Zurich'in soğuk bir kış gecesi idi. Nürensdorf'taki eski meyhanenin ahşap kapısı gıcırtıyla açıldı ve içeriye karla kaplı bir adam girdi. Adamın yüzü yorgunluktan ve soğuktan solmuştu, uzun yol yürümüş belliydi. Meyhanede sadece birkaç müşteri vardı, köşedeki masada oturmuş sessizce içki içiyorlardı. Adam meyhanecinin yanına yaklaştı ve hüzünlü bir sesle "Bir kadeh daha doldur meyhaneci,
Koy bir kadeh daha!
Karşımda içen yok ama,
Hatıralarım çok…
Nasıl da dalmışım uzaklara…
Manzaram olmasa da,
Hayallerim çok.
Ben zaten doluyum, doldur sen.
Rahatlarım belki ağlasam.
Gözlerim dolmasa da,
İçime akanlar çok.
Koy bir kadeh daha!
Karşımda içen yok ama,
Hatıralarım çok…
Nasıl da dalmışım uzaklara…
Manzaram olmasa da,
Hayallerim çok.
Ben zaten doluyum, doldur sen.
Rahatlarım belki ağlasam.
Gözlerim dolmasa da,
İçime akanlar çok.