• ÇTL sistemimiz sıfırlandı ve olumlu değişiklikler yapıldı. Detaylar için: TIKLA

Zor Zamanlarda Ayakta Kalabilmek

yesim434

Hırçın Karadeniz Kızı Biricik Yeşim
AdminE
Kahve
Zor zamanlarda ayakta kalabilmek ve gelişmeyi sürdürebilmek için enerjimizin açık, temiz, berrak ve akışkan kalmasına ihtiyacımız var. Bunu nasıl yaptığınız tamamen sizin durumunuza, içsel kapasitenize ve karakterinize bağlı. İşte size bu durumlarla başa çıkabilmek için oniki basit öneri.

1. Fiziksel Aktiviteler

Hiçbir ey enerjinizi fiziksel aktivite gibi akışkanlaştıramaz ve bu aktivite nefes almak kadar basit olabilir. Paniklemek üzere olduğunuz kim bilir kaç kez derin nefes almanız söylenmiştir size! Bunun bir yolu ritmik olarak nefes almaktır.
Yürümek, enerji akışını yenilemek için bir diğer harika ve kolay yoldur.

2. Korkuyla Arkadaş Olun!

Unutmayın, tek korkmamız gereken korkunun kendisi

Enerjetik olarak yapılması gereken en iyi şey bununla yüzleşmek ve korku yüklü enerjiyi kabul etmek olmalı. Bu cesaret isteyecektir ama korkuyla yüzleşmek bizi güçlendirir.

Korku da tıpkı acı gibi bize yanlış olan ve dikkat etmemiz gereken bir şeyleri gösterebilir. Bizi bir durumu düzeltmek için eylemde bulunmaya çağırıyor olabilir.

Aslında bazı değişimler iyi olduğu gibi bizi eskisinden daha güçlü yapmayı hedefliyor da olabilir ama o an içinde bunu bilmediğimiz ve emin olamadığımız için korku duyuyor olmamız mümkün.
Korkularınızı derinlemesine dinlemek üzerlerindeki yükü azaltabilir ve sizi hayatınızda önemli değişimler yapmaya yönlendirebilir.

3. Suçlamayın

Suçlama korkudan ve kızgınlıktan kaynaklanır, enerji alanımızı sıkıştıran ya da oluşturan duygular çalkantılı ve inciticidir, suçlama, bir insana saldırıda bulunmaktır, cezalandırmak için duyulan isteği açıkça veya dolaylı olarak ifade etmektir.

Zamanınızı insanları suçlamaya ve kızgınlığınızı dışa vurmaya harcamak o an için iyi hissettirebilir, tıpkı kanınızda yükselen şeker oranı gibi, ama bu ruhunuzun diyabete uğramasına neden olur ki bu da körlükle ve başkalarını sevmek ve kucaklamak için ihtiyacımız olan ruhsal kollarımızın kesilmesiyle sonuçlanabilir.

4. Her şey dağılmıyor- Olumlu Bakış Açısını Korumak

Her şey dağılmıyor, ya da en azından bir asteroidin dünyaya çarpıp tüm hayatı silip süpürmek üzere olduğu bir durumda değiliz.
Durup etrafınıza bir bakın ve görmeye çalışın. Korkunuzun bir felaket balonu gibi dünyanıza inmesine izin vermeyin.
Hayat ihtiyaçlarımızı varlığımızın temiz, berrak bir havuzunun içinde okuyabilir, ama eğer suyun yüzeyi sürekli çalkantılıysa bunu yapamaz.

5. Pozitif Düşünceler Üretmek

negatif düşünce ve duygular içimize sızdığında bize geri dönecek olan tuhaf bir kızgınlık ve korku yaratabilir; çünkü bunlar birbirlerine bağlı enerjilerdir ve kolektif şuurdan sızıntıya neden olacak en küçük bir çatlaktan birlikte içeri giriverirler. Bu şekilde önce negatif bir düşünceye sahip olup ardından da bundan dolayı kendimizle ilgili negatif hissetmek enerjimizi kesinlikle bloke edebilir.

pozitif düşünmek, ya da bağlantıda kalmamızı sağlayan, geniş ve akışkan kalabilmemize izin veren düşünce biçimi olarak tarif edilebilir.
Sık sık eğlenceli hatıraları, deneyimleri, düşünceleri ve bunun gibi şeyleri düşünmek ruh halimizi değiştirebilir.

bu tür düşünceler beynin mutluluk kimyasallarının akışını tetikleyebilir ve endorfin hormonu beden kimyamız üzerinde ani ve pozitif etkiler meydana getirebilir. Mutlu bir beden ise daha temiz ve akışkan bir enerji alanı yaratacaktır.

Bu aynı zamanda şuursuzca korkulara kapılmayıp insanların hayatlarına pozitif enerji, pozitif imajlar, düşünce ve duygular aktarmak ve böylelikle dünyanın kalbindeki güzelliğe uyumlanmalarına yardımcı olmak demek.

6. Bağlantı Halini Korumak

Eğer korktuğumuz için bağlantımızı koparırsak bize yardımların gelebileceği daha geniş bir dünyayla olan iletişimimizi ve bağlantımızı koparmış oluruz.

Bolluk, bütünlük ve bağlantılı oluş halinde akar, bu, izole ve muhtaç bir durum içindeyken bize verilmiş özel bir mucize değildir. Enerjinizin genişlemesini ve dünyanın iyiliğine katılımda bulunmasını istiyorsunuz ki dünya da size her zaman sizin için hazır bekleyen hediyelerini, kutsamalarını sunsun.

7. Cömertlik

İster zamanımızı verelim, ister enerjimizi ya da paramızı; cömert olmak kalplerimizi, zihinlerimizi açmanın; bir akışı yenilemenin en hızlı ve emin yollarından biridir. Size bununla ilgili bir sır vermek istiyorum. Vermek hediye etmektir. Karşılık gerektirmez. Cömertliğin doğası, kendinden gerçekten bir şeyler verip karşılığında bir şey beklememektir. Eğer karşılık olarak bir şey beklersek, beklenti kendiliğinden bir sıkıştırmaya dönüşür, enerji alanımızda baskılayıcı bir güç halini almaya başlar, özellikle de cömertliğimizin kabul görmeyeceği ya da en azından tahmin ettiğimiz şekliyle karşılığını bulamayacağı hayal kırıklığına, kızgınlığa dönüşürse. Bir hediye hem vereni hem de alanı özgürleştirir, onları bir zorunluluk ve beklenti zincirleriyle birbirlerine bağlamaz.

8. Şükretmek

“şükürlerimizi saymak” iyi bir enerji hijyeni sağlar çünkü bu kalplerimizi minnet duymaya açar.

Minnet duymak sadece takdir etmek değildir. Bu bir hayatın içten bağlantılı halinin ve büyük bir varoluş birliğinin farkındalığı demektir. Farkındalık kalplerimizi açar ve katılım ve akış hissimizi yeniler. Hayata, Kutsal olana “teşekkür ederim” demek ve özellikle de kendi insanlarımıza bunu söylemek bağlantılı olduğumuz herkese sunduğumuz bir minnet haline gelir ve bizi kıtlık ve kayıp hislerinin üzerine çıkartır, aksi takdir de onlar bizi aşağı çekecektir.

9. Zamana Minnet Duymak

Yaşadığımız zaman mücadeleyi gerektiriyor ama aynı zamanda yaratıcılığa ve yeni doğumlara, yeni potansiyellere ve yeni olasılıklara açık zamanlar. Olanlara bu yönünden bakmak enerjimizi yeniden akışkanlaştıracak ve açacaktır.

10. Bağımsızlığınızı Koruyun

Bu, yalnızca bizim hayata katabileceğimiz eşsiz hediyelerin kaynağıdır. Bağımsızlığımızı korumak bu içsel bütünselliğe akort olmak ve kimliğimizi onurlandırmak (kendimizi onurlandırmak) ve hayatla birlikte oluşturduğumuz bağlantıları onurlandırmaktır.
Büyük mücadeleler büyük insanlara gelir ve her birimizin içindeki ruhun ve hayatın büyüklüğü çoğumuzun umduğundan daha büyüktür. Bağımsızlığımızı korumak kapıları içimizdeki genişliğe ve etrafımızdaki hayatla daha güçlü bir ilişki kurmamıza açar.

11. Sevecen Olun

Sevgi dolu olun. Sevgi gerçekten de insani problemlere yanıttır; kendini sevmek, başkalarını sevmek, bulunduğu yeri sevmek, yaptığı işi sevmek, doğayı sevmek, hayatı sevmek, dünyayı sevmek, tüm harikalığı ve ihtişamı içinde ruhu sevmek. Sevgi enerjimizi özgürleştirir. Bizi açar ve pek çok düzeydeki ruh ve hayat akışının içine bırakır. Sevgi tezahürün ardındaki gerçek sırdır.

Sevginin olduğu yerde birbirimize yardımcı olabiliriz. Sevginin olduğu yerde ayrılığın üstesinden gelme ve ayrılığın getireceği korkuyu altetme isteği vardır. Birbirimiz için birer yürek, zihin ve istek gücü olabiliriz. İçinde bulunduğumuz zor bir zaman olabilir, ama sevgi sayesinde zor insanlar olmaktan kurtulabiliriz.

12. “Tanrı Dolu” Olun

“Önce Tanrıyı hayatınıza alın, ardından ihtiyacınız olan her şey size gelecek.”
Tanrıyı en başa koymak “Tanrı Dolu Olmak” demek
Kalbimi açmadan önce izin verin kalbim Tanrıyla dolu olsun.
Düşünmeden önce izin verin zihnim Tanrıyla dolu olsun.
Konuşmadan önce izin verin ağzım Tanrıyla dolu olsun.
Bir şey yapmadan önce izin verin kollarım Tanrı’yla dolu olsun.
İzin verin kişisel dünyam önce Tanrı’nın dünyası olsun, Tanrı dolu bir dünyam olduğunda biliyorum ki diğer her şey sonradan eklenecektir.
 
Şöyle kısaltma yaptım; İnançlı olun, Şükredin, yardımcı olun, insanları sevin, cömert olun, sana ait olanlarla mutlu ol ve spor yapın.
 
Hayatta hepimizin başına, zor ve sıkıntılı olaylar gelir; bu bazen bir ayrılık, bazen sevdiğimiz bir insanı kaybetmek, bazen maddi kayıplar, bazen de istediğimiz bir şeyin olmaması olabilir. Böyle zamanlarda insan, nasıl davranması gerektiğini bilemiyor ve kendini dipsiz bir kuyuda hissediyor. Bu yazıda; o zor zamanlarınızda, dipsiz bir kuyuda gibi hissettiğiniz o anlarda nasıl davranabileceğinize bakalım…

kadin.webp

Kabullenmek, yenilgi değildir.​

İnsan, başına kötü bir olay geldiği zaman ilk başta şoka girer ve yaşadığı şeyi kabullenmek istemez. Bu, aslında o ilk şok anında çok normaldir; ancak bazı insanlar, ayrılık ya da ölüm gibi başına gelen kötü şeyleri kabullenmek istemezler.

Aslında insan, kabullenmeye başladığında; iyileşmeye de başlıyor. Kabullenmediği sürece o yara hep açık kalıyor. İşin sırrı, aslında şurada: “Evet, benim başıma böyle kötü bir olay geldi ve ben artık bu şekilde zarar gördüm” diyebilmek gerekiyor. Ancak bunu kabullenmek, bazı insanlara bir yenilgi gibi geliyor ve hayatlarını, bir duvarın içine kurmaya başlıyorlar.

Bu konuda size ilk tavsiyem, başınıza ne gelirse gelsin; o ilk şok evresini atlattıktan sonra, yaşadığınız şeyi kabullenmeniz.

Kabullenmek, ilk başta size yenilgi gibi gelebilir ya da kötü hissettirebilir; ancak sonrasında hissettiğiniz şey, çok ciddi bir rahatlama olacak.

İçinizdeki otomatik pilotu dinlemeyin​

Başınıza olumsuz bir durum geldiği zaman, hemen “otomatik pilot” devreye girer. Genelde otomatik pilot, sizin çok işinize yaramaz ve çok fazla iyiliğinizi düşünmez. Diyelim ki bir yakınınızı kaybettiniz; hemen arkasından otomatik pilot, zihninize: “Ben bittim artık, mahvoldum, ne yapacağım şimdi” şeklinde belirli düşünceler gönderir. Böyle bir durumda, siz otomatik pilotun söylediği şeylere inanırsanız, kendinizi içinden çıkılmaz, dönülmez bir yolda hissedersiniz. Peki, ne yapmak gerekiyor?

Öncelikle şunu söyleyeyim; başta hissettiğiniz o düşünce, gerçek değil. Genelde insanlar, kötü bir olay yaşadığında, bunun hep süreceğini, hiç bitmeyeceğini düşünüyor. İnsanlar anın içinde yaşarken, her şey gözüne çok büyük görünüyor. Ancak birazcık yukarıdan bakabildiğiniz zaman, dertler çok daha küçük görünüyor. Az önce de söylediğim gibi, ilk anda hiç bitmeyecekmiş gibi hissetmeniz çok normaldir; ancak düşünceyi yavaşlatmak gerekiyor.

Böyle anlarda, aklınıza gelen düşünceler konusunda kendinize şöyle bir telkin vermelisiniz: “Şuanda, otomatik pilot konuşuyor ve bunlar, çok büyük ihtimalle gerçekçi değil”. Bunu yaparken, birazcık yavaşlatmanız ve alternatif düşünceler de ortaya koymanız gerekiyor. Böyle olunca, içine düştüğünüzü düşündüğünüz kuyudan çıkış yolunu bulmanız daha kolay olacaktır.

Kurban rolünden çıkmalısınız​

Bir gün, çok güzel işler yapmış ve güzel paralar kazanmış birisiyle tanıştım. İşleri yolunda giderken, belki milyonlar kazanırken, umduğu ödemeleri alamayınca iflas etmiş. Bu insan, yaptığı işte oldukça usta bir insan ve onu hak ettiği zirveye getiren şey de o becerileri ve ustalığı. Bu insan, yükselme anında birden yere çakılınca; benim tanıştığımda 10 yıldır evden çıkmıyordu.

Bir zirveye geldiğinizi ve sonrasında yere çakıldıktan sonra evden dahi çıkmak istemediğinizi düşünün. Kendinizi devamlı bir kurban ve mağdur rolünde hissediyorsunuz. Artık, hayat oyununu kaybettiğinizi düşünüyorsunuz. Ben şöyle düşünüyorum; bu bahsettiğim insan, dışarı çıkıp hayata atılsa ve mağdur rolünden çıksa; o ustalığıyla tekrar bir yerlere gelme şansı çok yüksektir.

Siz de muhtemelen, yaşadığınız kötü bir olaydan sonra, kurban hissetme rolüne giriyorsunuz. Böyle bir durumda insan, insan içine bile çıkmak istemez ve kendini kapatır. Diğer insanlarla konuşmak, iş başvuruları yapmak ya da başka insanlarla tanışmak dahi istemez. Peki, böyle olunca ne oluyor? O kötü hissetme hali, bir ömür boyu bile sürebiliyor. Evet, belki kötü şeyler yaşadınız; ancak bunu bir tek siz yaşamadınız, herkes yaşıyor. Peki, ne yapmalıyız? O kurban rolüne ve bize hissettirdiği acıya rağmen dışarı çıkacağız, insanlarla tanışacağız, işimize gücümüze koşturacağız; hissettiğiniz o durumdan, başka türlü çıkmanız pek mümkün değildir.

Kaçmayın, hayatın içine katılın​

Hayata bakış açımızın büyülü bir tarafı vardır; yaşadığınız olayları bir tecrübe olarak adlandırırsanız, o olay sizin hayatınıza ciddi bir katkı sağlar. Yaşadığınız olayları: “Ben mahvoldum, bittim” şeklinde değerlendirdiğiniz zaman, hakikaten mahvolmuş gibi hissedeceksiniz. Evet, o bir dipsiz kuyu; ancak zihninizde olan bir kuyu. Kuyudan çıkmak için; hayatın içine katılmanız, zihninizdeki otomatik pilotun size söylediği düşüncelere kanmamanız ve hayata atılmanız gerektiğini düşünüyorum. Hayatta başarılı olan insanlar var ya; işte onlar, vazgeçmeyen insanlardır. Eğer siz bırakırsanız, bıraktığınız yerde kalıyor. Bir şekilde bırakmamanız gerekiyor; yorulduğunuz zaman dinlenebilirsiniz, ne olursa olsun vazgeçmemeniz gerekiyor.
 

Zor Durumlarda Kendinize Güvenmeyi Öğrenin​

Zor Durumlarda Kendinize Güvenmeyi Öğrenin
[CF]Eğer dünya kaos içerisindeyse ve her şey belirsizse, kendinize güvenin. İçsel sükunetinizi ve güveninizi koruyun, ve dışarıda bir dengesizlik söz konusuysa psikolojik açıdan dayanıklı bir tutum sergileyin. Çünkü, korkularınızın sizi zayıflatmasına izin vermediğinizde daha güvende hissedeceksiniz.[/CF]
Dünyanın ayaklarınızın altında parçalandığını hissettiğinizde, etrafınızdaki hiçbir şey güvenli olmadığında, kendinize güvenin. Çünkü, sizi daha iyisini hak ettiğinize dair sağlam bir güvene sahip olmak kadar canlı hissettirecek hiçbir şey yoktur. Bilin ki, ne olursa olsun, önünüzde duran herhangi bir şey ile yüzleşmek için stratejilerinizi aktif hale getirebilirsiniz. Tek başına bu bile, son derece değerli bir psikolojik kaynaktır.

Dahası, bu boyutun neredeyse doğrudan bir şekilde kişinin daha memnun ve mutlu bir yaşama sahip olma becerisi ile bağlantılı olduğu söylenebilir. Günün sonunda, korku özgüvene zıttır ve halihazırda bildiğiniz üzere, hiçbir şey, günlük hayatınızla yüzleşirken bunun üzerinde hiçbir kontrolünüz olmadığı hissi kadar yıkıcı değildir.

Ayrıca, şu anda inkar edilemez olan bir gerçek de vardır: Herkes, her düzeyde krizlerden geçer. Pek çok insan gelecekleri ile ilgili düşünürken rahatsız edici bir huzursuzluk ve belirsizlik karışımı hisseder. Kanıksadıkları şeylerin pek çoğunun tamamen yeniden biçimlendirilebileceğini hissedebilirler. Bundan dolayı, bu senaryo ile karşı karşıya kaldığınızda sadece iki seçeneğiniz vardır. Ya kendinizin savunmasızlığın uçurumuna düşmesine izin verirsiniz, ya da kendinize güvenerek karşılık vereceksiniz. Sonuncu seçenek, aslında bir tür canlandırıcı enerjidir.
Yarın olabilecek olan şeylerin iyi ya da kötü olduğunu garantileyebilecek hiçbir şey yoktur. Ancak, eğer kendinize güvenebilirseniz herhangi bir zorluk daha yönetilebilir hale gelecektir.

Kendinize Güvenmeyi Öğrenin ve (Neredeyse) Her Şey Mümkün Olacak​

Hasta merkezli terapinin kurucusu ve hümanist psikolojinin önde gelen temsilcilerinden bir tanesi olan Carl Rogers için özgüven, öz saygının temel bir bileşenidir. Bu, herkesin iyiliğe ulaşabilmesi için öncelikli bir boyuttur. Abraham Maslow da şimdi bir klasik haline gelmiş olan piramidinde temsil edilen insan ihtiyaçlarının hiyerarşisi hakkındaki teorisini açıklarken bunu dahil etmiştir.

Benlik saygısı tanınma adımının bir parçasıdır. Bağımsızlık, benlik saygısı, haysiyet; hedefler koymak, alanları fethetmek, sevmek, ve sevilmek için güvenli bir hisse ulaşmayı başarmakla ilgili olan yeterlilik hissi de bunun içerisine entegre haldedir. Maslow’a göre, sadece bu dinamiklere hakim olduğunuzda kendini gerçekleştirmenin zirvesine ulaşmayı hedefleyebilirsiniz.

Özgüven neredeyse hayatın verdiği bu ödüllerin çoğunu açmanın anahtarı gibidir. Çoğu zaman, kararsızlık ve korku yüzünden bu şeylere ulaşamazsınız. Belki de durum daha da kötüdür, bu şeyleri hak ettiğinizi düşünmüyor olabilirsiniz. Bundan dolayı, bu psikolojik yeterlilik sayesinde geçebileceğiniz tüm bu kapıları da hesaba katmak önemlidir.

Kaos İçerisindeki Bir Dünyada Kendinize Güvenmeyi Öğrenin​

Kendinize güvenmek, sürekli değişen bir dünyada size büyük bir fayda sağlayacaktır:
  • Daha az korkarsınız, ve anksiyete seviyeleriniz daha düşük olur.
  • Bir şeyi yapamayacağınızı, nasıl yapacağınızı bilmediğinizi ya da hak etmediğinizi düşünmenize sebep olan o eleştirel iç ses azalacaktır.
  • Çalışmak ve istediğiniz şey uğrunda savaşmak için daha motive hissedeceksiniz.
  • Ayrıca zorlukların üstesinden gelmek için daha iyi başa çıkma stratejileri geliştirirsiniz.
  • Kendinize dair daha olumlu bir bakış açısına sahip olursunuz.
  • Bu, ilişkilerinizin kalitesini arttıracaktır.

Özgüven Nasıl İnşa Edilir?​

Eğer yaşamınızın değişmesini istiyorsanız, eğer gerçekliğinizi iyileştirmek ve zorluklar ile daha iyi bir şekilde yüzleşmek istiyorsanız, devam etmeli ve kendinize güvenmeyi öğrenmelisiniz. Ancak, böyle bir görevin günlük çalışma gerektirdiğini ve özgüven ile öz saygının kolayca yıpranabileceğini unutmayın. Bunlar zamanın içerisinde sabit olan boyutlar değildir. Bir tahta parçasından bir figür oyup bunun keyfini sonsuza dek çıkarabilmek gibi değildir.

Bu boyutlar genellikle hassastır. Bazen bir hayal kırıklığı, bir hata, hatta zarar verici bir ilişki dahi bu kadar uzun süredir üzerine bu kadar fazla yatırım yaptığınız o psikolojik güçlerinizi boykot edebilir. Bundan dolayı önceden bunun farkında olun ve zihinsel ve duygusal öz bakımı teşvik edin. İşte bu konuda size yardım edebilecek bazı stratejiler:
  • Değerlerinizi ve amaçlarınızı netleştirin. Sizin için önemli olan şeyler, hayattan istedikleriniz ve kendiniz için bekledikleriniz konusunda açık olun.
  • Mükemmel olmadığınızı var sayın. Hata yapma, düşme, başarısız olma ve kader size çarptığında acı çekme hakkına sahipsiniz. Ancak, nihai yükümlülüğünüz ayağa kalkmak ve öğrenmek.
  • Kendinize karşı şefkatli olun ve kendinize nazik davranarak içsel diyaloğunuza hükmedin. Kendinizin en büyük düşmanı gibi davranmayın; kendinize saygı gösterin.
  • Korkularınızı yeniden yorumlayın. Birinin ya da bir şeyin sizi bir şey ile başa çıkamayacağınıza inandırdığı her seferinde onlara sorun, ya da bunun nedenini çözün. Planınızı yeniden formüle edin ve eğer bir temeli yoksa korkuyu zihninizden kaldırın.
  • Ulaşılabilir hedefler belirleyin. Bu şekilde kendinizi daha problem çözücü, yetenekli, güçlü ve motive hissedeceksiniz.
  • Hiç kimsenin potansiyelinizi sınırlamasına ya da yeteneklerinizi sorgulamasına izin vermeyin. İstediğinizi almayı hak ediyorsunuz.

Kriz Zamanlarında Kendinize Güvenin​

Kendinize güvenmeyi öğrenin. İçinizdeki gücü uyandırın, ki işler yokuş aşağı gittiğinde paraşüt gibi hareket edebilsin.
Dahası, hiçbir şeyin kesin olmadığı ve ufkun bir fırtınanın geldiğine işaret ettiği günlerde kendinize güvenmeyi öğrenin. Yaratıcılığı, psikolojik dayanıklılığı, harekete geçme yeteneğini, korku ile nasıl başa çıkılacağını bilme bilgeliğini ve zorluklara nasıl tepki verileceğini uygulamaya koymaya evet deyin.

Dünya kaos içerisindeyken her şeyin sakin olduğu o zihinsel sığınağa güvenin. Çünkü, varış yeri belirsiz olduğunda, güvenlik sizin kendi içinizdedir. Diğer bir deyişle, kendiniz ve ileriye gitme kararlılığınız, başkalarına yardım etmek, her zaman en iyisi olmayı arzulayan o insan gibi davranmak ve iyi olmak içinizdedir.
 
Bu öneriler zor zamanlarda ayakta kalabilmenize ve gelişmeye devam etmenizi desteklemek için oldukça değerli. Kendi içsel kapasitenize ve karakterinize bağlı olarak, her öneriyi kendi durumunuza uyarlayabilir ve hayatınıza dahil edebilirsiniz. Fiziksel aktiviteler yapmak, korkularla yüzleşmek, suçlamaktan kaçınmak, olumlu düşünmek, cömertlik göstermek, şükretmek, zamanın tadını çıkarmak, bağımsızlığınızı korumak, sevgi dolu olmak ve Tanrı dolu olmak gibi önerilerle içsel dengeyi koruyabilir ve pozitif enerji akışını artırabilirsiniz. Bu önerileri uygulayarak, zor zamanların üstesinden gelirken ruhunuzu ve enerjinizi pozitif tutabilirsiniz.‌
 
Bu öneriler zor zamanlarda ayakta kalabilmenize ve gelişmeye devam etmenizi desteklemek için oldukça değerli. Kendi içsel kapasitenize ve karakterinize bağlı olarak, her öneriyi kendi durumunuza uyarlayabilir ve hayatınıza dahil edebilirsiniz. Fiziksel aktiviteler yapmak, korkularla yüzleşmek, suçlamaktan kaçınmak, olumlu düşünmek, cömertlik göstermek, şükretmek, zamanın tadını çıkarmak, bağımsızlığınızı korumak, sevgi dolu olmak ve Tanrı dolu olmak gibi önerilerle içsel dengeyi koruyabilir ve pozitif enerji akışını artırabilirsiniz. Bu önerileri uygulayarak, zor zamanların üstesinden gelirken ruhunuzu ve enerjinizi pozitif tutabilirsiniz.‌
Tesekkürler bilgi ve yorum icin
 
Geri
Top