Zamanın Çizgi Filmleri

GOL (STRIKER)
Japon futbol çizgi filmleri ekolünden izlediğimiz ikinci çizgi Gol idi. Bunun kahramanı Benjamin diye İtalyan-Japon kırması bir çocuktu. Bu çizgi filmin en önemli özelliği, sürekli Tsubasa ile karıştırılan , maagnuum vuruuşuu, aakuulee vuruşuuu, cart vuruşu, curt vuruşu teknikleri idi, kahramanlarımız magnum vuruşu diye bağırır, sonra bacaklarını anatomiye tamamen aykırı şekilde havaya kaldırıp, zavallı topa bi tane geçirirlerdi. Top topluktan çıkar, şirazesi kayar, yamulur, bir elips haline gelerek ağları delerdi. Sayısız Türk çocuğu mahalle maçında bu vuruşları yapayım derken pantolonlarını yırtmış, bacaklarını ayırmışlardır.


PEPEN'İN BALONU
Bu aslında çizgi olmasa da hepimiz uykudan önce Pepen'i izlemiştik. Bu Pepen bir boruyu üfürünce oyuncak maymun, karga, kızıl saçlı kız birden balonun içine girip uçarak bir yerlere gider, maceralar yaşardı. Karga "hey Pepen uçur bizi haydi" derdi, maymunun da "üzüntü ve muz kabuğu" lafı klasik olmuştur. Varsan baksan Yakari kadar embesil, uyutucu birşeydi.


KUMKUM
En eski çizgi filmlerdendi, sevgili Gaye arkadaşım bunun özellikle hastasıydı. Hatta en baştan beri siteye Kumkum'u koymadık diye bize kızmıştı kulakları çınlasın! Kumkum taşdevrinde yaşayan bir gurup çocuğun maceralarını anlatırdı.Bunlar dağ başında yaşar, başlarını düzenli olarak belaya sokarlardı. O zamanlar İstanbul'da Kumkum çocuk mağazası bile açılmıştı.


BİBERLEYELİM
İşte bizim kuşağın en çok seyrettiği, herkesin ezbere bildiği, hepimize "biraz biberleyelim çocuklar" lafını öğretmiş çizgi film bu idi. TRT bunu her iki program arasında, her boşlukta, her fırsatta gösterir, biz de her seferinde izlerdik. Bir müzeye kaldırılmış beyzbol topunun hatıralarını anlatıyordu. Bu top oradan oraya gidiyor, stadyumda oyuncular "haydi biraz biberleyelim çocuklar" diyerek topu atıp tutuyorlardı. En sonunda meşhur bir oyuncu buna bir tane geçirip stadyum dışına yolluyor, o tarihten sonra bizimki müzelik oluyordu. Filmin sonunda da kameraya kıçını dönüp meşhur oyuncunun imzasını gösterirdi. Bu "biberliyelim"i herhalde hatırlamayan yoktur, hepimizin beyninde yer etmiş efsanevi bir çizgi filmdi.


SPACE ADVENTURE COBRA
Bu aslında oldukça eski bir manga iken animesi yapılmış, Show Tv de bunu alıp yayınlamıştı. Sarışın ve de yakışıklı kahramanımızın sol kolu silahtı, bu kolunu çıkartır, lazer kılıcıyla önüne geleni doğrardı. Kırmızı taytlarıyla bir ekoldü. Ayrıca çok seksi bir yardımcısı da vardı bunun. Hakettiği yerlere gelememiş bir anime klasiği idi bu çizgi dizi. Sonunda ne oldu bilemiyorum.
 
VÜCUDUMUZU TANIYALIM
İnsan vücudu içinde geçen çok enteresan bir çizgi filmdi. Burada en unutamadığım şey akyuvarlardı. Nerede vukuat olsa akyuvarlar koşarak yetişir, yarayı tamir etmeye, pıhtılaşarak kanamayı durdurmaya çalışırlardı. Vücudun içinde ufolarla gezen tipler vardı. Olayları da anlatan sakallı yaşlı bir dede idi. Herhalde gelmiş geçmiş en öğretici çizgi film buydu. Bundan sonra şımarık sarışın kızların maceraları başladı ve bir daha hiç böylesi bir çizgi film yayınlanmadı.


MONÇİÇİLER
Nilgün arkadaşımızın en sevdiği çizgi filmdi. Bunlar minicik, yüzleri hariç her yerleri tüylerle kaplı maymundan bozma şirin yaratıklardi. Bulutların üstünde Monçiçiya diye bir ülkede yaşıyorlardı. Bunların tüm derdi yaşadıklari ağaçların dallarına kuyruklarıyla tutunup daldan dala atlamaktı. Her zaman mutluydular, öyle çocuğun okul taksidi, vergi iade formu gibi dertleri yoktu. Sanki çok eskiden bende bu tipten bir oyuncak vardı, çünkü oyuncağını çizgisinden daha çok hatırlıyorum. Bunların da Şirinler gibi dedesi, güzeli, muciti vb. var oğlu vardı, ama Şirinler'den daha eskidir.


AFACAN AYILAR
Bunları ilk çıkartmaların, kartpostalların falan üzerinde tanımıştık. Sevgi böcüğüydüler. Bulutların üzerinde yaşayan pek pofuduk şeylerdi. Herbirinin göğsünde özelliğini gösteren bir sembol bulunurdu. Hayatta tek dertleri derdi olana yardım etmekti.


AKILLI BIDIK
Küçük, mavi ve de son derece zeki köpek Bobi'nin maceralarını izlerdik. Hatta bu çizgi filmden sonra bilmiş çocuklara ya da okuldaki kısa boylu ama cin gibi tiplere akıllı bıdık demek moda olmuştu. TRT'nin mükemmel seslendirmesinin de hakkını vermek gerek. Taşdevri ve Ayı Yogi gibi Akıllı Bıdık ta bir seslendirme harikasıydı.


SEVİMLİ AYI AİLESİ
İşte Gaye arkadaşımızın en sevdiği çizgi film bu idi. Biz nasıl Red Kit'e, Süpermen'e falan aşık idiysek, o da bu çizgideki salıncaklı koltuğunda oturup pipo içen, homur homur konuşan baba ayı Tom'a aşıktı. Günlerce resmini bulayım diye beynimi yedi, nihayet uzun uğraşlar ve ayı araştırmaları sona erdi ve kahramanlarımıza kavuştuk: Ayı aleminin Bundy'si , Hillbilly ailesi!


MİNİK FOK
Cumartesileri yayınlanırdı. Kahramanımız Seabert minicik bir fok yavrusuydu. Çevrecilik bilincimizi geliştiren ilk çizgiydi. Bunu avlayıp kürk yapmak isteyen kötü adamlar vardı, biri eskimo 2 tane velet bu kötü adamlarla uğraşır, her seferinde yavruyu kürk olmaktan kurtarırlardı. Ama zırt pırt "Seabööört çok ayııpp" diye ayar verirlerdi diye anımsıyorum. Bir seferinde çocuklar kötü adamın ofisine girmişler, adam bunlara kim olduklarını, hangi bölümde çalıştıklarını sorunca da "biz otur konuş bölümünde çalışıyoruz" demişlerdi, ben de bu lafı yıllar sonra kazık kadar olup çalışmaya başlayınca kullanır olmuştum.


ALVİN VE SİNCAPLAR
Alvin, Simon ve Theodore Chipmunk kardeşlerin maceralarını anlatan bir çizgi filmdi. Bunların en cerzebelisi Alvin'di. Elebaşı oydu. Bunlar rock star falandılar galiba. Kendilerini evlat edinen Dave diye bir adamla yaşarlardı. Tuhaf gecelik entarisi gibi kıyafetleri vardı bu elemanların.
 
YAVRU GEYİK
Feci acıklı, kesinlikle izlememek gereken bir çizgi diziydi. Pazarları yayınlanırdı. Kahramanımız Jody'nin babasını yılan sokunca adamın hayatını kurtarmak için bir geyik öldürmüşler, geyiğin kimsesiz yavrusunu da bu Jody evde kedi köpek niyetine beslemeye başlamıştı. Gel zaman git zaman yavru geyik büyüdü, ailenin ekinlerini yemeye başladı. Birtürlü engelleyemiyorlardı. Sonunda Jody geyiğini vurup öldürmüştü. O geyiğin öldüğü sahne şu yaşımda bile beynimden çıkmamıştır, çıkamamıştır. Ne fenaydı yarabbim, içimiz parçalana parçalana seyrederdik biz pazar günleri bu çizgi diziyi.


AFACAN İLE BABACAN
(TALESPIN) Sanırım 90'larda bir yaz tatili ekranında yayınlanmış bir Disney Çizgisiydi. 1930'larda geçerdi, pırpırlı deniz uçağı olan bir ayı ve bunun dedektiflik maceralarını anlatırdı, oldukça eğlenceliydi, çok maceralıydı, oldukça sevdiğimi hatırlıyorum ben bu çizgi diziyi.


TAZMANYA CANAVARI
Deli dolu, azman,kuduruk, gerçek bir canavardı. Hön hön hön diye dönerek çıka gelir, ne var ne yok yer, ortalığı silip süpürürdü. Memleketimizde çok popüler olmuş, her yerde bir sürü tişörtü, oyuncağı görülmüştür. Taz-mania, taz-mania diye hareketli bir şarkısı vardı.


ROADRUNNER
Roadrunner çölde yaşayan çılgın bir kuştu, bunun belalısı Coyote diye bir çakaldı. Bunlar çölde deliler gibi koşar ama Coyote hep arkada kalırdı. Roadrunner buna bir saniye görünür, "beep beep" diye korna gibi öterek sinirini bozar, sonra yine tozu dumana katarak ortadan kaybolurdu. Coyote buna tuzaklar kurmuş, kafasına kayalar atmış, yine de yakalayamamıştı.


TOM VE JERRY
En meşhur çizgi filmlerden biriydi. Jerry pervasız ve de cüretkar bir fareydi. Hiç çekinmeden yaşadığı evin buzdolabını boşaltır, deliğine taşırdı. Tom elinden geleni ardına koymaz, bunu yakalayıp ekmek arası afiyetle yemek için planlar yapardı. Bunların çizgi filminde insanların suratı hiç görünmezdi, sadece bacakları görünürdü. Tom sahibesine melek gibi gülümser sonra canavar gibi Jerry'nin peşine düşerdi. İkisi de birbirini pataklar ama sonunda minik Jerry kazanırdı.


WOODY WOODPECKER
Kocaman kırmızı bir saçı olan mavi bir ağaçkakandı. En acayip özelliği tuhaf kahkahasıydı, abimle biz yıllarca böyle gülmeye çalışmıştık. Bu deli kuş, ahahahaa diye katılarak güler, sonra takatakataka ağaçları gagalardı.


DAFFY DUCK
Bugs Bunny'nin arkadaşlarındandı. Kaçık bir ördekti, sürekli bela çıkartır, karşılığında da pestil gibi olana dek dayak yerdi. Özellikle Bugs Bunny buna etmediğini bırakmaz, kafasına örsle vurup gagasını ensesinden çıkartırdı. İstisnasız bütün Looney Toons elemanlarından dayak yemişliği vardır kendisinin.


SPEEDY GONZALES
Meksikalı bir fareydi, kocaman şapkası bile vardı. Bunun en önemli özelliği acayip hızlı koşması, mütemadiyen civardaki kedilerin eline vermesiydi. Üç Küçük Domuzcuk'tan sonra Gaye arkadaşımızın en sevdiği karakterdi kendisi ayrıca. Bu fare yüzünden bazı arkadaşlarımız deli gibi acılı kurufasülye yemiş, dilleri şişip dudakları kabararak resmen rezil olmuşlardır..


BUGS BUNNY
Roger Rabit'ten önce tavşan Bugs vardı. Bunun elinde sürekli bir havuç bulunur, "arkiidiişşş" diye konuşurdu. Deliğinden çıkar, maceralara koşardı. Bunun belalısı kel kafalı, bodur bir dayı vardı. Bir keresinde Bugs Bunny bu herifin kafasına masaj yapmış, çalı gibi saç çıkmasını sağlamıştı. Bir özelliği de kızdırmak istediği insanın kulaklarından tutup dudaklarından muccckkkk diye öpmesiydi. Kadın erkek ayırmaz, acımadan yumulurdu. Pompom bi kuyruğu vardı. Dizideki diğer tüm karakterlere türlü eziyetler etmiş, burunlarından dökmüştü fitil fitil.


TWEETY
Kocaman turuncu ayakları, eşşek gözü gibi mavi gözleri olan sarışın bir kuştu. Bu da hünsa karakterlerdendi, yani kız mı, erkek mi anlaşılmazdı. Bu kuşcağız yaşlı bir nineyle yaşar, kafesinde uslu uslu otururdu. Sevimli ve güzel kedi Silvester'i görünce "aaa bi kedi gördüm sanki" der, tüneğinde tepinerek "gördüm bir kedi gördüm " diye bağırırdı. Silvester'in derdi günü Tweety'i 2 dilim tost ekmeği arasına koyup, tuzlayarak yemekti. Bazen de bunu başarırdı, ama lokmasını sindiremeden Nine yetişir, Silvester'i kuyruğundan kaldırıp poposuna vurarak "tükür tükür" diye bağırırdı. Tweety pat diye yere düşer, "yaramaz kediiii" diye Silvester'i azarlardı.


KAPTAN MAĞARA ADAMI
Yeni nesil Taş Devri'nin süper kahramanıydı. Wilma ile Betty gazeteci olmuşlar, her işe burunlarını sokuyorlardı. Bu yüzden ne zaman kötü adamı kızdırsalar adam bunları kaçırtıyor, kızlar "İmdaaatt kaptan mağara adamııı yetiişş" diye bağırınca bu dayı zopasını alıp uçarak kızları kurtarmaya gidiyordu. Yolda benzini biter, motoru tekler, arada yere düşerdi. Fena değildi, eğlenceli bile sayılırdı. Bu dayının en büyük özelliği, baştan ayağa kılla kaplı olmasıydı.


TEMEL REİS
Çocukluğumuzun efsane denizcisiydi. Sevgilisi Safinaz'la bir türlü evlenmediler, yüzyıllarca nişanlı kaldılar. Safinaz fasülye sırığı gibiydi, ölçüleri 40-40-40 tı. Bu Safinaz pek ayran gönüllüydü, kendisine yan bakan, çiçek veren her herifin peşinden gider, kollarına atlar, sonra başı sıkışınca Temeeel diye bağırırdı.Temel Reis bir kutu ıspanak yiyince pazuları kocaman şişerdi. Sonra da Safinaz'ı öpmeye çalışan adamı eşşek sudan gelene kadar döver, üzerinden tır geçmişe çevirirdi. Bu kötü adamların en meşhuru Kabasakal'dı. Bir nesil bu Temel yüzünden "ıspanak ye, ıspanakta demir vardır, güçlenirsin çocuğum" lafını dinlemiş, zorla ıspanak yemiştir. O yüzden bizim kuşak ıspanaktan nefret eder.
 
PAMUK PRENSES VE 7 CÜCELER
Ah bu Pamuk acıların kızıydı. Öksüzdü, cadoloz bir üvey anası vardı, kraliçe üvey ana sihirli aynasıyla konuşup dururdu. Sonunda kafayı sıyırmış, en güzel olmak için Pamuk'u öldürmeye karar vermişti. Ormanda avcıdan kaçan pamuk, 7 Cüceler'in evine sığınmış, bunlara kibarlık kuralları falan öğretmeye başlamıştı. Kendi de bu arada çeyizini hazırlıyor, prensini bekliyordu. Sonunda prens gelip bunu götürmüş, kraliçe de Hakkın rahmetine kavuşmuştu. Pamuk'u biz çılgın Türkler bile sinemaya uyarlamıştık, başrolde de Zeynep Değirmencioğlu oynamıştı, Allah akıl fikir versin!


PİNOKYO
Disney'in en klasik uzun metrajlarından biriydi. Minik tahta çocuk Pinokyo'nun etli kanlı hakiki bir oğlan çocuğu olmak için uğraşmasını konu alırdı. En önemli özelliği yalan söyledikçe bununun uzamasıydı. Hatta abim benim de burnuma bakıp yalan söylediğimi anladığını iddia eder, beni korkuturdu. Bu çizgide çok güzel mavi elbiseli, kelebek kanatlı bir de peri kızı vardı hatırladığım kadarıyla.


FERDINAND, ÜÇ KÜÇÜK DOMUZ
Bir de Disney'in yarattığı karakterler vardı, bunların en meşhuru Barışçı Boğa Ferdinand idi. Bu Ferdinand kırlarda bayırlarda gezen, çiçek kokularıyla kendinden geçen ince hisli bir boğaydı. Bunu zorla arenaya götürüp , torero ile güreşmesi için uğraşsalar da Ferdinand çiçek koklamaya devam eder, sonunda bunu kuyruğundan çekerek kırlara geri götürürlerdi. Diğer kahramanlarımız arasında Küçük Kızılderili, Hayvanat Bahçesinden Kaçan Aslan, Üç Küçük Domuz başta gelirdi. Bunların özellikle Gaye arkadaşımız hastasıydı. Hillbilly Bears ve Speedy Gonzales'ten sonra en çok bunları severdi.


KLASİK DİSNEY ÖYKÜLERİ
Mikilerden başka Disney'in yorumuyla çok acıklı klasik çocuk öykülerini izlerdik, Ağustos Böceği ile Karınca, Çirkin Ördek Yavrusu, Tavşan ile Kaplumbağa, bir de hiç bilmediğim bir köyden indim şehire öyküsü vardı, bunun adı Tarla Faresi ile Şehir Faresi idi. Köylü fare şehirdeki kuzeninin yanına geliyor, ama sonunda şehrin zorluklarına dayanamayıp koşarak köyüne geri dönüyordu.


GUFİ
Ben yıllarca Gufi'yi yaratık zannettim. Sonradan öğrendim ki köpek cinsindenmiş. Gufi saftirik bir hayvandı. Miki ve Donald ile takılır, başına bir sürü dert açar, sonunda tabii ki kurtulurdu. Gufi'nin en meşhur macerası evinde spor yaptığı, bam güm duvarlara vurduğu , pencereden uçtuğu hikayeydi.


DONALD AMCA
Donald ülkemizde ilk olarak Vakvak Amca ismiyle ünlenmişti. Bunu çoğumuz Miki'den daha çok severdik, çünkü çok öfkeliydi, hiç iyi huylu ve de sıkıcı karakterlere benzemezdi. Donald'ın Deyzi isminde bir sevgilisi, üç tane de yaramaz yeğeni vardı. Donald'ın başı sürekli küçük yaratıklarla dertteydi. Pikniğe gider, karıncalar yemeklerini çalardı. Ormancı olur, yaramaz sincaplarla uğraşırdı. Ya da hamakta keyif yapmak istese bu sefer arılar buna saldırırdı. Donald yerinden fırlar, arka arkaya anlayamadığımız galiz küfürler savururdu. Bir özelliği de donsuz gezmesiydi. Prensip itibariyle sadece üstünü giyer, alttan çıplak dolaşırdı.


MİKİ FARE
Dünyanın en meşhur faresiydi. Pluto isminde cibilliyeti belli olmayan bir köpekle birlikte yaşardı, kafasında kocaman kurdelesi olan Mini diye de bir sevgilisi vardı. Donald ve Gufi en iyi arkadaşlarıydı, beraber maceradan maceraya koşar, bin türlü kılığa girerlerdi. Bunların bir tane karavana dönüşen evleri vardı, bu karavanla yaşadıkları macerayı ben çok severdim.


DISNEY KÖŞESİ
Biz küçükken her hafta sonu TRT'de Cumartesi'den Cumartesi'ye diye bir program vardı. Bu program Disney köşesi ile başlar, arka arkaya bir sürü çizgi film yayınlanırdı. Programın sonunda her hafta Ankara Keçiören Belediyesi'ne bağlanılır, Ponponlar ile Tontonlar'ın abuk subuk yarışmaları izlenirdi. Bir grup çocuk havuzlara düşer, çuvallara girer, artık birsürü saçmalık yapar, kazanmaya çalışırlardı


LADY OSCAR
Artık bu çizgi dizi yayınlandığında ben çocuk falan değildim, üniversiteye gidiyordum. Heyecanlı bir jenerik müziğine sahip bu dizi Fransız devrimi ile sona erecek olan aşk, savaş ve kahramanlık öykülerini anlatıyordu, kahramanımız Oscar Fransua dö Jarjaye, erkek gibi yetiştirilmiş çok güzel bir kadındı. Kraliçe Marie Antuanet'in korumasıydı, kraliçenin İsveçli sevgilisi Fersen'e aşık olmuş, Fersen kraliçeyle al takke ver külah kralı boynuzlarken, Paris'in karanlık sokaklarında isyanları bastırmak için çarpışıp durmuştu. Sonunda yıllardır kendini seven seyis Andre ile mercimeği fırına vermiş, İhtilal'in patlak vermesi ile Bastille'i havaya uçurup, tüm kahramanlarımız topluca Hakkın rahmetine kavuşmuştu.


VARYEMEZ AMCA
Bu çizgi filmin kahramanı bizim Donald Duck'ın Ördekkent'te yaşayan zengin, pinti ve de nekes amcası Varyemez'di. Donald birgün küçük yeğenleri Cin, Can ve Cem'i Varyemez'in evine bırakıyor ve de maceralarımız başlıyordu. Bu benim en sevdiğim çizgi filmlerdendir. En güzel sahnesi de Varyemez'in çizgili mayosunu giyip altın para dolu hazine kasasında yüzdüğü andı. Yüzüstü, sırtüstü, kurbağalama yüzer, ağzından para püskürtürdü. Ördekkent'te yaşayan Mucit bunlara türlü türlü aletler icat eder, Varyemez'in hayatta ilk kazandığı şanslı parasını korurlardı. Bi tane kötü tip vardı, büyü yapmak için Varyemez'in uğur parasının peşindeydi. Çok eğlenceliydi, müziği de pek neşeliydi.


GENKİ
Teleon kanalında yayınlanmış acıklı bir Japon çizgi filmiydi. Genki başarısız bir boksörün oğluydu, babası kanlı bir dövüş sonunda sizlere ömür olunca zengin dedelerinin yanına gitmek zorunda kalmıştı. Kafasına boksör olmayı koymuş, sürekli çalışırdı. Gözlerini geliştirmek için elektrik direklerine tırmanıp trenlere bakardı, alkolik döküntü bir adamdan da ders alırdı, adam her fırsatta bunu eşşek sudan gelene kadar döverdi. Acıların çocuğu küçük Genki büyüyüp serpilip Tokyo'ya giderek boks şampiyonasına katılmış, alkolik hocası da bu arada rahmetlik olmuştu.


THUNDERCATS
Muhteşem gaza getirici jenerik müziğiyle heyecanlı bir çizgi filmdi. Bunların hepsi kedigillerden insanımsı yaratıklardı. Liderleri Lyno adeleli ve kırmızı yeleli bir tipti. Pumara, Cheetara, Bengali, Tigra diğer karakterlerdendi. Bunların yanında Kit ve Kat diye iki de çömez kedigil vardı. Hep beraber Mummra'ya karşı savaşırlardı. Mummra sürekli canavarlar yaratırdı ama Lyno'nun sihirli kılıcına yenilmeye mahkum olurdu. Benim kuzenlerden biri bu Cheetara'nın greyfurt büyüklüğündeki memelerinin hastasıydı.
 
YEŞİLİN KIZI ANNE
90'ların başında Show TV'de yayınlanmıştı. Türkiye'de basılmamış çok meşhur bir kitaptan Lucy Maud Montgomery'nin Anne of Green Gables romanından uyarlanmıştı. Kanada'da Prens Edward Adası'nda yaşayan bir çiftçi ailesinin evlat edindiği Anne Shirley isimli kimsesiz bir kızın maceralarını anlatırdı. Bu kızın en büyük özelliği inanılmaz bir hayal gücü olması ve hayallere dalarak kendini ve herşeyi unutabilme becerisiydi. Anne, komşu çiftliğin kızı Diana ile arkadaş olmuş, okulda kırmızı saçıyla alay eden Gilbert'in kafasında taştahtasını kırmıştı. Çok fazla seyredemedim ben bunu, lisede miydim neydim? Yıllar sonra Amazon'dan bu romanın serisini aldım, hala daha okuyorum.


LADY LYNN
Bu benim hiçbir zaman başından sonuna izleyemediğim bir çizgi dizidir. Bunu Star ya da Kanal 6 vermişti, emin değilim. Küçük lady Lynn'in annesi yoktu, babası da iş için biryerlere giderdi hep. Bunun Sarah diye baba bir ana ayrı bir ablası vardı, dedeleri bu Sarah'ı sever, başka kadından oldu diye Lynn'i sevmezdi. Sarah veremdi, bir de nişanlısı vardı galiba, Lynn de bu nişanlının küçük erkek kardeşi ile takılırdı. Sonunda ne oldu bilmiyorum.


GALAKSİ LİSESİ
Yine TRT'de izlediğimiz bir çizgi diziydi. Dünyadan bir kızla bir oğlan, alelacayip yaratıklarla dolu galaksi lisesi'ne geliyorlardı değişim öğrencisi olarak. Burada uzaylı tipler türlü türlü maceralar yaşamışlardı. Gayet Star Wars'tan etkilenmiş eğlenceli bir diziydi.


CESUR AYILAR
Gummi bears 15 yıl önce TRT'nin yaz kuşağında öğleden sonraları yayınlanıyordu, bu ayıoğlu ayılar bir ağacın içinde yaşar,sihirli şerbet mi ne içer, sonra kızak gibi birşeye biner, ciyuvvv diye evlerinden çıkar, hoplaya sıçraya maceradan maceraya uçarlardı. Jenerik şarkısı da çok hareketliydi, belli bir öyküsü yoktu, her bölümde bir macera yaşarlardı.


MÜFETTİŞ GADGET
Yaz tatili kuşağında TRT'de yayınlanan çizgi dizilerden biriydi. Gadget kimselere benzemeyen bir kahramandı. Her yanından bir alet çıkar, tepesinden helikopter açılır, bizimki uçarak kötüleri takip ederdi. Mekanizmanın çalışması için HADİ HADİ GADGET KOLLAR ya da işte HADİ HADİ GADGET-KOPTER demek gerekirdi. Gadget çok sakar, şapşal biriydi, bunun bir de çok bilmiş bir yeğeni vardı, bunlar her bölümde başka bir macera yaşar, sonunda mutlaka kötüleri yakalarlardı.


HOLLYWOOD YARAMAZLARI
Bu çizgi Star1 ilk açıldığında yayınlanmıştı, o zamanlar herkes kolaylıkla istediği kanalı seyredemezdi, sürekli antenler, yükselticiler alınır, Star'ın sinyali yakalanmaya çalışılırdı. Benim abim de bahçenin üstündeki antene tırmanır, o çevirirken ben de aşağıdan "olduu, olmadııı", acık daha oynatttt" diye bağırırdım. Yıllar sonra kablo tv çıktı da kurtulduk. Bu çizgi film bir grup zengin, güzel ve şımarık gencin maceralarını anlatırdı. Esmer güzeli Bianca kötü karakterdi, Wilshire diye bir şoförü vardı. Lark iyi kahramandı, sevgilisi de Troy'du galiba. Rockçi bir kızla oğlan, küçük mucit, Blaze, televoleci Switchboard diğer kişilerdendi. Bunlar sürekli dondurmalı soda içerler, ben de çok merak ederdim bu ne diye. Sonunda bir gün bildiğimiz Kızılay maden suyuna yarım tabak dondurmayı boca etmiş ve ağlayarak çöpe dökmek zorunda kalmıştım.


SANDYBELLE
90'ların başında yayınlanmış bir diziydi, Sandybelle İskoçyalı'ydı sanırım, bir de çoban köpeği vardı, yani lassie cinsinden bir çomar. Babası ölünce bu kız bir minibüsle dünyayı gezen bir gazeteci olmuş, annesini aramıştı. Sonunda da annesini rahibelerle dolu bir adada bulmuştu. Bir de aşık olduğu Mark Wellington diye zengin bir oğlan vardı. O da sanırım fotoğrafçı olarak bu kızcağıza eşlik etmişti seyyahatlerinde. Hiçbir özelliği yoktu, salak bir kızdı işte.


CHARLOTTE
15 sene önce TRT'nin yaz tatili kuşağında yayınlanmıştı, o yıl TRT yaz tatili boyunca haftaiçi sabahtan akşama kadar çizgi film yayınlayarak beni mest etmişti. Bu kız Kanada'da bir çiftlikte yaşardı, annesi kaderin sillesini yiyerek babasından ayrılmış ama o gece Kanada'ya geri dönmüştü. Charlotte'un babası, anasını karşılamaya giderken fırtınada kaza geçirip Hakkın rahmetine kavuşunca Charlotte'un aslında çok zengin bir lord olan Fransız dedesi (**** böle yazınca ne saçma geliyor???), Charlotte'u Paris'teki Mountburn malikhanesine kaçırmıştı. Dizinin ilerleyen bölümlerinde Charlotte'un buradan kurtulma ve annesini bulma çabalarını izlemiştik. Ben bunun en son bölümünü kaçırmışım haberim yok, bunu izleyecem diye televizyonu açınca karşıma Judy çıkmıştı. Şoke olmuştum, hey gidi...


PORTAKAL YOLU
(KİMAGURE ORANGE ROAD) : 1987 yılında Japonya'dan çıkarak tüm dünyada fenomen olmuş bir çizgi diziydi. Biz de 1991 yazında TRT'de izlemiştik. Kahramanımız Kyoske Kasuga, yeni taşındığı şehirde Madoka diye bir kıza ilk görüşte aşık oluyordu. Ancak Madoka'nın çocukluk arkadaşı, saftirik Hikaru da Kyoske'ye aşık olduğundan Madoka aradan çekilmeye karar veriyordu. Bu dizide işte bu üçlü aşk öyküsü ekseninde liseli gençlerin maceralarını izlemiştik. Kyoske'nin esrarlı telekinetik güçleri vardı, eşyaları hareket ettirir, zamanda seyahat edebilirdi. Ama çok kararsızdı, büyüleyici Madoka mı, çıtır Hikaru mu, bir türlü seçemezdi. Harika bir çizgi filmdi, müzikleri de çok güzeldi.


STEP JUNE
1991 yılı tatil ekranı çizgilerinden biriydi. Step Jun kızıl saçlı ve çok zeki minik bir kızdı, o kadar akıllıydı ki evinde robotlar yapar, banyoda füzeler uçururdu. Bu kız çok akıllı diye bunu koleje göndermişlerdi. Jun kolejde Zero diye bir oğlana aşık olmuştu ama Zero Jun'dan yaşca 10 yıl, boyca da 1 metre büyüktü. Böyle motorsikletle dolaşan, pislik, serseri bir oğlandı. Jun'un bunun peşinde koşması o kadar komikti ki hiç kaçırmadan izlerdim. Jun'a arkadaşlık eden robotu da bizim R2-D2'ya benziyormuş, şimdi farkettim. Bu dizinin çok komik, piiipiikopikoo pipikopikopikoo diye de bir şarkısı vardı.


JUDY VE UZUNBACAK
Judy Abbott yetimhanede yaşayan kimsesiz bir kızdı, sürekli gülen neşeli bir karaktere sahipti ve çok güzel makaleler yazıyordu. Birgün esrarengiz bir adam makalesini beğenip bunu zengin kızların okuduğu Lincoln Memorial Lisesi'ne yatılı olarak göndermişti. İşte çizgi filmde Judy'nin bu okulda geçen 3 yılını izlemiştik. Oda arkadaşları sevimli ve iyi kalpli Sally ile çok zengin ve kibirli Julia idi. Judy yetim olduğunu herkeslerden saklamaktaydı. Bu yüzden sürekli bir gerilim vardı, durum ortaya çıkacak mı , çıkmayacak mı? Bir gün Julia'nın egzantrik ve de yakışıklı Jervis amcası okula gelmiş ve Judy ona aşık olmuştu. Daha sonra ortaya Sally'nin sportmen abisi Jimmy çıkmıştı ve o da Judy'e aşıktı. Ama Julia da Jimmy'e aşık olunca herşey karıştı. Bir bölümde Judy ve Jervis Lock Willow Çiftliği'nde beraber tatil yapmışlar ve romantizm ayyuka çıkmıştı. Ben de hergün kaçırmadan izliyordum bunların aşkını. Sonunda Jervis Judy'e evlenme teklif etti ama Judy yetim bir kız olduğunu itiraf edemeyince çareyi çocukcağızı reddetmekte buldu. Jervis verem oldu. Bunu tam mezuniyet günü öğrenen Judy yaptığı veda konuşmasında yetim olduğunu cümle aleme ilan etmiş ve New York'a Jervis'i ve Uzunbacak babayı bulmaya gitmişti. Hey gidi günler hey! İşte benim hayatımın çizgi filmi Judy olmuştu.
 
Hepsi iyi de anımsayanlar bilir, bizler için Voltran'ın yeri nedense bir başkaydı. :)
Cumartesi Akşamları Ziyaretçiler, Pazar günleri de Voltranı izlemek için gün sayardık. :D
 
Geri
Top