Ülkemizde yasak olan taşıyıcı anneliği işleyen ‘Kaderimin Yazıldığı Gün’ adlı dizide rol alan Begüm Kütük Yaşaroğlu, “Doğurmak anne olmaya yetmiyor” diyor ve ekliyor: “Merhamet duygusu çok önemli. Tüm çocukları kendi çocuğun gibi kucaklayabildiğin kadar annesin.”
Begüm Kütük Yaşaroğlu, tanıdığım en içi dışı bir insanlardan biri.
Doğal ve dobra.
Kendisi iyi günümde en az benim kadar mutlu olan, kötü günümde duygumu paylaşıp benimle birlikte çıkış yolu arayan sayılı dostlarımdan. Rol aldığı ‘Kaderimin Yazıldığı Gün’ adlı dizinin çekimleri nedeniyle uzun zamandır yüz yüze gelemiyorduk. Nihayet röportaj bahanesiyle buluştuk. Hem hasret giderdik hem de dizisine ve hayata dair konuştuk.
‘Kaderimin Yazıldığı Gün’de canlandırdığın Defne sürekli dönüşen bir karakter.
Canlandırması çok keyifli olmalı öyle değil mi?
Karakterle ilgili ön bilgi aldığımda bana “Kocasına âşık, çocuk sahibi olmak isteyen, kısır bir kadın” dediler. Ben de omurgama onun başta eşi tüm ilişkilerindeki kısırlıkları yüklemeye çalıştım. İçinde hem iyilik hem de kötülük var Defne’nin. İkircikli bir karakter. Bu nedenle canlandırması çok keyifli.
‘DUYGUSAL ŞİDDET ÇOK YAYGIN’
Çoğunluk kötü kadın muamelesi yapıyor Defne’ye. Kocası ne yaparsa yapsın adı gibi kahraman muamelesi görürken, Defne’nin mağduriyeti göz ardı ediliyor. Tıpkı gerçek hayattaki gibi...
Erkek egemen toplumda yaşamamız Defne ile Kahraman’ın hikâyesine yönelik algıyı da etkiliyor. Ülkemizde pek çok kadın fiziksel şiddetin yanı sıra duygusal şiddete maruz kalıyor. Duygusal şiddetin karşısında Defne gibi iyi eğitimli kadınların bile dengelerini yitirmemeleri olanaksız. Defne’nin kayınvalidesi oğlunun erkek çocuğunu doğurup soyunu devam ettirecek kadınla evliliğine konsantre olmuş durumda. Oğlunun çocuk yapacağı kadını sadece damızlık olarak görüyor. Bu, özellikle Anadolu’da çok yaygın bir durum. Kayınvalidesinin aşağılayan baskısıyla Defne çocuğu olmadığı için kendini yetersiz hissediyor. Sonunda taşıyıcı anneliği öneriyor. Kayınvalide Defne’yi de, taşıyıcı anne Elif’i de kandırıyor. Oğlu Kahraman’ı aptal yerine koyuyor. Kayınvalidesi sürekli onu oğlunun hayatından çıkaracağına dair imalarda bulununca, Defne taşıyıcı anneyi tehdit olarak görüp savunmaya geçiyor. Kocasını kaybetmemek için hatalar yapıyor. Defne kötü kadın değil kurban yani.
Ama sana sosyal medyadan “Çık Elif’le Kahraman’ın arasından. Onlar birbirlerine âşık” mesajları yağıyor öyle değil mi?
Evet. Peki Defne’nin aşkı, emeği, mağduriyeti ne olacak? Defne’yi çok içselleştirmiş gibi algılanabilirim ama bütün bunları görmezden gelip Kahraman’ın yanında olmaları bana enteresan geliyor. Ya hikâye tam tersi olsaydı?
Nasıl?
Defne ve Kahraman birbirlerine âşık. Çocukları olmuyor. Tüp bebek denemeye karar veriyorlar. Defne’nin annesi Kahraman’ın spermlerinin yetersiz olduğunu öğrenip yanlarına sığınan iyi kalpli bir genci kandırarak spermlerini satın alıyor. Bu genç de için için Defne’ye âşık. Sonra Kahraman aslında çocuğunun olmadığını öğreniyor ve yetersizlik hissiyle Defne’yle kavga etmeye başlıyor. Defne de kocası baskı yaptıkça o gence sığınıyor. Hikâye böyle aksaydı toplumumuzda kaç kişi Defne’ye şu anda Kahraman’a sahip çıktığı gibi çıkardı acaba?
Begüm Kütük Yaşaroğlu ile Özcan Deniz’in başrollerini paylaştığı ‘Kaderimin Yazıldığı Gün’ Star ekranında izleyiciyle buluşuyor.
"Özcan ruhu çok güzel bir insan"
Özcan Deniz’in Sıla’yla birlikte oynadığı reklam filmi olay oldu. Bazıları Deniz’i Sıla’nın yanına yakıştıramadı. Önyargıları neden aşamıyoruz?
Özcan her gün kendini geliştiren bir adam. Birçok ülkede şöhreti var ama tanıdığım en mütevazı insan. Çok iyi yürekli, paylaşımcı, ekip ruhuna önem veriyor. Sette sürekli yeni projeler geliştiriyor, yapacağı filme müzik arıyor. Hiçbir anını boş bırakmıyor. Onu tanıdığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Ruhu çok güzel bir insan. O reklam filminin hikâyesi için “Bollywood hikâyesi”, şarkısı için “Arabesk” dendi. Senaryo da Özcan’ın değil, şarkı da. Özcan da Sıla da orada sadece oyuncu olarak var. Ne var bunda? Her şeyi snobe etmeye bayılıyoruz. Çok önyargılıyız. Birçok oyuncuya, sanatçıya sosyal medyadan çok ağır eleştiriler geliyor. Saygı duyuyorum ama acaba biz insanları bu kadar acımasız eleştirsek tepkileri ne olurdu? Toplumca gıybete bayılıyoruz ama iyi şeyleri çok az söylüyoruz. Takdir duygumuz çok az maalesef.
Alıntıdır.
Begüm Kütük Yaşaroğlu, tanıdığım en içi dışı bir insanlardan biri.
Doğal ve dobra.
Kendisi iyi günümde en az benim kadar mutlu olan, kötü günümde duygumu paylaşıp benimle birlikte çıkış yolu arayan sayılı dostlarımdan. Rol aldığı ‘Kaderimin Yazıldığı Gün’ adlı dizinin çekimleri nedeniyle uzun zamandır yüz yüze gelemiyorduk. Nihayet röportaj bahanesiyle buluştuk. Hem hasret giderdik hem de dizisine ve hayata dair konuştuk.
‘Kaderimin Yazıldığı Gün’de canlandırdığın Defne sürekli dönüşen bir karakter.
Canlandırması çok keyifli olmalı öyle değil mi?
Karakterle ilgili ön bilgi aldığımda bana “Kocasına âşık, çocuk sahibi olmak isteyen, kısır bir kadın” dediler. Ben de omurgama onun başta eşi tüm ilişkilerindeki kısırlıkları yüklemeye çalıştım. İçinde hem iyilik hem de kötülük var Defne’nin. İkircikli bir karakter. Bu nedenle canlandırması çok keyifli.
‘DUYGUSAL ŞİDDET ÇOK YAYGIN’
Çoğunluk kötü kadın muamelesi yapıyor Defne’ye. Kocası ne yaparsa yapsın adı gibi kahraman muamelesi görürken, Defne’nin mağduriyeti göz ardı ediliyor. Tıpkı gerçek hayattaki gibi...
Erkek egemen toplumda yaşamamız Defne ile Kahraman’ın hikâyesine yönelik algıyı da etkiliyor. Ülkemizde pek çok kadın fiziksel şiddetin yanı sıra duygusal şiddete maruz kalıyor. Duygusal şiddetin karşısında Defne gibi iyi eğitimli kadınların bile dengelerini yitirmemeleri olanaksız. Defne’nin kayınvalidesi oğlunun erkek çocuğunu doğurup soyunu devam ettirecek kadınla evliliğine konsantre olmuş durumda. Oğlunun çocuk yapacağı kadını sadece damızlık olarak görüyor. Bu, özellikle Anadolu’da çok yaygın bir durum. Kayınvalidesinin aşağılayan baskısıyla Defne çocuğu olmadığı için kendini yetersiz hissediyor. Sonunda taşıyıcı anneliği öneriyor. Kayınvalide Defne’yi de, taşıyıcı anne Elif’i de kandırıyor. Oğlu Kahraman’ı aptal yerine koyuyor. Kayınvalidesi sürekli onu oğlunun hayatından çıkaracağına dair imalarda bulununca, Defne taşıyıcı anneyi tehdit olarak görüp savunmaya geçiyor. Kocasını kaybetmemek için hatalar yapıyor. Defne kötü kadın değil kurban yani.
Ama sana sosyal medyadan “Çık Elif’le Kahraman’ın arasından. Onlar birbirlerine âşık” mesajları yağıyor öyle değil mi?
Evet. Peki Defne’nin aşkı, emeği, mağduriyeti ne olacak? Defne’yi çok içselleştirmiş gibi algılanabilirim ama bütün bunları görmezden gelip Kahraman’ın yanında olmaları bana enteresan geliyor. Ya hikâye tam tersi olsaydı?
Nasıl?
Defne ve Kahraman birbirlerine âşık. Çocukları olmuyor. Tüp bebek denemeye karar veriyorlar. Defne’nin annesi Kahraman’ın spermlerinin yetersiz olduğunu öğrenip yanlarına sığınan iyi kalpli bir genci kandırarak spermlerini satın alıyor. Bu genç de için için Defne’ye âşık. Sonra Kahraman aslında çocuğunun olmadığını öğreniyor ve yetersizlik hissiyle Defne’yle kavga etmeye başlıyor. Defne de kocası baskı yaptıkça o gence sığınıyor. Hikâye böyle aksaydı toplumumuzda kaç kişi Defne’ye şu anda Kahraman’a sahip çıktığı gibi çıkardı acaba?
Begüm Kütük Yaşaroğlu ile Özcan Deniz’in başrollerini paylaştığı ‘Kaderimin Yazıldığı Gün’ Star ekranında izleyiciyle buluşuyor.
"Özcan ruhu çok güzel bir insan"
Özcan Deniz’in Sıla’yla birlikte oynadığı reklam filmi olay oldu. Bazıları Deniz’i Sıla’nın yanına yakıştıramadı. Önyargıları neden aşamıyoruz?
Özcan her gün kendini geliştiren bir adam. Birçok ülkede şöhreti var ama tanıdığım en mütevazı insan. Çok iyi yürekli, paylaşımcı, ekip ruhuna önem veriyor. Sette sürekli yeni projeler geliştiriyor, yapacağı filme müzik arıyor. Hiçbir anını boş bırakmıyor. Onu tanıdığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Ruhu çok güzel bir insan. O reklam filminin hikâyesi için “Bollywood hikâyesi”, şarkısı için “Arabesk” dendi. Senaryo da Özcan’ın değil, şarkı da. Özcan da Sıla da orada sadece oyuncu olarak var. Ne var bunda? Her şeyi snobe etmeye bayılıyoruz. Çok önyargılıyız. Birçok oyuncuya, sanatçıya sosyal medyadan çok ağır eleştiriler geliyor. Saygı duyuyorum ama acaba biz insanları bu kadar acımasız eleştirsek tepkileri ne olurdu? Toplumca gıybete bayılıyoruz ama iyi şeyleri çok az söylüyoruz. Takdir duygumuz çok az maalesef.
Alıntıdır.