Sonbahar geldi. Yeşilin sarıya, kızıla döndüğü, yaprakların sıkı sıkıya bağlı oldukları ağaçlardan kopmaya başladığı günlerdeyiz. Sonbahar hüzünlü, sonbahar kasvetli, sonbahar ıssız. Bahar ama son bahar.
Aslında sonbaharı da severim ben, melankolisini sevdiğimden belki de. İnsanların evlere kapanmaya başlamasıyla birlikte ben de kendime dönerim. Bütün bir gün kitap okurum mesela hiç kalkmadan
. Veya şarkılarımı dinlerim tekrar tekrar, bazen bütün bir gün boyunca. Mutsuzluklarımı yaşarım kendi kendimle, ama sadece kendimle baş başa. Kendi kendimi sararım, çocukluktan kalma bir alışkanlıkla.
“Ve neylersin mevsim sonbahar işte; yaprak nasıl düşerse, gözyaşı da öyle düşer bu mevsimde…” demiş Mevlana kızı Kimya Hatun. Haksız mı
Hayatın hızlı akmadığı mevsimdir sonbahar. Yavaş yavaş süzülür içimize. Yavaş yavaş sızar benliğimize. Yavaş yavaş eritir, ezer bizi. En dibe kadar sindirir enerjimizi. Yenilenmeye hazır olana kadar hissettirir kendini. Güçlü olup kışı geçirirsen bahar da gelecektir.
Sonbaharı iliklerime kadar hissedebileceğim şehirlerde olmak isterdim şimdi. Paris, Budapeşte, Kharkov sarı halılarla kaplıdır bu mevsim.
Arnavut kaldırımlı sokaklarda soğumaya başlayan havayı içime çekmek, yağan yağmurda umarsızca dolaşmak, üşüyünce sıcacık kafelere girip bir fincan kahve veya bir kadeh şarapla içimi ısıtmak nasıl iyi gelirdi bana, şimdi, şu anda. Yalnız olmak, ıssız olmak lazım gelir böyle zamanlarda…
Sonbahar en çok da şiir mevsimidir. Şairler bir başka romantik, bir başka melankolik olurlar güz mevsiminde. Sizlerle de paylaşmak istiyorum favori şiirlerimi, bir de çok sevdiğim bir sonbahar şarkısını.
Güneşin, sarısını yapraklara devrettiği mevsimi en güzel duygularla geçirmeniz dileğiyle…
Ölme diyorsan; gitme kal öyleyse
Sarıl sımsıkı, tenim ol, beni bırakma
Baksana; parmak uçlarım ateş
Lavlar fışkırıyor göz bebeklerimden
Hadi gel, tut ellerimi, benimle yan
Benimle meydan oku her çaresizliğe
Benimle uyu, benimle uyan
Birlikte varalım on üçüncü aylara
Aslında sonbaharı da severim ben, melankolisini sevdiğimden belki de. İnsanların evlere kapanmaya başlamasıyla birlikte ben de kendime dönerim. Bütün bir gün kitap okurum mesela hiç kalkmadan
. Veya şarkılarımı dinlerim tekrar tekrar, bazen bütün bir gün boyunca. Mutsuzluklarımı yaşarım kendi kendimle, ama sadece kendimle baş başa. Kendi kendimi sararım, çocukluktan kalma bir alışkanlıkla.
“Ve neylersin mevsim sonbahar işte; yaprak nasıl düşerse, gözyaşı da öyle düşer bu mevsimde…” demiş Mevlana kızı Kimya Hatun. Haksız mı
Hayatın hızlı akmadığı mevsimdir sonbahar. Yavaş yavaş süzülür içimize. Yavaş yavaş sızar benliğimize. Yavaş yavaş eritir, ezer bizi. En dibe kadar sindirir enerjimizi. Yenilenmeye hazır olana kadar hissettirir kendini. Güçlü olup kışı geçirirsen bahar da gelecektir.
Sonbaharı iliklerime kadar hissedebileceğim şehirlerde olmak isterdim şimdi. Paris, Budapeşte, Kharkov sarı halılarla kaplıdır bu mevsim.
Arnavut kaldırımlı sokaklarda soğumaya başlayan havayı içime çekmek, yağan yağmurda umarsızca dolaşmak, üşüyünce sıcacık kafelere girip bir fincan kahve veya bir kadeh şarapla içimi ısıtmak nasıl iyi gelirdi bana, şimdi, şu anda. Yalnız olmak, ıssız olmak lazım gelir böyle zamanlarda…
Sonbahar en çok da şiir mevsimidir. Şairler bir başka romantik, bir başka melankolik olurlar güz mevsiminde. Sizlerle de paylaşmak istiyorum favori şiirlerimi, bir de çok sevdiğim bir sonbahar şarkısını.
Güneşin, sarısını yapraklara devrettiği mevsimi en güzel duygularla geçirmeniz dileğiyle…
Ölme diyorsan; gitme kal öyleyse
Sarıl sımsıkı, tenim ol, beni bırakma
Baksana; parmak uçlarım ateş
Lavlar fışkırıyor göz bebeklerimden
Hadi gel, tut ellerimi, benimle yan
Benimle meydan oku her çaresizliğe
Benimle uyu, benimle uyan
Birlikte varalım on üçüncü aylara