• ÇTL sistemimiz sıfırlandı ve olumlu değişiklikler yapıldı. Detaylar için: TIKLA

Makaleler, Araştırma Yazıları

Araştırma ve gözlemlere dayalı yazı ve makaleler ...
Neden öpüşüyoruz ?
Öpüşmek sadece romantizmle ilgili değilmiş... İngiltere'deki Leeds Üniversitesi'nde yapılan araştırmaya göre öpüşmenin insan sağlığı için çok yararlı olduğu da ortaya çıktı. İngiliz araştırmacılara göre, bu alışkanlık özellikle hamilelikte tehlikeli olan bir bakterinin erkekten kadına geçmesine imkân tanıyor. Tükürük içinde saklanan bakteri ‘Sitomegalovirüs', normalde çok ciddi bir soruna neden olmuyor. Ancak kadınlarda hamilelik döneminde tehlike oluşturuyor. Doğmamış bebeklerin ölümüne sebep oluyor ya da bebekte sağırlık gibi kalıcı hasarlar bırakıyor. Mikrobun yayılmasına aracı olan öpüşme bir yandan bakteriye karşı bağışıklık kazanmaya da yarıyor. Uzun süre aynı insanla öpüşüldüğünde sitomegalovirüsün yarattığı etkilere karşı...
Gerçek kadın kaç bedende başlar
BİR arkadaşım anlattı. Sevdiği kadına, onunla ne kadar rahat ve harikulade bir hayat yaşadığını şu cümleyle anlatmış: “Hayatımda ilk defa, âşık olduğum kadının önünde karnımı içime çekme ihtiyacı duymadan dolaşabiliyorum.” Bu cümle aklıma takılmıştı. Her erkeğin biraz veya birazdan hallice karnı vardır. Kadının da vardır. Peki ama nedir bu rahatlık duygusu? Erkeğin gövdesine ihtimam göstermemesi, kendini bırakması sevdiği kadına serenat olabilir mi? ¡ ¡ ¡ Elimden geldiğince, o günkü ruh halim ve zamanım elverdiği ölçüde spor yapıyorum. Eh annem babam da bana bütün ömrüm boyunca harcayacağım bir genetik miras bırakmış. Yine de biraz karnım var. Ve zaman zaman kendimi, karnımı içeri çeker durumda...
Cumhuriyet Bayramı’nı erteleyin... Kasım’a alın
Obama davet etti. “Buraya gel” dedi. Gidiyor. 29 Ekim’de. ¡ Sarkozy’yi çağırsa, Fransa milli günü 14 Temmuz’da, gider mi Sarkozy? Papandreu’yu çağırsa, Yunanistan’ın bağımsızlık günü 25 Mart’ta, atlar mı hemen uçağa Papandreu? Veya, 4 Temmuz’da zaten gitmez de, herhangi bir ülkenin liderini kabul eder mi o gün Obama? ¡ 30 Ekim çok mu geç? Yoksa... 28 Ekim mi erken? ¡ Bakın, cuma günü İsrail Başkonsolosu’nu çağırdık canlı yayına, dizi krizini filan konuşmak üzere, “Bugün Şabat, gelemem” dedi. Üstelik, Şabat her hafta var... “Bugünlük idare edeyim, bi defadan bi şey olmaz” demedi. ¡ “Sizin dışişlerindekilerin dünyadan haberi yok galiba, öyle güne randevu olur mu” desek, gönül mü koyardı Obama? Ya...
Sırada İstiklal Marşı Var!!
Tayyip Bey belki hala farketmedi. Ama dün TBMM’nin açılışını yapan Gül’ün artık anlaması gerekiyor ki… Bu “açılım” işi hırsız yakalayan oğul ile babanın, “Al da gel oğul! Gelmiyor… Bırak da gel oğul!..Bırakmıyor!” diyaloguna döndü. - Bir açılım yapacağım! - Aç aslanım! - Açılamıyor! - O zaman vazgeç oğlum! - Vazgeçemiyorum! * “Açılım”dan vazgeçmek artık çok zor. Açmasa, açılamasa da “açıyormuş” gibi yapacak. Tıpkı askerliğin moral gecelerinde, “Aç… Aç…” diye haykıran seyirciyi susturmak için yapıldığı gibi… * Başbakan da, İçişleri Bakanı da açıkladı zaten;, “açılım” için Anayasa değişikliğine gerek yok. Demek ki AKP bu “açılımları” yönetmelikle, genelgeyle, tüzükle yapacak! *...
Çözemezsek Gelir Başkaları çözer..
CUMHURBAŞKANI Gül bu sözü birkaç defadır söylüyor, artık işkillenmeye ve ürkmeye başladım. Ne demek "Kürt sorununu biz çözemezsek gelir başkaları çözer?" Birileri bizi tehdit mi ediyor yani? İçişlerinize karışırız mı diyor? Gelir, ülkenizi işgal ederiz diye kafa mı tutuyor? Sizi iktidardan atarız mı demek istiyor? Başkalarını yönetici yaparız mı deniyor? Ülkenizi böleriz diye mi dikleniyor? Kimdir o başkaları? Kimdir, kimlerdir bizi bu kadar sıkıştıran? Kimdir Cumhurbaşkanı'na böylesine baskı kuran? Kimdir Başkomutan'ı içten içe korkutan? 30 yıldır terör örgütünü besleyip, koruyanlar mı? Teröristlere ev sahipliği yapanlar mı? Maddi-manevi destek sağlayanlar mı? Türkiye'ye iki yüzlü...
Öpüşmeyin kardeşim... Aile var!
“Dinci” parti tarafından yönetilen ülkede, “sosyete”nin tanınmış siması ve “dinci partinin belediye başkan adayı” olan işkadını, “hâkim albay”a rüşvet verip, hava kuvvetleri arazisini araklamaya çalışmak iddiasıyla gözaltına alındı... Ki, bazı gazetelerde “savcı” olduğu yazılan bu “hâkim albay”, silahlı kuvvetlerde görevli “beş memur” ve silahlı kuvvetlerde görevli olmayan “üç orospu”yla birlikte, “sanatçı” ve “futbolcu”lara “rüşvet”le “sahte” çürük raporu vermekten içeri alınmıştı... Gözaltına alınan “dinci parti belediye başkan adayı”nın, “dinci parti ilçe başkan yardımcısı”yla “ak”çeli işler konuşan oğlu da, telekulağa enselendi. * “Dinci” parti tarafından yönetilen ülkenin, “laikçi” partiye mensup ve aynı zamanda “avukat”...
Derslerde başarı için 5 kural
Derslerde başarı için 5 kural 23 Eylül 2009 Çarşamba Düşün ki bugün; 22 Ocak Cuma… Ara karnelerin alındığı gün. “Nereden çıktı şimdi bu?” demeyin; sonunu bekleyin. Karnelerinizi almışınız ve karnenize bakıyorsunuz? Ne görüyorsunuz? 5 00 (beş sıfır sıfır) görenler el kaldırsın. Düşünsenize; hak ettiğiniz böyle başarılı bir karne ile neler hissedersiniz? Kendi kendinize; neler söylersiniz ve sevdiklerinizden neler duyarsınız? O muhteşem anı, hayal edebiliyor musunuz? Sevdiklerinizin sizi tebrik ettiği; anne babanızın gözlerinden okunan sizinle onur duyduklarını gösteren o tatlı mutluluk ve sizin içten içe söylediğiniz; “Evet, çok fedakârlık yaptım, çok sıkıntı çektim; ama her şeye değdi!” sözü… Siz...
Nerde o eski bayramlar...
Yetti gari. Ölümü öp, kurtul şu klişeden. * Bak diyorsun ki hüzünle... “Sabah hepimizden önce kalkan annem, bayram kahvaltısını hazırlamaya koyulurdu. Ben babamla camiye gider, cemaatle bayramlaşır, akabinde eve dönerdik heyecanla... Sonra da kabristana gider, rahmetli büyüklerimizi ziyaret ederdik.” * E sen de hazırla kahvaltı... * Yasaklandı mı kabir ziyareti? Yoksa, küs müsün cemaatle? * “Dünyanın hiçbir maaşı, bayram sabahı dedem tarafından cebime konan 5 liradan değerli olmadı” falan... Bırak bu ayakları! Pintiliğin âlemi yok. Yemez çocuklar. * Veya, diyorsun ki... “Anacığım bir hafta evvelden bayram telaşına başlar, perde diplerine kadar köşe bucak temizler, süpürür, mis gibi kokardı...
Kendini değiştirmek
Kendini değiştirmek 14 Eylül 2009 Pazartesi Genç güvercin, devamlı yuva değiştiriyormuş. Çünkü yeni taşındığı yuva, belli bir zaman sonra çok kötü kokuyor ve dayanılmaz duruma gelince; genç güvercin hemen başka bir yuva arıyormuş. Bu durum, günlerce, haftalarca ve aylarca devam etmiş. Genç güvercin, artık hem bu dayanılmaz kokudan hem de yuva değiştirmekten bıkmış ve bu durumun başka bir çözüm yolunu aramaya karar vermiş. Ve sonuçta; bu işin çözümünün bilge bir güvercinde olduğunu öğrenmiş. Uzun uzun uçup dağlar, nehirler geçip o bilge güvercini bulmuş. Bilge güvercin, genç güvercinin anlattıklarını dikkatlice dinlemiş. Ve sonuçta; düşünmüş, taşınmış kanatlarını çırpmış ve genç güvercine şunları...
Aile Tipleri (Siz hangisisiniz?)
Türkiye’nin ilk psikolojik danışmanlık merkezlerinden biri olan AŞAM Çocuk ve Aile Gelişim Merkezi’ni kuran uzman psikolog Fatma Torun Reid, lisans ve uzmanlık eğitimini psikoloji ve felsefe dallarında ABD Kuzey Carolina Üniversitesi’nde tamamladıktan sonra Londra ve New York’ta çocuk ve ergen terapisi, kişilik bozuklukları konusunda eğitim gördü. 30 yılı aşan meslek hayatında öğretmenlik dışında, hep aile ve çift terapisi üzerine çalıştı. Ortadoğu ülkelerinde Birleşmiş Milletler’in çocuk ve eğitimle ilgili kuruluşu UNICEF’in danışmanlığını da yaptı. Fatma Torun Reid, klinik deneyimlerine dayanarak altı tip aile bulunduğunu söylüyor. BASKICI AİLE - Kentlerde sayıları gittikçe azalıyor Bu ailede çocuklar ya saldırgan, ya da...
IQ okuldan Mezun Eder, EQ Hayattan!
Son zamanlarda, günlük hayatındaki ufak tefek sayılabilecek problemlerin tazyikini üzerinde hissederek sık sık kendini 'köşeye sıkışmış' gibi gören hemen herkesin sözlüğüne girmeye başlayan popüler bir kavram: Duygusal Zekâ. Son zamanlarda, annelerin, babaların, evlilik terapistlerinin, şirket yöneticilerinin, lider danışmanlarının, politikacıların, TV'cilerin ve kısaca günlük hayatında ufak tefek sayılabilecek problemlerin tazyikini üzerinde hissederek sık sık kendini 'köşeye sıkışmış' gibi gören hemen herkesin sözlüğüne girmeye başlayan popüler bir kavram: Duygusal Zekâ. Ne demektir? Kısaca, sizin kendinizin ve karşınızdakilerin duygularını 'Fark etme + Tanımlama + Davranma' zincirindeki performansınızı ifade eden bir iletişim...
Mutlu Olmanın Bir Yolu
"Mutluyum" diyen kaç kişi vardır şu dünyada? Zenginim diyebilecek çok kişi olmasına rağmen "mutluyum" diyebilecek insan sayısı ne kadar azdır. "Zengin olanın derdi de çok olur" gibi sözler dolaşır halk arasında... Yoksul insanlarsa mutsuzluklarını yoksulluklarına bağlarlar çoğu zaman... Yoksul olan da mutlu değil, zengin olan da... Hatta daha ilginç olanı ortalama gelire sahip aileler de mutlu görünmüyorlar... Üniversite sınavına hazırlananlar da, üniversiteyi bitirenler de... Kirada yaşayanlar, ev sahibi olamamaktan yakınırlar. Ev sahibi olanlar da evdeki eksiklerden, vergilerden ya da komşulardan. Herkesin şikâyeti farklı olsa da, ortak noktaları şikâyetlerinin olmasıdır. Bebekliğimizden aklımıza kazınmış, hatta içgüdülerimizle...
Beyni Genç Tutmanın 10 Etkili Yolu
Siz yaşlandıkça beyniniz de yaşlanır. Gözleriniz nasıl eskisi kadar iyi görmüyor, kulaklarınız iyi işitmiyorsa, kaslarınız, kalbiniz 10-15 yıl önceki gücünü korumuyorsa beyniniz de kapasitesinin bir kısmını kaybeder. Bu normal, beklenen, olması gereken doğal bir süreçtir. Korkmayın, telaşlanmayın! Bu hafif kayıpları yaşlanmanın size yaptığı küçük oyunlar, hoşluklar gibi algılayın. Eğer bu doğal gidişi az da olsa yavaşlatmak istiyorsanız, aşağıdaki 10 öneriden yararlanın. 1. Düzenli aktivite yapın, hareketli bir yaşam sürün: Özellikle açık havada yapılan aerobik egzersizler sadece kaslarınıza değil, belleğinize de güç katar. Beynin, yeni beyin hücresi filizlendirme ve mevcut hücreler arasında daha yoğun ve daha etkin kavşak noktaları...
Geri
Top