Kent Ekonomisi

dderya

kOkOşŞ
V.I.P
Kentleşme Politikaları

Dengeli ve dengesiz kentleşme süreçlerine ilişkin açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, kentleşme, ekonomik kalkınma ve toplumsal gelişme arasında yakın ilişkiler bulunmaktadır. Dengeli kalkınma sürecinde kentleşme, sanayileşme ile koşut gerçekleşirken ekonomik kalkınmayı hızlandırıcı bir işlev görmektedir. Ayrıca bu tür bir süreçte kentleşme toplumsal değişme ve gelişmenin bağımsız bir değişkeni haline gelmektedir. Dengesiz kentleşme sürecinde ise, kentleşmenin olumsuz etkilerinin ağır basması söz konusu olabilmektedir. Böylece de bu süreci yaşayan ülkelerde kentleşmeden kaynaklanan ekonomik, toplumsal ve siyasal sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Bu sorunlara çözüm yolu bulunabilmesi ise ülkenin kentleşme sürecini olumlu yönde değiştirmeyi amaçlayan politikaların uygulanması ile olanaklı olabilmektedir.

Kentleşme politikası "köylerden kentlere olan nüfus akınlarının hızını, biçimini, coğrafi dağılışını, ülkenin kalkınmasına yardım edecek biçimde etkileyen eşgüdümlü politikaların tümüdür". Bu kapsamdaki bir kentleşme politikası tüm diğer sektörel politikalarla ilişkili bulunmaktadır. Özellikle de bu politikalardan nüfusa, kırsal kesime ve kentsel toprak kullanımına ilişkin politikalar önem kazanmaktadır. Makro ölçekte kentleşmeye yönelik politikalar beş grupta toplanabilir. Bunlar;

a. Serbest piyasa düşüncesine dayalı politika;

b. Kırsal nüfusu kırda tutmaya yönelik politika;

c. Yaygınlaştırma politikası;

d. Metropol yaratma politikası: yoğun kentleşme;

e. Orta yol politikası: merkeziyetçi yaygınlaştırma politikalarıdır.

Serbest Piyasa Düşüncesine Dayalı Politika

Bazı ülkeler, kentleşmenin hızını ve biçimini arz ve talep yasalarının etkilerine açık tutmak eğilimindedirler. Nitekim böyle bir uygulamada temel görüş olarak kentleşmenin hızını ve biçimini etkilemenin güç ve maliyetli olduğu savunulmakta ve kentleşme sürecine müdahale edilmemesi öne sürülmektedir. (Çevre ve Kentleşme)

Günümüzde, birçok toplumsal ve ekonomik politikalar alanında olduğu gibi, kentleşme konusunda da "bırakınız yapsınlar" felsefesi artık geçerli değildir. Nitekim kamu otoriteleri kentleşme sürecine çeşitli araçlarla müdahale ederek, sürecin ekonomik yararlarını arttırma ve toplumsal sakıncalarını giderme yollarım aramaktadırlar.
 

dderya

kOkOşŞ
V.I.P
7AXJJxl.gif


Şekil'de toprak arzının inelastik olması durumunda mutlak rantın ortaya çıkışı gösterilmiştir(7). 0Qı sabit toprak arzı miktarıdır. Toprak arzı inelastik olduğundan toprak arz eğrisi AA doğrusu biçiminde olacaktır. Nüfus düzeyinin düşük olduğu, dolayısıyla toprağa talebin düşük düzeylerde kaldığı dönemdeki talep eğrisini T1T1 göstermektedir. Bu durumda toprak arzı, toprak talebinden büyük olacağından toprak rantı sözkonusu olmayacaktır. Ancak nüfus artışı ile birlikte toprağa olan talebin artışı (T2T2 talep eğrisi) toprak için rant ödemesini (0R2) zorunlu kılacaktır. Talebin daha da artması (T3T3 talep eğrisi) rantın daha da artışına (0R3 düzeyine) yol açacaktır

Tüketicilerin gereksinmesi ve satın alma güçlerinden kaynaklanan rant ise tekel rantıdır. Tekel rantı, artan talep karşısında, ürünün yeniden üretimi için gerekli koşulların yerine getirilmesinde karşılaşılan sınırlılıklar nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Örneğin kent alanlarında, kent toprağı belirli bir konuma sahip bulunmaktadır. Kent topraklarının miktarı arttırılsa bile belirli konumdaki toprakların miktarı artırılamamaktadır. Bu konumdaki topraklar sahibine ortalama üzerinde bir kazanç sağlamaktadır ki buna tekel rantı adı verilmektedir.
 

dderya

kOkOşŞ
V.I.P
Rantın Kavramsal Gelişimi ve Kent Rantı

Rantın kavramsal temelini kıtlık olgusu oluşturmaktadır. Nitekim kıtlık olgusu, toprak gibi diğer üretim faktörlerinde de görülebilmektedir. Bu bağlamda da rant kavramsal olarak diğer üretim faktörleri içinde söz konusu olabilmektedir(8).

Marshall'ın rant benzeri (quasi rent) kavramı, Ricardo'nun farklılık rant kuramının toprak dışındaki üretim faktörlerine uygulanması ile ilgilidir. Buna göre rant benzeri, kısa dönemde üretim faktörleri arzlarının inelastik olması nedeniyle ortaya çıkan fazla kazançtır. Bilindiği gibi çok kısa dönemde firmaların arzı inelastiktir. Kısa dönemde ise arz, belirli bir elastikiyet kazanmakla birlikte, genellikle inelastik kabul edilebilir. Bu durumda kısa dönemde herhangi bir mala olan talebin artması, inelastik arz koşulları nedeniyle, malın fiyatının önemli ölçüde artmasına yol açacaktır. Böylece bu malı üreten firmalar kendi çabalan dışında fazladan bir gelir elde edeceklerdir. Ancak bu fazladan gelir uzun dönemde ortadan kalkacaktır. Çünkü uzun dönemde piyasaya yeni firmalar girecek ve fiyatlar ortalama maliyete eşitlenecektir. Toprak rantı ile benzerlik gösteren bu rant çeşidi uzun dönemde ortadan kalkması nedeniyle devamlılık göstermemektedir. Böylece de devamlılık gösteren toprak rantından ayrılmaktadır. Bu nedenle de Marshall bu rant çeşidine rant benzeri adım vermiştir

Rantın kavramsal unsurlarından birisi de farklılıktır. Farklılık bir çok alanda ortaya çıkabilmekte ve fazladan kazanç elde edimine yol açabilmektedir. Böylece farklılık temeline dayalı bir çok rant kavramı geliştirilebilmektedir. Yeteneklerdeki farklılık nedeniyle elde edilen kazanç yetenek rantı; kalitedeki farklılığın sağladığı kazanç farkı kalite rantı kavramlarıyla açıklanabilmektedir. Tüketicinin ödemeye razı olduğu fiyat ile piyasa fiyatı arasındaki fark tüketici rantı; üreticinin satmaya razı olduğu fiyat ile piyasa fiyatı arasındaki farkta, üretici rantı kavramlarıyla açıklanmaktadır.

Kent rantı kavramına ise, tarım topraklarına uygulanan bazı rant ilkelerinin kent topraklarına uygulanması ile ulaşılmaktadır. Kentlerde bazı toprak parçaları, merkezi bölgede bulunmak, yüksek gelirli kesimin yerleşim yeri olmak gibi belirli konumlarda bulunmaktadır. Bu kent toprakları konumları gereği diğerlerinden çok daha fazla değere sahip olabilmektedir. Kentlerdeki büyümeyle birlikte bu topraklara sahip olanlar bir tekel gücü elde etmektedir. Böylece kentlerde bir tekelci kent rantı ortaya çıkmaktadır. Ayrıca kentlerde, artan talep karşısında çeşitli nedenlerle kent toprağının arttırılamaması nedeniyle mutlak kent rantı olarak tanımlanabilecek bir rant ortaya çıkmaktadır.
 

dderya

kOkOşŞ
V.I.P
Kent Topraklarının Özellikleri ve İşlevleri

Bilindiği gibi ekonomik açıdan toprak, ana üretim faktörlerinden birisidir(9). Üretim faktörü olarak toprak "insanın üretim esnasında doğada hazır bulduğu yada doğanın üretim için kendisine kazandırdığı tüm yararlı öğeleri" içermektedir. Bu öğeler mal ve hizmet üretiminde kullanılan her çeşit toprak (tarımsal topraklar, konut, işyeri, sanayi yerleşim alanları v.b. kullanımlar) ile yeraltı (madenler, petrol yatakları, yeraltı sulan v.b.) yerüstü (ormanlar, akarsular, denizler, göller v.b.) kaynaklandır.

Bir üretim faktörü olarak toprağın en önemli özellikleri, miktarının sınırlı olması; başka bir yere taşınmasının ve çoğaltılmasının olanaksız olmasıdır. Bu özellikleri bağlamında da toprak makro ölçekte, kıt bir kaynak niteliği taşımaktadır. Ancak belirli kullanımlar için toprak arzı, bedeli ödenmek koşulu ile esnek bir nitelik kazanmaktadır.

Kent topraklan, genel anlamda toprak olmanın ötesinde belirli özelliklere sahip bulunmaktadır. Bu özellikler, kent topraklarının sahiplerine veya kullanıcılarına yönelik bazı işlevleri yerine getirmesine olanak sağlamaktadır.
 

dderya

kOkOşŞ
V.I.P
Kentleşme Nedenleri

Kentleşme sürecine ilişkin açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, kentleşmeye yol açan nedenler, kırsal kesimde ortaya çıkan fazla nüfusu buralardan iten etkenlerin yanısıra bu fazla nüfusu kentlere çeken etkenler olmaktadır. Diğer bir anlatım ile kentleşme olgusu itici ve çekici etkenler kapsamında gerçekleşmektedir. Ayrıca bu iki etken grubunun etkinliğini arttırıcı rol oynayan iletici etkenlerde bulunmaktadır.

İtici etmenler, kırsal nüfusu yerleşim yerinden iten ve tarım kesiminin içinde bulunduğu olumsuz koşullardan kaynaklanan etmenlerdir. İtici etmenler kapsamında, nüfusu kırdan iten nedenler şöyle sıralanabilir.

-Nüfus baskısı;

-Toprak yetersizliği ve dağılımın kötülüğü;

-Gizli işsizlik;

-Eksik istihdam;

-Düşük verimlilik;

-Tarımda makinalaşma;

-Mevsim dışı ekonomik etkinlik yetersizliği;

-Doğal afetler;

-Eğitim ile artan hareketlilik;

-Tarımsal politikalar;

-Tarım arazisinin özellikleri, iklim koşulları ve erozyon.

Çekici etmenler kapsamında kırsal nüfus fazlasını kente yönelten tüm nedenler yer almaktadır. Bu nedenlerden başlıcaları şunlardır:

-Köy ile kent arasındaki gelir farklılığı; -Daha iyi ve ileri eğitim olanağı; -Kentin cazibesi; -İş bulabilme ümidi; -Daha ileri hayat standardı; -Çağdaş sağlık hizmetleri; -Ulaşım olanakları.

İletici etmenler ise, itici ve çekici etmenlerin etkinliğini arttırıcı bir işlev görmektedirler. Bu etmenler işlevlerini yerine getirirken diğer iki etmenin işleyişine bağlı kalmaktadır. Bu etmenler içinde kır ve kent arasındaki iletişime olanak sağlayan ulaşım ve haberleşmedeki gelişmeler sayılabilir.

Yukarıda kentleşme nedenleri itme-çekme gibi dar bir bakış açısı ile ele alınmıştır. Kentleşme süreci farklı bir bakış açısıyla elealındığında bu sürecin ekonomik, teknolojik, siyasal ve sosyo-psikolojik etmenler altında oluştuğu görülmektedir(17). Kuşkusuz bu dört etmen kümesi, kentleşme sürecinde birbirleriyle etkileşim ve bir bütünlük içinde rol oynamaktadır. (Kentleşme Sorunları)
 

dderya

kOkOşŞ
V.I.P
Kentleşmenin Ekonomik Nedenleri
Ekonomik nedenler, itici etmenler (olumsuz göç nedenleri) ve çekici etmenler (olumlu göç nedenleri) olarak ikiye ayrılabilir.

İtici Etmenler, (olumsuz göç nedenleri) köylü nüfusu yerleşim yerinden iten, tarım kesiminin içinde bulunduğu koşullardan kaynaklanan nedenlerdir. Kırsal kesimden kentlere bir nüfus hareketinin başlaması tarımda ürün fazlasının elde edilmesine bağlıdır. Bu ise, tarımda daha çok sermaye, daha üstün teknoloji ve girişim gücü ile üretimde bulunulmasını gerektirir. Nitekim tarımda makina kullanımı, girdi oranındaki artış tarımda gereksinim duyulan insan gücü miktarını azaltmaktadır. Diğer yandan azgelişmiş ülkelerde, tanmda makinalaşmaya rağmen, tarımın verimliliği ve kişi başına gelir, köylüyü köyde tutma düzeyinden düşüktür. Gelir yetersizliğinin yanısıra, mülkiyetin dengesiz dağılımı, toprakların parçalanması, erozyon itici etmenleri güçlendiren nedenlerdir.

Çekici Etmenler; kırsal kesimde yeterli gelir elde edemeyen ve gelecek için güvence bulamayan nüfusu kentlere çeken nedenlerdir. Sanayileşmekte olan toplumlarda, kentler kırsal yerlere oranla daha fazla iş imkanı ve gelir sağlamaktadır. Bu ise kent hizmetlerine olan istemi arttırır.

Kentleri çekici kılan ekonomik üstünlükler şu beş nokta da toplanabilir

a) Uzmanlaşma (İçsel Biriktirimler): Üretim maliyetinde düşme ve gelirde artışa yol açar.

b) Dışsal Biriktirimler (tasarruflar): Tamamlayıcılık ilişkisi içinde olan işletmelerin birbirlerinden sağladıkları yararlardır. Bu yararlar kentin büyüklüğü ile doğru orantılıdır.

c) Kentleşme Biriktirimleri: Farklı ekonomik etkinlikleri gerçekleştiren birimlerin belirli bir mekanda bir arada olma nedeniyle sağladıkları yararlardır. Bu yararlar arasında alt yapının gelişmesi, çeşitli yardımcı hizmetler, araştırma ve eğitim kolaylıkları sayılabilir.

d) Üretim faktörlerini kolayca bulabilme olanağı: Kentler çok sayıda nitelikli insangücünün bulunabildiği yerlerdir. Kişi başına gelir, kırsal kesime oranla yüksektir. Bankacılık hizmetleri ve girişim gücü yönünden de kentler belirli üstünlükler sunmaktadır.

e) Sosyal olanaklar: Kentte yaşayanlar, kırsal kesimde bulmaları güç olan mal ve hizmetlerden daha kolayca yararlanma olanağına sahiptir.
 

dderya

kOkOşŞ
V.I.P
Teknolojik Nedenler
Kentleşmeyi sağlayan ekonomik nedenlerle birlikte kentleşmenin hızlanmasında rol oynayan temel nedenlerden bazıları teknolojiktir. Artan ürünün kolay ve ucuz taşınmasını sağlayan teknolojik gelişmeler, kentleşmenin hızlanmasında önemli bir role sahiptir.

XVII. yy da buhar gücüyle çalışan makinaların bulunması ve sanayide kullanılması, çeşitli üretim etkinliklerinin, yönetim ve dağıtım etkinliklerinin belirli bir alanda toplanmasına yol açmıştır. Elektrik enerjisi ise, sanayinin ve nüfusun belirli mekanlarda toplanmasını sağlamanın yanısıra, nüfusun kent merkezinden çevreye yayılmasında etkili olmuştur. Ana kentleşme ve banliyöleşme (yöre kentleşme) otomobil çağının ürünüdürler.
 

dderya

kOkOşŞ
V.I.P
Siyasal Nedenler

Bir çok ülkede yönetim yapısının özellikleri, çeşitli düzeylerde verilen siyasal kararlar, hukuki yapı ve uluslararası ilişkiler kentleşme üzerinde etkili olan faktörlerdir. Örneğin İngiltere'de 1946 yılında çıkarılan Yeni Kentler yasası bu ülkedeki kentleşme üzerinde etkili olmuştur.

Seyahat ve ticarete ilişkin yasalar kentleşme üzerinde etkili olabilir. Ayrıca toprak mülkiyetine ilişkin hukuk kuralları ve buna ilişkin politika uygulamaları kuşkusuz kentleşme hareketini etkileyici unsurlardır. (Çevre Kentleşme)
 

dderya

kOkOşŞ
V.I.P
Sosyo-Psikolojik Nedenler

Kentleşmenin sosyo-psikolojik nedenleri, kır ve kent arasında var olan yaşam düzeyi ve biçimi farklılıkları sonucu, kentleri çekici kılan nedenlerdir. Kentlerin sahip bulunduğu toplumsal, kültürel olanaklar ve hizmetler kırsal kesim için çekicidir. Kentlerin sağladığı eğitim, sağlık v.b. olanaklar yanında geniş bir kümeye mensup olma duygusu, kentli olmanın gururu v.b. etmenler bunlardan bazılarıdır.
 

dderya

kOkOşŞ
V.I.P
Kavramsal Olarak Kent ve Temel Özellikleri

Genel bir tanımlamayla kent; farklı sosyal sınıflardan oluşan bir toplumun, yapay çevreyi doğal çevreye egemen kıldığı bir ortamda ve kentsel yaşam kurallarına uygun olarak yaşamlarını sürdürdükleri bir yerleşme yeridir. Bu yerleşme yerleri tarihin değişik dönemlerinde farklı sosyo-ekonomik işlevleri üstlendiğinden, kent kavramı da bu işlevsel değişime uygun olarak her dönemde farklı bir içeriğe sahip olabilen dinamik bir nitelik taşımaktadır. Bu dinamiklik yüzyılımızın en önemli olgularından biri olan kentin tanımında tam bir kavram birliğine ulaşılmasında bazı güçlükler ortaya çıkmaktadır). Özellikle de bu güçlükler, belirli bir ülke için somut ölçütlere dayanılarak yapılan bir kent tanımının bir başka ülke için büyük aykırılıklar göstermesine yol açmaktadır. Bu olgu her dönem ve her ülke için geçerli, aynı zamanda kent araştırmalarında kullanılabilecek ortak bir kent tanımına ulaşılmasını zor hale getirmektedir. Bu nedenle günümüz kentini kavramsal bir tanıma oturtabilmek için öncelikle kent tanımına ilişkin tarihsel gelişmenin ele alınması gerekmektedir.
 

dderya

kOkOşŞ
V.I.P
Tarihsel Gelişim İçinde Kent Kavramı
Tarihsel gelişim içinde kentin kavramsal içeriğindeki değişmeler incelendiğinde, ilk dönemlerde uygarlık kavramının bu içeriğin belirlenmesinde etken olduğu gözlenmektedir(8). Nitekim kent ile aynı anlamda kullanılan "medine" kelimesi, kentlerdeki ve kent dışı alanlardaki yaşam biçimleriyle, ekonomik ve toplumsal yapı farklılıklarını ortaya koymak üzere kullanılmıştır. "Karye" ise Medine'ninkarşıtı olarak göçebe ve kırsal yaşamı tanımlamaktadır. Bu bağlamda kent yaşamı organize edilmiş bir sosyal hayatı (uygarlığı) içermektedir. Böylece de kent uygar insanların yaşadığı bir yerleşme birimi olmaktadır.

Kentin kavramsal değişimi batı toplumlarında çok eskiye uzanmaktadır. Bu toplumlardaki hızlı sosyo-ekonomik değişim kent kavramında da değişimlere yol açmıştır. Önceleri kent ve medine kelimeleri ile yakın anlamlarda kullanılan çite, polis kelimelerinin yerini bugün city, urban, bourg, ville gibi kelimeler almıştır. Kentlerin kavramlaştırılmasındaki bu değişimler kuşkusuz kentin kavramsal içeriğinin değişiminden kaynaklanmaktadır.

Kente ilişkin değişik tanımlar incelendiğinde bunlardan bazılarının kentin biçimbilimsel (morfolojik) özelliklerini, bazılarının kentin işlevsel özelliklerini bazılarının ise kentin hem biçimbilimsel hem de işlevsel özelliklerini ele aldığı görülmektedir(9) Biçimbilimsel tanımlamalarda kentin büyüklüğü, sur ve kaleler ile çevrili bir yer olması ve demografik özellikleri ön plana çıkarılmıştır. İşlevsel özelliklere göre yapılan tanımlarda ise, kentin zanaat, ticaret ve sanayi, hukuk, değişim ve tüketim gibi işlevsel özellikleri ele alınmıştır. Kentlerin hem biçimbilimsel hem de işlevsel özelliklerini ele alan karma nitelikli tanımlamaların da yapıldığı görülmektedir.

Gelişen toplumlarda kır-kent arasındaki yaşam biçimi, sosyoekonomik yapı ve yasal düzenlemeler açısından farklılıklar azaldığından kenti kavramsal bir tanıma oturtma çabalarından ziyade, kentsel yaşamdaki işlevsel değişmeler ve bu değişimden kaynaklanan sorunlar ele alınmaktadır. Böylece de kentin tanımı büyük ölçüde işlevsel bir içerik kazanmaktadır. Bu gelişmeye paralel olarakFriedman kenti "yenilikçi merkezler" olarak ele almaktadır. Ayrıca insanlar için "kentte yaşadığını hissetmek" gibi bir kriterin kent tanımı için yeterli olabileceği ileri sürülmektedir.
 
Top