Erkekler kendilerini hiç durmadan arayan sevgililerinden pek yakınırlar...
Hele bir de işyerinden arandıklarında, sevgililerinin, “Canııım, haydi güzel bir şeyler söyle, beni seviyorsun değil mi?” türünden soruları karşısında ne yapacaklarını hiç bilemezler. O anda içlerinden geçirdikleri gibi, “Şimdi zamanı mı, defol git başımdan, günde 100 kere de arayıp durma!” desinler isterlerse. Kolay mı?
Bizim için “evet” ya da “elbette seviyorum” demeleri de yeterli değildir. Bunun ardından ilk soru “kimi” olacaktır. İlla bir bütün olarak “seni seviyorum” demeleri gerekiyor. Etrafındaki arkadaşları da duysun, bizi ne kadar sevdiği iyice belli olsun diye.
Bir de bunu söylerken nasıl bir ses tonuyla söyledikleri de fena halde önemli. Yürekten mi, baştan savan bir tonda mı, sanki biraz sıkılmış gibi mi, yoksa sizden ayrılmak istiyormuş gibi mi...
Bu telefonlarımız erkekleri hakikaten deli ediyor. Adamın bizimle ilgili tek bir kötü düşüncesi bile yokken, bir de bakmışız iki günlük telefon trafiğinin ardından usanmış, biz de eve kapanıp yapayalnız telefon bekler olmuşuz...
Telefonla böyle fazla haşır neşir olanlarımız, nedense sevgililerinin hiç aramadığından, her zaman kendilerinin telefon ettiğinden yakınır durur.
İyi de, adama arayacak fırsat mı kalıyor sanki?
Birazcık rahat bıraksanız, “meşgulmüşsünüz” ya da “unutmuşsunuz” gibi davransanız, asıl onların sizi nasıl da
aramaya başladığını göreceksiniz...
Aradığı zaman, günün sorunlarından bahsedip, arkasından da
“Haydi söyle, beni seviyorsun değil miii?” diye sormayıp da, hemen, cıvıldayan bir sesle, “İyi ki aradın, sesini duydum, keyfim nasıl da yerine geldi” gibi, neşeli bir iki cümle kursanız, ah ne güzel olacak.
Adam da, “keyfinizi yerine getiriyor” bahanesiyle arayıp, hoş sesinizle aslında kendine hoşluk etmeye çalışacak. Ne de olsa birinin keyfini yerine getirebilecek özellikleri var, değil mi ama ya…
Bir taşla 25 kuş!
Ah, ego tuzağa dönüşmesin hele. Kullananın işine yaramaması, ustaca davranırsa karşısındakini kontrolü altına almaması mümkün mü?
İlhan Uçkan, Aşk Oyunları Kılavuzu, Artemis Yayınevi
Hele bir de işyerinden arandıklarında, sevgililerinin, “Canııım, haydi güzel bir şeyler söyle, beni seviyorsun değil mi?” türünden soruları karşısında ne yapacaklarını hiç bilemezler. O anda içlerinden geçirdikleri gibi, “Şimdi zamanı mı, defol git başımdan, günde 100 kere de arayıp durma!” desinler isterlerse. Kolay mı?
Bizim için “evet” ya da “elbette seviyorum” demeleri de yeterli değildir. Bunun ardından ilk soru “kimi” olacaktır. İlla bir bütün olarak “seni seviyorum” demeleri gerekiyor. Etrafındaki arkadaşları da duysun, bizi ne kadar sevdiği iyice belli olsun diye.
Bir de bunu söylerken nasıl bir ses tonuyla söyledikleri de fena halde önemli. Yürekten mi, baştan savan bir tonda mı, sanki biraz sıkılmış gibi mi, yoksa sizden ayrılmak istiyormuş gibi mi...
Bu telefonlarımız erkekleri hakikaten deli ediyor. Adamın bizimle ilgili tek bir kötü düşüncesi bile yokken, bir de bakmışız iki günlük telefon trafiğinin ardından usanmış, biz de eve kapanıp yapayalnız telefon bekler olmuşuz...
Telefonla böyle fazla haşır neşir olanlarımız, nedense sevgililerinin hiç aramadığından, her zaman kendilerinin telefon ettiğinden yakınır durur.
İyi de, adama arayacak fırsat mı kalıyor sanki?
Birazcık rahat bıraksanız, “meşgulmüşsünüz” ya da “unutmuşsunuz” gibi davransanız, asıl onların sizi nasıl da
aramaya başladığını göreceksiniz...
Aradığı zaman, günün sorunlarından bahsedip, arkasından da
“Haydi söyle, beni seviyorsun değil miii?” diye sormayıp da, hemen, cıvıldayan bir sesle, “İyi ki aradın, sesini duydum, keyfim nasıl da yerine geldi” gibi, neşeli bir iki cümle kursanız, ah ne güzel olacak.
Adam da, “keyfinizi yerine getiriyor” bahanesiyle arayıp, hoş sesinizle aslında kendine hoşluk etmeye çalışacak. Ne de olsa birinin keyfini yerine getirebilecek özellikleri var, değil mi ama ya…
Bir taşla 25 kuş!
Ah, ego tuzağa dönüşmesin hele. Kullananın işine yaramaması, ustaca davranırsa karşısındakini kontrolü altına almaması mümkün mü?
İlhan Uçkan, Aşk Oyunları Kılavuzu, Artemis Yayınevi