Ne müthiş bir hikâye
Bin iki yüz yirmi iki yıllarına tekâmül ediyor
Takriben dokuz asır öncesi kalbi bir umut olarak inşa ediliyor
Gayrimüslim iken mübadele gereği sultanın zevcesi oluyor ve sonra devam ediyor
Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat
Alanya Kalesini anlaşma gereği teslim alıyor ve kralın
Kızını da bu anlaşma seyri içinde kabul ederek, zevceliğe alıyor
Oğlu Giyasettin Keyhüsrev’den sonra Müslüman oluyor ve kendini vakfiyelere adıyor
Selçuklu dönemi itibariyle başlayan
Cami, Medrese, Hamam ve diğer müştemilat inşa edilirken
Hamamın farklı bir hikâyesi anlatılır ve hassasiyet içinde ki yeri itibarlıdır
Ve bu bakımdan cami inşaatı durdurulur ve hamamın tez zamanda yapılması sağlanır
Cami yapımında çalışan bir can
Suskun bir şekilde kenarda ve boynu bükük halde beklemektedir
Durumu fark eden ileri gelenler meramını sual ederler ve bu minval üzereyken
Mehbare sultana vaziyet iletilir, mağdur işçi rüyasında ihtilam olur ve ne yapacağını şaşırır
Bu vaziyet içindeyken uzak durdum der
Sultan hemen cami inşaatının durmasını ve hemen yanına
Hamam yapılması karar verir ve böylece hesapta yokken zaruret eda edilir
Hunat hatun Manzumesi olarak dokuz asırdır vakarla ayakta duran bu medrese için
Büyükşehir belediyesi vakıflardan kiralayarak
Restorasyon yaptırdı ve hassasiyetle aslına uygun olarak
Yeniden vaziyet ederek Hunat hatun kültür ve sanat merkezi vasfına getirildi
Hüsn-ü hat, Ebru, Resim, Tezhip, Tespih, Çini, Ney dinleti, Ney ve halı atölyeleri kuruldu
Kur’an meal ve tefsiri,
Arapça, Osmanlıca, Hadis, Fıkıh, Sahaf, okuma odası
Yazar odası ve çok maksatlı konferans salonu olmak üzere hizmete sunuldu
Çok geniş Eyvanıyla ailelerin gece geç saatlere kadar huzur buldukları mekân olmuştur
Bu fakiri, böylesi kıymetli ve kentin merkezinde bulunan değerin yönetilmesi için vazifelendirilmiştir
Mustafa CİLASUN