Suriye Meselesi

kidonya

Üyecik
Suriye Meselesi

Ortak bakanlar kurulu toplantıları, iki devletin birbirine entegrasyonunu sağlama kurullarının kurulması, vizelerin kalkması, Esad’ın tatil için Türkiye’yi tercih etmesi derken Dış Politika yapıcılarımız Suriye ile de kanlı bıçaklı olmayı başardılar. Bu düşmanlık ve artan tansiyon, geçtiğimiz gün silahsız keşif uçağımızın Suriye (!) tarafından vurulması ile başka bir boyuta taşınırken, Suriye meselesi kamuoyunun da gündemine tamamıyla yerleşerek halkın meselesi haline geliverdi… Şimdi merakla beklenen şey Türkiye’nin düşen uçağına karşı Suriye’ye nasıl bir yaptırım uygulayacağı. Ne yapmamız gerektiği üzerinde duracağız lakin önce Suriye meselesi nedir? Neden önemlidir? Sorusuna cevap arayalım…

Öncelikle mesele Suriye’nin demokratikleşmesi değildir. Mesele Suriye’de iç savaş çıkmaması ve Suriye’nin kan gölüne dönmemesi meselesi hiç değildir… Suriye sorunu ile ilgili yapabileceğimiz en doğru ve yalın tespit bu sorunun Amerika’nın Avrasya’lı güçlerin Arap Baharı rüzgârından sonra ellerinde kalan en stratejik mevkilerini gasp etme ve ele geçirme meselesi olduğudur.

Suriye, Rusya’nın Akdeniz’deki stratejik sahası olma görevini görürken İran ise bütün gücüyle Esad rejimine sahip çıkmaya çalışmaktadır. Esad’ın Suriye’den gitmesinin ve Suriye’de batılı bir rejimin (Dikkat edin demokratik falan değil batılı) iş başına gelmesinin sonucunda İran’da da mevcut sisteminin daha fazla gidemeyeceği ve “turuncu bir rüzgârla” kabuk değişeceği aşikârdır. Bununla beraber Çin’in de Esad yönetimine verdiği stratejik önem tartışmasız ortadadır.

(Bu Turuncu rüzgârın İran’da, Türkiye’nin ne kadar aleyhine ne kadar lehine olacağını incelemeyi daha sonraya bırakalım.)

Sözün kısası Türkiye’nin son dönemde meydan okuduğu Beşar Esad ve Suriye değil, Avrasya’lı güçlerdir. Son dönem yürüttüğümüz dış politika ve Esad’ın bu kadar üzerine gidilmesi Rusya ve İran tarafından Amerika’nın sözcüsü ve maşası gibi görülmemize sebep olmuştur. Bununla beraber uçağımızın düşmesinin hemen ardından Putin’in İsrail’i ziyaret ederek, Suriye ile İsrail’in aralarını bulmaya çalışması çok manidardır…

Türkiye, Suriye meselesinde ki sert tutumuyla Rusya, Çin ve İran’ın şimşeklerini üzerine çekerken Batılı demokrasi savaşçılarından da hak ettiği desteği bulamamıştır. İnşallah bu olay hükümetimizin Amerika’ya güven olmayacağını anlaması için bir vesile olur. Suriye’ye şüphesiz demokrasi gelmeli, Suriye’de akan durmalıdır ancak bu sadece Türkiye’nin meselesi değil bütün dünya devletlerinin meselesi olmalıdır. Uçağı düşmeden önce sürekli Suriye’ye karşı hamle yapan Türkiye, uçağının düşürülmesinin hemen ardından konuyu NATO ve BM’de gündeme taşımaya çalışmış, uluslar arası arenada destek arayışına çıkmıştır.

Suriye meselesi asla ve asla üstün körü düşünerek, dikkatsiz adımlarla hele de iç siyasete malzeme çıkarmak suretiyle büyütülecek bir mesele değildir. Suriye meselesi Türkiye’de istenmeyen yollarla iktidarın değişmesine dahi kapı açabilecek bir meseledir. Çünkü Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Suriye’nin demokratikleşme meselesine canımız pahasına sarılmadığı gayet ortadadır (Haklı olarak) ve sivil iktidardan alacağı bir savaş emrinde, silahların kendi demokrasimize çevrilebileceği de unutulmamalıdır.

Bazı kesimlerin ise düşen uçakta Batı’nın parmağını arama gayreti mantıklı ancak boş bir gayrettir. Çünkü Suriye’de uçağımızı vurduğunu kabul etmiş bize mesaj vermekten geri kalmamıştır. Esad, ne planlamış olabilir? Çok şey…

Suriye’nin, uçağımızı vurarak İran ve Rusya’dan destek sağlamayı planlamış olması muhtemeldir. Yine, uçağımızı vuran sistemin Rusya tarafından kurulmuş ve Rus askerleri tarafından yönetiliyor olması da ihtimaller dâhilindedir. Beşer Esad’ın, Türk uçağını vurarak gerek yandaşları gerek eylemciler üzerinde psikolojik bir operasyon planladığı ihtimali de saçma olmayacaktır. İhtimal dâhilinde olmayan çünkü tamamen gerçek olan bir şey vardır ki o da Türk Silahlı Kuvvetlerinin silahsız keşif uçağının Suriye devleti silahlı kuvvetleri tarafından vurulmuş olduğudur.

İsrail’in Türk sivillerin yolculuk yaptığı gemiyi basıp vatandaşlarımızı şehit etmesinin ardından bu olay ikinci kez dünya kamuoyunda Türkiye’nin saygınlığına darbe vurmuş ve gözlerin bir kez daha Türkiye’nin saldırgan dış politika yapıcılarına çevrilmesine sebep olmuştur. Bu olayında İsrail olayının olduğu gibi cevapsız kalması Orta Doğu’da ve dünyada ülkemizin saygınlığını bir kez daha azaltacak, bizi ciddiye alınmayan ülkeler ligine düşürecektir.

İşte bu sebeple Suriye’ye hiç gecikmeden misliyle cevap verilmeli, daha sonra Suriye meselesinin nasıl çözüleceği karara bağlanmalıdır. Misliyle cevap vermek, Suriye ile savaşmak, Suriye’yi işgal etmek ve bölgeyi kana bulamak değildir ancak savaştan kaçınıyor olmakta uçağımızı vuran askeri birliğin bunun bedelini ödememesi demek değildir…

Evet, Suriye’ye demokrasi gelmeli, Suriye’de akan kan durmalı, Esad işlediği cinayetlerin cezasını çekmelidir ancak bu sadece bizim meselemiz olmamalıdır…

Son olarak; Bizim için esas felaket İran ve Rusya’nın, Esad’ın Suriye’nin başında kalması hakkında Amerika ile anlaşması olacaktır. Putin’in saldırının hemen ardından başlattığı Orta Doğu gezisinde ise bu felaketin şifrelerini görmek mümkündür. Zira Esad yerini tekrar sağlama aldığında ilk işi PKK’yı destekleyerek Türkiye’den intikam almak olacaktır. Allah devletimizi, ordumuzu ve milletimizi korusun…
 
Top