Aşk, insandaki en yüce duygu... İnsan türünün devamlılığını sağlarken birçok parametreden de etkileniyor. Bu nedenle herkese aşık olmuyoruz. Peki kime aşık oluyoruz? Aşk neden var? Aşkın bir ömrü var mı? İlk görüşte aşk var mı? İstisnasız herkesin yaşadığı, kendisi gibi acısı da büyük olan aşkın nörobiyolojisini Oytun Erbaş'a sorduk. Erbaş, aşkın bilimsel açıklamasını yaparken, günümüzde kurulan yanlış ilişki biçimlerine de ışık tutuyor hatta aşkı daha güzel ve daha yoğun yaşamanın ilginç bir formülünü veriyor...
Ne zaman oluyor bu? ‘Aşkın ömrü 3 yıl’ deniyor…
18 ya da 24 aydır aşkın ömrü… Aşk insanın en güzel duygularından biridir. Aslında aşkın sebebi ilkel beynimize dayanıyor, yani limbik sisteme. Bu sistem beynimizin altındaki bir sistem. O bizim zevklerimizi belirliyor, temel güdüler burada yer alıyor; yeme, içme, saldırganlık ve cinsellik. Bunlar hayvansal beynin istediği şeyler. Ama insanın bir özelliği daha var; insanın korteksi yani kabuğu var. Korteks nasıl gelişiyor peki? Eğitimle. O hayvansal beyin yani limbik sistemle korteks arasında bağlantılar oluşmaya başlıyor. Böylece insan sadece cinsellikten zevk almıyor; aynı zamanda kültürden, sanattan, bilimden, felsefeden de zevk alıyor. Yani bu noktada, zevk alma devrelerimiz hayvandan farklı. Onlarda da yeme, içme, cinsellik var ama bizde ona ek olarak korteks var.
Mesela biz bilimle uğraşıyoruz ve bu uğraşımıza ödül verildiği zaman çok seviniyoruz. İnsanların bizi onamasını, bize değer vermesini, sözümüzü dinlemesini, bizi saymasını istiyoruz. Yani bizim olayımız korteks. Korteksimiz eğitimle büyüyor ve böylece zevk almamız da artıyor. Çünkü korteksle o zevk alan beyin arasında bağlantı artıyor. O yüzden eğitim, dil öğrenme, felsefeyle uğraşma senin o haz alan limbik sistemle olan bağlantını artırıyor ve daha çok zevk alıyorsun. Ama eğitimsiz adam üç şeyden zevk alıyor sadece; birilerini dövmek, yemek yemek ve cinsellik. Yani kısaca eğitim arttıkça korteks gelişiyor ve aşk da artıyor. Korteks geliştikçe sadece cinsellik değil, onu düşünmek, hayal etmek, onunla yemek yemek, vakit geçirmek de çok zevk veriyor. Çünkü o bağlantın o kadar gelişmiş ki onu düşünmek bile zevk alan beyni uyarmaya yetiyor.
Bazen o düşünmek işi o kadar çok gelişiyor ki, düşün-zevk al mekanizması sürekli olarak çalışıyor. O zaman da kafaya takıyorsun. İşte bunun adı da ‘KARA SEVDA’dır, tıp literatüründeki adı da obsesyondur. Aşk obsesyona böyle dönüşüyor. Bu da bir bağımlılıktır ve sonra hastalığa dönüşür. Eğer kişi işine gitmiyor, arkadaşlarıyla bile görüşmüyor sürekli cep telefonunu kontrol ediyor, ne zaman arayacağını bekliyorsa, yani onu düşünmek sosyal hayatını bozuyorsa o zaman hastalık oluşmuş demektir ve bundan kurtulmak gerekir.
Bazen o düşünmek işi o kadar çok gelişiyor ki, sürekli düşün-zevk al mekanizması sürekli çalışıyor. O zaman da kafaya takıyorsun.
Peki aşk nasıl başlıyor? İnsan kime aşık olur?
İnsan yakınındakine aşık olur. Neden? Çünkü insan bir insanı ne kadar çok görürse ona o kadar güvenir ve sonra da sever. Aşina olduğumuz, çok gördüğümüz insanlara aşık oluruz yani.
Öyle bir şey yok. O ailevi bir hikaye oluyor genelde. Eğer anne baba çocuğuna ‘Ben annene/babana ilk görüşte aşık oldum’ diye anlatırsa, çocuk da onu öğreniyor ve gidip bir kere gördüğüne ‘ben aşık oldum’ diyor. Ama ilk görüşte aşk, doğal bir şekilde yoktur. Aşk zamanla oluşan bir şeydir. Anlık oluşmaz. Anlık olan şey etkilenmedir, o kişinin çekici gelmesidir. Yani o libidodur. Libido da ilkel beyinde yani haz beynindedir. Birden bire cinsellik dürtüsü artar, libido artar ve cinsel istek duyar. Ama aşk başka bir şeydir.
Kime aşık oluyoruz konusuna devam edersek; yakındaki ve aşina olduğumuz kişilere dedik ve aynı zamanda bir de ulaşılabilir insanlara aşık oluyoruz. Çok uzaktaki insanlara olmuyoruz yani. Elimizin altında olsun istiyoruz çünkü ona temas etmek istiyoruz.
Yeni gördüğümüz birinden korkarız doğal olarak, onu tanımayız çünkü. Bize zarar verir mi vermez mi bilmeyiz. Ama konuştukça, karşımızdaki bize açıldıkça ona güvenmeye başlarız. Bu yüzden çok konuşan, bize kendisinden bahseden insanlara güveniriz. Bir de bizi güldürürse daha çok güven duygusu oluşur. Bunlar bize o kişinin tehlikesiz olduğu sinyalini verir. Onu çok görür ve severiz.
Bir kere karşımızdaki kişi kibar olması gerekiyor. İkincisi ‘baby face’ olması da önemli çünkü bu yüz biçimi insanlara ‘ben zararsızım’ imajı veriyor. Çok sivri suratlar insanı gerebiliyor. Yüzünde bir simetri olması da gerekiyor. Bu da karşı tarafa ‘hatasızım ve genlerim iyi’ imajı veriyor.
Bunu nasıl hesaplıyoruz ki?
Bunları ilkel beyin ölçüyor. İlkel beyin hep egoist çünkü; istiyor ki beraber yiyelim içelim, bana baksın, rahat edeyim. Egoist isteklerin hepsi ilkel beyinden gelir. Aşık olmamızdaki en büyük kriterlerimiz arasında ince yapılı ve paralı olması da var. Bunlar bizim aşık olmamızı etkileyen en önemli faktörler.
Mesela statü de bizi etkiler. Çünkü statü demek eğitimli demek, bir noktada da kibar demektir. Korteksimiz bundan hoşlanır. O yüzden kibar, felsefe bilen, iki kelime konuşabildiğin kişilerden daha çok hoşlanırsın. Bunların hepsi de eğitimle ilgili… Eğitim almamışsa ne konuşacaksın, neyinden hoşlanacaksın? İnsanın kültürist bir yaklaşımı vardır ve onu kendine göre seçer. Yani ‘tencere kapağını buldu’ derler ya işte o doğrudur. Kim ne eğitim almışsa karşındakinden de onu arar. Adam Alman filolojisi okumuştur, o konuyu bilenle sohbet etmekten hoşlanır. Ama sen git ona kimyadan bahset, o kadar çekici gelmez. Onun için biz aslında benzerimizi seviyoruz. Herkes kendini arıyor aşkta.
Aşk neden var?
Aşk neslin devamlılığı için var. Bir kişiye odaklanmak en iyisi. Çünkü herkesle çiftleşmeye kalksan, dikkatini yoğunlaştıramazsın. Ama bir kişiye odaklanmak işe garanti veriyor. Ayrıca çocuk yapmak, iki kişi için de yatırımdır. İnsan yavrusu hayvan gibi değil çünkü; en az 6 yıl bakım istiyor. O yüzden iki kişi karşılıklı eş seçiyor ve diyor ki ‘Biz bu çocuğa bakarız’. Onun için aşk esasında bir kişiye odaklanmaktır. Peki neden böyle? Hem çocuğa bakmak için hem de güvenli bir ortam yaratmak için… Çünkü iki kişi yaşamak tek yaşamaktan daha güvenlidir. Tekil yaşamak çok anksiyeteli bir durum. Ama beraber yaşamak bir ödül insan için, daha doğrusu bir hedoni. İlkel beyin sosyal birlikteliği yani bir arada durmayı seviyor, tek eşi seviyor ve hatta karşı cinsi daha çok seviyor. Çünkü üreme güdüsü var içinde. O zaman hem yanında bir insanın olması hatta karşı cins bir insanın olması, çok zevkli bir şey insan için. Onun için aşkın ilk dönemlerinde daha büyük hedoniler, daha büyük zevkler yaşanır. Ama daha sonra tolerans gelişiyor ve aşk sevgiye dönüşüyor.“EĞİTİM ARTARSA AŞK DA ARTAR”
Eğitim arttıkça korteks gelişiyor ve aşk da artıyor. Yani korteks geliştikçe sadece cinsellik değil, onu düşünmek, hayal etmek, onunla yemek yemek, vakit geçirmek de çok zevk veriyor.Ne zaman oluyor bu? ‘Aşkın ömrü 3 yıl’ deniyor…
18 ya da 24 aydır aşkın ömrü… Aşk insanın en güzel duygularından biridir. Aslında aşkın sebebi ilkel beynimize dayanıyor, yani limbik sisteme. Bu sistem beynimizin altındaki bir sistem. O bizim zevklerimizi belirliyor, temel güdüler burada yer alıyor; yeme, içme, saldırganlık ve cinsellik. Bunlar hayvansal beynin istediği şeyler. Ama insanın bir özelliği daha var; insanın korteksi yani kabuğu var. Korteks nasıl gelişiyor peki? Eğitimle. O hayvansal beyin yani limbik sistemle korteks arasında bağlantılar oluşmaya başlıyor. Böylece insan sadece cinsellikten zevk almıyor; aynı zamanda kültürden, sanattan, bilimden, felsefeden de zevk alıyor. Yani bu noktada, zevk alma devrelerimiz hayvandan farklı. Onlarda da yeme, içme, cinsellik var ama bizde ona ek olarak korteks var.
Mesela biz bilimle uğraşıyoruz ve bu uğraşımıza ödül verildiği zaman çok seviniyoruz. İnsanların bizi onamasını, bize değer vermesini, sözümüzü dinlemesini, bizi saymasını istiyoruz. Yani bizim olayımız korteks. Korteksimiz eğitimle büyüyor ve böylece zevk almamız da artıyor. Çünkü korteksle o zevk alan beyin arasında bağlantı artıyor. O yüzden eğitim, dil öğrenme, felsefeyle uğraşma senin o haz alan limbik sistemle olan bağlantını artırıyor ve daha çok zevk alıyorsun. Ama eğitimsiz adam üç şeyden zevk alıyor sadece; birilerini dövmek, yemek yemek ve cinsellik. Yani kısaca eğitim arttıkça korteks gelişiyor ve aşk da artıyor. Korteks geliştikçe sadece cinsellik değil, onu düşünmek, hayal etmek, onunla yemek yemek, vakit geçirmek de çok zevk veriyor. Çünkü o bağlantın o kadar gelişmiş ki onu düşünmek bile zevk alan beyni uyarmaya yetiyor.
KARA SEVDANIN TIBBİ AÇIKLAMASI NEDİR?
Peki onu çok düşünürsen ne olur?Bazen o düşünmek işi o kadar çok gelişiyor ki, düşün-zevk al mekanizması sürekli olarak çalışıyor. O zaman da kafaya takıyorsun. İşte bunun adı da ‘KARA SEVDA’dır, tıp literatüründeki adı da obsesyondur. Aşk obsesyona böyle dönüşüyor. Bu da bir bağımlılıktır ve sonra hastalığa dönüşür. Eğer kişi işine gitmiyor, arkadaşlarıyla bile görüşmüyor sürekli cep telefonunu kontrol ediyor, ne zaman arayacağını bekliyorsa, yani onu düşünmek sosyal hayatını bozuyorsa o zaman hastalık oluşmuş demektir ve bundan kurtulmak gerekir.
Bazen o düşünmek işi o kadar çok gelişiyor ki, sürekli düşün-zevk al mekanizması sürekli çalışıyor. O zaman da kafaya takıyorsun.
Peki aşk nasıl başlıyor? İnsan kime aşık olur?
İnsan yakınındakine aşık olur. Neden? Çünkü insan bir insanı ne kadar çok görürse ona o kadar güvenir ve sonra da sever. Aşina olduğumuz, çok gördüğümüz insanlara aşık oluruz yani.
AŞK MI LİBİDO MU?
O zaman ilk görüşte aşk yok mu?Öyle bir şey yok. O ailevi bir hikaye oluyor genelde. Eğer anne baba çocuğuna ‘Ben annene/babana ilk görüşte aşık oldum’ diye anlatırsa, çocuk da onu öğreniyor ve gidip bir kere gördüğüne ‘ben aşık oldum’ diyor. Ama ilk görüşte aşk, doğal bir şekilde yoktur. Aşk zamanla oluşan bir şeydir. Anlık oluşmaz. Anlık olan şey etkilenmedir, o kişinin çekici gelmesidir. Yani o libidodur. Libido da ilkel beyinde yani haz beynindedir. Birden bire cinsellik dürtüsü artar, libido artar ve cinsel istek duyar. Ama aşk başka bir şeydir.
Kime aşık oluyoruz konusuna devam edersek; yakındaki ve aşina olduğumuz kişilere dedik ve aynı zamanda bir de ulaşılabilir insanlara aşık oluyoruz. Çok uzaktaki insanlara olmuyoruz yani. Elimizin altında olsun istiyoruz çünkü ona temas etmek istiyoruz.
BİZİ GÜLDÜREN İNSANLARA AŞIK OLUYORUZ
Peki karşımızdakine nasıl güveniriz? (Ya da karşımızdakinin güvenini nasıl sağlarız?)Yeni gördüğümüz birinden korkarız doğal olarak, onu tanımayız çünkü. Bize zarar verir mi vermez mi bilmeyiz. Ama konuştukça, karşımızdaki bize açıldıkça ona güvenmeye başlarız. Bu yüzden çok konuşan, bize kendisinden bahseden insanlara güveniriz. Bir de bizi güldürürse daha çok güven duygusu oluşur. Bunlar bize o kişinin tehlikesiz olduğu sinyalini verir. Onu çok görür ve severiz.
KİME AŞIK OLUYORUZ?
Birinden hoşlanma kriterleri neler?Bir kere karşımızdaki kişi kibar olması gerekiyor. İkincisi ‘baby face’ olması da önemli çünkü bu yüz biçimi insanlara ‘ben zararsızım’ imajı veriyor. Çok sivri suratlar insanı gerebiliyor. Yüzünde bir simetri olması da gerekiyor. Bu da karşı tarafa ‘hatasızım ve genlerim iyi’ imajı veriyor.
Bunu nasıl hesaplıyoruz ki?
Bunları ilkel beyin ölçüyor. İlkel beyin hep egoist çünkü; istiyor ki beraber yiyelim içelim, bana baksın, rahat edeyim. Egoist isteklerin hepsi ilkel beyinden gelir. Aşık olmamızdaki en büyük kriterlerimiz arasında ince yapılı ve paralı olması da var. Bunlar bizim aşık olmamızı etkileyen en önemli faktörler.
TENCERE-KAPAK SÖYLEMİ DOĞRU MU?
Peki başka neler var?Mesela statü de bizi etkiler. Çünkü statü demek eğitimli demek, bir noktada da kibar demektir. Korteksimiz bundan hoşlanır. O yüzden kibar, felsefe bilen, iki kelime konuşabildiğin kişilerden daha çok hoşlanırsın. Bunların hepsi de eğitimle ilgili… Eğitim almamışsa ne konuşacaksın, neyinden hoşlanacaksın? İnsanın kültürist bir yaklaşımı vardır ve onu kendine göre seçer. Yani ‘tencere kapağını buldu’ derler ya işte o doğrudur. Kim ne eğitim almışsa karşındakinden de onu arar. Adam Alman filolojisi okumuştur, o konuyu bilenle sohbet etmekten hoşlanır. Ama sen git ona kimyadan bahset, o kadar çekici gelmez. Onun için biz aslında benzerimizi seviyoruz. Herkes kendini arıyor aşkta.