La
mekan olmak
ruhun hilkatindendir
Devr-i alem için
tevdi edilen nefesin sazendesi
ve hatta bir mefkurey-i abidesidir
Ömür
sanki kumaş gibidir,
Hangi
mananın kadrine
vakfedersen antikalaşan ibret-i amildir
Nefes
niye sağlık
ve afiyet için esenliktir,
Derde
ram olmuş gönüller
nasıl bir aşkın firkatidir
Nihayetinde
ahdevefa için gönderilmiştik
Neyi
ne kadar bildik,
kalbin sezgisiyle lahzasında
bekleyen hakikatlere gönül vermiştik
Hani
özümüzle akitleşmiştik,
hilkatimizle bir bütündük,
aklı ve vicdanı gözmezden geldik
Ne kadar
iradi olarak
samimiyette kaldık,
onun azmiyle cehtin
didarında ki manaya inandık
Mütemadiyen
ruhsatlara mı sarıldık
Gönlümüzü
hangi mihengin
terazisinde tarttık, neden
nizama muhtaç nefsi gale almadık
Kim
ne söylerse inandık,
çareler adına aklımıza ne gelirse
“inşaallah” diye malayanaya daldık
Neden
gerekçeleri ihmale aldık,
tilafet ettiğimiz Kitab-ı celili
hakkıyla anlamadık oldukça uzaklaştık
Düşündükçe
içim titriyor, kalbim inliyor
Neden
akıl sır bu kadar
duyarsızlığa bir deva zerketmiyor,
şehrine muhtaçlığım bilinmiyor
Can çekişen
Kanatsız kuşun, saçsız kızın,
dilsiz mahzunun, akılsız canın
çulsuz mahkumun hissiyatı gale alınmıyor
Bin bir
entikalar içinde
Derlenmiş
senaryolar
vaktimizi ihlal ederek,
hakikatten uzaklaştırıyor
Dareyn nedir,
hangi mefkurenin vecdidir
Ruhlar
bu aşkın lisanında
her vakit ayaktalar, çürüse
bedenler, sesizleşen ibretli mezarlar
Hangi
nazarlar hiç ölmez
Aşkın
firkatiyle hasreti sinesinde
demlemez, ümitleriyle yatarlar
Ne
kadar ah etsem
anlaşılmaya muhtaç
kelimeleri heceleyip gönüllere
hasretsem ki hangi gönülde fark atar
Mustafa CİLASUN
mekan olmak
ruhun hilkatindendir
Devr-i alem için
tevdi edilen nefesin sazendesi
ve hatta bir mefkurey-i abidesidir
Ömür
sanki kumaş gibidir,
Hangi
mananın kadrine
vakfedersen antikalaşan ibret-i amildir
Nefes
niye sağlık
ve afiyet için esenliktir,
Derde
ram olmuş gönüller
nasıl bir aşkın firkatidir
Nihayetinde
ahdevefa için gönderilmiştik
Neyi
ne kadar bildik,
kalbin sezgisiyle lahzasında
bekleyen hakikatlere gönül vermiştik
Hani
özümüzle akitleşmiştik,
hilkatimizle bir bütündük,
aklı ve vicdanı gözmezden geldik
Ne kadar
iradi olarak
samimiyette kaldık,
onun azmiyle cehtin
didarında ki manaya inandık
Mütemadiyen
ruhsatlara mı sarıldık
Gönlümüzü
hangi mihengin
terazisinde tarttık, neden
nizama muhtaç nefsi gale almadık
Kim
ne söylerse inandık,
çareler adına aklımıza ne gelirse
“inşaallah” diye malayanaya daldık
Neden
gerekçeleri ihmale aldık,
tilafet ettiğimiz Kitab-ı celili
hakkıyla anlamadık oldukça uzaklaştık
Düşündükçe
içim titriyor, kalbim inliyor
Neden
akıl sır bu kadar
duyarsızlığa bir deva zerketmiyor,
şehrine muhtaçlığım bilinmiyor
Can çekişen
Kanatsız kuşun, saçsız kızın,
dilsiz mahzunun, akılsız canın
çulsuz mahkumun hissiyatı gale alınmıyor
Bin bir
entikalar içinde
Derlenmiş
senaryolar
vaktimizi ihlal ederek,
hakikatten uzaklaştırıyor
Dareyn nedir,
hangi mefkurenin vecdidir
Ruhlar
bu aşkın lisanında
her vakit ayaktalar, çürüse
bedenler, sesizleşen ibretli mezarlar
Hangi
nazarlar hiç ölmez
Aşkın
firkatiyle hasreti sinesinde
demlemez, ümitleriyle yatarlar
Ne
kadar ah etsem
anlaşılmaya muhtaç
kelimeleri heceleyip gönüllere
hasretsem ki hangi gönülde fark atar
Mustafa CİLASUN