Veronika görünüşte her istediğine sahip genç bir kadındır ama kendini mutlu hissetmemektedir. Bir gün ölmeye karar verir. İntihar teşebbüsü başarısızlıkla sonuçlanır ve kendini akıl hastanesinde bulur. Buradaki doktorlar ona, içtiği ilacın kalbine ciddi hasar verdiğini ve bir hafta ömrü kaldığını söyler. Veronika hikayenin başında nasıl hayattan soğutuyorsa devamında da öyle hayata bağlıyor. Deliliğe farklı bir bakış açısından bakan yazar bu kitabında toplumun normal kabul ettiği kalıpların dışına düşen insanları anlatıyor. Veronika Ölmek İstiyor, farklı düşünceleri yüzünden sık sık başka insanların önyargılarını göğüslemek zorunda kalanlar için değişik bir yaşam tarzı bulma ihtiyacını irdelerken, insanlığın temel sorunlarından birini içeriden bir yaklaşımla ortaya koyuyor.
Kitaptan Alıntılar:
"Bu dünyada hiçbir şey rastlantı sonucu meydana gelmez."
“Hayatta pek çok hata yapmaya izin vardır,” dedi meslektaşı, “hayatımızı mahvedecek hata hariç.”
"Yaşamı boyunca pek çok kez fark etmişti Veronika,tanıdığı bir sürü insan başkalarının başına gelen korkunç olaylardan sanki gerçekten üzgünmüş ve yardım etmek istiyorlarmış gibi söz ederlerdi,ama işin gerçeği,başkalarının acılarından zevk aldıklarıydı;çünkü böylece kendilerinin mutlu ve şanslı olduklarına inanabiliyorlardı."
"Deli olmak ne demek,bilmiyorum," diye fısıldadı."Ama deli olmadığımı biliyorum.Başarısız bir intihar girişimi benimkisi,hepsi bu."
"Kendi dünyasında yaşayan herkes delidir.Şizofrenler,psikopatlar,manyaklar.Yani,başkalarından farklı olanlar."
"Yani,senin gibiler mi?"
Zedka soruyu duymazdan gelerek devam etti: "Öte yandan bir Einstein var,zaman ile uzamın ayrı şeyler değil bir karışım olduğunu söylüyor.Ya da bir Kristof Kolomb,dünyanın öte ucunda bir uçurum değil başka bir kıta olduğunu ileri sürmüş.Ya da,insanoğlunun Everest'in zirvesine ulaşabileceğine inanan bir Edmond Hillary var.Sonra Beatles,bambaşka bir müzik yarattılar,eski çağlardaki insanlar gibi giyindiler.Bütün bu kişiler ve daha binlercesi hep kendi dünyalarında yaşadılar."
"Hayır.Siz farklı bir insansınız,ama herkes gibi olmak istiyorsunuz.Bu da,bana kalırsa,ciddi bir hastalıktır."
"Burdan çıkmak, dışarıda ölmek istiyorum. Ljubljana Kalesi'ni ziyaret etmem gerek. Yüzyıllardır orada durup duruyor, ama ben bir kez olsun yakından bakmaya zahmet etmemiştim. Kışları kestane, yazları da çiçek satan kadıncağızla konuşmam gerek. O kadar sık karşılaşırdık sokakta, ama bir kez olsun hatırını sormak aklıma gelmemiş. Mantosuz sokağa çıkıp karda yürümek istiyorum, çok çok üşümenin nasıl bir duygu olduğunu öğreneyim, değil mi? Hayatım boyunca hep sıkı sıkı giyinmişim, soğuk alma korkusuyla.
Kısacası Dr. İgor, yüzümde yağmuru hissedeyim, hoşuma giden herhangi bir erkeğe gülümseyeyim, bir kahve ısmarlamak isteyen herkesin önerisini kabul edeyim istiyorum. Sonra annemi öpmek, onu sevdiğimi söylemek, duygularımı açık etmekten utanmaksızın dizinin dibinde ağlamak... Duygular hep vardı, ama hep gizlenmek zorundaydı."
"Tanrı hep oradaydı, ama insanlar arayışlarını sürdürmek zorunda hissediyorlardı kendilerini çünkü yaşamın bir iman gösterisi olduğu gerçeği onlara fazla basit geliyordu. "
“Yeni yapılan araştırmalar bir başka gerçeği ortaya çıkarmıştı: Savaşların psikolojik kurbanları vardı, ama bunların sayısı stres, tekdüzelik, doğuştan gelen hastalık, yalnızlık, dışlanmak gibi sorunların kurbanlarından çok daha azdı. Bir toplum, savaş, salgın hastalık ve benzeri ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğunda intihar sayısında hafif bir artış görülse de, depresyon, paranoya, psikoz vakalarında belirgin bir düşüş kaydediliyordu. İnsanlar ancak koşullar elverdiğinde delirme lüksüne sahiptirler!”
Kitaptan Alıntılar:
"Bu dünyada hiçbir şey rastlantı sonucu meydana gelmez."
“Hayatta pek çok hata yapmaya izin vardır,” dedi meslektaşı, “hayatımızı mahvedecek hata hariç.”
"Yaşamı boyunca pek çok kez fark etmişti Veronika,tanıdığı bir sürü insan başkalarının başına gelen korkunç olaylardan sanki gerçekten üzgünmüş ve yardım etmek istiyorlarmış gibi söz ederlerdi,ama işin gerçeği,başkalarının acılarından zevk aldıklarıydı;çünkü böylece kendilerinin mutlu ve şanslı olduklarına inanabiliyorlardı."
"Deli olmak ne demek,bilmiyorum," diye fısıldadı."Ama deli olmadığımı biliyorum.Başarısız bir intihar girişimi benimkisi,hepsi bu."
"Kendi dünyasında yaşayan herkes delidir.Şizofrenler,psikopatlar,manyaklar.Yani,başkalarından farklı olanlar."
"Yani,senin gibiler mi?"
Zedka soruyu duymazdan gelerek devam etti: "Öte yandan bir Einstein var,zaman ile uzamın ayrı şeyler değil bir karışım olduğunu söylüyor.Ya da bir Kristof Kolomb,dünyanın öte ucunda bir uçurum değil başka bir kıta olduğunu ileri sürmüş.Ya da,insanoğlunun Everest'in zirvesine ulaşabileceğine inanan bir Edmond Hillary var.Sonra Beatles,bambaşka bir müzik yarattılar,eski çağlardaki insanlar gibi giyindiler.Bütün bu kişiler ve daha binlercesi hep kendi dünyalarında yaşadılar."
"Hayır.Siz farklı bir insansınız,ama herkes gibi olmak istiyorsunuz.Bu da,bana kalırsa,ciddi bir hastalıktır."
"Burdan çıkmak, dışarıda ölmek istiyorum. Ljubljana Kalesi'ni ziyaret etmem gerek. Yüzyıllardır orada durup duruyor, ama ben bir kez olsun yakından bakmaya zahmet etmemiştim. Kışları kestane, yazları da çiçek satan kadıncağızla konuşmam gerek. O kadar sık karşılaşırdık sokakta, ama bir kez olsun hatırını sormak aklıma gelmemiş. Mantosuz sokağa çıkıp karda yürümek istiyorum, çok çok üşümenin nasıl bir duygu olduğunu öğreneyim, değil mi? Hayatım boyunca hep sıkı sıkı giyinmişim, soğuk alma korkusuyla.
Kısacası Dr. İgor, yüzümde yağmuru hissedeyim, hoşuma giden herhangi bir erkeğe gülümseyeyim, bir kahve ısmarlamak isteyen herkesin önerisini kabul edeyim istiyorum. Sonra annemi öpmek, onu sevdiğimi söylemek, duygularımı açık etmekten utanmaksızın dizinin dibinde ağlamak... Duygular hep vardı, ama hep gizlenmek zorundaydı."
"Tanrı hep oradaydı, ama insanlar arayışlarını sürdürmek zorunda hissediyorlardı kendilerini çünkü yaşamın bir iman gösterisi olduğu gerçeği onlara fazla basit geliyordu. "
“Yeni yapılan araştırmalar bir başka gerçeği ortaya çıkarmıştı: Savaşların psikolojik kurbanları vardı, ama bunların sayısı stres, tekdüzelik, doğuştan gelen hastalık, yalnızlık, dışlanmak gibi sorunların kurbanlarından çok daha azdı. Bir toplum, savaş, salgın hastalık ve benzeri ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğunda intihar sayısında hafif bir artış görülse de, depresyon, paranoya, psikoz vakalarında belirgin bir düşüş kaydediliyordu. İnsanlar ancak koşullar elverdiğinde delirme lüksüne sahiptirler!”