Bazı atasözleri veya deyimler, yaşanmışlıklardan ötürü ortaya çıkmıştır. Çokta güzel olmuştur. Bazı yaşananlarda istemeden atasözlerine veya deyimlere ilham olmuştur. Evet aşkın gözü kör, kulağı sağırmış gerçekten. Bunu bir çoğumuz biliyoruz. Birçoğumuz yeni öğreniyor ve bir çoğumuz daha bilmiyor... Daha yirmili yaşlarda, hayata umutsuz bakarken birazda aile büyüklerinin yönlendirmesiyle uzman çavuş olan ve halen bu görevi ifşa eden, çok değerli, çok efendi, çok saygın, çok beyefendi (şu zamanda ender rastlanan) bir dost, bir arkadaş, bir koca yürek.. Ömrünce mutlu olabileceğini düşündüğü bir çocukluk aşkı yüzünden (olumsuzluklar ve ayrılık) kendinden vazgeçen, ama beceremeyen (iyiki de becerememiş) bir aşık... Yılların izlerini silmekte şimdilerde, ardına bile bakmadan... Hiç bir aşka daha gönül vermemiş, uzun bir süre. Sanırım o süre dolmuş olacak ki, artık kafa yormakta gönül işlerine. Gidişim suskun oldu, dönüşüm muhteşem olacak, misali. Ama ne gönül, ne gönül... Hep bir aşkım olsun, hep bir yuvam olsun, mutlu olayım, mutlu edeyim diye düşünen bir adam. Ama ona hep aşkın sahte yüzleri göründü, bir türlü gerçek yüzüyle tanışamadı (çocukluk aşkından başaka) Zaman zaman kendi kendine, acaba aşk çocukluk duygularıyla yaşanan bir şeymiydi, çocukca, safca... Büyüdükçe, kaybolan, arasanda bulunamayan bir şeymi olmuştu aşk. Hiç beklemediği bir anda karşısına çıkan birine ilgi duyar ve karşısındaki kişiden de ilgi görür. Bir şeyler yaşadıklarını, bir şeyler paylaştıklarını zannettiler hep. Oysa ayrı dünyaların insanlarıydılar. Öylede olsa, inadına, inadına devam ettiler. Ve sonra mecburiyetler karşısında, ayrılık. Aşık olduğuna, değer verdiğine inandığı insanı, ailesi bir başkasıyla nişanlamıştı. O da çaresiz aradan çekilerek mutlu olmasını diledi. Uzun bir aradan sonra, hiç beklenmedik bir anda, duyduğu bir şeyler yüzünden apar topar, taa uzaklardan gelir dikilir, eski aşkının (başkasıyla nişanlı) karşısına... Mutsuz olduğu her halinden belli olan eski aşkının bu halini gören bizim aşık, ne yapacağını bilemez bir hal içine düşer. O artık nişanlıydı ve evlenecekti oysa, mutlu veya mutsuz. Belkide kaderi buydu. Ve onu yaşayacaktı. Neyi değiştirebilirim diye düşünmeden kendini alı koyamadan, karma karışık duyguların kucağında buldu kendini... Bana ait olmasada mutsuz olmasına dayanamıyorum, onun için bir şeyler yapmalıyım, her ne olursa olsun... Kafaya koymuştu bir kere, eğer mutsuzsa, eğer nişan atacaksa (ailesi kesinlikle karşı çıkar) o hazırdı, yeniden beraber, yeni bir sayfa açmaya. Ama bunun imkansız olduğu da gün gibi ortadayken, nasıl olacaktı? Cevapsız sorular, anlamsız çabalar, karmakarışık duygular. Ve artık dönme vakti gelmişti, geldiği yere... Geride kaderini yaşayacak, yada kaderi olacak eski aşkını bırakarak... Artık nişanlı olduğunu bilmesine rağmen... Bu durumun ne kadar yanlış olduğunu, yanlış olabileceğini söyleseler de, o artık kimseleri görmüyor, kimseleri duymuyordu. Aşkın gözü kör, kulağı sağır olmuştu bir kere... ( Sonra ne mi oldu, göreceğiz bakalım, neler olacak. Bende merakla bekliyorum ne olacağını) Gözleri gören, kulakları duyan, hilesiz, hurdasız, aşklar yaşatmanız ve yaşamanız dileğiyle... Sen ve şen kalın. EMİ.