SAMİMİYETSİZLİK, SAHTE HAYAT, REZALETLERE GEBE OLAN
VE AHLAK DÜŞKÜNLÜKLERİNİN PİRİ SAYILAN "YALAN";
YAKIŞIKLI ERKEK YA DA ZARİF KADIN ELDE ETTİRECEĞİ UMUDUYLA,
KAİNATIN EN DOĞAL ŞEYİYMİŞ GİBİ ATTIRDIĞINDA KENDİNİ ORTAYA,
VE ASLINDA ACİZ'İN BİLİNÇALTINDA YERLEŞİK,
VE TABİATIN KENDİSİNDEN ESİRGEDİĞİ
NOKSANLIK DENEN NEYİ VARSA
HEPSİNİN İNTİKAMINI ALMAYA YÖNLENDİRDİĞİ AN;
YALANA MARUZ KALAN TARAF
ARTIK KENDİNİ SULARA KAPTIRIP GİDEN
GICIRTILI VE KÖHNE BİR GEMİ GİBİ HİSSEDER DÜNYA ÜZERİNDE.
GÖZLERİNDEN YAŞ BİLE AKMAZ,
LAKİN,
KALBİNİN BİR YAŞAM BOYU AĞLADIĞINI
ÇOK NET DUYABİLİRSİN...
***
Takvimler 2009'u gösterdiğinde,
sayfasındaki hayran, yani okuyucu sayısı milyonu aşmıştı.
Erkek okurların sayısı da, genelde "kadın - kız tavlama amaçlı" kullanılmasına rağmen facebook'un, hiç de azımsanamazdı.
Kelimelerin Sihirbazı'nın yazılarını büyük iştahlarla bekliyorlar, okuyorlardı.
Okudukları meydandaydı çünki eleştiri - yorum yapıyorlardı.
O, binlerce - onbinlerce - yüzbinlerce erkeğin gayesi de yaşanan bir olayla KS tarafından anlaşıldı ama, daha başkalarına da zaman içinde rastgelmişse de, haberi olmadan cereyan eden benzeri durumlar kimbilir kaç kez tekrarlanmıştı…
"- Cemmmm!" diyordu, MSN'in öbür ucundaki ay parçası görünümlü kadın.
"- Şşşttt, CEMMM! seni yakaladım!".
Kelimelerin Sihirbazı ise anlam veremediği bu hitap şekline, sadece "?" yazarak cevap verdi.
"- Üff aşkım yaa, uzatma işte yaa.
Sen söylemesen de sayfanı buldum işte yaaa.
Ayrıca harikasın biliyo musun?
Diğer yazılarını da okudukça sana birkez daha aşık oldum.
Mucckkk".
"- ???".
"- Aşkım kızıyorum ama.
Ne bu böyle soru işareti soru işareti yaaa!".
"- İsmim Cem değil bu bir. MSN'deki ve facebooktaki resimlerine bakıyorum da;
seni hayatım boyunca hiç görmedim, bu da iki.!".
Israrındaki direnci biraz olsun kırılan kadın sordu : "- Peki siz kimsiniz???"
"- Hayran sayfamın başlığında yazıldığı gibi, Kelimelerin Sihirbazı benim adım!"…
Bir müddet sessizlik olduktan sonra,
herbir harfinden gözyaşları döküldüğü hemen anlaşılan,
şu cümle düştü MSN'in konuşma balonuna :
"- Sihirbaz! Allah Seni Kahretsin!
Aptallığım için beni de!
Üstüne üstlük canımı da alsınnn ((".
"- Gerçekten sen şu Cem denen orospu çocuğu değilmişsin!
Telefon ettim ve acı gerçeği az önce öğrendim (("…
Annesini ve babasını küçük yaşta kaybedince, amcası ve yengesince üstüne titreyerek büyütülmüş, doktora seviyesine dek okumuş, iradeli ve istediklerinden emin, çokça kültürlü, genç ve güzel bir kızdı İrem.
Modern çağın gerektirdiği şekilde büyümüşse de, inançları konusunda da yeterince eğitilmiş ve dininin emirlerini de hiç yabana atmayan bir yapıdaydı.
Fakat hem karakter hem de öğreti bazında ne kadar güçlü olursa olsun, öğrendiği gerçeğin yıkıcılığından ve içinde kaynaşarak çıldırtıcı boyutlara ulaşan duygular yüzünden kafasındaki her dengeyi kaybetmekten çok korkuyor, kuş gibi çırpınıyordu. Bu çırpınışları da Cem isimli adama bedduaları eşliğinde bir durulup bir hareketleniyordu.
Facebook'ta bulmuştu onu Cem, ve ilkbaşlarda peşinden koşturup da sıradan "İlan-ı Aşk" kelamları ile gönlünü çalmaya giriştiğini düşünse de İrem;
hiç ummadığı derecede özgün şiir - nesir karışımı yazılarla birlikte harmanlanmış "klasik müziğin en çarpıcı örneklerinden seçilerek hazırlanmış" videoları gördükçe, daha doğrusu, "o yazıların içerisinden fırlayan ve karşı konulmaz tatlılıktaki bir çift kadife gözü" satır aralarında farkettikçe;
yazıların sahibi sandığı o "güneş kadar aydınlık bir manevi güzellik taşıyan, ve candanlığı sonsuzluğa uzanan muhabbetlere gebeymiş gibi görünen" çocuğa kayıtsız kalamamış, onu mahzun etmeyi her ne şartta olursa olsun kendine yakıştıramamış, kalan hayatının sonuna kadar "maddi ve manevi olarak fedakarlık - taviz - hoşgörü küpü haline dönüşerek" evlenmeyi bile kabul etmişti onunla.
Nasıl evlenilmezdi ki onca güzelliği kaleminin ucunda taşıyabilen bir adamla?
Hatta, ısrarlarına dayanamayıp, evlilik adına fol yok yumurta yok iken yatağa dahi girebilir, en önemli varlığı saydığı bekaretini bile ona feda edebilirdi rahatlıkla...
"- İyi de, bütün bu yaşananlarda benim payım ne ki, Tanrı'nın lanetini üzerime okuyorsun İrem?" deyince Kelimelerin Sihirbazı;
sözümona o "Heybetli" beynine aşık olduğu için verdiği kızlığını geri alamayacağını bilinciyle, ve o beynin ürettiklerinin asıl sahibinin Cem değil de KS'nin çıkmış olmasıyla hüngür hüngür ağlarken, biryandan da yaşlı gözlerinin içinden "kendini bekleyen karanlık geleceğin senaryosunun kızlık zarı kanıyla yazılmış sayfalarını" okuyabiliyordu.
"- İnan bana Sihirbaz" dedi, içini derince bir çekerek;
"- Kendimi, bayram hediyesi erkenden eline verilmiş koyun gibi hissediyorum. Hediye, "gerçeği öğrenmiş oluşum", ama, bayram sabahı da kurban edileceğim. İşte bu haldeyim. Çok ama çok dertliyim. Bir kurbanlık bayramın gelişine sevinir mi sence ?"...
İnsanoğlu, tam olarak ne yapacağını ve nerde kullanacağını bilmese bile, sahip olma - birikim ve donanımı olmasa bile, başarılı ve güçlü olma - yapabildiği şeyleri sergileyerek de pohpohlanma güdüleri kalplerine enjekte edilmiş halde şutlanırlar Tanrı tarafından dünyaya.
Erkekler de; bu üç güdülenimin tamamını "kadınlar" üzerinde kullanır.
İş hayatındaki başarılar - lüks ve konforlu yaşam - yakışıklılık ya da benzeri her ne varsa peşine düştüğü bir erkeğin, git bak, ta ucunda "güzel kadına ulaşabilmenin ezikçe içgüdüsü" vardır.
Tıpkı KS'den aşırdığı yazılarla da olsa bunu yapan Cem gibi.
Biran için kadınları kaldıralım bakalım yeryüzünden, hangi erkek para - güç - kariyer - okul vs. için kılını kıpırdatacak?
Sakal traşı bile olmazlar, yeyip içip geniş geniş uyurlar…
"- Dinle İrem'cik. Boş çuvalın ayakta duramayacağını bilmeyen bu tip erkekler, kapalı ve kendi kabuğuna çekilmiş bir vaziyette ömür tüketirken;
aslında "libido'nun" dürtmesiyle harekete geçip yakasına da aşk sandıkları takıştırmayı yaparken, beğendiği kadına musallat olup, mektupla - kıskançlıklarla - hayali rakiplerle - silahla - tehditle - intihara meyille - cinnet seviyesinde sırnaşmayla elde edemediği an O'nu;
karganın bülbülü taklit etmeye çalışırken kendi ötüşünü unuttuğu misal, tutup başkalarındaki güzellikleri çalıp da "sözde sevdiğine" sunduğunda emeline ulaşacağını sanarak, temelsiz bir birlikteliğe kanat çırparlar.
Malum, rağbet her devirde güzel ile zenginedir.
Cem de benim zengin yazılarımı copy+paste yapıp (çalıp), sen "güzeline" sundu, ve sanırım facebookta yapan çok bunu.
İnan yaşadıklarını duyunca, keşke şu yazıları yazmasaydım bile dedim, ve böyle olmasını hiç istemezdim, fakat emin ol ki gücüm bu tip şerefsizleri engellemeye yetmez, ve ben de şu dangalaklıklar furyasının büsbütün dışında kalamam çünki yazmayı seviyorum ve bırakamam.
Hikayelerimde sürekli olarak "davranış bilimlerinin sıradışı olanlarına" değinip, tenkit veya takdir edip hükümler verirken oldukça keskin biçimde, senin şu yaşadıkların gibisini dimağıma yeni depoluyor, şaşırıyorum. "Senin için ne yapabilirim irem?" diye de sana sormak istiyorum "...
"- Ben onu beyni, beyninin güzelliği, güzel fikirleri için sevmiştim, ama şu an "o sevda" gözyaşı olarak akıp gidiyor gözlerimden. Çünki aslında "senin yazılarını çalan ve bana yollayan" o kalleş hırsızı değil, seni sevmişim. Fakat bizim adetlerimizde kadın ömrünce tek bir erkeğe sunar kendini, ve bu yüzden de sana ellerimi uzatıp da "Tut n'olur" diyemem. İçim kan revan halde tükenip gitsem de bunu diyemem, ikinci bir erkeğe kendimi veremem. Adını koyamayacağım birsürü karmaşa beni beklese de bundan sonraki hayatımda, yaşama karşı duyacağım isteksizlik içimin heryerine yayılsa ve damarlarımın her zerresine işlese de, şu yaşadığım "kandırılma ve aşağılanmayı" gururuma hiçbir zaman yediremesem de, ki, eminim bir kadının daha aşağılanmış bir durumu olamaz;
sokak köpeği gibi yalnız birşekilde ordan oraya savrulsam ve hiçbiyere sığınamasam da, kendimden her saniye utanç duysam ve hatta iğrensem de;
mecburum geri kalan ömrümü bir rahibe gibi yaşamaya.
Tek bildiğim, hiçbir zaman elle tutulur eylemlere dönüşemese de hiç eksilmeyecek senin "beynine ve yazılarına" olan bu bendeki sevda.
Yarından tezi yok Kanada'ya, ablamın yanına gidecek, büyük ihtimalle de inzivaya çekileceğim.
Fakat senin "başkalığını" ve beyninin göklerden inmişliğini asla unutmayacağım.
Ne tuhaf.
O yazdıklarınla hiçbirşey istemedin benden ama, herşeyini bana, sen farkında olmasan da, veriverdin.
Keşke gerçek yaşamda da sen doldursaydın içimi ve hiç görmeseydim o Allah'ın belası Cem'i ("...
Sonra offline oldu İrem.
KS bir seslense DoH anında gelir ve İrem'in yerini sanki orada yaşıyormuşcasına tespit edebilir, onun peşinden gidebilirdi.
Ama yapmadı.
Çünki, İrem'in bu tercihinin "en doğru tercih" oldup olmadığını yeryüzündeki hiçkimse bilemezdi.
İlişmedi, müdahale etmedi...
***alinti Kelimelerin Sihirbazi
VE AHLAK DÜŞKÜNLÜKLERİNİN PİRİ SAYILAN "YALAN";
YAKIŞIKLI ERKEK YA DA ZARİF KADIN ELDE ETTİRECEĞİ UMUDUYLA,
KAİNATIN EN DOĞAL ŞEYİYMİŞ GİBİ ATTIRDIĞINDA KENDİNİ ORTAYA,
VE ASLINDA ACİZ'İN BİLİNÇALTINDA YERLEŞİK,
VE TABİATIN KENDİSİNDEN ESİRGEDİĞİ
NOKSANLIK DENEN NEYİ VARSA
HEPSİNİN İNTİKAMINI ALMAYA YÖNLENDİRDİĞİ AN;
YALANA MARUZ KALAN TARAF
ARTIK KENDİNİ SULARA KAPTIRIP GİDEN
GICIRTILI VE KÖHNE BİR GEMİ GİBİ HİSSEDER DÜNYA ÜZERİNDE.
GÖZLERİNDEN YAŞ BİLE AKMAZ,
LAKİN,
KALBİNİN BİR YAŞAM BOYU AĞLADIĞINI
ÇOK NET DUYABİLİRSİN...
***
Takvimler 2009'u gösterdiğinde,
sayfasındaki hayran, yani okuyucu sayısı milyonu aşmıştı.
Erkek okurların sayısı da, genelde "kadın - kız tavlama amaçlı" kullanılmasına rağmen facebook'un, hiç de azımsanamazdı.
Kelimelerin Sihirbazı'nın yazılarını büyük iştahlarla bekliyorlar, okuyorlardı.
Okudukları meydandaydı çünki eleştiri - yorum yapıyorlardı.
O, binlerce - onbinlerce - yüzbinlerce erkeğin gayesi de yaşanan bir olayla KS tarafından anlaşıldı ama, daha başkalarına da zaman içinde rastgelmişse de, haberi olmadan cereyan eden benzeri durumlar kimbilir kaç kez tekrarlanmıştı…
"- Cemmmm!" diyordu, MSN'in öbür ucundaki ay parçası görünümlü kadın.
"- Şşşttt, CEMMM! seni yakaladım!".
Kelimelerin Sihirbazı ise anlam veremediği bu hitap şekline, sadece "?" yazarak cevap verdi.
"- Üff aşkım yaa, uzatma işte yaa.
Sen söylemesen de sayfanı buldum işte yaaa.
Ayrıca harikasın biliyo musun?
Diğer yazılarını da okudukça sana birkez daha aşık oldum.
Mucckkk".
"- ???".
"- Aşkım kızıyorum ama.
Ne bu böyle soru işareti soru işareti yaaa!".
"- İsmim Cem değil bu bir. MSN'deki ve facebooktaki resimlerine bakıyorum da;
seni hayatım boyunca hiç görmedim, bu da iki.!".
Israrındaki direnci biraz olsun kırılan kadın sordu : "- Peki siz kimsiniz???"
"- Hayran sayfamın başlığında yazıldığı gibi, Kelimelerin Sihirbazı benim adım!"…
Bir müddet sessizlik olduktan sonra,
herbir harfinden gözyaşları döküldüğü hemen anlaşılan,
şu cümle düştü MSN'in konuşma balonuna :
"- Sihirbaz! Allah Seni Kahretsin!
Aptallığım için beni de!
Üstüne üstlük canımı da alsınnn ((".
"- Gerçekten sen şu Cem denen orospu çocuğu değilmişsin!
Telefon ettim ve acı gerçeği az önce öğrendim (("…
Annesini ve babasını küçük yaşta kaybedince, amcası ve yengesince üstüne titreyerek büyütülmüş, doktora seviyesine dek okumuş, iradeli ve istediklerinden emin, çokça kültürlü, genç ve güzel bir kızdı İrem.
Modern çağın gerektirdiği şekilde büyümüşse de, inançları konusunda da yeterince eğitilmiş ve dininin emirlerini de hiç yabana atmayan bir yapıdaydı.
Fakat hem karakter hem de öğreti bazında ne kadar güçlü olursa olsun, öğrendiği gerçeğin yıkıcılığından ve içinde kaynaşarak çıldırtıcı boyutlara ulaşan duygular yüzünden kafasındaki her dengeyi kaybetmekten çok korkuyor, kuş gibi çırpınıyordu. Bu çırpınışları da Cem isimli adama bedduaları eşliğinde bir durulup bir hareketleniyordu.
Facebook'ta bulmuştu onu Cem, ve ilkbaşlarda peşinden koşturup da sıradan "İlan-ı Aşk" kelamları ile gönlünü çalmaya giriştiğini düşünse de İrem;
hiç ummadığı derecede özgün şiir - nesir karışımı yazılarla birlikte harmanlanmış "klasik müziğin en çarpıcı örneklerinden seçilerek hazırlanmış" videoları gördükçe, daha doğrusu, "o yazıların içerisinden fırlayan ve karşı konulmaz tatlılıktaki bir çift kadife gözü" satır aralarında farkettikçe;
yazıların sahibi sandığı o "güneş kadar aydınlık bir manevi güzellik taşıyan, ve candanlığı sonsuzluğa uzanan muhabbetlere gebeymiş gibi görünen" çocuğa kayıtsız kalamamış, onu mahzun etmeyi her ne şartta olursa olsun kendine yakıştıramamış, kalan hayatının sonuna kadar "maddi ve manevi olarak fedakarlık - taviz - hoşgörü küpü haline dönüşerek" evlenmeyi bile kabul etmişti onunla.
Nasıl evlenilmezdi ki onca güzelliği kaleminin ucunda taşıyabilen bir adamla?
Hatta, ısrarlarına dayanamayıp, evlilik adına fol yok yumurta yok iken yatağa dahi girebilir, en önemli varlığı saydığı bekaretini bile ona feda edebilirdi rahatlıkla...
"- İyi de, bütün bu yaşananlarda benim payım ne ki, Tanrı'nın lanetini üzerime okuyorsun İrem?" deyince Kelimelerin Sihirbazı;
sözümona o "Heybetli" beynine aşık olduğu için verdiği kızlığını geri alamayacağını bilinciyle, ve o beynin ürettiklerinin asıl sahibinin Cem değil de KS'nin çıkmış olmasıyla hüngür hüngür ağlarken, biryandan da yaşlı gözlerinin içinden "kendini bekleyen karanlık geleceğin senaryosunun kızlık zarı kanıyla yazılmış sayfalarını" okuyabiliyordu.
"- İnan bana Sihirbaz" dedi, içini derince bir çekerek;
"- Kendimi, bayram hediyesi erkenden eline verilmiş koyun gibi hissediyorum. Hediye, "gerçeği öğrenmiş oluşum", ama, bayram sabahı da kurban edileceğim. İşte bu haldeyim. Çok ama çok dertliyim. Bir kurbanlık bayramın gelişine sevinir mi sence ?"...
İnsanoğlu, tam olarak ne yapacağını ve nerde kullanacağını bilmese bile, sahip olma - birikim ve donanımı olmasa bile, başarılı ve güçlü olma - yapabildiği şeyleri sergileyerek de pohpohlanma güdüleri kalplerine enjekte edilmiş halde şutlanırlar Tanrı tarafından dünyaya.
Erkekler de; bu üç güdülenimin tamamını "kadınlar" üzerinde kullanır.
İş hayatındaki başarılar - lüks ve konforlu yaşam - yakışıklılık ya da benzeri her ne varsa peşine düştüğü bir erkeğin, git bak, ta ucunda "güzel kadına ulaşabilmenin ezikçe içgüdüsü" vardır.
Tıpkı KS'den aşırdığı yazılarla da olsa bunu yapan Cem gibi.
Biran için kadınları kaldıralım bakalım yeryüzünden, hangi erkek para - güç - kariyer - okul vs. için kılını kıpırdatacak?
Sakal traşı bile olmazlar, yeyip içip geniş geniş uyurlar…
"- Dinle İrem'cik. Boş çuvalın ayakta duramayacağını bilmeyen bu tip erkekler, kapalı ve kendi kabuğuna çekilmiş bir vaziyette ömür tüketirken;
aslında "libido'nun" dürtmesiyle harekete geçip yakasına da aşk sandıkları takıştırmayı yaparken, beğendiği kadına musallat olup, mektupla - kıskançlıklarla - hayali rakiplerle - silahla - tehditle - intihara meyille - cinnet seviyesinde sırnaşmayla elde edemediği an O'nu;
karganın bülbülü taklit etmeye çalışırken kendi ötüşünü unuttuğu misal, tutup başkalarındaki güzellikleri çalıp da "sözde sevdiğine" sunduğunda emeline ulaşacağını sanarak, temelsiz bir birlikteliğe kanat çırparlar.
Malum, rağbet her devirde güzel ile zenginedir.
Cem de benim zengin yazılarımı copy+paste yapıp (çalıp), sen "güzeline" sundu, ve sanırım facebookta yapan çok bunu.
İnan yaşadıklarını duyunca, keşke şu yazıları yazmasaydım bile dedim, ve böyle olmasını hiç istemezdim, fakat emin ol ki gücüm bu tip şerefsizleri engellemeye yetmez, ve ben de şu dangalaklıklar furyasının büsbütün dışında kalamam çünki yazmayı seviyorum ve bırakamam.
Hikayelerimde sürekli olarak "davranış bilimlerinin sıradışı olanlarına" değinip, tenkit veya takdir edip hükümler verirken oldukça keskin biçimde, senin şu yaşadıkların gibisini dimağıma yeni depoluyor, şaşırıyorum. "Senin için ne yapabilirim irem?" diye de sana sormak istiyorum "...
"- Ben onu beyni, beyninin güzelliği, güzel fikirleri için sevmiştim, ama şu an "o sevda" gözyaşı olarak akıp gidiyor gözlerimden. Çünki aslında "senin yazılarını çalan ve bana yollayan" o kalleş hırsızı değil, seni sevmişim. Fakat bizim adetlerimizde kadın ömrünce tek bir erkeğe sunar kendini, ve bu yüzden de sana ellerimi uzatıp da "Tut n'olur" diyemem. İçim kan revan halde tükenip gitsem de bunu diyemem, ikinci bir erkeğe kendimi veremem. Adını koyamayacağım birsürü karmaşa beni beklese de bundan sonraki hayatımda, yaşama karşı duyacağım isteksizlik içimin heryerine yayılsa ve damarlarımın her zerresine işlese de, şu yaşadığım "kandırılma ve aşağılanmayı" gururuma hiçbir zaman yediremesem de, ki, eminim bir kadının daha aşağılanmış bir durumu olamaz;
sokak köpeği gibi yalnız birşekilde ordan oraya savrulsam ve hiçbiyere sığınamasam da, kendimden her saniye utanç duysam ve hatta iğrensem de;
mecburum geri kalan ömrümü bir rahibe gibi yaşamaya.
Tek bildiğim, hiçbir zaman elle tutulur eylemlere dönüşemese de hiç eksilmeyecek senin "beynine ve yazılarına" olan bu bendeki sevda.
Yarından tezi yok Kanada'ya, ablamın yanına gidecek, büyük ihtimalle de inzivaya çekileceğim.
Fakat senin "başkalığını" ve beyninin göklerden inmişliğini asla unutmayacağım.
Ne tuhaf.
O yazdıklarınla hiçbirşey istemedin benden ama, herşeyini bana, sen farkında olmasan da, veriverdin.
Keşke gerçek yaşamda da sen doldursaydın içimi ve hiç görmeseydim o Allah'ın belası Cem'i ("...
Sonra offline oldu İrem.
KS bir seslense DoH anında gelir ve İrem'in yerini sanki orada yaşıyormuşcasına tespit edebilir, onun peşinden gidebilirdi.
Ama yapmadı.
Çünki, İrem'in bu tercihinin "en doğru tercih" oldup olmadığını yeryüzündeki hiçkimse bilemezdi.
İlişmedi, müdahale etmedi...
***alinti Kelimelerin Sihirbazi