01- Adana

kelebek

-ütopik-
V.I.P
ESKİ ÇAĞLARDA ADANA
Tarihi araştırmalardan elde edilen bilgilere göre, Çukurova, Yontma taş Devrinden bu yana yerleşim yeri olmuştur. Çukurova'nın en eski yerleşim merkezlerinden biri Tepebağ Höyüğü ilk çağlardan kalmadır. Höyükte rastlanan surlarla çevrili kent çekirdeği burada Neolitik çağda yaşayan kent dönemine ışık tutmaktadır.

Tepebağ'ın güneyinde Taş Köprü'nün bitişğinde eski kale yıktırılarak yerine Adana Kalesi yaptırılmıştır. Bu kaleyi daha sonra Mehmet Ali Paşa yıktırmıştır. 1553'te başlayan Ramazanoğulları devrinde, kent oldukça büyümüş bu dönemde Ulucami Tuzzhanı, Yağ Camii gibi eserler yapılmıştır. Adana, Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferinden Osmanlılar'a bağlanmış, 1608'de eyalet olmuştur. Sırasıyla Konya, Malatya, Şam, Halep eyaletlerine bağlı kalmıştır. Bir ara Kıbrıs'tan da idare edilmiş, 1867'de vilayet bundan sonra da Adana Sancaği'nın merkez ilçesi olmuştur. Bu durum Fransız işgaline kadar sürmüştür. İşgal sırasında vilayet merkezi Pozantıya nakledilmiş, işgal sona erince Adana yeniden vilayet merkezi olmuştur. Cumhuriyet, devrinde çok gelişmiştir.

ESKİ ÇAĞLARDA ADANA BÖLGESİNİ EGEMENLİKLERİ ALTINDA BULUNDURAN GURUPLAR
Luvi Krallığı (M.Ö.1900) , Arzava Krallığı (M.Ö. 1500-1333) , Hitit Krallığı (M.Ö. 1900-1200), Kue Krallığı (M.Ö.1190-713), Asur Krallığı (M.Ö. 713-663) , Pers Satraplığı (M.Ö.612-333), Helenistik Dönem (M.Ö. 333-323) Selökidler (M.Ö. 312-133), Korsanlar Dönemi (M.Ö. 178-112), Romalılar (M.Ö.112-M.S. 395)


ORTA ÇAĞDA ADANA BÖLGESİNİ EGEMENLİKLERİ ALTINDA BULUNDURAN GRUPLAR
Bizanslılar (M.S. 395-638), İslam Devri, Selçuklular, Ermeni Krallığı
YENİ ÇAĞDA ADANA
Mısır Türk Memlukları, Ramazanoğulları, Osmanlılar.

ADANA'NIN İŞGALİ VE KURTULUŞ SAVAŞI
Kayıplara sebep olan I. Dünya Savaşı, siyasi ve ekonomik üstünlük için birbirleri ile mücadeleye girişen Avrupa devletleri arasında ve Avrupa'da çıkmıştır. Kısa zamanda mücadele bütün kıtalara yayılmış ve Osmanlı imparatorluğu da bu savaşın içine sürüklenmiştir. Sonunda imparatorluk çökmüş toprakları parçalanmış, anayurt bile düşman istilası altında kalmıştır. Beş cephede birden ve pek çok devlete karşı savaşmak zorunda bırakılan Osmanlı Devleti, Mondros Ateşkes Anlaşması ile imparatorluk topraklarının pek çoğunu düşmana bırakarak çekilmiştir. İşte bu dönemde Suriye cephesinde kalan Türk birliği, o cephede Yıldırım Orduları komutanı olarak bulunan Mustafa Kemal idaresinde Halep'e çekilerek, tamamen yok edilmekten kurtarılmıştır. Zamanın sadrazamı İzzet Paşa tarafından, o sırada grup komutanı Liman Von Sanders'ten (Alman Komutanı) elindeki tüm grup komuta ve koordinasyon yetkisini Mustafa Kemal Paşa'ya devretmesi bildirilmiş ve bu devir-teslim işlerini gerçekleştirmek için 31 Ekim 1918'de Mustafa Kemal Paşa Adana'ya gelmiştir. Liman Von Sanders Paşa'nın Yenildik...bizim için her şey bitti sözüne karşılık, yetkiyi teslim alan Mustafa Kemal Paşa Savaş müttefikler için bitmiş olabilir ama bizi ilgilendiren savaş, kendi istiklalimizin savaşı, ancak şimdi başlıyor karşılığını vermiştir. İşte bu sözlerin özetlediği ve vurguladığı mücadele yılları 1922'ye hatta politik anlaşmaların bitimine kadar yani 1923'e kadar sürmüştür.

Toros geçitlerini tutmaya çalışan Bnb.Menil komutasındaki Fransız taburu, milli kuvvetler karşısında tutunamayarak kaçmaya çalışmış, ancak Karaboğazı'nda çevrilerek esir alınmıştır. İşte Fransız taburunu esir alan 40 kişilik Kahraman Milis Müfrezesi
Bucak Köyü'nde görülüyor.
Mustafa Kemal Paşa 31 Ekim 1918'de geldiği Adana'da 11 gün kalmış, etrafın ve halkın durumunu inceleyerek bunu Genel Kurmay Başkanlığı'na bildirmiştir. Bu telgraflarda sadece mevcut durum değil, ileriye dönük düşünce ve uyarılar da yer almıştır.

İskenderun'a asker çıkararak işgal teşebbüsünde bulunurlarsa ingilizlere ateş açılacağını zamanın hükümet ve başbakanına telgrafla bildiren Mustafa Kemal Paşa, aynı zamanda kendine bağlı kumandalara da benzer bir emir vermiştir. Verilen emre göre denizden İskenderun'a çıkartma yapmak isteyen İngiliz ve Fransızlar'a ateşle karşı konulacaktır.
Tarihi açıdan bakılacak olursa, Adana'dan verilen bu ilk emir Türk Kurtuluş Savaşı'nın ilk emridir. Nitekim, 15 Mart 1923'te Adana'ya tekrar gelen Mustafa Kemal Paşa bu durunu şu sözleriyle toplum ve tarih önünde kanıtlamıştır: Bende bu vekayiin ilk hiss-i teşebbüsü bu memlekette, bu güzel Adana'da vücut bulmuştur.Adana'dan İstanbul'a gönderilen telgrafların hiçbir olumlu etkisi olmadığı gibi, kısa bir süre sonra Yıldırım Orduları Grubu ve 7. Ordu Karargahı lağvedilmiş ve Mustafa Kemal Paşa İstanbul'a çağrılmıştır.


Adanalılar, İstanbul Hükümetinin 23 Kasım 1918 tarihli, Adana ve dolaylarının boşaltılmasını zorunlu kılan kararını büyük tepki ile karşılamışlardır. Durumu protesto eden, böyle bir harekatın yaratacağı vahim hadiseleri vurgulayan bir telgraf dönemin İçişleri Bakanına yollanmıştır. Kısa bir süre sonra işgal kuvvetleri Mersin limanından Çukurova'ya girmiş, tüm kilit noktaları kontrol altına almış ve sonra Adana'yı işgal etmişlerdir. Bu işgal sırasında Türklere ait bütün sembol, arma, işaret ve levhalar yok edilmiş ve sistemli şekilde Türk halkının soykırımı yoluna gidilmiştir. Fransıs işgal kuvvetleri tarafından yine çok planlı ve katı bir şekilde uygulanan diğer bir işlem de Adana, Çukurova ve civarı bölgelere Ermenilerin yerleştirilmesi olmuştur. 1915 yıllarında yani I. Dünya Savaşı sırasında Anadolu'nun Doğu yöresinde isyan eden Türk halkını öldürüp, işkence eden ve Ruslara yardım ederek ülke içinde 5. kol olarak çalışan Ermenilerin 1915 tarihli Tehcir Kanunu ile Suriye'ye zorunlu göçleri sağlanmıştır. 1918'de Adana ve Çukurova'yı işgal eden Fransızlar kendi birlikleri içinde özellikle Ermeni askerleri getirdikleri gibi, Suriye'den 70 bin Ermeniyi Adana'ya, 12 binini Dörtyol'a, 8 binini Saimbeyli'ye yerleştirmişlerdir. Hatta Antep ve Maraş çevresine de 50 binden fazla Ermeni getirilmiştir. Bütün bu gayretler adeta I.Haçlı Seferi sırasında olduğu gibi yine Avrupa devletlerine bu bölgede ileri karokol görevini görecek bir Ermeni Krallığının yeniden oluşturulması içindi. 1918-1919 yıllarında Adana'da tam bir terör ve cinayet dönemi yaşanmıştır.

Bunlar arasında Abdiağa çiftliği olayları, şehir içi cinayetleri, Taşköprü'de Türklerin çarmıha gerilişi ve kırbaçlanarak öldürülüşü gibi olaylar toplum şuurundan ve hatırasından çıkmayacak olaylar haline gelmiştir. Bunca terör ve baskı arasında Adana ve yöredeki Türkler, örgütlenerek Kilikya Milli Kuvvetler Teşkilatını oluşturmuşlardır. Çukurova, bölgelere ayrılarak, her bölgeye milis kuvvetleri ve komutanı atanmış ve bölge bölge tüm yöre bu milli direnme ve mücadele teşkilatının denetimine girmiştir. Şubat 1920'den itibaren milli kuvvetler düşmana karşı zaferler kazanmaya başlamış ve her zafer daha iyi bir örgütlenme ve daha yüksek bir moral kuvveti sağlamıştır.1920'de Toroslar'dan Fransızlara saldırı başlatılmıştır. Sonuçta 27 Mayıs 1920'de Fransız orduları komutanı Menil, milli kuvvetler tarafından esir alınmıştır. Kar Boğazı Olayı olarak bilinen olay, Kuvayi Milliyenin ilk siyasi zaferidir. Bunu takiben 28 Mayıs 1920'de Fransızlar Mersin-Adana hattına çekilmişler ve kuzey Çukurova (Kozan ve diğer dağlık bölgeler) tamamen kurtarılmıştır. Düzlük, ovalık yörelerde Ermeniler zulüm ve şiddeti artırmışlar ve sayısıs cinayetler işlemişlerdir.10 Temmuz 1920'de Ermeniler tarafından Türklere karşı büyük bir şiddet ve soykırım harekatına girişilmiş ve bu harekat sonucu onbinlerce Türk Toroslara doğru kaçmıştır. Dörtgün süren bu hareket tarihte Kaç Kaç olayı olarak isimlendirilmiştir. 5 Ağustos 1920'de Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Bey (Çakmak) ve milletvekilleri Pozantıya gelmiş ve orayı il haline getirerek Pozantı Kongresini yapmışlardır.

Daha büyük direnişe geçen Türkler çok büyük kayıplar vermişlerdir. Buna rağmen Kasım 1920 sonlarında Fransızları ağır yenilgiye uğratmayı başarmışlardır. Sonuç olarak Fransa, T.B.M.M. hükümetini resmen tanıyarak barış yoluna gitmiştir. Türk-Fransız barış anlaşması, 20 Ekim 1921'de Ankara'da yapılmıştır. Bu anlaşma gereğince 5 Ocak 1922'de Fransızlar Çukurova'dan tamamen (getirdikleri Ermenileri de beraberinde götürerek) çekilmişlerdir. Fransızlarla gidemeyen veya yerli olan Ermeniler de bölgeden kaçmışlardır. Bunlardan 120 bini tekrar Suriye'ye, 30 bini Kıbrıs veya İstanbul'a gitmişlerdir. 5 Ocak 1922 kurtuluşunu kutlama amacı ile Büyük Saat ile Ulu Camii arasına çok büyük bir bayrak çekilmiş ve daha sonra bu bayrak çekilmesi olayı il'in kurtuluş günlerinde tekrarlanmıştır. Bayrak Adana'nın simgesi haline gelmiştir. Adana ve Çukurova halkı milli kuvvetlere katılarak yurdun diğer cephelerinde de çarpışmış ve anavatanı düşmandan kurtarma mücadelesinde sonuna kadar yer almışlardır.

Atatürk'ün Adana Seyahatleri Atatürk Cumhuriyetin kuruluşundan önce üç defa, Cumhuriyet'in ilanından sonra altı defa olmak üzere Adana'ya dokuz defa gelmiştir. Geliş tarihleri sırasıyla şöyledir.
 
Karaköy adıyla 1835 yılından itibaren Karaisali ilçesine bağlı bucak merkezi iken, 1973 yılında belediye teşkilatı kurulmuş ve ismi de Karsantı olarak değişmiştir. Yüzölçümü 1380 km2 olan ilçe coğrafi yapısı nedeniyle idari yönden kolaylık sağlanması amacıyla 09.06.1987 tarih ve 3392 sayılı kanunla Aladağ ismini almıştır.


Aladağ İlçesi, dağlık ve engebeli derin vadili bir alan üzerine kurulmuş olup, denizden yüksekliği 850 metredir. Yaz aylarının serin geçtiği ilçede Çukurova yöresinden halkın yoğun olarak göç ettiği Başpınar, Meydan ve Tekir yaylaları bulunmaktadır.
İlçe sınırları içinde Kapuzbaşı Şelalesi ile Eyner Simit Şelalesi görülmeye değer birer doğa güzellikleridir. İlçe Adana'ya 100 Km. uzaklıkta olup, 27 köyü bulunmaktadır.

İlçede Bulunan Eserler
Akören Kalesi, Mazılık ören yeri ve kalesi, bunların batısında Postyağbasan kalesi, 3 adet de kilise bulunmaktadır.
 
Fenikeliler döneminden beri bir yerleşim merkezi olan Ceyhan çeşitli uygarlıkların etkisi altında kalmıştır. 1516 yılından itibaren Osmanlı idaresine giren Ceyhan, 1864'te Kırımdan gelen Nogay Türklerinin buraya iskanı ile Yarsuvat, II.Sultan Abdulhamit döneminde ise Hamidiye, daha sonra da Ceyhan nehrinden dolayı 1926 yılında Ceyhan ismini almıştır.

İlçe Adana'ya 43 Km. uzaklıkta olup, yüzölçümü 1.426 km2'dir. İlçenin 71 köyü bulunmaktadır.

İlçede Bulunan Eserler
Kurtkulağı Kervansarayı, Yılankale, Ulu Cami, Sirkeli Höyüğü, Muradiye Cami, Durhasan Türbesi, Dumlu Kalesi
 
İlin kuzey kesiminde Çukurova'yı İç Anadolu'ya bağlayan Gülek geçidinden sonra ikinci yol üzerindedir. Tarihi çok eskilere dayanan Feke sırasıyla M.Ö. 16.yy'da Hititlerin, M.Ö.6.yy'da Perslerin, M.Ö. 333 yılında Büyük İskender'in eline geçmiş, daha sonra da Romalılar ve Bizanslıların idaresine girmiştir.


Kilikya'ya Arap-İslam orduları girdikten sonra buradaki Ermeni muhacirleri 1081 yılında Toroslara yerleşmiş ve Vahka Feke Kalesini Bizanslıların elinden almışlardır. Yöre daha sonra Memlüklere geçmiş, Türk boylarının Anadolu'ya gelmesi sonucunda bölgeye Türkler egemen olmuştur. Feke, 1942 yılında bugünkü bulunduğu yere taşınmıştır.
Adana'ya 122 Km. uzaklıkta olan ilçe, deniz seviyesinden 620 m. Yüksekliktedir.
38 köyü bulunan ilçenin yüzölçümü 1.335 km2’dir.

İlçede Bulunan Eserlerİlçenin kuzeydoğusundaki eski ilçe merkezinde bulunan kalenin 12.yüzyılda Bizanslılar tarafından yapıldığı sanılmaktadır.
 
1930'larda bir konaklama evi bulunurken 1936 yılında yöreye Romanya'dan muhacirler gelerek bugünkü şehirmerkezinin bulunduğu yere planlı bir şekilde yerleştirilmiştir. Daha sonra Kozan ve Ceyhan İlçelerinde yaşayan göçmenler de İmamoğlu'nda toplanmışlardır.

30.07.1959 tarihinde bucak teşkilatı, 1964 yılında belediye teşkilatı kurulan ilçe 18.07.1983 tarihinde Kozan ilçesinden ayrılmış ve yeni bir ilçe statüsüne girmiştir.

Adana'ya 45 km uzaklıkta olan ilçenin yüzölçümü 424 km2 olup, 19 köyü bulunmaktadır
 
Tarihi geçmişi Roma devrine kadar uzanan ilçe merkezinin güneyinde Romalılara ait şehir kalıntılarına rastlanmaktadır.

Çeşitli uygarlıkların yaşadığı bu yer Türklerin Anadolu'ya yerleşmesinden sonra "Çeceli" adını almıştır. Yerleşik halk Yüreğir ve Menemencioğlu soyundandır. Karaisalı adını Ramazanoğullarından Karaisalı Bey'den dolayı almıştır. İlk ilçe merkezinin bugünkü Hacılı köyü olduğu söylenmektedir. 70 köyü olan Karaisalı ilçesi Adana'ya 47 km uzaklıktadır. Denizden yüksekliği ise 240 metre olup, yüzölçümü 1.517 km2'dir.


İlçede Bulunan Eserlerİlçede en eski cami 150-160 yıllıktır. Karakılıç köyü yakınlarında Milvan kale bulunmaktadır. Ortaçağ dönemine aittir
 
M.Ö. 1000 yıllarında Magarsus adıyla kurulmuş bir liman şehri olan ilçe, Arzana, Hitit, Yunan, Roma, Bizans, Ortaçağda Roma ve Abbasilerin egemenliğini yaşamış, 1517 yılında Osmanlıların eline geçmiştir. I.Dünya savaşından sonra bir yıl Fransızların işgalinde kalmış, 1928 yılında bucak teşkilatı kurulmuştur. 1957 yılında da ilçe olmuştur.

46 köyü olan Karataş ilçesi Adana şehrinin güneyinde bir sahil şehri olup, il merkezine 47 km uzaklıktadır. Yüzölçümü 922 km2 dir.

İlçede Bulunan Eserler
Yanık Kilise(Karakilise Kalıntısı), Antik Magarsus Kilisesi, Menzil Hanı Kalıntısı, Tarihi Han Kalıntısı, Amfi Tiyatro
 
Tarihi M.Ö. 1900 yıllarında dayanan ilçe, uzun yıllar Hitit Krallığı'nın bir merkezi olmuştur. Daha sonra Asurlular, İranlılar, Araplar, Selokidler, Romalılar ve Bizanslılarca yönetilmiştir. Yakınçağda "Sis" olarak anılan yöreye Ermeniler, Selçuklular, Ramazanoğulları egemen olmuş, 1854'te Osmanlılar'a isyan eden Kozanoğulları Kozan, Kadirli ve Karaisalı ilçelerini almak istemişlerdir. Kurtuluş savaşından sonra burada bulunan Fransıs ve Ermeniler ilçeyi terketmişlerdir. Kozan, 1923 yılında vilayet, 1926 yılında ilçe olmuş ve Adana'ya bağlanmıştır.


İlçenin il merkezine uzaklığı 68 km olup, yüzölçümü 1.690 km'dir.

İlçede Bulunan Eserler
Kozan Kalesi, Bucak Kalesi, Hoşkadem Cami, Pelesel Manastırı Kalıntıları, Anavarza Kalesi ve Kalıntıları
 
Adana'nın kuzeyinde, Toros dağlarından Anadolu'ya geçiş yolu üzerinde kurulan Pozantı ilçesi, ismini yakınında bulunan Doğu Roma şehri olan "Podantrani'den almıştır. Pozantı ve çevresi Hitit, Pers, Roma, Bizanslılar ve Abbasilerin idaresine girmiş, 1071 yılında da Türklerin eline geçmiştir. 1517 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır. 1914-1917 yılları arasında demiryolunun bölgeye gelmesi ile Pozantı'da kesin yerleşim düzenine geçilmiştir. 1919-1920 yıllarında Fransızların işgaline uğrayan yöre halkı direnişe geçmiş ve 1920 yılında Pozantı işgalden kurtulmuştur. Bu dönemde Yeni Adana ismi ile il merkezi, sonra da bu statüsünü kaybederek Karaisalı'ya bağlı bir bucak merkezi olmuştur. 1954 yılında da Adana'ya bağlı ilçe merkezi olarak idari yapısını sürdürmektedir.


16 köyü olan Pozantı ilçesinin il merkezine uzaklığı 98 km olup, yüzölçümü 772 km2 dir.

İlçede Bulunan Eserler
Kızıl Tabya, Ak Tabya, Yakapınar Köprüsü, Anaşka Kalesi
 
İlçenin kuruluşu hakkında elde kesin bilgiler bulunmaktadır. Tarihi kalıntılara göre Hititler devrine kadar uzanmaktadır. İlçenin eski adı "Haçin" dir. Bu ismin de ovaya egemen olan Anavarza Beyliğin'den geldiği ve Bey Toryo'nun oğlunun adı olduğu bilinmektedir. Bölge çeşitli uygarlıkların etkisi altında kalmıştır. Osmanlı döneminde Maraş sancağının Elbistan kazasına bağlanmıştır. Kurtuluş savaşı sırasında Fransız işgali altında kalmış, 18 Ekim 1920'de Yüzbaşı Doğan ve Kaymakam Saim Bey tarafından kurtarılan bölge 1922 yılında Kaymakam Saim Bey'den dolayı bu adı almış, yeni bir ilçe olarak kurulmuştur. 1928 yılında bugünkü yerine nakledilmiştir.


Adana merkezine uzaklığı 157 km olup, yüzölçümü 1170 km2'dir. Denizden yüksekliği 1050 metre olup, 25 köyü bulunmaktadır.

İlçede Bulunan Eserler Saimbeyli Kalesi
 
Geri
Top