• ÇTL sistemimiz sıfırlandı ve olumlu değişiklikler yapıldı. Detaylar için: TIKLA

Türkçenin Tarihi Gelişimi ve Devirleri

Modern Türkçenin Kuzey-Batı Lehçeleri

1. Tatarca
2. Başkurtça
3. Kırgızca
4. Kazakça
5. Karakalpakça
6. Nogayca
7. Karaçay-Balkarca
8. Kumukça
9. Karayimce
10. Kırım Tatarcası​

Çağdaş Türk dünyası içinde en kalabalık grup Kıpçak grubudur. Kıpçak Türkleri, coğrafî, kültürel ve sosyal açıdan birçok müşterek unsuru bir arada bulundururlar. Bu Türk boylarının birçoğu aynı kavimden teşekkül etmiştir. Yine bütün bu boyların Kıpçak boyları olarak değerlendirilmesinde coğrafya, tarih ve dil birliğinin mühim rolü olmuştur. Bu saydığımız Kıpçak boylarının bir kısmı tarihte müstakil bir kavim adı, etnonim olarak geçmektedir (Tatar, Kırgız gibi). Bunun yanında asıl Kıpçak Türk kavminin bünyesinden çıkıp zamanla ayrı boy olarak meydana çıkmış Kıpçak Türk boyları da vardır.

Modern Türk dili alanında oldukça geniş bir coğrafyaya yayılmış olan Kıpçak lehçelerini coğrafî esasta üçe ayırabiliriz: İdil-Ural bölgesinde konuşulan lehçeler, Aral-Hazar gölleri arasında konuşulanlar ve Hazar ve Karadeniz arasında (Kafkaslarda) konuşulan lehçeler. İdil-Ural grubu içinde Tatar Türkçesi, en büyük sayıda Tataristan’da, sonra Başkurdistan, Bulgaristan, Kazakistan, Romanya, Çin, Türkiye, Finlandiya, Ukrayna, Kırgızistan, Azerbaycan, ABD, Tacikistan ve bazı Avrupa ülkelerinde, oldukça geniş bir coğrafyada konuşulmaktadır. Rusya dışında kalan Tatarlar oldukça geniş bir alana yayılmış ve büyük bir diaspora oluşturmuşlardır.

Tatarların bir kısmı 18. ve 19. yüzyıllarda İdil-Ural bölgesinden Batı Sibirya’ya göç etmişlerdir. Batı Sibirya ağızları, İrtiş vadisinde, Tobolsk, Tümen, Tomsk ve Barabada konuşulur. Bölgedeki Rusçanın etkisiyle Batı Sibirya lehçeleri üzerindeki Tatarca etkisi azalmıştır.

İdil-Ural coğrafyası içinde Tatarlarla komşu olan Başkurtlar vardır. Tatarcaya çok yakın olan Başkurt Türkçesi, büyük çoğunlukla Başkurdistan’da konuşulur. Tatarlar için saydığımız oblastların bir bölümünde de yine Başkurtça konuşulduğu bilinmektedir. Tatarca ve Başkurtça, Kıpçak grubu içinde gösterdikleri dil özellikleri bakımından müstakil bir grup oluştururlar. Tataristan ve Başkurdistan bugün Rusya Federasyonuna bağlı otonom cumhuriyetlerdir.

Aral-Hazar gölleri arasında konuşulan Kıpçak Türk lehçelerinden Kazak Türkçesi, Kazakistan’da, Afganistan’da, Çin’de, Moğolistan’da, Türkmenistan’da, Özbekistan’da konuşulmaktadır. 26 Ağustos 1920’de SSCB’ye bağlı olarak kurulan Kazakistan, birliğin dağılmasından sonra, 14 Aralık 1991’de bağımsız Türk cumhuriyetlerden biri oldu. Kazakçaya çok yakın olan bu yüzden de Kazakçanın bir diyalekti sayılması gereken Karakalpak Türkçesi, Sovyet devriminden sonra yazı dili olmuştur. Bugün çoğunlukla Özbekistan’a bağlı Karakalpak Muhtar cumhuriyetinde ve Kazakistan’da konuşulur. Kıpçak grubu içinde dil özellikleri bakımından Kazak ve Karakalpak Türkçeleriyle benzer özellikleri taşıyan Nogay Türkçesi, Aral-Hazar dışında, Kafkasya bölgesinde konuşulmaktadır. Bugün Nogayca Karaçay-Çerkes Cumhuriyetinde, özellikle Stavropol vilayetinde, Dağıstan cumhuriyetinin çeşitli bölgelerinde konuşulmaktadır. Ayrıca Romanya’da ve Türkiye’de de küçük bir Nogay topluluğu bulunmaktadır.

Aral-Hazar coğrafyasında konuşulan bir başka Kıpçak Türk lehçesi de Kırgızcadır. Kırgızistan’da, Özbekistan’da, Tacikistan’da, Çin’de konuşulmaktadır. Kırgızlar adları Orhun yazıtlarında sık geçen eski Türk boylarından biridir. 31 Ağustos 1991’de bağımsız Türk cumhuriyetlerinden biri olmuştur. Kırgızca dil özellikleri bakımından Kıpçak grubu içinde müstakil bir yerdedir. 16. yüzyıla kadar Altaylarda yaşayan Kırgızlar, bu yüzyıldan sonra bugün yaşadıkları yerlere, Issık göl civarına gelmişlerdir. Kırgızcanın Kuzey-Doğu grubundan Altayca ile yakın benzerlikleri vardır. Kırgızcanın en önemli özelliği, kuvvetli dudak çekimine bağlı (labial attraction) yuvarlaklaşmadır. Aynı özelliği Altaycada da görmek mümkündür.

Karadeniz-Hazar alanında (Kafkasya) konuşulan Kumuk Türkçesi, Dağıstan Muhtar cumhuriyeti sınırları içinde (başkent Mahaçkale) konuşulur. Kumukça Sovyet devriminden sonra yazı dili olmuştur. Azerilerden sonra Kafkasya’da yaşayan en kalabalık Türk topluluğu Kumuklardır. Bir Kıpçak lehçesi olan Kumukçada Oğuzcanın tesirleri vardır. Yine Kafkasya’da konuşulan bir başka Türk lehçesi de Karaçay ve Balkar Türkçesidir. Karaçay Türkçesi, Karaçay-Çerkes Cumhuriyetinde, Kuban nehri yakınlarında, Balkar-Kabartay cumhuriyetinde konuşulur. Bu iki boy kaynaklarda ayrı zikredilmekle birlikte dil, tarih ve kültür bakımından bir bütünlük gösterir ve birlikte değerlendirilmesi gerekir. Rusya dışında Türkiye’ye göç eden Karaçaylılar da vardır. Karaçayca-Balkarca Sovyet devriminden sonra yazı dili olmuştur.

Kıpçak grubu içinde yer alan bir başka Türkçe Kırım-Tatar Türkçesidir. Kırım Tatarcası Kırım’da yaşayan Kıpçak kökenli (Tatar, Nogay) Tatarların diline verilen addır. Kırım Tatarcası aynı zamanda Kırımçak adı verilen Kırım Yahudilerinin de dilidir. Romanya’da Köstencenin kuzeyinde konuşulan Dobruca Nogaycası ile aynı kentin güneyinde konuşulan Dobruca Tatarcası da Kırım Tatarcasının ağızlarıdır. 2. Dünya savaşı sonlarına kadar Kırım’da 200.000 kadar Tatar yaşıyordu. Savaş sonrasında bazı politik nedenlerle bütün Kırım Tatarları Özbekistan’a sürgün edildiler ve uzun yıllar orada yaşadılar. Bir kısmı Türkiye’ye göç etti. Kırım Tatarlarının anayurtlarına, Kırım’a dönmelerine ancak son yıllarda izin verilmiştir. Ve halen Kırımlıların vatanlarına dönme süreçleri devam etmektedir. Kırım Tatarcası diyalekt açısından karma bir özellik gösterir. Kuzey diyalekti Nogaycanın tesirindedir. Orta diyalekti Tatarcadır. Güney diyalekti ise geçmişteki Osmanlı Türkçesi tesiriyle bugünkü Türkçe gibidir. Literatürde bu Kırım Osmanlıcası olarak da adlandırılır. Kırım bugün Ukrayna’ya bağlı otonom bir cumhuriyettir.

Kıpçak grubunun en batısında konuşulan lehçelerinden biri de Karayimcedir. (Karay, im çoğuldur) Bunlar Musevî Türklerdir. Köken bakımından yine Musevi olan Hazar Türklerine bağlanırlar. Litvanya’da, Batı Ukraynada, Kırım’da, Polonya’da konuşulur. Bugün Karayim Türkçesi dil ölümü, dil kaybı tehlikesi ile karşı karşıya kalan Türk lehçelerinden biridir. Konuşur sayıları gittikçe azalan ve yok olmaya yüz tutmuş Türk lehçelerinden biridir. Karaylar dillerini 1930’lu yıllara kadar İbrani, Latin ve Kiril alfabeleri ile yazmışlar. Karayimlere ait eski pekçok dini elyazması metin, doğal olarak İbranî yazısıyla yazılmıştır.


1. Tatarca
Rusya Fed. Tataristan (2.000.000)
Bulgaristan (11.000)
Kazakistan (340.000)
Romanya (24.000)
Rusya Fed. Başkurdistan (1.000.000)
Çin (5000)
Türkiye (25.000)
Finlandiya (1000)
ABD (1000)
Avrupa ülkeleri (8000)
Ukrayna (86.000)
Tacikistan (72.000)
Kırgızistan (39.000)
Azerbaycan (28.000)

2. Başkurtça
Rusya Fed. Başkurdistan (1.000.000)

3. Kırgızca
Kırgızistan (2.400.000)
Afganistan (500)
Çin (140.000)

4. Kazakça
Kazakistan (7.300.000)
Afganistan (2000)
Çin (1.000.000)
Moğolistan (100.000)
Türkmenistan (80.000)
Özbekistan (900.000)

5. Karakalpakça
Özbekistan (450.000)
Afganistan (2000)
6. Nogayca
Rusya Fed. Kafkaslar (77.000)

7. Karaçay-Balkarca
Rusya Fed. Kafkaslar (70.000) (Karaçayca)
(40.000) (Balkarca)

8. Kumukça
Rusya Fed. Kafkaslar (300.000)

9. Karayimce
Litvanya (50)
Polonya (20)
Ukrayna (6)

10. Kırım Tatarcası
Kırım (200.000)
Özbekistan (300.000)
 
Modern Türkçenin Kuzey-Doğu Lehçeleri

1. Yakutça (Sahaca)
2. Tuvaca
3. Hakasça
4. Altayca​

Yakutlar Türk dünyasının en kuzey-doğu ucunda Rusya Federasyonuna bağlı Yakut Özerk cumhuriyetinde yaşar. Kendi cumhuriyetleri dışında Rusya’nın Magadan bölgesi ile Sahalin adasında da yaşayan küçük Yakut toplulukları vardır. Yakutlar kendilerini Saha (Saka) olarak adlandırırlar. Yakut ismi onlara yabancı literatürde verilen isimdir. 19. yüzyılların başlarına kadar Yakutçanın Türkçe olmadığı araştırmacılar arasında genel kabul gören bir görüştü. Ancak 19. yüzyıl sonlarında bilim adamları tarafından sahada yapılan dil araştırmalarıyla Yakutçanın Türk dilinin üst lehçelerinden biri olduğu gerçeğini ortaya konmuştur. Yakutça birçok arkaik özelliği ile Türk dilleri içinde önemli bir yer tutar. Türk dili tarihi araştırmaları içinde de önemli bir yeri vardır. Yakutistan’dan daha uzak bir bölgede,

Taymır yarımadasında konuşulan, Yakutçanın ağzı olan Dolgan diyalekti Yakutçadan daha arkaik özellikler taşımaktadır. Yakutça Türk dilleri içinde en çok Tuvacaya yakındır.Ancak bununla birlikte iki lehçe arasındaki anlaşabilirlik ölçüsü fazla değildir. Genel Türk dilinin gelişim sürecinden oldukça erken ayrıldığı, coğrafî bakımdan genel Türk dünyasından ayrı düştüğü için bugünkü Türk lehçelerine oldukça uzaktır. Moğol ve Fin-Ugor dilleriyle olan münasebetinden dolayı dilde yabancılaşma oranı da oldukça yüksektir. Yakutlar resmi olarak Hristiyansalar da eski dinleri olan Şamanizmi aralarında yaşatmaktadırlar. Tuva Türkçesi, başlıca Rusya Federasyonuna bağlı Tuva otonom cumhuriyetinde (Başkent Kızıl), konuşulur. Ayrıca Moğolistan Halk cumhuriyetinde, Buryat Özerk cumhuriyetinde ve Çin’in Şincan eyaletinde küçük Tuva toplulukları vardır. Tuvalar kendilerine Tıva kiji ya da Tıvalar olarak adlandırırlar. Bilimsel literatürde Uryanhay, Soyot veya Soyon olarak da geçerler. Tuva adı, tarihteki T’opa adıyla ilişkili olmalıdır. Doğu Hun federasyonuna bağlı olan T’opalar Kuzey Çin’de 200 yıl süren T’opa-Wei devletini kurmuşlardır (4-6.yy).

Tuvaların Tibet Budizmi (Lamaizm) ile Şamanizm karışığı bir dinleri vardır. Tuvaca da Eski Türkçenin arkaik özelliklerini taşıyan özellikli bir Türk lehçesidir. Tuvacanın ağzı Karagas (Tofa) diyalekti de özellikli bir lehçedir.

Hakas Türkçesi ve ağızları Rusya Federasyonuna bağlı Hakas Otonom Cumhuriyetinde (başkent Abakan), Yenisey, Abakan ve Çulım ırmaklarının orta mecrasında yaşayan halklarca konuşulur. Hakasçanın bir ağzı olan Şor Türkçesi Kemerova eyaletinde konuşulur. Hakasça konuşan Türklerin asıl çoğunluğunu Sagay-Beltir ve Kaç-Koybal-Kızıl ve Şor grupları oluşturur. Hakas yazı dili bu konuşulan bölgelerde 1944 yılına kadar bir yazı dili olan Şorcanın yerini almıştır.

Bugün Çin’in Mançurya bölgesinde Harbin’e yakın bir bölgede yaşayan Fu-yü Kırgızlarının dili de Hakasçaya yakındır. Bu lehçe Türkoloji çevresinde gözden kaçmış, üzerinde fazla araştırma yapılmamış bir Türk lehçesidir. Az sayıda konuşuru kalmış Türkçelerden biridir.

Kuzey-Doğu Sibirya Türk grubuna giren bir başka Türk lehçesi de Altay Türkçesidir. Altayca Rusya Federasyonuna bağlı Dağlık Altay cumhuriyetinde konuşulur. Altaycanın güney ağızları Oyrot, Telengit, Teleüt ve kuzey ağızları Tuba, Kumandı, Çalkandı’dır. Altayca Sovyet döneminde 1922’de yazı dili olmuştur. Altayca 1948’e kadar Oyrotça olarak adlandırılmıştır.

1. Yakutça (Sahaca)
Rusya Fed. Yakutistan (400.000)

2. Tuvaca
Rusya Fed. (Altay bölgesi ve Güney sibirya) (200.000)
Moğolistan (6000)
Çin (400)

3. Hakasça
Rusya Fed. Hakas otonom cum. (58.000) (10.000) (Şorca)

4. Altayca
Rusya Fed. (52.000) (Oyrotça, Teleütçe)
 
Modern Türkçenin Çuvaş Lehçesi

Türk dilinin tasnifinde kendi başına bir grup oluşturan Türkçe Çuvaş lehçesidir. Daha önce de belirttiğimiz gibi Genel Türk lehçeleri ile Çuvaşçanın gelişimi birbirinden tamamen ayrı kollarda olmuştur. Ana Türkçenin kardeşi, Ana Bulgarcanın devamı olan Çuvaşça bir r/l türkçesidir. Çuvaşça bir r/l dili olarak, z/ş Türkçesi Genel Türk dilinden farklı özellikler taşır.

Çuvaşça Eski Bulgar Türkçesinin bugünkü mirasçısı olarak kabul edilir. Çuvaşlar bugün İdil- Ural Türklüğü içinde sayılmaktadır. Çuvaşlar bugün Rusya federasyonuna bağlı Çuvaşistan’da, Tataristan’da ve Başkurdistan’da yaşarlar. Çuvaşlar Ortodoks Hristiyanlardır. Çuvaşların yaşadıkları bu bölgelerde çok eski çağlardan itibaren Fin-Ugur halklarıyla münasebetleri olmuştur. Çuvaş adına ilk olarak 16. yüzyılda yazılmış bir Rus kaynağında rastlanmıştır. Önce Müslüman olan Çuvaşlar, Ruslar içinde misyonerlik faaliyetleriyle Hristiyanlaştırılmıştır.

Çuvaşça gerek Moğolcaya yakınlığı gerekse Fin-Ugor dilleriyle olan münasebeti bakımından Türk dilleri içinde ayrı bir yer tutar. Bugün Çuvaşçanın oldukça farklılaşan yapısı yüzünden, Çuvaşça ile diğer Türk lehçeleri arasında anlaşabilirlik oranı oldukça düşüktür. Bir Türk dili olduğunun kabul edilmesi bilim çevrelerinde uzun tartışmalardan sonra gerçekleşmiştir. 19. yüzyıl sonunda birçok araştırmacı Çuvaşçayı bir Fin-Ugor dili olarak saymıştır. Ancak 20. yüzyıl başında gelişen modern dil araştırmaları neticesinde Çuvaşçanı Türkçe olduğu ispatlanmıştır. Çuvaşça bugün Türk dilleri arasında bir üst-lehçe konumundadır ve lehçe tasnifinde ayrı bir grupta değerlendirilmelidir.

Çuvaşistan (900.000)
Tataristan (135.000)
Başkurdistan (119.000)
 
Modern Türkçenin Halaç Lehçesi

Orta İran’da konuşulan bu Türk lehçesi yakın tarihte Alman Türkolog G. Doerfer tarafından keşfedilmiştir (1968). Eski Türkçenin birçok arkaik özelliğini taşıyan özellikli bir Türk lehçesidir ve sahip olduğu dil özellikleri açısından Modern Türk lehçeleri içinde müstakil bir grup içinde yer alır. Halaççanın bir yazı dili yoktur.

İran (28.000)

Halaçça, İran’da İran dillerinin ve Oğuz Türkçesinin (Horosanca) tesiri altında, bünyesinde arkaik özellikleri taşıyan ve varlığını sürdüren bir Türk topluluğudur. Halaçların ataları olan Argular, ilk merkezi Asya’da 759-780 Mani kaynaklarında zikrediliyor. 8. ve 11.yy arasında Argular Halaç adını kendilerine kazandıran Oğuz Halaçlarıyla yakın yaşıyorlardı. Moğol akınlarıyla İran’a geldiler. İran’da kaynaklarda ilk 1370’te zikredildiler. Bunların bir kısmı Kaşkay’da kaldı, ancak onlar asimile oldular.

İran sahasındaki Türk dilleri arasında ciddi bir etkileşim olmuştur. İran’daki Türk dilleri üzerinde özellikle Alman Türkolog Gerhard Doerfer’in çok önemli saha ve bilimsel çalışmaları vardır. İran’daki farklı kollardan gelen Türk dilleri arasındaki bu etkileşimi şu şekilde dile getirebiliriz: Bölgenin asıl dili Farsça, Azeri, Güney Oğuz, Türkmen, Horosan Türkçesini ve Halaççayı etkilemiştir. Öte yandan Azerbaycan Türkçesi Horosan Türkçesini etkilemiştir. Ayrıca yine Farsça üzerinde de Azericenin etkileri vardır. Önceki dönemlerde Horosan Türkçesinin Özbekçeyi etkilediği bilinmektedir. Aynı şekilde Özbek Oğuz Horosan Türkçesini etkilemiştir. Yine Horosan Türkçesinin Halaçça üzerinde tesirleri vardır.
 
Türkçenin Bilinmeyen Karanlık Devirleri

Türkçenin yazıyla takip edilemeyen dönemlerine karanlık devir demekteyiz.

Dillerin tarihsel gelişim süreçlerini ayıran kesin çizgiler yoktur. Dillerin gelişim süreçlerinin dilbilimsel ölçütlerle belirlenmesi gerekir. Ancak çoğu zaman yazı dili olmayan tarihî dillerle, lehçe ve ağızlarla ilgili yeterli filolojik malzemenin bulunamayışı, dilsel süreçlerin tarihsel, siyasî, sosyal ve politik olgular aracılığıyla belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. Türk dili tarihinin ana kesitlerini oluşturan Türk yazı dilleri, lehçeleri ve ağızlarındaki sayısız dallanmalarına karşılık sınırlı sayıdadır. Çoğu tarihî Türk yazı dili alanıyla ilgili elimizde oldukça sınırlı bir dil malzemesi vardır. Dolayısıyla Türkçenin tarihsel dönemlerinin tespit edilmesinde, tarihî dönemler arasındaki geçiş ve dallanma proseslerinin, ilişkilerinin belirlenmesinde bu sınırlı dil malzemesi çoğu zaman yetersiz kalmış, bunun yanında başka tarihsel, siyasî ve sosyal olgular, tarihsel dil süreçlerinin belirlenmesinde ölçüt olarak kullanılmıştır.

Altay Dil Birliği Dönemi

Kuramsal Altay dilinden ilk olarak Japoncanın, ardından Korecenin ayrıldığı düşünülmektedir. Japonca ve Korecenin ayrılmasından sonra Türk-Moğol dilbirliği denen ikinci bir aşama söz konusudur. Öte taraftan aynı şekilde Türkçenin Altay dil birliğinden ayrıldığı devir, Türkçenin tarihî devirleri içinde ilk Türkçe devri olarak adlandırılır. Yine hipotetik şekillere dayalı bu döneme ait sınırlı bilgimiz vardır.

İlk Türkçe Dönemi-Çuvaş-Türk Dil Birliği Dönemi (Pre-Turkic)

İlk Türkçe (Pre-Turkic) döneminin başlangıcı kesin olarak bilinmemekle birlikte; Milattan önce birkaç bin yıllık dönemi kapsadığı tahmin edilmekte ve Milat sıralarında sona erdiği düşünülmektedir. İlk Türkçe dönemi Türkçenin Ana Altaycadan ayrıldıktan sonraki ilk dönemi kabul edilebilir. Bu döneme Çuvaş-Türk dilbirliği dönemi adı da verilmektedir.

Ana Türkçe Dönemi (Proto-Türkçe)

Milat sıralarında başladığı kabul edilen Ana Türkçe (veya Proto-Türkçe) dönemi ise Hun çağı ile ilişkilendirilmektedir. Proto-Türkçe veya diğer bir deyişle Ana Türkçe, bugün için kesin olarak bilinmeyen, ancak muhtemel tarihlendirmesi Hun çağı olarak yapılan bir devrede iki ana kola ayrılmıştır.
 
Türkçenin Dünya Dilleri Arasındaki Yeri

Yeryüzündeki diller, genellikle köken bakımından ve yapı bakımından olmak üzere iki şekilde sınıflandırılmışlardır. Köken bakımından Türkçe, dünya dilleri içinde Altay dilleri arasında gösterilmiştir. Bu gruba Türkçenin dışında Moğolca ve Mançu-Tunguzca da yer alır. Bazı araştırmacılara göre Korece ve Japonca da bu gruba dahil edilebilir.

Diller, yapılarına göre, yani tipolojik sınıflandırmaya tâbi tutulunca Türkçe, eklemeli diller grubunda yer alır. Bu grupta Türkçe ile birlikte Macarca, Fince, Moğolca gibi diller de bulunur. Türkçe sondan eklemeli bir dildir. Eklemeli dillerde yeni kelimeler ve terimler türetmek oldukça kolaydır. Türkçe bu bakımdan yeni kelimeler türetmeye elverişli bir dildir ve zengin bir ek sistemi mevcuttur. Fransız Türkolog Jean Deny, Türkçenin yapısının mükemmelliğini matematik formülüne benzetmiştir.

Türkçe dünyanın en zengin dillerinden biridir. Türkçeye bu zenginliği sağlayan çeşitli güç kaynakları mevcuttur: Bu güç kaynaklarının başında tarih gelir. Türkçe, kökleri binlerce yıl önceye uzanan yeryüzünün sayılı dillerindendir. Türkçenin yaşını ortaya koymaya çalışan araştırmacılar Sümercedeki kelimelerle Türkçeyi karşılaştırmışlardır. Osman Nedim Tuna bu konuda araştırma yapan isimlerin başında gelir. Tuna’ya göre Sümerce ile Türkçe arasında ortak 168 kelime vardır. Türkçenin dünyanın köklü dillerinden oluşunun bir başka kanıtı da, ortaya çıkışı yüzyıllar alan üst anlamlar ve mecazlı kullanımların Türkçede bolca kullanılmasıdır.

Lehçeler bir tarafa bırakılacak olursa, yalnızca Türkiye Türkçesinin yazı dilinin söz varlığı bugün 114 bini aşmıştır. Türkçe kelime hazinesi açıdan sahip olduğu bu zenginlik ile de dünya dilleri arasında önemli bir yere sahiptir.

Türkçe, dünya dilleriyle etkileşim hâlinde olmuş ve olacaktır da. Başka dillerden Türkçeye kelime geçtiği gibi Türkçeden de başka dillere kelimeler geçmiştir. Bugün, Çincede 300, Farsçada yaklaşık 3000, Urducada 227, Arapçada yaklaşık 2.000, Rusçada yaklaşık 2.500 olmak üzere çok sayıda TÜRKÇE kelime başka dillerde kullanılmaktadır.

Türkçenin yaygınlığı da onun güç kaynaklarındandır. 1980’lerde UNESCO tarafından hazırlanan bir raporda Türkçenin konuşucu bakımından dünyanın beşinci büyük dili olduğu açıklanmıştır.
 
Anadolu Türk lehçelerinin bilinen özellikleri şöyledir:


Ege lehçesinde r harfi kaybolmuştur: var-va, geliyorum-geliyom.


Orta Anadolu lehçesinde k harfi g olur: Konya-Gonya, keçi-geçi. p/b değişimi vardır: piliç-biliç.


Kayseri yöresinde ö/ü harfleri değişir: öküz-oküz.


Doğu ve güneydoğu ağzında gırtlak sesleri Arapçaya özgüdür: alem-a'lem, akşam-a'şam.


Karadeniz lehçesinde b/p değişimi görülür: bunu-puni.


Trakya lehçesinde sesliler değişir: börek-bürek.


Kıbrıs lehçesinde: t↔d, k↔g değişimi görülür: kurt ↔ gurd, Kıbrıs ↔ Gıprız

Rumeli Türk leçelerinde ise:


Doğu Rumeli, Deliorman ve Batı Trakya sâbitçedir ev standart İstanbul lehçesine yakındır.


Makedonya ve Kosova'da ise Gagavuzca'ya yakın bir lehçe konuşulur. ğ'/y-g değişimi görülür: ağlama-ayleme, yağmur-yagmur''.

Ayrıca olumsuzluk ekinde büyük ünlü uyumu kuralı bozulur.Ve kısaltılır:gidiyorum/gideyim, bakıyorum-bakayim.
 
Geri
Top