Schweppes
Forum Tutkunu
Hayvanların bitkilerin sayısı ne kadar da arttı. "Nerede kaldı o eski..." diye başlayan cümleler artalı gülmeyi bile unuttu insanlar. Kendilerini insan yapan, özlerini unuttular.
Neyin insanca olacağını, nasıl davranacağını, neyin doğru olduğunu unuttu...
Bunca unutulmuşluk arasında bir de sevmeyi unuttu insanlar. En akıllı memeli hayvanlar ailesine giriyorken şimdi iyice bitkilere yanaşmışız aslında, farkında değiliz. Sevdiğimiz zaman adam gibi sevemiyoruz artık...
Bir mendile sildiğimiz gözyaşları bile gerçek değil. Gerçek nedir diye düşündüğümüzde bile zorlanıyoruz cevaplamaya. Sevgilerin pazarlandığı bir dünyada sevgi tüccarı olduk çıktık hepimiz. Ne bir şarkıda ağlayabiliyoruz, ne bir kadehte hüzünlenebiliyoruz, ne de sarılıp paylaşabiliyoruz sıkıntılarımızı.
Onca senelik aşkımız bile sadece bir kaç kelimeden ibaret artık. Sarılmayı, ağlamayı, gülmeyi unuttuğumuz bir dünya da hayvan nüfusunu artırıyoruz...
Atalarımızın kemikleri sızlarken mezarlarında biz çalışmak yerine uyumayı tercih ediyoruz. Uykudan uyandığımızda ise atom bombaları inşa ediyoruz...
Ölü gibi yaşıyoruz. Ne içtiğimizden tat alıyoruz ne yediğimizden ne de hayatımızdan...
Canlı olabildiğimiz tek şey dünyanın dört bir yanında rol aldığımız canlı bombalar... Artık evcilik oynamıyor canlı bombacılıkla vakit geçiriyoruz...
Çocuklarımız bizden saklambacı, körebeyi değil tabancacılığı askerciliği polisciliği öğreniyor. Ne öğrettiğimizin farkında bile olmadan övünebiliyoruz mahalle kahvelerinde.
Okuyandan çok sahtekarı seviyoruz. Öğretmenden çok karaborsacı itibar görüyor toplumda. Kim faydalı bir iş yapmaya çalışsa o kadar değersizleşiyor. İleride robotların esiri olacağımızı gösteren filmler çekilirken, biz asırlar önce yarattığımız adına para denen kölemizin kölesi olmuşuz şimdi, farkında değiliz. Para bizi "Para"mparçalıyor göz yumuyoruz...
Dertlerimizi yakınlarımızla paylaşmak varken bir kadehte buluyoruz teselliyi. "İçmek bahane amaç muhabbet" diyebildiğimiz yıllar çok geride kaldı. Birlikte olmaktan çok yalnızlığı tercih ediyoruz. Tek dostumuz kadahtir deyip sürekli ona fısıldıyoruz dertlerimizi. Daha sonra derman bulamayınca fırlatıp yere atıyoruz. Yani tek dostumuzu da sırtından vurabiliyoruz...
Aşkımız sadece üç günlük bir heyecana indirgenmişken nefretimiz bir ömür boyu sürüyor. Aynı yastığa baş koyduğumuz eşlerimizi bile bir kalemde silip atabiliyoruz. Her şey pamuk ipliğine bağlıyken biz hayatımızın da bağlı olduğu ipliği sürekli kemiriyoruz.
Artık kapısına kilit vurduğumuz o kadar duygumuz var ki. Sandıklarda saklıyoruz eski sevgilerimizi. Çıkarıp salıvermektense onları "nerede o eski günler" deyip yad etmeyi tecrübe sayıyoruz. Gururumuzu ayaklar altına almaktansa sevdiğimiz birçok şeyi atıyoruz kamyonun altına. Ezilmesi yüreğimizi burksa da onu da saklamayı biliyoruz...
Sevgilerimizin, sevdiklerimizin, aşklarımızın, gözyaşlarımızın katiliyiz hepimiz. İşlediğimiz suçu bilmeden sürekli içimizdeki temiz duyguları öldürüyoruz. Doğduğumuzda içimizde barınan saflıklar bir çöp kutusunun kenarında birer leş şimdi. Sevdiklerimiz yüreğimizde müebbet hapis... Aşklarımız idam edilmiş, sevgi ise intahar etmiş dayanamayıp...
Neydi bizi bunca körelten. Her daim aşkı sevgiyi yaşamak varken dünyada bu sahte göz parıltısıda ne gözümüze yerleşen. Artık kahkahalarımız dudağımızın kenarında bir tebessüm sadece... Bir avuç insan kaldık şu dünyada...
Bir avuç sevgimiz kaldı.
Ne yazık...
Neyin insanca olacağını, nasıl davranacağını, neyin doğru olduğunu unuttu...
Bunca unutulmuşluk arasında bir de sevmeyi unuttu insanlar. En akıllı memeli hayvanlar ailesine giriyorken şimdi iyice bitkilere yanaşmışız aslında, farkında değiliz. Sevdiğimiz zaman adam gibi sevemiyoruz artık...
Bir mendile sildiğimiz gözyaşları bile gerçek değil. Gerçek nedir diye düşündüğümüzde bile zorlanıyoruz cevaplamaya. Sevgilerin pazarlandığı bir dünyada sevgi tüccarı olduk çıktık hepimiz. Ne bir şarkıda ağlayabiliyoruz, ne bir kadehte hüzünlenebiliyoruz, ne de sarılıp paylaşabiliyoruz sıkıntılarımızı.
Onca senelik aşkımız bile sadece bir kaç kelimeden ibaret artık. Sarılmayı, ağlamayı, gülmeyi unuttuğumuz bir dünya da hayvan nüfusunu artırıyoruz...
Atalarımızın kemikleri sızlarken mezarlarında biz çalışmak yerine uyumayı tercih ediyoruz. Uykudan uyandığımızda ise atom bombaları inşa ediyoruz...
Ölü gibi yaşıyoruz. Ne içtiğimizden tat alıyoruz ne yediğimizden ne de hayatımızdan...
Canlı olabildiğimiz tek şey dünyanın dört bir yanında rol aldığımız canlı bombalar... Artık evcilik oynamıyor canlı bombacılıkla vakit geçiriyoruz...
Çocuklarımız bizden saklambacı, körebeyi değil tabancacılığı askerciliği polisciliği öğreniyor. Ne öğrettiğimizin farkında bile olmadan övünebiliyoruz mahalle kahvelerinde.
Okuyandan çok sahtekarı seviyoruz. Öğretmenden çok karaborsacı itibar görüyor toplumda. Kim faydalı bir iş yapmaya çalışsa o kadar değersizleşiyor. İleride robotların esiri olacağımızı gösteren filmler çekilirken, biz asırlar önce yarattığımız adına para denen kölemizin kölesi olmuşuz şimdi, farkında değiliz. Para bizi "Para"mparçalıyor göz yumuyoruz...
Dertlerimizi yakınlarımızla paylaşmak varken bir kadehte buluyoruz teselliyi. "İçmek bahane amaç muhabbet" diyebildiğimiz yıllar çok geride kaldı. Birlikte olmaktan çok yalnızlığı tercih ediyoruz. Tek dostumuz kadahtir deyip sürekli ona fısıldıyoruz dertlerimizi. Daha sonra derman bulamayınca fırlatıp yere atıyoruz. Yani tek dostumuzu da sırtından vurabiliyoruz...
Aşkımız sadece üç günlük bir heyecana indirgenmişken nefretimiz bir ömür boyu sürüyor. Aynı yastığa baş koyduğumuz eşlerimizi bile bir kalemde silip atabiliyoruz. Her şey pamuk ipliğine bağlıyken biz hayatımızın da bağlı olduğu ipliği sürekli kemiriyoruz.
Artık kapısına kilit vurduğumuz o kadar duygumuz var ki. Sandıklarda saklıyoruz eski sevgilerimizi. Çıkarıp salıvermektense onları "nerede o eski günler" deyip yad etmeyi tecrübe sayıyoruz. Gururumuzu ayaklar altına almaktansa sevdiğimiz birçok şeyi atıyoruz kamyonun altına. Ezilmesi yüreğimizi burksa da onu da saklamayı biliyoruz...
Sevgilerimizin, sevdiklerimizin, aşklarımızın, gözyaşlarımızın katiliyiz hepimiz. İşlediğimiz suçu bilmeden sürekli içimizdeki temiz duyguları öldürüyoruz. Doğduğumuzda içimizde barınan saflıklar bir çöp kutusunun kenarında birer leş şimdi. Sevdiklerimiz yüreğimizde müebbet hapis... Aşklarımız idam edilmiş, sevgi ise intahar etmiş dayanamayıp...
Neydi bizi bunca körelten. Her daim aşkı sevgiyi yaşamak varken dünyada bu sahte göz parıltısıda ne gözümüze yerleşen. Artık kahkahalarımız dudağımızın kenarında bir tebessüm sadece... Bir avuç insan kaldık şu dünyada...
Bir avuç sevgimiz kaldı.
Ne yazık...