Enürezis, halk arasında yatak ıslatma olarak biliniyor. Türkiye'de her beş aileden birinde görülüyor. Uzmanlık tezini gece işemeleri üzerine yapan Ürolog M. İhsan Karaman, ailelerin bu hastalığı psikolojik sanmalarını eleştiriyor: "Komşusu 'oğlu sidikli' diyecek diye annesi çocuğun hastalığına saçma sapan kulplar uyduruyor." Hastalık, en son geçtiğimiz yıl Brezilyalı futbolcu Ronaldo'nun enüretik olduğunu açıklamasıyla gündeme gelmişti.
Enürezis durumu, idrar kontrolünü kazanmış olması beklenen kişilerde görülen, istem dışı idrar kaçırma şeklinde açıklanıyor. Fakat pratikte doktorlar bile enürezis için yatak ıslatma tabirini kullanıyor. İdrar kontrolünü kazanma yaşı kızlarda üç, erkeklerde ise dört. Eğer bu yaşın üzerindeyseniz ve uykuda altınıza kaçırıyorsanız siz bir enüretiksiniz. Ancak yaşınız kemale ermiş bile olsa senede bir-iki kez gerçekleşen kaçırmalar, İngiliz tıp adamlarının tabiriyle "kaza" olarak değerlendiriliyor ve tedaviye ihtiyaç duyulmuyor. Zira bu durumlar o günkü yorgunluğa ve uykuya yenik düşmekle açıklanabilir. Konuya 17 senesini vermiş Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi 2. Uroloji Kliniği Şefi Doç. Dr. M. İhsan Karaman bile bir zamanlar altına birkaç defa kaçırdığını itiraf ediyor: "Ben de idrarımı tutmam gereken bir yaşta altıma kaçırdım. Bu çok doğal. Mesele minimum haftada iki kez yatağını ıslatan insanlarda başlıyor. Araştırmalara göre Türkiye'de 1 milyon kişi enüretik. Bunun 70 bininin yetişkin olduğunu biliyoruz. 2. Dünya Savaşı'nda farklı ülkelerde askerler üzerinde yapılan araştırma, hastalığın tüm dünyada yaygın olduğunu gösterdi."
Papirüslerdeki çiş
Hastalık, neredeyse insanlık tarihi kadar eski. Tıp dünyası, konu ile ilgili ilk ciddi bilgileri M.Ö. 1550 yılına ait Eber papirüslerinden elde etmiş. Tabletler, enüretiklerin toplumdan dışlandığını gösteriyor. Hastalık, tedavi edilmediği takdirde bireyde özgüven eksikliğine, benlik saygısının yitirilmesine ve sosyal kimlikle ilgili sakıncalara yol açıyor, tüm yaşamı etkileyebiliyor. Dr. Karaman, gece işemeleri ile ilgili yanlış düşüncelerden şikayetçi. "Son olarak İstanbul'da Acıbadem ve Ümraniye'yi kapsayan bir araştırma yaptık. Sosyo ekonomik seviye düştükçe hastalığı algılayışlar değişiyor. Fakir kesimler, hastalığın psikolojik olduğuna ve yakında geçeceğinden emin. Daha kültürlü kimseler ise çocuğunu ya da eşini hemen doktora ***ürüyor. Aileler arasında komşularının 'sidiklinin annesi' gibi laflarından korkarak doktora gidemeyenlerin olduğunu saptadık. Bu nezle gibi basit bir hastalık. Tedavisi çok kolay. Eğer çaresine bakılmazsa altını ıslatan bir yetişkinin hayatı perişan hale gelebiliyor."
Dr. Karaman, kendisine başvuran her hastada aynı psikolojik durumu tespit etmiş: "Her hasta kendisini bu hastalıktan musdarip tek kişi sanıyor. Annesiyle birlikte bana gelen çocuğa yalnız olmadığını anlatıyorum. Sınıfında 50 kişi varsa 10'u altını ıslatıyor."
Zille uyarı
Gece işemelerinin temelde üç sebebi var. Birincisi en yaygın olanı. Beyin, uykuda idrarı yavaşlatan ADH hormonunu yetersiz salgılıyor. Böylece böbrekler kişinin uyuduğunu anlayamıyor ve idrar kesesini doldurup şişiriyor. Böylece hasta çabuk kaçırıyor. Bu sebepten altına kaçıranlar için bilim adamları, 1969'da Çekoslovakya'da ADH hormonu yerine geçecek sentetik benzeri üretmişler. Uyumadan önce hastaya hap şeklinde verilen madde, gece işemesini önlüyor. Hastalığa bir diğer sebep olarak da uykudan uyanma zorluğu gösteriliyor. Tıpta bu durumda bedenin bir bozukluğu olarak kabul ediliyor. Zor uyanmayla birlikte idrar kesesinde gece kasılmalar meydana geliyor. Böylece hacmi küçülen idrar kesesi böbreklerde ağır hastalıklara yol açabiliyor. Bu durumun pek kabul görmeyen yöntemi ise hayli ilginç. Uyumadan önce hasta, kilodunun içine sensörler yerleştiriyor. Bir zil sistemine kablolarla bağlanan sensörler, işeme başladığında hastayı uyarıyor. Dr. Karaman, Türkiye'de genelde çocuğun uyanmadığını anne babaların zili duyup çocuğu tuvalete kaldırdığını gözlemlemiş. Bu tedavi yöntemi, hastada bir süre sonra şartlı refleks geliştiriyor. İngiltere'de yapılan araştırmalara göre bu yönteme hastaların sadece yüzde beşi rağbet etmiş.
Tıpta da yanlış var
Hastalığa son sebep ise psikolojik. Ancak Dr. Karaman bu oranın çok düşük olduğunu söylüyor: "Yatak ıslatma deyince, tıp dünyasının büyük kısmı dahil psikolojik sebepler düşünülüyor. Hatta bir çok kitap bu şekilde de yazar bunu. Ama hastalığın yüzde 85 sebebi organik. Geriye kalan yüzde 15'lik bir oranda psikolojinin etkisini kabul ediyorum. Anne baba ayrılmaları, okulda başarısızlık ve dayak gibi stres durumları özellikle çocukları çok etkiliyor. Böyle bir durum gözlemlediğimde hastayı anında psikologa yönlendiriyorum. Bunun yanında enürezise sebep olarak sinir uçlarında meydana gelen bozuklukları ve idrar kesesi iltihaplanmalarını da sayabiliriz." Dr. Karaman'a göre üzerinde durulması gereken bir başka önemli nokta, enüretik çocuklarda davranış bozukluğu semptomlarının daha fazla olduğu ve normal çocuklara göre uyum sorununun daha fazla görüldüğü: "Çocuk için en önemli tehlike güçlü, duyarlı veya cesur olmasına karşın, hâlâ yatağını ıslatması. Bazıları sırf bu sır açığa çıkar korkusuyla evlenmekten bile kaçınabiliyor,"
Araştırmalara göre, enüretik çocuklardaki özsaygı normal çocuğunkinden hatta romatizma ya da kistik fibroz gibi kronik hastalıklı çocuklarınkinden bile daha düşük. Bu oran toplumların algılayışlarına göre değişebiliyor. Araştırmacılar Enüretik çocuklara tedavi önerilmesi gerektiğini ve enürezisten kaynaklanan güven eksikliğinin psikolojik hastalıklar için bir risk oluşturabileceğini, iyi bir tedavi ile bu tür psikolojik problemlerin önlenebileceğini belirtiyor.
Babası döver
Üroloji Uzmanı Doç. Dr. M. İhsan Karaman, şu sıralar yeni bir araştırmaya hazırlanıyor. İhsan Bey, enüretik kimselerin nasıl bir ceza sistemine maruz kaldıklarını merak ediyor: "Bu araştırmalar Hindistan, Kore gibi ülkelerde bile yapılmış. Biz bunun eksikliğini yaşıyoruz. Çocuğumu tedavi et diye bana gelen annelerin çoğu hastalığı babadan gizliyor. Nedenini sorduğumda ise cevap hep, babamız biraz sinirlidir duyarsa bizi döver, oluyor." Dr. Karaman, çocuğun bu olayda kusuru olmadığını anlatmak için gayret sarfediyormuş.
Toplumsal sorun
Üniversite birinci sınıfta okuyan bir bayan hastam vardı. Ailesi Anadolu'da yaşıyor. Kız, yurtta kalıyor ve sürekli altına kaçırıyor. Aynı üniversitede üçüncü sınıfta okuyan ağabeyi kardeşini elinden tutup bana getirdi. Hastanın ADH hormonu eksik salgılanıyordu. Dört yıl içinde hadise tamamen kesildi. Şimdi başarılı bir peyzaj mimarı. Bu hastalığın önemli bir özelliği de toplumsal problem yaratması. Yurtta, okul kamplarında, kalıcı misafirliklerde veya askeri kışlada dışlanıp eziliyor. Bu da psikolojik çöküntüyü getiriyor."