• ÇTL sistemimiz sıfırlandı ve olumlu değişiklikler yapıldı. Detaylar için: TIKLA

Türkiye'de ve Türklerde ilkler

Suskun

V.I.P
V.I.P
Türkiye'de ve Türklerde ilkler


CUMHURİYET' İN İLK İLANI

TBMM, 29 Ekim 1923' te olağanüstü bir toplantı yaptı. Oybirliğiyle onaylanan bir yasa taslağı, yasa haline getirildi. Bu yasaya göre, bundan böyle devletin yönetim biçimi cumhuriyet oluyordu. Cumhuriyet' in ilanıyla, tarihimizde ilk kez ulusun kendi kendisini yönetme, denetleme devri başlıyordu. Atatürk' ün önderliğinde verdiğimiz Kurtuluş Savaşı, böylece Cumhuriyet' in ilanı ile bütünlendi.


İLK CUMHURBAŞKANI


Türkiye' nin ilk cumhurbaşkanı, Mustafa Kemal Atatürk' tür. 29 Ekim 1923 gününün gecesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi' nin yaptığı olağanüstü toplantıda üyelerin oybirliğiyle Türkiye Cumhuriyeti' nin ilk cumhurbaşkanlığına seçilmiş oldu.


İLK TÜRKÇE SÖZLÜK


Kaşgarlı Mahmut' un Araplara Türkçe öğretmek amacıyla 1072 - 1074 yıllarında yazdığı " Divan-ı Lûgati' t - Türk " (Türk Dilleri Sözlüğü) adlı eseridir. 7 bin 500 sözcük içerir.



İLK TÜRKÇE GAZETE


1 Kasım 1831' de özel bir emirle yayınlanan " Takvim- i Vekayi " dir. Yönetiminden Esut Efendi sorumluydu. Konuları dış olaylar, alım - satım ve devletle ilgiliydi. Padişahlığın kaldırılışına kadar yayımlandı. 4068. sayısından sonra TBMM Hükümeti tarafından "Resmi Ceride" adıyla çıkmaya başladı. Günümüzde "Resmi Gazete" olarak yayınını sürdürüyor.


İLK TÜRK PİLOTLARI


İlk Türk pilotları Süvari Üsteğmeni Fesa Bey' le İstihkâm Teğmeni Yusuf Kenan Bey' dir. 1911' de havacı yetiştirilmek için gönüllü subaylar arandı. Paris' te Bleno Havacılık Okulu' na gönderilen bu iki gönüllü Türk subayı, 1912' de okulu bitirdiler. O yılın Şubat ayında Fransa' dan alınan iki uçakla Fesa ve Yusuf Kenan beyler, uçmaya başladılar.


ULUSLARARASI OLİMPİYAT KOMİTESİ'NDE İLK TÜRK


Türkiye' yi uluslararası Olimpiyat Komitesi' nde temsil eden ilk Türk, Selim Sırrı Tarcan' dır. Tarcan, 1908-193 0 yılları arasında, sıkı olimpiyat kurallarını yerine getirerek Türkiye' yi temsil etme hakkını elde etti. Onu, 1930-33 yıllarında Kemalettin Sami Paşa, 193?- 52 yıllarında da Reşit Saffe Atabinen ve 1955' ten sonra da Suat Erler izlediler.


İLK TÜRKÇE BASIMEVİ


Osmanlılarda basım işleminin Türkçe olarak yapılması, ilk kez Macar asıllı İbrahim Müteferrika tarafından başarıldı. İstanbul' da bir basımevi kurmak isteyen Sait Efendi ile tanışınca, Türkçe basımevi açmanın yollarını araştıran Müteferrika' ya, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa yardım etti. Dış ülkelerden araç ve gereçler satın alındı. Yalova' da bir de kâğıt fabrikası kuruldu. Bütün eksikler tamamlanınca, ilk Türk basımevi, Müteferrika' nın Sultanahmet' teki evinde çalışmalarına başladı. 1727 yılında da dizgiye geçildi. Basılan ilk kitap ise, Vankulu Mehmet Efendi' nin iki ciltlik " Lûgat- i Vankulu " (Vankulu' nun Sözlük Kitabı ) adlı sözlüğüdür. Bu sözlük 1729' da yayınlanmıştır.


İlk Kadınlar


İlk kadın opera sanatkârı Semiha Berksoy
İlk kadın Yüksek İdare Mahkeme Başkanı Firdevs Menteşe
İlk kadın Sendika Başkanı Dervişe Koç
İlk Türk kadın pilot Sabiha Gökçen
İlk kadın Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesi konusundaki öncü Prof. Dr. Afet İnan
ilk kadın Sayıştay üyesi Fahrünisa Yetmen
İlk kadın Danıştay üyesi Şükra n Esmerer
İlk kadın radyo spikeri Emel Gazimihal
İlk kadın TV spikeri Nuran Emren
Dünya Güzeli ilk Türk kadını Keriman Halis
ilk kadın bakan Prof. Türkan Akyol
İlk kadın TBMM Başkanvekili Neriman Neftçi
İlk kadın Belediye Başkanı Sadiye Ardahan
İlk kadın muhtar Gül Hanım
İlk kadın savcı N. Meliha Sanu
İlk kadın avukat Süreyya Ağaoğlu
İlk kadın jet pilotu Leman Altınçeki ç (Bozkurt )
İlk kadın subay Ülkü Sema Toksöz
İlk kadın emniyet müdürü Ş. Feriha Sanerk
İlk kadın polis memuru A. Betül Diker
İlk kadın zabıta memuru Afife İpek
İlk kadın çöpçü Elif Yazgandır
İlk kadın büyükelçi Filiz Dinçmen
İlk kadın Hazine Genel Müdürü Aysel Gönül Öymen
İlk kadın hesap uzmanları Müşerref Çallılar Güzide Amark
İlk kadın genel müdür Mükerrera Aker
İlk kadın Yüksek Mühendis Sabiha Ecebilge (Güryaman )
İlk kadın yüksek mimar Münevver Gözeler
İlk kadın Doktor Fıtnan Celal Taygun
İlk kadın Dişhekimi Ferdane Bozdoğan Erberk
İlk kadın eczacı Ruki e Kanat Arran
İlk kadın hostes Adile Tu


MECLÎS'E GİREN İLK KADIN MİLLETVEKİLLERİ


Mebrure Gönenç (Afyon )
Hatı Çırpan (Ankara )
Şükran Orsbaştuğ (Antalya )
Sabiha Gökgül (Erbay ) (Balıkesir )
Şekibe İnsel (Bursa )
Hatice Özgener (Çankırı )
Huriye Öniz (Diyarbakır )
Fatma Memik (Edirne )
Nakiye Elgün (Erzurum )
Fakihe Öymen (İstanbul )
Benal N. Anman (İzmir )
Ferruh Güpgüp (Kayseri )
Behire Morova (Konya )
Mihri Pektaş (Malatya )
Meliha Ulaş (Samsun )
Esma Nayman (Seyhan )
Sabiha Görkey (Sivas )
Seniha Hızal (Trabzon )


İLK ZİRAAT OKULU


1863 yılında İstanbul' da açıldı. Yeşilköy yakınlarındaki Ayamama Çiftliği' nde kurulan bu okul, ileride gerçekleştirilecek bir basma fabrikasının işleyeceği pamukları, çağdaş teknik ölçülerle yetiştirmek amacıyla eğitime başladı. Ancak, umulan sonuç alınamadığından, 4 yıl sonra okul kapandı.


İLK YERLİ FİLMİN ÇEKİMİ


Birinci Dünya Savaşı' na Osmanlıların girmesinden sonra oldu. İlk film de, Almanya' nın yanında Rusya'ya resmen savaş açılmasından üç gün sonra çevrildi. İlk savaş günlerinin coşkusuna kapılan bir topluluk, İstanbul yakınlarındaki Ayastefanos ( Yeşilköy )' de bulunan bir Rus anıtını yaktı. Anıt yakılırken, yedek subaylığını yapmakta olan Fuat Uzkınay da "alıcısı" ile bu olayı görüntüledi. Böylelikle, 14 Kasım l914' e Yeşilköy' deki "Rus Anıtı'nın Yıkılışı" adıyla 150 metrelik ilk Türk filmi meydana gelmiş oldu.


İLK YELKEN YARIŞLARI


1912-14 yıllarında, İstanbul' da oturan İngiliz yelkencilerince düzenlendi. Ülkenin ilk yelken kulüpleri olan Moda, Büyükada ye Bakırköy kulüplerinin kurucuları da, yine İngilizler olmuştu. Türkiye' de ilk resmi ve kurallara uygun yelken yarışı, 12 Ağustos 1932 günü düzenlendi. Yurt dışında kupa kazanan ilk Türk yelkencisi unvanı ise Demir Turgut' a aittir. Yelkende ilk karşılaşmamız da, 1936 yılı Berlin Olimpiyatları' yla başladı. İlk yelken Milli Takımı, Bezhat Baydar, Dr. Demir Turgut ve Harun Ünsal' dan oluşmuştu.


İLK YÜZME SPORU


Çağdaş anlamda ilk kez 1910 yılında yapıldı.Yüzme sporunun Türkiye' ye yayılıp tutulmasına büyük katkıda bulunanlar Selahattin Türsen (ilk direnme yüzücümüz), Sait Selahattin Cihanoğlu (ilk sürat yüzücümüz) , Kema l Bey (ilk kule ve tramplen atlayıcımız), Galatasaraylı Şeref Hüsamettin Bey ile "Yedibela " Fahri Avad ' dır.
Yurdumuzda ilk yüzme yarışı, Galatasaray Kulübü' nce 15 Eylül 1923 günü İstanbul Büyükada' da düzenlendi. Nejat Abut, Hikmet Melih ve onların ardından Suat Erler, o dönemin unutulmaz yüzücüleridir.
Türkiye'de ilk yüzme havuzu, Ekrem Rüştü Akömer' in uğraşıyla 17 Temmuz 1931 günü Büyükdere' de açıldı. 25 metre genişlik ve 50 metre uzunluktaki havuzda o gün yapılan yarışları, Beylerbeyi yüzücüleri kazanmışlardı. Yüzme dalında ilk dış karşılaşma, 1934 yılında Moskova' da yapıldı. Bunu, daha sonra Leningrad' da yapılan izledi. Bu yarışmalara katılan takımlarımız, ne yazık ki bir varlık gösterememişlerdi.
İlk yüzme takımımız, şu sporculardan oluşuyordu:
"Fenerbahçe' den Leyla Asım Turgut , İstanbul Yüzme Kulübü' nden Cavidan Erbelger, Galatasaray' dan Naili Moran, Suat Erler, Halil Dalhan, Mehdi Ağaoğlu, Orhan Saka, İzmir Karşıyaka' dan Alparslan, Beykoz' dan Safvan Serim, Karamürsel' den İhsan Keskin ve Beykoz' dan Adnan. "
Ülkemizde, yüzme dalında ilk yabancı karşılaşma ise 1937 yılında İstanbul Moda Yüzme Havuzu' nda Macaristan ile yapıldı.


İLK VOLEYBOL OYUNU


1919-1920 yıllarında oynanmaya başladı. Bir Amerikan örgütü olan YMCA' nın, basketbolün yanı sıra voleybole de önem vermesi ve bir özel salon açtırmasıyla bu spor türü yurdumu za girdi. Salonun müdürü olan Amerikalı Dr. Driver' in bu konudaki çabaları, voleybolün sevilmesine yol açtı. Dr. Driver' e yardımcı olan kişi ise Selim Sırrı Tarcan' dır. Bu oyun ilk kez, Erkek Öğretmen Okulu' nda Türkler tarafından oynandı.
Türkiye'd e ilk kez Suphiye Rifat adında bir kız, Fenerbahçe Erkek Takımı' nda voleybol oynadı ve 1928 yılında bu takım, İstanbul şampiyonu oldu. Bu olay, Türk voleybol geçmişinin ilginç unutulmaz bir anısıdır. Suphiye, Fenerbahçe Kız Voleybol Takımı' nın da kaptanıydı.


İLK KADIN VETERİNER


1933 yılında Erenköy Kız Lisesi' ni bitirdikten sonra, "doktor" olmayı düşünürken, fikir değiştirerek Yüksek Ziraat Enstitüsü' ne kaydını yaptıran Sabire Aydemir, okuldan mezun olduktan sonra "ilk Türk kadın veterineri " unvanını aldı. 2 yıl çeşitli laboratuvarlarda çalıştıktan sonra, tekrar okuluna "asistan" olarak dönen Aydemir, 1945 yılına kadar bu görevini sürdürdü. Daha sonra Pendik, İnebolu, Ünye,Fatsa ve Samsun' da 1920' ye kadar mücadele veterinerliği yapan Aydemir, emekli oldu.


İLK YAZ SAATİ UYGULAMASI


1 Temmuz 1940 günü yürürlüğe giren Bakanlar Kurulu kararıyla başladı. Bir çeşit elektrik kısıtlaması olan yaz saati uygulamasında yur dumuzda ilk kez saatler bir saat geri alınmıştı.


İLK ÜNİVERSİTE


14 Ocak 1863 günü öğretime başlayan Osmanlı Darülfünunu' dur. İstanbul' da Ayasofya dolaylarında ünlü İtalyan mimarı Fosatti' nin yaptığı bu yapı, üç kat ve 25 odalıydı. 1933' te yandı. Türkiye' de Batılı anlamda "ilk üniversite", Maarif Nazırı Saffet Paşa' nın uğraşı ile 1870' te Sultanahmet Türbesi yanında açıldı.Başına da "rektör " olarak Yanyalı Hoca Tahsin Efendi getirildi. Sınavla alınan 450 öğrenciyle öğretime başladı. Tahsin Hoca' nın, bir güvercini fanusun içine koyarak, "havasız yerde canlıların yaşayamayacağını " tanıtlamaya çalışması ve Afganlı Prof. Cemalettin Efendi' nin "Peygamberlik bir sanattır " şeklindeki konuşması, Darülfünun' un 1871' de kapatılmasına neden oldu. İki hoca da Osmanlı Devleti sınırları dışına sürüldü.


İLK VİSKİ


1963 yılında satışa çıkarıldı. Genellikle arpadan yapılan viskinin yurdumuzda üretimine, 1955' ten sonra geçildi. İlk viskimiz de, 1963' te "Ankara" markası ile satılmaya başlandı.


UÇAĞA BİNEN İLK KADIN


Uçağa binen ilk kadın Belkıs Şevket' tir . "Müdafaa-i Hukuk Nirva " denilen Kadın Hakları Koruma Derneği üyesi olan Belkıs Şevket, 1913' te Fethi Bey' in yönettiği uçağa binerek, İstanbul üzerinde do- laştı.


İLK TOPLU SÖZLEŞME


Dünyada ve Türkiye' de ilk toplu sözleşmenin 1776 yılında Kütahya'da yapıldığı sanılmaktadır. Halen, aslı Kütahya Arkeoloji Müzesi' nde bulunan bir belgeye göre Türkler, işçi haklarına öncülük etmiştir. İngilizlerin ilk sözleşmenin 1815 yılında İngiltere' de yapıldığını iddia etmelerine karşılık, yapılan araştırmalar, ilk toplu sözleşmenin, Kütahya'da yapılan "Fincancılar Anlaşması " olduğunu ortaya çıkardı. Seriye Mahkemesi sicillerinin tasnifi sırasında bulunan anlaşma metnine göre, 1776 yılında Kütahya' da mevcut 24 çini ve fincan atölyesinde çalışan çok sayıda usta ve işveren ile Anadolu Valisi Ali Paşa zamanında bir sözleşme yapılarak işçi hakları tescil edildi.
 
İLK TV YAYINI

Ülkemizde ilk televizyon yayınlarını, İstanbul Teknik Üniversitesi başlattı. Yayınlarla ilgili çalışmalara 1950 yılında geçildi. Projenin uygulama alanına girmesi, verici cihazlarının gelmesi 1952' de tamamlandı. Aynı yıl da yayına geçildi. Yayınlar, cihazların yetersiz oluşu ya da tahsisat yokluğu nedenleriyle daha çok stüdyo çalışmalarıydı. Ancak, bir keresinde kamera, Taşkışla' daki Teknik Üniversite binasının damına çıkarıldı ve Mithatpaşa Stadyumu' nda oynanan bir futbol maçı, oradan görülebildiği kadarıyla seyircilere iletildi. Teknik Üniversite' nin yayınlarını izleyenlerin sayısını kesin olarak söylemek mümkün değildi. Zira, TV sahiplerinden hiçbirinin PTT' ye kaydı yoktu.
Bununla birlikte, İstanbul' da o yıllarda iki bin televizyon alıcısının bulunduğu tahmin ediliyor. Her cihazın en azından 5 kişi tarafından seyredildiği düşünülürse, Teknik Üniversite' nin televizyon yayınlarını on bin kişinin izlediği söylenebilir. TV yayınlarının yayın çevresi de kesin olarak bilinmiyordu. Ancak, TRT Televizyonu, 1964' te resmen kuruldu. İlk kuruluş yeri, Ankara' daki Mithatpaşa Caddesi' nde bulunan stüdyo idi. 31 Ocak 1967 akşamı ilk resmi televizyon yayını, Ankara' da yapıldı.1968' de Almanya' dan sağlanan 5 KW' lik verici ile kapalı yapılan yayınlar, devreden çıkarıldı. 31 Ocak 1968' de ise TV deneme yayınları haftada 3 gün olarak başladı. Bu deneme yayınları 3 yıl sürdü.
Yayınlar, 31 Ocak 1971' de 4 güne, 21 Haziran 1972' de de 5 güne çıkarıldı. 1971 Ekim' inde İstanbul - İzmir - Ankara radyolink sistemi, TV nakline müsait hale geldi. TRT, Ankara programlarını 1 Aralık 1971' de Çamlıca' daki PTT radyolink terminali vasıtasıyla İstanbul' a aktardı. Bu yayınlar, 26 Ağustos 1972' ye kadar İstanbul seyircisine yine İstanbul Teknik Üniversitesi Televizyonu aracılığıyla seyrettirildi. 30 Ağustos 1972' den itibaren ise Çamlıca' daki istasyon, 2.5 KW güçlü yayına geçti.
TV ' nin kendi ürettiği programlar, yayınların yüzde 72' sini, dış kaynaklı yayınlar ise yüzde 28' ini teşkil ediyordu.
Mahmut Tali Öngören, TRT' nin ilk Program Dairesi Başkanı ve Ankara Televizyonu' nun ilk müdürü oldu.İlk müdür olan Naum Efendi, tiyatrosunda ilk kez yabancı tiyatro kumpanyalarının temsillerini oynattı.
Beyoğlu yakasında 1862' ye kadar yabancı dilde oyun oynatma yetkisi, Naum Efendi' ye verilmişti. Bu süre, beş yıl uzatıldı. 1870' te çıkan bir yangında, Naum Tiyatrosu kül oldu.Yerine, ünlü Hristaki Pasajı yapıldı.
Naum Tiyatrosu' nun Türk seyircisinden gördüğü büyük ilgi üzerine Güllü Agop, İstanbul Gedikpaşa' da bir tiyatro açtı. O da Ermenice oyunlara yer verdi. Türkiye' de Türkçe oyun " ilk kez " Güllü Agop' un tiyatrosunda oynandı. Bu oyunun adı, " Sezar Borjiya " idi. 1868 yılında sahnelendi . Namk Kemal ve Âli Bey' in de desteklediği Gedikpaşa Tiyatrosu, bir süre sonra yalnız yerli oyunları sergilemeye başladı.




İLK KADIN TV SPİKERİ

Türkiye' de ilk deneme TV yayını başladığı srada, Ankara Üniversitesi Dil - Tarih ve Coğrafya Fakültesi İngiliz Filolojisi' nde okuyan Nuran Emren (Devres), spikerlik için açılan sınava katıldı. Sonuçlar açıklandığında, büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Kazananlar arasında adı yoktu çünkü. Ancak, 3 gün sonra sınav iptal edildi ve yeni sınavı kazanmayı başaran, biri erkek, öteki bayan iki kişiden biri oldu. Nuran Devres, böylece " İlk kadın TV spikeri " olma unvanını aldı. Ancak, 3 yıl sonra evlendi ve mesleğini bıraktı.




İLK TELEFON

Yurdumuzda ilk telefon, Meşrutiyet' in ilanından sonra girdi. İlk telefon santralını da, İstanbul' da 1911' de İngilizler kurdu. İkinci telefon santralı İzmir' de, üçüncüsü de 1926' da Ankara' da açıldı. Ankara santralı, ülkemizin ilk " otomatik " telefon santralıdır.



İLK SİNEMA GÖSTERİSİ

İstanbul Galatasaray' da, ünlü Sponek birahanesinde Polonyalı Vaynberg tarafından düzenlendi. Bu olayı, Ercüment Ekrem Talu, " Perde - Sahne " dergisine yazdığı " İstanbul' da ilk sinema ve ilk gromofon " başlıklı yazısında şöyle anlatır:
"Çocuktum, sekiz - dokuz yaşlarında vardım. Tam tarihini söyleyemeyeceğim ama, sanırım 1896 - 97 yıllarıydı. Bir cumartesi günü, rahmetli ağabeyim Nejat' la birlikte okuldan çıktık. Cihangir' deki evimize gidecektik. Yatılı olmayan arkadaşlarımızdan birisi, ' Duydunuz mu? ' dedi. ' Şurada Sponek' in salonunda bugün sinematograf (sinema sözcüğünün kısaltılmamışı) göstereceklermiş. İlginç bir şeymiş diyorlar, yeni bulunmuş... Fotoğrafın canlısı gibi bir şey imiş '. Ağabeyimle ben, çocuk, bizimle alay ediyor sandık, ama o içtenlikle konuşuyordu. ' Saa t 4' te başlıyormuş, ben gideceğim ' diye sözünü tamamladı. "
Ercüment Ekrem Talu, ilk sinema gösterisini, yukarıdaki cümlelerle anlattıktan sonra, şöyle tamamlar:
" Bütün gösteri, yarım saat sürdü. Seans, geceye de birkaç kez yinelenecekti. Çıktık. Fennin bu buluşunu birbirimize anlatmaya, çözümlemeye çalışıyorduk. Aklımız bir türlü eriniyordu. İstanbul halkının çoğunluğu da bu konuyu konuşuyordu. Kimi, bu sihirli buluşu günah sayıyor; kimi, gidip gördüğünden ötürü tövbe edip, Tanrı' ya bağışlanmasını yakarıyordu. İşte ilk sinema, sinematograf adıyla İstanbul' a böyle geldi. "


İLK SİNEMA SALONU

1908' de açıldı. İstanbul' da, Tepebaşı Şehir Tiyatrosu' nun eski komedi binasında Pate şirketinin Türkiye temsilcisi Vaynberg tarafından yaptırıldı. " Pate " adlı bu ilk sinema salonunun mimarı, Kampanaki idi. Sinemanın adı sırasıyla Pate, Anfi, Asri ve Ses olarak değişti. 1912 yılında İzmir Kordon' da açılan ikinci sinemadan sonra, 1914 başlarında İstanbul Beyoğlu' nda " Palas " sineması kuruldu. Onu, Taksim Alanı' nda şimdiki Devlet Tiyatrosu salonunun yanındaki yerde bulunan " Majik " sineması izledi. İlk Türk sinema salonu ise, 19 Mart 1914 günü " Milli Sinema " adıyla İstanbul' da Fevziye Kıraathanesi' nde açıldı.



SESLENDİRİLEN İLK FİLM

Senaryosunu Nazif Tepedelenlioğlu' nun yazdığı " Bir Millet Uyanıyor " adlı filmdir. 1932 yılında çevrilen film, Türkiye' de seslendirildiği ve Muhsin Ertuğrul' un en önemli yapıtlarından birisi olduğu için ilginçtir. Filmin belli başlı oyuncuları Ferdi Tayfur, Atıf Kaptan, Naşit Özcan, Emel Rıza ve Kevser' di. Mustafa Kemal Atatürk' ün Söylev' inden derlenmiş olaylardan esinlenerek yazılmış senaryonun, sağlam bir yapısı olmadığı için bu film, beklenen başarıyı elde edemedi.


İLK RENKLİ FİLM

1953 yılında Muhsin Ertuğrul' un yönettiği " Halıcı Kız " dır. Fotoğraf yönetmenliğini Ahmet Cezmi Ar yapmıştı. İçinde renkli bir parça bulunan ilk Türk filmi de, 1949' da çevrilen '' Çıldıran Kadın" dır. Filmdeki renkli parçada, İstanbul' daki Kızkulesi' nin çok az süren bir görüntüsü yer almıştı.



İLK RENKLİ BELGESEL FİLM

1953 yılında Ali İpar' la, İlhan G. Arakon' un hazırladıkları " Bir Şehrin Doğuşu " adlı filmdir. İstanbul' u anlatan film, Berlin Uluslararası Film Şenlikleri' ne katıldı, ancak derece alamadı. Gerçek anlamda ilk belgesel Türk fimi ise, Mazhar Şevket İpşiroğlu ile Sabahattin Eyüboğlu' nun birlikte düzenledikleri " Hitit Güneşi " dir. Bu film, 1956 yılında Berlin Film Şenlikleri' nde ikinci gelerek " Gümüş
Ayı " armağanını aldı. Siyah - beyaz olarak çekilen film, Anadolu' da arkeolojik kazılarda ortaya çıkan eserleri konu almıştı.



İLK RADYO YAYINI

Ankara ve İstanbul' da PTT 'nin posta görevlerinde yararlanmak amacıyla kurduğu 5' er kilovat gücündeki verici istasyonlarından, 1927' yılında yapıldı. Deneme niteliğindeki bu yayınları, 1936' ya kadar Türk Telsiz Telefon Kuruluşu yönetti .
İlk radyo istasyonu da, Ankara' da kuruldu. 28 Ekim 1938 günü sürekli yayınlara başlayan bu yeni radyo, uzun dalga " Türkiye Radyosu " ve kısa dalga " Ankara Radyosu " adıyla görev yapıyordu. İstanbul Radyosu' nun sürekli yayına başlayışı ise 1 Eylül 1949 günü gerçekleşti.



İLK SESLİ FİLM STÜDYOSU

1932 yılında İpek Film Şirketi kuruldu. İstanbul' da Nişantaşı' ndaki bir büyük fırın, yeni baştan düzenlenerek " stüdyo " durumuna getirildi. Bu sesli film stüdyosunun ilk eseri, Muhsin Ertuğrul' un yönetmenliğini yaptığı, " Bir Millet Uyanıyor " adlı filmdi. Sesli film stüdyosunun yönetmeni ise, Morhen adlı bir Alman ses mühendisiydi.



İLK KADIN SİNEMA OYUNCUMUZ

" Ateşten Gömlek " te oynayan Bedia Muvahhit ile Neyyire Neyir (Ertuğrul)'dir. Sahnede olduğu gibi beyazperdede de o zamanlar, Müslüman kadınların çalışması yasaktı. 1918' de bazı Türk kızları, öğrenci olarak " Darülbedayi "ye alınmışlarsa da, bunlar sahneye çıkamamışlardı. İçlerinde Afife Hanım, 1920' de Kadıköy' deki Apollon (Hale ) Tiyatrosu ' nda " Jale " takma adıyla sahneye çıkınca, işe polis karışmıştı. 1921' de Darülbedayi' de Müslüman kadınların çalıştırılmaması, resmi yoldan bildirildi, ancak aynı yıl Afife ile Şaziye Moral hanımlar, bir başka temsilde oynadılar. İki sanatçı da, bu yüzden mahkemelik oldular.
Muhsin Ertuğrul, " Ateşten Gömlek " i çevirirken, filmin ulusal konusundan cesaret alarak, başlıca kadın kahramanlar olan Ayşe ile Kezban' ı, Türk oyuncularının canlandırmasına çalıştı. Ayşe için Darülbedayi oyuncularından Muvahhit' in eşi Bedia Muvahhit seçildi. İkinci rol için gerekli kimse bulunamayınca, gazetelere ilan verildi. Vasfi Rıza Zobu, bir anısındaki ikinci rol için, " nasıl kız oyuncu " bulunduğunu şöyle anlatır:
"İkinci rol için genç bir Türk kızı bulunamamıştı. Gazetelere ilan ettiler. Ertesi gün tek bir Türk kızı başvurdu. Kemal Film' in bürosu, Sirkeci' de, Ali Efendi Sineması' nın üstündeki iki küçük odanın içinde idi. O gün, büroya uğradığımda, Neyyire' yi gördüm. Kolejde öğrenciymiş. ' Film için müracaat etti. Muhsin' i bekliyor ' dediler."



TÜRK TARİHİNDE İLK SANSÜR

Türk tarihinde basına " ilk sansür ", 11 Mayıs 1876 'da " Âli Kararnamesi " ile konuldu. Gazetelerin, yayınlanmadan önce denetlenmesini emreden bu kararname üzerine, " Basiret "
gazetesi şöyle bir ilanla çıkmıştı: " Matbaamızın makinesii bozulduğundan, gazetemiz birkaç gün yayınlanmayacaktır. "
" Sabah " gazsetesi ise ilk gün " sansür " ün yasakladığı yazıların yerini " boş " bırakarak yayınlandı. Ancak, tüm bu direnişler, tarih boyunca hemen her dönemde, sansürün basının üzerinde " Demokles' in Kılıcı " gibi sallanmasını önleyemedi.



TÜRK TARİHİNDE İLK SEÇİM

II. Abdülhamit' in tahta geçmesinden kısa bir zaman sonra, Kanun-ı Esasi kabul edilerek Osmanlı Devleti' nde meşruti bir idare başladı. Kanun- ı Esasi' de seçim yapılarak bir meclisin kurulması öngörülmüştü. Bu nedenle, Türk tarihinde ilk seçim 1877' de yapıldı. Ancak, bu seçimler bir seçim yasasına göre gerçekleştirilmedi. İllere, önemlerine göre kaç milletvekili çıkarabilecekleri bildirildi. İlk seçimlerde halk, oy kullanmadı. İl meclisleri seçim yaptı. Bu seçimler sonunda seçilen temsilciler, padişahın tayin ettiği Âyân Meclisi üyelerinden meydana geldi. İlk Milli Meclis de 19 Mart 1877' de Dolmabahçe Sarayı' nda ilk toplantısını yaptı. Daha sonra Sultanahmet' teki Darülfünun binasında çalışmalarına başlayan bu meclisin ilk görevi, bir seçim kanunu hazırlamaktı. Ancak, 1877-78 Osmanlı - Rus Savaşı' nın başlaması üzerine, Meclis 20 Haziran' da dağıldı. Aynı yıl içinde yine seçim kanunu olmadan, birinci seçimde olduğu gibi yeni bir seçim daha yapıldı. Türk tarihinde ilk " Seçim Kanunu " da, bu ikinci meclis tarafından yapılmıştır. Ama, bunun ömrü de uzun sürmedi ve II. Abdülhamit tarafından feshedildi.


SATRANÇ ŞAMPİYONASI

Satranç oyununun ülkemizdeki geçmişi oldukça eskidir. Bu gerçeği, günümüzden 450 - 500 yıl önce yazılmış yapıtlardan öğreniyoruz. Bunlardan ilki, Kanuni Sultan Süleyman döneminde Seferihisarlı İsmail Şaban' ın derlediği elyazmasıdır. Bu kitap, satrancın yararları ve geçmişini anlatmaktadır. İkinci kitap da, 1680 yılında Kahire Mevlevihanesi Şeyhi Vanlı Dede' nin Mısır Valisi Abdurrahman Paşa' ya gönderdiği kitaptır. Bu kitapta, oyunun ilk kez Hindistan' dan çıkıp, İran' a, oradan da Anadolu' ya geçtiği anlatılmaktadır. Türkiye' de ilk ferdi satranç yarışması ise, 1965' te yapıldı. Bu ilk yarışmayı, Seracettin Bilyap kazanmıştı.


İLK RESİMLİ MİZAH GAZETESİ

Tarihimizde ilk resimli mizah gazetesi, " Diyojen" dir. 19. yüzyılda mizah ve oyun yazarlarından Kayserili Teodor Kasap tarafından yayınlandı.



İLK RESİMLİ POSTA PULU

Edirne' nin düşman işgalinden kurtarılışının anısına çıkarıldı. 1913 yılına gelinceye kadar Türk pullarında resim kullanılmadı. Bu ilk resimli posta pulumuz, Londra' da bastırılmıştı. Edirne' deki Selimiye Camii' nin resmiyle süslüdür.


TARİHİMİZDE İLK RASATHANE

1575 yılında, III. Murat tarafından İstanbul' da Tophane Tepesi' nde yaptırıldı. " İstanbul Rasathanesi " adıyla anılan bu kuruluşun başında, Takiyüttin Mehmet bulunuyordu. 15 bilginin katıldığı çalışmalarda, gözlemler ve yıldızların belirli zamanlardaki yerlerini gösteren çizelgeler yapıldı. 1580 yılında Şeyhülislam, padişaha sert bir mektup gönderdi. Bunun üzerine; III. Murat, rasathaneyi, Kılıç Ali Paşa' ya verdiği buyrukla yıktırdı. Türkiye' de çağdaş anlamda ilk rasathane,1911 yılında İstanbul 'da, Kandilli sırtlarında Eatin Hoca diye anılan Fatin Gökmen tara fından kuruldu. Günümüzde de hizmet veren bu rasathane, Türkiye' nin en büyük gözlemevidir.
 
İLK PAZAR TATİLİ UYGULAMASI

Türkiye'de ilk pazar tatili uygulamasına, 29 Mayıs 1935 yılında yürürlüğe giren yasa ile başlandı. Bu yasa çıkmadan önce, hafta sonu dinlenme tatili cuma idi.


İLK PETROL ARAMALARI

1887' de Ahmet Necati Bey tarafından İskenderun çevresinde başlandı. Derin olmayan sondajlamayla yapılan bu ilk araştırma, istenilen başarıya ulaşamadı. II. Abdülhamit dev rinde, 1890 yılında Musul ve Bağdat' ta doğal biçimde sızan petrollerden yararlanıldı. 1892' de Mürefte dolaylarında görülen petrol belirtilerinden sonuç elde etmek için bir şirket kuruldu ama, araştırma yapılmadı. 1897' de çıkarılan bir buyrukla, buradaki petrolü çıkarma işi Halil Rıfat Paşa' ya verildi. 1900' de Horadere' de açılan bir kuyudan petrol alındı. Günde iki ton üretilmeye başlandı, ancak 1901' de verim düşünce, bu kuyu kapatıldı. Cumhuriyet' in ilanına kadar yapılan çeşitli aramalardan sonra, 1926' da çıkarılan Petrol Yasası ile, her çeşit aramanın yapılması ve yürütülmesi yetkisi devlete verildi. 1935' de kurulan Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü (MTA), altın ve kömürden sonra, petrol arama ve işletmesini de üzerine aldı. MTA' nın yürüttüğü çalışmalar ve petrol bulunan Raman - Garzan bölgeleri ile Batman' da kurulan petrol rafinerisi, 1954' te çıkarılan bir yasa ile Türkiye Petrolleri A.Ş. ' ye devredildi .



İLK NÜFUS CÜZDANI

Türk tarihinde ilk nüfus cüzdanı, 1863 - 1864 yıllarında yapılan sayımdan sonra verildi. " Osmanlı Tezkiresi " denilen bu nüfus hüviyet cüzdanlarının çizgili, düz bir kâğıt belge niteliğinde birer pusula oldukları, tarihçi Lütfi Efendi tarafından yazılmıştır. Cumhuriyet' ten sonra 1927 yılında yapılan ilk nüfus sayımından sonra , her yurttaşa " nüfus cüzdanı " verildi.



İLK NÜFUS SAYIMI

1831 yılında yapıldı. Ancak, bu nüfus sayımı, yalnız erkekleri kapladı ve Anadolu ile Rumeli sancakları, sayımın dışında tutuldu. 1844' te yapılan sayımda ise, kadınlar da sayıldı. Osmanlı sınırları içinde nüfusun 36.5 milyon olduğu, yaklaşık olarak saptandı. 1884' te yapılan üçüncü nüfus sayımında, imparatorluk sınırları içinde kalanların sayısı, 28 milyon 900 bin kişi idi.
Cumhuriyet döneminde, 28 Ekim 1927 yılında yapılan ilk nüfus sayımında ise, Türkiye' de 13 milyon 648 bin 720 kişinin yaşadığı belirlendi. 1935 yılında yapılan ikinci sayımdan sonra, her 5 yılda bir düzenli olarak nüfus sayımları gerçekleştirildi. Nüfus sayımlarını düzenleyen kuruluş, Devlet İstatistik Enstitüsüdür.



ONDALIK KESİRLERİ UYGULAYAN İLK TÜRK

Dünyada ve Türk tarihinde, matematikte " ondalık kesirler kuralı " nı ilk kez uygulayan Türk, matematik ve astronomi bilgini Cemşit' tir. Cemşit, " Sayı Anahtarı " adlı ünlü eserinde, herhangi bir dereceden kök almanın yollarını anlattı. Avrupalı matematikçiler, Cemşit' in bu buluşlarını ancak bir yüzyıl sonra öğrenebildiler. Doğum tarihi kesin olarak bilinmeyen Cemşit, 1437' de Semerkant' ta ölmüştür.


İLK MİLLİ MARŞ

1921 yılında, Milli Eğitim Bakanlığı' nca milli marş için bir yarışma düzenlendi ve 500 lira ödül kondu. Yarışmaya 724 şiir katılmıştı.
Mehmet Akif Ersoy , yarışma ödüllü olduğu için girmemişti. Zamanın Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver, ünlü ozana 5 Şbat 1921 günü ödül konusunda kaygılı olmamasını önerince o da, " Kahraman Ordumuza " diye sunduğu "İstiklal Marşı " başlıklı şiirini, yarışma kuruluna gönderdi. TBMM' nin 12 Mart 1921 günkü toplantısında İstiklal Marşı, ulusal marş olarak kabul edildi.
Marşı besteleme yarışmasına ise 24 besteci katıldı. Kurtuluş Savaşı nedeniyle besteleme işi yarıda kaldı. Seçiciler Kurulu, 1924 yılında Ali Rıfat Çağatay' ın bestesini benimseyerek okullara duyurdu. Bu marş, 1930 yılına kadar çalındı. Yine aynı yıl, bu bestenin yerine Cumhurbaşkanlığı Orkestrası Şefi Zeki Üngör' ün bestesinin çalınması istendi. Bu tarihten sonra da Üngör' ün bestelediği İstiklal Marşı, " milli marş " olarak benimsendi.



İLK MORS TELGRAF SİSTEMİNİN KULLANILIŞI


Türk tarihinde Mors Telgraf Sistemi' nin ilk kez uygulanışına, 1855 yılında, yani Kırım Savaşı sırasında başlandı. Haberleşme alanında büyük kolaylıklar sağlayan bu buluş, adını, kendisini yayan Amerikalı Samuel Mors' tan almıştır.



İLK MUZUN YURDA GETİRİLİŞİ VE ÜRETİMİ

1870 yılında, Osmanlılar döneminde yurdumuza girdi. Muz, İskenderiye' den Antalya' ya süs bitkisi olarak getirildi. Bu tür muza " Musa Conson " denir. Yine 1870' te, Musa Kavendiş adlı bir başka türün meyveleri, küçük, fakat güzel ve kokuluydu. Ancak, yine de muzun dışarıdan alımı kolay ve ucuzdu. Gerçek anlamda muz üretimine, 1950' li yıllarda Antalya, Anamur, Alanya, Dörtyol, Fenike ve Adana' da başlandı. Üstün nitelikleriyle Anamur' da yetiştirilen muz, ülkemizde en çok tutulanıdır.


İLK MİLLİ BASKETBOL TAKIMI

İlk Milli Basketbol Takımımız, ilk karşılaşmasını Yunanistan' la, 24 Haziran 1936 günü, Beyoğlu Halkevi Spor Salonu' nda yaptı. Bu maçı 49 - 12 kazanan takımımızın kaptanı, Naili Moran idi. Öteki oyuncular ise Sadri Usuoğlu, Nihat Ertuğ , Jak Habib , Hazdayi Penso , Feridun Koray, Dionisos Sakalak ve Hayri Ersebük' tü .
Basketbolün resmen kuruluşu, 1 Mart 1959' da gerçekleşmiştir. 1936' da kurulan bir federasyonla, voleybol ve eltopu (handball) ile birlikte yürütülen basketbol, bu tarihte ayrı bir dal olarak Türk sporuna eklendi.



LATİN HARFLERİYLE İLK KİTAP


Ülkemizde Dil Devrimi' nden, yani 1928 yılından sonra yarısı eski, yarısı Latin harfleriyle basılmış kitapları ilk kez Maarif Kitaphanesi (Yayınevi) çıkardı. Bugün de Cağaloğlu' nda yayınım sürdüren bu yayınevi, aynı zamanda en eski yayınevidir. Bu yayınevini 1895 yılında ilk Türk kitapçılarından Hacı Kasım Efendi kurmuştur. Yayınevi ayrıca, çıkardığı " Saatli Maarif Takvimi "yle ünlüdür.


İLK MAVZER

Türk tarihinde ilk mavzerin kullanılışı, 1886' dan sonradır. 1871' de Almanlar tarafından yapılan bu tüfek, 1886' dan sonra Türk Ordusu' nun en önemli silahı oldu.


İLK "LİRA" BASIMI

Sultan Abdülmecit devrinde, 5 Ocak 1843 günü basıldı. Adı " Osmanlı lirası " idi. 2 Haziran 1854' te çeyrek liralar (25 kuruşluk altınlar), 18 Şubat 1855' te de iki buçuk liralıklar çıkarıldı.



İLK LALENİN GELİŞİ


Türk tarihinde ilk " lale " çiçeğinin, IV. Murat devrinde bir Hollanda elçisi tarafından getirildiği öne sürülür. Oysa, Anadolu' da çok eski zamanlarda bile dağlarda, bayırlarda," dağ lalesi , berri lale, kara lale " gibi lale türlerinin var olduğu bilinir. İran Selçukluları' yla Büyük Selçuklular' ın sanat eserlerindede lale motifinin, özellikle yer aldığı görülür. Osmanlılarda bu çiçek, " Lale Devri " diye anılan dönemde büyük değer ve önem kazandı. 1718 - 1730 yılları arasında Padişah III. Ahmet döneminde, İstanbul' da lale üretme ve yetiştirme bir salgın halini aldı.
 
İKİ KITAYI BAĞLAYAN İLK KÖPRÜ

Asya ile Avrupa kıtalarını birbirine bağlayan " ilk köprü " olan İstanbul Boğaziçi Köprüsü, 1973 yılında Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından açıldı. Cumhuriuyet' in 50. yıldönümünde hizmete giren köprüden ilk yıl 11 milyon 318 bin 139 araç geçti ve hasılatl 62 milyon 901 bin 943 lirayı buldu.



STANDART TÜRK KLAVYESİNİN İLK KULLANILIŞI


Daktilolarda kullanılan " Standart Türk Klavyes i" nin uygulanışı, ilk kez 20 Ekim 1955 günü alınan bir kararla gerçekleştirildi. Bu tarihe kadar, daktiloların klavyeleri, çeşit çeşitti. Türk alfabe kurallarına göre düzenlenen yeni bir daktilo yazma yöntemi, 1943 yılında başlayan çalışmalar ve araştırmalardan sonra saptandı.


İLK KIZ LİSESİ


İstanbul' da " İnas İdadisi " (Kızlar Lisesi) adıyla 1911' de açıldı. Önce Kabasakal semtinde öğrenime geçen okul, bir yıl sonra yandı. Bunun üzerine de, 1913 yılında Beyazıt' ta öğretime başladı. Öğrenci sayısı artınca da, Aksaray' da büyük bir konağa taşındı. 1915' te " Bezm- i Âlem Valide Sultanî " adıyla şimdiki kız lisesinin olduğu yerde ahşap bir yapıya, oradan da Süleymaniye' ye yerleşti. Yine yangın çıktı. İstanbul Kız Lisesi adını alarak, Vefa Lisesi' nin bulunduğu yerde öğretimi sürdürdü. Bugün İstanbul' da, Cağaloğlu' ndaki binasında öğretim yapan lise, " Cağaloğlu Anadolu Lisesi " oldu.



KONUT KREDİSİ VEREN İLK TÜRK BANKASI

Emlak Kredi Bankası' dır. Yurdumuzda yerleşim sorununa yardımcı olmak ve konut sahibi olacakları desteklemek amacıyla kurulan ilk banka olan " Türkiye Emlak ve Eytam Bankası" dır. 1927 yılında faaliyete geçti. Bankanın adı, daha sonra " Emlak Kredi Bankası " olarak değiştirildi.



İLK KÖY ENSTİTÜLERİ

1940 yılında, İsmail Hakkı Tonguç' un yönetiminde eğitime başladılar. Köy çocuklarının bölgelerinde kalarak yetişmelerini sağlamak amacıyla kurulan enstitülerde okutulan derslerin yarısı kültür, dörtte biri tarım, dörtte biri de teknik derslerden oluşuyordu. Enstitülerin, kendilerine özgü çalışma yöntemleri vardı. Her öğrenci, köyünün ekonomik ve toplumsal yaşamını ayrıntılarıyla saptamak zorundaydı. " İş içinde iş yaparak öğrenmek " amacını güden enstitülerin kurulduğu yerler, köylerin yakınında, uygulamanın yapılabileceği en verimli kesimlerdeydi. 1943' te de, bu enstitülere öğretmen yetiştirmek için Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü kuruldu. Buraya girebilmek için, köy enstitüsünü bitirmiş olmak gerekiyordu.




İLK KÖRLER OKULU

1899 yılında kuruldu. Gözleri görmeyen çocukların ilk ve ortaöğretim yapmalarını sağlamak amacıyla İstanbul Ticaret Okulu Müdürü Grati Efendi 'nin girişimleriyle açılan bu okul, Ticaret Okulu' nun bir bölümünde öğretime geçti. 1910 yılında Alber Karamona adlı bir Musevinin İzmir' de sağır ve dilsizler için açtığı özel okulu, Sağlık Bakanlığı devraldı ve 1927' de körler bölümünü kurdu. 1951 yılında okul, Milli Eğitim Bakanlığı' na bağlanınca, Sağırlar Okulu İzmir' de kaldı, Körler Okulu Gaziantep' te eğitime başladı.



İLK KONSERVATUVAR


1913' te, İstanbul Şehzadebaşı' nda " Darü'l Bedayi " adıyla açıldı. Batı Müziği okulu niteliğinde bulunan " Mızika-i Hümâyun ", Darü'l Bedayi' den çok önce, 1831 yılında açıldıysa da, Mehterhane' nin kaldırılması üzerine saraya ve askeri bandolara eleman yetiştirmek amacıyla kurulmuştu. İlk devlet konservatuvarı, " Darü'l-Elhan ", 1917 yılında yine İstanbul' da kuruldu.


KÖMÜRÜ İLK BULAN KİŞİ

Padişah II. Mahmut zamanında, 1829 yılında " Uzun Mehmet " adlı bir deniz eri, Havza' da ilk kömür yatağını keşfetti. Karadeniz Ereğlisi' nden, İnebolu' ya kadar 180 kilometrelik bir uzunluk ve 50 kilometrelik derinlikten oluşan ilk kömür yatağından çıkarılan kömürlerden, donanma yararlanmıştı. Bölgede yeni kuyular açılarak üretimin artırılmasına, 1893 yılında başlandı. Günümüzde kömür üretimi, Türkiye Kömür İşletmeleri' nin tekelindedir.


İLK KIZILAY DERNEĞİ

11 Haziran 1868' de İstanbul' da, " Osmanlı Mecruhini Askeriye Cemiyeti " adıyla çalışmalarına başladı. " Osmanlı Hilâl-i Ahmer Cemiyeti ", " Türkiye Hilâl-i Ahmer Cemiyeti " ve "Türkiye Kızılay Cemiyeti " ad- larını alan bu kuruluşun adı, 1947 yılında " Türkiye Kızılay Derneği " oldu. Genel Merkezi ise, 1925 yılında İstanbul' dan Adana' ya taşındı. Kızılay, tüzel kişilikleri, özel hukuki yargılara bağlı bağımsız bir kuruluştur.



İLK KARİKATÜR

Teodor Kasap' ın " Diyojen " adlı mizah dergisinde yayınlandı. Kimin tarafından yapıldıkları bilinmeyen imzasız üç örnek, Türk karikatür sanatının ilk ürünleridir. Ülkemizde karikatürde ilk imza ise, Cem' e aittir. Cem, " Kalem " dergisinde, karikatür sanatının güçlü örneklerini çizmişti. İlk karikatür ustası da odur.


İLK KEMAN

Yurdumuzda ilk keman yapımına, 1944 yılında Alman ustalarından Christian Kertel tarafından kurulan Ankara Devlet Konservatuvarı Keman ve Viyolonsel Atölyesi' nde başlandı. Keman yapımında, Almanya' dan özel olarak getirtilen ladin çamı ve akağaç kullanılmaktaydı.


İLK KAHVENİN GELİŞİ

1540 yılında Kanuni Sultan Süleyman' ın Habeşistan Beylerbeyi Özdemir Paşa tarafından getirildi. Evliya Çelebi, " Seyahatname " sinde, İstanbul'da o zamanlar 300 kahve deposu olduğunu ve kahvenin kantarla satıldığını yazar. Kahveden, vergi de alınırdı.


İLK KAFETERYA

İkinci Dünya Savaşı' ndan sonra İstanbul, İzmir ve Ankara' da açıldı. İtalyanca '' caffette - ria " sözcüğünden dilimize aktarılan kafeterya, herkesin elinde bir tepsiyle, seçtiği yemekleri alarak masasına götürdüğü bir tür lokanta anlamına gelir.



İLK KAZI

1871' de Truva' da, Şiliman tarafından yapıldı. Bu ilk kazı, bilimsel araştırma yöntemlerinden uzaktı. Sonraları, Alman Dörfelt, yine Truva' da daha düzenli kazılar yaptı. Günümüzde kazılar, Türk Tarih Kurumu' ndan izin belgesi alınarak yapılmaktadır.


İLK KALP NAKLİ

Ülkemizde ilk kez bir insandan diğerine kalp naklini, 22 Kasım 1968 tarihinde Ankara Yüksek İhtisas Hastanesi' nde Dr. Kemal Beyazıt gerçekleştirdi. 14 yaşındaki fırın işçisi Erdal Yıldırım' ın kalbi, 3 çocuklu bir anne olan 41 yaşındaki Maviş Karagöz' e takıldı. Ancak hasta, yeni kalbiyle birkaç saat yaşayabildi.
25 Kasım 1968 günü, bu kez İstanbul Haydarpaşa Göğüs Cerrahisi' nde, Dr. Siyami Ersek, Türkiye' de ikinci kalp nakli ameliyatını yaptı. Ersek, trafik kazasında ölen 50 yaşındaki bir bekçinin kalbini, 26 yaşındaki Ali Akgül' e taktı. Bu hasta da, 39 saat yaşayıp, öldü.
 



İLK İSTİKLAL MADALYASI

TBMM' nin 1920' de çıkardığı bir yasa ve Bakanlar Kurulu kararıyla 1923 yılında verildi. İlk İstiklal Madalyaları, TBMM üyeleri ve savaşta yararlılık gösterenler için yapıldı. O günlerdeki değeri, 3 liraydı. Kurtuluş Savaşı' nın içinde olanların şeridi kırmızı, savaş gerisindekilerin beyaz, milletvekillerinden savaşta görev alanların yarısı kırmızı, yarısı yeşil, görev almayanlarda ise yalnız yeşildi.



İLK İFTİHAR MADALYASI

Tarihimizde bu tür bir madalyayı, II. Abdülhamit verdi. 1886 ve 1887 yıllarında çıkarılan bu madalyalar, padişaha bağlı olanlara, salgın hastalıklarda, yangınlarda yardımı görülenlere, tarım ve sanat alanlarında başarı gösterenlere, devlete büyük emeği geçenlere verilirdi. Altın ve gümüş olarak iki çeşitti. Madalya, sahibi öldüğünde hükümete geri verilirdi.



İLK KARAGÖZ OYUNU

Bu gölge oyunu, Yavuz Sultan Selim' in 1517' de Mısır' ı Türk topraklarına katmasından sonra, bu ülkeden getirttiği sanatçılarla Türkiye' ye geldi. Ancak Türkler, 17. yüzyıldan başlayarak kendi yaratıcı güçlerinin katkısıyla Karagöz' ü " bir Türk gölge oyunu " durumuna getirdiler. Karagöz' ün kim olduğu, nereden geldiği konusunda değişik görüşler vardır. Hatta, yaşayıp yaşamadığı bile, kesinlikle belli değildir. Karagöz, ülkemizde öylesine sevilmiştir ki, Bursa' da, adına bir de mezar yaptırılmıştır.
İlk " Karagözcü " lerin, 16. yüzyıldan kalan bir belgede şu kimseler olduğu yazılır:
" Şahkulu, Sekoglu, Kör Hasatan, Yenikapılı Ahmet, Çalık Ali Bali, Mehmet Bursavi, Yenikapılı Hasan, Arap Mehmet, Vakoğlu Mehmet, Çalık Osman, Uzun Ali."



iLK KAHVEHANE

1554 yılında İstanbul' da açıldı. Bu ilk kahvehaneyi açanların biri Şamlı, öteki de Halepli idi. Halk, kahvehanelere ilgi gösterince, kısa zamanda sayıları çoğaldı. Kanuni' nin doktoru Bedrüttin Kusuni, kahvehane açılmasının sağlık yönünden sakıncası olmadığını belirten bir rapor verince, yüksek görevli devlet memurları bile buralara gelmeye başladılar. Sonraları, din adamlarının, hem kahve içimi, hem kahvehane açılmasına karşı çıkmaları ve bazı padişahların burada sakıncalı siyasal konuşmalar yapıldığı yolundaki baskılar sonucu, çeşitli dönemlerde kahvehaneler, zaman zaman kapatıldı. Ama, asılmaya varan cezalar bile, bu yasakları sürekli kılmadı.


İLK KAĞIT FABRİKASI

İzmir' de, Halkpınar semtinde 1846 yılında kuruldu. Bu fabrika, buhar makinesiyle işliyor, hammadde olarak kullandığı paçavra kâğıt hamuru, fabrikada hazırlanıyordu. Kapitülasyonlar' dan yararlanan Avrupa kâğıtçıları, daha ucuza kâğıdı Osmanlı Devleti' ne sokarak ilk kâğıt fabrikamızın 1887 yılında kapatılmasını becerdiler. Bu fabrikadan önce ise, bazı yörelerde kurulan kâğıthaneler, Türk matbaacılığının gereksinimini karşılamaya çalışıyordu.
Cumhuriyet' in ilanından sonra ise, kâğıt fabrikası kurulması, sanayi planına alındı. Etüt ve projeleri, kâğıt mühendisi Mehmet Ali Kâğıtçı tarafından hazırlanan ilk kâğıt ve karton fabrikasının temeli, İzmit' te 1934' te atıldı. İnşaatı ve makinelerinin montajı, 20 ay sürdü. Sonunda ilk Türk kâğıdı, 18 Nisan 1938 (resmi açılış 6 Kasım 1938)' de yapıldı. Aynı tarihte, ikinci kâğıt fabrikasıyla, paçavra, saman ve odun selülozları fabrikalarının da temeli atıldı. Bu fabrikanın açılış töreni ise 1944 yılında yapıldı. İzmit' te kurulan ilk fabrika, zamanla genişletilerek, 1954' te üçüncü, 1957' de dördüncü ve 1959' da da beşinci kâğıt fabrikaları ve bunların ek tesisleri hizmete geçti. İlk kâğıt fabrikasının 1934' teki adı, Sümerbank Kâğıt ve Karton Fabrikası idi.


İLK KÂĞIT PARA (Banknot)

1840' ta çıkarıldı. Sultan Abdülmecit devrinde çıkarılan bu kâğıt paralara, " kaime-i mutebere- i nakdiye " denirdi. % 8 faiz veren bu ilk paralar, 500 kuruşluktu ve elle yazılıp yapılmıştı. Hepsi 160 bin lira değerindeydi. Yine 1840' ta ikinci kez kâğıt para çıkarıldı. Bunlar da 50, 100 ve 250 kuruş değerindeydi. Böylece piyasaya çıkarılan bu paraların toplam değeri, 400 bin lirayı buldu. Ancak, elle yazılı olduklarından kolayca taklit ediliyorlardı. İlk kez 1842' de para bastırılmaya başlandı ve elle yazılanlar toplatıldı. Ancak halk, madeni paraya alışık olduğundan, kâğıt paraya ilgi göstermiyordu. İlk yıllarda kâğıt paraların değeri, gerçek değerinin çok altına düştü. Devletin faizleri zamanında ödemesi ve bazı devlet kuruluşlarının madeni parayla kâğıt parayı aynı değerde kabul etmesi, yavaş yavaş kâğıt paranın değerini yerine oturttu. Kurtuluş Savaşı' ndan sonra Türkiye Cumhuriyeti' ne Osmanlı İmparatorluğu' ndan karşılığı olmayan 158 milyon 750 bin liralık kâğıt para devredilmişti.
Günümüzde, Türkiye'de kâğıt para çıkarma yetkisi, yasa ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası' na verilmiştir. 1999 yılına kadar sürecek olan bu yetki, sürenin bitimine 5 yıl kala yeniden uzatılabilir.


İLK KADASTRO ÇALIŞMALARI

1912' de yürürlüğe giren bir yasa ile başladı. Kadastro işleri, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü' nce yapılır. Arazi ve mülklerin yerini, sınırlarını ve değerlerini belirli bir yöntemle düzenlemek olan " kadastro " çalışmalarının,ülkemizde geç başlamasının nedeni, Osmanlı Devleti' nin çok dağınık bir yerleşme yolu seçmesindendir. Ilk kadastro yasasının uygulanmasını, savaşlar engelledi. 1925' te çıkarılan bir yasayla, kadastro örgütünün kurulması öngörüldü. 1934' te çıkarılan ilgili yasa, günümüzde kadastro işlemleri konusunda tek dayanak oldu. Tarihimizdeki ilk kadastro çalışması ise, Defter-i Hakanı Nazırı Mahmut Esat Efendi zamanında, 5 Şubat 1912 günü yürürlüğe giren " Emvâl- i Gayrimenkulenin Tahdit ve Tahriri Hakkındaki Kanun-i Muvakkata "dır .
Ülkemizdeki ilk Kadastro Yüksek Meslek Okulu da, 1911 yılında " Tapu ve Kadastro Mekteb-i Âlisi " adıyla ve bu konuda eleman yetiştirmek amacıyla İstanbul' da açıldı.



İLK İLKYARDIM HASTANESİ

1879 yılında İstanbul, Taksim Sıraselviler Caddesi' nde Fransız din adamları tarafından kuruldu. 1919 yılına kadar " dispanser " olarak kullanılan hastaneyi, Operatör Nazım Hamdi , " İlkyardım Hastanesi " haline getirdi. Hastane, bir süre sonra Çapa' ya, oradan da Şişli' ye taşındı. Ancak, yine bugünkü Sıraselviler Caddesi' ndeki yerine döndü.


İLK İPEK FABRİKASI

1838' de Bursa' da üretime başladı. Kısa süre sonra yine Bursa' da yaklaşık olarak 50 ipek fabrikası açıldı. 1851 yılında Londra Sanayi Sergisi' nde Türk koza ve ipekleri gösterilerek, ilk kez bu alanda uluslararası bir sergiye katılmış olduk. Bunu bilimsel bir yola koymak için de 1894 yılında Bursa Darülharir' i (İpekevi) açıldı.



İLK İLAÇ LABORATUVARI

1895 yılında Ethem ve Süreyya beyler kurdu. Önce İstanbul Aksaray' da, Ethem Pertev Eczanesi' nin arkasında açılan laboratuvar, daha sonra Çemberlitaş' a taşındı.



TÜRKİYE' DE İLK İLAÇ

Ülkemizde ilk hazır ilâç olan " Pertev " şurubu, 1895 yılında Ethem ve Süreyya, beylerin kurduğu laboratuvarda üretildi.


TÜRKİYE'DE İLK ISLAHEVİ

Suçlu çocukları eğitip topluma yararlı kişiler olmalarını sağlamak amacıyla ülkemizde ilk ıslahevi, 1937' de Edirne' de açıldı. 1938' de Kızılcahamam' a, 1940' ta da Ankara' ya taşınan ıslahevi, bu yönde atılan ilk adım oldu.



İLK HİKÂYE YAZARLIĞI


Türkiye 'de ilk hikâye yazarlığı, Ahmet Mithat, Emin Nihat ve Sami Paşazade ile başlar. İlk hikâye örnekleri Ahmet Mithat' ın, 1870' te " Kıssadan Hisse, 1871' de " Müsameratname " (Gece Toplatılan), Sami Paşazade' nin 1892' de " Küçük Şeyler " adlı ürünleridir.


TÜRKİYE' DE İLK HUKUK ÖĞRENİMİ

1874 yılında Galatasaray Sultanisi' nde ayrı bir bölüm olarak açılan " Hukuk Mektebi " ile başlar. Bu okul, bugünkü Hukuk Fakültesi' nin çekirdeğidir. " Hukuk Mektebi "nin ilk müdürü de, Emin Bey' di. Okulun öğretim üyeleri ise şunlardı:
" Cevdet Paşa (Medeni Usul Hukuku), Münif Paşa (Hukuk Başlangıcı), Hasan Fehmi Efendi (Ticaret Hukuku), Kostaki Efendi (Ceza Usul Hukuku), Sait Bey (Roma Hukuku), İsmail Bey (Ceza Hukuku), Recai Efendi (Fransızca).
Bu okul, 1900 yılında o zaman üniversite anlamına gelen Darülfünun' un hukuk dalı niteliğini kazandı ve ilk kez fakülte oldu.
 
TÜRKİYE'DE İLK ISLAHEVİ

Suçlu çocukları eğitip topluma yararlı kişiler olmalarını sağlamak amacıyla ülkemizde ilk ıslahevi, 1937' de Edirne' de açıldı. 1938' de Kızılcahamam' a, 1940' ta da Ankara' ya taşınan ıslahevi, bu yönde atılan ilk adım oldu.



Türkiye 'de ilk hikâye yazarlığı

Türkiye 'de ilk hikâye yazarlığı, Ahmet Mithat, Emin Nihat ve Sami Paşazade ile başlar. İlk hikâye örnekleri Ahmet Mithat' ın, 1870' te " Kıssadan Hisse, 1871' de " Müsameratname " (Gece Toplatılan), Sami Paşazade' nin 1892' de " Küçük Şeyler " adlı ürünleridir.


TÜRKİYE' DE İLK HUKUK ÖĞRENİMİ

1874 yılında Galatasaray Sultanisi' nde ayrı bir bölüm olarak açılan " Hukuk Mektebi " ile başlar. Bu okul, bugünkü Hukuk Fakültesi' nin çekirdeğidir. " Hukuk Mektebi "nin ilk müdürü de, Emin Bey' di. Okulun öğretim üyeleri ise şunlardı:
" Cevdet Paşa (Medeni Usul Hukuku), Münif Paşa (Hukuk Başlangıcı), Hasan Fehmi Efendi (Ticaret Hukuku), Kostaki Efendi (Ceza Usul Hukuku), Sait Bey (Roma Hukuku), İsmail Bey (Ceza Hukuku), Recai Efendi (Fransızca).
Bu okul, 1900 yılında o zaman üniversite anlamına gelen Darülfünun' un hukuk dalı niteliğini kazandı ve ilk kez fakülte oldu.



DÜNYADA İLK KEZ TÜRK DOKTORU TARAFINDAN BULUNAN HASTALIK


Türk doktoru Hulusi Behçet (İst. 1889 - 1948), 25 yıllık çalışması sonucu, dünyada ilk kez bir deri hastalığı olan ve 1947 Cenevre Tıp Kongresi' nde kendi adını alan " Behçet Hastalığı " nı buldu. Hastalık, o tarihten itibaren tüm dünyada bu adla anılmaya başlandı.




İLK HEMŞİRELİK

Ülkemizde ilk hemşirelik, Kızılay' ın 1911 yılında açtığı kurslarla başladı. Bu kurslarda yetişenler, Balkan ve Birinci Dünya savaşlarında görev aldılar. Çağdaş anlamda ilk hemşirelerimiz ise, yine Kızılay' ın İstanbul' daki Hemşirelik Okulu' nu bitirenlerdir.


İLK TÜRK HEYKELTIRAŞI

Çağdaş Türk heykeltıraşlığının ilk sanatçısı İhsan Aksoy' dur. Sanayii Nefise Mektebi' ni bitiren Aksoy devlet yarışmasını kazanarak 1890' da Fransa' ya gitti. Sanatını Deloi, Thomas ve Soldi' nin atölyelerinde geliştirdi. Paris' te bir sergi açtı. 1895' te Türkiye' ye geldi. Osman Hamdi Bey, Kerime Salahur, Nimet Hanım büstleri, kişiliğini gösteren ünlü yapıtlardır. İstanbul Kadıköy' de, Süreyya Sineması' nın girişindeki alçak kabartmalar onun ürünüdür.



İLK HEYKEL

Türk tarihinde ilk heykel, 1914' te başlanıp 1918' de bitirilen Osman Gazi' nin büstüdür. Bu heykel, Hafik - Zara (Sivas) yolu üzerinde, 10 metrelik bir sütun üzerine dikilmişti. Heykelin açılışı, Sivas Valisi' nin, müftüyü de törene katılmaya zorlamasıyla mümkün olmuştu. Bağnaz çevreler, bu törene katılanlara, " taş dikenler " adını vermişlerdi. Bir başka Sivas valisi de, 1937' de bu heykeli yıktırdı.



İLK KADIN HAVACI


Atatürk' ün manevi kızı Sabiha Gökçen' dir. Atatürk, Bursa' ya yaptığı bir gezi sırasında, henüz 12 yaşında olan Sabiha adlı küçük bir kızla tanıştı. Onu manevi evlat edinerek Ankara' ya götürdü. Gökçen, Çankaya İlkokulu ve İstanbul Üsküdar Kız Koleji' nde öğrenimini tamamladıktan sonra, 1935' te Türkkuşu Sivil Havacılık Okulu' na girdi. Sovyet Rusya' ya giderek, yüksek planörcülük eğitimi gördü. 1936 yılında Eskişehir' deki Hava Okulu' nda yaptığı " özel öğrenim " den sonra, askeri pilot oldu. Ege ve Trakya' da yapılan manevralara katıldı. Dersim Ayaklanması' nın bastırılmasında yararlılıklar gösterdi. Balkan ülkelerinin konuğu olarak 1938' de uçağıyla bir " Balkan turu " yaptı. Türkkuşu' nda başöğretmen oldu. Ülkemizin " ilk askeri kadın pilotu " olan Sabiha Gökçen, Atatürk' ün kendisine " Gökçen " soyadını verişini şöyle anlatıyor : " Atatürk, bana 1934 yılında Gökçen soyadını vermişti. Türk kadınının her alanda başarılı olabileceğine inanan o büyük adam, beni de örnek olarak yetiştirmek istiyordu. Herkes, Gökçen soyadını pilot olduktan sonra aldığımı sanır. Oysa, o zaman havacı olmak, aklımda bile yoktu. Havacılığa ise, 1935 yılında başladım. Bu da, Atatürk' ün ne kadar ileri görüşlü olduğunu gösterir. "



TÜRK TARİHİNDE İLK HAVACILIK

Türkiye' de havacılık konusunda ilk gerçek adım, 1911 yılında atıldı. Harbiye Nazın Mahmut Şevket Paşa da havacılığın gelişmesi yolunda ilk girişimde bulunan kişidir. Balon ve uçak alımı, bunların barınabileceği alanların yapımı, Hava Kurumu' nun kurulması gibi ilkhavacılık örgütlerini, o oluşturmuştur. Tarihimizde ilk hava okulu da, 3 Temmuz 1912' de İstanbul Safraköy' de, " Yeşilköy Hava Mektebi " adıyla öğretime başladı. Okulun ilk müdürü, İstihkâm Binbaşı Veli Bey' dir.


İLK HAVA YOLLARI ÖRGÜTÜ

20 Mayıs 1933 Yasası ile Milli Savunma Bakanlığı' na bağlı olarak " Havayolları Devlet İşletme İdaresi " adıyla kuruldu. Ankara - Eskişehir arasında uçak seferleri düzenlendi. Kuruluş, 1938 yılında çıkarılan bir yasa ile Ulaştırma Bakanlığı' na bağlandı ve adı da " Devlet Hava Yolları " olarak değiştirildi. Günümüzde bu kuruluş, Türk Hava Yolları Anonim Ortaklığı (THY) adıyla yurt içi ve dışı seferler düzenlemektedir.



İLK HAVA KURBANLARI

Tayyareci Fethi Bey' le, yardımcısı Sadık Bey,tarihimize ilk hava kurbanları olarak geçmişlerdir. Denizcilik Okulu' nu bitiren Fethi Bey, havacılık konusunda çalışmalar yapmak için 1911' de İngiltere' deki Bristol Uçak Fabrikası' na gitti. Daha sonra Türkiye' ye dönen Fethi Bey, kendi kullandığı özel uçağı ile, İstanbul' dan Kahire' ye gitmek istedi. Yanında da Sadık Bey bulunuyordu. Kahire' ye ulaşmalarına pek az kala, Taberiye ilçesinin Şiliriye bucağı dolaylarında, bilinmeyen bir nedenle düşerek parçalandılar.


İLK HAKEM


Türkiye' de ilk hakemlik, atletizm dalında başladı. Spor hakemliğinin kurucusu da, " ilk Atletizm Federasyonu Başkanı " olan Burhan Felek' tir.


İLK HARF DEVRİMİ UYGULAMASI


1 Kasım 1928' de TBMM, Yeni Türk HarfleriYasası' nı onayladı. Bu yasa ile, Türkiye' de ilk Harf Devrimi uygulaması başlatıldı. Atatürk, Harf Devrimi' ni İstanbul Sarayburnu' nda 9 Ağustos 1928 günü yaptığı bir konuşma ile kamuoyuna duyurdu. Bu konuşma, o günlerde halkın büyük ilgisiyle karşılanmıştı. Çıkarılan bu yasadan sonra da, Latin harfleriyle ilk Türk alfabesi yayınlandı. Atatürk, bu alfabe ile ilk dersi vererek, " Başöğretmen '' unvanını aldı.
 
İLK HARP OKULU

II. Mahmut, 1 Temmuz 1835 günü açtı. Türk Ordusu' na subay yetiştirmek amacıyla Hassa Ordusu Müşiri (Mareşali ) Ahmet Fevzi Paşa' nın Selimiye' deki Hassa Ordusu' nda bulunan erlerin genç ve yeteneklilerinden kurduğu " sibyan bölükleri ", Harp Okulu' nun temeli olmuştu. 1834 yılında İstanbul' daki Maçka Kışlası onarılarak, sibyan bölükleri buraya taşındılar. Bundan bir yıl sonra da Padişah II. Mahmut, resmi açılışı yaptı. Okulun adı, " Mekteb- i Hassa " ya da " Ekol Militer " yani Harp Okulu idi. Öğrencilere ise " Harbiyeli " denilmeye başlandı.



TÜRK TARİHİNDE İLK HALTER SPORU

Türklerde çok eskiden beri ağırlık kaldırma denemeleri yapılır, Osmanlı Ordusu' nda gürz, ağır kalkan gibi savaş araçlarıyla çalışmak, günlük dersler arasındaydı. Ancak, günümüzdeki anlamıyla gerçek halter sporu, Türkiye' ye ilk kez Galatasaray Lisesi Beden Eğitimi Öğretmeni Faik Üstünidman' ın kişisel çabalarıyla girdi.



İLK HALK EĞİTİMİ

Türk tarihinde halk eğitimi kavramı, ilk kez 1839' da Tanzimat döneminde ortaya atıldı. Ancak, bu yöndeki çalışmalar yeterli olmadı. Cumhuriyet' in ilanından sonra başlatılan okuma - yazma seferberliği ile yetişkinlerin okul dışı eğitimleri konusunda düzenli ve yararlı çalışmalar gerçekleştirildi. 29 Ağustos 1960 günü ise, ilk kez Halk Eğitimi Genel Müdürlüğü kuruldu.


İLK HAFTALIK MİZAH DERGİSİ

3 Eylül 1908' de yayınlanmaya başlanan " Kalem " dir. Türkçe ve Fransızca basılan dergi, 1911 'de kapandı. Sorumlu Müdürü ve Başyazarı, Salâh Cimcoz' du. Cem' in karikatürleri, İzzet Melih' in fıkraları bu dergide yayınlandı. O yılların en önemli mizah dergisiydi. Tamamı, Ankara Milli Kütüphane' dedir.


İLK HABERLEŞME ÖZGÜRLÜĞÜ

Türk tarihinde haberleşme özgürlüğü, Osmanlı devletinde bir düzene sokulmuş değildi. 1876 ve 1908 anayasaları, birtakım hak ve özgürlükler getirmekle birlikte, haber özgürlüğünün adı geçmiyordu. Bu kavram ilk kez, 1924 Anayasası' nda belirtilerek bir düzene kondu.


İLK HABER AJANSLARI

Türkiye' de ilk haber ajansçılığı denemesi, 1911 yılında başladı. Yabancıların " Osmanlı Telgraf Ajansı " adıyla kurdukları ilk ajans, Türk basınına hiçbir yarar sağlamadı. Birinci Dünya Savaşı' ndan sonra kurulan " Milli Ajans " ın da, ulusal hiçbir yeterliliği yoktu. İlk Türk haber ajansı, " Anadolu Ajansı "dır. 6 Nisan 1920' de Atatürk' ün buyruğuyla kurulup çalışmalarına başlamıştır. Kısa adı AA olan Anadolu Ajansı, Kurtuluş Savaşı boyunca Türk kamuoyunu dış tahriklere karşı uyanık tutmak ve milli kurtuluşu sağlayacak karar ve hareketleri halka zamanında bildirmek gibi önemli görevleri başarı ile yerine getirdi. 1925 yılında ajans, devletin hissedarı olduğu gibi " anonim şirket " haline getirildi. Yabancı ülkelerin milli ajanslarıyla olan işbirliğini son zamanlarda oldukça artıran AA, Avrupa Haber Ajansları Birliği, Asya Haber Ajansları Birliği ve Uluslararası İslam Haber Ajansı' nın üyesi bulunmaktadır. Bu arada, ajans tarafından Gölbaşı TRT İstasyonu' ndan Avrupa, Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Güneydoğu Asya ülkelerine İngilizce ve Fransızca dillerinde haber yayını yapılmaktadır. İç ve dış basın ile TRT ve ilgili makamlara haber ileten ajans, bunun dışında, yabancı ülkelerin haber ajanslarına da " News Letter From Turkey " adlı sürekli İngilizce bültenini göndermektedir. Ajansın yurt içi ve yurt dışı bürolarında, bine yakın sözleşmeli ve gönüllü çalışanı bulunuyor. Ülkemizin ilk özel haber ajansı ise, 1950 yılında gazeteci Kadri Kayabal' ın kurduğu Türk Haberler Ajansı (THA)' dır. Merkezi İstanbul' da bulunan ajansın, yurt içi ve yurt dışında birçok bürosu vardır. Ajans, bazı İstanbul gazetelerinin katıldığı bir anonim şirket olarak çalışmaktadır.


İLK GÜZEL SANATLAR AKADEMİSİ

1882 yılında, bugünkü Mimar Sinan Üniversitesi' nin başlangıcı olan " Sanayii Nefise Mektebi " adıyla ve Osman Hamdi Bey 'in çabalarıyla kuruldu. Okulun ilk müdürü de, yine 2 Kasım 1882 günü göreve atanan Osman Hamdi Bey' dir. Bu okul, 30 Nisan 1969 günü yürürlüğe giren yasayla, bilimsel bağımsızlığı olan Milli Eğitim Bakanlığı' na bağlı yüksek dereceli öğretim, araştırma ve inceleme kurumu olarak tanımlandı. " Devlet Güzel Sanatlar Akademisi " adını aldı. Bugün, 1980 sonrası çıkarılan Yüksek Öğretim Kurumu Yasası ile " Mimar Sinan Üniversitesi " adını alan okulda, mimarlık, uygulamalı sanatlar, (iç mimarlık, seramik, grafik sanatlar, tekstil gibi) resim ve heykelcilik konulannda öğrenim yapılmaktadır.



İLK GÜZELLİK YARIŞMASI

Türkiye' de ilk güzellik yarışması, 1929 yılında Cumhuriyet gazetesi tarafından düzenlendi ve Feriha Tevf k (Dağ), ilk güzellik kraliçemiz oldu. Cumhuriyet' in ilanından 6 yıl sonra, Türk kadınının henüz çarşafı yeni attığı bir sırada yapılan bu yarışma, büyük anlam taşıyordu. 2 Eylül 1929 günü Cumhuriyet gazetesi binasında yapılan seçimde, Feriha Tevfik , " Türkiye Güzeli " olurken, Semine Hanım ikinci, Matmazel Araksi de üçüncü güzel ilan edildi.
Bu yarışmada yaşanan ilginç olaylar şöyleydi:
" Kraliçe seçilen Feriha Tevfik, henüz 13 yaşındaydı ama, iri yapılı olduğu için, yaşından büyük gösteriyordu. Jüri, ilk önce Türkiye Güzeli olarak iki numaralı yarışmacı Hicran Hanım' ı seçti, ancak onun evli olduğu anlaşılınca, yarışma dışı bırakıldı."
1933 yılında yapılan Dünya Güzellik Yarışması' nda ise, ilk " dünya güzelimiz " i çıkardık. Türkiye Güzeli olarak Belçika' nın Spa kentinde yapılan Uluslararası Güzellik Yarışması' na katılan Keriman Halis, Dünya Güzeli seçildi. İtalya' nın Napoli kentinde 1952 yılında gerçekleştirilen Avrupa Güzellik Yarışması' nda da ilk kez bir Türk kızı, Günseli Başar, o yılın Avrupa Güzeli oldu.


İLK GRAVÜR SANATÇISI

Kazıma ve oyma sanatı olan gravür, ülkemizde ilk kez grafik sanatçısı Aliye Berger tarafından yapıldı. 1906 yılında İstanbul' da doğan Berger, sanatını İngiltere' de geliştirdi ve yurda dönüşünde ürünlerini sergiledi. Daha sonra yabancı ülkelerde de çeşitli sergiler açan sanatçı, tarihçi, diplomat ve hattat olan Şakir Paşa' nın kızıdır.



İLK GÜVENOYU

14 Şubat 1909 tarihinde, Kâmil Paşa Kabinesi' nin düşürülmesi sırasında kullanıldı. Kâmil Paşa' nın yerine sadrazamlığa Hüseyin Hilmi Paşa getirildi. Türk siyasal tarihinde ilk kez uygulanan güvenoylamasının sonuçlan, çok önemli olayların doğmasına yol açtı. Kâmil Paşa' nın düşürülmesi, Meclis' te çok az üyesi bulunan muhalif Ahrar Fırkası' yla İttihat ve Terakki Fırkası' na karşı olanlar için büyük yenilgi olmuştu.


İLK GREVLER

Şubat 1872' de telgraf, Nisan 1872' de Ömerli - Yarımburgaz demiryolu ile İzmir demiryolu, Ocak 1873 ve Haziran 1875' te tersane, Ekim 1875' te de iskele işçilerinin başlattıkları grevler, Türkiye' de görülen ilk örneklerdir. İşi bırakma biçiminde ortaya çıkan bu grevlerin, siyasal hiçbir niteliği yoktu.


GÜREŞTE İLK DÜNYA ŞAMPİYONU


Güreş dalında ilk " dünya şampiyonu " olan güreşçimiz, Kara Ahmet' tir. 1897 yılında Avrupa' ya giden Kara Ahmet, yaptığı bütün karşılaşmaları kazandı. Fransa' da 1899' da dünya şampiyonası düzenlenmişti. Kara Ahmet' in " grekoromen " dalında katıldığı karşılaşmalar, onu, dünyanın en önemli güreşçilerini tuşla yenerek dünya güreş şampiyonluğunu elde etmesiyle son buldu. Ancak, Kara Ahmet' in sonu iyi gelmedi. Eyüp' te bir kahvede, anide kalbinden rahatsızlanan şampiyon, öldüğünde 32 yaşındaydı.


İLK GOLF KULÜBÜ


Türkiye' de ilk golf kulübü, 1914 yılında İstanbul' da kuruldu. İstanbul Golf Kulübü adıyla kurulan bu kulüp, günümüzde Tenis Federasyonu' na bağlıdır. Yurdumuzda ilk golf alanı da yine bu kulüp tarafından 1914 - 1918 yılları arasında Mecidiyeköy' de yapılmıştı. Bugün bu golf alanı, Büyükdere sırtlarındadır.


İLK GÜMRÜK OKULU


1891 yılında, gümrük memuru yetiştirmek için " Gümrük Darüttalimi " adıyla öğrenime başladı. Bu okulun amacı, kapitülasyonlar nedeniyle konulan gümrük vergilerinin istenilen biçimde uygulanmasını sağlayacak memurlar yetiştirmekti. İstenilen verim alınamadığından gümrük memurlarının bilgilerini çoğaltmak için 1909 yılında " Rüsümat Memurları Mektebi " adıyla
yeni bir okul açıldı. I. Dünya Savaşı sırasında bu okul da kapatılarak, 1912' de Gümrük Tatbikat Mektebi adıyla yeni bir okul kuruldu.


İLK GİZLİ DİRENME ÖRGÜTÜ


1919 yılında kurulan " Karakol Cemiyeti ", yurdumuzda ilk gizli direnme örgütü olarak kabul edilir. Örgütün Başkanı Kara Vasıf Bey, üyeler ise Kemalettin Sami Paşa, Adnan Adıvar, Hüsamettin Ertürk, Ahmet Şükrü Bey, İhsan Bey idi. Başkan Vasıf Bey, Sivas Kongresi' ne katıldı. Topluluğun tutumunu, Mustafa Kemal hoş karşılamadı. Bir süre sonra kapatılan örgütün bütün üyeleri, yeni kurulan Müdafaa-i Milliye Örgütü' ne geçtiler.


İlk Ziraat Mühendisi Türk Kadını


Türkiye’nin ilk bayan.Ziraat Yüksek Mühen*disi Nezahat Süer’dir. 1933 yılında Ege Üni*versitesi Ziraat Fakültesi’ne giren Nezahat Süer, 1937 yılında buradan mezun oldu ve “Yüksek Ziraat Mühendisi” olarak çeşitli il*lerde 34 yıl görev yaptı.
 
İLK GECEKONDU

Belediyelerden izinsiz veya birkaç gecede kurulup çatılıveren evcikler olan gecekondular, Türkiye' de ilk kez 1945 yılında görüldü. II.Dünya Savaşı' ndan sonra başgösteren işsizlik, İzmir, Ankara ve İstanbul gibi büyük illere iç göç akını başlattı. Buralarda ev bulup oturma güçlüğü, " gecekondu " nun doğmasına yol
açtı.


İLK GAZETE

Yurdumuzda ilk kez bir gazete, 1824 yılında yayınlandı. " Zimirini ", yani '' İzmirli " adıyla çıkan bu gazetenin yöneticisi, Şarl Trikon' du. Günlük olarak yayınlanan gazete, bir süre sonra iki sahip değiştirdi. Daha sonra " Lö Sipaktatör " (Doğu Gözcüsü ya da Seyircisi) adını alan gazete, sonunda Aleksandr Bılac adlı bir Fransıza devredildi. Fransız Konsolosluğu' nun çeşitli baskıları sonucu 1827' de kapanan gazete, bu kez yine Aleksandr Bılac tarafından 1828 yılı başında " Kuriye de Zimirin " (İzmir Postası) adıyla haftalık olarak yayınını sürdürdü.


İLK TÜRK GAZETECİSİ

Çapanzade Agâh Efendi' dir. İlk özel gazete olan " Tercüman- ı Ahval " i de o yayınladı . 21 Ekim 1860 günü çıkan bu gazetenin en önemli yazarı da Şinasi idi. İki yıl sonra Şinasi, gazeteden ayrıldı, ancak Agâh Efendi, tam 6 yıl sürekli olarak gazetesini çıkarmayı başardı. Türkiye' de, gazetecilik eğitim ve öğrenimi ise yenidir. Bu konuda ilk çabayı gösteren Sedat Simavi, İstanbul Gazeteciler Derneği Başkanı olduğu sırada, üniversiteye bağlı bir gazetecilik enstitüsü kurulması için Üniversite Senatosu' na başvurdu.
1946 yılında senato, çalışmalarını sürdürürken, Fehmi Yahya Tuna, Milli Eğitim Bakanlığı' nın izniyle 1948' de ilk " gazetecilik okul " nu açtı. Bu okul, lise düzeyindeydi 1950 yılında ise İstanbul Üniversitesi Senatosu, üniversiteye bağlı bir gazetecilik enstitüsü açılmasını kararlaştırdı. Böylelikle, ilk resmi Gazetecilik Okulu, 1950 Ekim ayında öğrenime başladı.


FUTBOLDA ULUSLARARASI İLK HAKEM

16 Ekim 1924' te Moskova' da, 15 Mayıs 1925' te Ankara' da vapılan Türkiye - Rusya futbol karşılaşmalarını yöneten Altınordulu Hamdi Emin Çap' tır. Hakemlik konusunda İngiltere' de eğitim görmüş olan Hamdi Emin Çap, yurdumuzda da futbol dalında hakemliği gerçek biçimde kurmuştur. 1928' de Futbol Federasyonu Başkanı olan Çap, 1932 yılında da Türkiye' de ilk özel hakem yetiştirme kursunu açtı. 1936 Berlin Olimpiyatları dönüşünde İngiltere' den Buts adlı bir hakemlik uzmanını getirip, Türkiye' de ilk resmi hakem kursunu açtıran da yine odur.
Yurdumuzda FIFA kurallarına uygun olarak uluslararası futbol karşılaşmalarını yöneten ve FIFA kokartı takan ilk Türk futbol hakemi de Sulhi Garan' dır.


ILK FUAR

Türkler, çok eski çağlardan beri alışverişlerini belirli günlerde açılan panayır denilen pazarlardan yaparlardı. Günümüzdeki anlamıyla panayırlar, fuar olmaktan çok uzaktılar. Panayırların ulusal sayılabilecek nitelikteki ilki, 1927 yılında İzmir' de kuruldu. İzmir Valisi Kâzım Dirik' in çabasıyla kurulan bu panayır, 1933' te Kültürpark'ı n yanına alındı. Daha sonra burası düzenlendi ve 1947 yılında da " İzmir Enternasyonal Fuarı " adını alarak uluslararası fuar niteliğini kazandı. Her yıl 20 Ağustos - 20 Eylül günleri arasında açılan bu fuar, ilk fuarımız olmuştur.



TÜRKİYE' DE İLK FESTİVAL

1931' de Beylerbeyi Sarayı' nda düzenlenen Balkan Oyunları Festivali, ülkemizdeki ilk festival oldu. İlk tiyatro festivali ise Devlet Tiyatroları tarafından 1959 yılının Mayıs ayında Antalya Aspendos' ta düzenlendi.



TÜRKİYE' DE İLK FUTBOL

İngilizlerin getirdiği bu oyun, Türkiye' de ilk kez İzmir' in Bornova' sında oynandı. 1890 yılında yapılan ilk futbol karşılaşmasının oyuncularının hepsi de, Bornova' da alım - satım işleriyle uğraşan İngilizlerdi.
Türkiye' de ilk futbol liginin kurulması, 1904 yılına rastlar. İstanbul' da düzenlenen bu ligin kurucusu da James Lafonten' dir. İlk lige katılan takımlar Elpis, İmojen, Kadıköy ve Moda' dır. 10 yıl süreyle en çok kazanan takıma verilmek üzere İngiltere' den getirilen bir şilt, karşılaşmaların özelliği idi. İlk futbol ligini kazanan takım da İmojen' dir.
Yurdumuzda ilk futbol kulübünü de, 1902 yılında yine James Lafonten kurdu. Kadıköy Kulübü adıyla çalışmalarına başlayan bu kulübün ardından, yine İngilizler Moda, Rumlar da Elpis kulüplerini açtılar.
Türkiye' nin yabancı uyruklu ilk ünlü futbolcuları Lafonten, Komber Çeksin, Ceymis Vital, azınlıklardan da Tahtaperde Aleko ve Semiramis Efendi idi.Yurdumuzda ilk milli futbol karşılaşması, İstanbul' da 26 Ekim 1923 günü gerçekleşti. Taksim Alanı' nda Romanya ile yaptığımız bu maç, 2 - 2 berabere bitmişti. İlk futbol federasyonunun kuruluşu da yine bu yılda olmuştu . " Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı '' adıyla kurulan bu federasyonun başkanlığına da Fuat Hüsnü Kayacan seçilmişti.
Türkiye' de ilk futbol takımı ise Galatasaray' dır. 1905 yılında Galatasaray Lisesi beşinci sınıf öğrencilerinden kurulan bu futbol takımını kuran ise, Ali Sami Yen' dir. Bu takım iki yıl sonra Kadıköylü gençlerin kurduğu Fenerbahçe , Vefa Lisesi öğrencilerinin Vefa Kulübü izledi.


İLK FOTOĞRAFÇILIK DERSİ


Türkiye' de ilk fotoğrafçılık dersi, 1937' de Gazi Ortaöğretmen Okulu ve Eğitim Enstitüsü' nde açılan resim bölümlerinde verildi. Fotoğrafçılık dersi, daha sonraları 1945' te Ankara Polis Enstitüsü' nde de ders programlarına alındı. 1947 yılında da, bugün Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olarak bilinen, eski adıyla Tatbiki Güzel Sanatlar Akademisi' nde, Grafik Sanatlar Bölümü' nde fotoğrafçılık dersi konuldu.
Yurdumuzda ilk fotoğraf dergisi, 1945' te Ankara' da çıkarıldı. Safter Sürel ve Şinasi Barutçu' nun çıkardıkları bu dergi, Profesyonel ve Amatör Foto Dergisi adıyla yayınlandı. İlk fotoğrafçılık kitabı da, Fransızca' dan dilimize çevrilmiştir. Fotoğrafçılık konusundaki ilk yerli kitap, " Risalei Fotoğrafya " dır (Küçük Fotoğrafçılık Kitabı) . Kitabın yazarı ise Yüzbaşı Hüsnü Efendi' dir. Yurdumuzda ilk kez bir fotoğraf sergisi, 1942' de Gazi Öğretmen Okulu' nda açılmıştır. Bu konudaki ilk yarışma ise, Ankara Halkevi yetkilileri tarafından 1933 yılında düzenlenmişti.
Türkiye' de, foto ofset tekniğini çağdaş anlamda ilk uygulayan basım evi Apa Ofset' tir. Bu basımevi, 1942 yılında İstanbul' da resim, dekorasyon ve klişecilik alanlarında çalışmış olan Mazhar Apa tarafından kurulmuştu.
Yurdumuzda ilk fotoğrafhane ise M. Naya adlı bir Fransızın 1845' te İstanbul' da açtığı fotoğrafhanedir.



İLK FOLKLOR ÇALIŞMALARI

1890 yılında başladı. Daha önceleri bazı yazarların, farkına varmadan Türk folklorunun derlenmesine yararlı çalışmaları bulunuyordu. Ancak, Türk halk edebiyatını bir bilim konusu olarak ele alan ve ilk belgeleri toplayan, Macar bilgini Ignazs Kunos olmuştur (Türk Halk Edebiyatı 1915).
En eski folklor çalışmaları olarak ise Kaşgarlı Mahmut' un Divan-ı Lûgati't - Türk' ünü ve Evliya Çelebi' nin Seyahatname' sini sayabiliriz .
Ziya Gökalp, 1920' li yıllarda folkloru ulusal açıdan ele alarak, kültür araştırmalarında, kendi deyimi ile " Halkiyat ", yani folklorun önemli bir bilim dalı olduğu yolundaki görüşlerini açıkladı. Bu sırada, Ankara 'da halk kültürünün incelenip derleneceği amaçlı bir dernek kuruldu. 1927' de kurulan bu derneğin adı, Türk Halk Bilgisi Derneği idi. Bu dernek, ülkemizde kurulan ilk folklor derneğidir.



İLK FIKRA YAZARLIĞI

Gazetelerde, adına fıkra denilen, gündelik konularla ilgili köşe yazıları, Türk edebiyatında ilk kez Tanzimat' tan sonra başladı. Şinasi ve Namık Kemal' in bu türdeki kısa yazıları, ilk fıkracılık örnekleri sayılır.
 
İLK ELÇİ

Çelebi Mehmet, Gelibolu ve Eğriboz savaşları sonunda, yani 1417' de yapılan bir anlaşmanın eşini, bir elçi ile Venedik' e gönderdi. Ancak, bu elçinin adı bilinmemektedir.
Türk tarihinde ilk elçinin de, Uygurlar zamanında görev aldığı sanılmaktadır. İlk sürekli elçiliğin ise III. Selim zamanında kurdurulduğu bilinir. İlk sürekli elçimiz de, 1792 yılında Londra' ya atanan Yusuf Agâh Efendi' dir. Bunu, Paris' e gönderilen Seyit Ali Efendi ile Berlin' e gönderilen Aziz Efendi izledi. II.Mahmut zamanında aksayan sürekli elçi gönderme işi, daha sonra düzene sokuldu. 1834 yılından sonra da, " fevkalade büyükelçi, büyükelçi , orta elçi" adlarıyla Berlin, Londra, Petersburg, Tahran ve Viyana' da yeni elçilikler kuruldu.


İLK ESKRİM FEDERASYONU

1923 yılında kurulan federasyonun ilk başkanlığına da, bu görevi 1938 yılına kadar yapan
Fuat Balkan getirilmişti. Türk eskrimcilerinin uluslararası ilk karşılaşması, 1924 Paris Olimpiyatları ile başlar.
Eskrim sporu ise, yurdumuzda ilk kez 1911 yılında Beşiktaş Spor Kulübü' nce benimsenip uygulandı. Kesici olmayan, köşeli özel kılıçlarla bir vuruşma sporu olan ve özel elbiselerle oynanan bu oyunun ilk öğretmeni de, Hüsnü Bey' dir. Bu değerli öğretmen, 1901 yılında Fuat Balkan , Ömer Lütfi ve Refik beyleri çalıştırarak, ilk Türk eskrimcileri yetiştirdi. II. Abdülhamit' in önünde İtalyanlarla yaptıkları karşılaşmaları kazanan bu üç eskrimciden sonra, padişah buyruğuyla eskrim sporu, askeri okullarda zorunlu ders oldu.


İLK ENGELLİ KOŞU

1928' de gerçekleştirildi. 110 metre üzerinden yapılan engelli koşunun ilk Türkiye rekortmeni, Galatasaray Kulübü' nden Şekip Engineri' dir. Derecesi, 20.1 metre idi. Yurdumuzda 400 metre engelli koşunun başlangıcı ise, 1932 yılına rastlar. Bu dalda ilk rekortmenimiz de, Fenerbahçe Kulübü' nden
Ziya Atlet' tir.


İLK KADIN EMNİYET MÜDÜRÜ

1941 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi' ne giren Feriha Sanerk, 4 yıl boyunca okulun tek kız öğrencisi olarak öğrenim görür. Bu kız öğrenci, daha sonraki yıllarda da erkeklerin arasında mücadelesini sürdürerek Emniyet Genel Müdürlüğü' ne girecekti. 1951 yılında amacına ulaşan Feriha Sanerk, " Türkiye' nin ilk kadın emniyet müdürü " olarak polis teşkilatımıza yıllarca hizmet verdi.



İLK EDEBİYAT TARİHİ

Edebiyat ürünlerini ve yazarlarını tarihsel gelişim içinde inceleyen bir bilim dalı olan edebiyat tarihi konusundaki ilk yerli örnekler, 1888' de Abdülhalim Memduh' un, 1910' da da Faik Reşat' ın kitaplarıdır. İkisinin de adı " Tarihi Edebiyat-i Osmaniye '' olan bu kitaplar, birer ders kitabı niteliğinde yazılmışlardı.



İLK ELEKTRİKLİ TREN

1955 yılında İstanbul' da Sirkeci - Halkalı arasında çalışmaya başladı. 1969 yılında ise İstanbul' un Anadolu yakasında Haydarpaşa - Gebze arasında ikinci elektrikli tren işletmeciliğine geçildi.


İLK ECZACILIK OKULU

Türkiye' de eczacılık öğrenimine, 1839 yılında başlandı. Okul, tıp okuluna bağlı idi. 3 yıllık eğitim süresi vardı. Bu okulun o zamanki kuruluş amacı, ordunun eczacı eksiğini gidermekti. Bitirme sınavları, padişahın önünde yapılırdı. İlk askeri eczacı, 1842 yılında diploma aldı.Yurdumuzda ilk eczane de 1802 yılında İstanbul Taksim Caddesi' nde açıldı.


İLK DİL KURULTAYI

İlk dil kurultayı, 26 Eylül 1932'de Dolmabahçe Sarayı' nda toplandı. Atatürk'ün dilek ve isteğiyle 12 Temmuz 1932' de kurulan Türk Dil Kurumu, ilk kurultayında, Türkçe' nin yaşayıp köklenmesi ve yabancı sözcüklerden arındırılması yolunda çalışmalar yapmıştı. Türk Dil Kurumu' nun ilk kurucuları Samih Rifat, Ruşen Eşref Ünaydın, Celâl Sahir Erozan, Yakup Kadri Karaosmanoğlu' dur .
Bu arada, tarihimizde ilk dilbilgisi ürününün de Kaşgarlı Mahmut' un 11yüzyılda yazdığı " Türk Dilinde Söz Diziminin Aslı " adındaki kitabı olduğu söylenebilir.
İlk Türkçe dilbilgisi kitabı ise Keçecizade Fuat Paşa ile Ahmet Cevdet Paşa' nın ortaklaşa hazırladıkları " Kavaid-i Osmaniye " (Osmanlı Dilbilgisi Kuralları) adında ve 1884 yılında yayımlanan bir yapıttır.


İLK DİŞÇİLİK OKULU

Türkiye' de ilk dişçilik okulu, 16 Eylül 1909' da eğitime başlayan " Darü'l-Fünûn- ı Osmanî Tıp Fakültesi Eczacı ve Dişçi Kabile ve Hastabakıcı Mektepleri " adlı okuldur. İstanbul Kadırga' dak i Menemenli Mustafa Paşa Konağı' nda eğitim çalışmalarını sürdüren okul, 1925 yılında Beyazıt Camii yakınındaki eski Jandarma Dairesi' ne taşındı. 1934 - 1935 yılında fakülte statüsüne geçti. 1964 yılında ise Tıp Fakültesi' nden ayrılarak bağımsız bir fakülte oldu.


İLK DOĞUM KLİNİĞİ

1892 yılında İstanbul Demirkapı' da açıldı. Adı, " Seririyyat-ı Vilâde " (Çocuk Kliniği) olan burada, ebelik ve kadın hastalıkları bilimleri, hem gelen hastalar üzerinde uygulanır, hem de öğrencilere öğretilirdi.Özel bir klinikti.


İLK DOLMUŞ

Türkiye' de dolmuşçuluk , ilk kez İstanbul' da 1940 - 1941 yıllarında başladı. II. Dünya Savaşı sırasında dışarıdan taşıt alınamayınca , İstanbul şoförleri, " dolmuş " yoluyla yolcu taşımaya başladılar. Belediye, bunlara karşı savaş açtı, ancak etkili olamadı. Halkın da benimsediği bu tür yolculuk, daha sonra Anadolu' daki kentlere de yayıldı.


İLK DEVALÜASYON


Türkiye' de yapılan ilk devalüasyon (para değerini düşürme) olayı 7 Eylül 1946 yılındadır.


İLK DERGİ

1850 yılında yarı Türkçe, yarı Fransızca, içinde tıp konusunda yazılar bulunan aylık bir dergi çıktı. " Vakayi- i Tıbbiye " (Tıp Olayları ) adlı bu çok özel dergiyi saymazsak, Türkiye' de ilk derginin Münif Paşa' nın 1861' de yayınladığı " Mecmua-i Fünûn " (Fenler Dergisi) olduğu söylenebilir.



İLK KADIN DEKANIMIZ

1954 yılında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanı olan Prof. Dr. Nüzhet Gökdoğan, Türkiye' nin ilk kadın dekanıdır. 1910 yılında İstanbul' da doğan, 1928 yılında Erenköy Kız Lisesi' ni bitiren Prof. Gökdoğan , aynı yıl yapılan bir sınavı kazanarak matematik ve fizik öğrenimi görmek için Fransa' ya gitti. 1934 yılında yurda dönen Nüzhet Gökdoğan, kadına henüz seçme ve seçilme hakkı verilmediği bir sırada " doçent " liğe seçildi. Daha sonra profesör olan Nüzhet Gökdoğan, önce bölüm başkanı, 1954 yılında da Profesörler Kurulu' nca dekan seçildi. Nüzhet Gökdoğan' ın " ilk kadın dekanı" olmasının yanında , ilk kadın astronomi profesörü, ilk kadın bölüm başkanı ve yine ilk kadın üniversite senatosu üyesi unvanlığı da bulunuyor.


İLK DENİZ FENERLERİ

Türkiye kıyılarında deniz fenerleri yapımına Kırım Savaşı sırasında başlandı. Boğazlar' da Anadolu ve Rumeli, Karadeniz' de Karaburun, Marmara' da Yeşilköy, Çanakkale' de Çimenlik, Kumkale, Gelibolu fenerleri, 1856 yılında dikildiler. 1857 yılında da İstanbul Ahırkapı, Çanakkale' de Nara ve Kilitbahir fenerleri yapıldı.


İLK DENİZCİLİK OKULU

Hamit Naci' nin desteğiyle kuruldu. Özel bir okuldu. 1909 yılında açıldı. 1928 yılında devletleştirilen 3 Haziran 1946' da Yüksek Denizcilik Okulu adını açıldı. Lise bölümü kaldırıldı. Okul, sivil kaptanla yüksek düzeyde denizci yetiştirir.
 
İLK DENİZ HARİTASI

Türkiye' de ilk deniz haritasını 1513 yılında Pirî Reis yaptı. Pirî Reis' in doğduğu yer olan Gelibolu' da çizdiği bu harita, ceylan derisi üstüne yapılmıştı. 1517' de Yavuz Sultan Selim' e Mısır seferi sırasında sunuldu. Atatürk' ün emriyle de bu harita, 1935' te bastırıldı.


İLK DENİZ MÜZESİ

1897 - 1898 yıllarında İstanbul Kasımpaşa' da kuruldu. İkinci Dünya Savaşı çıkınca, Anadolu' ya kaçırılan tarihi eserler, savaştan sonra yine buraya getirildi. 1949' da Dolmabahçe Camii' ne, oradan da bugün İstanbul Deniz Müzesi olan Beşiktaş' taki yerine taşındı. Bu müzede, denizcilikle ilgili çok değerli eserler bulunmaktadır.


İLK DENİZALTI

Türkiye' ye ilk denizaltı gemisi, 1885 yılında İngiltere' den getirildi. İngiliz gemi mühendisi Karet' in denetiminde yapılan bu denizaltı, çok beğenildiğinden, iki denizaltı daha alındı. Ancak, son denizaltıların kurulma ve takılma işlemi, İstanbul Taşkızak' ta gerçekleştirildi. 1888 yılında denize indirildiler. Bu ilk denizaltılar, buharla çalışıyorlardı. Ağırlıkları 160 ton, boyları 30.5metre, genişlikleri ise 3.66 metreydi.


İLK DAKTİLOGRAFİ DÜNYA ŞAMPİYONUMUZ

Türkiye, 1956' da uluslararası daktilo yarış alanlarında uygulanan kuralları benimsedi. Deneylilerde, dakikada net 107 sözcük yazan Ece Özbayrak, 1965 yılında Paris' te düzenlenen ve 21 ülkenin 159 yarışmacısı arasından şampiyon olarak, bu konudaki " ilk " unvanını aldı.


İLK DEMOKRATİK GELİŞİM

1807 yılında yürürlüğe giren " Sened- i İttifak " la başlar. Bununla ilk kez, padişahın yetkileri kısıtlanıyordu.



İLK DANIŞTAY


1837 yılmda " Meclis-i Abkâm-ı Adliye " adıyla II. Mahmut 'un desteğiyle kuruldu . Bu ilk Danıştay, devleti ilgilendiren konulan görüşmek, yasa tasarılarını hazırlamak, günümüzdeki anlamıyla Bakanlar Kurulu' nun yapmayı tasarladığı işleri inceleyip, bir düzene koymayı amaçlıyordu.


İLK DEMİRYOLU

Tarihimizde ulaşıma açılan ilk demiryolu, 1854 yılında Osmanlılar dönemindeki Kahire - İskenderiye demiryoludur. Türkiye sınırları içinde kalan ilk demiryolu ise, İzmir - Aydın arasında döşenen bir bölümdür. Bu yolların hepsi de, İngilizler tarafından yapılmıştı. Osmanlı devletinin ilk demiryolu yapımına başlaması, Anadolu - Bağdat demiryolunun bir bölümü olan İstanbul - İzmir demiryolunun döşenmesiyle oldu. Bu yol, 1873 yılında bitirildi.


İLK DAMGA PULU

1873 yılında Damga Tüzüğü' nün yürürlüğe girmesiyle kullanılmaya başlandı. Bundan önce damga pulu yerine " varak-ı sahiha " denilen damgalı kâğıtlar kullanılıyordu. Bu kâğıtların ilk kez kullanılmaya başlanışı da Telmas adlı bir İspanyol' un devlete gelir sağlamak için verdiği öneriyle olmuştu.


İLK DAĞCILIK

İlk Türk dağcısı , Profesör Ali Vehbi Türküstün' dür. 1877 - 193 7 yıllarında yaşayan bu dağcımız, Avrupa' daki Montblanc Tepesi' ne, Türk bayrağını ilk diken Türk' tür. Türküstün' ün adı, Türk dağcıları tarafından Niğde Aladağlar' ın yüce bir doruğuna verildi. Dağcılık, Türkiye' de onunla başladı.


İLK ÇOCUK TİYATROSU

Türkiye' de ilk çocuk tiyatrosu temsilleri, 1935 yılında İstanbul Şehir Tiyatrosu' nda verildi. İlk oyun da M.Kemal Küçük' ün yazdığı Çocuklara Tiyatro Dersi, Gülmeyen Çocuk' tu. Büyük ilgi gördü. Bu nedenle 1947' de Devlet Tiyatrosu, İzmir Şehir Tiyatrosu' nda Çocuk Tiyatrosu bölümleri açıldı.



İLK ÇİKOLATA FABRİKASI

1924 yılında İstanbul' da çalışmaya başladı.Fabrika kurulmadan önce çikolata, Türkiye' ye dışarıdan getirilirdi.



İLK CAM FABRİKASI

Çağdaş gereklerine uygun anlamda ilk cam fabrikası, 1934 yılında İstanbul Paşabahçe' de kuruldu. " Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası " adlı bu kuruluş, Türkiye' nin cam gereksiniminin büyük bir bölümünü karşıladıktan başka, yurt dışına da ihraç ürünler üretiyordu. Son yıllarda büyük bir gelişme gösteren fabrika, Avrupai anlamda eşyalar yapmaktadır.Türklerde camın geçmişi, çok eskilere uzanır. Selçuklu Türkleri, camdan çok çeşitli biçimde yararlandılar. İstanbul' un alınmasıyla, Osmanlı Türklerinde camcılık, büyük çapta gelişti. 17. ve 18. yüzyıllarda Eğrikapi - Tekfur Sarayı arası bir camcılık sitesi durumuna geldi. 1848 yılında Çubuklu' da kurulan ilkel cam yapımevinde, " çeşm-i bülbül " (bülbül gözü) denen ünlü kristaller yapılmaya başlandı. Bugün Beykoz İşi denilen bu kristaller, ışıkta kırmızı renkte yansırlar.


TÜRKLERDE İLK ÇEK

Tarihimizde para yerine '' çek " kullanmayı ilk öneren, Kazazyan Agop Paşa' dır. Agop Paşa, Osmanlı Maliye bakanlarındandı. Alışverişte büyük kolaylık sağlayan çek kullanımını, Agop Paşa, 1885 yılında yurdumuza getirdi.


İLK ÇAY ÜRETİMİ

Yurdumuzda çay üretimine, Japonya' dan 1878 yılında getirilen tohumların örnek çiftliklere ekimiyle başlandı. Bu ilk denemenin olumlu sonuç verdiğini gören Halkalı Tarım Okulu Müdürü Ali Rıza Ertem, Rize ve Artvin dolaylarında çay üretmek için büyük çaba gösterdi. Çayın işlenip kullanılabilecek duruma gelmesini sağlamak amacıyla ilk kez Rize' de yapımevleri açıldı. Çayın günümüzdeki teknikle işlenip ambalajlanması, ancak 1947 - 1948 yıllarında gerçekleşti.



İLK COĞRAFYA

Coğrafya ile ilgili yayınların Türkçeye çevrilişi, Osmanlıların ilk dönemine kadar uzanır. II. Murat' la Fatih, coğrafya bilimine büyük önem verirlerdi. Osmanlı İmparatorluğu' nun deniz sınırları genişledikçe de deniz coğrafyacılığı ilerledi. Pirî Reis' in " Kitâb- ı Bahriye " (Denizcilik Kitabı), Şeydi Ali Reis' in " Mir'atü'l-Memâlik " (Ülkelerin Aynası) ve Muhit (Çevre) adlı coğrafya kitapları, bu alandaki çabaların ilk ürünleridir. Osmanlı devleti, ilk kez uluslararası bir coğrafya sergisine kitap ve haritalarla 1875 yılında katıldı.
I. Dünya Savaşı sırasında da İstanbul Üniversitesi' ne bağlı bir Coğrafya Araştırma Kurumu açıldı. Bu ilk araştırma kurumunun ilk öğretim görevlileri, Profesör Erid Obst' la Faik Sabri Duran' dır.


İLK CEZA YASALARI

Ülkemizde ilk ceza yasalarının yapımı Fatih Sultan Mehmet ile Kanuni Sultan Süleyman ın dönemlerinde gerçekleşti. Ancak, bu yasalar, genel ceza kurallarının hepsini kapsamaktan oldukça uzaktı. İlk genel ceza yasası, 1840 yılında yürürlüğe giren " Genel Ceza Yasası " dır.


İLK CUMA TATİLİ


Osmanlı İmparatorluğu' nda, Tanzimat' a kadar " hafta sonu " dinlenme tatili yoktu. Müslümanların tatil günü sayılan cumanın Osmanlılarca tatil günü olarak seçilmesi, 1839 yılındadır. Bilindiği gibi, Cumhuriyet' in ilanından sonra 1935' te çıkarılan bir yasa ile, " pazar " günü, hafta sonu tatili olarak kabul edildi.


 
Geri
Top