• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf Yarışması başladı. İlgili konuya  BURADAN  ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada görmek isteriz...

Kastamonu Antik Kentleri (Karadeniz Bölgesi)

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Kastamonu Antik Kentleri (Karadeniz Bölgesi)

Pompeiopolis (Taşköprü) Antik Kenti

RYzun.jpg
Pompeiopolis , Taşköprü’nün kuzeyinde, Kastamonu’nun 45 km. kuzeyinde yer almaktadır. Zımbıllı tepesi, iki tepeden daha yüksek olanı akropol olarak kullanılmış ve iki tepenin etrafındaki düz alan Pompeiopolis’in yerleşim alanını oluşturmaktadır. Pompeiopolis’in sınırları kuzeyde Küre dağının güney yamaçlarına güneyde Ilgaz dağının kuzey tarafına, doğuda Halys ırmağına ve Osmancık civarına ve son olarak batıda aynı zamanda Amosttris’inde sınırı olan Pınarbaşı vadisine kadar uzanmaktadır.

Pompeiopolis M.Ö. 65-64 yıllarında Pompeius tarafından Amnias vadisinin doğu-batı yolu geçişi üzerinde Bithynia-Pontus’un iki vilayetinde bir şehir eyaleti olarak kurulmuştur.

Kentin adı, Pompeus’dan türetilmiş olan Pompeiopolis olarak adlandırılmış ve bu isim, "Pompeius’un Şehri" anlamına gelmektedir.

Bölge M.Ö 6-5 yıllarında Paphlagonia’nın son kralı olan Deiotanos Philadephos’un ölümünden sonra Galatio’nun Roma eyaletine bağlanmıştır. Bu dönemde, Pompeiopolis bir Roma şehri olarak gelişmiştir. Diğer yandan, Paphlagania’nın Eparkhies’indeki şehirler birlik kurmuşlar ve Pompeiopolis’i de toplanma yeri olarak seçmişlerdir. Büyük olasılıkla bu dönemde toplanma yeri olmasına bağlı olarak, Pompeiopolis Antoninus Pius’tan Gallienus’a kadar Paphlagonia’nın başkenti olmuştur.

Ri1fm.jpg
Kent, M.S. 2.yüzyılın ikinci yarısında, Claudius Sevenis tarafından yönetilmiştir. Pompeiopolis Marcus Aurelius ve Lucius Verus döneminde kısa bir süre için Sebaste olarak anılmıştır. Paphlagonia’nın Başkenti Sebaste’ye ait basılan sikkeler sadece bu iki imparator döneminde görülmektedir.

Pompeiopolis, M.S. 6.yüzyılın ortalarında bir piskoposluk merkezi olarak önem kazanmıştır. Antik kent ve civarında herhangi bir kalıntı yoktur. Kastamonu müzesi tarafından yapılan arkeolojik kazılarda çok sayıda çok iyi durumda mozaik döşemeler ortaya çıkmıştır. Taşköprü’ye adını veren köprü de bir Roma dönemi eseri olup, 150 m. uzunluğunda ve beş gözlüdür. Taşköprünün yakın çevresinde, birkaç kaya mezaru bulunmaktadır. Ayrıca bir çok türbe, höyük ve Amnias vadisinde Pompeiopolis’in köylerine ait olduğu sanılan eski kalıntılar bulunmaktadır.

Kasabanın kuzeybatısında, Bademci Köyü’nün yakınında ön yüzü sütunsuz, 2 aslan kabartmalı bir kaya mezarı bulunmaktadır. Kara Dere Vadisinde de, Kalekapı denilen kaya mezarı vardır. Ön yüzü kabartma işlemeli, 2 sütunludur. Kabartmalarda aslan, boğa, kartal tasvirleri bulunmaktadır. Mezarın İÖ.7.yüzyıl, kabarmaların ise İÖ.4.yüzyıl yapıtı olduğu sanılmaktadır.

Zımbıllı Tepesi olarak da adlandırılan antik Pompeiopolis kentinin kalıntılarının gün yüzüne çıkması için kısmi de olsa kimi çalışmalar çeşitli tarihlerde yapılmıştır. Bu çalışmaların başlıcaları Kastamonu Arkeoloji Müzesi tarafından 1983 ve 1994 yıllarında yapılan kurtarma kazılarıdır.höyük kazısı

0ROtg.jpg
1983 yılında yapılan kurtarma kazısı alan 1. derecede sit alanı içerisine kurulmuş olan pancar deposu ve kantarlarının antik şehre verdiği zararın giderilmesi için olmuştur. Yapılan çalışmalarda ortaya çıkarılan mekânların neredeyse tümünün mozaikli alanlarla kaplı olduğu görülmüştür. Bu mozaikler içerisinde birçoğu ünik motiflere sahip çalışmalar görülmüştür. Bunlardan biri “Burçlar Mozaiği” olarak adlandırılırken, bir diğeri de muhtemel Gökırmak’ı sembolize eden “Nereid ve Okeanos’un” sahnesidir. Önemli bir mozaikte ise Grekçe Alfabe ile “ EİSELTE EFAGATO-έίσέλτέ έπάγάτω” yani “İYİLİK İÇİN İYİLİKLE GİR” ifadesi bulunmaktadır.

Kazılar sırasında çıkan mozaikler Kastamonu Arkeoloji Müzesine taşınmıştır. Yapılan kısa kazı sırasında bulunan mozaiklerle birlikte çıkan diğer arkeolojik eserler bu antik kentin ne kadar önemli, zengin ve büyük olduğuna dikkay çekmektedir.

1994 yılı kazıları ise antik kentin başka bir kesiminde sürdürülmüş, burada da özellikle Geç Roma ve antik
mZlbm.jpg
Erken Bizans olarak adlandırılan dönemde Pompeiopolis’in önemini hala koruduğunu göstermesi açısından önem arz etmektedir. Bunların dışında Taşköprü Belediyesi ilçenin çeşitli yerlerine dağılmış antik kente ait birçok yapı malzemesi, heykel, büyük kaplar gibi arkeolojik parçaları Zımbıllı Tepesi eteklerine kurmuş olduğu mini park içerisinde koruma altına almış ve sergiye açmıştır.

2006 yılında başlayan ve 2007 yılında da devam eden Pompeiopolis kazıları Taşköprü Belediyesi'nin desteğiyle gerçekleşti.

Almanya Münih Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Latife Summerer başkanlığında yürütülen kazılarda kandil, toka, kanalizasyon şebekesi, hamam ve Agustus tapınağı bulunurken, yürütülen jeofizik çalışmaları kapsamında tiyatro, pazar yeri ve sütunlu caddelerin yeri tespit edildi. Geçtiğimiz yıl ulaşılan mozaik ve seramikler ise biraz daha gün ışığına çıkarıldı.

2007 Temmuz ayı sonunda başlayan ve yaklaşık 2 ay süren kazılarda zaman zaman 40 kişiyi bulan bir ekip çalıştı.

Konuyla ilgili bir açıklama yapan kazı başkanı Prof. Dr. Summerer, Agustus Tapınağı'nın bir örneğininde Ankara ve Bergama'da bulunduğunu söyleyerek o tapınağında Roma Agustus Tapınağı olduğunu belirtip, jeofizik çalışmaları yürütülen kazı alanında ayrıca Forum (Pazar yeri) tespit edildiğini ifade etmiş ve “80x25 metre boyutlarındaki ölçümlerden çıkacak sonuçlara göre açmalar devam edecek. Jeofizik çalışmaları kapsamında 6 hektarlık alan ölçüldü. Ölçümlerden gayet iyi sonuçlar aldık. Pompeiopolis, zengin bir tarihe sahiptir." diyerek sözlerini tamamlamıştır.

Bilimsel verilere göre, 2 yıldır yürütülen çalışmalarda, geç Roma dönemine ait villa, hamam, kanalizasyon şebekesi, Agustus Tapınağı, Şamdana, Jeofizik alan tarama sistemi ile de 2 adet antik tiyatro ve Pazaryeri (Forum) ulaşılmıştır.
 
Düzenleyen yönetici:

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Kytoron, Kytoros Antik Kenti

VDyxd.jpg
Cide’nin 12 km. batısında, Kurucaşile’nin 15 km. doğusunda bulunan İlkçağ kentçiği alanında, bugün, Kalafat Köyünün birkaç evli Gideros Mahallesi vardır. Kentin limanı, hilal biçiminde oldukça kapalı bir limandır. Burun üzerinde Ortaçağ kalesi yıkıntısı dışında kentten herhangi bir kalıntı günümüze gelememiştir.

Kytoron, Hellen dilinde anlam taşımamaktadır.

Strabon’a göre, İlkçağ tarihçisi Ephoros, bu adın altın tüylü post destanının baş kişisi Phryxos’un oğlu olan Kytoros’dan geldiğini söylemektedir. Yine Strabon’a göre, bir zamanlar kentçiğin Sinop’lular yönetiminde bulunduğu ve küçük bir ticaret merkezi olarak kullanılmıştır.
 
Düzenleyen yönetici:

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Aigialos Antik Kenti

Aigialos sözcüğü, hellen dilinde “deniz kıyısı”, özellikle “kumsal kıyı” anlamına gelmektedir. Bu, hem İlkçağ kentçiğinin, hem de oradaki, yaklaşık 11 km. uzunluğu olan kumsal kıyının adı idi.

Nitekim Rodoslu Apollonios, Argo gemisi yolcularının, bitip tükenmek bilmeyen Aigialos kıyıları boyunca gittiklerinden söz etmektedir. Bu uzun kumsalın doğu ucu, bugünkü Cide kasabasında biter; buna rağmen, biraz daha ileride kurulan İlkçağ yerleşme birimi Aigialos adını almıştır. Bunun Cide İlçesine bağlı bugünkü Aydos/Sakallı Köyü yerinde olduğu sanılmaktadır.

Cide-İnebolu yolu üzerinde, Cide’nin 17 km. doğusundadır. Aydos Köyü, Aydos Çayının ağzındaki vadide, kıyıdan ve dolayısıyla çayın ağzından içeriye doğru yayılmıştır. Bugün, burada günümüze kadar gelebilen herhangi bir kalıntı bulunmamaktadır.
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Abonou Teikhos, İonopolis (İnebolu) Antik Kenti

G1PXB.jpg


Abonou Teikhos, Strabon döneminde, İS.1 yüzyıl başında küçük bir kasabaydı. Sonradan, Antoninuslar döneminde, 2.yüzyılda, burada ortaya çıkan düzmece peygamber Alexandros, hayli gelişmiş bir kasabada, gelecek bildirimi de yapılan Asklepios tapınağını kurdu; Abonou Teikhos, Alezsandros’un girişimleri ile kent durumuna getirilerek İonopolis adını almıştır.

İmparator Lucius Verus’tan Geta’ya kadar geçen dönemde bu isimle para basmıştır. Kentin, Ionopoleiton yazısını taşıyan paralardan başka, yine Roma döneminden kalma, üzerinde Abonoteikhneiton yazısı bulunan paralar da saptanmıştır.

Kentten günümüze gelebilen İlkçağ kalıntısı, bugün İnebolu Çayının ağzında, batı yakada, kıyıdaki Ömer Kaptan sokağı kavşağında duran sütun altlığıdır. Ortaçağa ait ise, aynı yerde, biraz yamaç yukarıda, halkın kale dediği sur duvarları bulunmaktadır.
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Kastamonu Antik Kenti

OXetT.jpg
Kastamonu kentinin çevresinde, İ.Ö.1300 dolaylarında bir yerleşim olduğu bilinmekle birlikte, kimler tarafından ve hangi tarihte kurulduğuna dair kesin bir bilgi bulunmamaktadır.

Kastamonu ismine ilişkin bilimsel bir etimolojik çalışma yapılmamıştır. Kentin ismine dair birkaç farklı görüş olsa da günümüzde Bizans Döneminde bölgede hüküm süren Komnen Sülalesine atfen bulunan isimlendirme akla yakın gelmektedir. Bu isimlendirme kökeni ise Komnenlerin Kalesi anlamına gelen Kastra-Komnen olmasına karşın aynı sülale dönemi yazılı kayıtlarında Kastamonu, Castamon olarak görülür.

M.S. 11–12 yüzyıl Bizans kaynaklarında Kastamonu kenti ilk olarak Castamon olarak anılmaya başlar. Bu dönemde Bizans İmparatorluk ailelerinden Komnenoiler’e ait tahkimatlı bir yerleşim olarak karşımıza çıkan kent, 1084 yılı ile itibariyle Emir Kara Tigin Bey komutasındaki Türklerin eline geçer. Bu tarih ile Türklerle tanışan Kastamonu, 1211 yılına kadar Bizans ve Türklerin arasında sürekli el değiştirir.

Kastamonu yöresi, MÖ.18.yüzyılda Gas’ların yurdu olmuş, daha sonra Hititler, Firigler, Kimmerler, Lidyalı’lar, Pers’ler, Pontuslular, Romalılar ve Bizanslıların egemenliğine geçmiştir.

Kastamonu ve yöresinde yapılan arkeoloji ve yüzey araştırmaları, Paleolitik Çağdan itibaren yörede bir yerleşim olduğunu göstermiştir. Gölköy’de ele geçen buluntular Orta Paleolitik Çağda bir yerleşim olduğuna işaret etmektedir. Kastamonu’da İlkçağda yerleşim olduğunu anıtsal kaya mezarlarından anlaşılmaktadır. Kaya mezarlarının 3 tanesi, İsmail Bey Camisi bitişiğindeki Şehinşah Kayası denilen kaya bloğunun çeşitli yüzlerine oyulmuştur. Ayrıca kentin diğer ucunda, güneybatısında, Oyulmuş Kaya denilen bir kaya mezarı daha bulunmaktadır. Bunun anıtsal ön yüzü, bir tapınağın ön yüzüne benzetilmişse de sütunları zamanla aşınmıştır. Bu kaya mezarları, MÖ.700 dolaylarına tarihlendirilmiştir. İl sınırları içerisinde Pompeipolis (Taşköprü), Kytoron, Aigialos ve Abonou-ionopolis (İnebolu) antik kentleri bulunmaktadır.

fRAxn.jpg
Hitit kaynaklarında Pala ve Tumana olarak bu yöreden söz edilmiş oluşu Hititlerin bölgeye yerleştiklerini göstermektedir. Kastamonu yöresi, MÖ.XVIII.yüzyılda Gas’ların yurdu olarak isimlendirilmiş ve onları Hititler izlemiştir. Hititlerden sonra Frigyalılar, Kimmerler ve Lydialıların egemen olduğu bölge, M.Ö.IV.yüzyılda Perslerin eline geçmiştir.

M.Ö.IV.yüzyılda Büyük İskender Anadolu’nun büyük bir bölümü ile Kastamonu yöresini’de egemenliği altına almıştır. İskender’in ölümünden sonra yöreyi ele geçiren Pontus Krallığı M.Ö.I.yüzyılda Romalılar tarafından ortadan kaldırılmıştır. Uzun süre Roma İmparatorluğu sınırları içinde kalan Kastamonu, M.S.395 yılında İmparatorluğun bölünmesiyle Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) toprakları içerisinde kalmıştır. Romalıların bu yörede kurduğu Paflagonia isimli eyaletin merkezi olan Pompeipolis Höyüğü bugünkü Taşköprü ilçesinde bulunmaktadır. Bizans hanedanı Komenoslar tarafından yapılan ve Kastamonu şehrinin tarihsel çekirdeğini oluşturan Kastamonu kalesi XII.yüzyıla tarihlendirilmiştir.
 
Düzenleyen yönetici:

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Kinik Antik Kenti

1990 yılında, Kastamonu’nun 35 km kuzey-doğusunda bulunan Devrekani İlçesi, Kınık Mahallesi yakınlarında yapılacak olan baraj inşaatı projesinin ön hazırlıkları sırasında, DSİ dozer operatörü tarafından, bir grup Hitit madeni kabı bulunmuştur. DSİ dozer operatörü, Delibeyoğlu Sırtı’na sondaj makinesinin çıkabilmesi için yol açma çalışması sırasında taş ve toprak yığıntısını düzeltirken, dozerinin kepçesine eserler takılmış ve bunları önce “dozerin takım kutusunda” daha sonra şantiyede “valizin içinde çamaşırları arasında” saklamış ve bazı kişilere danıştıktan sonra Kastamonu Arkeoloji Müzesine teslim etmiştir. Aynı yıl, Prof. Dr. Aykut ÇINAROĞLU, bir görevle Arkeoloji Müzesini ziyareti sırasında, bu eserleri fark etmiş ve yazdığı makalelerle bilim dünyasına duyurmuştur. Kınık, bu eserlerin tanıtımıyla bütün bilim dünyasının dikkatini üzerine toplamıştır.

Hitit İmparatorluğu’nun başkenti olan Çorum İli sınırlarındaki Boğazköy-Hattuşa’da bile bu kadar çok sayıda Hitit madeni kabı günümüze değin ele geçmemiştir. Bu kadar önemli bir yerin hemen araştırılması bilimsel açıdan zorunlu hale gelmiştir. 1994 yılında, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izinleriyle, Prof. Dr. Aykut ÇINAROĞLU’nun bilimsel başkanlığında Kastamonu Müzesi ile birlikte kazılara başlanmıştır. Kazılar, 1994 ten 1997 ye kadar Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara Üniversitesi ve Kastamonu Belediyesi Başkanlığı’nın maddi destekleri ile, 2002 yılından itibaren de Kastamonu Valiliğinin katkılarıyla yürütülmüştür.

0XN7I.jpg

Delibeyoğlu Sırtı


Kültür Katları:
Günümüzden 4500-4000 yıl kadar eskiye inen en eski yerleşim-atölye, ana kaya üzerine kurulmuştur (MÖ.2500-2000 yılları). Bunlar, taş duvarlarla yükseltilmiş bir çok odası olan küçük mekanlardan oluşmaktadır. Yerleşim içinde çok sayıda fırın kalıntıları tespit edilmiştir. Başka bölgelerde benzeri bulunmayan bu fırın tipleri, Kastamonu’nun en eski metal ergitme fırınlarıdır. Burada yaşayan halk, fırınlarda ergittiği hammaddeyi yakın çevresinden belki de Küre bakır yataklarından temin etmekteydi.

Madenciliğin yanı sıra, tarım ve hayvancılıkla da uğraşmış oldukları ele geçen çok sayıda besi hayvan kemiklerinden ve oraklardan anlaşılmaktadır. Ayrıca, dokumacılıkla da uğraşmışlardır. Çok sayıda dokuma tezgah ağırlıkları ve ip eğirmede kullanılan ağırşaklar ele geçmiştir. Bunlar, Kastamonu dokumacılığının ilk örneklerini oluşturur. Kastamonu kazıları göstermiştir ki, yörede dokumacılığın kökeni, günümüzden 4500 yıl kadar eskiye inmektedir.

qR8o5.jpg

Kazı Alanı (Arazi)

Mimaride de büyük bir gelişim göstermiştir. Burada anıtsal bir bina, Valiliğin katkılarıyla ortaya çıkartılmaktadır. Anıtsal bina, çağdaşı zengin Hatti Beylerin sarayları ile karşılaştırılabilecek ölçüdedir. Binanın, 3 metre yükseklikte korunan kale şeklindeki doğu dış duvarı, şimdilik 65 metre uzunluğunda ve 2.5 metre kalınlıktadır. Binanın sadece 6 odası açığa çıkartılmıştır. Ancak, yapının henüz tamamı kazılmamıştır. Yapının tamamı açıldıktan sonra, işlevi anlaşılacak ve bu kadar görkemli bir yapının kimler tarafından kullanıldığı, kültürleri, teknolojik düzeyleri, çağdaş kültürlerle olan ilişkileri burada sürdürülecek sistemli kazılarla mümkün olabilecektir.

pDwSD.jpg

Kaleden Görünüş (Doğu -Batı)


VtNkT.jpg

Kınık’ta ele geçen ve MÖ.II.Bin sonlarına tarihlendirilen (MÖ.1300-1200 yılları arası) Hitit madeni kaplarının buluntu yerinin bilinmesi, Hitit ve Kastamonu tarihi açısından çok büyük bir önem taşımaktadır. Bugüne değin bir çok Hitit madeni kabı illegal yollarla bulunmuş ve yurtdışına kaçırılmıştır. Değerli metalden yapılmış bu madeni eserler, Hitit dini metinlerinde bahsedildiği gibi ya kutsal bir mekana(tapınaklara) ya da sadece kralların gömüldüğü E NA4 (taş ev) lere konulan çok değerli eserler olabilir. İşte, bunların bir benzeri de Kastamonu Kınık’tan çıkartılmıştır. Kınık buluntuları içinde: üçü sağlam olan boğa başlı kutsal içki kapları (rhitonlar), üzerinde hiyeroglif yazıtı olan ve üç figür bantlı çanak, boğa başları ile bezeli kap ayaklığı (tripot), çok sayıda maşrapa vardır. Boğa, Hitit İmparatorluğun baş tanrısı Fırtına Tanrısı Teşup’un hayvanıdır. Dini törenlerde, boğa başlı kaplarla Fırtına tanrısına sunumda bulunulur. Hiyeroglifli çanağın üzerine ise kabartma bantlarla, geyik avı, domuz avı ve aslan boğa mücadelesi sahnesi işlenmiştir. Çanak, Hitit dünyasında tektir. Çanağın üzerindeki hiyeroglif yazıtta “Taprammi” ismi okunmuştur. Taprammi, Boğazköy-Hattuşa yazılı belgelerinde MÖ. 13. yy ortalarında Hitit Kralı IV. Tuthalia zamanında yaşamış önemli bir saray görevlisi olarak geçmektedir. Çanak üzerindeki yazıt, Kastamonu’da tespit edilen en eski yazıttır. Gerek boğa başları ve gerekse av sahneli çanak, Saray görevlisi Taprammi tarafından Fırtına Tanrısı Teşup’a sunulan adak kapları olarak değerlendirilmektedir. Buna göre, kapların buluntu yeri olan Delibeyoğlu Sırtı, ya Fırtına tanrısı Teşup için hazırlanmış kutsal bir alan ya da Fırtına tanrısına ait tapınak için üretimin yapıldığı atölye yeri olmalıdır.

DXW1F.jpg

Hitit yazılı belgelerine göre, Kızılırmak’ın kuzey-batısı için bir çok lokalizasyon denemeleri yapılmaktadır. Kastamonu ve çevresi, Tumanna Ülkesi olarak gösterilmekte, Maşa Ülkesini de Devrekani (Kınık)’ye yerleştirmek istemektedirler. Tumanna Ülkesi, Hitit metinlerinde ilk kez büyük Hitit Kralı I.Şuppiluliuma’nın hükümdarlık yıllarında, Çankırı İline yerleştirilen Pala Ülkesi ile birlikte anılmaktadır. Başlangıçta Hitit Devleti’ne düşman olan bu ülke, daha sonra, devamlı olarak bağlı ve dost kalmıştır. Hitit Devletinin yıkımına kadar da bu bölge Hitit’e bağlı eyalet olarak görülmektedir. Pala ve Tumanna Ülkeleri devamlı olarak Gaşka saldırılarına maruz kalmış ve yağmalanmıştır. Buna rağmen madeni kapların yapıldığı dönem olan MÖ 13. yy ortalarında bile bu bölge Hitit Ülkesine bağlı bir eyalet görünümünde olduğu Kınık kazıları ile kanıtlanmıştır.

MÖ. I.Binde batıdan gelen Deniz Kavimleri Göçü bütün Anadolu’nun siyasi ve sosyal düzenini bozmuştur. Bu göçler, Anadolu’da İmparatorluk kurmuş Hitit Devletinin de çöküşünü hızlandırmış ve Anadolu’nun siyasi düzenini bozduktan sonra, güneye Suriye’ye ve Mısır’a kadar dayanmıştır. Anadolu’da, MÖ.1200-800 yılları arasında siyasi düzenin kurulmadığı ve yazının kullanılmadığı karanlık bir dönem yaşanır. MÖ.800 lerden sonra Orta Anadolu’da Frig Devleti, Doğu’da Urartu Devleti, Güneyde Geç Hitit Beylikleri kurulmuştur. Orta Anadolu’da Frig kültürünün etki alanı kuzeyde Kastamonu-Kınık üzerinden Sinop’a kadar uzanmaktadır.
MÖ. I.Binin ilk yarısında Kınık yerleşimi, Frig kültürü etkisi altındadır. Madencilik, dokumacılık ve çanak-çömlekte ileri düzeyde olduğu ele geçen çok sayıdaki buluntulardan da anlaşılmaktadır. Kınık’taki antik madencilik ve dokumacılık geleneği binlerce yıl hatta günümüze değin devam etmiştir.
 
Top