• ÇTL sistemimiz sıfırlandı ve olumlu değişiklikler yapıldı. Detaylar için: TIKLA

Dilimize Girmiş Yabancı Kelimeler ve Türkçe Karşılıkları

lâbirent : Fransızca labyrinthe (çıkış yeri kolaylıkla bulunamayacak kadar karışık koridorları olan yapı).

labtop : İngilizce lab ve top kelimelerinden oluşan bu söz, küçük, taşınabilir, her ortamda kullanılabilen bir tür bilgisayarın adıdır.

laser-disc : İngilizceden dilimize geçen ve sinema alanında kullanılmaktadır.

lânse etmek : Fransızca lancé (gözde) + etmek. "Tanıtmak amacıyla öne sürmek" anlamındadır.

lease etmek : kiralamak.

leasing : İngilizce leasing (kiralama; kira kontratı).

leasingci : kiralayıcı.

liberasyon : Fransızca liberation. “Bir yükümlülükten kurtulma, özgürlüğe kavuşma” anlamlarında olan bu söz, Türkçede daha çok bir ekonomi terimi olarak kullanılır. “İthalâtı serbest bırakma, sınırlamaları kaldırma” demektir.

libero : Futbolda, "savunmanın gerisinde bulunan serbest savunma oyuncusu" anlamındadır.

lifting : İngilizce lifting. Bizde daha çok tıp alanında estetik terimi olarak kullanılmaktadır.

Light: İngilizceden özgün imlasıyla dilimize geçen bir sözcüktür.

light erkek : Kılıbık.

likidite : Fransızca liquidité (sıvılık, akışkanlık; paraya çevrilebilirlik).

likit : Fransızca liquide (sıvı, akıcı; nakit).

limit : Fransızca limite. "Bir şeyin nicelik bakımından erişebileceği en son nokta veya yer." Matematikte ise "değişken bir büyüklüğün istenildiği kadar yaklaşabildiği durağan büyüklük" anlamlarında kullanılmaktadır.

link : İngilizce link. Dilimizde bir bilgisayar terimi olarak “halka, bağ, bağlantı, iletişim dizgesi birliği” anlamlarındadır.

liposuction : İngilizceden dilimize geçen ve tıp alanında kullanılan bu terim, "vücuda şekil vermek amacıyla fazla yağları aldırma” anlamındadır.

lipostructure : İngilizce liposuction ile aynı kökten gelen lipostructure ise “yağ aldırma işlemi sırasında alınan yağların yüzün belli bölgelerine enjekte edilmesi yoluyla yüze genç bir görünüm kazandırılması” anlamındadır.

lisans : Fransızca licence. Bu söz dilimizde genel olarak "dört yıl süren üniversite veya yüksek okul öğrenimi" anlamında kullanılır. Bunun yanı sıra ticarî alanda da lisans sözü geçmektedir. "Yurda mal sokma veya yurttan mal çıkarma izni; yabancı bir firmanın malını yurtta üretme izni; sporcuların federasyondan aldığı resmî belge" anlamlarıyla Türkçede geniş bir kullanım alanı bulmuştur.

literatür : Fransızca littérature (edebiyat; bir konudaki yayınların tümü). İkinci anlam için de dilimizde edebiyat kelimesi kullanılır. Ayrıca Azerbaycan Türkçesinde de literatür yerine "edebiyat" sözü kullanılmaktadır.

lobi : İngilizce lobby (dehliz, hol, koridor, bekleme odası). Bu kelime hem "otellerin girişindeki bekleme salonu" anlamında, hem de "(ilk önceleri meclisin bekleme salonlarında ve koridorlarda yapıldığı için) belirli bir devletin veya grubun çıkarlarını sağlamak üzere yapılan kulis faaliyeti" anlamında kullanılmaktadır.

lobici : dalancı.

lobicilik : dalancılık.

logo : İngilizce logotype (alâmeti farika). "Bir olayı, bir kuruluşu simgeleyen ayırıcı işaret, harf veya söz"

lojistik : Fransızca logistique (mantıkî matematik; askerlikte ikmal).

Lojistik Komutanlık: Donanım Komutanlığı.

Lojistik Plânlama Şubesi: Donanım Plânlama Şubesi.

lokal : Fransızca local. Dilimizde daha çok "bir dernek veya kuruluş üyelerinin buluşup oturduğu yer" anlamında kullanılan lokal, coğrafya ve tıp terimi olarak da geçer.

lokalize : Fransızca localisé. Lokalize etmek, lokalize olmak biçiminde birleşik fiillerde kullanılır.

lot : Fransızcadan dilimize geçen bu kelime, "kısmet, talih, şans, baht, nasip, kur'a" anlamlarına gelir. Bankacılıkta sıkça geçen bu söz, "borsada kota alabilmek için gerekli asgari şirket sermayesi veya pay, hisse" anlamlarında kullanılmaktadır.

lümpen : Almanca lumpen (paçavra; sefil). Sosyal sınıfların seviyesizliğini anlatmak için kullanılmaktadır.
 
maç : İngilizce match (akran, denk; uygun çift; karşılaşma, müsabaka). Dilimizde spor terimi olarak sonuncu anlamıyla kullanılmaktadır.

makro : Yunancadan gelen ve bazı batı dillerinde eklendiği kelimeye "büyük" anlamını katan ön ek.

makro açı : büyük açı.

makro ekonomi : büyük ekonomi.

makro hedef : büyük hedef.

makro ölçek : büyük ölçek.

maksimalist : dorukçu yaklaşım, aşırı.

maksimizasyon : Fransızca maximisation (azamîleştirme). Dilimizde ekonomi alanında kullanılmaktadır.

maksimize etmek : en üst seviyeye çıkarmak, doruklaştırmak.

maksimum (maksimal) : doruk, doruk noktası, en çok, en üst, en yüksek.

maksimum düzey : en üst düzey.

management : İngilizce management. Bu kelime için dilimizde zaten “işletme, işletmecilik, yönetim, yöneticilik” karşılıkları vardır ve kullanılmaktadır.

manipülâsyon : Fransızca manipulation. Daha çok ticarî hayatta kullanılan bu söz "piyasada canlanma havası yaratmak, sermaye kesimini ticarete teşvik etmek ve piyasayı etkilemek amacıyla sun'î olarak menkul kıymet alım satımı yapmak" anlamındadır.

mantalite : Fransızca mentalité (anlayış, zihniyet; düşünce, kanaat). Bu kelimenin karşılıkları dilimizde vardır: zihniyet, anlayış.

maraton : Fransızca marathon. 42.195 metrelik en uzun yaya koşusu demektir.

marj : Fransızca marge (kenar; pay, bölüm). "Kâğıt kenarında bırakılan boşluk" anlamı için de, ticarette kullanılıyor. "maliyet ile satış arasındaki fark"

marjinal : Fransızca marginal (kenarda olan; sıradan, basit). Siyasette kullanılıyor. "aşırı uçta bulunan"

marjinalleşme : uca kayma.

Ekonomide marjinal sözü, son birimi ölçü almayı anlatır.

marjinal değer teorisi: son birim değer teorisi.

marjinal gelir : son birim geliri.

marjinal maliyet : son birim maliyeti.

marjinal yarar (fayda) : son birim yararı (faydası).

markaj : Fransızca marquage (işaretleme; damgalama). Karşı takım oyuncusunun rahat hareket etmesini önlemek amacıyla sürekli olarak izlenmesi, kontrol altında tutulması.

markaja alınmak : tutulmak, gölgelenmek.

markajcı : gölgeleyici.

marke etmek : (adam) tutmak, gölgelemek.

market : İngilizce market (pazar; çarşı; piyasa). Dilimizde daha çok "kapalı satış merkezleri" için de kullanılmaktadır.

marketing : İngilizce marketing. Ticarî hayatımızda sık geçmeye başlayan "pazarlama hakkında gerekli bilgiye sahip olma; uygun mal, uygun hizmet, uygun fiyat ilkelerinden hareketle satış yapma, hizmet sunma" anlamlarında kullanılmaktadır.

market maker : İngilizceden dilimize giren ve borsa alanında kullanılan bu terim "piyasa oluşturan, pazar hazırlayan" anlamındadır.

masaj : Fr. massage. Fransızcadan dilimize geçen bu kelime Türkçe Sözlük’te şu şekilde tanımlanmaktadır: “Vücut yüzeyinde el, elektrik, su aracılığıyla çeşitli işlemler yapma biçiminde, iyileştirme ve bakım yöntemi; ovma, ovuşturma”.

maskot : Fransızca mascotte. Dilimizde uzun zamandan beri kullanılan ve Türkçe Sözlük’te “1.Uğur getireceğine inanılan şey. 2.Uğur sayılan kimse veya hayvan, uğurluk.” şeklinde tanımlanmaktadır.

masör : ovucu, gevşetici.

matine : Fransızca matinée. Türkçede "tiyatro, sinema, konser salonu ve benzeri yerlerde yapılan gündüz gösterisi" anlamında kullanılmaktadır.

meditasyon : Fransızca meditation. "Düşünceye dalma, tasarlama, kurma" anlamına gelen bir sözdür.

medya : Lâtince mediatus (araç, aracı, vasıta). Dilimizde hem iletişim araçlarını, hem de iletişim ortamını anlatır tarzda kullanılmaktadır.

mega : Grekçe megas, megalê (büyük). Son zamanlarda yaygınlaşmaya başlayan bu kelimenin karşılığı dilimizde zaten vardır: büyük. "Mega proje, mega star"

megapol : Yunanca megalopolis. Dilimizde "nüfus artışı yüzünden şehirlerin yayılarak birbirine bitişmesiyle meydana gelen yerleşme alanı, birleşik şehir" anlamında kullanılan bir sözcüktür.

mega store : Bu kelime Yunanca kökenli mega "büyük, bir birimin milyon katı" ve Amerikan İngilizcesinde geçen "dükkân" anlamındaki store sözlerinden oluşmaktadır.

menajer : İngilizce manager (yönetmen; müdür; idare memuru).

m e t a for : Fransızca métaphore (mecaz; istiare). Son zamanlarda gazetelerin sanat ve kültür sayfalarında sıkça gördüğümüz bu sözün karşılığı dilimizde zaten vardır: mecaz.

m e t aforik : mecazî, mecazlı.

m e t a morfoz : Fransızca m e t a morphose. Çeşitli bilim dallarında geçen bir sözdür.

metodoloji : Fransızca methodologie. Felsefe başta olmak üzere çeşitli bilim dallarında "yöntem araştırmak ve yeni yöntemler yaratmak için ilkeler geliştiren bilim" anlamına gelmektedir.

metraj : Fransızca metrage. Dilimizde "metre olarak uzunluk, metre ile ölçüm" anlamlarında kullanılır.

metro : Fransızca métropolitain (ana kente ait) sözünden kısaltma.

metropol : Fransızca metropole. ana kent.

mezoterapi : Fransızca mesoderm (orta deri) + thérapie (tedavi). Tıpta “hastalıklı bölgede bulunan deri altına belirli açılardan ilâç enjekte edilmesi yoluyla uygulanan tedavi yöntemi” anlamına gelmektedir.

mikro : Yunanca "mikros"tan gelen ve bazı batı dillerinde eklendiği kelimeye "küçük" anlamını katan ön ek.

mikro ekonomi : küçük ekonomi.

mikro milliyetçilik : dar milliyetçilik.

mikser : İngilizce mixer. "Çeşitli yiyecek maddelerini karıştırmaya yarayan elektrikli alet, karıştırıcı, harç karma aleti, karmaç."

milenyum : İngilizce (millenium).

minimal seviye : en küçük seviye.

mini market : bakkal.

minimize etmek : Fransızca minimiser (küçültmek, ufaltmak, önemsiz gibi göstermek) ve Türkçe etmek yardımcı fiilinden oluşan ve bilgisayar ile ilgili olarak gündeme gelen bir sözdür.

minimum (minimal) : Fransızca minimum (en küçük, en ufak, en düşük).

minimum düzey : en düşük düzey.

misyon : Fransızca mission (özel görev). Karşılıkları: (özel) görev, amaç.

mizanpaj : Fransızca mise en pages. "Gazete, dergi gibi yayınlarda sayfa düzeni" anlamında dilimizde uzun bir süreden beri kullanılan bir sözdür.

modem : Fransızca modulateur-demodu-latuer kelimelerinin kısaltması olan modem, “uzak yerleşimlere çeşitli iletişim sinyalleri ile bilgi göndermeyi sağlayan cihaz” anlamındadır.

Modemin faks modem, voice modem gibi türleri de bulunmaktadır.

modül : Fransızcadan (module) dilimize giren bu kelime bir mimarlık terimi olarak, “bir yapının çeşitli bölümleri arasında orantıyı sağlamak için kullanılan ölçü birimi" anlamını taşımaktadır. Ayrıca, “bir uzay taşıtının yapısı içinde yer alan ve kendi başına hareket edebilen bağımsız bölüm” anlamını da yüklenmiştir.

modüler sistem : parçalı sistem.

monetarist : Fransızca monétarist. "Parayla ilgili" anlamında kullanılır.

monetizasyon : para basma, paraya çevirme.

monetize etmek : Fransızca monétiser (paraya çevirmek, para basmak) fiilinden.

monitör : Fransızca moniteur. Bu kelime Türkçe Sözlük’te “1.Her türlü çalışmalarda yetiştirici: Beden eğitimi monitörü. 2.Televizyonda görüntü ile sesin niteliğini eşleme, görüntü seçimini gerçekleştirme, görüntüyü yayımlama gibi işlerin denetlenmesinde kullanılan alet.” anlamlarında geçmektedir.

monopol : Fransızca monopole (tekel). Bu kavrama dilimizde güzel bir karşılık bulunmuş ve tutunmuştur: tekel.

montaj : Fransızca montage. Dilimizde genel olarak "bir bütünü oluşturmak için parçaları takıp birleştirme işi" anlamında kullanılan bu söz, sinemacılık alanında da "bir filmin değişik zaman ve yerlerde çekilen bölümlerinin bir bütünlük kuracak biçimde birleştirilmesi işi" anlamında geçer.

montör : Fransızca monteur kelimesi “takıp kuran, ustabaşı, bir bütünü meydana getiren çeşitli parçaları birleştiren uzman” anlamlarına gelir.

moratoryum : Fransızca moratorium (borç ödemesinin ertelenmesi). "Vadesi gelmiş bir borcun anlaşma yoluyla ertelenmesi"

motivasyon : Fransızca motivation (harekete getirme, saik). Psikolojide, iktisatta, sporda vb. alanlarda "bir insanın işe başlamayı, harekete geçmeyi, öğrenmeyi ister hâle gelmesi" anlamında kullanılmaktadır.

motive etmek : isteklendirmek.

motto : İtalyanca motto. “İğneleyici söz, özlü söz, parola”

mouse : İngilizce mouse “fare”. Bilgisayar alanında çok sık kullanılan bu kelimeye karşılık olarak fare sözü tutunmuş ve yaygınlaşmıştır.

mönü : Fransızca menu (yemek listesi). Karşılığı: yemek listesi.

mültimedya : İngilizce. “Metin, grafik, ses, canlandırma unsurlarını birleştirerek sunan ortam” anlamına gelmektedir.

mültivizyon : Fransızca multi (çok) + vision (görüş, görme kuvveti).
 
navigatör : Fransızca navigateur. "Uzun yolculuklar yapmış gemici veya usta gemici" anlamına gelen bu söz dilimizde "bir tür yönlendirme aracı" anlamında kullanılmaktadır.

network : İngilizceden dilimize geçen bu söz, bilgisayarın yaygınlaşmasıyla daha sık kullanılmaya başlandı. "Aynı bilgi kaynaklarını paylaşan çok sayıda iletişim hatlarıyla birbirine bağlı bilgisayar şebekesi"

new age : İngilizce new (yeni) + age (yaş, çağ, devir).

new wave : İngilizce new (yeni) + wave (dalga). “Herhangi bir ülkede belirli bir dönemde birdenbire ortaya çıkan genç yönetmenler topluğu” anlamındaki bu kelime bir akım adı olarak dilimizde kullanılmaya başlandığı zaman Türk sinema eleştirmenleri yeni dalga karşılığını bulmuşlar.

nickname : İngilizce “lâkap, takma ad”.

nod : İngilizce node (düğüm). Daha çok tıp ve bilgisayar alanlarında kullanılan bu terim, dilimizde de “düğüm” anlamındadır.

nodül : düğümcük, yumrucuk.

no-frost : İngilizce no (hayır, yok, değil) + frost (donma, buz tutma, ayaz).

nominal : Fransızca nominal (adla ilgili, ad gibi; ismen mevcut, sözde). Son zamanlarda bir ekonomi terimi olarak yayılan nominal sözü, para, tahvil vb. taşınabilir değerlerin üzerlerinde yazılı bulunan itibarî kıymeti anlatmak için kullanılmaktadır.

nominal price: yazılı fiyat.

nominal value: yazılı değer.

non-stop : İngilizce non-stop (aralıksız, duraklamadan). "Şehirler arası otobüslerin bir yerde mola vermeden yaptıkları seferler"

nostalji : Fransızca nostalgie. Osmanlıcadaki "daüssıla" kelimesinin karşılığı olan nostalji, son zamanlarda "geçmişe duyulan özlem" anlamıyla kullanılmaktadır.

nostaljik : özlemli.

nosyon : Fransızca notion. "Temel bilgi, gerekli bilgi" anlamlarına gelen bir sözdür.

notebook : İngilizce olan bu söz, bu defa da bilgisayar terimi olarak Türkçeye girmektedir.

nötr : yansız, tarafsız.

nötralizasyon : Fransızca neutralization. "Asit veya alkali niteliğini yok etme, etkisiz hâle getirme."

nötralize : Fransızca neutralizé. Yukarıda geçen nötralizasyon kelimesiyle kökteş olan bu kelime dilimizde daha çok nötralize etmek şeklinde geçmektedir.

nüans : Fransızca nuance (renklerde açıklık, koyuluk derecesi; ince, küçük fark). Dilimizde daha çok "ince, küçük fark" anlamında kullanılmaktadır.
 
obsesif : takınçlı.

obsesyon : Fransızca obsession. Bir psikoloji terimi olarak dilimizde "bilince takılarak korku ve bunalım yaratan, kişinin çabalarına karşı kurtulamadığı düşünce, sürekli endişe, sabit fikir" anlamlarında kullanılmaktadır.

oditoryum : Fransızca auditorium. "Eski Roma’da şairlerin eserlerini dinlemek için toplanılan yer" anlamındaki bu kelime, günümüzde konferanslara elverişli salonlar, radyo evlerinde konser veya temsillerin izlendiği yerler için kullanılmaktadır.

ofans : hücum.

ofansif : hücuma dayalı.

off-road : İngilizce off (uzağa, ileriye, öteye) + road (yol). Motor sporları alanında kullanılan ve “her türlü arazi şartlarında özel motorlu araçlarla yapılan yarış” anlamına gelir.

off shore : İngilizceden dilimize geçen bu söz bir bankacılık terimidir. "Kıyıdan uzak, kıyıdan esen" anlamına gelen bu söz, bankacılıkta "Bir ülkede yabancı paralarla yapılan bankacılık veya bir ülkede vergi mevzuatı, kambiyo sınırlamaları dışında faaliyetini sürdüren bankacılık" şeklinde tanımlanabilir.

off the record : İngilizce off the record. İngilizceden dilimize geçen bu sözü özellikle gazete sütunlarında tercih edenler, "yayımlanamaz, açıklanamaz, kayıt dışı" anlamlarında kullanmaktadırlar.

ofsayda düşmek (düşürmek) : açığa düşmek (düşürmek).

ofsaydı bozmak : açığa düşürememek.

ofsayt : İngilizce off + side (yan; kıyı; yön).

ofsayt gerekçesi : açığa düşürme gerekçesi.

ofsayt taktiği : açığa düşürme taktiği.

okazyon : Fransızca occasion (fırsat; etken; kelepir mal). Dilimizde "fırsat" ve "kelepir" anlamlarında kullanıldığı görülmektedir.

oligopol : Fransızca oligopole. "Birkaç satıcının tekelinde bulunan piyasayla ilgili" anlamında kullanılmaktadır.

omatik : İngilizce. Son yıllarda bankaların yaygın biçimde kullandığı, müşterilere sıra numarası veren makine anlamına gelir.

ombudsman : İngilizceden dilimize giren bu kelime, "Parlâmento tarafından görevlendirilen, vatandaşları resmî makamların keyfî ve yasa dışı davranışlarına karşı korumakla görevli kişi ve kurum, kamu denetçisi" anlamındadır.

on-line : "Bilgisayar sisteminde ana işlem biriminin doğrudan doğruya denetimi altında olan kısım"

on screen : İngilizce olan bu söyleyiş de daha çok borsayla ilgili işlemlerde geçmektedir. Screen bilindiği gibi “ekran” anlamındadır.

oportünist : fırsatçı.

oportünizm : Fransızca opportunisme (fırsatçılık, eyyamcılık). Bu kelimenin de dilimizde karşılığı vardır: fırsatçılık.

opsiyon : Fransızca option (seçme, tercih; seçilecek şey; şık). Ekonomide, almak veya satmak konusunda kesin karar verme yetkisini ifade eder. Belirlenen süre içinde alıcı veya satıcı karar vermek zorundadır. Bankacılıkta ise opsiyon kelimesi, "borç senetlerinin ödenmesi için vade tarihinden itibaren tanınan iki iş günü" anlamında kullanılmaktadır. Opsiyon sözü, özellikle ulaşımda, bilet alımında kullanılmakta ve ayırtılan biletin belli bir zamana kadar alınıp alınamayacağına karar verme süresini ifade etmektedir.

optimal : Fransızca optimal. Dilimizde daha çok bir ekonomi terimi olarak kullanılan bu kelime “en iyi, en yüksek, en uygun” anlamlarındadır.

optimizasyon : Fransızca optimisation. Türkçede “mümkün olan en iyi duruma getirme” anlamında kullanılmaktadır.

optimize etmek : en uygun duruma getirmek.

optimizm : Fransızca optimisme. Dilimize bir felsefe terimi olarak “her şeyi en iyi yanından gören, her durumda iyi bir çıkış yolu uman dünya görüşü, iyimserlik, nikbinlik”

ordövr : Fransızca hors-d'oeuvre (konu dışı; çerez, meze). "Asıl yemekten önce yenen soğuk yiyecekler"

oryantasyon : Fransızca orientation. “Yönelme; çevre şartlarına uydurma veya uyma, alışma; yeni bir çevreye alıştırma programı” anlamındaki bir Fransızca kelimedir.

otanazi : Lâtince euthanasia. Tıpta “özellikle ümitsiz durumda olan hastaların ıstıraplarını dindirmek için doktor kontrolünde hayatlarına son verme”

otomasyon : Fransızca automation. Endüstride, yönetimde ve bilimsel çalışmalarda insan aracılığı ve müdahalesi olmadan işlerin kendiliğinden yürümesi.

otoprodüktör : Yunanca autos "kendi kendine" ve İngilizce producer "üretici, yapımcı" biçiminde kurulan bu birleşik kelime "kendi kendine üreten" anlamında kullanılmaktadır.

otorizasyon : Fransızcadan dilimize giren ve genellikle bankacılık terimi olarak kullanılan bu söz, "izin, izin verme; yetki, yetkililik; izin belgesi" anlamını taşımaktadır.

out (olmak) : İngilizce out (dışarıda, dışında; tamamen). "In" kelimesinin zıt anlamlısı olarak "modası geçmek, modası geçmiş şeyler" karşılığında kullanılmaktadır.

outlet center : İngilizce "dışarı açılan delik, kapı, yol, ağız ve (mal için) pazar, satış alanı" anlamındaki outlet kelimesi ile “merkez ve orta” anlamındaki center’den kurulmuş birleşik bir kelimedir.

outsider : dış hissedar.

overnight (O/N) : İngilizce overnight (geceleyin; bir gece içinde). Bir ekonomi terimi olarak kullanılmaktadır.
 
padok : Fransızca ve İngilizcede paddock biçiminde geçen bu söz dilimizde "yarış atlarının yedekte gezdirildiği yer" anlamında kullanılmaktadır.

palyatif : Fransızca palliatif (kısa bir süre için etkisi olan, geçici, geçici tedbir).

panel : Fransızca panel (dinleyiciler önünde yapılan tartışmalı görüşme, açık oturum). Bu kelimenin dilimizde güzel bir karşılığı vardır: açık oturum.

pankart : Fransızca pancarte. "Toplantı ve gösterilerde taşınan, üzerinde benimsenen amacın yazıldığı karton veya bez" anlamında dilimizde kullanılmaktadır.

panorama : Yunanca pan (bütün) + horama (görünüş). Fransızca panorama (engin görünüş). "Yüksek yerden bakıldığında gözler önünde ufka kadar uzanan geniş görünüş, genel görünüş" anlamında kullanılır.

panoramik : genel görünümlü.

paparazzi : İtalyanca olan paparazzo kelimesi "meşhurların peşinde dolaşan fotoğrafçı" anlamındadır.

paparazzilik : olay fotoculuk.

paradigma : Fransızca yoluyla dilimize giren ve Lâtince asıllı olan paradigma "örnek, model, numune" anlamlarına gelir.

paradoks : Fransızca paradoxe (aykırı düşünce; tuhaflık; saçmalık). Dilimizde bu kavramın karşılıkları zaten vardır: çelişki, aykırılık, saçmalık.

paradoksal : Fransızca parodoxal (aykırı düşünce niteliğinde; tuhaf; çelişkili; saçma). Bu kavramın da dilimizde karşılıkları vardır: çelişkili, aykırı, saçma.

paraf : Fransızca paraphé. “Kısa imza” anlamındakdır.

parafe etmek : imcelemek.

paraflı : imceli.

parafsız : imcesiz.

parametre : Fransızca paramétre (cebirde denklemin kat sayılarına giren değişken nicelik). Dilimizde matematik, istatistik ve ekonomide kullanılan bir terimdir.

parapent : Fransızca parapante. “Özel kanatlar yardımıyla yapılan kısa mesafeli uçuş” anlamındaki bu spor Türkiye’de daha çok yamaç paraşütü adıyla bilinmektedir.

parite : Fransızca parité (iki ülke parasının, bu ülkelerin her birinde değişim değeri, eşitliği).

parkur : Fransızca parcours. "Bazı yarış ve koşularda yarışmaların yapıldığı yol"

partikül : Fransızca particule. Bir fizik terimi olan bu kelime, Nükleer Enerji Terimleri Sözlüğü’nde “maddenin veya enerjinin en küçük parçası; parçacık" olarak tanımlanmaktadır.

partner : İngilizce partner (eş, arkadaş, ortak).

part-time: İngilizce part (parça, kısım) + time (zaman). Bir gün için belirlenmiş çalışma saatlerinden daha az saatlik çalışmayı anlatmak üzere kullanılan part-time için dilimizde oldukça yaygınlaşmış bir terim zaten vardır: yarım gün.

pasör : Fransızca passeur. Sporun voleybol dalında kullanılan bu söz, "ikinci topları, küt inicilerin (çivileyicilerin) vurabileceği biçimde ağ üstüne yükselten ve bazı taktik durumlar dışında ön bölgenin ortasında duran oyuncu" demektir.

patchwork : İngilizceden özgün imlâsıyla Türkçeye geçen bu kelime “kumaş artıklarından dikilmiş yorgan; uydurma iş, yama işi” anlamındadır.

paten : Fransızca patin. Tabanına kaymak için dar, uzun bir çelik takılan, buz üstünde kaymayı sağlayan bir tür ayakkabı. Düz yerlerde kaymak için altına tekerlek takılan türüne de paten denir.

patent : İngilizce patent (bir buluşun veya o buluşu uygulama alanında kullanma hakkının bir kimseye ait olduğunu gösteren belge).

pedal : Fransızca pédale. Bir araçta, bir makinede ayak yardımıyla dönmeyi veya hareketi sağlayan düzen.

peeling : İngilizce (soyulmuş kabuk). Son yıllarda tıp ve kozmetik alanında sıkça kullanılan bu terim “yanık sivilve vb. sebeplerle hasara uğramış üst derinin özel işlemlerle soyulması” anlamındadır.

penaltı : İngilizce penalty (ceza, para cezası).

penaltı alanı : ceza alanı.

penaltı atmak : ceza vuruşu vurmak.

penaltı kaçırmak : ceza vuruşu kaçırmak.

penaltı noktası : ceza noktası.

performans : Fransızca performance (elde edilen sonuç; başarı). Bir oyuncu veya takımın gösterebileceği en iyi derece.

pergola : İtalyancadan dilimize geçmiş olan bu söz, "sütunlar üstüne yay şeklinde tahtalar yerleştirerek tırmanıcı bitkilere destek ve çatı olacak şekilde yapılan çardak" anlamındadır.

periferi : Fransızca péripherie. "Çevre; dış yüzey veya kenar" anlamlarını taşımaktadır.

periyodik : Bu kelime için süreli sözünün kullanıldığını hatırlatmak gerekir. Ayrıca yerine göre dönemli de denilebilir.

periyot : Fransızca periode "devir, devre" anlamındadır. Dilimizde var olan dönem ve devir kelimeleri bu sözün yerine kullanılmaktadır.

perküsyon : Fransızca percussion. Dilimizde “vurularak çalınan müzik aletleri” anlamında kullanılmaktadır.

persona non grata : Lâtince (iyi karşılanmayan kişi).

perspektif : Fransızca perspective (uzaktan görünüş, derinlik; görüş açısı). Önceleri resim sanatında dilimizde kullanılan bu kelime son zamanlarda bakış (görüş) açısı anlamıyla da yaygınlaşmaya başlamıştır.

pesimizm : Fransızca pessimisme. Dilimizde optimizm kelimesinin zıt anlamlısı olarak felsefe alanında kullanılan ve “her şeyi en kötü yanından ele alan, her durumu karanlık gören ve hep en kötüyü bekleyen dünya görüşü” anlamında kullanılmaktadır.

pitoresk : Fransızca pittoresque sözünü Türkçe Sözlük, "durumu ve görünüşü resim konusu olmaya değer (görünüş)" diye tanımlar.

pivot : Fransızca pivot (eksen, mihver; mil). Basketbolda, "hücum ettiği çembere sırtını dönmüş olarak oynayan, ele geçirdiği topu pergel hareketiyle potaya yollayan hücum oyuncusu" anlamında kullanılmaktadır.

plâjirizm : Fransızca plagiarism. “Bir başkasının eserini kendisininmiş gibi aşırıp yayımlama, intihal etme.” Hukuk dilinde daha çok "intihal"

plâket : Fransızca plaquette sözü dilimizde "****lden, türlü biçimlerde yapılan kabartma levha" anlamındadır.

plânetaryum : Fransızca planétarium. Bir gök bilimi terimi olan bu söz, dilimizde, "yıldızları ve güneş sistemini hareket hâlinde canlandıran cihaz, bu cihazın içinde bulunduğu bina" anlamında kullanılır.

plânton : Fransızcadan Türkçeye geçen, "görevli, bir yerde nöbetçi memur" anlamlarına gelir.

plâse : Fransızca placer (yerleştirmek). Çeşitli oyunlarda topu istenilen yere gönderme.

plâselemek : yerinde vuruş yapmak.

Kelime plâse etmek şeklinde ekonomi alanında da kullanılmaktadır. Daha çok "gelir getirici bir işe para bağlamak" anlamında da kullanılmaktadir.

plâsiyer : Fransızca placier. Dilimizde ticaret alanında "tellâl, simsar, aracı, temsilci, gezgin satıcı" gibi anlamlarda kullanılıyor.

plâsman : Fransızca placement. Bu ticaret sözü dilimizde iki anlamda kullanılmaktadır. Bunlardan biri "parayı gelir getirici, taşınır veya taşınmaz bir mala yatırma, mevduat"tır. Kelimenin ikinci anlamı ise "millî ekonominin veya bir ticarî kuruluşun üretim veya hizmet gücünü artırıcı nitelikte olan aktif değerlerine yapılan yeni eklemeler"dir.

plâtform : Fransızca plate-forme (yüksek yer; taşıtlarda sahanlık). Son zamanlarda daha çok "bir topluluğun veya toplulukların hareket alanı" anlamında kullanılmaktadır.

play-back : İngilizce play-back (hareket ve mimiklerin önceden kaydedilmiş sese uydurulması). "Play-back"te ses, izlediğimiz sanatçıdan değil, banttan gelmektedir; fakat sanatçı, o anda söylüyormuş hissini uyandırmak için söyler gibi yapmaktadır.

playmaker : İngilizce play (oyun) + maker (yapan, yapıcı). Takım hâlindeki oyunlarda oyun kuruculuğu yapan oyuncu.

play-off : İngilizce play (oyun) + off. Elemeli oyunlar sisteminde elenmeyen takımlar arasına (basketbolda ilk sekize) girmek.

plonjon : Fransızca plongeon. Dilimizde daha çok spor alanında kullanılan bu söz, futbolda "kalecinin tutmak ve çelmek amacıyla uçarak topa uzanması" anlamına gelir. Voleybolda da "uçarak topa ulaşma, yetişme, top kurtarma" demektir.

podyum : Fransızca podium. "Atletizm yarışmalarında derece alan atletlerin veya giysileri sergilemek için mankenlerin çıktıkları merdivenli yüksekçe yer" anlamında kullanılan bir sözdür.

polemik : Fransızca polémique (kalem kavgası; kavgacı). Aslında "kalem kavgası" anlamına gelen, fakat son zamanlarda sözlü kavgalar için de kullanılmaktadır.

poligon : Fransızca polygone. Bu kelime dilimizde matematikte "dörtten fazla açısı olan düz şekil" ve atıcılıkta "ateşli silâhlarla atış eğitimi yapılan yer" anlamlarına gelmektedir. Matematikte poligona karşılık olarak çokgen kelimesinin kullanımı yaygınlaşmıştır.

popülarite : Fransızca popularité (halkça tutulma, sevilme).

popülaritesi artmak : (halkça) daha çok tutulmak.

popülâsyon : Fransızca population. “Nüfus, topluluk, bir bölgede belirli bir türden bireylerin toplamı” anlamlarında kullanılmaktadır.

popüler : Fransızca populaire (halkın sevdiği; halka ait). Dilimizde daha çok "halk tarafından tutulan ve tanınan" anlamında kullanılmaktadır.

popüler olmak : (halkça) tutulmak.

popülist : halkçı.

popülizm : Fransızca populisme (halkçılık). Dilimizde hem "halkçılık", hem de anlam kötüleşmesine uğrayarak "halk yardakçılığı" karşılığında kullanılmaktadır.

portföy : Fransızca porte (taşıyan), feuille (yaprak, kâğıt). Bu kelimenin karşılıkları dilimizde zaten vardır: cüzdan, para cüzdanı, para çantası.

postülât : Lâtince postulatum. Mantık ve matematik alanında kullanılan bu söz, bir bilimin kuruluşunda temel görevi görmekle birlikte aksiyondan daha az olan ve tanımlanmayan ilkel gerçek olarak tanımlanmaktadır.

poşet : Fransızca pochette (ceketin üst sol cebi; küçük paket). Dilimizde naylon torba ve hazır çay paketi için kullanılmaktadır.

potpuri : Fransızca pot (çömlek; kap; testi) + pourri (çürümüş; çözülmeye, dağılmaya başlamış). Pot-pourri (çeşitli et ve sebzelerden yapılan bir yahni türü; her parçası bir başka yerden alınmış müzik).

pozisyon : Fransızca position (durum; yer, konum). "Oyuncuların alandaki yeri veya sayı yapabilecek durumda olması" anlamında kullanılan bir sözdür.

pragmatik: faydacı, yararcı.

pragmatizm: Fransızca pragmatisme (uygulayıcılık, faydacılık). Bu kavram için şu karşılıklar dilimizde zaten kullanılmaktadır: faydacılık, yararcılık.

pratisyen : Fr. praticien. Dilimizde “belirli bir dalda uzmanlaşmamış, her çeşit hastalığa bakan doktor” anlamıyla tıp alanında kullanılan bir terimdir.

prefabrik : Fransızca préfabriqué. “Parçaları önceden hazırlanıp, konulacağı yerde bir bütün oluşturan, kurma” anlamında dilimizde de kullanılmaktadır.

prefabrik ev : kurma ev.

pres : Fransızca presse (baskı makinesi; sıkma makinesi; basın; yoğun iş). Spor terimi olarak, bir takımın karşı kaleye akını sırasında uygulanan yakın savunma ve baskı.

prestij : Fransızca prestige (itibar, güvenilir olma, saygınlık). Bu kavramın karşılıkları dilimizde vardır: saygınlık, itibar.

prezantabl : Fransızca présentable (sunulabilir, gösterilebilir, gösterişli). Dilimizde "sunulmaya, göstermeye değer, eli yüzü düzgün" anlamlarında kullanılmaktadır.

prezantasyon : Fransızca présentation (sunuş, takdim; gösterme; görünüş; tanıştırma). Görüldüğü gibi dilimizde bu kavramın bütün anlamlarını verecek karşılıklar vardır: sunma, sunuş, gösterme; tanıştırma.

prezante etmek : Fransızca présenter (sunmak; sergilemek; açıklamak; tanıtmak). Bu kavramın karşılıkları dilimizde zaten vardır: tanıtmak, sunmak.

prime-time : İngilizce prime (ilk; baş; asıl; bir şeyin en olgun dönemi) + time (zaman; saat). "Televizyonun en çok izlenen saatleri" için kullanılan bir terimdir.

printer : İngilizce printer. Bilgisayar alanında kullanılan bu makine için , yazıcı sözü kullanılmaktadır.

prodüksiyon : Fransızca production (gösterme, ortaya koyma; oluşum; ürün; üretim; yapım).

prodüktör : Fransızca producteur. yapımcı.

profil : Fransızca profil (yandan görünüş, insan yüzünün yandan görünüşü).

projeksiyon : Fransızca projection. Bu söz dilimizde daha çok "saydam veya saydam olmayan resimleri bir perdeye yansıtma" anlamında kullanılır. Ayrıca sosyolojide "bireyin başarısızlıklarının veya kabul görmeyen davranışlarının sorumluluğunu başkalarına yükleyerek kendini saklamaya çalışması şeklinde ortaya çıkan bir savunma türü" olarak geçer. Bu söz ekonomi alanında da "ileriye dönük tahmin, kestirme" anlamlarında kullanılmaktadır.

projektör : Fransızca projecteur. "Bir kaynağın ışığını çok şiddetli bir veya birkaç demet hâlinde uzağa iletmeye yarayan alet."

promosyon : Fransızca promotion (ilerleme, yükselme; artırma, çoğaltma). Son zamanlarda "gazetelerin satışlarını artırmak üzere başvurdukları armağan kampanyaları" için promosyon kelimesi sıkça kullanılır olmuştur.

prosedür : Fransızca procédure (yargılama usulü; yargılama evreleri). Dilimizde "bir amaca ulaşmak için tutulan yol ve yöntem" anlamında kullanılmaktadır.

proses : İngilizce kökenli (process) bu söz, “aralarında birlik olan veya belli bir düzen içinde tekrarlanan, ilerleyen, gelişen olay veya hareketler dizisi” anlamına gelmektedir.

prospektüs : Fransızca prospectus. "Tarife, tanıtmalık, bir şeyden nasıl yararlanılacağıyla ilgili bilgiler vermek için yazılmış tanıtma yazısı" anlamında kullanılmaktadır.

protez : Fransızca prothése. Fransızcadan Türkçeye geçen bu kelimeyi Türkçe Sözlük, "1.Eksik bir organın yerini tutmak, bir organın sakatlığını örtmek amacıyla yapılan yapma organ. 2.Bu amaçla yapılıp kullanılan organ veya parça" şeklinde tanımlamaktadır. Bu kelime Türkçede bir gramer terimi olarak da kullanılmıştır.

protokol : Fransızca protocole (tören düzeni, sözleşme tutanağı).

prototip : Fransızca prototype (ilk örnek).

provizyon : Fransızca provision (tedarik, ihtiyat, erzak; avans). Bankacılıkta "bir çekin para olarak karşılığı" anlamında kullanılmaktadır.

provokasyon : Fransızca provocation (kışkırtma, tahrik). "Herhangi bir kişiye, gruba, kuruluşa veya devlete karşı girişilen ve onları sonradan ağır sonuçlar verecek bir karşı eylemde bulunmaya zorlayan, önceden tasarlanmış girişim.".

provokatör : kışkırtıcı.

provoke etmek : kışkırtmak.

prömiyer : Fransızca première (birinci, ilk). "Oyunun ilk temsili"

puzzle : İngilizce puzzle. Özgün imlâsıyla basında yer almaya başlayan bu söz, "bilmece, muamma" anlamlarına gelmektedir.
 
Qmatik : Son yıllarda bankaların yaygın biçimde kullandığı, müşterilere sıra numarası veren makineler için kullanılan İngilizce bir sözcüktür.

radikal : Fransızca radical. Dilimizde "kökten, temelden" anlamlarının yanı sıra "bilimde, dinde, siyasette esasa dönük yenilikler yapma eğiliminden yana olan" anlamında da kullanılan bu sözün bir başka anlamı da felsefede "yaşama biçimlerini, yaşama ilişkilerini eleştirip kökten değiştirme eğiliminde olan kimse"dir.

radikalizm : Bu sözün bir akım adı olarak dilimizde köktencilik şeklinde kullanılıyor.

radyoterapi : Tıp alanında kullanılmakta olan bu terim Fransızcadan dilimize girmiştir. Türkçe Sözlük’te “X ışınlarının biyolojik etkisine dayanan tedavi yöntemi” olarak tanımlanmaktadır.

radyoterapist : ışın tedavi uzmanı.

rafting : İngilizce rafting (sal yapmak; sal ile taşımak; sal kullanmak). Dilimizde "sal yarışı" anlamında kullanılmaktadır.

rambursman : Fransızca remboursement (ödeme). Türkçede daha çok bankacılık alanında kullanılır.

rant : Fransızca rente (gelir, düzenli gelir). Son zamanlarda bir ekonomi terimi olarak yayılmaya başlamıştır. "Bir mal veya paranın emek verilmeden, belli bir süre içinde sağladığı gelir" anlamında kullanılmaktadır.

rantabl : Fransızca rentable (gelirli; verimli).

rantiye : Fransızca rentier (gelirleri olan kimse). Ekonomi terimi olarak "bankadaki parasının veya hisse senetlerinin geliriyle yaşayan kimse" anlamında kullanılmaktadır.

raportör : Fransızca rapporteur. "Bir birleşimin verdiği kararların gerekçesini kaleme alıp bir kurul karşısında savunan görevli üye" anlamında dilimizde kullanılmaktadır.

rasyo : İngilizce ratio'dan dilimize giren bu kelime "nispet, oran" anlamındadır.

rating : İngilizce rating (sınıflandırma, takdir). Son zamanlarda "ülkenin veya kuruluşların ekonomik durumunu, ödeme gücünü değerlendirme" anlamında bir iktisat terimi olarak kullanılmaktadır.

reality-show : İngilizce realty (gerçek, gerçeklik) + show (eğlendirici nitelikte gösteri). "Anında tespit edilen gerçek sahneler" olarak dilimizde kullanılan bir sözdür.

realizasyon : Fransızcadan dilimize geçen bu kelime; "gerçekleştirme, gerçekleşme" anlamı yanında, bir bankacılık terimi olarak "paraya çevirme, varlığı nakde dönüştürme süreci" anlamını da taşımaktadır.

reasürans : Fransızca reassurance. "Bir sigorta ortaklığının sigorta ettiği paranın bir bölümünü olabilecek zarara karşı, başka bir ortaklığa yeniden sigorta ettirmesi işi" anlamına gelir.

reel : Fransızca réel, "gerçek" anlamında bir kelimedir. Bu sözün bankacılık alanındaki kullanımı da; reel kâr, reel mal ve hizmet olarak gerçek anlamını taşımaktadır.

reenkarnasyon : Fransızca réincarnation. Fransızcadan dilimize geçen bu söz, "ruhun bir bedenden başka bir bedene geçerek varlığını sürdürmesi inancı" anlamına gelir.

reeskont : Fransızca réescompte. Genel olarak “mükerrer ıskonto, ıskonto edilmiş bir senedin ikinci kez ıskonto edilmesi" anlamına gelmektedir.

referandum : Fransızca reférandum. "Halkın siyasî ve toplumsal sorunlar karşısında olumlu veya olumsuz görüşlerini almak için başvurulan oylama" anlamında kullanılmaktadır.

referans : Fransızcadan (référence) dilimize geçen bu söz "gönderme, iletme, yollama; kaynak; güven tanıklığı; yeterlik belgesi" anlamını taşımaktadır.

reflektif : Fransızcadan dilimize giren bu söz, "aksettiren, aksedici; aksettirilmiş" anlamlarını taşımaktadır.

refüj : Fransızca refuge (taşıtların çok geçtiği yollarda yayaların karşıdan karşıya geçmesi için yolun ortasında düzenlenmiş kaldırım, orta kaldırım).
regülâsyon : Fransızca regulation. "Hukuksal düzenleme, talimat. Şirket, dernek ve benzeri kurumların kuruluş ve işleyişlerini düzenleyen kuralların tümü. Menkul kıymet satın almak için bankalar tarafından verilecek kredileri düzenleyen yönetmelik."

regülâtör : Fransızcadan (régulateur) dilimize geçen bu söz, daha çok fizik alanında "bir makinenin görevini istenilen ölçüde tutup ayarlayabilen araç" anlamında kullanılmaktadır.

rehabilitasyon : Fransızca réhabilitation (bir kimsenin iş yapmaya engel olan sakatlığını veya yetersizliğini gidermek amacıyla uygulanan tedavi). Bu söz ekonomide de geçer.

reklâm spotu : reklâm ışıntısı. spot.

rekolte : İtalyanca ricolte (tarımda bir yılda derlenen ürünlerin bütünü).
rekonstrüksiyon : Fransızca reconstruction "yeniden yapma, inşa etme, yeniden kurma, imar etme" anlamlarında kullanılmaktadır.

rekreasyon : Fransızca récréation. "Dinlenme, eğlenme, hoş vakit geçirme" temel anlamlarında dilimizde geçmiştir.

remix : İngilizce. "Karıştırmak" anlamındaki İngilizce mix fiiliyle re- ön ekinden oluşan bu söz, dilimizde daha çok sinema ve müzik alanında kullanılmaktadır. Sinemada, görüntü ve ses söz konusu edildiğinde, ilk çekimin son görüntülerinin (sesin) yavaş yavaş güçsüzleştirilmesi, ikinci çekimin ilk görüntülerinin (sesin) gittikçe güçlendirilmesi ve bu arada belli bir noktada iki çekimin de görüntülerinin (seslerinin) üst üste gelmesi, ardından ikinci çekimin görüntülerinin (seslerinin) belirginleşmesi tekniği; müzikte ise bir parçanın yeniden ele alınması ve melodiye sadık kalınarak değişik ritmlerde çalınması anlamlarındadır.

repo : Repurchase Agreement. “Geri alım vaadi ile satım” anlamındaki bu söz, bir kısaltma olarak repo şeklinde dilimize yerleşmiştir.

resepsiyon : Fransızca reception (alma; karşılama; kabul töreni; kabul; kabul yeri). İki anlamıyla dilimizde yaygınlaşmaya başlamıştır. 1) Resmî ziyafet. Eskiden "resmi kabul" (i uzun değil, ilk hece vurgulu) denilen bir kavram 2) Otel vb. yerlerde müşteri kabul edilen bölüm.

resesyon : Fransızca recéssion (gerileme; piyasadaki durgunluk).

restitüsyon : İngilizce restitution, "var olmayan veya bir bölümü var olan yapıların belgelerine dayanarak özgün biçime kavuşturulması" anlamında kullanılmaktadır.

restorasyon : Fransızca restauration "onarma, yeniden canlandırma, onarıp ilk durumuna getirme" anlamındadır.

retrospektif : Fransızca retrospective. “Geçmişi hatırlayan, geçmişi ele alan; geriye dönük” anlamlarına gelen bu kelime Türkçede daha çok tıp ve sanat alanında kullanılmaktadır.

revalüasyon : Fransızca réévaluation (bir paranın değerini, altına veya dövize göre yeniden ayarlama).

reverse repo : İngilizcede "ters çevirme, tersine hareket ettirme, tersine dönme" anlamlarını taşıyan reverse kelimesi, birleşik söz olarak reverse repo kelimesini oluşturmuş, ters repo biçiminde dilimizde kullanılmaktadır.

revize edilmek : düzeltilmek, yenilenmek.

revize etmek : düzeltmek, yenilemek.

revizyon : Fransızca révision (düzeltme, değiştirme). Bu kelime için dilimizde güzel karşılıklar vardır: düzeltme, yenileme, yenilenme.

revizyonist : değişimci.

rezidans : Fransızcadan (résidence) dilimize giren bu kelime "konut, ikametgâh, mesken" anlamlarındadır.

rezonans : Fransızca résonance. Türkçede tıp ve fizik alanlarında kullanılan bu kelime Türkçe Sözlük’te, “düzgün itmelerin etkisiyle bir salınım genliğinin artışı” şeklinde tanımlanmıştır.

ribaunda çıkmak : dönen topa çıkmak.

ribaunt : İngilizce rebound. "Basketbolda, oyuncuların çember altında, potadan veya çemberden dönen topu sıçrayıp kapması; çarpıp dönen topa sahip olması" anlamında kullanılmaktadır.

ribaunt almak : dönen topu kapmak.

ribaunt mücadelesi : dönen top mücadelesi.

ritüel : Fransızca rituel. Bu söz "ayine, törene ait, merasimle ilgili" anlamlarıyla dilimizde bazı köşe yazarlarınca kullanılmaktadır.

roaming : İngilizce roaming “dolaşmak, gezmek”.

rodaj : Fransızca rodage. Bu söz, "yavaş yavaş çalıştırarak alıştırma, oturtma, uygunlaştırma" anlamındadır.

roller blade : İngilizce roller (ufak tekerlek) + blade (bıçak; ince, yassı). “Özel olarak yapılmış altı tekerlekli ince ve yassı bir tahta ve bu tahta üzerinde kayılarak yapılan bir spor dalı” anlamına gelmektedir.

royalty : İngilizceden dilimize geçen bu kelime “bir mucide, bir yazara veya bir yayımcıya buluşunun veya kitabının karşılığında ödenmesi gereken para, patent hakkı” anlamındadır.

rölanti : Fransızca ralenti "ağırlaştırılmış, ağırlaştırma" anlamlarındadır. Fiili ralentir'dir.

rölantide : askıda, yavaşlatılmış.

rölanti oynamak : (oyunu) ağırdan almak.

rölantiye almak : yavaşlatmak, (motorlu araçlarda) boşa almak, boşta durmak.

röprezant : Fr. représentant (temsilci, tanıtmacı). Uzun zamandan beri dilimizde varlığını sürdüren bu kelime tıp alanında “ilâçların tanıtımını yapan kimse” anlamında kullanılmaktadır. Ayrıca güzellik malzemelerini tanıtmak ve satmak için evleri dolaşan kişilere de röprezant denmektedir.

rövanş : Fransızca revanche (öç; öç alma; ikinci karşılaşma). Sporda, "bir takımın veya bir sporcunun yenildikten sonra aynı rakiple ikinci defa karşılaşması" anlamında kullanılmaktadır.

rövanşı almak : ikinci karşılaşmayı kazanmak.

röveşata : "Futbolda, gövdeyi sırt üstü veya yan devirerek, topa baş hizasında ayakla makas yaparak vurma" anlamında kullanılmaktadır
 
sabotaj : Fransızca sabotage (baltalama). Dilimizdeki karşılığı: baltalama.

Yangın çıkarmak suretiyle baltalamak için dilimizde özel bir kelime vardır: kundaklamak.

salvo : İtalyanca salvo. Bu askerî terim dilimizde genellikle "top ile yapılan ateş" anlamında kullanılır.

sanitasyon : Fransızcadan dilimize giren bu söz bir tıp terimi olarak "halk sağlığını korumak ve hastalığı önlemek için tasarlanan önlemler ve bunların uygulanması" anlamında kullanılmaktadır.

sansasyon: Fransızca sensation (duyulanma; güçlü heyecan). Dilimizde "insanlar üzerinde yaratılan güçlü heyecan ve ilgi" anlamında kullanılmaktadır.

sansasyonel: dalgalandırıcı.

santra : Fransızca centre (merkez). Sporda, oyunun başlatıldığı merkez.

santrafor : İngilizce center (merkez) + fore (ön). İleri ucun ortasında yer alan oyuncu.

santrifüj : Fransızca centrifuge. "Bir karışımın taşıdığı çökebilir ögeleri, parçacıkları ayırıp çöktürmekte kullanılan lâboratuvar aleti" anlamında kullanılmaktadır.

sauna : Fransızca sauna. Fince asıllı olan bu kelime "terlemek, sağlıklı kalmak ve yıkanmak amacıyla özel olarak düzenlenmiş bir tür hamam" anlamındadır.

seans : Fransızca séance (mesleğini veya sanatını yapan bir kimsenin yanında, o kimsenin mesleği ile ilgili bir iş için harcanan süre, aralıksız bir iş için harcanan süre).

seksiyon : Fransızca section (bir kuruluşta veya bir bilgi şöleninde yönetim birimlerinden her biri).

self-determinasyon : Fransızca self determination. "Bir ulusun kendi geleceğini yine kendisinin tayin etmesi" anlamına bir sözdür.

self-servis : İngilizce self (kendi, kendine) + service (hizmet).
seminer : Fransızca séminaire (bir konu üzerinde toplu çalışma).

sempati : Fransızca sympathie (duygudaşlık, kanı kaynama, cana yakınlık). "Bir insanın bir başkasına karşı duyduğu sevgi ve yakınlık" anlamında kullanılmaktadır.

sempati duymak : kanı kaynamak.

sempatik : Fransızca sympatique (sevimli, cana yakın, candan).

sempatizan : Fransızca sympatisant (yandaş, taraftar, sevgi duyan, tutan). Türkçe Sözlük’te “üyesi olmadığı hâlde bir partinin, bir topluluğun görüşlerini benimseyen veya bir görüşü, bir öğretiyi, bir akımı tutan (kimse), duygudaş” şeklinde tanımlanmaktadır.

sempozyum : Fransızca symposium (şölen; bilimsel şölen, belli bir konunun tartışıldığı bilimsel toplantı).

semptom: Fransızca symptome (belirti, alâmet, araz).

sendrom: Fransızca syndrome (hastalıkla ilgili belirtilerin tümü).

Sendromun dilimizde mecaz olarak kullanılan "kriz, buhran, sıkıntı" anlamı da kullanılmaktadır.

senkronizasyon: Fransızca synchronisation. Türkçede sinema ve televizyon alanında kullanılan bu terimi Türkçe Sözlük şu şekilde tanımlamaktadır: “1.Eşleme işi. 2.sin. Görüntü ve ses kuşakları arasındaki bağ.”

senkronize etmek : eşlemek.

senkron : eş zaman.

senkroni : eş zamanlık.

senkronik : eş zamanlı.

senkronizm : eş zamanlılık.

sensor : İngilizce sensor. “Alıcı alet, sezici, algılayıcı” anlamlarında İngilizceden dilimize giren bu kelime, gazetelerde Fransızca telâffuzuyla sensör şeklinde yanlış olarak kullanılmaktadır.

serigraf : ipek baskıcı.

serigrafi : Fr. sérigraphie. “Bir lâstik silindir ile uygun bir malzemenin şablon maskeye bastırılarak görüntünün bir yüzey üzerine geçirilmesi işlemi” anlamında bir Fransızca kelimedir.

server : İngilizce server ”sunucu”. Bilgisayar alanında “bir ağda diğer kullanıcılar tarafından erişilen kaynakları barındıran bilgisayar” anlamında kullanılmaktadır.

sezon : Fransızca saison (mevsim).

shape master : İngilizceden dilimize geçen ve sağlıkla ilgili bir spor dalını temsil eden bir sözdür.

shower screen : İngilizce olan bu kelime dilimizde bir marka adı olan “duşakabin” şekli yaygınlaşmıştır.

side effect : İngilizce side (yan, taraf) + effect (etki, sonuç). İlâçların istenmeyen etkilerini anlatmak için tıp alanında kullanılan bir kelimedir.

sidewalk sale : İngilizce sidewalk “yaya kaldırımı”, sale “satış”.

siesta : İspanyolca siesta (öğle uykusu). "Sıcak ülkelerde, öğle uykusunu uzatarak işe başlama saatini daha ileriye alma" anlamında kullanılır.

simülâsyon : Fransızca simulation. "Taklit etme, taklidini yapma" anlamındaki bu söz son dönemlerde bilgisayar ve iletişim terimi olarak duyulmaya ve kullanılmaya başlandı.

simültane : Fransızca simultané (eş zamanlı, aynı anda olan). Son zamanlarda daha çok, "anında yapılan sözlü tercümeler" için kullanılıyor.

sinerji : Fransızcadan (synergie) dilimize giren bu kelime "birlikte çalışma, (organlarda) iş birliği görevdeşlik" anlamlarını taşımaktadır.

single : İngilizce single (tek, bir; özel; tek kişilik). Son zamanlarda müzik dünyasında, "tek kişi tarafından doldurulan kaset veya yoğun teker" anlamında kullanılır.

sirkülâsyon : Fransızca circulation. Genel olarak "hava ve paranın dolaşımı" anlamında dilimizde kullanılan bu söz çek, senet, bono veya para piyasasında daha sık geçmektedir.

sirküler : Fransızca circulaire sözü geldiği dilde "yuvarlak, değirmi" gibi anlamları yanında "sonunda çıkış noktasına dönen" anlamında da kullanılır. Bu söz bizde daha çok "genelge" anlamıyla kullanılmaktadır.

sit-com : İngilizce situation comedy kelimelerinin kısaltması olarak sit-com şeklinde ve “bir durumun, güldürücü bir şekilde oyunlaştırılması” anlamında Türkçeye giren bir kelimedir.

skala : İtalyanca scala. Türkçe Sözlük'te "bir bestede kullanılabilecek aynı türden sesler kümesi; genellikle ölçü aletlerinde gösterge çizelgesi; sekiz notanın kalın sesten inceye veya inceden kalına gitmek üzere sıralanmış dizisi" şeklinde geçen skala sözü dilimizde "dizi, sıra" anlamında kullanılmaktadır.

skeç : İngilizce sketch. İngilizceden dilimize geçen bu söz "daha çok radyoda yayımlanmak üzere hazırlanmış genellikle güldürü niteliğinde kısa ve sürükleyici oyun" anlamında kullanılır.

skeet : İngilizce skeet (havaya fırlatılan yapma kuşlara nişan alma). Atıcılık sporunda kullanılan ve “saat yüzeyi biçiminde bir alanda, on iki değişik noktadan havaya fırlatılan plâkları vurma temeline dayanan yarışma” anlamına gelir.

skor : İngilizce score (oyunda kaydedilen sayı veya puan). Sporda, "sayı bakımından mevcut durum veya sonuç" anlamında kullanılmaktadır.

skorboard : İngilizce score + board (tahta). Takımların kazandığı sayıları gösteren tabelâ.

slogan : İskoçyalı bir klanın savaş narası olan "gaelce slaugh-ghairm" sözlerinden çıkmış olan slogan, bugün "kısa ve çarpıcı propaganda sözü" anlamında kullanılmaktadır.

smaç : İngilizce smash. "Voleybol, tenis, masa tenisi, hentbol gibi oyunlarda, rakip alana veya kaleye indirilmek suretiyle topa yüksekten, sertçe ve dik bir biçimde vurma" anlamında olan bu söze karşılık olarak kullanılır.

smaçör : çivileyici, küt inici.

snack-bar : İngilizce snack (kısım, porsiyon) + bar. "Günün her saatinde çabucak yemek yenilebilen lokanta" anlamında kullanılmaktadır.

sneaker : İngilizce (altı lâstik tenis pabucu). Dilimizde spor ayakkabı anlamıyla kullanılmaktadır.

sneak preview : İngilizce sneak (sinsice hareket etmek) + preview (gelecek programdan gösterilen parçalar). Bir sinemacılık terimi olarak dilimizde yeni yeni kullanılmaya başlanan bu söz, “yeni çekilmiş bir filmin gösterime girmeden önce az sayıda seçilmiş bir seyirci grubuna izlettirilmesi” anlamına gelmektedir.

snobizm : züppelik.

snop : İngilizceden dilimize giren bu kelime Türkçe Sözlük’te "seçkin görünmek için, bazı çevrelerdeki düşünceleri benimseyen, hayranlık duyan ve onlar gibi davranmaya özenen (kimse), züppe" şeklinde tanımlanmaktadır.

sofistike : Fransızca sophistiqué (karıştırılmış, hileli; yapmacıklı; teknolojide çok gelişmiş, ileri).

software : İngilizce software (bilgisayara verilen plân, program ve çeşitli belletmeler).

solâryum : Fransızca solarium. Lâtinceden Fransızcaya geçmiş olan bu kelime "hastalıkların güneş ışınlarıyla tedavi edildiği yer" anlamındadır.

sorti : Fransızca sortie (çıkış). Son zamanlarda özellikle uçakların bir yeri bombalamak üzere alandan çıkışları için kullanılmaktadır.

sorti yapmak : Sorti sözü daha çok "yapmak" fiiliyle birlikte kullanılmaktadır.

spekülâsyon : Fransızca spéculation. (felsefede tasavvur; soyut ve anlaşılmaz düşünce; vurgunculuk). "Soyut ve anlaşılmaz düşünce, konuyu saptırarak boş konuşma" anlamlarında kullanılmaktadır.

spekülâtif : Fransızca spéculatif. Ticarî anlam için karşılığı: havadan, açıktan.

spekülâtör : Fransızca . Karşılığı: vurguncu.

spesifik : Fransızca spécifique. (özgü, kendine has; özel, hususî).

spesiyal : Fransızca spécial. (olağanüstü; seçkin; özel). Son zamanlarda dilimizde bu kelime "özel, kendine özgü" anlamlarında kullanılmaktadır.

spesiyalite : Fransızca spécialité. (özellik; uzmanlık). Son zamanlarda bu söz, "lokantalardaki özel yemek" anlamında kullanılmaktadır.

sponsor : İngilizce sponsor (kefil; vaftiz babası; manevî baba). Dilimizde bir işi, bir faaliyeti, bir programı destekleyen şirket veya kişi anlamında kullanılmaktadır.

spontane : Fransızca spontané. Dilimizde daha çok "kendiliğinden olan, kendiliğinden oluşan veya anında yapılan" anlamında kullanılır.

spot : İngilizce spot (yer; benek, nokta; ayıp; projektör ışığı; peşin). Basın yayın organlarında son zamanlarda peşin piyasayı anlatmak üzere kullanılan spot için dilimizde: peşin.

spot satış : peşin satış.

spot lâmbası : ışıntı lâmbası.

spread : İngilizceden bir ekonomi terimi olarak dilimize giren bu kelime "mevduat faizleriyle kredi faizleri arasında meydana gelen fark" şeklinde tanımlanır. Bir başka anlamıyla borsada alım ve satım fiyatları arasındaki farktır. Bu fark bir kıymetli evrakın değeri ile piyasa fiyatı arasında da olabilir.

sprint : İngilizce sprint. Atletizmde "kısa mesafeli sür’at koşusu" demektir.

squash : İngilizcedeki özgün imlâsıyla dilimizde kullanılmaya başlanan bu söz bir spor terimidir. “Özel bir odada tek veya çift kişiyle oynanan, topu bir raketle duvardaki belirli bölgeye atıp, dönüşte çizgilerle belirlenmiş oyun alanına düşürme esasına dayanan bir oyun” anlamındadır.

stabil : oturmuş, istikrarlı, sabit.

stabilizasyon : Fransızca stabilisation (dengeleme; sağlamlaştırma; süreklileştirme).

stabilize : oturtulmuş, sabitleştirilmiş.

stabilize yol : berkitme yol.

stagflâsyon : Fransızca stagflation (ekonomideki durgunluk ve enflâsyonun aynı anda yaşanması).

stand-by : İngilizce (yedekte bulunan). "İstikrar programı uygulamakta olan ülkelere IMF'nin bu programı desteklemek üzere, belli şartlara bağlı olarak verdiği kredi" anlamında kullanılmaktadır.

stand-up : İngilizce orijinal imlâsıyla Türkçeye giren bu kelime “ayakta durmak, ayağa kalkmak” anlamlarındadır.

stant : İngilizce stand. Dilimize "tezgâh, kitap sergilenen alan, teşhir yeri" anlamlarıyla kullanılmaktadır.

star : İngilizce star (yıldız).

start : İngilizce start sözü “başlamak” anlamına gelmekte, daha çok bir spor terimi olarak da bu anlamda kullanılmaktadır.

start vermek : başlatmak.

start yeri : başlama yeri.

statüko : Fransızca olan ve uzun zamandan beri Türkçede kullanılan statüko (statuquo) "yürürlükte bulunan anlaşmalara göre olması gereken veya süregelen durum" anlamındadır.

step : İngilizce step. Bu sözün basketbolda, "bir oyuncunun elinde top olduğu hâlde, topu yerde zıplatmadan bir adımdan fazla yürümesi" . Ayrıca bu söz doğrudan bir spor terimi olarak da kullanılmaktadır.

steril : Fransızca stéril. "Verimsiz, kısır" veya "her türlü mikroptan arınmış" anlamında kullanılır.

sticker : İngilizceden dilimize giren ve özgün imlâsıyla kullanılan bu kelime "etiket, yapıştırılan şey" anlamındadır.

stilist : Fransızca styliste ”biçemci, üslûpçu”. Edebiyat alanında “kitabın üslûp ve tertibiyle meşgul olan kimse” anlamında kullanılmaktadır.

stilistik : üslûp bilimi, biçem bilimi.

stilistlik : giyimçizerlik.

stopaj : Fransızca stoppage (yırtığı, söküğü örme). Bu söz, Türkçeye bir ticaret terimi olarak geçmiştir. "Kanunun öngördüğü ölçüde yapılan kesintilerden ilgiliye yıl sonunda ödenen miktar" anlamında kullanılmaktadır.

stoper : İngilizce stopper (tıkaç; durdurucu). Futbolda, savunmanın önünde görev yapan ve topu kesip dağıtan oyuncu.

stop-loss : İngilizceden orijinal imlâsıyla dilimize giren ve bankacılık alanında kullanılan bu terim, “fiyat düşüşü sonucu daha fazla kaybı önlemek amacıyla yapılan işlemler” olarak tanımlanmaktadır.

strapless : İngilizce strap (kayış, şerit, atkı, bant) + less (son ek -siz).

stres : İngilizce stress (fizyolojik veya psikolojik sebeplerden kaynaklanan ve sinir sistemini aşırı derecede yıpratarak organizmada sıkıntı, gerginlik, yorgunluk, dikkat dağınıklığı yaratan rahatsızlık).

strese girmek : gerginliğe girmek.

stresli : gergin.

stresör : Türkçeye İngilizceden geçen ve “fizyolojik veya psikolojik sebeplerden kaynaklanan ve sinir sistemini aşırı derecede yıpratarak organizmada sıkıntı, gerginlik, yorgunluk, dikkat dağınıklığı yaratan rahatsızlık” anlamıyla kullanılmaktadır.

stretching : İngilizceden dilimize geçen bir sözcüktür, germe anlamıyla kullanılır.

suare : Fransızca soirée. Bu söz Türkçede iki anlamda kullanılmaktadır. Bunlardan biri "gece oynanan tiyatro veya sinema gösterisi", diğeri ise "akşam yemeğinden sonra yapılan eğlence, toplantı"dır.

sübvanse etmek : desteklemek.

sübvansiyon : Fransızca subvention (yardım; devletçe yapılan para yardımı, para desteği).

süpermarket, hipermarket, grosmarket : satış sarayı, ulu pazar. Örnek: Ankara'da birkaç satış sarayı birden açıldı.

süpervizör : Fransızca superviseur. "Bir iş yerinde denetleme ve kontrol işini yapan üst düzey yönetici, denetleyici" anlamında kullanılmaktadır.

swap : İngilizceden dilimize geçen bu bankacılık terimi "kâr etme veya kur farklılıklarından korunma amacıyla farklı vadeler itibarıyla döviz alınıp satılması" anlamında kullanılmaktadır.

swift : İngilizce swift (çabuk, hızlı, sür’atli). Son yıllarda daha çok bankacılık alanında kullanılan bu kelime ,Türkçede hızlı sözü bulunmaktadır.

şilt : İngilizce shield. Bu söz Türkçede "üzerinde genellikle bir kurum veya kuruluşun adı, işareti kazılmış olan ve takdir için armağan olarak bir kimseye veya gruba verilen kalkan biçiminde levha" anlamında kullanılmaktadır.

şov : İngilizce show (gösteriş, görünüş, gösteri). Daha çok sahne ve ekrandaki eğlendirici programlar için kullanılan şov kelimesine karşılık olarak gösteri sözü dilimizde tutunmuş ve yerleşmiştir.

şovmen : İngilizce showman (tiyatro, sirk vb. sahibi, reklâmcı). Dilimizde daha çok, sahne ve ekranda gösteri yapan kimseler için kullanılmaktadır.

şovrum : İngilizce show ve room (oda). İngilizce showroom (sergi salonu).

şov yapmak : Dilimizde daha çok "gösteri yapmak" anlamında kullanılmaktadır.

şutör : İngilizce shoot "atmak" fiilinden shooter. Bir spor terimidir. Futbolda "topa sert ve anî bir ayak darbesiyle vurabilen oyuncu" demektir. Basketbolda da kullanılır.
 
tabldot : Fransızca table d'hôte (ev sahibi sofrası). Karşılığı: seçmesiz yemek.

tabloid : İngilizce olan bu söz dilimizde "siyasî ve sosyal meseleleri tek bir haberle veren bir tür gazete" anlamında kullanılmaktadır.

taca çıkmak : yana çıkmak.

taç : İngilizce touch (dokunma, değme). Topun, alanın yan çizgilerinden dışa çıkması.

taç atmak (atışı yapmak) : yan atışı yapmak.

taç çizgisi : yan çizgisi.

talk şov : İngilizce talk (konuşma) + show (gösteri, gösteriş). Son zamanlarda ekranda moda olan talk şov, "televizyonda sohbet programı sunan, fakat sohbetten çok kendi sunuculuğunu bir gösteriye çeviren kimselerin yaptığı iş" için kullanılmaktadır.

talk şovcu : Yukarıdaki maddede anlatılan işi yapan kişi.

tandans : İngilizce tendency. "Belli bir yöne veya duruma meyletme, eğilme istidadı gösterme" anlamında dilimizde kullanılmaktadır.

tayming : İngilizce timing (ayarlamak, saat tutmak). Son yıllarda "bir iş için uygun zamanı seçmek" anlamında dilimizde kullanılmaya başlanılmıştır.

tea shop : çay evi.

teenager : İngilizce teen-ager (On üç ile on dokuz yaşlar arasındaki kimse). Türkçede uzun zamandan beri var olan ve kullanılan ergen kelimesi teenager sözünün tam karşılığıdır.

teenage : Ergenlik çağı.

tefe : Bu söz de tüfe gibi bir kısaltmadır. Toptan eşya fiyatları endeksi.

telekomand : Fransızca télécommande. "Uzaktan kumanda" anlamına gelmektedir.

tempo : İtalyanca tempo (zaman). Dilimizde "gidiş, hız, ilerleyiş, gelişme hızı" anlamlarında kullanılmaktadır.

tempo tutmak : vuruş tutmak.

terapi : Fransızca thérapie. "Hastalık, sakatlık, bozukluk gibi rahatsızlıkların herhangi bir yöntemle tedavisi" anlamına gelir.

terapist : tedavi uzmanı.

termoterapi : Fransızcadan dilimize geçen ve tıp alanında kullanılan bu terim “ısı ile yapılan tedavi” anlamındadır.

test etmek : İngilizce test (tasfiye etmek; imtihan etmek; mihenge vurmak, denemek; tahlil etmek). Son zamanlarda "denemek, mihenge vurmak" anlamlarıyla dilimizde kullanılmaktadır.

thalassotherapie : Fransızcadan dilimize geçen bu birleşik söz, thalassa (Yunanca “deniz”) ve therapia (Yunanca “tedavi”) kelimelerinden oluşmaktadır. "Güneşin, denizin ve kumun insan vücudu üzerinde yaptığı olumlu etkiyle sağlanan iyileşme" anlamındadır.

think-tank : İngilizce think (düşünme) + tank (sarnıç; depo; tank). Think-tank (beyin takımı). Fikir üreten uzmanlar grubunu anlatmak üzere son zamanlarda sıkça kullanılmaya başlayan bir terimdir.

tiraj : Fransızca tirage. Gazetecilik veya dergicilikte sık sık karşımıza çıkan bu söz, "bir basılış sırasındaki baskı sayısı" anlamında kullanılmaktadır.

titr : Fransızca titre (ad, unvan, etiket).

tomografi : Fransızca tomographie. Türkçede tıp alanında kullanılan bu kelime Türkçe Sözlük’te, “bir organ veya organizma kesitinin röntgenle filmini çekme yöntemi” şeklinde tanımlanmıştır.

tonmayster : İngilizcede ve Almancada kullanılan tonmaister, radyo ve televizyonda "ses sorumlusu, ses yönetmeni" anlamındadır. Bizde de bu anlamda kullanılmaktadır.

topless : İngilizce topless. Bir süreden beri basın ve yayın organlarınca kullanılan ve “üstsüz” anlamına gelmektedir.

transfigürasyon : Fransızca transfiguration. "Şekil ve görünüşünü değiştirme işi" anlamındadır.

transformasyon : Fransızca transformation, Lâtince trans (ötesinde) + formare (biçimlemek, biçimlenmek).

transparan : İngilizce transparency. “Şeffaf, saydam, ışığa tutunca arkasındaki görülebilen” anlamlarında kullanılmaktadır.

transplântasyon : Fransızca transplantation. "Hasta organın veya dokunun sağlam organ veya dokuyla değiştirilmesi, yenilenmesi işi" olarak dilimizde sıkça geçen bu söz, "bitkilerin bir yerden başka bir yere nakli" anlamında da kullanılır.

trap : İngilizce trap (tuzak). Dilimizde atıcılıkta kullanılır.

travma : Fransızca trauma. “1. tıp. Bir doku veya organın yapısını veya biçimini bozan ve dıştan mekanik bir tepki sonucu oluşan yerel yara. 2. psikol. Canlı üzerinde beden ve ruh açısından önemli ve etkili yaralanma belirtileri bırakan yaşantı.”

travmatoloji : vuruk bilimi.

trekking : İngilizce trekking. "Göç, arabalarla bir yerden bir yere seyahat etme" anlamında batıda kullanılmış olan bu kelime, dilimize "spor amacıyla dağlarda yapılan yürüyüş" anlamında geçmiştir.

trend : İngilizce trend (eğilim). "Belirli değişkenler kümesinin aynı doğrultuda gösterdikleri düzenli değişim" anlamında kullanılmaktadır.

tripleks : üç katlı.

triyaj : Fransızca triage. "Seçme, ayırma, eleme" anlamlarını taşıyan bu söz, bankacılık ve demir yolları alanında kullanılmaktadır. Kelimenin bankacılıktaki kullanımı "ticarî değeri olmayan senetlerin incelenip ayıklanması" anlamını taşımakta; demir yollarındaki kullanımı ise "çeşitli yönlerden gelen yük vagonlarının gidiş yönlerine göre ayrıldığı, yeni katarların oluşturulup sevk edildiği üç yol demetinden oluşan gar" anlamındadır.

tubeless : Fransızca tubeless (iç lâstiği olmayan).

tüfe : Bu söz bir kısaltmadır. Tüketici fiyatları endeksi. Bu kavram ya bu kısaltmasıyla veya Tüketici fiyatları göstergesi sözüyle karşılanır.

türbülâns : Fransızca turbulence. Bu söz dilimizde iki anlamda kullanılmaktadır. Bunlardan biri "gaz ve sıvı maddelerin girdap şeklinde oluşturdukları akıntı biçimi", ikinci anlamı ise "huzursuzluk, rahatsızlık, kargaşa"dır.
 
Konuşmamız kadar yazımızda bozuldu.
Özellik ile İngilizce kelimeler serpiştirmek cümlelere, yeni bir üslup sanki...

Bilinçli yapanlar suçlu, farkında olmadan yapanlar hatalı.
 
undercover : İngilizce under (altında, aşağısında) + cover (kapamak, örtmek). Dilimize İngilizceden “gizli, üzeri örtülü” anlamında kullanılmaktadır.

underground : İngilizce underground. “Yeraltında, gizli olarak; yeraltı treni, metro” anlamındaki bu kelime sanatın çeşitli dallarında kullanılmaktadır.

underwriting : İngilizce underwriting. Bu söz dilimizde, "bir komisyon veya prim karşılığında sigorta riskinin üstlenilmesi" anlamında kullanılmaktadır.

ültimatom : Fransızca ultimatum. "Bir devletin başka bir devlete verdiği ve hiçbir tartışmaya yer bırakmaksızın tanıdığı sürede isteklerinin yerine getirilmesini istediği nota" anlamına gelir.

ültrason : Fr. ultrason (sesten hızlılık). Dilimize Fransızcadan geçen bu kelime Türkçe Sözlük’te ”İnsan kulağının alamayacağı nitelikte olan yüksek frekanslı ses titreşimi” şeklinde tanımlanmaktadır.

Ültrason yanında aynı köke dayanan ültrasonografi sözü de vardır. “Bir tümörün yerini ve sınırlarını tespit etmek amacıyla farklı yoğunlukta doku ve organlardan geçen yüksek frekanslı ses dalgaları yansımasının çizelge hâlinde kaydedilmesi”

ültrasonograf : Yansılanım aygıtı, yansılanım cihazı.

ütopik : hayalî.

ütopist : hayalci.

ütopya : Yunanca utopia (olmayan ülke). "Gerçekleştirilmesi imkânsız görünen tasarı ve düşünce" için dilimizde zaten güzel bir kelime vardır: hayal.

Düş, "rüya" demektir, "hayal" yerine kullanılmamalıdır. "Hayal kırıklığı" yerine "düş kırıklığı" denirse "rüya kırıklığı" gibi tuhaf bir anlam ortaya çıkar.
 
Geri
Top