Aşkın Hallerini En Güzel Anlatan 10 Kitap

  • Konuyu açan Konuyu açan e-PaCk
  • Açılış tarihi Açılış tarihi

e-PaCk

Forum Gururu
Tehlikeli İlişkiler- Chaderlos de Laclos, Can Yayınları

Mutlu aşk yoktur. Evet, dilimize pelesenk olmuş bu cümleyi yazan Aragon; ama Chaderlos De Laclos, karakterlerin birbirilerine yazdıkları mektuplar üzerinden kurguladığı, dünya klasikleri arasında yer alan romanı “Tehlikeli İlişkiler”de mutsuz aşkın edebiyattaki en çarpıcı hikâyesini anlatır. İmkansızlığın çekiciliği, oyunu kuranın da istemeden kendi kurduğu oyunun kurbanı haline gelmesi, aşkın yıkıcılığı, saldırıp parçaladığı değer yargıları ve getirdiği müthiş acı… Roman sinemaya uyarlandığında, kırdığı tüm o kalplerin kefaretini gerçek aşka yakalanarak ödeyen unutulmaz Vikont de Valmont karakterini John Malkovich canlandırmış, zihin perdemdeki Vikont de Valmont imgesini da tam on ikiden vurmuştur!



Kolera Günlerinde Aşk- Gabriel Garcia Marquez, Can Yayınları


Aşk bir ömür boyu beklemeye değer mi? Modern dünyanın adına aşk denen gel geç ilişkilerine bakınca buna olumlu bir yanıt veren bulunmaz gibi geliyor insana. Marquez’in romanı birbirilerine kavuşabilmek için bir ömür boyu (üstelik oldukça uzun bir ömür boyu) bekleyen aşıkların hikayesini anlatırken, okuyucu bunun bir şans mı yoksa şanssızlık mı olduğuna karar veremiyor doğrusu. Bir araya geldiklerinde öylesine yaşlanmışlardır ki tenleri kırış kırış olmuş, dahası kokuları değişmiştir. Eskimeyen tek şey aşklarıdır. Aşk salt cinsellikle açıklanabilecek bir duygu değildir, yaşı da yoktur bu yüzden. Ten yaşlanabilir, yeter ki ruhlar tazeliğini yitirmesin! “Kolera Günlerinde Aşk” çok şeyi anlatır, ama onu dünya edebiyatı içinde özel bir yere oturtan sanırım anlattığı hikâyenin aşkın yaşı olmadığı düşüncesinin bir sağlaması niteliğinde olmasıdır.



Biz- Romantik Aşkın Psikolojisi- Robert A. Johnson, Okuyan Us Yayın


Aşk da bir olgu olduğundan ona da her açıdan bakmak gerekir. Romantik aşk bir yanılsama olabilir mi? Kavuşmayla yatıştığını, imkansızlıkla beslendiğini de düşünürsek. “Biz Romantik Aşkın Psikolojisi”, Tristan ve Isolde efsanesini eksen alarak romantik aşkın psikolojisini sorgulayan bir çalışma. Aşık Veysel’in bir sözünü hatırlamamak olmaz bu kitaptan söz edince: Seversin, kavuşamazsın aşk olur. Gerçek hayatta aşkı oluşturan ve besleyen tüm parametrelerin bilincinde olsak da iplerin kopması an meselesi olabiliyor yine de. Romantik aşk bir yanılsama da olsa, hatta yazarın kitapta saptadığı gibi sevgi bile sayılmayacak kadar çürümüş bir hissediş olsa da, iyi ki var!


Karşılıksız Aşk-Kovalamak ve Kovalanmak Üzerine- Gregory Dart, Ayrıntı Yayınları

Karşılıksız aşk aşkların en mutsuzu, dahası anlamsızıdır belki de. Aşk iki kişiliktir. Tek taraflı hissedişler ne yazık ki ya solup sönmeye yazgılı yüzeysel duygulardan ibaret kalıyor ya da kendini bir zihinsel karmaşadan besleyerek ciddi, tehlikeli bir saplantıya dönüşüyor. İkinci durumda aşkı karşılık görmeyen kişi bu durumu kabullenmeyi içine sindiremediğinden, gerçeği saptırarak kendine ve çevresine aslında bir zaman sevilmiş sonra vazgeçilmiş kişi olduğu yalanını anlatıyor; yalan söylediğinin farkında olmadığından, gerçeği modifiye ediyor demek daha doğru olur sanırım. İşte “Karşılıksız Aşk” tam da bunun üzerine bir kitap; aşkın en sağlıksız halinin…



Küçük Kadınlar, Louisa May Alcott, Altın Kitaplar


Bu bir çocuk kitabı olsa da onu hayatımın her önemli kitap listesine dahil etmişimdir. (Küçük bir iltimas!) Bir yandan da kitabı bu listeye almış olmam, onu okuduğum (yıllar boyu, defalarca okudum) zamanlarda hikâyede fark etmediğim bir şeyi, ileri yaşımda fark etmiş olmamdandır. Aşk entelektüel birlik olmadığı sürece bitmeye, bir yanılsamadan ibaret kalmaya mahkûmdur. Jo’nun kendisine onca aşık olan varlıklı, yakışıklı üstelik de iyi kalpli Laurie yerine neden o kahverengi biçimsiz takım elbiseler giyen kısa boylu, gösterişsiz profesörün aşkını tercih ettiğini anlamam için itiraf etmeliyim ki epeyce yaş almam gerekti!


Değirmen, Sabahattin Ali, YKY

Bir kadın aşık olduğu adamı sırf ona layık olmadığı düşüncesiyle (yani karşı tarafın iyiliğini düşünerek) reddeder mi? Peki bir erkek aşık olduğu kadına kavuşabilmek için bir uzvundan (öyle küçük parmağından falan da değil, kolundan) vazgeçer mi? Kitaba adını veren Sabahattin Ali öyküsü Değirmen, edebiyatımızda aşkı en iyi anlatan öykülerden birdir. Öyküdeki anlatıcı karşısındakine (ve bizlere) aşkın en uç hallerinden birini örnekleyen hikâyesini anlatmaya karar verdiğinde de sorar önce: Sen aşkın ne olduğunu bilir misin adaşım, sen hiç sevdin mi? Bu kitabı okuduğumuzda bilmediğimizi düşünmemiz mümkün!


Fransız Teğmenin Kadını, John Fowles, Ayrıntı Yayınları

Bu roman sımsıkı kurallarla örülü bir çağda aşkın kural tanımazlığını anlatır yine. Onu özel kılan Victoria Çağı’nda feminist (evet bence düpedüz feminist), güçlü bir kadın karakteri anlatmasıdır. Erkek korkak, kadın cesurdur; oysa sosyoekonomik durumları göz önüne alındığında erkek güçlüdür beriki zayıf. Yakalandıkları aşk ikisi için de sınayıcı ve dönüştürücü olur. Hesapsızca seven, kalbi kırıldığında en zalim kararları alabilecek kadar güçlenir. Bu Victoria Çağı’nda yaşayan bir kadın olsa da! Fowles’un romanı pek çok bakımdan çağdaş edebiyatın en önemli eserlerinden bir; hakkında sayfalar dolusu yazı, dahası kitaplar yazılabilir. Bu listeye alınmasındaki sebep ise aşkta korkaklığın, geç kalmanın mutlaka cezalandırılacağı düşüncesidir. Ve sakin atın çiftesi…


Aşkın Metafiziği, Arthur Schopenhauer, Sosyal Yayınlar


Arthur Schopenhauer belki de hayat algısı en karanlık, kişiliği en karamsar düşünürlerden biridir. Aşk konusundaki fikirlerinin soğukluğu da bizleri şaşırtmaz o nedenle. Hakkında soğuk birkaç lakırdı etmekle kalsa iyi; Schopenhauer’e göre aşk yoktur zaten. Tüm olan biten türün sürekliliğine hizmet eden şifrelenmiş insan zihinlerdir. Düşünüre göre hepimiz aşık olduğumuzda kalbimizin sesini dinlediğimizi düşünürüz ne ki yoktur öyle bir ses falan. Düpedüz dünya üzerindeki soyumuzun devam etmesini sağlayacak basit bir içgüdüyle hareket ederiz. Aşka bir de bu yönden bakmak fena olmayabilir!


Beni Asla Bırakma, Kazuo Ishiguro, YKY


Bu harika romanda anlatılan aşk hikâyesinin neden bu denli yaralayıcı olduğunu anlamak için onu mutlaka okumak gerekir. Yaralayıcıdır çünkü… Bu örnekte çünkü’nün devamını getirmek tüm büyünün bozulmasına neden olabilir mi? Olabilir sanırım. Peki beden klonlanırken ruh da klonlanabilir mi?


Hepsi Alev, Selim İleri, DK

Bu kitapta yazar aşkın en güzel belki de en kalıcı hallerinden birini anlatır romanın örgüsü içinde: Aşkla arkadaşlık. Ruh ve akıl birliğinde olan, dahası birbirlerini karşı cins olarak da algılamaktan vazgeçemeyen ama sevgili olarak bir araya gelmeleri imkânsız iki insan. Basileus Irene’nin sevdiği adama sitemini bir okur olarak hep içimde taşıyacağım sanırım. Harfi harfine yazmak yerine bana geçirdiği düşünceyi aktarmak istiyorum. Bence serzenişi tam olarak şudur Irene’nin: Benim aşkımı başka kadınların aşklarıyla nasıl kıyaslarsın? Bu denli sıradan biçimde sevebileceğimi, senin sadece romantik/cinsel aşkını isteyebileceğimi nasıl düşünürsün? Sen benim ruh, akıl, kalp dostumsun. Aşkıma karşılık vermeseydin bile beni bu denli yaralayamazdın. Aşkımın cihetini anlamadın, beni anlamadın…

FERYAL TİLMAÇ
 
Aşk da bir olgu olduğundan ona da her açıdan bakmak gerekir. Romantik aşk bir yanılsama olabilir mi? Kavuşmayla yatıştığını, imkansızlıkla beslendiğini de düşünürsek
 
Geri
Top