• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf Yarışması başladı. İlgili konuya  BURADAN  ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada görmek isteriz...

Okulda Şiddet

Dr. Hasan AYDINLI

Bugünkü her pişmanlık; dünkü ihmâl, gaflet ve umursamazlığın acı birer meyvesi olarak karşımıza çıktı. Yarınlar da, acı-tatlı her türlü semeresiyle bugünün bağrında gelişip hazırlanmaktadır. Bu itibarladır ki, çok yakın bir gelecekte, milletçe ya keşkelerle kadere taşlar yağdırıp geçmişi hasretle anacağız, yahut onu ve kahramanlarını hayırla yâd edip tâlihimize tebessüm edeceğiz.

Son yıllarda okullarda şiddet giderek artmaktadır. Henüz erişkinliğe adım atmamış çocukların, kendilerinden beklenmedik bir şekilde şiddete meyletmesi, uzmanları konu üzerinde düşünmeye sevk etmektedir. Anne-babalar çocuklarını okula gönderirken, onların şiddete mârûz kalmasından veya bu tür hâdiselerin içinde bulunmasından endişe etmektedir. Önceleri Batılı ülkelerde vuku bulan ve kendimizden çok uzakta gördüğümüz bu tür hâdiseler, ülkemizde de artık sık karşılaştığımız bir durum hâline geldi. ‘Saldırganlığın ve şiddetin sebebi nedir? Gelişme çağındaki insanlar, niçin kendilerinden beklenmeyen bu tür davranışlara başvururlar? Bu durum karşısında anne-baba ve eğitimciler neler yapabilir? Toplum ve medyanın konuya yaklaşma tarzı ne olmalıdır? vb.’ soruların cevabı artık bugün herkesi ilgilendirir duruma gelmiştir.

Okullarda görülen menfî davranışlar; silâh taşıma, eşyaya zarar verme, kavga etme, öldürme, psikolojik baskı, ahlâk dışı davranışlara zorlama, intihar girişimi, kabadayılık ve çeteleşme şeklinde sınıflandırılabilir. Bu tür davranışlar bir kişi ile sınırlı kalmayarak, toplumu ve eğitim câmiasını tesir altına alır. Bu durumda okullarda güven eksikliği oluşur, emniyetin olmadığı bir yerde çocuk ve gençler kendilerini eğitim ve öğretime veremez, neticede eğitimin kalitesi düşer. Şiddetin önünün alınamaması, bu tür menfî davranışların daha da artmasına sebep olur. Şiddet, kullanıcılarının elinde âdeta sihirli bir güç hâline gelir. Şiddet kullanan talebeler mesuliyetten kaçar, çeşitli menfaatler elde eder (para toplama, dersleri kolayca halletme, okuldaki kurallardan kurtulma, arkadaşlarına hükmetme vb.), nüfuzlarını artırır ve ilgi odağı olur. Fâsit bir daire içinde şiddet, menfî duygu ve davranışları besler; bu ise yeni şiddet hâdiselerine basamak teşkil eder.

Önceleri şiddete başvuranların; zekâ seviyesi düşük, toplumdan dışlanmış, uyuşturucu madde kullanan ve ailevî problemleri olan çocuklar olduğu düşünülürdü. Ancak daha sonraki dönemlerde zâhiren ailevî problemi olmayan, refah seviyesi yüksek, uyuşturucu madde kullanmayan ve normal zekâlı talebelerin de sıklıkla şiddete yöneldiği fark edildi. Ebeveynleri de hayrete düşüren bu vak’alar, son zamanlarda medyada sık sık yer almaya başladı (15-16 yaşlarındaki kızların kavgası, okuldan kaçan çocukların birbirini yaralaması, çete kavgaları, ölümle neticelenen saldırılar, öğretmenleri tehdit etme ve haraç toplama gibi).

Suçu azaltmanın bir yolu da, şiddete meyilli çocuklara gerekli ilgi ve alâkayı göstermektir. Erişkin suçluların çoğunun çocukluk ve gençlik dönemlerinde de şiddete başvurdukları fark edilmiştir.1 Şiddete meyilli çocukların problemlerinin çözümü hususunda atılacak adımlar, yarının toplumunu daha büyük hasarlardan koruyacaktır.

Şiddete uğrayan çocukların tehdit neticesi yaşadığı şahsiyet zedelenmesi; utanç duymalarına ve sessiz kalmalarına sebep olabilir. Bu durumda, çocukların baskı ve şiddete mârûz kalması devam edebilir. Bu da sebepsiz korkulara, aileye bağımlılıktaki artışa, strese, başarı düşüşüne, depresyona, intihar girişimine veya şiddete karışmaya sebebiyet verebilir. Anne-babaların, çocuklarındaki sıra dışı davranışları erken fark etmeleri önemlidir. Şiddete mârûz kalmış bir çocuk, bunu gizleme yoluna gider. Dolayısıyla anne-baba ve eğitimciler, çocuktaki bu tip değişiklikleri fark etmeye çalışmalıdır. 2.245 çocuk üzerinde yapılan bir araştırmada, anne-babaların çocuklarının durumlarını takip etmemelerinin, çocukların şiddete mârûz kalmalarını tetiklediği tespit edilmiştir.

Aşağıda şiddeti oluşturan faktörleri, kimlerin şiddete meylettiğini, kimlerin şiddetten uzak durduğunu incelemeye çalışalım:

Bilgisayar ve tv’nin şiddete tesiri
Şiddet ihtiva eden bilgisayar oyunları, çocukların başarısına doğrudan menfî tesir eder.2 Araştırmalara göre bilgisayar oyunlarının % 89’u şiddet ihtiva etmektedir.3-4 C.A. Anderson ve arkadaşları, 4.262 çocuk üzerinde yapılmış araştırmayı değerlendirmiş; bilgisayar oyunlarının, çocukların, saldırganlık ve tedirginliğini artırdığını, içtimaî münasebetlerini azalttığını tespit etmişlerdir.5 Başka bir çalışmada ise, günlük tv izleme süresi ile şiddet davranışı arasında güçlü bir bağlantı olduğu gösterilmiştir.6 Çocukların tv izlemesini azaltmak için hazırlanan müdahale programında, üç ve dördüncü sınıf öğrencilerinin tv izleme, bilgisayar oyunları oynama süreleri kontrol altına alınmıştır. Tv izleme ve bilgisayar oyunları oynama süreleri azaltılıp, bunların yerine yaşa uygun aktiviteler yerleştirilen çocuklarda, aktiviteleri azaltılmayan diğer çocuklara nazaran sözlü ve fizikî saldırganlığın önemli ölçüde azaldığı görülmüştür.8 Sekiz ve dokuzuncu sınıf öğrencilerinin nasıl vakit geçirdiğini araştıran bir diğer çalışmada ise, gençlerin haftada ortalama 9 saat video oyunu oynadığı, 25,3 saat tv seyrettiği, 20,7 saat müzik dinlediği ve 3,4 saat kitap okuduğu tespit edilmiştir.

Müzik ve şiddet
Ülkemizde giderek yaygınlaşan bazı müzik türlerinin gençlerimizin şiddete başvurmalarında tesirli olduğu görülmektedir. Amerika’da gençlerin günlük ortalama 4-5 saat müzik dinlediği yapılan araştırmalarda ortaya çıkarılmıştır. Bir çalışmada annelerin % 47’si, ‘rap’taki şiddet mesajlarının çocuklarına menfî tesir ettiğini belirtmiştir.7 Müzikte kafiyeli ve nakaratlı bazı menfî mesajların, şiddeti ve cinsî davranışları dışa vurmaya yol açtığı görülmüştür. Özellikle ‘heavy metal’ dinleyen gençlerin kendilerini toplumdan izole etmeleri, uyuşturucu madde kullanmaları ile şiddet davranışları arasında önemli bağlantılar tespit edilmiştir. Bir görüşe göre bu tip davranışları sergileyen gençlerin, kendilerini ifade için bu tarzı seçtiği ifade edilmiştir.

Son yıllarda müzikte müstehcenlik, şiddet ve isyan gibi menfî mesajlar daha sık vurgulanmaktadır. Çeşitli suçlara karışmış rap sanatçılarının birçoğunun, eserlerinde şiddeti körükledikleri görülmektedir. Amerika’da çok seyredilen bir müzik kanalının yayınlarının % 22,4’ünde aşırı şiddetin, % 25 kadarında ise silâhların özendirildiği fark edilmiştir. Model arayışında olan çocuklarda bu durumun nasıl tesirli olduğunu tahmin edebilirsiniz. Çok seyredilen sanatçıların, kendi davranışları hususunda da sorumlu oldukları unutulmamalıdır.7 Maalesef ülkemizde bu konuda hâlâ yeterince araştırma bulunmamaktadır.

Saldırganlığın medya ile bağlantısı
Saldırganlık teorisine göre medyaya yansıyan şiddet, çocuk ve gençlere çeşitli şekillerde tesir eder. Medyaya yansıyan şiddet hâdiseleri çocuklarda şiddet göstermeye meyilli saldırgan bir kişilik yapısının oluşmasına ve çocukların otomatik ve kontrolsüz davranışlarla şiddeti dışa vurmalarına sebep olur.9 Kısa süreli bilgisayar oyunlarının saldırganlığı artırdığı, medyadaki şiddetin de, insanlardaki öfke, kin ve intikam duygularını tahrik ettiği, bütün bunların saldırganlık ve şiddeti beslediği gösterilmiştir.

Cemiyette şiddet
Aile içi cinnet vak’aları, bir hiç uğruna yapılan kavgalar, ölümle neticelenen ihtilâflar ve her ortamda şiddetin ilk çözüm görülmesi bugün cemiyetimizin kanayan önemli bir yarasıdır. Televizyonlara yansıdığı kadarıyla toplumumuz âdeta şiddet üreten bir toplum hâline gelmiştir. İnsanların birbirine tahammülü azalmış, şiddeti temsil eden güçler (mafya, çete vb) topluma hâkim olmaya başlamıştır. Toplumdaki şiddeti gören çocuk ve erişkinlerin, şiddetin gücünü fark etmeleri uzun sürmemiştir. Çocuk ve erişkinler, tesiri altında kaldıkları bu menfi gücü, dış dünyaya yansıtmaya başlamışlardır. Cemiyetin şiddet konusundaki hassasiyeti ve topluma ait şiddet sebeplerinin bertaraf edilmesi, çocuk ve gençlerin müspet davranışlarını artıracaktır.

Şiddete uğrayan, şiddet uygular
Küçük yaşlardan itibaren şiddetle karşılaşmış, dışlanmış kişilerin şuuraltı, mârûz kaldıkları hâdiselerin menfi tesirleri sebebiyle kirlenir. Psikolojik olarak şiddete uğrayan kişiler, şiddete meyilli olur. Çocuklarda bu, daha net görülür. Sevgi yerine nefret ile büyütülmüş, kendisine gereken değer verilmemiş veya aşırı derecede benliği şişirilmiş çocuklarda, şiddete eğilim daha da artmaktadır. Bu çocuklar akranlarına saldırmaktan çekinmemekte, küçük hâdiseleri büyüterek karşısındaki kişiye baskı kurmakta, şiddeti alternatifsiz bir çözüm olarak görmektedir. Çocukların ruh sağlığı açısından aile içinde şiddetin olmaması ve anne-baba arasında iyi bir diyalog zemininin olması önemlidir.

Gençlerin kendilerini ifade etmeleri
İlk gençlik dönemindeki kimlik arayışları sağlıklı şekilde yönlendirilmezse, şiddete zemin hazırlayabilir. Kendilerini ifade etmek ve fark edilmek isteyen gençler, müspet yaklaşımlar görmezse, menfî davranışlar sergileyebilir. Hususen ergenlik döneminde mafyavarî davranışlara özenenlerin kılık-kıyafetten, saç-sakal tıraşına kadar mafya babalarını kendilerine model aldıkları görülür. Kendini ifade edebilen, hedefini belirlemiş, başarılı kimselerin çevrelerini müspete kanalize ettiklerini görürüz. Model olabilme adına, öğretmenlerin ideal davranışlar sergilemeleri gerekmektedir. Müspet vasıflarla her gün karşılaşılması, bu davranışların yansıtılması açısından önemlidir.

Bazı eğitim müesseselerinde şiddetin az görülmesi, oralarda ideal modellerin bulunmasından kaynaklanmaktadır. Gençlerin kafaları bilgi ile dolarken, kalbleri de mânevîyatla takviye edilmektedir. İnsanı ruh ve beden olarak ayırmak mümkün olmadığından, beden-ruh dengesinin korunup beslenmesi önem kazanmaktadır. Ruhu beslenmeyen kişilerde saldırganlık eğilimleri artmaktadır.

Aileye dikkat
Şiddete meyilli kimselerde görünürde ailevî, ekonomik veya sosyal bir problem fark edilmese bile, şiddet göstermelerinin normal olmadığı kabul edilmeli ve bir yerlerde hata yapıldığı düşünülmelidir. Bu hususta, özellikle aile ortamı göz önüne alınarak, yetişkinlerin şiddete eğilimi belirlenebilir ve tedbir alınabilir.

Bütün çocuklar meşru daire içerisindeki huzurlu bir aile yapısını hak etmektedirler. Çocukların ruh ve kalb dünyasında yıkıma yol açacak aile içi sıkıntıların en aza indirilmesi mühim bir meseledir. Aile içi diyaloğun sağlıklı olması ve ailede mânevî bir atmosferin teneffüs edilmesi, menfî durumların engellenmesinde önemlidir. Alkol, kumar, israf ve bencillik gibi kötü alışkanlıkların ön plânda olduğu ailelerde yetişen çocukların, kalb ve ruh dünyaları oldukça büyük yaralar almaktadır. Bu tür aile ortamlarında yetişen çocukların gelecekleri maddî olarak düşünülse bile, mânevî yönleri eksik kalmakta, hayatları huzursuzluk içinde devam edip gitmektedir. Toplum sağlığı açısından risk altındaki bu çocukların durumlarının tespit edilmesi ve onlara gerekli müdahalelerin yapılması (devlet, sivil toplum kuruluşları, vakıflar vb) oldukça önemlidir.

Din eğitiminin karaktere tesiri
Din, müntesiplerini kötülüklerden koruyucu bir güce sahiptir. Dinini hakkıyla yaşayan kişiler başkalarına karşı hoşgörülü ve tahammüllüdür. Çocukların daha bebeklik döneminden itibaren, ahlâkî gelişmelerine müspet tesir edecek, vicdan mekanizmalarını harekete geçirecek en önemli esaslardan biri dinî eğitimdir.11 Allah (cc) sevgisi ile büyüyen kişilerde, O’nun yarattığı her şeye karşı sevgi ve saygı vardır. Allah (cc) sevgisini hakkıyla hisseden kimselerin karıncayı dahi incitmedikleri görülmektedir. Dindâr ailelerin çocuklarında şiddetin daha az görülmesi, bu çocukların vicdan mekanizmasının din eğitimi ile desteklendiğinin açık bir delilidir.

Okullarda şiddeti önleyebilecek bazı tavsiyeler
- Çocuklara kendilerini nasıl ifade edebilecekleri misâllerle gösterilerek, olanların diyalog kabiliyetlerini geliştirmeleri sağlanabilir.
- Çocuklar problem çözerken şiddete yöneldiklerinde, ebeveyn veya eğitimciler uygun tavır sergileyerek onlara problemi mâkul bir yolla çözmelerini gösterebilir.
- Davranışlarında şiddet gösteren çocuklara karşı, okul idaresi ve öğretmenler, ortak ve uygun bir tavır sergileyerek, çocuğun kendine çekidüzen vermesi sağlanabilir.
- Yaralayıcı ve öldürücü âlet taşıyan çocuklara, rehberlik servisi aracılığıyla gerekli müdahaleler gerçekleştirilebilir.
- Şiddet sergileyen çocuklara anında müdahale edilerek, hâdisenin büyümesi engellenebilir.
- Şiddete uğrayan çocukların yardım almak için rahat ulaşabileceği rehberlik servisleri kurulabilir.
- Çocuk ve gençlere benimseyebilecekleri iyi modeller sunulabilir.
- Çocukların ders başarısı belli seviyelerde tutularak, onlara yaşlarına uygun meşguliyetler verilebilir.
- Vicdan mekanizmasının işletilebilmesi için, çocukluktan itibaren gerekli eğitim verilebilir.
- Okullarda din eğitimi önemsenerek, model olabilecek insanların davranışları hikâyelerle anlatılabilir. Allah sevgisi ve âhiret inancıyla çocuğun kalbî ve hissî dünyası beslenebilir.
- Şiddetin; psikolojik, biyolojik ve sosyolojik zararları derslerde anlatılarak, çocuklara muhtemel tehlikeler gösterilebilir.

Netice olarak, şiddete bulaşmış çocuk ve gençleri, toplumdan dışlamadan tekrar kazanmak ve vicdan mekanizmalarının çalışmasına yardımcı olmak; anne-babaların, eğitimcilerin, uzmanların, kısacası bütün toplumun vazifesidir. Dinimizdeki değerlerin gençlere aktarılması, bu tür problemleri önemli seviyede azaltacaktır. Okullardaki şiddet daha da yaygınlaşmadan, herkesin üzerine düşeni yapmaya çalışması gerekmektedir. Özellikle bazı eğitim kurumlarında şiddete eğilimin, diğerlerine göre çok daha az olması, dikkate alınması gereken hususlardandır. Huzur dolu bir toplumun, huzur dolu eğitim yuvalarının tesisinden geçtiğini asla unutmamalıyız.

Kaynak: sizinti.com.tr
 

BIYIKLI

V.I.P
V.I.P
Okulda şiddet ailede başlıyor
Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Yorulmaz, ''Okulda şiddetin tetikleyicileri arasında, evde çok otoriter ana-baba tutumu, birinci nedendir'' dedi.

Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Yorulmaz, Türkiye'de öğrencilerin yüzde 35'inin haftada en az bir kez şiddet içeren söz ve hakarete uğradığını belirterek, ''Okulda şiddetin tetikleyicileri arasında, evde çok otoriter ana-baba tutumu, birinci nedendir'' dedi.

Prof. Dr. Yorulmaz, yaptığı açıklamada, öğrencilere şiddeti uygulayanların yarıdan fazlasının, sınıf arkadaşları olduğunu ifade etti. Okulda şiddetin çok fazla nedeni bulunduğunu belirten Prof. Dr. Yorulmaz, evde çok otoriter ana-baba tutumunun birinci neden olduğunu söyledi. çocuklarda şiddet eğilimi gösteren riskli davranışları ailelerin iyi izlemesi ve bu tür davranışlara rastladıklarında doktordan yardım almaları gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Yorulmaz, ''çocuklarda saldırgan, kontrolsüz korkusuz davranışlar ve kurallara uymama, nedenli nedensiz öfke nöbetleri, sosyal aktivitede yetersizlik, şiddet içeren televizyon programları ve oyunları tercih etmeleri gibi özellikler çocuktaki şiddet eğilimini göstermektedir'' diye konuştu.

Prof. Dr. Yorulmaz, sert fiziksel cezalar uygulanması, anne baba çatışması, aile içinde sevgi bağı olmaması, anne babanın ayrılması, anne babanın alkol, uyuşturucu madde bağımlılığının bulunması ve öğretmenlerin yetersizliğinin de çocukları etkilediğini bildirdi.

TV'NİN ŞİDDETE ETKİSİ

çocukların televizyon yoluyla da şiddeti yaşayabildiğini ifade eden Prof. Dr. Faruk Yorulmaz, her üç çocuktan birinin televizyonu ailesinden ayrı, yarısından fazlasının ise kendi seçtiği programı izlediğini söyledi. Türkiye'de her 3 televizyon programından 2'sinin az ya da çok şiddet içerdiğini öne süren Yorulmaz, Türkiye'de şiddeti en açık haliyle sunan ''reality show''lar olduğunu, bunların 12-19 yaş grubu tarafından sıklıkla izlendiğini söyledi. Şiddet görüntülerinin yabancı film ve çizgi filmlerde yoğunlaştığını ifade eden Prof. Dr. Yorulmaz, şunları kaydetti: ''Televizyon programlarında çatışma, trafik kazası, ceset, tabut ve yaralılar gösteriliyor. Haber, spor, hatta müzik programlarında bile şiddet var. Gazete ve dergilerde de yoğun biçimde şiddet bulunuyor. çocuklar televizyondan şiddet içeren tutum ve davranışları gördükçe gerçek yaşamdaki şiddeti olağan algılıyor. Televizyondaki şiddeti seyreden çocuklar, şiddeti uygulayan karakterlerle kendilerini özleştirerek onlar gibi davranmaya başlıyor.''

OKULDA ŞİDDETE KARŞI ALINACAK ÖNLEMLER

Prof. Dr. Yorulmaz, Türkiye'de öğrencilerin yüzde 35'inin haftada en az bir kez şiddet içeren söz ve hakarete maruz kaldığını belirterek, ''Bu olay en fazla sınıfta ve bahçede gerçekleşirken servis araçlarındaki durum bilinmiyor'' dedi. Şiddeti önlemek için aktif çalışan rehber öğretmen ve rehberlik servisleri oluşturarak davranış bozukluğu açısından riskli çocukları belirlemenin faydalı olacağını ifade eden Prof. Dr. Yorulmaz, alınacak tedbirleri şöyle anlattı:

''Okullarda çocukların enerjisini harcayacak sportif ve sosyal aktiviteler olmalı, öğrencilerin bu etkinliklere katılması teşvik edilmelidir. Okulda şiddet açısından riskli yerler kamera ile izlenmelidir. Okul içinde öğretmenler ya da yönetim çok katı, otoriter tutum içinde olmamalı, çocuklara değer vermeli ve onları anlamaya çalışmalılardır. Öğrencilere sık ceza verilmemeli, uygulanan yaptırımlar yapılan hatayla orantılı olmalıdır.'' çocukların günde 2 saatten fazla televizyon izlemesine izin verilmemesini öneren Prof. Dr. Yorulmaz, ebeveynlerin, izlenecek programları önceden seçmesini, seçilen program bitiminde televizyonu kapatması gerektiğini söyledi. çocuğun odasında televizyon bulunmaması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Yorulmaz, ''Anne-baba, öğretmen ve büyük kardeşler daha küçüklere şiddet uygulamamalıdır'' dedi.

Aile bireyleri arasındaki ilişkilere son derece dikkat edilmesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Yorulmaz, okul çevrelerinde zarar verebilecek kişilerin ya da zararlı maddeler satan kişilerin bulunmasının sıkı biçimde denetlenerek engellenmesi gerektiğini sözlerine ekledi.



AA
 

BIYIKLI

V.I.P
V.I.P
Öğrenciler şiddete dizilerden özeniyor
MEB araştırmasına göre, okullarda şiddeti körükleyen birinci neden öğrencilerin TV kahramanlarına özenmesi.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın öğrenciler üzerinde gerçekleştirdiği araştırma sonucu, şiddetin kaynağı yüzde 58.6 oranında çocukların TV'deki film kahramanları gibi güçlü olma isteği olduğu belirlendi. Milli Eğitim Bakanlığı'nca, öğrencilerinin şiddete bakış açılarını tespit etmek için düzenlenen anket İstanbul, Ankara, İzmir, Diyarbakır, Bolu ve Mersin'in aralarında bulunduğu 14 büyük ilde yapıldı. İlköğretim 7 ve ortaöğretim 10'uncu sınıf öğrencilerine uygulanan ankete 1120 öğrenci katıldı. Anketin sonuçlarına göre, öğrenciler şiddete maruz kaldıkları yer sorulduğunda birinci sıraya okulu yerleştirdi. "Ailede şiddet var mı" sorusuna verilen yanıtlara göre da ailede şiddet anne-baba veya çocuk arasında değil, kardeşler arasında yaşanıyor. Kardeşler arasında şiddet oranı yüzde 37.6, anne-baba arasında yüzde 14.6, baba ile çocuklar arasında yüzde 9.1, anne ile çocuklar arasında yüzde 7.5 oranında şiddet var.

KARİZMA İÇİN KESİCİ ALET
Öğrencilerin "Şiddet uygulanan bir ortamda kaldınız mı?" sorusuna yanıtı ise yüzde 52.4'le "Evet". Öğrencilerin yüzde 94.3'ü "kesici alet taşımadığını" belirtirken, kesici alet taşıyanlar bunun nedenlerini, 'güvensiz ortam, gösteriş, filmlerdeki karakterlere özen ve karizma' olarak sıraladı. "Çevrenizdeki çocuklardan şiddet eğilimi taşıyanların mutlu bir aile yaşantısı olduğuna inanıyor musunuz" sorusuna öğrencilerin yüzde 89.7'si "hayır" derken, "Başarısız insanlar şiddete daha fazla eğilimlidir" görüşünü öğrencilerin yüzde 59.2'si "evet", yüzde 38.4'ü "hayır" olarak yanıtladı.

İlk akla gelen isim Polat Alemdar

Araştırma, öğrencilerin Kurtlar Vadisi'ndeki Polat Alemdar benzeri karakterlere özenerek şiddete yöneldiklerini ortaya koydu. "Kimden şiddet gördünüz" sorusuna öğrencilerin ilk yanıtı ise yüzde 28.5'le 'arkadaş' oldu. Bu cevabı, 'anne-baba' (yüzde 15.7), 'öğretmen-yönetici' izledi. Öğrenciler "Şiddete uğradığınızda ilk başvuracağınız yer neresi olur" sorusuna ise 'anne kucağı' yanıtını verirken (yüzde 38) yüzde 15.8'i babasına, yüzde 13.6'sı arkadaşlarına, yüzde 12.8'i ise öğretmenine başvuracağını söyledi.
 
Top