Fransa-Türkiye ilişkilerine genel bir bakış
Fransa-Türkiye ilişkileri, tarih olarak eskilere dayanmaları ve nitelikleri bakımından dikkate değer bir konumdadırlar.
İlk daimi Fransa Büyükelçisi, Jean de La Forest, 1535 yılında İstanbul’da göreve başlamıştır.
Daimi bir Büyükelçiliğin kurulması, Levant bölgesinde (XVIII’inci yüzyılda konsolosluk sayısı 40’ı bulmuştu) konsoloslukların açılması, sadece yoğun siyasi, stratejik ve ekonomik ilişkilerin kurulmasına değil aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğuna çok sayıda Fransız’ın (Levanten) gelip yerleşmesine de olanak vermiştir. Ayrıca, iki ülke arasında gerçekleşen alışverişler « oryantalizm” olarak adlandırılan özgün bir entelektüel ve sanatsal okulun ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Fransa Krallığı ile Babıâli arasında, I’inci François ile Kanuni Sultan Süleyman arasında kurulan ittifak, Maximilien Robespierre’e “Türkiye Fransa’nın en eski ve sadık müttefikidir” dedirtecek kadar, asırlar boyu çok ayrıcalıklı bir şekilde süregelmiştir.
Günümüzde, bu özel ilişki, sürekliliğini birçok işbirliği anlaşmasında göstermektedir. Şubat 1998’de Cumhurbaşkanı Demirel’in Paris’e yaptığı resmi ziyaret esnasında, iddialı bir “Fransa-Türkiye 2000 Faaliyet Planı” imzalanmış ve o günden bu yana sürekli olarak güncelleştirilmektedir.
Bu orta vadeli faaliyet programı, karşılıklı anlayışı daha da geliştirici bir eksen olarak, ortak çıkarları içeren hususlarda siyasi istişareleri daha iyi bir konuma getirmeyi, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkileri kuvvetlendirmeyi, iki ülkenin ekonomik hayatında rol oynayan aktörler arasındaki ilişkileri geliştirmeyi ve kültürel ilişkilere yeni bir ivme kazandırmayı hedeflemektedir.
2003 yılında, karşılıklı resmi ziyaretler takvimi epey yoğun geçmiştir. 22 Nisan’da, Fransız Dışişleri Bakanının Ankara’yı ziyareti, Haziran ayında, Bourget Fuarı çerçevesinde Paris’e gelen Türk Savunma Bakanının yaptığı görüşmeler, ve geçtiğimiz yaz aylarında her iki ülkenin İçişleri Bakanlarının Paris’te gerçekleştirdikleri temaslar, Fransa ile Türkiye arasındaki ilişkilerin en üst düzeye tekrar çıktığının birer kanıtıdır.
AB ile Gümrük Birliği Antlaşması sayesinde yeniden canlılık kazanmış bir ekonomik işbirliği
Fransa-Türkiye ticari ilişkileri, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında imzalanan Gümrük Birliği Antlaşmasıyla dinamizm kazanmış ve 2000 yılında iki ülke arasındaki ticaret hacmi 5,8 milyar Euro’ya ulaşarak, 1995 - 2000 yılları arasında 2,5 katına çıkmıştır. Bahse konu dönemde, Türkiye, Fransa’nın Avrupa Birliği dışında, ihracat yaptığı üçüncü ülke olup aynı dönemde, Fransa da Türkiye’nin üçüncü ticari ortağı durumundadır. 2001 krizi, iki ülke arasındaki ticaret hacminde %19 oranında bir gerilemeye neden olmuş, fakat 2002 yılında yaşanan yeniden canlanma sayesinde ticari ilişkilerimiz 2000 yılı rakamlarına yakın bir seviyeye gelmiştir.
Türkiye, dış ticarete açık olmasına karşın, doğrudan yabancı yatırımları pek fazla çekememektedir. Fransız doğrudan yabancı yatırımların Türkiye’ye gelmeye başlamaları 80’li yılların ikinci yarısına dayanmakta olup, bu yatırımlar, 90’lı yılların başında hızlı bir gelişme kaydettikten sonra yavaşlama eğilimine girmiş ve 2001 krizinden sonra da bir dönem tamamen durmuştur. İstatistiklere göre, Fransa, 1980-2002 döneminde toplam 5,6 milyar dolarlık yatırımla, en başta gelen yatırımcıdır. Türk Hazine Müsteşarlığı kayıtlarına göre, en önemlileri, otomobil yapımı, elektrik işleri, çimento ve eczacılık, sigorta ve dağıtım alanlarında faaliyet göstermekte olan 270 Fransız işletmesi pazarda kayda değer paylar almıştır.
Çeşitlilik arz eden bir kültürel işbirliği
Ankara, İstanbul ve İzmir’de yoğunlaşmış durumda olan Fransız kültürel faaliyetleri, bu şehirlerde yerleşik Kültürel ve Dilbilimsel İşbirliği Merkezleri’nin (Fransız Kültür Merkezleri) faaliyetleri sayesinde yenilenmiş ve çeşitlilik kazanmıştır. Kültürel faaliyetler çerçevesinde, iki dilde eğitim veren liselere yıllardır verilen desteğin yanında ve buna ek olarak, üniversiteli elit Türklerin eğitimlerine katkıda bulunma gayreti de gösterilmiştir. 1994 yılından bu yana entegre Fransızca eğitim kurumu olan Galatasaray Lisesi ve Üniversitesi’nin yanında, Türk üniversitelerine gittikçe artan bir sayıda verilen burslar, Fransızca yüksek öğrenim yapmak isteyen öğrenciler arasından daha iyi bir seçim yapma amacını gütmektedir.
2003 Mayıs ayında yapılan Karma Kültürel, Bilimsel ve Teknik Komisyon sırasında kabul edilen programda, bundan böyle sözleşme imzalanarak yapılacak olan Fransız-Türk işbirliği politikasının değişimi, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile yakınlaşması ve Fransız arzının modernleşmesi bakımından, çift yönlü olarak değerlendirilip benimsenmiştir. Fransa, modernleştirilmiş pakette, yeni ortaklıklara açık dil bilimi ve üniversite politikası, bilimsel işbirliğinin geliştirilmesi, özellikle VI’ncı Araştırma ve Geliştirme Çerçeve Programı çerçevesinde, teknik ve kurumsal işbirliğinin güçlendirilmesi ve genişletilmesi gibi yeni olanaklar sunmaktadır.
Kurumsal işbirliğinin gelişimi
Türk-Fransız kurumsal işbirliği günümüzde çok önemli bir değişim yaşamaktadır. 1999 yılında meydana gelen deprem faciasından sonra, Marmara Denizinde sürdürülen iddialı sismik araştırma kampanyaları çerçevesinde, Fransız CNRS ile Türk TUBİTAK arasında üst düzey bir işbirliği gelişmiştir. Avrupa Birliğine adaylık mantığı dahilinde, Türkiye, AB tarafından, diğer aday ülkelerle aynı sıfatla, VI’ıncı Araştırma ve Geliştirme Çerçeve Programına tam katılımcı olarak davet edilmiş olup, bu kapsamda Fransa Türkiye’ye destek vermiştir.
Türkiye ile Avrupa Birliğinin birbirine yaklaşmasında ciddi gelişmelere olanak tanıyan cesur fakat uzun ve zaman alıcı yeniden toparlanma çabalarıyla geçen bir yılın sonunda, Türkiye, kendi temel değerlerine bağlılığını ve Doğu ile Batı arasındaki köprü rolünü bir kez daha teyit etmiştir. Böylece, Fransa, her zamandan daha kararlı bir şekilde, gelişimini sürdüren ve hedeflerine ulaşma gayreti içerisinde olan Türkiye’nin yanında olacaktır
Fransa-Türkiye ilişkileri, tarih olarak eskilere dayanmaları ve nitelikleri bakımından dikkate değer bir konumdadırlar.
İlk daimi Fransa Büyükelçisi, Jean de La Forest, 1535 yılında İstanbul’da göreve başlamıştır.
Daimi bir Büyükelçiliğin kurulması, Levant bölgesinde (XVIII’inci yüzyılda konsolosluk sayısı 40’ı bulmuştu) konsoloslukların açılması, sadece yoğun siyasi, stratejik ve ekonomik ilişkilerin kurulmasına değil aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğuna çok sayıda Fransız’ın (Levanten) gelip yerleşmesine de olanak vermiştir. Ayrıca, iki ülke arasında gerçekleşen alışverişler « oryantalizm” olarak adlandırılan özgün bir entelektüel ve sanatsal okulun ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Fransa Krallığı ile Babıâli arasında, I’inci François ile Kanuni Sultan Süleyman arasında kurulan ittifak, Maximilien Robespierre’e “Türkiye Fransa’nın en eski ve sadık müttefikidir” dedirtecek kadar, asırlar boyu çok ayrıcalıklı bir şekilde süregelmiştir.
Günümüzde, bu özel ilişki, sürekliliğini birçok işbirliği anlaşmasında göstermektedir. Şubat 1998’de Cumhurbaşkanı Demirel’in Paris’e yaptığı resmi ziyaret esnasında, iddialı bir “Fransa-Türkiye 2000 Faaliyet Planı” imzalanmış ve o günden bu yana sürekli olarak güncelleştirilmektedir.
Bu orta vadeli faaliyet programı, karşılıklı anlayışı daha da geliştirici bir eksen olarak, ortak çıkarları içeren hususlarda siyasi istişareleri daha iyi bir konuma getirmeyi, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkileri kuvvetlendirmeyi, iki ülkenin ekonomik hayatında rol oynayan aktörler arasındaki ilişkileri geliştirmeyi ve kültürel ilişkilere yeni bir ivme kazandırmayı hedeflemektedir.
2003 yılında, karşılıklı resmi ziyaretler takvimi epey yoğun geçmiştir. 22 Nisan’da, Fransız Dışişleri Bakanının Ankara’yı ziyareti, Haziran ayında, Bourget Fuarı çerçevesinde Paris’e gelen Türk Savunma Bakanının yaptığı görüşmeler, ve geçtiğimiz yaz aylarında her iki ülkenin İçişleri Bakanlarının Paris’te gerçekleştirdikleri temaslar, Fransa ile Türkiye arasındaki ilişkilerin en üst düzeye tekrar çıktığının birer kanıtıdır.
AB ile Gümrük Birliği Antlaşması sayesinde yeniden canlılık kazanmış bir ekonomik işbirliği
Fransa-Türkiye ticari ilişkileri, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında imzalanan Gümrük Birliği Antlaşmasıyla dinamizm kazanmış ve 2000 yılında iki ülke arasındaki ticaret hacmi 5,8 milyar Euro’ya ulaşarak, 1995 - 2000 yılları arasında 2,5 katına çıkmıştır. Bahse konu dönemde, Türkiye, Fransa’nın Avrupa Birliği dışında, ihracat yaptığı üçüncü ülke olup aynı dönemde, Fransa da Türkiye’nin üçüncü ticari ortağı durumundadır. 2001 krizi, iki ülke arasındaki ticaret hacminde %19 oranında bir gerilemeye neden olmuş, fakat 2002 yılında yaşanan yeniden canlanma sayesinde ticari ilişkilerimiz 2000 yılı rakamlarına yakın bir seviyeye gelmiştir.
Türkiye, dış ticarete açık olmasına karşın, doğrudan yabancı yatırımları pek fazla çekememektedir. Fransız doğrudan yabancı yatırımların Türkiye’ye gelmeye başlamaları 80’li yılların ikinci yarısına dayanmakta olup, bu yatırımlar, 90’lı yılların başında hızlı bir gelişme kaydettikten sonra yavaşlama eğilimine girmiş ve 2001 krizinden sonra da bir dönem tamamen durmuştur. İstatistiklere göre, Fransa, 1980-2002 döneminde toplam 5,6 milyar dolarlık yatırımla, en başta gelen yatırımcıdır. Türk Hazine Müsteşarlığı kayıtlarına göre, en önemlileri, otomobil yapımı, elektrik işleri, çimento ve eczacılık, sigorta ve dağıtım alanlarında faaliyet göstermekte olan 270 Fransız işletmesi pazarda kayda değer paylar almıştır.
Çeşitlilik arz eden bir kültürel işbirliği
Ankara, İstanbul ve İzmir’de yoğunlaşmış durumda olan Fransız kültürel faaliyetleri, bu şehirlerde yerleşik Kültürel ve Dilbilimsel İşbirliği Merkezleri’nin (Fransız Kültür Merkezleri) faaliyetleri sayesinde yenilenmiş ve çeşitlilik kazanmıştır. Kültürel faaliyetler çerçevesinde, iki dilde eğitim veren liselere yıllardır verilen desteğin yanında ve buna ek olarak, üniversiteli elit Türklerin eğitimlerine katkıda bulunma gayreti de gösterilmiştir. 1994 yılından bu yana entegre Fransızca eğitim kurumu olan Galatasaray Lisesi ve Üniversitesi’nin yanında, Türk üniversitelerine gittikçe artan bir sayıda verilen burslar, Fransızca yüksek öğrenim yapmak isteyen öğrenciler arasından daha iyi bir seçim yapma amacını gütmektedir.
2003 Mayıs ayında yapılan Karma Kültürel, Bilimsel ve Teknik Komisyon sırasında kabul edilen programda, bundan böyle sözleşme imzalanarak yapılacak olan Fransız-Türk işbirliği politikasının değişimi, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile yakınlaşması ve Fransız arzının modernleşmesi bakımından, çift yönlü olarak değerlendirilip benimsenmiştir. Fransa, modernleştirilmiş pakette, yeni ortaklıklara açık dil bilimi ve üniversite politikası, bilimsel işbirliğinin geliştirilmesi, özellikle VI’ncı Araştırma ve Geliştirme Çerçeve Programı çerçevesinde, teknik ve kurumsal işbirliğinin güçlendirilmesi ve genişletilmesi gibi yeni olanaklar sunmaktadır.
Kurumsal işbirliğinin gelişimi
Türk-Fransız kurumsal işbirliği günümüzde çok önemli bir değişim yaşamaktadır. 1999 yılında meydana gelen deprem faciasından sonra, Marmara Denizinde sürdürülen iddialı sismik araştırma kampanyaları çerçevesinde, Fransız CNRS ile Türk TUBİTAK arasında üst düzey bir işbirliği gelişmiştir. Avrupa Birliğine adaylık mantığı dahilinde, Türkiye, AB tarafından, diğer aday ülkelerle aynı sıfatla, VI’ıncı Araştırma ve Geliştirme Çerçeve Programına tam katılımcı olarak davet edilmiş olup, bu kapsamda Fransa Türkiye’ye destek vermiştir.
Türkiye ile Avrupa Birliğinin birbirine yaklaşmasında ciddi gelişmelere olanak tanıyan cesur fakat uzun ve zaman alıcı yeniden toparlanma çabalarıyla geçen bir yılın sonunda, Türkiye, kendi temel değerlerine bağlılığını ve Doğu ile Batı arasındaki köprü rolünü bir kez daha teyit etmiştir. Böylece, Fransa, her zamandan daha kararlı bir şekilde, gelişimini sürdüren ve hedeflerine ulaşma gayreti içerisinde olan Türkiye’nin yanında olacaktır