Metropollere hapsolmuş bizler için mutluluk çok uzaklarda değil, içimizde bir yerlerde.. Günlük hayat telaşına kapılıp, sosyal sorumlulukları ve desteğimize ihtiyacı olanları atlamak; yeni dünya düzenine yenik düşmekle eş değer. İşte tam bu noktada ‘’gönüllülük’’ devreye giriyor. Her ne kadar Sivil Toplum Kuruluşları toplumsal ilerlemede önemli paya sahip olsalar da, gönüllü olmak için kuruluşlara bağlılık şart değil. Fakat beraber hareket edebilmek ve yürekleri birleştirmek adına yadsınamayacak derecede önem teşkil ediyor. Gönüllülük içten gelen bir duygudur. Evet evet duygu.. Üzüntü, neşe, heyecan gibi. Bu duyguyla attığımız her adımda özveri son safhadadır. Karşılık beklemeden, çıkar gözetmeden ortaya konulan emek ve sevgidir. Gönüllülük bir virüs gibi bulaşıcıdır. Kanımızda dolaşan, tüm vücudumuzu ele geçiren.. Öyle ki ortak bir amaç ve fayda uğruna; birken beş, beşken on olmak hiç de zor değildir. Gönüllülük bir bağımlılıktır. Hiçbir şeyin sonu olmadığı gibi paylaşmanın ve yardımlaşmanın da sonu yoktur. Hala kendinizden ve sevdiklerinizden başkasını umursamıyorsanız, üzgünüm ki hata ediyorsunuz. İnsanoğlu toplumsal bir canlı olduğuna göre, yaşadığımız toplumu oluşturan parçalara saygı duymak ve beraber yol almak görevimizdir. Dilerim ki geç olmadan bu görevi yerine getirebilelim..