Issız Ada ve 3 Şey'in Hikayesi
Hep sorulan bir sorudur:
"Issız bir adaya düşseydiniz yanınıza almak isteyeceğiniz 3 şey ne olurdu?"
İlginç bir öyküsü var bu sorunun, ama asıl ilginç yanı, bu öykünün gerçek olması.
İşte öykümüz..
“Issız ada-Üç şey” Sorusu nereden gelir?
Yıl 1835, Charles ıssız bir adaya düşer. Yanına da üç şey alır. Gariptir ki Charles‘ın bu eylemi, herhangi bir yerde sorulabilen ve yanıtı merakla beklenen bir soru kalıbına dönüşmüştür:
-Issız bir adaya düşecek olsan, yanına alacağın üç şey ne olurdu?
-Peki, Charles kimdir?
-Düştüğü ıssız ada neresidir?
-Yanına aldığı üç şey nedir?
Charles 1809 yılında İngiltere’de doğmuştur. Annesinin soyu çömlek endüstrisinin krallığı yani “toprak”tan, babasının soyuysa doktor ve şairlerden yani “beden ve ruhsal dünya”dan gelir. Sonuç olarak elimizde şöyle bir genetik hazine vardır: “Toprak, Beden ve Ruh”. Bunlar zaman içinde birbirlerinin içine geçecek, karışacaktır.
Charles-Issız Ada-Üç Şey
Charles lise yıllarında çok vasattır, yani o zamanın “eğitim-öğretim - ölçme-değerlendirme” sisteminde yeri yoktur. Baba mesleği olduğundan o da doktor olabileceğini düşünür ve tıp öğrenimi için üniversiteye gider. Ama iki sene boyunca kendisini tıp alanına yoğunlaştıramamış ve burada da çok başarısız olmuştur. Babası oğlunu yanına çağırır ve okulu bırakması için onu ikna etmeye çalışır. Bu çabası sonuç verir, Charles tıp fakültesinden ayrılır ve tüm zamanların seçkin eğitim kurumlarından Cambridge Üniversitesi’nde teoloji öğrenimine başlar. Babası onun içindeki renkli düşünceleri fark eder ve ailesinin ismini daha yüksek bir statüye taşıması için din eğitimi için destekler. Charles bu şekilde dedesi Sir Erasmus gibi ses getirecek çalışmalar yapabilecek ve soyadlarını evrene kazıyacaktır.
Charles din eğitimine devam ederken, içindeki farklı renkleri sergilemeyi sürdürür. Ve işte o an genetiği bir kez daha tekerrür eder, içinde kendisini “Toprak”a çeken bir şeyler vardır. Çeşitli böcekleri topraktan toplamaya başlar, koleksiyon haline getirir. Bu koleksiyonu bilim dünyasının beğenisini toplar. Gün geçtikçe özüne yani “Toprak”a bağlanmaya başlar. Jeoloji ve botanik derslerine girer. Bir maddeci topluluğa üye olur ve tartışmalara katılır. Bu topluluğun desteğiyle bir yolculuğa çıkar. Ve işte bu yolculuğunda, o şimdinin meşhur “ıssız adası”na yolu düşer. Aslında ıssız bir ada değil, ıssız bir takımadadır, Galapagos Adaları. Güney Amerika kıtasının 1000km batısında yer alan Ekvator’a bağlı bu takımada; 14 büyük, 8 küçük ve 40 minik ada topluluğundan oluşur.
Issızdır gerçekten, Charles‘ın aradığı yer burasıdır; insanlardan uzak, kaplumbağalar, kuşlarla dolu börtü-böcekle biçilmiş bir kaftandır sanki. Charles yol boyunca topladığı fosiller ve çevresindeki doğal ortamla birlikte düşünmeye başlar. Uzun uzun düşünmelidir. Çünkü geriye döndüğünde, ailesinin soyadı ve dedesinin çalışmaları artık bir sonuç için onu bekliyor olacaktır.
20 yıl boyunca kapalı kapılar arkasında kalacaktır bu gezisinin sonuçları. Çeşitli guruplarla olan ilişkilerini sürdürecek ve düşündüklerini yavaş yavaş paylaşacaktır. Düşünceleri tek yöndedir. O kalıcı bir fikrin savunucusu olmalıdır, bunun için ortam çok önceden hazırlanmıştır. Yani değer verilen, gözlerde büyüyen, akıllara kazınmaya çalışılan her fikirde olduğu gibi Charles‘ın bu çalışması da çeşitli gurup etkinlikleriyle alt yapılanacak, üst yapısıysa çıkar politikaları için kullanılacaktır. Charles din adamıdır, yani ”Ruh”u iyi bilir. Bu 20 yıl boyunca insanları inceleyecek ve onların “Ruh”a olan bakışlarını da gözlemleyip, bu takım çalışmasını artık bir kitapla sonlandıracaktır. Evet, ilk kez, ıssız bir adadan yanına “3 şey” alan kişi “On The Origin of Species by Means of Natural Selection or the Preservation of Favoured Races in the Struggle for Life (Türlerin Kökeni) kitabının yazarı Charles Darwin‘dir.
Charles Darwin‘in bu “üç şey”i hiçbir zaman açıklanmamıştır. Ama evrenin zihninde sağlam bir soru olarak kalmıştır.
Hep sorulan bir sorudur:
"Issız bir adaya düşseydiniz yanınıza almak isteyeceğiniz 3 şey ne olurdu?"
İlginç bir öyküsü var bu sorunun, ama asıl ilginç yanı, bu öykünün gerçek olması.
İşte öykümüz..
“Issız ada-Üç şey” Sorusu nereden gelir?
Yıl 1835, Charles ıssız bir adaya düşer. Yanına da üç şey alır. Gariptir ki Charles‘ın bu eylemi, herhangi bir yerde sorulabilen ve yanıtı merakla beklenen bir soru kalıbına dönüşmüştür:
-Issız bir adaya düşecek olsan, yanına alacağın üç şey ne olurdu?
-Peki, Charles kimdir?
-Düştüğü ıssız ada neresidir?
-Yanına aldığı üç şey nedir?
Charles 1809 yılında İngiltere’de doğmuştur. Annesinin soyu çömlek endüstrisinin krallığı yani “toprak”tan, babasının soyuysa doktor ve şairlerden yani “beden ve ruhsal dünya”dan gelir. Sonuç olarak elimizde şöyle bir genetik hazine vardır: “Toprak, Beden ve Ruh”. Bunlar zaman içinde birbirlerinin içine geçecek, karışacaktır.
Charles-Issız Ada-Üç Şey
Charles lise yıllarında çok vasattır, yani o zamanın “eğitim-öğretim - ölçme-değerlendirme” sisteminde yeri yoktur. Baba mesleği olduğundan o da doktor olabileceğini düşünür ve tıp öğrenimi için üniversiteye gider. Ama iki sene boyunca kendisini tıp alanına yoğunlaştıramamış ve burada da çok başarısız olmuştur. Babası oğlunu yanına çağırır ve okulu bırakması için onu ikna etmeye çalışır. Bu çabası sonuç verir, Charles tıp fakültesinden ayrılır ve tüm zamanların seçkin eğitim kurumlarından Cambridge Üniversitesi’nde teoloji öğrenimine başlar. Babası onun içindeki renkli düşünceleri fark eder ve ailesinin ismini daha yüksek bir statüye taşıması için din eğitimi için destekler. Charles bu şekilde dedesi Sir Erasmus gibi ses getirecek çalışmalar yapabilecek ve soyadlarını evrene kazıyacaktır.
Charles din eğitimine devam ederken, içindeki farklı renkleri sergilemeyi sürdürür. Ve işte o an genetiği bir kez daha tekerrür eder, içinde kendisini “Toprak”a çeken bir şeyler vardır. Çeşitli böcekleri topraktan toplamaya başlar, koleksiyon haline getirir. Bu koleksiyonu bilim dünyasının beğenisini toplar. Gün geçtikçe özüne yani “Toprak”a bağlanmaya başlar. Jeoloji ve botanik derslerine girer. Bir maddeci topluluğa üye olur ve tartışmalara katılır. Bu topluluğun desteğiyle bir yolculuğa çıkar. Ve işte bu yolculuğunda, o şimdinin meşhur “ıssız adası”na yolu düşer. Aslında ıssız bir ada değil, ıssız bir takımadadır, Galapagos Adaları. Güney Amerika kıtasının 1000km batısında yer alan Ekvator’a bağlı bu takımada; 14 büyük, 8 küçük ve 40 minik ada topluluğundan oluşur.
Issızdır gerçekten, Charles‘ın aradığı yer burasıdır; insanlardan uzak, kaplumbağalar, kuşlarla dolu börtü-böcekle biçilmiş bir kaftandır sanki. Charles yol boyunca topladığı fosiller ve çevresindeki doğal ortamla birlikte düşünmeye başlar. Uzun uzun düşünmelidir. Çünkü geriye döndüğünde, ailesinin soyadı ve dedesinin çalışmaları artık bir sonuç için onu bekliyor olacaktır.
20 yıl boyunca kapalı kapılar arkasında kalacaktır bu gezisinin sonuçları. Çeşitli guruplarla olan ilişkilerini sürdürecek ve düşündüklerini yavaş yavaş paylaşacaktır. Düşünceleri tek yöndedir. O kalıcı bir fikrin savunucusu olmalıdır, bunun için ortam çok önceden hazırlanmıştır. Yani değer verilen, gözlerde büyüyen, akıllara kazınmaya çalışılan her fikirde olduğu gibi Charles‘ın bu çalışması da çeşitli gurup etkinlikleriyle alt yapılanacak, üst yapısıysa çıkar politikaları için kullanılacaktır. Charles din adamıdır, yani ”Ruh”u iyi bilir. Bu 20 yıl boyunca insanları inceleyecek ve onların “Ruh”a olan bakışlarını da gözlemleyip, bu takım çalışmasını artık bir kitapla sonlandıracaktır. Evet, ilk kez, ıssız bir adadan yanına “3 şey” alan kişi “On The Origin of Species by Means of Natural Selection or the Preservation of Favoured Races in the Struggle for Life (Türlerin Kökeni) kitabının yazarı Charles Darwin‘dir.
Charles Darwin‘in bu “üç şey”i hiçbir zaman açıklanmamıştır. Ama evrenin zihninde sağlam bir soru olarak kalmıştır.