Küresel Isınma

BIYIKLI

V.I.P
V.I.P
Küresel ısınmaya karşı bireysel önlemler

Birleşmiş Milletler Küresel Isınma Konferansı raporu, dünyayı bekleyen
felaket tablosunun sorumlusunun insanoğlu olduğunu gözler önüne serdi.

Türkiye, dünyada küresel ısınmaya neden olan ülkeler sıralamasında ilk 20'de
yer alıyor. Küresel ısınmaya neden olan sera gazı salımının ilerlemesini
engellemek için öncelikle su ve enerji politikalarının değişmesi
zorunluluğunun yanı sıra vatandaşların da bireysel olarak duyarlı olması
gerekiyor. Pekiyi, vatandaş olarak günlük hayatımızda neler yapmalıyız?

Çevre ve Orman Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Öztürk,
bireylerin günlük hayatında dikkat etmesi gerekenler konusunda Hürriyet'e
bilgi verdi. "Her şeyden önce alışkanlıklarımızı değiştirmemiz gerekiyor"
diyen Öztürk yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:

OTOMOBİL KULLANIMI- Otomobilinizi 30 saniyeden fazla rölantide çalıştırmayınız.
- Kurşunsuz benzin kullanınız.
- 95 km./saat hızın üzerinde sürdüğünüz her 8 km/saat için, yüzde 10 çok fazla
benzin tüketirsiniz.
- Benzininizi akşam saatlerinde satın alınız. Yaz aylarında, özellikle akşam-gece-sabah saatlerinde benzin satın alınız. Soğuk saatlerde benzin satın alarak hem benzin buharlarının atmosfere kaçmasını önlersiniz, hem de daha yoğun benzin satın alırsınız.

TEPSİ FIRINA UYSUN- Yiyecekleri düz tabanlı tencerelerde ve tepsilerde pişiriniz. Tepsiler
fırına uygun olmalıdır.
- Yemek pişerken fırın kapağını, gerekmediği sürece açmayınız. Her kapak
açılışında sıcaklık 25 derece ile 30 derece birden düşer.

BOŞUNA ISITMAYIN

- Tatil günleri evinizden ayrılıyorsanız ısıtıcınızın veya radyatörünüzün
vanasını kapatınız.
- Isıtıcınızın veya radyatörlerinizin önüne kesinlikle eşya koymayınız.
- Pencerelerinizden güneş çekildiği zaman ısının kaçmasını önlemek için
perdeleri kapatınız.

FLORESANLA AYDINLATIN
- Kompakt floresan lambalar normal lambalardan 5 kat az enerji tüketirler.
- Enerji koruyucu lambalar satın alarak aydınlatma maliyetini yüzde 75
azaltabilirsiniz.



YARI DOLU ÇALIŞTIRMAYIN- Bulaşık ve çamaşır makinesi satın alırken, verimli ömür maliyetini mutlaka hesaplayınız.
- Bulaşık ve çamaşır makinenizi, yarı dolu veya aşırı dolu çalıştırmayınız.
- Daha az su harcayan makine satın alınız.
- Makineyi kurduğunuz yerin çevresinde en az 5 cm. boşluk kalmasına dikkat
ediniz.

SOBADAN UZAK TUTUN- Evde tüketilen enerjinin yüzde 15'i buzdolabında tüketilir. Buzdolabınızı,
soba, radyatör, bulaşık makinesi ve ocak gibi ısıtıcı kaynaklardan uzağa
yerleştiriniz.
- Buzdolabının sıcaklığını +5 derecede, derin dondurucunun sıcaklığının
ise -18 derecede tutunuz.
- Yemekleri dolaba koymadan önce oda sıcaklığına kadar soğumasını bekleyiniz.

MUSLUK DAMLATMASIN
- Normal muslukta dakikada 8-27 litre su tüketilirken, düşük
akımlı aeratörlü musluk kullanarak tüketim yarı yarıya düşürülebilir. Bu
musluklara takılan aparatlar pahalı değildir.
- Dakikada 50-100 damla su akıtan bir musluktan, ayda 750-1500 litre suyun
ziyan edildiğini unutmayınız.

KİRLİ VE TOZLU BIRAKMAYIN- Odadan ayrılınca lambayı kapatınız ve daha iyi çalışması için kuru bezle
temizleyiniz. Kirli ve tozlu lambalar yüzde 25 daha çok enerji tüketir.

SU KULLANIRKEN TASARRUF EDİN

- Duş yapmak için ortalama 5-6 dakika yeterlidir. Böylece duş başına 55 litre
su tasarruf edebilirsiniz.
- Musluğunuz açık kalmasın. Diş fırçalama ortalama 3 dakika sürer. Eğer musluk açık bırakılırsa, her fırçalama esnasında ortalama 15 litre suyu ziyan etmiş olursunuz.




Çağımızın büyük problemi küresel ısınmaya katkıda bulunmamak için yapabileceğimiz çok küçük şeyler var, belki önemsiz görülebilir ama elimizden geldiğince dikkat edersek faydalı olacağı kanaatindeyim.

Yeryüzü için biz neler yapabiliriz?

İnsanlar tarafından atmosfere salınan gazların sera etkisi yaratması sonucunda dünya yüzeyinde sıcaklığın artmasına küresel ısınma deniyor.

Doğanın küresel ısınmaya gösterdiği tepki tüketicilerin de davranış değişikliğine gitmesini zorunlu kılıyor. Zira yeryüzünün sınırlı kaynakları insanların daha dikkatli olmasını gerektiriyor

Küresel ısınma, insanların gündelik yaşamını tahmin edilenden çok daha fazla etkiliyor ve tüketim alışkanlıklarını da değiştiriyor. Zira en iyi teknolojiler dahi yeryüzünün sınırlı kaynakları karşısında yetersiz kalıyor. Tüketim düzeyinin azaltılması, tüketim tarzının değiştirilmesi, özellikle enerji ve su israfının azaltılması gerektiği ortada. Çevre örgütleriyse, basit uygulamalarla zararın en aza indirilebileceğini belirtiyor.

Çevre örgütleri, tüketicileri en çok enerji kaynaklarının kullanımı konusunda uyarıyor. Zira, her tür enerji elde edilmesinden son kullanıcıya ulaştırılmasına kadar geçtiği tüm evrelerde çevreye zarar veriyor. Bu zararı asgariye indirmenin yolları aslında basit:

Siz neler yapabilirsiniz?

- Enerji dostu ampuller kullanılmalı.

- Televizyonlar bekleme konumunda bırakılmamalı.

- Doğru ışıklandırma kullanılmalı.

- Klima yerine vantilatör kullanılmalı.

- Evler ısı kaybına karşı yalıtılmalı.

- Eşyalar, radyatörleri kapatmayacak şekilde yerleştirilmeli.

Su kaynaklarının kıtlığı da bir başka önemli sorun. Ancak, alınabilecek önlemler de yok değil:

- Diş fırçalama, bulaşık yıkama, tıraş esnasında musluk açık bırakılmamalı.

- Daha az su tüketen yeni teknoloji klozetler kullanılmalı.

- Klozetlere asılan temizleme maddeleri kullanılmamalı.

- Çamaşır suyu tüketimi en aza indirilmeli.

- Akan tesisatlar onarılmalı.

- Hortumla sulama ve yıkama yapılmamalı.

- Suyu, kireç ve bakterilerden arındıran filtreler kullanılmalı.
Çevre örgütleri, tüketicileri ulaşım sektörü konusunda da uyarıyor. Bu sektör, yenilenemeyen enerji kaynaklarının baş tüketicisi ve sektörde kullanılan gazların emisyonları, hava kirliliğine, iklim değişikliklerine neden oluyor.

- Toplu taşıma araçları tercih edilmeli.

- Kısa mesafelere arabayla gitmek yerine, yürümeli.

- Kurşunsuz benzin tüketen araçlar tercih edilmeli.

- Aracın taşıma kapasitesi aşılmamalı.

- Uzun duraklamalarda aracın kontağı kapatılmalı.

Çevre örgütleri, tüketicilere geri dönüşümü bir yaşam tarzı olarak benimsemelerini, alışveriş sırasında aşırı tüketimden kaçmalarını öğütlüyor.

- Tüketicilerin özenli davranması gereken en önemli konuların başındaysa ambalaj tüketimi geliyor. Zira plastik ambalajların doğada kaybolma süresi bin yılı buluyor.

- Tüketiciler, uzun ömürlü ürünlere yönelmeli.

- Geri dönüştürülemeyen ambalajlarda satılan ürünler alınmamalı. Başta PVC olmak üzere, plastik ambalajlardan kaçınmalı.

- Şişe ve kavanoz gibi cam ürünler tercih edilmeli.

- Plastik poşet ve yiyecek kapları gibi ürünler yeniden kullanılmalı.

- Alışverişlerde plastik poşet kullanılmamalı.

- Cam malzemeler, organik çöplerle birlikte atılmamalı.

Gündelik hayatın ayrılmaz bir parçası haline gelen bilgisayarların yarattığı kirlilik de azımsanacak gibi değil.

- Elektrik tüketimi daha düşük modeller alınmalı.

- Yazıcıdan kağıt çıktısı alınması asgariye indirilmeli.

- Bilgisayarlar bekleme konumunda bırakılmamalı.

- Kullanılmayan bilgisayarlar atılmamalı.

Uzm. Kimyager Menekşe KESKI DÖNMEZ
Çevre ve Orman Bakanlığı
Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü
Kimyasallar Yönetimi Dairesi Başkanlığı
 
21.Yüzyılda Türkiye’yi Bekleyen İklimsel Riskler

Değişen Mevsimler
İklimin değişen özellikleri mutlaka daha belirgin olacak ve dayabilme sınırımızı zorlayacak. Ortalama sıcaklık ve yağış miktarında bugüne göre önemli değişimler görülecek. Kış aylarında yağış miktarı yazdan daha hızlı azalırken, sıcaklıktaki artış yazdan daha düşük olacak. Gelecekteki yazlarımız ve sonbaharlarımız daha kuru, kışlarımız ise daha yumuşak geçecek; sadece Karadeniz Bölgesi daha nemli ve fırtınalı geçecek. Sıcaklıklaraki artışın 2100’e doğru, hassas kişisel özellikle yaşlılar, hastalar ve çocuklar üzerinde sağlık açısından olumsuz sonuçları olacak.
Su Kaynakları Sorunu
Su kaynakları kaçınılmaz olarak baskı altında olacak. Yer altı sularımız azalan yağışlarla daha az beslenip artan taleple daha fazla kullanılacağı için daha hızlı yok olacak. Irmaklar yazları ekseriyetle daha kuru kalacak, kışın ise daha sık ve güçlü biçimde taşacak. Yerleşim merkezleri (özellikle turistlik dönemlerde nufus patlaması yaşanan bölgeler) yazları olağan hale gelen su kıtlıklarıyla baş edebilmeyi ve su baskınlarının olduğu sel yataklarında bina yapmamayı öğrenmeli. Bu bölgeler iyileştirilmeli ve korunmalı, çünkü sel yataklarının ve sulak alanların “sel sularını doldurma” işlevlerinin farkına, ancak onları kaybettiğimiz zaman varıyoruz. Dere yataklarını ıslah etmediğimiz taktirde su kendisine akacak yer bulur.
Uyarlanması Gereken Tarım
Su kaynaklarındaki azalma tarımı etkileyerek fazla sulama isteyen (Örn: şeker pancarı, mısır, vb. gibi) ve çok geniş topraklara ihtiyacı olan ürünlerin etkilemesini büyük ölçüde sınırlayacak. Korular ve ağaçlarla çevrili alanlar topraktaki ve yer altındaki suların ve hatta toprağın kendisinin korunmasına büyük katkı sağlıyor. Oysa iklimin büyük değişkenliklerinden ve artan sağnak yağışlardan dolayı damla erozyonu toprağı bugüne oranla daha fazla aşındıracak. Su geçirmezleşmiş ve ağaçsızlaşmış, yani hiçbir ağaç kökünün toprağı tutamayacağı alanlarda yaşayanlar heyelan ve moloz akıntıları gibi kütlesel toprak kaymalarına hazırlıklı olmalı.

Değişen Deniz Kıyıları
Marmara, Karadeniz ve Akdeniz 2100’de birkaç desimetre yükselecek. Bu özellikle Samsun-Kızılırmak, İzmir-Gediz, Aydın-Büyükmenderes ve Adana-Göksu deltaları gibi bazı nedir haliçlerini ve alçak bçlgeleri (Türkiye’nin güney kıyılarındaki çok hassas lagünleri) tehdit edecek. Hiçbir sanat eseri bu kaçınılmaz durumu durdurabilecek güçte değil. Türkiye’nin 8200 kilometrelik deniz kıyıları bir yüzyıl içinde aynı durumda olmayacak.
Daha Az Karlanan Dağlar
21. yüzyılın kayakçıları dağlarda kara ulaşmak için mutlaka dedelerinden çok daha yukarı çıkmak durumunda kalacak. Doğu Karadeniz dağlarında 1500 metre yükseklikte, karlanma süresi bugünkünden dörttebir oranında daha kısa olabilecek, güneyde Toros Dağları’nda ise bu süre yarıya yakın azalabilecek! 2000 metrenin üzerinde karların azalması %10’un üzerine çıkamayabilir. Buna karşın 2500 metrede sorun yok. Yüksek rakımlardaki “kayılabilir alanlara” sahip alanların ise telaşlanmasına gerek yok.
Daha fazla Akdeniz manzarası
Doğa gezginleri manzaranın 21. yüzyılın başındaki gibi olmadığını fark edecek. Havanın ortalama sıcaklığının artmasıyla Akdeniz ağaçları olan Halep çamı ve palamut meşesi Bolu bölgesine yerleşirken, kayın ağacı, gürgen ve ladin gibi daha soğuk türdeki ağaçlar beklide tamamen kuzeye doğru göç edip Türkiye’yi tamamen terk edecekler. Sık sık heyelanlardan etkilenen dağlarda, binyıllar boyunca sadece ender otların yetiştiği yüksekliklere karaçamlar yerleşmeye başlayacak. Türkiye’nin Ege ve İç Anadolu Bölgesi daha kurak olurken, kuraklaşan Doğu Anadolu Bölgesi, ormanlar yerini otsu bitkilere ve çalılara bırakacağı için, steplere benzeyecek.
 
Küresel Isınmayla birlikte artan hastalıklar

Hepatit A-Hepatit B

Hepatit A'dan her yıl dünyada 1.4 milyon kişi etkilenirken, Hepatit B'ye, üç - beş milyon kişi yakalanıyor.. Hepatit A ender ölümcül olurken, Hepatit B'den, her yıl dünyada bir milyon kişi can veriyor.

Verem

Dünyada, her yıl 100 milyon kişiye bulaşıyor. Yılda, iki - üç milyon kişinin ölümüne neden olan hastalık için Dünya Sağlık Örgütü (WHO) artık aşı yerine kalabalıklardan kaçınılmasını öneriyor.

Sıtma

Her yıl, 300 - 500 milyon yeni vaka görülüyor. Ölüm oranı, her yıl 1.5 - 2.7 milyon kişi olan hastalık, sivrisinek ilacı, giysiler ve yolculuklar için özel ilaçlar ile önlemler ile engellenebiliyor.

Dang hastalığı

Bu bulaşıcı hastalığa, dünyada her yıl 50 milyon kişi yakalanıyor. Yılda 20 bin cana mal olan hastalığın, çocuklarda ölüm oranı yüzde 30. Hastalık, sivrisinekler ile bulaşıyor.

Kolera

Dünyada, her yıl iki milyon yeni vaka oluşuyor. Her yıl 20 bin kişinin ölümüne neden olan hastalık, mikrop bulaşan su veya gıda maddeleri ile geçiyor.

Batı Nil Virüsü

Son yıllarda özellikle ABD'de görülen hastalık, genelde yaşlı insanlar arasında 246 can aldı. Kuş ve sivrisinek ısırması ile bulaşan hastalığın ilk belirtileri gribe benziyor. Henüz aşı veya ilacı yok.
 
Küresel Isınma Kalpten Vuruyor
Doktorlar, küresel ısınmanın, kutup ayılarının göçüne ve buzulların erimesine yol açmasının dışında insan kalp sağlığı üzerinde de etkisi olabileceğini belirtti.
Viyana'da yapılan yıllık kardiyoloji kongresine katılan uzmanlardan İsveç
Karolinska Enstitüsü kardiyoloji bölümünden Dr. Karin Schenck-Gustafsson, ''Eğer gelecek 50 yılda hava birkaç derece daha ısınırsa, kesinlikle daha fazla kalp ve damar hastalıkları göreceğiz'' dedi.

Uzmanlara göre, yüksek sıcaklıklarda hararetten kurtulmak için terliyoruz ve
bu süreçte kan, daha serin olan deriye yöneliyor ve kan damarları açılıyor. Ve sırasıyla da kalp hızı ve kan basıncı (tansiyon) düşüyor. Bu düzen de yaşlı ve kalp damar sistemi zayıf olanlarda tehlikeli olabiliyor.

Avrupa'da 2003'te görülen sıcak hava dalgasında Ağustos ayının ilk iki
haftasında yaklaşık 3 bin 500 kişi ölmüştü. Sadece Fransa'da sıcaklığın artmasına bağlı olarak yaklaşık 15 bin kişi hayatını kaybetti. Uzmanlar, ölenlerin çoğunun, aşırı sıcaklarda kalp rahatsızlığı görülen yaşlılar olduğunu söylüyor.
 
Küresel Isınmanın Türkiye’ye Etkileri

İstanbul Teknik Üniversitesi Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü tarafından, küresel ısınmanın Türkiye üzerindeki etkilerine ilişkin olarak 2006 yılında hazırladığı “Türkiye İçin İklim Değişikliği Senaryoları” başlıklı rapora göre küresel ısınma aynı hızda devam ederse:
• Yaz aylarında Türkiye’nin batısında sıcaklıklar 5 ila 6 derece, Orta ve Doğu Anadolu ile Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ise 3 ila 4 derece yükselecek. Kış aylarında da sıcaklıklar 2 ila 3 derece yükselecek.
• 2070 yılında Karadeniz Bölgesi’nde yağışlar yüzde 10 ila 20’lik artış gösterecek, güneyde ise yağışlardaki azalma yüzde 30 seviyelerine ulaşabilecek.
Raporda, iklim değişikliklerinin farklı şekillerde hissedileceği, önümüzdeki on yıllarda iklimin değişikliğinin daha fazla hissedileceği vurgulanarak küresel ısınmayla mücadele konusunda öncelikle sera gazlarının yayılımının azaltılması gerektiğini belirtilmektedir.
Küresel Isınmaya Karşı Alınabilecek Önlemler
Küresel ısınmanın önlenmesi için alınabilecek bazı önlemler şunlardır:
• Her yere ağaç dikilmelidir.
• Teknolojik aletler dünyaya zarar vermeyecek şekilde yenilenmelidir.
• Yeni teknolojik aletler dünyaya zarar vermeyecek şekilde yapılmalıdır.
• Kentleşme durdurulmalıdır.
• Köy benzeri şehirler kurulmalıdır.
• Sanayi, dünyaya zarar vermeyecek şekilde yapılmalıdır.
• Arabalar vb. buhar gücüyle veya güneş enerjisiyle çalışan araçlar üretilmelidir.
• Düşük enerji tüketen aletler kullanılmalıdır.
• İsraf önlenmelidir (su, elektrik vb.).
 
Birkaç yıl öncesine kadar küresel ısınma denildiği zaman, herkesin aklına ancak korku filmlerinde görülebilen türden korkunç sahneler geliyordu. Gırtlağına kadar sulara gömülmüş Özgürlük Heykeli, veya tropik hastalıklardan kırılıp dökülen Eskimolar, tümüyle suların altında kalmış bir Venedik, kıyamet senaryolarının yalnızca birkaçı. Ancak son yıllarda iklim değişikliklerine ilişkin bilgiler çoğaldıkça, küresel ısınma tehtidinin politik ve bilimsel önlemlerle savuşturulabileceği umudu doğdu.

İnsanoğlunun yüreğine su serpen bilgiler özetle şunlar: Fizik kurallarına göre Güneş ışınları Yeryüzü'ne düştüğü zaman, Yeryüzü aynı miktarda enerjiyi Uzay'a geri yansıtır. Yeryüzü, bu bağlamda kızılötesi ışınları atmosfer içinden geçirir. Burada molekül kümelerinin oluşturduğu bir çeşit ''battaniye'' (başta karbon dioksit olmak üzere), giden radyasyonu bir süre tutarak, Yeryüzü'nün ısınmasına neden olur.

Moleküller seralardaki cam gibidir. Bu nedenle bu olguya sera etkisi adı verilmiştir. Sera etkisi, yeni bir olgu değil; Dünya'nın oluşumundan bu yana hükmünü sürdürüyor. Sera etkisi olmasaydı, Dünya'nın yüzey sıcaklığı -20 derece olurdu ve okyanuslar buz tutardı. Sonuçta Dünya'da yaşam olmazdı.

Böylece gelecek milenyumda sorulması gereken soru, sera etkisinin devam edip etmeyeceği ile ilgili değil, fosil yakıtı kullanmaya devam eden insanoğlunun atmosfere salacağı karbondioksitin sera etkisinde önemli bir değişiklik yaratıp yaratmayacağı ile ilgili olmalı.

Sera etkisine yol açan etmenler bilindikten sonra, gelecek yüzyılda Dünya'nın ne kadar ısınacağı konusunda bir tahminde bulunmak da çok zor olmayabilir. Ne yazık ki bu o kadar kolay değil. Dünya, çok karmaşık bir gezegen; bu nedenle Yeryüzü'nü bir bilgisayar modeline indirgemek o kadar kolay değil. Sera etkisiyle ilgili tüm tartışmalarda, Gezegen'i tek bir modele indirgeyememenin getirdiği bilinmezlik, kesin bir yargıya varmayı güçleştiriyor.

Yine de herkesin birleştiği tek nokta, atmosfere salınan karbondioksit miktarının giderek artması. Bugün günde 360 ppm (parts per million) olan karbondioksit miktarı, 1958 yılında 315 ppm; Endüstri Devrimi'nden önce ise yaklaşık 270 ppm. olduğu sanılıyor.

Buna bağlı olarak Dünya'nın sıcaklığının da son yüzyılda 0.5 derece arttığı tespit edildi. Bu arada yapılan ölçümlere göre 90'lı yıllar yakın tarihimizin en sıcak 10 yılı olarak kayıtlara geçti. Ancak bilimsel çevreler bu konuda çelişkili bir tavır sergiliyor. Kaldı ki değişik cihazlarla yapılan son uydu kayıtları, Dünya'da bir ısınma eğilimi olduğunu yalanlıyor.

Eğer orta derecede bir ısınma olduğu varsayımından yola çıkarsak, insanların bu olgudan sorumlu olup olmadıklarını ve gelecekte Dünya'daki iklimlerin nasıl değişeceğini görmek için bilgisayar modellerinden yararlanmamız gerekecek. Ne var ki modeller, Antartik Bölgesi'ndeki buzullardan, Sahra Çöllerindeki kumların yapısına dek pek çok değişkeni içerdiği için çok karmaşık bir görüntü veriyor.

Bu elektronik simülasyonlarda önemli bir yer tutan bulut veya okyanus akıntıları gibi etmenler hata kaldırmıyor; en ufak bir hesaplama hatası geleceğe ilişkin tahminlerde çok büyük yanılgılara yol açabiliyor. Geleceğe yönelik tüm bilimsel öngörülerde olduğu gibi bilim adamları bu konuda da yetersiz verilere dayanarak önemli kararlar almak zorunda kalıyorlar.

Küresel ısınmaya ilişkin en güvenilir tahminler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nden (IPP) gelmektedir. Bu konsorsiyumda 2.000'den fazla iklim bilimcisi çalışmaktadır. Son yapılan tahminlere göre, 2100 yılında Dünya'nın sıcaklığı 1 ile 3.5 derece arasında artacak. En iyi tahminle artış 2 derece olacak.

Tarihsel ısınma trendine bir gözattığımız zaman M.S. 950 ile 1350 yılları arasında sıcaklığın bugüne göre 1 derece fazla olduğunu görürüz. Bilim adamlarına göre bu zaman dilimi tarihin en düzgün, en zararsız hava rejimine sahipti. Oysa bundan 10.000 yıl önce, son Buzul Çağı'nda sıcaklık bugüne göre 5 derece daha düşüktü.

Geçmişte yaşanan bu sıcaklık dalgalanmaları bugün yaşansa, bazı bölgeler sular altında kalırken, bazı bölgeler kuraklıktan kırılacak ve sonuçta insanoğlu çeşitli hastalıklarla uğraşmak zorunda kalacak. Uygarlık, geçmişte bu değişikliklere maruz kalmış ve ayakta kalmış; ancak benzer değişiklikler bugün meydana gelse etkileri daha hızlı ve daha yıkıcı olacak.

IPP'nin tahminlerindeki bu farklılık insanların havaya saldıkları karbondioksit miktarının bilinememesinden kaynaklanıyor. Çünkü insanların küresel ısınmaya vereceği tepki bilinemiyor. Büyük bir olasılıkla insanoğlu aşırı karbonu kontrol altına alabilecek bir teknoloji üretecek.

Bazıları karbondioksiti kontrol edebilmek için bacalardan salınan gazı yeraltına vermeyi önerirken, kökten çözümden yana olanlar en başta karbondioksit üretimini kontrol altına almanın en akılcı yol olduğunu ileri sürüyor.

Bu görüş 1997'de 84 ulus tarafından imzalanan Kyoto Protokolu'nda dile getirildi. Ancak Amerikan Senatosu bu kararı onaylamadığı için ABD'de arabaların, santrallerin ve fosil yakıtı kullanan diğer kurumların ürettiği karbon miktarına yasal sınırlama getirilemedi.

Küresel ısınma konusuna aşırı tepki vermek ne kadar yanlışsa, gözardı etmek de o kadar yanlış. Alternatif enerji kullanımı ve karbon emisyonunu kontrol altına almak gibi sağduyulu politikaların geleceği garanti altına alacağına kesin gözüyle bakılıyor. Bu tür önlemlerin küresel ısınma tehdidini ortadan kaldırıp kaldırmayacağı şimdilik bilinmiyor, ancak en azından torunlarımız bu kararları aldığımız için bizlere teşekkür edecek.
 
Geri
Top