Yağmurlu mu karlı mı olacağına karar verememiş bir İstanbul sabahına beynimdeki kelimelerin çığlıklarıyla uyandım yine bugün. Belli ki kelimeler hararetli bir tartışma ile hayatın anlamını sığdırmaya çalışıyorlar kendi küçük harf kümelerine. En çok sesi çıkan “yarım kalan” ve “vazgeçilen” e kulak verdim biraz. “Vazgeçilen” hüzünlü ama iddialı bir tonla aslında “yarım kalan” diye bir mevhum olmadığını, yarım kalanların tümünün aslında tamamlanmış bitmiş yani bir şekilde “vazgeçilenler” olduğunu savunuyordu. “Yarım kaldı diye hayıflanılan işler, kitaplar, filmler, planlar, projeler ve hatta aşklar aslında bile isteye, o veya bu şekilde vazgeçilen şeyler değil mi aslında? Sonra okurum diye yarım bırakılan kitapları düşünelim en basitinden, aslında sizi sarmadığı, umduğunuzu bulamadığınız, bir solukta okuyamadığınız, sıkıldığınız için yarım bıraktığınız o kitapların hangisini dönüp de bitirdiniz acaba?