Kassandra
Usta
Eski Tanrılar ve Azeroth’un Düzenlenmesi
Sergeras’ın; yaptıkları sayısız işleri tersine çevirme görevinden habersiz Titanlar, bir dünyadan diğerine uygun gördüklerini şekillendirerek ve düzenleyerek ilerlediler. Bu yolculukları sırasında küçük bir dünyaya rastladılar ki üzerinde yaşıyacak olanlar ona Azeroth diyeceklerdi. Titanlar bu el değmemiş dünya üzerinde hareket ederken, sayılı düşman elemental varlığa rastladılar. Bu elementallar, ki onlar Eski Tanrılar olarak bilinen şeytani varlıklardan oluşan bir ırka tapıyorlardı, Titanları geri püskürtmeyi ve kendi dünyalarını onların metalimsi iyilik meşalesinden korumayı başardılar.
Pantheonlar, Eski Tanrılar’ın kötülüğe karşı olan heveslerinden rahatsız bir şekilde, elementallara ve onların kötü efendilerine savaş açtılar. Eski Tanrılar’ın ordusu gelmiş geçmiş en güçlü elementallar tarafından yönetiliyordu: Ateşin Efendisi Ragnaros(The Firelord), Taşların Anası Therazane(The Stonemother), Rüzgarın Efendisi Al’Akir(The Windlord) ve Dalga Avcısı Neptulon(The Tidehunter). Bu kötülük timsali güçler dünyanın üzerinden devasa Titanlara akın ettiler ve onlarla çarpıştılar. Elementallar ölümlülerin aklının alabileceğinden daha güçlü olsalar da onların birleşmiş güçleri kudretli Titanlar’ı durdurmaya yetmedi. Birer birer elemental komutanlar düştüler ve orduları dağıldı.
Pantheonlar Eski Tanrılar’ın kalesini yıktılar ve 4 şeytani Tanrı’yı dünyanın yüzeyinin altında zincirlediler. Coşkuyla yanan ruhlarını fiziksel dünyada tutan Eski Tanrılar’ın güçleri olmadan elementaller aşağı dünyalara defedildiler, ki orda sonsuza kadar birbirleriyle kapışıcaklardı. Elementallerin gidişiyle, doğa sakinleşti, dünyada mükemmel bir uyum kuruldu. Titanlar tehtidin gittiğini gördü ve işlerine koyuldular.
Titanlar dünyayı düzenlemelerine yardımcı olmaları için sayılı ırklar oluşturdular. Dünyanın altındaki dipsiz mağaraları oysunlar diye büyülü, yaşayan taştan cüce benzeri Toprağımsıları (Earthenları) oluşturdular. Denizlerin altını ortaya çıkarmak ve derinlerdeki toprağı kaldırmalarına yardımcı olmaları için devasa fakat narin deniz devlerini yarattılar. Yıllar boyunca, tek ve mükemmel bir kıta oluşturuluncaya kadar, Titanlar dünyayı şekillendirdiler. Kıtanın ortasına kendi orijinal enerjilerinden oluşan bir göl oluşturdular. Gölün, ki ona Sonsuzluğun Gölü(Lake of Eternity) diyorlardı, dünyadaki yaşamın kaynağı olmasını sağladılar. Gölün enerjisi dünyanın kemiklerini tekrar canlandıracaktı ve hayatı bu zengin topraklarda köklenmesi için güçlendirecekti. Zamanla her türden bitkiler, ağaçlar, canavarlar ve yaratıklar el değmemiş kıtada yaşamaya başladı. İşlerinin son gününde, karanlık çökerken, Titanlar bu kıtaya Kalimdor, Sonsuz Yıldız Işığının Ülkesi, ismini verdiler.
Sergeras’ın; yaptıkları sayısız işleri tersine çevirme görevinden habersiz Titanlar, bir dünyadan diğerine uygun gördüklerini şekillendirerek ve düzenleyerek ilerlediler. Bu yolculukları sırasında küçük bir dünyaya rastladılar ki üzerinde yaşıyacak olanlar ona Azeroth diyeceklerdi. Titanlar bu el değmemiş dünya üzerinde hareket ederken, sayılı düşman elemental varlığa rastladılar. Bu elementallar, ki onlar Eski Tanrılar olarak bilinen şeytani varlıklardan oluşan bir ırka tapıyorlardı, Titanları geri püskürtmeyi ve kendi dünyalarını onların metalimsi iyilik meşalesinden korumayı başardılar.
Pantheonlar, Eski Tanrılar’ın kötülüğe karşı olan heveslerinden rahatsız bir şekilde, elementallara ve onların kötü efendilerine savaş açtılar. Eski Tanrılar’ın ordusu gelmiş geçmiş en güçlü elementallar tarafından yönetiliyordu: Ateşin Efendisi Ragnaros(The Firelord), Taşların Anası Therazane(The Stonemother), Rüzgarın Efendisi Al’Akir(The Windlord) ve Dalga Avcısı Neptulon(The Tidehunter). Bu kötülük timsali güçler dünyanın üzerinden devasa Titanlara akın ettiler ve onlarla çarpıştılar. Elementallar ölümlülerin aklının alabileceğinden daha güçlü olsalar da onların birleşmiş güçleri kudretli Titanlar’ı durdurmaya yetmedi. Birer birer elemental komutanlar düştüler ve orduları dağıldı.
Pantheonlar Eski Tanrılar’ın kalesini yıktılar ve 4 şeytani Tanrı’yı dünyanın yüzeyinin altında zincirlediler. Coşkuyla yanan ruhlarını fiziksel dünyada tutan Eski Tanrılar’ın güçleri olmadan elementaller aşağı dünyalara defedildiler, ki orda sonsuza kadar birbirleriyle kapışıcaklardı. Elementallerin gidişiyle, doğa sakinleşti, dünyada mükemmel bir uyum kuruldu. Titanlar tehtidin gittiğini gördü ve işlerine koyuldular.
Titanlar dünyayı düzenlemelerine yardımcı olmaları için sayılı ırklar oluşturdular. Dünyanın altındaki dipsiz mağaraları oysunlar diye büyülü, yaşayan taştan cüce benzeri Toprağımsıları (Earthenları) oluşturdular. Denizlerin altını ortaya çıkarmak ve derinlerdeki toprağı kaldırmalarına yardımcı olmaları için devasa fakat narin deniz devlerini yarattılar. Yıllar boyunca, tek ve mükemmel bir kıta oluşturuluncaya kadar, Titanlar dünyayı şekillendirdiler. Kıtanın ortasına kendi orijinal enerjilerinden oluşan bir göl oluşturdular. Gölün, ki ona Sonsuzluğun Gölü(Lake of Eternity) diyorlardı, dünyadaki yaşamın kaynağı olmasını sağladılar. Gölün enerjisi dünyanın kemiklerini tekrar canlandıracaktı ve hayatı bu zengin topraklarda köklenmesi için güçlendirecekti. Zamanla her türden bitkiler, ağaçlar, canavarlar ve yaratıklar el değmemiş kıtada yaşamaya başladı. İşlerinin son gününde, karanlık çökerken, Titanlar bu kıtaya Kalimdor, Sonsuz Yıldız Işığının Ülkesi, ismini verdiler.