Hayat çok kısa. Ya da çok uzun. Nereden baktığınıza bağlı.
Ama logaritmik bir ilerleyişi olduğu kesin.
Yani yaşamın çocukluk-gençlik döneminde yılların araları çok çok uzun ama yaşlandıkça
feci kısalıyor. 6 yaşla 10 yaş arasında neredeyse asırlar varken, 45 ile 49 arası bir göz
kırpmalık mesafe sanki.
O yüzden de ilerleyen yaşlarda hayat daha kıymetli geliyor hepimize. Acayip uçucu
olduğu için.
Yabancı bir internet sitesinde “50’lerden itibaren bırakmanız gereken 10 şey” konulu bir
yazı görünce, ilgilendim haliyle. Ve sizlerle de paylaşmak istedim.
1… Eski eşinizden ya da sevgilinizden nefret etmeyi bırakın.
Nefret insanı sinsi sinsi kemiren bir duygudur. Son günlerin moda deyimiyle “affetmeyi
öğrenin”. Affedemiyorsanız, en azından “kayıtsız kalın”.
2… Dedikoduyu ve başkaları hakkında kötü konuşmayı bırakın.
Artık lisede değilsiniz. Dedikodu sizin için enerji ve zaman kaybından başka bir şey değil.
3… Minnet duymama huyunuzu bırakın.
Size iyi davrananları değil, kötü davrananları önemseme ve sürekli bunları gündemde
tutma huyunuzu bir tarafa bırakın. Kızınızın ya da oğlunuzun doğum gününe, nişanına,
nikahına kimlerin gelmediğine değil, kimlerin “geldiğine” odaklanın. Size kazık atanları
değil, hoşluk yapanları “parlatın”.
4… “Ümitsiz vaka” arkadaşları bırakın.
Herkeste vardır öyle bir ya da iki arkadaş. Sürekli bir takım dertlere batıp çıkarlar ve her
battıklarında size koşup saatlerce kafanızı ütülerler. Ama söylediğiniz hiçbir lafı da
iplemezler. Ayrıca, siz zor durumda kaldığınızda nedense hiç ortalarda görünmezler.
Gençken tamam da, 50 yaşından sonra kıymetli vaktinizi böyle boş işlerle harcamayın.
5… Karmaşayı bir tarafa bırakın.
İnsan 50 yaşına yaklaşırken, neyin değerli neyin daha az değerli olduğunu az buçuk
anlıyor. Aile, gerçek arkadaş(lar), dost(lar) ve sizin için gerçekten anlamı olan bir “iş”.
Gerisi hakikaten kuru gürültü. Dolaplar dolusu giysiye ve elli tane ayakkabıya da
ihtiyacınız yok, laf olsun torba dolsun misali sosyal aktivitelere de. Ve ruhunuzu öldüren
bir işe de.
6… Kafası karışıklığı iyi bir şey sanmayı bırakın.
“Karmaşık insanlar” ilginçtir. Ezbere konuşmazlar, her davranışlarının bir nedeni vardır.
Bilgileri süs gibi durmaz üstlerinde, içselleştirmişlerdir. Onlar sayesinde yeni bakış açıları
keşfederiz, zenginleşiriz. Ama “kafası karışık insanlar” ilginç değildir. Hayatı çorbaya
çevirmekten başka işe yaramazlar.
7… Daha fazlasını istemeyi bırakın.
Mutlu insanların ortak sırrı, ellerinde olanın kıymetini bilmeleridir. Elindekinin kıymetini
bilmiyorsan, daha fazlasını istemenin bir anlamı yok, çünkü o da seni mutlu etmeyecek.
Daha da fazlasını isteyeceksin.
8… Şu fazlalık 10 kiloyu bırakın.
40’ların sonundasınız ve 5-10 kilo fazlanız var… Derhal o kiloları bir yerlerde bırakın.
Yürüyüşte, yüzmede, spor salonunda… Fark etmez. Sorun “estetik” değil, sağlık. Fazla
her kilo 50’lerden itibaren sağlık açısından bir tehdit çünkü.
9… Her şeye evet demeyi bırakın.
Kimsenin kalbini kırmamak ya da sevimli görünmek adına, olur olmaz her isteğe “evet”
demeyi bırakın. Sizi zorlayacak, size ters gelen, sizi gerecek hiçbir şeyi yapmak zorunda
değilsiniz. Hele 50 yaşından sonra!
10… Yaşlılıkla ilgili klişe düşünceleri bir tarafa bırakın.
Nasıl bir orta yaş ve yaşlılık dönemi geçireceğinize kendiniz karar verin. Canınız istiyorsa
ve paranız varsa Küba seyahatine 60 yaşında da gidersiniz, sörf yapmaya 50 yaşında da
başlarsınız, kime ne?
Neslihan Acu
Ama logaritmik bir ilerleyişi olduğu kesin.
Yani yaşamın çocukluk-gençlik döneminde yılların araları çok çok uzun ama yaşlandıkça
feci kısalıyor. 6 yaşla 10 yaş arasında neredeyse asırlar varken, 45 ile 49 arası bir göz
kırpmalık mesafe sanki.
O yüzden de ilerleyen yaşlarda hayat daha kıymetli geliyor hepimize. Acayip uçucu
olduğu için.
Yabancı bir internet sitesinde “50’lerden itibaren bırakmanız gereken 10 şey” konulu bir
yazı görünce, ilgilendim haliyle. Ve sizlerle de paylaşmak istedim.
1… Eski eşinizden ya da sevgilinizden nefret etmeyi bırakın.
Nefret insanı sinsi sinsi kemiren bir duygudur. Son günlerin moda deyimiyle “affetmeyi
öğrenin”. Affedemiyorsanız, en azından “kayıtsız kalın”.
2… Dedikoduyu ve başkaları hakkında kötü konuşmayı bırakın.
Artık lisede değilsiniz. Dedikodu sizin için enerji ve zaman kaybından başka bir şey değil.
3… Minnet duymama huyunuzu bırakın.
Size iyi davrananları değil, kötü davrananları önemseme ve sürekli bunları gündemde
tutma huyunuzu bir tarafa bırakın. Kızınızın ya da oğlunuzun doğum gününe, nişanına,
nikahına kimlerin gelmediğine değil, kimlerin “geldiğine” odaklanın. Size kazık atanları
değil, hoşluk yapanları “parlatın”.
4… “Ümitsiz vaka” arkadaşları bırakın.
Herkeste vardır öyle bir ya da iki arkadaş. Sürekli bir takım dertlere batıp çıkarlar ve her
battıklarında size koşup saatlerce kafanızı ütülerler. Ama söylediğiniz hiçbir lafı da
iplemezler. Ayrıca, siz zor durumda kaldığınızda nedense hiç ortalarda görünmezler.
Gençken tamam da, 50 yaşından sonra kıymetli vaktinizi böyle boş işlerle harcamayın.
5… Karmaşayı bir tarafa bırakın.
İnsan 50 yaşına yaklaşırken, neyin değerli neyin daha az değerli olduğunu az buçuk
anlıyor. Aile, gerçek arkadaş(lar), dost(lar) ve sizin için gerçekten anlamı olan bir “iş”.
Gerisi hakikaten kuru gürültü. Dolaplar dolusu giysiye ve elli tane ayakkabıya da
ihtiyacınız yok, laf olsun torba dolsun misali sosyal aktivitelere de. Ve ruhunuzu öldüren
bir işe de.
6… Kafası karışıklığı iyi bir şey sanmayı bırakın.
“Karmaşık insanlar” ilginçtir. Ezbere konuşmazlar, her davranışlarının bir nedeni vardır.
Bilgileri süs gibi durmaz üstlerinde, içselleştirmişlerdir. Onlar sayesinde yeni bakış açıları
keşfederiz, zenginleşiriz. Ama “kafası karışık insanlar” ilginç değildir. Hayatı çorbaya
çevirmekten başka işe yaramazlar.
7… Daha fazlasını istemeyi bırakın.
Mutlu insanların ortak sırrı, ellerinde olanın kıymetini bilmeleridir. Elindekinin kıymetini
bilmiyorsan, daha fazlasını istemenin bir anlamı yok, çünkü o da seni mutlu etmeyecek.
Daha da fazlasını isteyeceksin.
8… Şu fazlalık 10 kiloyu bırakın.
40’ların sonundasınız ve 5-10 kilo fazlanız var… Derhal o kiloları bir yerlerde bırakın.
Yürüyüşte, yüzmede, spor salonunda… Fark etmez. Sorun “estetik” değil, sağlık. Fazla
her kilo 50’lerden itibaren sağlık açısından bir tehdit çünkü.
9… Her şeye evet demeyi bırakın.
Kimsenin kalbini kırmamak ya da sevimli görünmek adına, olur olmaz her isteğe “evet”
demeyi bırakın. Sizi zorlayacak, size ters gelen, sizi gerecek hiçbir şeyi yapmak zorunda
değilsiniz. Hele 50 yaşından sonra!
10… Yaşlılıkla ilgili klişe düşünceleri bir tarafa bırakın.
Nasıl bir orta yaş ve yaşlılık dönemi geçireceğinize kendiniz karar verin. Canınız istiyorsa
ve paranız varsa Küba seyahatine 60 yaşında da gidersiniz, sörf yapmaya 50 yaşında da
başlarsınız, kime ne?
Neslihan Acu