İş Hayatında Başarı İçin Demografi de Bilmek Gerek

Geçmiş dönemde yalnız sosyal bilimcilerin ve sigorta şirketleri için aktüerya hesapları yapanların ilgilendiği demografik analizler, son yıllarda özel sektördeki iş insanları ve yöneticiler tarafından da yaygın bir şekilde kullanılıyor. Bir ülkenin nüfusunu tanımadan, orada iş yapamazsınız.

Sosyolojinin babası olarak bilinen Auguste Comte, geçen yüzyılın başında "Demografi bir ülkenin kaderidir" demişti. Geçmiş kuşaklardan gelen nüfus yapısı gerçekten bir ülkenin ekonomik geleceğine de damgasını vurur. Ekonomik büyüme konusundaki her araştırmaya muhakkak nüfusbilim (demografi) ile başlamak gerekir. Çünkü büyümenin sınırlarını, nüfustaki eğilimler çizer. İç talebin zaman içindeki gelişimini anlamak isteyenler önce nüfus göstergelerini inceler. İşgücünün sayısı ve vasıflarını analiz edildiğinde, büyüme potansiyeli netleşir. Eğitim, sağlık, konut, enerji ve ulaştırma gibi alanlardaki büyük yatırımlarda ise gelecek 10 yıllardaki nüfus tahminleri incelenir. Tahminlerdeki yanılmalara kesilen ceza ise altyapıda ve hizmetlerde ortaya çıkan darboğazlar ve üretim açıkları ile büyüme hızının düşmesidir.

Geçmiş dönemde yalnız sosyal bilimcilerin ve sigorta şirketleri için aktüerya hesapları yapanların ilgilendiği demografik analizler, son yıllarda özel sektördeki iş insanları ve yöneticiler tarafından da yaygın bir şekilde kullanılıyor. Bu yaygın kullanımın iki nedeni var:

- Nüfusun demografik yapısı, ekonominin büyüme sürecine ışık tutuyor ve girişimcilerin gelecek ile ilgili plan yapmasını kolaylaştırıyor.

- Belirli bir ürün için yatırım yapmak isteyenler de, olası talebi belirlemek için nüfusun ve nüfus yapısının gelecekteki değişimini bilmek istiyor. Bu analizlerin en az gelecek 10 yılı kapsaması şart. Çünkü bir yatırımın talep analizinden, tesislerin açılışına kadar en az beş-altı yıl geçtiği ve işin olgunlaşması ise bir o kadar süre gerekiyor. Gelecekteki talebi dikkate almadan başlanan yatırımlar talebi karşılayamıyor. Bu nedenle Shell ve Mitsubishi gibi çok uluslu şirketlerin gelecek planlarında ise 50 yıllık tahminler yer alıyor.



Nüfus ve iş hayatı

Demografik analiz aşağıdaki örneklerden anlaşılacağı gibi, ekonomide ve iş hayatında alınan kararlara ışık tutuyor.

- Nüfusun gelecekteki düzeyleri iç talebin boyutlarını belirliyor ve sınırlarını çiziyor.

- Nüfusun yaş gruplarına göre gelecekteki dağılımı, yıldızı parlayacak iş alanları ile ilgili önemli ip uçları verebiliyor. Harcamaların ve tasarrufların dağılımı da yaş gruplarına göre değiştiği için demografik analiz, gelecekle ilgili belirsizlikleri azaltıyor.

- Aile sayısının ve belirli ürünlerdeki penetrasyon (sahiplik) oranlarının bilinmesi, satış planlamasının daha gerçekçi olmasını sağlıyor. Örneğin Türkiye'de her 1000 nüfusa 82 otomobil düşüyor ve zengin ülkelere göre epey düşük olan bu oran pazardaki gelişme potansiyelinin oldukça yüksek olduğu izlenimini veriyor. Aynı hesabı aile (hane) sayısı üzerinden yaptığımızda her 1000 aileden 336'sının bir otomobile sahip olduğunu görüyoruz. Binek olarak da kullanılan hafif ticari araçları da dikkate alındığında daha da yükselecek bu oran, otomobildeki iç talebin geleceği hakkında daha gerçekçi tahminler yapılmasına imkan veriyor.

- Evlenmelerin yıllar itibariyle sayısı ve bir ailenin ortalama büyüklüğü, gelecekteki konut talebinin ve belirli konut arzı düzeylerinde olası fiyat eğilimlerinin tahminini kolaylaştırıyor.



Nüfus trendleri

Gelecek dönemde ekonomiyi ve iş hayatını etkileyecek başlıca nüfus trendlerini şöyle özetlemek mümkün:

- Artış hızı gerileyecek: 1950 ile 1990 arasında yükselen nüfus artışı hızı son 15 yıldır ılımlı bir şekilde düşme eğilimi içine girdi. Bu düşüş, gelecek on yıllarda da devam edecek. Bu düşüş, yeni sağlık ve eğitim yatırımı ihtiyacını zamanla azaltacak ve kaliteye yoğunlaşmanın yolunu açacak.

- Aile sayısı artacak: Ailelerin küçülmesi, gençlerin daha ileri yaşlarda evlenmesi ve evlenmeden de ana baba evinden ayrı yaşama eğilimi sayesinde hane sayısındaki yüzde 2 dolayındaki yüksek artış devam edecek.

- İç göç yavaşlayacak: 1975-90 yıllarında en yüksek düzeyine yükselen iç göç sonraki dönemlerde oran olarak azalmıştı. Gelecek dönemde iç göç sürecek ama, tarımdaki nüfusun azalmasına rağmen eski hızına ulaşmayacak. Kentliliğin önümüzdeki 20 yılda "yükselen değer" olması, ekonomiden siyasete kadar her alanda etkili olacak.

- 2025'e kadar "genç" kalacağız: Nüfusun genç yapısı bir 20 yıl daha devam edecek ve 2025'ten sonra nüfus yaşlanmaya başlayacak ama AB'ye göre genç nüfus avantajımız daha uzun süre devam edecek.



Geçmişten Geleceğe Nüfusumuz

Bir ülkenin nüfusu hayatlarımıza benzer, geçmişten geleceğe uzanır. Bir savaşın nüfusta bıraktığı yara izi on yıllar boyu direnir, kapanmaz. Nüfusta, kıtlık, yoksulluk, göç ve kriz dönemleri derin izler bırakır.

Nüfusumuzda kuşakların izini sürdüğünde aşağıdaki dönemlerin ön plana çıktığını görüyoruz:

Büyük gerileme: 1877 Osmanlı-Rus Savaşı, 1880'de tüm Anadolu'yu kasıp kavuran şiddetli kuraklık ve kıtlık, 1881'de Osmanlı'nın dış borçlarını ödeyemez duruma düşmesi, ve 1876-93 Dünya Resesyonu'nun yol açtığı yoksulluk, bu kuşakta nüfus artış hızını düşürmüştü.

Art arda gelen savaşlar: Bu bahtsız kuşaktakilerin çocukları ise 1910'da başlayan savaşlarda ve Birinci Dünya Savaşı'nda kırıma uğradı. Yüz binlerce gencin şehit olması, hayatta kalanların bir "sıla izni" bile almadan yedi-sekiz yıl askerlik yapmaları nüfusun hayat damarlarını kesti. Cumhuriyet'in kurulduğu yılda yetişkin çağdaki erkek nüfus açığı 1 milyon kişiyi buluyordu.

Cumhuriyetin nüfus atılımı: Bu nüfus kaybı sonraki on yıllarda telafi edildi. Cumhuriyet'in ilk yıllarında nüfus artışı teşvik edildi. 1927-40 döneminde nüfus artış hızı yüzde 2.12'ye kadar yükseldi.

Dünya savaşının etkisi: 1880 ve 1910 kuşağındaki erimenin serpintilerine bir de savaş yılları eklenince 1940-45 döneminde nüfus artış hızı yüzde 1.06'ya kadar geriledi. Bu düşüşte İkinci Dünya Savaşı yıllarında askerlik görevi süresinin dört yıla kadar yükselmesi ve ekonomik durumun bozulması da önemli rol oynadı. Oysa savaş yıllarında, İngiliz ordusundaki erler düzenli olarak "aile izni" alabiliyor, böylece doğumların azalması önleniyordu.

Bebek patlaması: Nüfus artışı hızı savaş sonrasında yükseldi. 1945-50 arasında yüzde 2.17'ye yükselen bu hız, 1950-60 arasında yüzde 2.81'e kadar tırmandı. Aynı dönemde ABD ve Avrupa ülkelerinde de görülen bu olay, bebek patlaması (baby boom) olarak adlandırılmıştı. Bu kuşağın gençlik dönemleri, 1968 öğrenci olaylarına, olgunluk dönemleri ise 1990 sonrası büyük değişim dönemine denk geldi.

Hızlı artış dönemi:1960-85 dönemindeki ekonomik gelişme nüfus artış hızını ortalama olarak yüzde 2.34 gibi yüksek bir düzeye yükselmesine imkan verdi. Sağlık hizmetlerinin iyileşmesi de bu eğilimi destekledi. Örneğin 1950 yılında doğan her 1000 çocuktan 253'ü daha 1 yaşına gelmeden ölürken, sağlık konusunda alınan önlemler ile bu oran 1985'te binde 65'e kadar geriledi.

Çekirdek ailenin gelişi: 1990'dan sonra kentleşme ve geçim sıkıntısı, çekirdek aileyi yaygınlaştırdı ve nüfus artış hızının gerilemesine yol açtı. Resmi istatistiklere göre 2005 yılında nüfus artış hızı yüzde 1.33 oldu.

Nüfustan büyümeye destek: Kadınların hayatları boyunca doğurduğu ortalama çocuk sayısını tanımlayan doğurganlıktaki düşüş, Güney Kore ve Tayland gibi ülkelerde yaşandığı gibi, büyüme hızının yüksek düzeylerde sürdürülmesine katkı sağlayacak. Nüfus artış hızının gerilemesi ve düşük doğurganlık, kadınların çalışma hayatına daha aktif katılımını ve daha fazla harcama yapmalarını da kolaylaştıracak.


-alıntı-
 
Geri
Top