...SAKLI CeNNeT__
♥ Pєяναηє Döηєя Aşk ♥
YUSUF İLE ZÜLEYHA
Aslı Zelicka'dır, Potifar'ın eşi ve Yusuf'un aşkı, su perisi olduğu da söylenir ama dünyanın en büyük aşkıdır belki de Züleyha'nın aşkı.
Yusuf, İbrani Peygamberi'dir. Yakup peygamberin oğlu...
Yusuf'un serüveni Tevrat'ta, Tekvin bölümündedir. Yusuf, Kur'an'ı Kerim'de de yer alır [Yusuf Suresi]. Aşkları masal değil , öykü değil, efsanedir artık.
Kenan ülkesinde yaşayan Yusuf - ki adı İbranice Yosaf'dır- babası Yakup peygamber tarafından çok sevilince onu kıskanan kardeşleri tarafından kör kuyuya atılır.
Ve kervancılar tarafından kurtularak köle olarak Mısır'da satılır. "Mısır Azizi" Kıtfir satın alır onu. Çok güzel bir erkektir Yusuf. Kıtfir'in karısı Züleyha çılgınca aşık olur.
Züleyha'nin Hz. Yusuf'a karşı duyduğu aşk tanımsızdır. Bütün servet ve güzelliğini onun uğrunda harcamıştır.
Kocasına, ailesine tüm Mısır halkına karşı durmuştur bu aşk.. Derler ki yetmiş deve yükü mücevher ve gerdanlığını vardır hiçbir şey gözünde değildir...
"Bugün Yusuf'u gördüm" diyen, ondan haber veren herkese onları zengin edecek değerde mücevher dağıtırmış..
Aşkın ağır tutkusuyla karşılaştığı herkesi "Yusuf" diye çağırır olmuş, o kadar ki, başını geceleri gökyüzüne kaldırdığı zaman Yusuf'un adını yıldızların dizilerek yazdığını iddia edermiş.
Fakat Yusuf efendisiyle evli olan Züleyha'nın aşkına karşılık vermesi olanaksızmış. Aşkını kalbine gömüp susmuş sadece..
Oysa Züleyha kendini kınayan tüm insanlara sevdasını haykırıyormuş. Hatta şöyle bir söylence vardır.
"Züleyha, birgün bütün kadınları evine davet etmiş..
Sofra düzenleyerek önlerine meyve koymuş ve onları soymakı için bıçak vermiş.. Kadınlar meyveleri yemeye başlayacakları sırada, Yusuf'a seslenerek, "Onların yanına çık" demiş.
Karşılarına çıkan Yusuf'u gören kadınlar güzelliği karşısında öyle büyülenmişler ki bıçakla parmaklarını kesmişler de farkına bile varmamışlar." " İşte sizin gördüğünüz güzellik benim Aşkımdır! " diye haykırmış Züleyha.
Fakat Züleyha'nın ağır aşkı Yusuf'un zindanı boylamasına neden olmuş. Yıllarca peygamber sabrıyla zındanın ağır çilesini çekmiş Yusuf Peygamber.
Sonra yine bir söylenceye göre Mısır kralının tabiri olanaksız rüyasını doğru olarak yorumlayınca Hz. Yusuf hapisten çıkmış.
Ve bu arada Kıtfir öldüğü için Züleyha'yla evlenmiş.
MEKTUP
ZÜLEYHA'NIN YUSUF'A MEKTUP YAZMASI ...
"Yusuf" yazdı Züleyha,sayfanın ortasına.Hala hitaptaydı kalemi,bir satır ileri geçemedi.
Bir satır ileri geçsem hitaptan,dedi,yanacağım.Ses verdi içinden bir ses:"Yan o zaman,yan o zaman!"
Züleyha devam etti:
"Ah benim Yusuf'um,ah benim,ah/senim,dedi,başka bir şey diyemedi."
Züleyha Yusuf'a bir mektup yazmaya başlayınca
"Yusuf "diye başladı,"Yusuf " diye bitirdi.Gördü ki hitaptan öteye geçemedi.Anladı ki aşkın namesinde ser-nameden öte kelam yok.Ve Züleyha'nın lügatinde "Yusuf"tan öte sözcük yok.
"Yusuf,dedi,kelamım artık sende hükümsüz.
Ama kelamımın hükümsüz kaldığı bu yerde beni küçümseme.Bil ki kelamdan da ötede sadece ah var,ah ki dünya onun üzerinde durur,gökkubbe onun hararetiyle döner.."
Züleyha'nın gülümsemesi
"Bir gün Züleyha, arkalığına beyaz sümbül dalları işlenmiş tahtırevanıyla
geçiyordu kütüphanelerin ve tapınakların kenti olan kentinin sokaklarından.
Görkemli bir alayla geldiğini görenler saygı ve hayranlıkla kenara çekiliyor ve Züleyha'ya yol açıyorlardı.
Zengin ve güçlüydü, en fazla da güzeldi. Ve kimse kırmızı gülleri saçına Züleyha gibi takamazdı.
Birden bir meczub, ehil arslanları, atları ve arabaları aşarak Züleyha'nın tahtırevanının önünde dikiliverdi, yürüyüş durdu. Züleyha tül cibinliği aralayarak bu duraklamanın nedeninin anlamak istedi.
Gözlerini kaldırarak Züleyha'nın yüzüne bakmaya başladı meczub, "Züleyha..." dedi, "sevindir beni!"
Züleyha kölelerine meczubun sevindirilmesi için işaret etti.
Köleler mor renkli kadife bir keseyi uzattılar avucuna; ama meczub oralı bile olmadı.
"Züleyha..." dedi,
"Sevindir beni, bana gülümse! Başka bir şey istemem."
Züleyha bu sesi hatırladı ve yüzüne dikkatlice bakınca, aşkını reddettiği silik bir yığın sima arasından bir zamanların ordu kumandanını tanıdı. Usulca gülümsedi.(...)
Başını önüne eğen meczub sessiz ve sakin geldiği gibi çekiliverdi.
O günden sonra Mısır'ın lisanına "sadaka vermek" anlamına gelen yeni bir deyim yerleşti: Züleyha'nın gülümsemesi."
YUSUF İLE ZÜLEYHA'dan(kalbin üzerinde titreyen hüzün)
.........Rabbim,dedi Yusuf,sen bana,kendi isteğimin dışında şu iklimde ve şu odada bulunduğum şu anda,Züleyha'yı istememeyi isteyebilmeyi nasib et.
Katından bir esirgeme ver.
Değil mi ki, isteğe yaklaşınca,istememeyi istemek artık imkansızlaşır. Bu yüzden değil mi Rabbim,senden gelen yasaklar "yapma"ile değil"yaklaşma"emri ile başlar.
Yaklaşırsam eğer şu içimdeki doğal olan akışla Züleyha'nın ırmağına,yaklaştıktan sonra "yapmam"diyemem. Üstelik yaklaşırsam eğer yapmamayı da artık dua edemem. Daha kolay olan "yapma" değil "yaklaşma".
Öyleyse aslolan :"yaklaşma"Öyleyse Rabbim insan yaratılmışlığımın sorumluluğuyla en fazla baş başa kaldığım şu anda,şu odada,sen bana istememeyi isteyebilmeyi nasib et.
Beni insan yaratılmışlığın en doğal akışını kendine ait olmayandan sakındıracak güçle insan et.
Rabbim,diye devam etti Yusuf duasına.İ stemeyi istemek kadar istememeyi istemek de zor.
Biliyorum ki katından bir koruma dökülmezse varlığıma,nefsimin altından kalkamam.
Son hızla aşağı doğru ilerleyen bir teknenin içinde yukarı doğru koşarak Bahr-i Umman'ı aşamam.Benim tedbirim senin takdirinden küçüktür.
Böyle dua edince Yusuf,ona Rabbinden bir işaret geldi.
Her şeyin kalpte başlayıp kalpte bittiği mevsimde,her şeyin kalpteki rengine göre isim aldığı yerde. Masun ve masum olan Yusuf bu duayı etmiş olma yürekliliği ile peygamberdi.
Ve o iffet demekti.
SONRA:YUSUF'UN ELLERİ
Yusuf'un elleri bir salkım üzüm
Bir ak zambak ,şakağında Yusuf'un eli
Kimi parmakları elif,tırnakları karanfil
Kimi parmakları kalem,tırnakları gül
Elleri Yusuf'un
Elmacık kemiklerinde gezinirken bir dağ lalesi,incecik bıyıklarının üzerinden
geçerken bir demet kiraz çiçeği,gül yağıyla ovalarken sakalını bir sümbül çelengi.siyah,simsiyah saçlarınıngecesine düşerken Yusuf'un elleri,bir nar çiçeği.
Bir nar çiçeğini ezebilir mi benim Yusuf'um
Yusuf'un elleri yoksa ben de yokum
Yusuf'un elleri,alnında bir esmer kelebek,Yusuf'un eli şahdamarında,Züleyha'ya yakın ölüm
Dudaklarının üzerinde duraklıyorsa bir an,Züleyha'nın kalbi demektir Yusuf'un elleri
Çenesine dayalıysa Yusuf'un elleri, Züleyha'nın kalbinde demektir Yusuf'un eli
Kaç zamanı araladı Yusuf'un elleri
Kaç zamandır yed-i beyza Yusuf'un eli
Yanağında gezinirken,bir demet nergis,bir sap suçiçeği Yusuf'un elleri
Bir yasemen dalı,dizinin üzerinde unutulmuşsaYusuf'un sağ eli
Bir Yusuf çiçeği
Yusuf'un sol eli
....
ZÜLEYHA'NIN YUSUF'U HATIRLAMASI
Zaman geldi zaman geçti.
Züleyha efendi,Yusuf köleydi.Ama Züleyha bir kadın,Yusuf bir erkek şimdi.
Kim kaderin Züleyha'yı köle etmek için önce Yusuf'u pazarlara düşürdüğünü tahmin edebilirdi ki?
Yusuf'un gelişi ahir ise evvelin yittiğinden kim söz edebilirdi?
Değil mi ki evvel olan bazen ahir gelirdi.
Geceydi.Aşk,gökyüzünün tabakalarını inip de birer birer,Züleyha'nın kalbinin zarına değdi,o en içteki fuada işledi.
Yusuf'un kokusu dokundu önce Züleyha'nın ruhuna.Sonra sesi.
Oysa Züleyha rüyasında ne kokuyu,ne de sesi bilmişti.
Sesi ve kokusu ruhuna çarptığında,Züleyha,Yusuf'u hatırladı.
Züleyha Yusuf'u hatırladı ama bu ilk hatırlayışta tenden cana,candan tene dönecek olan döngü içinde önce teniyle hatırladı.
Bir kadınla bir erkeğin birbirine irtibatlanmasında,yalnız başına kaldığında eksik kalan o basamakta hatırladı.
Güzelliği farketmeden güzelliğin cezbesinde kaldı.
Züleyha uyandı.
Ama Züleyha,rüyasında bir velinin şüphesiyle değil,teninin ürperişiyle uyandı.
Bir yangının hararetine düşen tapınaklar geldi tapınaklar geçti içinden Züleyha'nın .
Kendisi bilmiyordu,hiç kimseler henüz bilmiyordu.
Ama yürünecek yolu vardı.
Ku-yı dilaraya hu demeye,
Kalbin hassas terazisine düşmeye,
Çok çile,
Çok gözyaşı,
Çok zaman vardı.
Geceydi.
Nil kıyısında gece hiç bu kadar yağmurlu,yağmur hiç bu kadar karanlık olmamıştı.
Yusuf'un elleri,Yusuf'un gözleri,Yusuf'un alnı.
Yusuf şimdilik Züleyha için sadece bu kadardı.
.......................
Züleyha kendi kalbine baktığında,Yusuf'u neden sevdiğini ve Yusuf'u nasıl sevdiğini merak etti ilk kez.
Perdeler kalktı kalbinin üstünden.Işık.
"Yusuf,seni sevdiysem"dedi Züleyha,hükümdarın tahtına hükümdardan başkası oturamayacağından.
Şehzade için saklanan giysiler ancak şehzadenin bedenine uyacağından.
Padişahların ülkeler fethettiği görülmüştür de,kölelerin ülkeler fethettiğine bir Yusuf'ta tanık olmuşuzdur.Görüyorsun ya Yusuf,seni sevdiysem yazgım bana yapacak başka bir şey bırakmamış olduğundan.Senin güzelliğin gibi benim de muhabbetimin nedeni olmadığından.......
( Anlatımlar Nazan BEKİROĞLU'nun kitabından alıntılardır)
"Yusuf" yazdı Züleyha,sayfanın ortasına.Hala hitaptaydı kalemi,bir satır ileri geçemedi.
Bir satır ileri geçsem hitaptan,dedi,yanacağım.Ses verdi içinden bir ses:"Yan o zaman,yan o zaman!"
Züleyha devam etti:
"Ah benim Yusuf'um,ah benim,ah/senim,dedi,başka bir şey diyemedi."
Züleyha Yusuf'a bir mektup yazmaya başlayınca
"Yusuf "diye başladı,"Yusuf " diye bitirdi.Gördü ki hitaptan öteye geçemedi.Anladı ki aşkın namesinde ser-nameden öte kelam yok.Ve Züleyha'nın lügatinde "Yusuf"tan öte sözcük yok.
"Yusuf,dedi,kelamım artık sende hükümsüz.
Ama kelamımın hükümsüz kaldığı bu yerde beni küçümseme.Bil ki kelamdan da ötede sadece ah var,ah ki dünya onun üzerinde durur,gökkubbe onun hararetiyle döner.."
Züleyha'nın gülümsemesi
"Bir gün Züleyha, arkalığına beyaz sümbül dalları işlenmiş tahtırevanıyla
geçiyordu kütüphanelerin ve tapınakların kenti olan kentinin sokaklarından.
Görkemli bir alayla geldiğini görenler saygı ve hayranlıkla kenara çekiliyor ve Züleyha'ya yol açıyorlardı.
Zengin ve güçlüydü, en fazla da güzeldi. Ve kimse kırmızı gülleri saçına Züleyha gibi takamazdı.
Birden bir meczub, ehil arslanları, atları ve arabaları aşarak Züleyha'nın tahtırevanının önünde dikiliverdi, yürüyüş durdu. Züleyha tül cibinliği aralayarak bu duraklamanın nedeninin anlamak istedi.
Gözlerini kaldırarak Züleyha'nın yüzüne bakmaya başladı meczub, "Züleyha..." dedi, "sevindir beni!"
Züleyha kölelerine meczubun sevindirilmesi için işaret etti.
Köleler mor renkli kadife bir keseyi uzattılar avucuna; ama meczub oralı bile olmadı.
"Züleyha..." dedi,
"Sevindir beni, bana gülümse! Başka bir şey istemem."
Züleyha bu sesi hatırladı ve yüzüne dikkatlice bakınca, aşkını reddettiği silik bir yığın sima arasından bir zamanların ordu kumandanını tanıdı. Usulca gülümsedi.(...)
Başını önüne eğen meczub sessiz ve sakin geldiği gibi çekiliverdi.
O günden sonra Mısır'ın lisanına "sadaka vermek" anlamına gelen yeni bir deyim yerleşti: Züleyha'nın gülümsemesi."
YUSUF İLE ZÜLEYHA'dan(kalbin üzerinde titreyen hüzün)
.........Rabbim,dedi Yusuf,sen bana,kendi isteğimin dışında şu iklimde ve şu odada bulunduğum şu anda,Züleyha'yı istememeyi isteyebilmeyi nasib et.
Katından bir esirgeme ver.
Değil mi ki, isteğe yaklaşınca,istememeyi istemek artık imkansızlaşır. Bu yüzden değil mi Rabbim,senden gelen yasaklar "yapma"ile değil"yaklaşma"emri ile başlar.
Yaklaşırsam eğer şu içimdeki doğal olan akışla Züleyha'nın ırmağına,yaklaştıktan sonra "yapmam"diyemem. Üstelik yaklaşırsam eğer yapmamayı da artık dua edemem. Daha kolay olan "yapma" değil "yaklaşma".
Öyleyse aslolan :"yaklaşma"Öyleyse Rabbim insan yaratılmışlığımın sorumluluğuyla en fazla baş başa kaldığım şu anda,şu odada,sen bana istememeyi isteyebilmeyi nasib et.
Beni insan yaratılmışlığın en doğal akışını kendine ait olmayandan sakındıracak güçle insan et.
Rabbim,diye devam etti Yusuf duasına.İ stemeyi istemek kadar istememeyi istemek de zor.
Biliyorum ki katından bir koruma dökülmezse varlığıma,nefsimin altından kalkamam.
Son hızla aşağı doğru ilerleyen bir teknenin içinde yukarı doğru koşarak Bahr-i Umman'ı aşamam.Benim tedbirim senin takdirinden küçüktür.
Böyle dua edince Yusuf,ona Rabbinden bir işaret geldi.
Her şeyin kalpte başlayıp kalpte bittiği mevsimde,her şeyin kalpteki rengine göre isim aldığı yerde. Masun ve masum olan Yusuf bu duayı etmiş olma yürekliliği ile peygamberdi.
Ve o iffet demekti.
SONRA:YUSUF'UN ELLERİ
Yusuf'un elleri bir salkım üzüm
Bir ak zambak ,şakağında Yusuf'un eli
Kimi parmakları elif,tırnakları karanfil
Kimi parmakları kalem,tırnakları gül
Elleri Yusuf'un
Elmacık kemiklerinde gezinirken bir dağ lalesi,incecik bıyıklarının üzerinden
geçerken bir demet kiraz çiçeği,gül yağıyla ovalarken sakalını bir sümbül çelengi.siyah,simsiyah saçlarınıngecesine düşerken Yusuf'un elleri,bir nar çiçeği.
Bir nar çiçeğini ezebilir mi benim Yusuf'um
Yusuf'un elleri yoksa ben de yokum
Yusuf'un elleri,alnında bir esmer kelebek,Yusuf'un eli şahdamarında,Züleyha'ya yakın ölüm
Dudaklarının üzerinde duraklıyorsa bir an,Züleyha'nın kalbi demektir Yusuf'un elleri
Çenesine dayalıysa Yusuf'un elleri, Züleyha'nın kalbinde demektir Yusuf'un eli
Kaç zamanı araladı Yusuf'un elleri
Kaç zamandır yed-i beyza Yusuf'un eli
Yanağında gezinirken,bir demet nergis,bir sap suçiçeği Yusuf'un elleri
Bir yasemen dalı,dizinin üzerinde unutulmuşsaYusuf'un sağ eli
Bir Yusuf çiçeği
Yusuf'un sol eli
....
ZÜLEYHA'NIN YUSUF'U HATIRLAMASI
Zaman geldi zaman geçti.
Züleyha efendi,Yusuf köleydi.Ama Züleyha bir kadın,Yusuf bir erkek şimdi.
Kim kaderin Züleyha'yı köle etmek için önce Yusuf'u pazarlara düşürdüğünü tahmin edebilirdi ki?
Yusuf'un gelişi ahir ise evvelin yittiğinden kim söz edebilirdi?
Değil mi ki evvel olan bazen ahir gelirdi.
Geceydi.Aşk,gökyüzünün tabakalarını inip de birer birer,Züleyha'nın kalbinin zarına değdi,o en içteki fuada işledi.
Yusuf'un kokusu dokundu önce Züleyha'nın ruhuna.Sonra sesi.
Oysa Züleyha rüyasında ne kokuyu,ne de sesi bilmişti.
Sesi ve kokusu ruhuna çarptığında,Züleyha,Yusuf'u hatırladı.
Züleyha Yusuf'u hatırladı ama bu ilk hatırlayışta tenden cana,candan tene dönecek olan döngü içinde önce teniyle hatırladı.
Bir kadınla bir erkeğin birbirine irtibatlanmasında,yalnız başına kaldığında eksik kalan o basamakta hatırladı.
Güzelliği farketmeden güzelliğin cezbesinde kaldı.
Züleyha uyandı.
Ama Züleyha,rüyasında bir velinin şüphesiyle değil,teninin ürperişiyle uyandı.
Bir yangının hararetine düşen tapınaklar geldi tapınaklar geçti içinden Züleyha'nın .
Kendisi bilmiyordu,hiç kimseler henüz bilmiyordu.
Ama yürünecek yolu vardı.
Ku-yı dilaraya hu demeye,
Kalbin hassas terazisine düşmeye,
Çok çile,
Çok gözyaşı,
Çok zaman vardı.
Geceydi.
Nil kıyısında gece hiç bu kadar yağmurlu,yağmur hiç bu kadar karanlık olmamıştı.
Yusuf'un elleri,Yusuf'un gözleri,Yusuf'un alnı.
Yusuf şimdilik Züleyha için sadece bu kadardı.
.......................
Züleyha kendi kalbine baktığında,Yusuf'u neden sevdiğini ve Yusuf'u nasıl sevdiğini merak etti ilk kez.
Perdeler kalktı kalbinin üstünden.Işık.
"Yusuf,seni sevdiysem"dedi Züleyha,hükümdarın tahtına hükümdardan başkası oturamayacağından.
Şehzade için saklanan giysiler ancak şehzadenin bedenine uyacağından.
Padişahların ülkeler fethettiği görülmüştür de,kölelerin ülkeler fethettiğine bir Yusuf'ta tanık olmuşuzdur.Görüyorsun ya Yusuf,seni sevdiysem yazgım bana yapacak başka bir şey bırakmamış olduğundan.Senin güzelliğin gibi benim de muhabbetimin nedeni olmadığından.......
( Anlatımlar Nazan BEKİROĞLU'nun kitabından alıntılardır)