narin bedenlerini yumru demircikler

Yara almayan birçok güvercin havalanıp uzaklaştı kayalıklardan
Kader bu ya, çifte yavrusu yumurtadan daha yeni çıkmış,
Alaca güvercin de kanadından yara aldı, oracığa uzanıverdi.
Ak güvercin baktı, biricik dostu kıvranıyor yerde
Yüreği uçmaya, uçup da kurtulmaya elvermedi
Yaralı dostunun yanında kalakaldı
Vücudu sapasağlam, ama ah yüreği yaralı...

Palabıyık koşarak geldi, bir bir topladı, vurduklarını
Sıra alaca yaralıyla, ak sağlama gelmişti
Önce alaca yaralıyı yerden aldı ve baktı ki
Hayret ki hayret! Ak güvercin, yaralı da değil,
Duruyor öylece ayakta, ne uçuyor, ne çırpınıyor,
Öylece palabıyığa dikmiş gözlerini mahzunca…

Neden uçup gitmiyordu, bir türlü anlayamadı.
O an aklı başından gitti palabıyığın
Allah’ım, hayatımda böyle bir şey görmedim, dedi
Ve ak güvercini alıp götürmeye elvermedi yüreği
Hayret yüreği kaskatıydı ama bu sefer biraz yumuşamış mıydı?
Yoksa bileğinin maharetiyle vurmadığını almak mı istemiyordu?
Ak güvercini kayalıklardan aşağı fırlattı, uçup gitsin diye
Güvercin kanatlandı, havada bir iki tur attı, sonra
Kendisini seyreden palanın koluna gelip kondu tekrar,
Olamazdı bu, hiç olamazdı.
Bir güvercin kendi isteğiyle ölüme gülemezdi!
Ben varayım yanına o uçmasındı
Ben fırlatayım uçup kurtulsun diye, o tekrar geri dönsündü
Bu asla olamazdı!
Diye geçirdi içinden bizim pala.

Ak güvercin, palanın elindeki yaralı dostunu
Başıyla, kanatlarıyla okşamaya, ona bağlılığını göstermeye başladı o an
Palabıyık daha da şaşırdı olan bitene
Bir şey yapamadı orada öylece kalakaldı dakikalarca
Sonra oturdu olanları düşünmeye başladı

Ve o sırada yakınından birtakım seslerin geldiğini fark etti.
İyice dikkat etti, yavru güvercin sesiydi
Alaca güvercini aldığı yerin yakınında
Kayalığın kovuğundan geliyordu yavru sesleri
Eğildi baktı iki yavrucuk yuvada cıvıldaşıp duruyordu,
Çok şey söylemek isteyip de hiçbir şey söyleyemedikleri,
O mazlum duruşlarından anlaşılıyordu.
Palabıyık bir şeyler anladı sanıyorum,
Taştan farksızdı belki yüreği; ama hep böyle kalacak değildi ya
Taş da yeri geldiğinde erimez miydi,
Eriyip bir merhamet anıtı kesilmez miydi:

O an elindeki yaralı alacayı yavruların yanına bıraktı,
Zavallı hemencecik uzattı başını görünce yavrularını
Güvercince bir okşama, bir sevinç, bir cıvıldaşma…

Palabıyık o an kendi ailesini, çocuklarını düşündü,
Öksüzlüğün ve yetimliğin yüreklerde bıraktığı derin izi hatırladı,
Dağılmış bir yuvanın hazin manzarasını hatırladı,
Yok yere bir canlıya kıymanın faturasını hatırladı…

Bereket ölümcül bir yara değildi alacanınki
Pala, kendini kınamaya başladı:
Sahi, ben ne yapıyorum!
Yıllardır anneleri yavrusuz, yavruları annesiz bırakıyorum
Hayvan da olsa, nice hayatın dengesini alt üst ediyorum.
Hele ki bugüne kadar avladığım onca zavallı hayvanın ilenciyle
Düşüp bir çukura geberip gitmemişim,
Tövbe olsun bundan sonra, avcılığa elveda!

Kaptığı gibi tüfeğini namlusundan
Kayalıklara vura vura paramparça etti bu ölüm makinasını
Ve belindeki mermi kuşağını da söküp aldı,
Aşağıdaki derin ırmağın sularına fırlatıverdi.
Sonra alacanın yaralı kanadını bir güzel sardı,
Bıraktı yavrularının yanına.

Hayatının dersini vermişti palaya, ak güvercin.

Aldı eline pişmanlık gözyaşları eşliğinde
Tatlı öpücükler kondurarak
Ak güvercini de yaralı alacanın yanına bıraktı,
Sonra oradan gerisin geri uzaklaştı

Aradan birkaç gün geçmişti
Palabıyık, kayalıklara geliyordu zaman zaman,
Bu sefer tüfeksiz, hışımsız, kinsiz
Ve avucunda ölüm kusan mermiler yerine yemler…
Hem de yaralının yarasına bakıyordu
Yaptığı büyük hatayı tamire uğraşıyordu
Görenler şaşırıp kalıyordu
Palanın son günlerdeki haline

Bilmiyorlardı ki beyaz bir güvercinin
Onu ta yüreğinden avladığını!
Avcılık denen vahşice zevkin,
Merhamet meltemiyle kökünü kuruttuğunu


Yazar: M. Said Türkoğlu
 
Geri
Top