Hayatımızda yeni bir işe kalkışabilmek, önemli ölçüde cesaretimizin olmasına bağlıdır.
Peki insan nasıl cesur olur?
Önce tersten başlayalım: Cesaret kırıcılardan. Başlıca cesaret kırıcılar, yapılacak eylemin olumsuz sonuçlarından geri dönüşü olmama ihtimali ve ortaya çıkacak olumsuz sonuçları kucaklayamamadır.
Zaten cesaret, yüreklilik kelimesinden gelir ve tıpkı bir bilgisayar oyunundaki gibi, birkaç kalbi olan insanlar cesurca davranabilirler.
Başarılı olacağını bilenler ya da olası olumsuz sonuçları abartmayanlar daha cesur olabilirler.
Cesaret her şeyden önce insanın kendine güvenmesine bağlıdır.
Kendine güven ise, kendiniz hakkında sizin ve çevrenizin olumsuz yargıları olmamasına bağlıdır.
Kendine güveni geliştirmenin en iyi yollarından biri küçük projelerden başlayarak giderek daha büyük projelerle uğraşmaktır. Bu yolla kendine güven adım adım gelişecektir.
Cesaretin en önemli kaynaklarından biri, insanın kendini tanımasıdır.
İnsan, önemli ölçüde kendi yeteneklerini iyi tanıyorsa, başarılı olacağına inanır ve hedefine/amacına ulaşmak için cesaretle yola çıkar. Dolayısıyla kendini tanımayan insanlar, nerede ne kadar başarılı olacaklarını bilemedikleri için çekingen davranabilirler.
Bir yan olasılık olarak da bazen kendini tanımamak / bilmezlik de cesarete yol açabilir. Kişi kendini bilmez bir şekilde hiç yeteneği olmadığı bir işe girişebilir. Ancak şaşırtıcı bir şekilde böyle biri de cesaretle kalkıştığı işte başarılı olabilir. Bunun nedeni, insanın öğrenebilme becerisidir. Bazen hiç bilmediğimiz bir işte, işe yapmaya kalkışırız ve başta zorlansak da zaman içinde o işi yapmayı öğreniriz ve başarılı oluruz. Öyleyse her seferinde yeteneğimizi ya da işi bilmemizi gerektiren bir koşul da yok. Bazen cesaret, fitili ateşlemek bizi ilerletir. Hiç dil bilmeden yurt dışına okumaya ya da çalışmaya giden ve orada başarılı olan insanlar bu duruma bir örnektir. Cesaretin kaynaklarından biri de yapılacak işi / görevi tanımaktır. İş ve görev hakkında yeterli bilgiye sahip olan insanlar, son derece hızlı bir şekilde görev için harekete geçerler. Bazen de tersine iş hakkında eksik bilgi sahibi olmak insanın kolayca harekete geçmesine neden olur. İşin / görevin ne kadar zor olduğunu bilmiyoruzdur; onun için harekete geçeriz.
İşle ilgili bir olasılık da, erişilebilir bilginin işinin zorluğunu değerlendirmede yetersiz olmasıdır.
“Başkası yapıyorsa” kuramı, insana cesaret verir. “Başkası araba sürüyorsa, bisiklet sürüyorsa, yüzebiliyorsa, işletme kurup başarılı olabiliyorsa, yurt dışına çıkıp başarılı olabiliyorsa, ben neden yapamayayım? Benim ne eksiğim var? Benim de iki kulağım, iki gözüm var.”
Bu şekilde düşünen insanların da kolayca harekete geçebildiğini görüyoruz.
Televizyonda yayımlanan bir yarışma programında, yarışmacılar sırayla içi yılan dolu bir havuza atlayacak ve dipten değerli taşları çıkaracaktı. Birinci yarışmacı, havuza atlayamadı.
İkinci yarışmacı cesaret etti atladı. İkinci yarışmacıyı takip eden yarışmacılar tereddütsüz atladılar.
Çünkü hepsi, hem olay hakkında bilgi sahibiydiler; hem de o yapıyorsa onlar da yapabilirdi sonucuna ulaşmışlardı.
Eğer ilk yarışmacıya da, arkadaşlarını gördükten sonra bir daha hak verselerdi, olasılıkla o da havuza atlardı.
Cesaret ile öğrenme tavrı ve kapasitesi arasında da doğrusal bir ilişki vardır. Sürekli yeni bir şey öğrenme isteği olan insanlar, zaten önceden birçok şeyi denemiştir.
Hem kendileri, hem de olası görevler hakkında fikirleri vardır. Yeni bir göreve girişmek için daha cesurdurlar. Bir de öğrenme kapasiteleri olduğuna inananlar, yeni şeyi yaparken öğrenebileceklerini düşünürler.
Cesaretin en önemli kaynaklarından biri de, bir yönteme / stratejiye sahip olmaktır.
Troy isimli filmin başında, kahraman, dev savaşçıya karşı saldırırken çok cesurdur; çünkü bir stratejisi vardır. Devin boynuna indirdiği kılıç devin işini bitirecektir. Öyleyse, başarılacak görev ile ilgili bir yönteme sahip olmak, görev ne kadar büyük olursa olsun, kişiye cesaret verecektir.
Melih Arat