Birecik Antik Kenti
Fırat nehri kıyısındaki Birecik; Asurluların çivi yazılarında Basrip - Busrip adlarıyla anılmıştır. Arap kavimleri Bireh, Türkler ise küçük kale anlamında Birecik demişlerdir.
Birecik Anadolu ile Mezopotamya arasında Fırat Nehri üzerinde önemli bir köprübaşı olmasından ötürü Eskiçağlardan itibaren çeşitli yerleşmelere sahne olmuştur.
MÖ.2000lerde Hititlerin ve Asurluların hakimiyetine girmiş ve o sıralarda isminin Birte olduğu sanılmaktadır. MÖ.612de Babillerin sınırları içerisinde kalmıştır. Daha sonra Medler ve Persler yöreye egemen olmuş, Büyük İskenderin MÖ.332de Anadoludaki Pers hakimiyetine son vermesinden sonra Urfa yöresi ile birlikte Birecik de Makedonya Krallığının egemenliği altına girmiştir. Büyük İskenderin ölümünden sonra Seleukoslar yöreye hakim olmuş, bunu Osrhoene Krallığı ve Romalılar izlemiştir. Romanın 395te ikiye ayrılmasından sonra Doğu Roma (Bizans) sınırları içerisinde kalmış, Bizanslılar ile Sasaniler arasında sık sık el değiştirmiştir. Yöre MS.640 yılında Arap istilasına uğramış, 661 yılında Emevilerin, 750de Abbasilerin hakimiyeti altına girmiştir.
Birecik Kalesi
Birecik kalesi, yüksek bir kaya kütlesi üzerine kurulmuş olup, Fırat Nehri ve Birecik Ovasına hâkim bir konumdadır. Kalenin yapım tarihini belirten bir kitabeye rastlanmamıştır. Bununla beraber kalenin eski bir tarihi olduğu sanılmaktadır. Surların Memluk sultanlarından Kayıbay tarafından yaptırılmış, bunu belirten kitabeler de sur duvarlarına yerleştirilmiştir.
Birecikin Paleolitik döneme kadar uzanan eski olan tarihi dikkate alındığında yöreye Asur, Hitit, Roma, Arap, Artukoğulları, Haçlı Kontluğu ve Osmanlıların hâkim olduğu bilinmektedir. Bunlardan Asur, Roma, Arap, Urfa Kontluğu, Artukoğulları ve Osmanlıların bu kaleyi onararak kullandıkları sanılmaktadır. Araplar bu kaleden ötürü yöreye Bireh, Osmanlılar da Küçük Kale anlamına gelen Birecik sözcüğünü kullanmışlardır.
Kale kesme taştan yapılmıştır. Şehri çevreleyen surların büyük bir kısmı yıkılmış olmasına rağmen bazı duvar kalıntıları ile kapılarından Mercan Kapısının bir bölümü ile Urfa Kapısı iyi bir durumda günümüze gelebilmiştir. Kalenin Meydan Kapısı ve Bağlar Kapısından hiçbir iz günümüze gelememiştir.
Fırat nehri kıyısındaki Birecik; Asurluların çivi yazılarında Basrip - Busrip adlarıyla anılmıştır. Arap kavimleri Bireh, Türkler ise küçük kale anlamında Birecik demişlerdir.
Birecik Anadolu ile Mezopotamya arasında Fırat Nehri üzerinde önemli bir köprübaşı olmasından ötürü Eskiçağlardan itibaren çeşitli yerleşmelere sahne olmuştur.
MÖ.2000lerde Hititlerin ve Asurluların hakimiyetine girmiş ve o sıralarda isminin Birte olduğu sanılmaktadır. MÖ.612de Babillerin sınırları içerisinde kalmıştır. Daha sonra Medler ve Persler yöreye egemen olmuş, Büyük İskenderin MÖ.332de Anadoludaki Pers hakimiyetine son vermesinden sonra Urfa yöresi ile birlikte Birecik de Makedonya Krallığının egemenliği altına girmiştir. Büyük İskenderin ölümünden sonra Seleukoslar yöreye hakim olmuş, bunu Osrhoene Krallığı ve Romalılar izlemiştir. Romanın 395te ikiye ayrılmasından sonra Doğu Roma (Bizans) sınırları içerisinde kalmış, Bizanslılar ile Sasaniler arasında sık sık el değiştirmiştir. Yöre MS.640 yılında Arap istilasına uğramış, 661 yılında Emevilerin, 750de Abbasilerin hakimiyeti altına girmiştir.
Birecik Kalesi
Birecik kalesi, yüksek bir kaya kütlesi üzerine kurulmuş olup, Fırat Nehri ve Birecik Ovasına hâkim bir konumdadır. Kalenin yapım tarihini belirten bir kitabeye rastlanmamıştır. Bununla beraber kalenin eski bir tarihi olduğu sanılmaktadır. Surların Memluk sultanlarından Kayıbay tarafından yaptırılmış, bunu belirten kitabeler de sur duvarlarına yerleştirilmiştir.
Birecikin Paleolitik döneme kadar uzanan eski olan tarihi dikkate alındığında yöreye Asur, Hitit, Roma, Arap, Artukoğulları, Haçlı Kontluğu ve Osmanlıların hâkim olduğu bilinmektedir. Bunlardan Asur, Roma, Arap, Urfa Kontluğu, Artukoğulları ve Osmanlıların bu kaleyi onararak kullandıkları sanılmaktadır. Araplar bu kaleden ötürü yöreye Bireh, Osmanlılar da Küçük Kale anlamına gelen Birecik sözcüğünü kullanmışlardır.
Kale kesme taştan yapılmıştır. Şehri çevreleyen surların büyük bir kısmı yıkılmış olmasına rağmen bazı duvar kalıntıları ile kapılarından Mercan Kapısının bir bölümü ile Urfa Kapısı iyi bir durumda günümüze gelebilmiştir. Kalenin Meydan Kapısı ve Bağlar Kapısından hiçbir iz günümüze gelememiştir.