Nevşehir’in 18 km.kuzeyinde olan Avanos’un antik dönemindeki adı ’Venessa’dır. Çok sayıda çanak çömlek atölyesi bulunan ilçede seramik yapım geleneği Hititlerden beri süregelmektedir. Kızılırmak’ın getirdiği kırmızı toprak ve milden elde edilen seramik çamuru, Avanoslu seramik sanatçılarının elinde şekil almaktadır. Avanos yakınlarında Kızılırmak’ın hemen kenarındaki bir roma mezarlığında ele geçen mermerden lahit, Merkez Kapadokya Bölgesi’ nde bugüne kadar ele geçen tek lahit olması açısından ilginçtir. Lahit 1971 yılında tesadüfen ortaya çıkmıştır.
Avanos’un bilinen tarihi ilk Bronz Çağı’ndan itibaren başlar. İtalyanların 1967’de başlattığı kazılarda ilk Bronz Çağdan Bizans Dönemi’ne kadar sürekli oturum yeri olduğunu gösteren 24 arkeolojik kat ortaya çıkarılmıştır.
J. C. Gardin ve P. Garelli; M.Ö 19.yüzyılların başlarına ait,Asurlular’ın (M.Ö.XIX.yüzyıl) ticaret yollarını incelerken, ticari sınırların İncesu, Aksaray, Konya, Bor, Niğde ve Ereğli bölgelerine kadar uzandığını, ayrıca Nenessa ve Waşhania’nın bu bölgenin sınırları içinde olduğunu gördüler. Bununla birlikte ele geçen tabletler, iki asurlu tüccarın Kaneş’ten (Kayseri - Kültepe) Buruşhattum’a (Acemhöyük) 4 günde gitmek için sürekli Waşhania, Nenessa ve Ullama’dan geçtiklerini yazmaktadır.1926’da da dilbilimci Emile Forrer, Boğazköy Hitit Kraliyet Arşivler’inde yaptığı araştırmalar sırasında bir tablette Zuwinasa şehrinin adına rastlamıştır.
N.Thierry’e göre, Nenessa ve Zu-Winasa, Venassa ve Avanos’a dönüşmüştür. Avanos, Osmanlı belgelerinde ise "Enes", "Evenez" olarak geçmektedir.
Bölge Hitit, Frig egemenliğinden sonra Kimmerler’in istilasına uğramış. M.Ö.332 yılında Büyük İskender’in komutanlarından Eumenes tarafından kurulmuş. Ancak Venessa’nın ilk kurulduğu yer hakkında kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Kent, M.S.17’lerde Romalılar tarafından vilayete dönüştürülmüştür.
Strabon’a göre, çok zengin ve gelişmiş bir kent görünümdedir. M.Ö.IV. - M.Ö. 1. yüzyıla kadar hayli erken bir kült olarak belirtilen ve rahiplerin krallar kadar etkili olduğu, emirlerinde çok sayıda esirler ve çok geniş bir arazi bulunduğu anlaşılan Zeus kültürünün merkezidir.Bu nedenle de Kapadokya bölgesinin en önemli üç şehrinden biridir. Çünkü Venessa’nın büyük rahibi, krallık hiyerarşisinin 3. büyük kişisiydi.(3000 köle ve talents "günümüz kuruna göre 500kg gümüşlük) bir geliri vardı.Venessa hakkında en ilginç bilgileri rahiplerin bıraktığı yazılarda buluyoruz. Örneğin; Nyssalı Gregoir (M.S 334-394), arkadaşı Adelpios’a yazdığı mektupta; Venessada geçtiği sırada Adelphios’un ona tahsis ettiği villa için teşekkür etmektedir. Villa, başkentin en lüks villalarındandır. Mektuptan anlaşıldığına göre, Venaessa çok gelişmiş bir şehirdir. Çok güzel bir şehitliği, meyve bahçeleri ve üzüm bağlarıyla çok kalite şarapları olan bir bölgedir. Nyssalı Gregoir’in bıraktığı bu mektup, Venessa’nın tarihi ile ilgili bilgi veren tek belgedir.
Nevşehir- Göreme yolu üzerinde, Nevşehire 7km.uzaklıktadır.
Bölgenin en yüksek noktasında yer alan ve en eski yerleşimin ne zaman yapıldığı bilinmeyen Uçhisar, yerleşim biçimi açısından Ortahisara ve Ihlara Bölgesindeki Selime Kalesine benzemektedir. Uçhisar Kalesinin zirvesi aynı zamanda bölgenin panoramik seyir noktasıdır. Kale içerisinde bulunan çok sayıdaki odalar birbirine merdivenler, tüneller ve koridorlarla bağlanmıştır. Odaların girişlerinde ise, yeraltı yerleşimlerinde olduğu gibi giriş ve çıkışı kontrol altına almaya yarayan sürgü taşları bulunmaktadır. Çok katlı bir özelliğe sahip olan Kalenin bazı mekanları bugün yer yer göçtüğünden, tüm mekanlara ulaşmak ne yazık ki mümkün olmamaktadır. Uçhisarın doğu, batı ve kuzeyinde yer alan bazı peribacaları Roma Döneminde mezarlık aantik kalıntılarmacıyla oyulmuştur. Girişleri genellikle batı yönüne bakan mezarların iç kısımlarında ölülerin yatırıldığı klineler bulunmaktadır.
Gerek Kalenin eteklerinde gerekse Kalede çok az sayıda kaya oyma kiliseler tespit edilebilmiştir. Bunun nedeni belki de çok sayıda kilise ve manastıra sahip olan Göremenin Uçhisara yakın olmasındandır.
Kale zirvesindeki Bizans Dönemine ait basit kaya mezarlar ise oldukça tahrip olduklarından ve soyulduklarından pek özellik göstermemektedirler.
Uçhisar Kalesinde Ortahisar ve Ürgüpteki (Başhisar) gibi kalesi olan yerleşimlerde savunma amacıyla çevreye uzanan uzun tünellerden bahsedilmektedir.Ancak bu tüneller yer yer göçtüklerinden dolayı bugün hala esrarını korumaktadır.
Nevşehire 10 km. uzaklıktaki Göreme, Nevşehir- Ürgüp- Avanos üçgeni arasındaki etrafı vadilerle çevrili bölgede yer almaktadır. Göremenin eski adları Korama, Matiana, Maccan ve Avcılar dır.
Göreme ile ilgili VI. yüzyıla ait bir belgede ilk olarak Korama adına rastlandığından dolayı en eski adının bu olduğu düşünülmektedir. Bu belgede Aziz Hieronun III. yüzyıl sonlarında Koramada doğduğu, Malatyada 30 arkadaşı ile birlikte şehit olduğu ve elinin kesilerek annesine; Koramaya getirildiğinden bahsedilmektedir. Koramalı Şehit Aziz Hieronun Görema Açık Hava Müzesi içinde yer alan Tokalı Kilisede oldukça büyük boyutta resmedilmiş bir tasviri bulunmaktadır.
Göreme ve çevresinin, Roma Döneminde nekropol alanı olarak Venessalılarca (Avanos) kullanıldığı düşünülmektedir. Gerek Göremenin merkezindeki anıt gibi büyük peribacasının içine oyulmuş iki sütunlu Roma mezarı, gerekse civarında yer alan çok sayıdaki mezarlar bu görüşü desteklemektedir. Orta çağın ilk evrelerinde Hıristiyanlar için önemli bir dini merkez olan Göreme, XI..ve XIII. yüzyılda Aksaray yakınlarındaki Mokissosa bağlı bir piskoposluk merkeziydi.
Göreme ve çevresinde çok sayıda manastır, kilise ve şapel bulunmasına karşın yapılış tarihleri ile ilgili yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bu nedenle bu dini yapılar daha çok ya ikonografik açıdan ya da mimari özelliklerine göre tarihlenebilmektedir.
Göreme Kiliseleri:
El Nazar Kilisesi:
Göreme-Müze yolunun sağındaki vadide, yoldan yaklaşık 800 m. uzaklıkta El Nazar vadisindedir.
Bir peribacası içine oyulmuş El Nazar Kilisesi, T planlı, haç kolları beşik tonozludur. Ana apsis haç kollarının birleştiği merkez mekana açılır. Zeminin tamamı ve apsisin bir kısmı tahrip olmuştur.
Sahneleri kronolojik olarak birbirini takip etmekte olan kilise 10. yüzyılın sonlarına tarihlenmektedir. Sahneleri: Müjde, Ziyaret, Doğum, Üç müneccimin tapınması, Mısıra kaçış, İsanın mabede takdimi, Başkalaşım, Kudüse giriş, İsa çarmıhta, İsanın cehenneme inişi, İsanın göğe çıkışı ve madalyonlar içinde aziz portreleri.
Saklı Kilise:
1957 yılında bulunduğundan dolayı Saklı Kilise adı verilmiştir. El Nazar Kilisesi yakınlarındadır.
Enlemesine dikdörtgen planlı, ana mekan iki sütun ve üç kemerle ikiye ayrılmıştır. Üç apsislidir. Düz tavan haçlarla ve geometrik süslemelerle dekore edilmiştir. Kiliseyi süsleyen resimler sıva üzerine değil, doğrudan ana kaya üzerine yapılmıştır. Kilisenin etrafında bulunan boyalı bez parçalarının yapılan analizler sonucunda kilisenin boyanmasında fırça yerine kullanıldığı anlaşılmıştır.
Kilisenin mimarisi Mezopotamya Kilise mimari geleneğine benzemektedir. Kilise, 11.yüzyıllın ikinci yarısına tarihlenmektedir. Sahneleri: Desis, Müjde, Doğum, İsanın mabete takdimi, Vaftizci Yahyanın görevlen dirilmesi, Vaftiz, Başkalaşım, İsa çarmıhta, Meryemin ölümü ve aziz tasvirleri.
Meryem Ana ( Kılıçlar, Kuşluk ) Kilisesi:
Kılıçlar vadisinde Göreme Açık Hava Müzesinin yaklaşık 600m. kuzey doğusundadır. Haç planlı dört sütunlu, merkezi kubbeli, haç kolları beşik tonozlu, batı köşe mekanları, düz tavanlı, doğu mekanları kubbeli olup üç apsislidir.
Kilisenin içi oldukça zengin bir şekilde fresklerle süslenmiş olup, uzun bir incil siklusunu içermektedir. Kılıçlar Kilisesi, IX.yüzyıl sonlarına, X.yüzyıl başlarına tarihlenmektedir.
Sahneleri: Peygamberlerin görünümü, Müjde, Ziyaret, Bakireliğin ispatı, Yusuf un Meryemi suçlaması, Doğum, Üç müneccimin tapınması, Yusuf un rüyası, Mısıra kaçış, İsanın mabede takdimi, Vaftizci Yahyanın görevlendirilmesi, Vaftizci Yahya ile İsanın buluşması, Vaftiz, İsa ve Zakkeus, Kör adamın iyileştirilmesi, Kudüse giriş Son akşam yemeği, Ayakların yıkanması, Havarilerin Kominyonu, ( Kutsal ekmek ve şaraplarla takdis edilmesi), İhanet, İsa hanna ve Kayafa önünde, İsa Platus önünde, Petrusun İsayı inkarı, İsa Golgoto yolunda, İsa çarmıhta, İsanın çarmıhtan indirilmesi, İsanın gömülmesi, İsanın cehenneme inişi, Kadınlar boş mezat başında, Havarilerin takdisi ve görevlendirilmesi, İsa nın göğe çıkışı, Pentakost, Meryem in ölümü ve aziz tasvirleri.
Göreme Açık Hava Müzesi:
II.yüzyılın sonlarında Kapadokyada önemli sayıda Hıristiyan toplumu bulunmakta idi. Bu devre ait iki piskoposluk bölgesi bilinmektedir. Bunlardan biri bölgede uzun süre Hıristiyanların merkezi olacak olan Kayseri, diğeri de Malatya idi. III.yüzyılın kuvvetli şahsiyete sahip rahipler bölgeyi dini düşünce ve yaşantının canlı bir merkezi haline getirdiler. 4.yüzyılda Kapadokya üç büyük azizin (Kayseri piskoposu Büyük Basil, kardeşi Nyssalı Gregory ve Nazianuslu Gregor) memleketi olarak bilinirdi.
Bütün Hıristiyanlık fikirleri, bu hocalar tarafından birleştirilerek yeni bir şekil verilmiştir. Basilin davranış ve doktirinleri bugün bile Hıristiyan toplumları için önemlidir. Örneğin kıtlık zamanında tek parça ekmeği olan bir Hıristiyana, o ekmeği ikiye bölüp yarısını karnı aç birisi ne vermesini ve kendisini Allahın himayesine bırakmasını öğütlemiştir. Basil, çok sofu bir hayatı tercih etmemiş, köy ve kasabalardan yeteri kadar uzakta, toplumların manevi sığınak yeri olarak küçük yerleşim yerleri kurmuştur. Buralarda bir vaizin nezaretinde günlük dini ibadetler yerine getirilmiştir. Fakat bunlar Mısır ve Suriyede olduğu gibi diğer Hıristiyanlardan ayrı özel ve imtiyazlı gruplar haline sokulmamışlardır. Basil in Kapadokya kiliselerinde yapmış olduğu önemli bir reform cemaatle dua usulünü yeniden kurmasıdır.
Bugünkü Göreme Açık Hava Müzesi bu eğitim sisteminin başlatıldığı yerdir. Soğanlı, Ihlara, Açıksaray aynı eğitim sisteminin daha sonraları görüldüğü yerlerdir.
Göreme Kilise Mimarisi:
Göreme kiliselerinde oldukça yaygın olan tek nefli beşik tonozlu plan tipi, bölgede yaşayan dini topluluklar ve inzivaya çekilen kişiler için en uygun mimari yöntemdir. Ayrıca bu tip yapılar mezar yeri olarak da benimsenmiştir. Enlemesine dikdörtgen plan, Mezopotamya kökenlidir.
Göremede bu yapılar, büyük olasılıkla bu bölgeye yerleşen belirli yabancı gruplar için inşa edilmiştir. İki nefli yapı tipi çok nadir olup ( Sadece Aziz Eustathios Kilisesi) Soğanlı ve Ihlara kiliselerinde yaygındır. Göremede üç nefli bazilika planı da pek azdır. Bu yapı tipi Durmuş Kadir gibi piskoposluk kiliselerinde tercih edilmiştir. Büyük boyutlu ve mimari elemanların zenginliği nedeniyle bu tip kaya kiliseleri fazla tercih edilmemiştir.
Kiliselerdeki duvar resimlerinde iki ayrı boyama tekniği kullanılmıştır. 1.Alçı ve sıva kullanmadan doğrudan kaya üzerine kırmızı aşı boyası ile yapılan boya- ma tekniği. Bu teknikte ana kaya, fon olarak kullanılmıştır. (Aziz Basil, Elmalı ve Aziz Barbara Şapeli) 2.Alçı kum ve saman karışımının ana kaya üzerine sıvanarak, fresk tekniğinde yapılan boyama tekniği. Konular İncilden ve İsanın hayatından alınmıştır.
Tokalı Kilise:
Bölgenin bilinen en eski kaya kilisesi olup 4 mekandan oluşur. Tek Nefli eski Kilise, Yeni Kilise, Eski Kilisenin altındaki Kilise, Yeni Kilisenin kuzeyindeki Yan Şapel. X.yüzyılın başlarına tarihlenen Eski Kilise, bugün Yeni Kilisenin giriş mekanı şeklinde ise de orijinalde tek nefli, beşik tonozlu bir yapıdır.
Doğusuna Yeni Kilisenin eklenmesi sırasında apsisi tamamen yıkılmıştır. Sahneler tonoz yüzeyine ve duvarların üst bölümüne yerleştirilmiştir. İsanın hayatını kapsayan siklus tonozda panellere ayrılmış olup, sahneler sağ kanatta başlayıp, sol kanada doğru birbirini takip etmektedir.
Sahneleri: Tonozun ortasında aziz tasvirleri, sağ kanadında üst panelde; Müjde, Ziyaret, Bakireliğin ispatı, Beytüllahime yolculuk, Doğum, sol kanattaki üst panelde; Elizabethin takip edilmesi, Vaftizci Yahyanın görevlendirilmesi, Vaftizci Yahyanın kehaneti, İsanın Vaftizci Yahya ile buluşması, Vaftiz, Kana düğünü; sol kanattaki orta panelde Şarap mucizesi, Ekmeklerin ve balıkların çoğaltılması, Havarilerin görevlendirilmesi, Kör adamın iyileştirilmesi, Lazarusun diriltilmesi; sağ kanattaki alt panelde; Kudüse giriş, Son Akşam yemeği, İhanet, İsa Platus önünde, sol kanattaki alt panelde; İsa Golgota yolunda, İsa çarmıhta, İsanın çarmıhtan indirilmesi, İsanın gömülmesi, Kadınlar boş mezar başında, İsanın cehenneme inişi, İsanın göğe çıkışı. Bu panelin altında aziz tasvirleri; Girişin üstünde ise Başkalaşım sahneleri yer almaktadır.
Yeni Tokalı enlemesine dikdörtgen planlı, basit beşik tonozludur. Doğu duvarında kemerlerle birbirine bağlı dört sütun, sütunların arkasında yükseltilmiş bir koridor, koridordan sonra ana apsis ile iki yan apsis yer alır. Beşik tonozlu nefinde İsanın siklusu kronolojik sıraya göre daha çok kırmızı ve mavi renkler kullanılarak işlenmiştir. Lapis mavisi, Tokalı Kiliseyi diğer kiliselerden ayıran en önemli özelliğidir. Enlemesine nefle, Aziz Basilin hayatı, çeşitli azizlerin tasviri ve çoğunluk İsanın mucizesine ait sahneler yer alır. Kilise X. yüzyılın sonuna ve XI. yüzyılın başına tarihlenmektedir.
Sahneleri: Tonozun kuzey kanadında Müjde, Ziyaret, Bakireliğin ispatı, Doğum ve üç müneccimin tapınması, tonozun kuzey duvarında Yusufun birinci rüyası, Beytüllahim e yolculuk, altında nişler içinde sekiz aziz tasviri, en altta ise Vaftizci Yahyanın çağrıl ması, İsanın Vaftizci Yahya ile buluşması, Vaftiz, İsanın mabede takdimi, Matta nın görevlendirilmesi, Havarilerin görevlendirilmesi, Kana düğünü; batı kanadında Mısıra kaçış, İsa nın denenmesi, İsa 12 yaşındayken mabette, tonozun merkezinde İsa nın göğe yükselişi ve havarilerin tanrı yolunda görevlendirilmesi; tonozun güney kanadında ilk Diakonlar, Pentakost ve Havarilerin tanrı yolunda görevlendirilmesi; tonozun güney duvarında tanımlanamayan melekler, altında nişler içinde aziz tasvirleri, en altta ise Zengin adamın oğlunun iyileştirilmesi; Lazarusun diriltilmesi, Kudüse giriş ve Son yemek; batı kanadında Ayakların yıkanması; Ana apsiste İsa çarmıhta, İsa nın çarmıhtan indirilmesi, Kadınlar boş mezar başında, İsanın cehenneme inişi; ana apsisin ön cephesinde ilk Diakonlar, İsa ve Samarralı kadın, niş içinde Meryem ve çocuk İsa; kuzey apsiste ise Peygamberlerin görünümü ve melekler.
Rahibeler ve Rahipler Manastırı:
Açık Hava Müzesinin girişinin solunda yer alan 6-7 katlı kaya kütlesi Rahibeler Manastırı olarak adlandırılmıştır.
Bu manastırın 1.katındaki yemekhanesi, mutfağı, birkaç odası; 2.katında yıkı şapeli gezilebilir durumdadır.3.kattaki-bir tünelle ulaşılan- kilisesi çapraz kubbeli, dört sütunlu üç apsislidir. Ana apsisteki templona Göremedeki diğer kiliselerde pek rastlanmaz. Kilisede doğrudan kaya üzerine yapılan İsa freskinin yanında kırmızı bezemeler görülür.
Manastırda katlar arasındaki bağlantı tünellerle sağlanmıştır. Tehlike anında tünelleri kapatmak üzere yeraltı şehirlerinde olduğu gibi Sürgü taşları kullanılmıştır. Sağdaki Rahipler Manastırında ise erozyon nedeniyle katlar arasındaki geçişler kapandığından sadece giriş katında birkaç oda görülebilir.
Aziz Basil Şapeli:
Göreme Açık Hava Müzesinin girişindedir. Sütunlarla ayrılan nartekste mezar çukurları bulunmaktadır. Nef enine beşik tonozlu, dikdörtgen planlı ve üç apsislidir. Dikdörtgen nefin sol uzun yüzünde biri büyük, ikisi küçük, üç apsis bulunmaktadır. Kilise XI. yüzyıla tarihlenmektedir. Sahneleri: Ana apsiste İsa portresi, ön yüzünde Meryem ve çocuk İsa, kuzey duvarın- da ise yine at üzerinde ejderle savaşan Aziz George Aziz Demetrius ve 2 azize tasviri bulunmaktadır.
Elmalı Kilise:
Dokuz kubbeli, dört sütunlu, kapalı Yunan haçı planlı, üç apsislidir. Asıl girişi güney yönünden olan kiliseye, kuzeyden açılan bir tünel vasıtasıyla girilebilmektedir.
Elmalı Kilisenin ilk süslemeleri Aziz Basil ve Azize Barbara Şapeli nde olduğu gibi doğrudan duvara kırmızı boya ile yapılan haç ve geometrik motiflerdir. Kilise XI.yüzyılın ortası, XII. yüzyılın başına tarihlenmektedir. Sahneleri: Deesis, Doğum, Üç müneccimin tapınması, Vaftiz, Lazarusun diriltilmesi, Başkalaşım, Kudüs e giriş, Son akşam yemeği, İhanet, İsa Golgota yolunda, İsa çar- mıhta, İsanın gömülmesi, İsanın cehenneme inişi, Kadınlar boş mezar başında, İsanın göğe çıkışı ve aziz tasvirleri.
Ayrıca Tevrat kaynaklı İbrahim Peygamber in misafirperverliği ve üç Yahudi gencin fırında yakılması sahnesi resmedilmiştir.
Azize Barbara Şapeli:
Elmalı Kilisenin bulunduğu kaya bloğunun arkasındadır.
Haç planlı, iki sütunlu,batı, kuzey ve güney haç kolları beşik tonozlu, merkezi kubbeli, doğu haç kolu ve doğudaki iki köşe mekanı kubbelidir. Bir ana, iki yan apsisi bulunmaktadır.
Motifler kırmızı boya ile doğrudan kaya üzerine uygulanmıştır. Duvarda ve kubbede zengin geometrik motifler, mitolojik hayvanlar ve askeri semboller resmedilmiştir. Ayrıca duvarda taş izlenimi veren motifler de yer almaktadır.
Kilise XI. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenmektedir. Sahneleri: Ana apsiste İsa Pantokrator; kuzey haç kolunda at üzerinde ejderle sava-şan Aziz George ve Aziz Theodore; batı haç kolunda ise Azize Barbara tasviri bulunmaktadır.
Yılanlı ( Aziz Onuphrius ) Kilise:
Ana mekan enlemesine dikdörtgen planlı, beşik tonozlu, güneyde mezarların bulunduğu ek mekan ise düz tavanlıdır. Apsisi sol uzun duvara oyulmuş, kilise tamamlanmadan bırakılmıştır. Girişi kuzeydendir.
Kilise tonozun her iki yanında Kapadokyada saygın olan azizlerin tasvirleri bulunmaktadır. Kilise XI.yüzyıla tarihlenmektedir.
Sahneleri: Girişin tüm karşısında sol elinde İncil tutan İsa ve yanında kilisenin banisi, tonozun doğusunda Aziz Onesimus, ejderle savaşan Aziz George ve aziz Thedore, Gerçek Haçı tutan Helena ve oğlu Konstantin; tonozun batısında çıplak, uzun saçlı ve önünde palmiye ağacı bulunan Aziz Onuphrius, yanında takdis pozisyonunda Aziz Thomas ve elinde bir kitapla Aziz Basil bulunur. M.S. 1.yüzyılda Mısır çöllerinde Hermit adı verilen kendilerini dine adayan, inzivaya çekilmiş, insanlar yaşamaktaydı. Son Hermit Aziz Paphnutius hermitlerin hayatını ve yaşam tarzlarını öğrenmek için M.S. 4.yüzyılda Mısır çöllerine gitti ve kiliseye adını veren Aziz Onuphriusla karşılaştı. Aziz Paphnutius, Aziz Onuphriusa ölürken yardım etti. Çünkü o faziletin, nefse hakimiyetin en iyi örneğiydi. Tasvirlerde Aziz Onuphrius, çıplak, uzun saçlı, iri göğüslü, önünde palmiye ağacı ile görülür.
Kiler- Mutfak-Yemekhane:
Yılanlı Kilise ile Karanlık Kilise arasında yer alan üç yapı yan yana olup, birbirleriyle bağlantılıdır.
Kiler olarak kullanılan ilk mekanda erzakları depolamak için oyuklar, mutfakta ise yöre köylerinde hala kullanılan topraktan yapılmış Tandır adı verilen ocak bulunmaktadır.
En son bölümde ise yemekhane yer alır. Girişin sol tarafında ise tabanda üzüm ezmek için bir şırahane vardır.
Karanlık Kilise:
Kuzeyde kavisli bir merdivenden kilisenin dikdörtgen, beşik tonozlu narteksine çıkılır. Narteksin güneyinde bir mezar bulunmaktadır.
Kilise haç planlı, haç kolları çapraz tonozlu, merkezi kubbeli, dört sütunlu, üç apsislidir. Karanlık Kilise olarak adlandırılmasının nedeni, narteks kısmındaki küçük bir pencereden çok az ışık almasından dolayıdır. Bu sebeple fresklerdeki renkler oldukça canlıdır.
Kilise ve narteks İncil ve İsa siklusunu içeren zengin süslemelere sahiptir. Ayrıca Elmalı ve Çarıklı Kilisede olduğu gibi Tevrat kaynaklı sahneler de resmedilmiştir. Kilise, XI. yüzyıl sonu XII.yüzyıl başına tarihlenmektedir.
Sahneleri: Deesis, Müjde, Beytüllahime yolculuk, Doğum, Üç müneccimin tapın - ması, Vaftiz, Lazarusun diriltilmesi, Başkalaşım, Kudüse giriş, Son akşam yemeği, İhanet, İsa çarmıhta, İsanın cehenneme inişi, Kadınlar boş mezar başında, Havarilerin takdisi ve görevlendirilmesi, İsanın göğe çıkışı, İbrahim Peygamberin misafirperverliği, Üç Yahudi gencin yakılması ve aziz tasvirleri.
Azize Catherine Şapeli:
Karanlık Kilise ile Çarıklı Kilise arasında yer alan Azize Catherine Şapeli, hem narteksi, hem de naosu serbest haç planlı, merkezi kubbeli, haç kolları beşik tonozlu ve apsisi templonludur. Narteks zemininde dokuz mezar, duvarında ise iki nişli mezar (arkosolium) yer alır.
Şapelin sadece naos kısmı figürsel dekorasyonlar içermektedir. Pandatifler kabartma geometrik süslemelerle bezenmiştir. Anna adındaki donör tarafından yaptırılan Azize Catherine Şapeli, XI.yüzyıla tarihlenmektedir.
Sahneleri: Templonlu apsiste Deesis, altında madalyonlar içinde Kilise Babaları, (Gregory, Basil, John Chrysostom) kuzey haç kolunun güney duvarında at üzerinde Aziz George, karşısında Aziz Theodore, Azize Catherine ve diğer aziz tasvirleri.
Çarıklı Kilise:
İki sütunlu, ( diğer sütunlar duvar köşelerinde paye şeklindedir.) çapraz tonozlu, üç apsisli ve dört kubbelidir.
Sahnelerinde İsanın hayatını konu alan siklus, İbrahim Peygamberin misafirperverliğini gösteren Tevrat sahnesi, aziz ve bani tasvirleri iyi muhafaza edilmiştir. Elmalı ve Karanlık Kiliseye benzemekle beraber, İsanın çarmıha gidişi ve çarmıhtan alınış sahneleri kilisenin farklı özelliğidir. Figürler genelde büyük ve uzundur. İsanın göye yükseliş sahnesinin altında bulunan ayak izlerinden dolayı kiliseye Çarıklı Kilise adı verildiği sanılmaktadır.
Kilise XII. yüzyıl sonu, XIII. yüzyıl başına tarihlenmektedir. Ana kubbenin ortasında pantokrator İsa, madalyonlarda melek büstleri bulunmaktadır. Ayrıca ana apsiste Deesis, kuzey apsiste Meryem ve çocuk İsa, güney apsiste ise Melek Michael tasviri yer alır. Sahneleri: Doğum, Üç müneccimin tapınması, Vaftiz, Lazarusun diriltilmesi, Başkalaşım, Kudüse giriş, İhanet, Kadınlar boş mezar başında, İsanın göğe çıkışı ve aziz tasvirleri yer almaktadır.
Bölgenin en eski yerleşim yerlerinden biri olan Çavuşin, Göreme -Avanos yolu üzerinde, Göremeye 2km.uzaklıktadır.
Çavuşindeki Vaftizci Yahya adına yapılan kilise bölgeye hakim bir yerdedir. Muhtemelen 5.yüzyılda yapılmış - boyanmış -olduğundan bölgenin en eski kilisesidir.
Kapadokyada pek görülmeyen geniş avlusu son yıllarda kayaların kopması sonucu yıkılmıştır. Eski Çavuşin vadisindeki harabeler Hıristiyan dervişlerinin ve topluluklarının yaşadığı yerlerdir. Çavuşinin hemen yanındaki Güllüderede 5 Kilise bulunmaktadır.
Vadinin yakınındaki Haçlı Kilise aynı zamanda Arap akınlarına karşı savunma amaçlı olarak da kullanılmıştır.
Çavuşin ( Nicephorus Phocas ) Kilisesi:
Göreme-Avanos yolu kenarında, Göremeye 2.5 km. uzaklıktadır. Oldukça yüksek tek nefli, beşik tonozlu, üç apsisli olan kilisenin narteksi yıkılmıştır. 964/965 yıllarına tarihlenmektedir.
Sahneleri: Tonozda Müjde, Ziyaret, Bakireliğin ispatı, Mısıra kaçış, Yusufun ikinci rüyası,Havarilerin Tanrı yolunda görevlendirilmesi, Üç müneccimin tapınması,Masum çocukların katliamı, Elizabethin takip edilişi, Zekeriyanın öldürülmesi; batı duvarında Yusuf ve Meryem deney sonrası, Beytüllahime yolculuk, Doğum, Son yemek, İhanet, İsanın cehenneme inişi, Vaftiz; kuzey duvarında İsa platus önünde, İsa Golgota yolunda, İsa çarmıhta, İsanın ölümü; güney duvarında Kudüse giriş, Lazarusun diril- tilmesi, Kör adamın iyileştirilmesi, İsanın çarmıhtan indirilmesi, Kadınlar boş mezar başında; apsis duvarında Başkalaşım resmedilmiştir.
Avanosa 5 km, Paşabağlarına 1 km. uzaklıktaki zelve, Aktepenin dik ve kuzey yamaçlarında kurulmuştur. Üç vadiden oluşan Zelve Ören Yeri, peribacalarının en yoğun olduğu yerdir.
Vadideki peribacaları sivri uçlu ve geniş gövdelidir. Uçhisar, Göreme, Çavuşinde olduğu gibi kaya oyma mekanlardaki trogloditik yaşamın ne zaman başladığı bilinmeyen Zelve, özellikle IX. ve XIII. yüzyılda Hıristiyanların önemli yerleşim ve dini merkezlerinden biri olmuş; aynı zamanda rahiplere ilk dini seminerler de bu yörede verilmiştir.
Yamaçların dibinde yer alan Direkli Kilise Zelvedeki manastır hayatının ilk yıllarına aittir. Kilise süslemelerinde tercih edilen kabartma haçlar daha çok ikonoklastik Dönem öncesine tarihlenen Balıklı, Üzümlü, ve Geyikli Kiliseler vadinin önemli kiliselerindendir. 1952 yılına kadar iskan edilmiş vadide manastır ve kiliselerden başka yerleşim yerleri, iki vadiye açılan tünel, değirmen, cami ve güvercinlikler bulunmaktadır.
Balıklı ve Üzümlü Kilise:
Zelvenin üçüncü vadisinde, bir manastıra ait doğal avlunun doğusundadır. Giriş kısmı yakılmış olan Üzümlü ve Balıklı Kilisenin giriş kapısının üstünde tahtta oturan ve kucağında çocuk İsa bulunan Meryem tasviri yer alır. kısmen yıkık tonozda daire içinde malta haçı taşıyan Melek Michael ve Gabriel tasviri bulunur.
Girişin hemen sağında hücre şeklindeki Güney Şapel i tek nefli, apsisli ve beşik tonozlu olup kenarlarda oturmaya yarayan platform bulunur. Apsisinde kırmızı çerçeve içinde ayakta duran, bir elinde kitap, diğer eliyle takdis eden İsa; apsis cephesi ise içi noktalı basit üçgen ve daire dizileriyle, tonozu ise çizilerek yapılmış Malta Haçı ve dairelerle süslenmiştir. Şapel büyük olasılıkla X.yüzyılda yapılmıştır.
Paşabağları ve Aziz Simeon Hücresi:
Göreme -Avanos yolunun sağında, yoldan 1 km. içeridedir. Eskiden Rahipler Vadisi bugün Paşabağı olarak adlandırılan bu alan, kendine özgü peribacalaryla doludur. Çok gövdeli ve çok başlı olan bazı peribacalarının içlerine şapel ve oturma mekanları oyulmuştur.
Üç başlı peribacalarının birinde Aziz Simeon adına yapılmış bir şapel ve inziva hücresi bulunmaktadır. Dar bir baca vasıtasıyla ulaşılabilen hücrenin girişini antitetik haçlar süslemektedir. İçinde ocak, oturma ve yatma mekanları ile ışık girmesini sağlayan pencere aralıkları mevcuttur. V. yüzyılda Halep yakınlarında münzevi bir hayat sürdüren Aziz Simeon, mucizeler yarattığı söylentileri çıkınca, halkın aşırı ilgisinden kaçarak önce iki metre yüksekliğinde bir sütun üzerinde yaşamaya başlar.
Aziz Simeon, aşağıya sadece müritlerinin getirdiği az miktarda yiyecek ve içeceği almak için iner Kapadokyalı münzevirler ise bir sütun yerine hazır buldukları peribacalarını oyarak dünyevi hayattan uzaklaşırlar. Peribacasını aşağıdan yukarı doğru oyarak 10 - 15 m. yükseklikte kaya odalarda yaşar, kaya yataklarda yatarlar.
Nevşehirin 20 km. doğusunda olan Ürgüp, Kapadokya bölgesinin en önemli merkezlerindendir. Göremede olduğu gibi tarihsel süreç içerisinde çok sayıda isme sahip olmuştur. Bizans döneminde Osiana ( Assiana), Hagios Prokopios; Selçuklular Döneminde Başhisar; Osmanlılar zamanında Burgut Kalesi; Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren de Ürgüp adıyla anılmıştır.
Ürgüp ve civarındaki ilk yerleşim antik adı Tomissos olan Damsa Çayının doğusundaki Avla Dağı etekleridir. Daha geç dönemlere ait en önemli kalıntılar ise Ürgüp kasaba ve köylerinde bulunan Roma Dönemine ait kaya mezarlardır.
Ürgüp yöresinde ilk kez Hititler yerleşmiştir. Hititlerden sonra Kimmerlerin Frig egemenliğine son vermesi sonucu yörede Medler (M.Ö.585), daha sonra da Persler (M.Ö.547) hakimiyet kurmuşlardır. Makedonya Kralı İskender M.Ö.334 ve 332de Pers ordularını arka arkaya bozguna uğratarak bu büyük İmparatorluğu yıkmıştır. Büyük İskender, komutanlarından Sabiktası bölgeyi denetim altına almakla görevlendirince, halk buna karşı çıkmış ve eski Pers soylularından Ariarathesi kral ilan etmişlerdir. I.Ariarathes (M.Ö.332-322) Kapadokya Krallığının sınırlarını oldukça genişletmiştir.
İskenderin ölümüne kadar barış içinde yaşayan Kapadokya Krallığı, Romanın bir eyaleti olduğu M.S 17 yılına kadar varlığını korumak için Makedonyalılarla, Pontuslularla, Galatlarla, Romalılarla mücadele etmiştir. M.S.17de Tiberius Kapadokyayı Romaya bağlayarak bölgedeki kargaşaya son vermiştir. Romalılar bölgeyi ele geçirdikten sonra batıya bir yol yaparak Egeye ulaşımı sağlamış, bu yol askeri ve ticari bakımdan çok önem taşımıştır. Bu dönemde Anadoluda yayılmaya başlayan ilk Hıristiyanların bir kısmı büyük şehirlerden köylere göç etmeğe başlamışlar, Kayserinin önemli bir din merkezi haline geldiği IV. yüzyılda, Göreme, Ürgüp ve çevresine gelen Hıristiyanlar, Kayseri Piskoposu da olan Aziz Basilin dünya görüşünü benimseyerek kayalar içinde manastırlar kurmuşlardır.
Roma İmparatorluğunun ikiye bölünmesiyle Kapadokya Doğu Roma İmparatorluğunun (Bizans) hakimiyetine geçmiştir. VII.yüzyılın ilk yıllarında Kapadokyada Sasanilerle Bizanslılar arasında yoğun savaşlar olmuş, Sasaniler bölgeyi 6-7 yıl kadar ellerinde tutmuşlardır. 651de Halife Osman Sasanileri yıkınca bölge bu kez Arap-Emevi güçlerinin akınlarına uğramıştır. Bizanslılar döneminde İkonoklazm hareketi yaygınlaştığından Hıristiyanların bağnaz baskısından kaçan aydın görüşlü Hıristiyanlar buraya sığınmıştır. Bu yüzden de Ürgüp yöresinde yapılan kiliselerin fresklerinde İncilden alınma resimlere geniş yer verilmiştir. Bu da günümüzde Ürgüpün turistik yönden önem kazanmasında büyük rol oynamıştır.
Aziz Theodore (Tağar) Kilisesi
Nevşehir ili Ürgüp ilçesi Yeşilöz Köyünde bulunan bu kilise, Aziz Theodore adına yapılmıştır. Kesin olmamakla birlikte XI.-XIII. Yüzyıllar arasında yapıldığı sanılmaktadır.
Kilise T plan şekli göstermekte olup, ortası merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Günümüzde bu kubbe çökmüş ve üzeri camla kapatılmıştır. Zeminden bir merdivenle üst kattaki galeriye çıkılmaktadır. Bu plan şekli ile Kapadokya kiliseleri arasında kendine özgü bir örnektir.
Kilise içerisindeki freskler iyi korunmuş olarak günümüze gelebilmiştir. Fresklerin üslup farkları göz önüne alındığında üç ayrı sanatçının belirli zamanlarda burada çalıştığı anlaşılmaktadır. Kilise içerisinde dikkati çeken İncilden alınma sahnelerin başında; Deesis, Müjde, Doğum, Peygamberlerin görünümü, Havarilerin görünümü, İsa çarmıhta, Melekler Gabriel ve Michael, madalyonlar içinde aziz tasvirleri gelmektedir.
Pancarlık Kilisesi
Nevşehir ili Ürgüp ilçesi, Ortahisarda Pancarlık Vadisinde bulunan bu kilise vadiden ötürü Pancarlık Kilisesi ismi ile tanınmıştır. Kilise XI.yüzyılın ilk yarısına tarihlendirilmektedir.
Kilise tek nefli, tek apsisli ve düz tavanlıdır. Duvar fresklerinde yeşil zeminin ağırlık kazandığı görülmektedir. Burada iki ayrı sanatçının farklı zamanlarda çalıştığı ileri sürülmüşse de İncilden alınma sahneler ve yazılar incelendiğinde aynı sanatçı tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır. Burada İncilden alınma sahneler frizler halinde birbirlerini izlemektedir. Frizlerin her iki yanına da madalyonlar içerisine aziz tasvirleri yerleştirilmiştir. Böylece konuların birbirlerinden ayrılması sağlanmıştır.
Aziz Basil Şapeli
Nevşehir, Ürgüp ilçesi Mustafapaşa kasabasının yaklaşık 2 km.batısında, Göreme Vadisinin batı yakasında bulunan bu kilise İkonaklazm döneminden (726-843) sonra, X.-XI.yüzyıllara tarihlendirilmektedir.
Kilise dikdörtgen planlı, iki nefli, iki sütunlu ve iki apsisli olup, üzeri düz bir tavanla örtülmüştür. Kilisenin batı nefinin duvarlarında kırmızı aşı boyalı yarı kabartma sütunlar ve bunların aralarında da nişler bulunmaktadır. Doğu yönündeki nef daha zengin bezemeli olup, burada geometrik ve bitkisel motiflere geniş yer verilmiştir. Kilisenin Göreme Vadisine bakan kısmı yıkılmış, kapısı ve bu kapının yanında da büyük olasılıkla kiliseyi yaptırana ait bir mezar bulunmaktadır.
Doğu nefinin apsisinde üç Malta haçı görülmektedir. Bu haçların etrafı palmetlerle çevrilidir ve her birinin üzerinde de bir patriğin ismi yazılıdır. Bu Malta haçlarından ortadaki Abrahamı, diğerleri de İsaac ve Yakubu simgelemektedir. Bazı araştırmacılar ise bu haçların Cenneti veya Golgoto Tepesindeki üç haçı sembolize ettiğini de ileri sürmüşlerdir.
Kilisenin büyük ölçüdeki, etrafı geometrik ve bitkisel motiflerle boyanmış haçı ise kornişteki bir kitabeye dayanılarak Aziz Konstantini simgelediği sanılmaktadır.
Nevşehir- Ürgüp karayolu üzerinde, Ürgüpe 6 km. uzaklıktadır. Ortahisar Kalesi hem stratejik hem de yerleşim amacıyla kullanılmıştır. Kalenin eteklerinde Kapadokyanın karakteristik sivil mimari örnekleri bulunmaktadır.
Ayrıca hemen hemen tüm vadilerin yamaçlarına oyulan soğuk hava depolarında yörede yetişen patates ve elma, Akdeniz Bölgesinden getirilen portakal ve limon saklanmaktadır.
Ortahisar vadilerinde son derece ilginç manastır ve kiliseler bulunmaktadır. Bunlar Sarıca Kilise, Tavşanlı Kilise, Balkan Deresi Kiliseleri, Hallaç Dere Manastırıdır.
Ürgüpün 6 km. güneyinde yer alan Mustafapaşa, 20.yüzyılın başlarına kadar Ortodoks Rumların yaşadığı bir kasabadır.
XIX. yüzyıl sonları ve XX. yüzyıl başlarına tarihlenen eski Rum evleri, oldukça zengin bir taş işçiliğinin en güzel örnekleridir. Mustafapaşa nın batısında yer alan Gömede Vadisi nin jeomorfolojik açıdan Ihlara Vadisinin küçük bir benzeridir. Ihlara Vedisinde olduğu gibi kaya oyma kiliselere, barınaklara ve vadinin içinden geçen bir dereye sahiptir.
Mustafapaşa daki önemli kilise ve manastırlar; Aios Vasilios Kilisesi, Konstantin - Heleni Kilisesi, Manastır Vadisi Kiliseleri ve Gömede Vadisi nde Alakara Kilise ve Aziz Basil Şapeli dir.
Aziz Basil Şapeli:
Ürgüp ilçesi Mustafapaşa kasabasının yaklaşık 2 km.batısında, Göreme Vadisinin batı yakasında bulunan bu kilise İkonaklazm döneminden (726-843) sonra, X.-XI.yüzyıllara tarihlendirilmektedir.
Kilise dikdörtgen planlı, iki nefli, iki sütunlu ve iki apsisli olup, üzeri düz bir tavanla örtülmüştür. Kilisenin batı nefinin duvarlarında kırmızı aşı boyalı yarı kabartma sütunlar ve bunların aralarında da nişler bulunmaktadır.
Doğu yönündeki nef daha zengin bezemeli olup, burada geometrik ve bitkisel motiflere geniş yer verilmiştir. Kilisenin Göreme Vadisine bakan kısmı yıkılmış, kapısı ve bu kapının yanında da büyük olasılıkla kiliseyi yaptırana ait bir mezar bulunmaktadır.
Doğu nefinin apsisinde üç Malta haçı görülmektedir. Bu haçların etrafı palmetlerle çevrilidir ve her birinin üzerinde de bir patriğin ismi yazılıdır. Bu Malta haçlarından ortadaki Abrahamı, diğerleri de İsaac ve Yakubu simgelemektedir. Bazı araştırmacılar ise bu haçların Cenneti veya Golgoto Tepesindeki üç haçı sembolize ettiğini de ileri sürmüşlerdir.
Kilisenin büyük ölçüdeki, etrafı geometrik ve bitkisel motiflerle boyanmış haçı ise kornişteki bir kitabeye dayanılarak Aziz Konstantini simgelediği sanılmaktadır.
Acıgöl ilçesinin 10 km. kuzeyinde yer alan Tatlarin kasabası gerek yeraltı kenti ve ki- liseleri gerekse konut mimarisi ile Kapadokya Bölgesi nin ilginç yörelerinden birisidir. Tatlarin halkı tarafından Kale olarak adlandırıldığı tepesinde yer alan yeraltı şehri ilk olarak 1975 yılında tespit edilmiş, 1991 yılında ziyarete açılmıştır. Buradaki toprak üstü yerleşimde kiliseler bulunduğu, ancak bunların büyük çoğunluğunun doğal nedenlerden dolayı yıkıldığı bilinmektedir.
Şehrin giriş kapısı yıkılmış olup, içerisine batı yönünde açılan iki ayrı mekândan girilebilmektedir. Yeraltı şehri oldukça geniş bir alana yayılmış olup, yalnızca çok küçük bir bölümü temizlenebilmiştir. Günümüzde iki katına girilebilen şehirde geniş mekânlar, erzak depoları ve kiliseler bulunmaktadır. Bu şehrin büyük bir manastır veya askeri bir garnizon olduğu da sanılmaktadır.
Tatlarin Yeraltı Şehri girişinden kavisli bir koridordan dikdörtgen planlı bir alana ulaşılmaktadır. Girişte bulunan 1,5 m. çapında, ortası delikli olan sürgü taşı, içeriye giriş ve çıkışı kontrol etmektedir. Girişin sağındaki bir mekânda üç iskeletin bulunması, burasının bir zindan olmasını akla getirmektedir. Girişin çevresinde mutfak, kiler ve tuvaletler bulunmaktadır. Bu alanın Roma döneminde mezarlık olarak kullanıldığı sanılmaktadır.
Yeraltı şehrinin ikinci katında ahırlara yer verilmiş ve burası sütunlarla desteklenmiştir. Ambar olarak düşünülen mekânlar oldukça geniş ölçüdedir. Bu mekânlarda da havalandırma bacalarına yer verilmiştir. İçerideki ilk iki mekân bir koridorla birbirine bağlanmış olup, bu koridorda tuzaklar ve bağlantıyı kesen sürgü taşı bulunmaktadır.
Tatlarin Kilisesi:
Tatlarin kasabasının kale olarak adlandırıldığı tepesinin yamaçlarında yer alır. İki nefli iki apsisli, beşik tonozlu olan kilisenin narteksi yıkılmıştır.
Oldukça iyi korun muş olan frekslerdeki sahneler bantlarla birbirinden ayrılmıştır. Zeminde koyu gri, tasvirlerde ise mor, hardal ve kırmızı renkler kullanılmıştır.
Sahneleri: Apsiste Meryem ve Çocuk İsa, Michael ve Gabriel; Konstantin ve Helena, Başkalaşım, İsa nın cehenneme inişi, Kudüse giriş, İsa nın çarmıha gerilmesi ve 9 azizin yanı sıra kiliseyi yaptıran kişinin portresi de yer almaktadır.
Nyssa, Kızılırmakın güneyindedir. Hititler döneminde Kahve Dağı eteklerinde kurulan Nyssa bugünkü Nevşehirdir. Burada yapılan kazılardan ele geçen kalıntı ve buluntulardan Nyssanın MÖ.3000 yıllara kadar uzanan bir tarihi olduğu anlaşılmaktadır. Bu bölge tarih öncesi çağlardan beri yerleşmeye sahne olmuş ve kapadokya olarak tanımlanmaktadır.
Nevşehir (Muşkara) ilinin en eski yerleşim yeri Gülşehir ilçesi Civelek Mağarasında görülür. Avanosun Sarılar beldesi yakınlarındaki Zank Höyükte DTCF Öğretim üyelerinden Doç. Dr. Hüseyin Severin başkanlığında yapılan kazılar sonucunda Eski Tunç Çağına (M.Ö.3000-2000) ve Assur Ticaret Kolonileri Çağına (M.Ö.2000-1750) ait eserler ele geçmiştir. Nevşehir civarında bulunan çok sayıdaki höyüklerde özellikle Eski Tunç Çağına ait kalıntılar tespit edilmiştir.
Hititler döneminde Kahve Dağı eteklerinde kurulan Nyssa bugünkü Nevşehirdir. Burada yapılan kazılardan ele geçen kalıntı ve buluntulardan Nyssanın MÖ.3000 yıllara kadar uzanan bir tarihi olduğu anlaşılmaktadır. Bu bölge tarih öncesi çağlardan beri yerleşmeye sahne olmuş ve Kapadokya olarak tanımlanmaktadır.
Hititlerden sonra Kimmerlerin Frig egemenliğine son vermesi sonucu yörede Medler (M.Ö.585), daha sonra da Persler (M.Ö.547) hakimiyet kurmuşlardır. Persler bölgeyi Satrap adını verdikleri valilerce yönetmişlerdir. Persler, Kapadokyadan geçerek başkentlerini Egeye bağlayan, Kral Yolunu geliştirmişlerdir. Makedonya Kralı İskender M.Ö.334 ve 332de Pers ordularını arka arkaya bozguna uğratarak bu büyük İmparatorluğu yıkmıştır. Büyük İskender, komutanlarından Sabiktası bölgeyi denetim altına almakla görevlendirince, halk buna karşı çıkmış ve eski Pers soylularından Ariarathesi kral ilan etmişlerdir. I.Ariarathes (M.Ö.332-322) Kapadokya Krallığının sınırlarını oldukça genişletmiştir.
İskenderin ölümüne kadar barış içinde yaşayan Kapadokya Krallığı, Romanın bir eyaleti olduğu M.S 17 yılına kadar varlığını korumak için Makedonyalılarla, Pontuslularla, Galatlarla, Romalılarla mücadele etmiştir. M.S.17de Tiberius Kapadokyayı Romaya bağlayarak bölgedeki kargaşaya son vermiştir. Romalılar bölgeyi ele geçirdikten sonra batıya bir yol yaparak Egeye ulaşımı sağlamış, bu yol askeri ve ticari bakımdan çok önem taşımıştır. İmparator Septimus Severius Döneminde ekonomik bakımdan oldukça canlanan Kapadokyanın merkezi Kayseri daha sonraki yıllarda İrandan gelen Sasanilerin saldırılarına uğramış, III. Gordianus bu saldırılara karşı şehrin etrafını surlarla çevirtmiştir.
Bu dönemde Anadoluda yayılmaya başlayan ilk Hıristiyanların bir kısmı büyük şehirlerden köylere göç etmeğe başlamışlar, Kayserinin önemli bir din merkezi haline geldiği IV. yüzyılda, Göreme ve çevresini gelen Hıristiyanlar, Kayseri Piskoposu da olan Aziz Basilin dünya görüşünü benimseyerek kayalar içinde manastırlar kurmuşlardır.
Roma İmparatorluğunun ikiye bölünmesiyle Kapadokya Doğu Roma İmparatorluğunun (Bizans) hakimiyetine geçmiştir. VII. yüzyılın ilk yıllarında Kapadokyada Sasanilerle Bizanslılar arasında yoğun savaşlar olmuş, Sasaniler bölgeyi 6-7 yıl kadar ellerinde tutmuşlardır. 651de Halife Osman Sasanileri yıkınca bölge bu kez Arap-Emevi güçlerinin akınlarına uğramıştır. Uzun süredir devam eden mezhep çatışmaları III.Leonun Müslümanlıktan etkilenerek ikonaları yasaklamasıyla doruk noktasına ulaştı. Bu durum karşısında bazı Hıristiyan ikon yanlısı keşişler Kapadokyaya sığınmaya başladılar. İkonoklasm hareketi yüz yıldan fazla sürmüştür.