Deneycilik, ampirizm veya empirizm, bilginin duyumlar sayesinde ve deneyimle kazanılabileceğini öne süren görüştür. Deneyci görüşe göre insan zihninde doğuştan bir bilgi yoktur. İnsan zihni, bu nedenle boş bir levha (tabula rasa) gibidir.
Deneycilik akılcılığın karşıtıdır. Akılcılığa karşıt olarak deneycilik, duyum ve deneyimle temellenen bilgileri bilgi olarak kabul etmektedir yalnızca. İnsan bilgisinin tek kaynağı deneyim ya da duyumdur buna göre. Bilginin kaynağında akılı gören rasyonalizm geleneğine karşıt olarak deneycilik her tür bilginin sonradan deneyimle, duyumlarla elde edildiğini ileri süren bir felsefi temele sahiptir.
İlk Çağ felsefesinde deneycilik İlk Çağ felsefesinde temel felsefi problemler özelikle evrenin başlangıcı ve oluşumu, varlığın sebebi ve varoluşun anlamı, bilginin kaynağı ve anlamı gibi meselelerdir. Buna bağlı olarak deneycilik daha o zamanlardan bir epistemolojik tutum olarak belirir ve bilgiyi aklın yasalarına göre değil nesnelerin görünüşlerine göre belirleme yaklaşımı olarak şekillenir. Sofistlerde, Septiklerde, Stoacılarda belirli ölçülerde deneyciliğin izlerini bulmak mümkün olmakla birlikte, esas olarak iki önemli filozof bu gelenek içinde belirgin bir yere sahip olarak görünmektedir. Duyum, deneyim ve dolayısıyla empirik bilgiyi merkeze alan felsefi yaklaşımın izleri bu iki filozoftan itibaren belirginleşmektedir.
17. ve 18. yüzyılda deneycilik. İlk Çağ felsefesinde deneycilik, izlenimcilik ve duyumculuk akımlarının öncüsü sayılabilecek yaklaşımlar ortaya konulmakla birlikte, asıl olarak deneyciliğin sistematik bir felsefe olarak ortaya konulması Yeni Çağ olarak adlandırılan dönem ile birlikte meydana gelmiştir. Bu evrede deneycilik ilk çağ felsefesindeki duyumculuktan belirli ölçülerde ayrılarak sistematik bir yönelime girer. İngiliz deneyciliği olarak bilinen ünlü empirizm akımı yalnızca empirizmin en önemli akımı olmakla kalmaz, felsefe tarihi içinde de belirleyici bir öneme sahiptir, özellikle bilgi sorunsalı açısından kendi açmazlarıyla birlikte derinlikli çalışmalar ortaya koymuşlardır. Locke, Berkeley ve Hume İngiliz deneyciliğinin tartışmasız isimleridir ve kendilerinden sonraki felsefenin yönünü etkilemişlerdir.
Deneycilik akılcılığın karşıtıdır. Akılcılığa karşıt olarak deneycilik, duyum ve deneyimle temellenen bilgileri bilgi olarak kabul etmektedir yalnızca. İnsan bilgisinin tek kaynağı deneyim ya da duyumdur buna göre. Bilginin kaynağında akılı gören rasyonalizm geleneğine karşıt olarak deneycilik her tür bilginin sonradan deneyimle, duyumlarla elde edildiğini ileri süren bir felsefi temele sahiptir.
İlk Çağ felsefesinde deneycilik İlk Çağ felsefesinde temel felsefi problemler özelikle evrenin başlangıcı ve oluşumu, varlığın sebebi ve varoluşun anlamı, bilginin kaynağı ve anlamı gibi meselelerdir. Buna bağlı olarak deneycilik daha o zamanlardan bir epistemolojik tutum olarak belirir ve bilgiyi aklın yasalarına göre değil nesnelerin görünüşlerine göre belirleme yaklaşımı olarak şekillenir. Sofistlerde, Septiklerde, Stoacılarda belirli ölçülerde deneyciliğin izlerini bulmak mümkün olmakla birlikte, esas olarak iki önemli filozof bu gelenek içinde belirgin bir yere sahip olarak görünmektedir. Duyum, deneyim ve dolayısıyla empirik bilgiyi merkeze alan felsefi yaklaşımın izleri bu iki filozoftan itibaren belirginleşmektedir.
Demokritos
Atomcu Demokritos Atomculuk olarak bilinen ilk çağ felsefe akımının öncüsü Demokritos'tur. Maddeci doğabilimi anlayışının kökleri Demokritos'a dayanır, aynı zamanda nedensel/zorunlu evren anlayışı ve bu anlayış ekseninde temellenen felsefi/bilimsel düşünce de köklerini Demokritos'ta bulur. Her şeyin özü nedir sorusuna verdiği cevap "atom" olmuştur; bölünemeyen, nesnelerin son dayanak noktası, özü olarak atom. Her şey atomlar ve atomların hareketliliğinden ibarettir. Demokritos bu fikirlerinin felsefi çerçevesini, sonradan giderek sistematikleşerek deneycilik olarak adlandırılan akıma uygun bir nitelikte ortaya koymuştur. Bu bakımdan birçok önemli felsefe tarihcisi Demokritos'u aynı zamanda deneycilik akımının öncü isimlerinden saymaktadır.Epikuros
Demokritos gibi deneyci filozofların öncülerinden sayılan Epikuros (ya da Epikur), soyut felsefi söylemlerden uzak durmuş, mutluluk problemini ele alarak farklı bir ahlak felsefesi geliştirmeye yönelmiştir. Mutluluk, insanın doğayı ve evreni tanımasıyla mümkündür Epikuros'a göre. Hareketlerin yasalarını tespit edebilmek içinse bilgiye gerek olduğunu söyler. Bilgi ise duyu verilerinden gelir; yani duyu verilerinin birçok kez tekrarlaması sonucunda elde edilen genel tasavvurlar, Epikuros'a göre, bilgilerdir. Bu tasavvurlar ya da bilgiler nesnelerin kendileri değil onlardan gelen yansımalardır. Epikuros, duyu organlarının yanıltıcı olabileceğini ya da yansımaları farklı şekillerde algılayabileceğini de öne sürer. Böylece akıla da bir yer verilmiş olur bilgi sürecinde. Epikur için duyu organları ve akıl, bilginin ortaya konulduğu araçlardır bir anlamda. Duyu organlarınca edinilen duyum ve izlenimler akıl vasıtasıyla tasavvurlara dönüştürülürler ve böylece bilgi ortaya çıkar. Ayrıca Epikuros, haz ve acı duygulanımlarının da bilgiyi etkilediğini, bilginin doğruluk değerinin kişilerin haz ve acı duyumlarına bağlı olarak değişiklikler gösterdiğini öne sürer.17. ve 18. yüzyılda deneycilik. İlk Çağ felsefesinde deneycilik, izlenimcilik ve duyumculuk akımlarının öncüsü sayılabilecek yaklaşımlar ortaya konulmakla birlikte, asıl olarak deneyciliğin sistematik bir felsefe olarak ortaya konulması Yeni Çağ olarak adlandırılan dönem ile birlikte meydana gelmiştir. Bu evrede deneycilik ilk çağ felsefesindeki duyumculuktan belirli ölçülerde ayrılarak sistematik bir yönelime girer. İngiliz deneyciliği olarak bilinen ünlü empirizm akımı yalnızca empirizmin en önemli akımı olmakla kalmaz, felsefe tarihi içinde de belirleyici bir öneme sahiptir, özellikle bilgi sorunsalı açısından kendi açmazlarıyla birlikte derinlikli çalışmalar ortaya koymuşlardır. Locke, Berkeley ve Hume İngiliz deneyciliğinin tartışmasız isimleridir ve kendilerinden sonraki felsefenin yönünü etkilemişlerdir.