'Bir şehri sevmek bir bilnmeyeni, bir muammayı sevmektir' demiş şair...Ve üstad ' Karaltındadır varoşlar, hasretin nazlıdır Ankara' diye koymuş noktayı...Bir Ankara aşığı olarak diyorum ki, Ankaralı'nın o yürekliliği yok mu yeter işte herşeye...Ankara öyle bir şehirdir ki işte, kendine benzetir insanını...Ankaralı Ankara gibi vefalı olmuştur her daim...Hakedene hakettiğini vermiştir...Havasından mıdır suyundan mıdır bilmem, güven vermiştir herhaliyle...Ankaralı Ankarasını memleketini bir sevgili aşkıyla sevmiş, ayrıyken bir sevgiliyi özler gibi özlemiştir hep...Ayrılık hep korku vermiştir hüzün vermiştir Ankaralıya
Masa başında kurulmuştur Ankara.Masa başı adamları yaratmış, masa başı adamları sevmiştir. Masa başı işlerinin kenti olmuştur Ankara. Sokakları cetvelle çizilmiş isimleri bir alfabetik indeksten sırayla seçilmiştir. Bestekar, Bilir, Büklüm Bülten...diye yan yana giderler.
Tarihi, üzerine sonradan dikilmiş elbisedir,yaşanmışlığı değil. Akildir, mantıktır. Ruh ona sonradan biçilmiştir, gerekliliği bilindiği için. Arkasında hayat değil bilgi vardır. Bu yüzden toplamadır ruhu Kültürleri toplamış kendince birleştirerek kendinin yapmıştır bu kent.
Tren garı binasının karşısındaki Hitit aslanına ters binen Nasreddin Hocadır. Sterildir Ankara heterojendir. Fakiriyle zenginin hayatları pek karışmaz birbirine Lalia bile yakınlaştıramaz dünyaları,hayalleri farklı bu insanları. Sıhhiye köprüsü görünmez bir duvardır kuzey ve güney arasında; iki Ankarayı böler.Ve Yenişehirin inadına Sıhhiyedir sittin sene değişmez. Sınırlar nettir Ankarada.Çünkü devlettir Ankara. Devlet sınırları sever.
Ne topraktır ne beton Ankara; ne de ikisi arasında bir şey. İkisine de uzaktır kendine özgüdür Ankara. Denizsizdir. Otobüslerde, minibüslerde, parklarda pastanelerde....insanların yüzlerine bakılarak kurulur hayaller. Çünkü bir denizi yoktur,insanlara sırtınızı dönüp seyredebileceğiniz. Yalnız kalamazsınız denize kaçamazsınız. İnsanların dönüp gelecekleri yer yine birbirlerinin yüzüdür. Bu yüzden insan ilişkileriyle varolur Ankarada. Mekanlarından öte insanlarının yüzleridir bu kente bağımlılığımızın temeli.
Ankara dünya küçüktür tezinin ispatıdır adeta. Üç adımdır çünkü cazibe merkezi Kızılay. Bu yüzden insanları kafalarını dinleyecekleri yerde demlenebilirler ancak. Denizin ruhlara verdiği derinlik Ankarada bulunmaz. Bu nedenledir ki Ankaradan iyi şair çıkmaz. Denizi seyrederken kelimeler uçuşur beyninizde,sınırsızlık duygusu yaşarsınız.Bir kişi ile konuştuğunuzda kelimeler sınırlar sizi. Veya çok az kişinin yüzü sizi uzaklara götürebilir. Kaç kişinin yüzünde yakalanabilir ki o derinlik!
Ankara,Ancyra çapadan anchordan gelir. Denizi kaçalı çok zaman olmuştur ama hala çapadır.
Yazlar sıcak ve kurak,kışlar karlı buzludur. Ankara bunları taşır,bunları yakıştırır kendine. Ancak baharlarda telaşlı ve huzursuzdur; sabırsızdır. İnsana en çok baharlarında yakındır bu yüzden.Değişimi yakıştıramaz gibidir durağanlığına.
Hep geride kalandır, dönülesedir. Evimdir Ankara. Huzurum, huzursuzluğum kürkçü dükkanım....
Üstat Yahya Kemale muhalif olarak; (tüm şehirlerden Ankaraya dönmek güzeldir) .Denizi olmasa bile.
Alıntı....