Soğuk Kahve'nin tadı bi başkaydı be Ama ben olsam dayanamazdım azmini takdir ettim
arada boşver oku diyorum kendi kendime ama okumamakta ısrarcıyım
Soğuk Kahve'nin tadı bi başkaydı be Ama ben olsam dayanamazdım azmini takdir ettim
benim değerlendirme yapmam biraz yanlış oluyor kitabı bitiremedim çünkü..
arada boşver oku diyorum kendi kendime ama okumamakta ısrarcıyım
Bence dayanamayacaksın fazla ama hadi bakalım Okuyunca yaz mutlaka, beğenip beğenmeyeceğini merak ediyorum )
her sey senin kalbin kadar guzel umutlu mutlu olsun emegine saglik cok guzelSabah Uykusu kitabından alıntılar:
“Sabah uykusu kadar sevebileceği biri lazım insana. Sen gibi, senin gibi, biraz da sana benzeyen.”
“Ve unutma, etrafın yavşak, gülücükler sahte. Ben o yüzden gülmem kimseye, öpüyorum beklentilerinden. Cümlelerim rüzgar olsun, yüzüne çarpsın, sen ben ol, iki saat uyu bazen, Lenin misali kürsüde çalış. Boş adam olma, ondan çok var.”
“Bu dünya için hepimiz birer kaçağız. Bir son var biliyoruz, bir şeyler için sürekli çabalıyor ve ömrümüzden çalıyoruz. Yeniden doğmak mümkün değil, en baştan başlamak gibi bir şansımız yok. İşte o yüzden eğer bir gün karşıma çıkarsan, beni kendine saklar mısın? Sorular bitmez, aşk sevgiye dönüşür ve bazen heyecan azalır. Ben seni en heyecansız halinle seviyorum. En sade halinle…
Gelecekteki sevgiliye not: Saçlarınla oynanmasını seviyorsan gel.”
“Bir insanı seveceksen onda bulduğun ‘sen’ için seveceksin çünkü ondaki ‘sen’ başka hiç kimsede olamaz. Ezbere sevmeyeceksin, neden sevdiğinin bir yanıtı olacak sende. Güzeldi, sevdim diye geçiştirmeyeceksin. Güzel olan neydi onu sorgulayacaksın çünkü güzeli sevmek kolay, zor olan içine sen karıştığında güzelleşeni bulmak.”
“Üçüncü kişiler çok güzel ilişki bitirir. Aslında hemen hemen bütün ilişkiler üçüncü kişiler yüzünden biter. Zaten düşünsenize, dünyada sadece ikiniz varsınız, neden ayrılasınız ki?”
“Bazen çok amaçsız hissediyorum. İçimden sadece bir film izlemek geliyor ve o filmi ortalarında bir yerlerde bırakmak. Sonunu merak etmiyorum, belki de her şeyin bir sonu olduğuna inanmak istemiyorum. Bazı şeyler biterken ‘son’ yazsın istemiyorum. Bazen filmler bile bitmesin istiyorum. Hepimizin istediği bu belki de, zaten öyle olmasaydı repliklerden çok filmin bütünü sevilirdi.”
“Henüz yolumuz kesişmemiş olabilir, başka yollarda geziniyor olabiliriz. Belki de karşıma hiç çıkmayacaksın ve biz diye bir şey olmayacak. Belki de yüzünü ezberleyeceğim. “
“Kafa tutmak ne büyük iştir. Her insan biraz asidir ve damarına basıldığında can yakar.”
“Ayrılmaya geldik bu dünyaya ama önce birilerini bulup birleşmek lazım. Derler ya; kalp her insanda bir tanedir, bu dünyaya eşini bulmaya gelmiştir. Peki burun? O da mı eşini bulmaya geldi? Eğer burun olmasaydı, kalbin gerçekten eşini aradığını düşünebilirdim.Pankreas mesela, o da mı eşini arıyor?”
“Küçüktüm, belki de on bir, on iki yaşlarındaydım. Annem kötü bir hastalığa yakalanmıştı, ameliyat olması gerekiyordu ve ben buna hiç hazır değildim. O yaşlarda ameliyatı ve ölümü idrak edemiyorsunuz. İnsan anlayamadığı bir şeyi kabul edemez. Ben de kabul edemedim.
Çocuktum, içimde sorular birikiyordu. En berbat soru, ‘Ya annem ölürse?’ idi.
Hayat ihtimallerden ibaret, binlerce ihtimali yaşıyoruz her gün ve sanki amortiden yaşıyoruz bu hayatı. Hiç unutmam, o gün arabaya bindirdi babam bizi, hastaneye götürdü. Annem hastane odasının penceresinden bize el salladı, yanına giremedik, neden bilmiyorum. Sonra teyzem iki tane uzun çikolata verdi, birini bana, diğerini kardeşime. ‘Annen gönderdi’ dedi. Kardeşim çikolatayı arabada yedi hemen. Ben yiyemedim. ‘Ya bu annemden bana ulaşan son şeyse?’ diye düşündüm. Ağlamadım, arabada kimse ağlamıyordu.
Eve gittiğimizde bir anda gece oldu, yattık. Döndüm duvara ve dua atmeye başladım ama nasıl dualar ettiğimi hiç unutmam: ‘Allahım, eğer annemi yanına alırsan bir daha hiç çikolata yemem. Bu çikolatayı hep saklarım ama bu çikolataya baktıkça sana küserim’ dedim. Çocukken Allah’a böyle cümleler savurabiliyorsunuz. Çocuksunuz işte ama dün gibi hatırlıyorum gözlerimin yüzüme fışkırdığını…
Sonra sevmenin kotalı bir şey olduğunu düşündüm, okuldaki sevdiğim kızdan vazgeçtim o gece. Ben her şeyden çok annemi sevmeliydim ve eğer başkasını seversem bu, anneme olan sevgimden eksilir diye düşündüm. Çocuk aklı işte.
O gece sabaha kadar annemi sevdim. Ettiğim duanın haddi hesabı yok. Ettiğim sitemin sözlüklerde yeri yok. Belki de ben o gece adam oldum. O gece bir kadını sevmeyi öğrendim. Şimdi belki de sırf annemi o gece öyle ölesiye sevdim diye böyle bir adamım. Belki de o yüzden kimse benim gibi sevemez.
Şimdi annem çok iyi, ben de çok iyiyim Allah’a şükür. Şimdilik ailece her şey yolunda. Allah bozmasın huzurumuzu ve hala elini öpebileceğiniz bir anneniz varsa değerini bilin."
“Her sorun, zamanaşımına uğramış bir sorudur.”
“Bir kız sevdim, hep çocuk. Büyütemedim, anlatamadım, ben ona yakalandım ama onu hiç yakalayamadım.”
“İlişkinin evreleri var ve en güzel evresi o başlamayan ama sanki sevgiliymiş gibi olduğun evredir. O anlar neden o kadar tatlıdır biliyor musun? Çünkü sevgilin değil ve sevgilin olmayan birinden ayrılamazsın ama sevgilin olduğunda işin içine ‘ayrılık’ ihtimali karışır. Oysa uzaktan sevmek, sevilmek daha güzel, bitişi de hasarsız, sevişi de… Düşse düşse gülüşünden düşer o da kalbine… Gözünden düşmesi için sevgilin olması lazım, bırak gülüşünden düşsün.”
“Ya çok yanlış zamanda karşılaştık ya da hiç karşılaşmaması gereken iki insandık. Biz neydik bilmiyorum. Sevgili desem değil, aşık desem değil, bildiğin rastlantıydık işte, ondan öte gidemedik.
Bana rastlar mısın?”
“Özetle aşk acısı ne kadar az acın varsa o kadar çok acıtıyordu canını.”
“Ben, benden önce birinin her şeyi olmuş birini sevmek istemiyorum. Ben benden önce her şeyi başkasında yaşamış birinin elini tutmak istemiyorum. Ben acılarını, mutluluklarını başkasının gözüne gömmüş birine bağlanmak istemiyorum. İnsan seçmek diye bir şey var. Konu aşk bile olsa insan seçmeli. O kişi neden seninle, bilmelisin. Senden beklentisi ne, ölçmelisin. Elbette aşkın sorgusuz hali başkadır, ki aşk sorgusuz yaşanır ama pişmanlığı hep sorgudur.
Sen şimdi kiminsin? Tuttuğun eller ne kadar senin? Ait hissedebiliyor musun kendini? Ben çoğu zaman ait olamam ama sen oluyorsundur belki. Herkesin kendine verdiği değer başka… Ben öyle sevdim seni, sen benimsin, ben seninim gibi yalanlara gelemem. Öyle seni seviyorum lafıyla hayatımı devam ettiremem. Bana gerçekçi düşünceler lazım, sonra yine sevelim birbirimizi ama seni seviyorum lafının içinde tükenmeyelim.
Seni seviyorum dediğinde sor ona mesela:
Sevmek senin için nedir?”
“Karşıma çıkmanı isterdim iki tren biletiyle. Nereye gidiyoruz diye sormazdım sana ve inan mevsimlerin önemi olmazdı. Kış olsa üşümezdim, yazın sıcağından şikayet etmezdim. Trenden hiç bilmediğimiz bir istasyonda inelim desen inerdim. Bu yolun sonu mutlulukmuş hadi koşalım desen, yorulsam bile koşardım, sana dinlenelim demezdim. Başka yerlere gidelim, başka filmler izleyelim, başka diller öğrenelim desen hayır demezdim. Şimdi düşününce; ben seni koşulsuz sevmişim.”
“Özetle en güzel kız, elini tuttuğun kızdır. Diğerleri senin için yaratılmadı ve hepsi senin sevgilinden çirkin.”
“Kendinizi tamamlamışsınızdır ama eksik bir şeyler olduğunu düşünüyorsunuzdur. Aşk değildir o eksiklik. Dünyada aşktan çok daha büyük bir eksiklik var. Bir insana kendini iyi hissettirmek diye bir şey var.
Fazladan alacağın bir pantolon ya da ayakkabı yerine bir insanın birkaç günlük yiyeceğini karşılayabilirsin. Bunun verdiği mutluluğu hiçbir aşkta bulamazsın.”
“’Hepiniz aynısınız’ demek öyle kolay olmamalı. Bir insan en fazla kaç hayattan geçebilir ki? Hepsini tanıyacak kadar zamanı kim bulabilir? Aynı tipte, aynı karakterde insanlara yöneliyoruz ve ardından hepiniz aynısınız cümlesini kullanıyoruz.”
“-Aramakla bulunmaz o seni bulur derler ama illa bulacak diye bir şey yok. Belki aşk bizi çoktan buldu, belki aşk çoktan geldi ve gitti. Haberimiz olmadı, ruhumuz duymadı. Tanımı olmayan bir şey üzerine ne kadar tutarlı cümleler kurabiliriz ki İsmet?
-Ben kurarım abi. Bence aşk benim bulamadığım ama inandığım ve sırf bulamadığımdan inanmaktan vazgeçtiğim şey.
-Sence aşk bu olabilir ama bu bir tanım değil ki…
-Sence aşk ne?
-Bence aşk senin yaptığın. Aşk, adalete inanmadığı için hukuk fakültesini üçüncü sınıftan bırakan bir adam. Aşk, İstiklal Caddesi’nde tüm ünvanları bir kenara itip midye dolma satan adam. Aşk, oradan kazandığı parayla sokak çocuklarına pastel boya ve resim defteri alıp; ‘Bunlara resim yapın ve sonra bana getirin, sizden satın alacağım’ diyen adam. İsmet, aşk senin bu yaptıkların işte. Aşk senin bulamadığını sandığın ama her saniye yaptığın şey. Aşk tiner tutan elleri pastel boyalara karıştırmak, o çocuklara yeni umutlar aşılamak.”
“Benim pek bir mutsuzluğum yok, en azından hayatımı mahveden bir mutsuzluk yaşamadım henüz. Evet, henüz diyorum çünkü biliyorum ki yaşayacağım. Kaybedeceğim çok şey var ve kaybedeceği çok şey olan bir insan hiçbir zaman mutluluğundan emin olamaz.”
“Bir kız çocuğunun kalbi babasıyla dolabiliyor işte.”
“Beni ne kadar seviyorsun diye sorma. ‘Dünyalar kadar’ desem değil. Ben seni bir damla su kadar seviyorum. Muhtaç olduğunda anlarsın.”
“Bazı şarkılar bitmesin.
Bazı filmlerin sonu olmasın.
Bazı kitapların son sayfası gelmesin.
Notalar repliklere karışırken; biz seninle bir kitabın herhangi bir sayfasında çay içelim.
Fincanlarımız ayrı, kalplerimiz bir olsun ve birbirimizi sabah uykumuz kadar çok sevelim.”