Yaşlılık dönemi hepimizin günü geldiğinde yaşayacağı ve bu kıymetli geçirdiğimiz zamanların en son varış noktasıdır. Erikson Psikososyal kuramında 65 yaş üstünü benliğe karşı umutsuzluğun olduğu bir dönem olduğunu söyler. Sona doğru adım adım yaklaşılan bu dönemlerde değerlerimiz ve kültürümüzün en değerli birikimi olan yaşlılarımızın bizden tek beklediği ilgi ve saygıdır. Gerek bildikleri ile gerek yaşama dair tecrübeleri ile bu saygıyı fazlasıyla hak eden yaş almış büyüklerimizin kıymetini en çok bilmemiz gereken dönemlerdeyiz. Onları anlamak için bir gün kendimizin de fiziksel gücümüzü yitirdiğimiz, bilişsel olarak yeni olan dönemlere uyum sağlamakta zorlandığımız, yalnız kaldığımız, geleceğe dair ümidimizin kalmadığı günleri beklemeyelim. Onları anlamak ve saygımızı sunmak için şu an elimize geçen bu fırsatı değerlendirelim, onlara sımsıkı tutunabilmek, asıl ihtiyaç sahibinin onlar değil biz olduğumuzu fark edebilmek için onların ihtiyaçlarına hep birlikte bakalım.
- Bağlanma ihtiyacı: Her insan bir diğeri ile bağ kurmak ister. Bu bağdan beslenir ve bu bağ onu hayatta tutar. Ancak hayata tutunmak için en çok ihtiyacı olan bebekler ve hayatının yalnız kalan döneminde yaşlılar bu dönemde daha çok bağ kurmak isterler. Paylaşmak, birlikte olmak, sohbetinizle kendilerini değerli hissetmek hem onların fiziksel hem de psikolojik sağlık haline oldukça iyi gelecektir. Bu süreçte fiziksel olarak yanlarında olamasak bile görüntülü konuşmalar, uzun telefon konuşmaları, uzun zamandır ilgilenemediğiniz akraba konuşmaları onlara iyi gelecektir. Bu yaptığımızın adı geçmişin travmalarından kurtulmak kitabının çözüm önerilerinde olan sosyal desteğin ta kendisidir.
- Aktif kalma isteği ve bağımlı olma korkusu: Fiziksel güçleri her ne kadar yarı yarıya düşse de hala muhtaç olmanın ağırlığı ile sizden yardım talep etmek istemeyen büyüklerimizi anlamak çok önemlidir. Üretken çağlarında olan bizler için gitmek, gelmek modern dünyaya uyum sağlamak çok basit olabilirken onlar için süreç çok daha zor olmakta ve değişime bizler kadar hızlı ayak uyduramamaktadır. Bu durumlarda onlara karşı ifadelerimizde aşağılayıcı tavırlar yerine sevgi ve anlayış dolu bir yaklaşım sergilemeliyiz.
- Ayrıştırıcı dil: Gençlerin daha ön plana çıkarıldığı ve sanki daha iyi olan onlarmış gibi konuşulan ergence tavırdan kaçınmak hem bu sürede hem de değerlerimize gösterilmesi gereken saygı anlamında çok önemlidir.
- Basitlik: Onların değişen dünya düzenine uyum sağlarken zorlandıklarını gözden kaçırmamak gerekir. Bize göre daha basit olan onlar için yeterince karmaşık olabilmektedir. Bu nedenle ifadelerimizde basit diye nitelendirdiklerimize dikkat etmek, empati kurmak ve sonunda olması gereken şeyi onları kırmadan yapmak gerekir.
- Bir amaca yönelmek ve yöneltmek: Yaşlıların iş kaybı ve iş gücü kaybı ile birlikte hissettikleri en büyük boşluk amaçsız kalmaktır. Bugüne kadar çocuklarını ve yapabildiklerini amaç edinmiş bir yaşlı birey için birden bire işe yaramama hissiyatı oldukça zedeleyici olabilir. Bu nedenle onlar için yapabildikleri ölçüde bir amaç edindirmek ve yardım isteyerek onları da hayatınıza dahil etmek onlar için çok önemlidir.
- Rehberlik etmek: Erikson’a göre yaşlılık döneminin kazanımı bilgeliktir. Bilge olarak şimdiye kadar kendi heybesine attığı bilgileri, hisleri, tecrübelerini bir diğerine aktarmak çok önemlidir. Şu dönemde bir çok okulda yapılmaya çalışılan değerler eğitiminin ana kaynağı olan yaşlılarımızdan bu konuda hem kendimize hem de çocuklarımıza dair rehberlik almak onları da bizi de çok mutlu edecektir.
- Ekonomik durum: Uzun zaman kendi güçlerini de maddiyattan alan koca çınarlar birden bire sizden daha aşağıda kalmayı kabul edemeyebilirler. Bu durum onlar için büyük bir güçsüzlük sebebi olabilmektedir.
- İşe yarama kaybı: Günümüzün büyük bir kısmını geçirdiğimiz iş bir insanın hayatta hem en değerli hissettiği hem en çok üretime katkıda bulunduğu yerdir. Bu nedenle doğru meslek insanın hayatındaki en önemli karardır. Birden bire günün büyük kısmının boş saatlere çıktığı, aynı zamanda işe yaramama hissiyatı ve sosyal olarak da içinde bulunduğu yerlerden uzak kalma durumu emeklilik sürecinin doğru yönetilemezse çökkünlük olmasına neden olabilir.
- Sosyal değer: Toplum tarafından değer algısının işe yararlılık ve üreticilik olması değerlerin arka planda kalmasına neden olmaktadır. Bu nedenle yaşlı bireyler üretemedikçe kendilerini değersiz hissedebilirler. Ancak bilgelikleri ve tecrübeleri bizim en büyük değerimizdir. Bu durum onlara muhakkak hissettirilmeli ve bizim de bir gün aynı durumda hissedeceğimiz düşünülmelidir.