Adana, Türkiye'nin güneyinde Akdeniz Bölgesi'nin Doğu Akdeniz Bölümü'nde yer alan 18428 km² yüz ölçümüne ve 1,934,907 nüfusa (1990 sayimi sonuçlari) sahip bir ildir. Adana ili, yönetsel olarak 17 ilçe, 13 bucak ve 740 köyden oluşmaktadir. Adana ilinin merkezi yine ayni adla anilan Adana kenti olup nüfusu 916,150 (1990 sayimi sonuçlari)'dir. Adana ili ve il merkezi Türkiye'nin en önemli tarimsal üretim bölgelerinden olan Çukurova Deltasi'nda yeralir ve esas olarak gelişimi ve ekonomisi tarimsal üretim ve tarima dayali endüstri yoğunlukludur.
Adana, Türkiye'nin güneyinde Akdeniz Bölgesi'nin Doğu Akdeniz Bölümü'nde yer alan 18428 km² yüz ölçümüne ve 1,934,907 nüfusa (1990 sayimi sonuçlari) sahip bir ildir. Adana ili, yönetsel olarak 17 ilçe, 13 bucak ve 740 köyden oluşmaktadir. Adana ilinin merkezi yine ayni adla anilan Adana kenti olup nüfusu 916,150 (1990 sayimi sonuçlari)'dir. Adana ili ve il merkezi Türkiye'nin en önemli tarimsal üretim bölgelerinden olan Çukurova Deltasi'nda yer alir ve esas olarak gelişimi ve ekonomisi tarimsal üretim ve tarima dayali endüstri yoğunlukludur.
Adana kenti
Adana kenti, Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin oluşturduğu Çukurova Deltası'ndan kuzeydeki dağlara doğru hafif bir eğimle yükselen alüvyal dolgu taraçalardan biri üzerinde, denizden yaklaşık 40 km içeride (ve kuzeyde) kurulmuştur. Denizden yüksekliği il merkezinde 23 m'dir. Seyhan nehri, bu düzlükte bir kaç metre gömülmüş geniş bir yatak içinde kentin kuzeyinden güneyine akar. Irmakla kentin kurulduğu düzlük arasındaki düzey farkının azlığından doğan sel baskınları, Seyhan Barajı'nın yapımından sonra hemen hemen ortadan kalkmıştır. Adana kentinin çekirdeğini, sırtını doğuda Seyhan ırmağına dayamış olan Tepebağ yükseltisinin çevresindeki dairesel yerleşim oluşturur. Roma döneminden kalma Taş Köprü, burayı Seyhan'ın sol kıyısına bağlar. Uzun süre orta halli bir taşra kenti özelliğini koruyan, nüfusu 20-30 bini aşamayan Adana; 19. yy'ın ikinci yarısında gelişmeye başladı. Bu gelişme özellikle 1950'den sonra hızlanarak Adana'ya bugünkü büyük kent özelliğini kazandırdı. 1886'da, kent, demir yoluyla Mersin Limanı'na bağlandı. Hicaz demir yolu Birinci Dünya Savaşı yıllarında Torosları aşarak Adana'ya ulaştı. Bu gelişmeler sonucu kent, özellikle 1950'den sonra eski çekirdeğin çevresinde daha çok Kuzey-Batı'daki istasyona ve batıya doğru olmak üzere hızla yayıldı, çekirdek bölümde kimi düzenlemeler yapıldı. Planlı yeni mahalleler kuruldu, geniş caddeler ve parklar açıldı. Bu gelişmeler sırasında büyüme Seyhan'ın sol yakasına taştı. Türkiye'deki kentleşme sürecinin en hızlı olduğu yerleşmelerden biri olan Adana, Akdeniz Bölgesi'nin ticaret, sanayi ve sermaye piyasası bakımlarından en önemli merkezidir. Gelişmiş bir yol şebekesinin kavşak noktası olan Adana'da, havaalanı, çeşitli düzeyde eğitim kurumları, Çukurova Üniversitesi ve Devlet Güzelsanatlar Galerisi vardır.
Adana şehir merkezine yakın olan Adana Şakirpaşa Havaalanı 1937'de hizmete açıldı. 1988 yılında alana toplam 6646 iniş-kalkış yapılmış, 348592 yolcu taşınmıştır. Adana'dan Ankara, İzmir, Istanbul ve yaz aylarinda Almanya'ya düzenli tarifeli uçak seferleri vardir. Adana'nin Karatas ilçesi'nde yeni bir uluslararasi havalimani çalışmaları sürdürülmektedir.
Tarihi
Ilkçağda Adana, Anadolu'yu baştan başa geçerek Gülek boğazından Tarsus'a inen yol üzerinde bir konak yeriydi. Hitit tabletlerinden Hititler döneminde kent ve çevresinde Kizzuvatna Krallığı'nın egemen olduğu anlaşılmaktadır. Yöre, M.Ö. 16. yy'da Hitit Federasyonu'na, Hitit Devleti yıkıldıktan sonra Çukurova'da kurulan Kue Krallığı'na bağlandı. M.Ö. 9. yy sonlarına doğru Asur, M.Ö. 6. yy'da Pers, M.Ö. 333'te Büyük Iskender'in egemenliğine girdi. Iskender'in ölümünde (MÖ. 323) sonra da Selefkiler'e bağlandı. M.Ö. 66'da Romalı konsül Pompeius tarafından ele geçirildi. Roma ve Bizans dönemlerinde, elverişli konumu nedeniyle önemli bir ticaret merkezi durumuna gelen 704'de Halife Abdülmelik tarafından Emevi topraklarına katıldı. Abbasi halifesi Harun Reşit eski ilkçağ kalesini (Adana kalesi) yeniden yaptırdı. IX. yy'da Adana Çukurova'nın önemli bir kültür ve ticaret merkezi durumundaydı. Aynı yy'da Yazman adlı bir Türk komutan bölgeyi yarı bağımsız yönetti. Bölge daha sonra Mısır'daki Tolunoğulları'nın eline geçti. Bizanslılar, Abbasiler'in zayıf düşmesinden yararlanarak 10. yüzyılın başlarında kenti yeniden topraklarına kattılar. Alparslan'in Malazgirt Zaferi'ni (1071) izleyen yıllarda Adana, Selçuklular'ın egemenliğine girdi (1083-1097). Bu dönemde Çukurova'ya Doğu'dan gelen bir çok Türk boyu yerleşti. 1097 Haçlı seferiyle Adana'da Selçuklu egemenliği sona erdi. 14. yy'in ilk yarısında Memluklular'ın eline geçen Çukurova'ya çok sayıda Türkmen oymağı yerleştirildi. 1352'de yöreye Memluklullara bağlı Türkmen Beylerinden Yüregiroğlu Ramazan Bey egemen oldu. Ramazanoğulları adını alan Beyliğin merkezi Adana'ydı. Ramazanoğulları'nın yönetiminde kent genişledi, camiler, hanlar, kamu binalarıyla süslendi. Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferi (1517) sırasında Osmanlı topraklarına katılan Adana'yı 1608'e kadar yine Ramazanoğulları yönetti. 1672'de Adana uğrayan
Evliya Çelebi kente ilişkin ayrıntılı bilgi verir. Adana, 19. yy'ın ortalarına doğru Osmanlı Devleti'ne karşı ayaklanan Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından ele geçiridi ve Mısır Ordusu'nun karargahı olarak kullanıldı. Londra antlaşmasıyla (1840) Osmanlılar'a geri verildi. 1867'deki yönetsel düzenlemede vilayet oldu. 1886'da Mersin-Adana demiryolunun açılması, pamuk tarımının ve kentin ekonomisinin canlanmasına, nüfusun artmasına neden oldu. Ermeniler'in 1909'daki ayaklanma girişimleri bastırıldı. Birinci Dünya Savaşı sırasında (1914-1918) Toros ve Gavurdağı tünelleri ve Bağdat demiryoluyla kent İstanbul ve Suriye'ye bağlandı. Birinci Dünya Savaşı sonrasında 24 aralık 1918'de Fransız birlikleri, işbirlikçi Ermeni çeteleriyle Adana'yı işgal etti. Türk milis kuvvetlerinin şiddete direnmesi, işgalcilerin önemli kayba uğramalarına neden oldu. 20 Ekim 1921'de imzalanan Ankara Itilafnamesi hükümleri uyarınca 5 Ocak 1922'de Fransız işgal kuvvetleri kentten çekildi. Bu tarih, halen Adana'nin kurtuluş günü olarak kutlanmaktadir.
Coğrafya, Ekonomi, Ulaşim
Adana kentinin bulunduğu Çukurova Deltası, Akdeniz kıyılarından kuzeyde Toros Dağlari'nin yüksek tepelerine uzanır. Yeryüzü şekilleri bakımından farklı iki bölümden oluşur. Güneyde, il alanının yaklaşık %27'sini kaplayan alçak, sıcak ve verimli ovalar yayılır. Bunların başlıcaları, Seyhan, Ceyhan ve Tarsus ırmaklarının yüzyıllardan beri sürüklediği aliviyonlarla oluşan Çukurova Deltası (Adana Ovası olarak bilinir) ve Ceyhan ırmağının açtığı boğaz ile Adana Ovası'ndan ayrılan Ceyhan Ovasıdır. İlin kuzeyi tepelikler, yaylalar ve büyük bir bölümü Toros sistemine bağlı dağlarla kaplı çok engebeli bir bölgedir. İl topraklarının yaklaşık %73'ü kaplayan bu bölümün batısında Karanfildağı (3059 m), Güzeller Tepesi (3461 m) ve il sınırının biraz dışında Demirkazık Tepesi (3756 m) gibi Orta Toros'ların, Aladağlar adıyla bilinen, yer yer sürekli kar ve küçük buzulların görüldüğü en yüksek dorukları yer alır. Doğudaki dağlar Doğu Toroslar adıyla, Kuzey-Doğu yönünde birbirine koşut ve yer yer 2500 - 3000 m'yi aşan sıralar halinde uzanır.
Ilin kuzey ve güney bölümleri arasında yer şekillerindeki bu ayrılık iklim, bitki örtüsü, tarım etkinliklerinin niteliği, nüfus yoğunluğu, kentleşme derecesi gibi bir çok konuda farlılıklara yol açar. Denizden uzaklaştıkça karasal bir nitelik kazanan Akdeniz iklim etkisi egemendir.
Adana, nüfus sayısı, yoğunluğu, artışı, kentleşme ve ekonomik gelişme hızı bakımlarından başta gelen illerdendir. Nüfus yoğunluğu, Türkiye ortalamasının iki katına yakındır (95 kişi/km²). Nüfusun yaklaşık %66'sı (1/3'den çoğu il merkezinde) kentsel; %34'ü de kırsal yerleşmelerde yaşar. Ilçe merkezlerinden kimileri (Kadirli, Kozan, Ceyhan, Osmaniye) nüfus sayıları ve işlevleri bakımından birer orta boylu kent
niteliğindedir. Adana ili, nüfus artış hızı bakımından Türkiye'de 3. sırayı alır (yılda yaklaşık %0.36).Çalışan nüfusun genel nüfusa oranı %40'ın üstündedir. Bunun yaklaşık %65'i tarım, %15 işleme endüstrisi kollarında çalışır.
Türkiye'nin iç ve dış ticaretinde önemli rol oynayan kimi tarım ürünleri büyük ölçüde Adana'da yetiştirilir. İl topraklarının yaklaşık %36'sı tarıma ayrılmıştır. Tarımda makineleşme ve sulama çok gelişmiştir. Ekili alanın yaklaşık %20'sinde tarım yapılır. Bu, Türkiye ortalamasının iki katından fazladir. 19. Yüzyil'in ikinci yarısında ABD'indeki uzun iç savaşın pamuk üretimini aksatmasıyla artan dış istem, tarımın gelişmesinde
etkili oldu. Bunun sonucunda göçerlerin bir bölümü kışlakları olan ovalarda yerleşik yaşama geçirildi. Böylece bir çok yeni yerleşme kuruldu. Komsu Içel ve Hatay illerinde de, Adana'nın güneyindeki bu ovalarda ekonomik bir bütünlük içinde aynı gelişme sürecini yasadı. 1950'den sonraki yıllarda yolların, liman ve sulama tesislerinin yapılması, taşkınlıklara karşı önlem alınması, bataklıkların kurutulması, yeni endüstri alanlarının kurulması giderek artan ve çeşitlenen tarımsal ürünlerin yetiştirilip işlenmesi sonucu buraya başka bölgelerden gelip yerleşenlerin sayısı arttı. Adana Türkiye'nin sürekli ya da en çok göç alan illerdendir. Her yıl özellikle pamuk hasadı sırasında onbinlerce tarım işçisi, geçici olarak Adana'ya gelir ve bunlarin birçoğu yerleşir. Son yillarda Güneydoğu terörü nedeniyle göç alımı daha da yogunlaşmiş durumdadir.
Adana'da işleme endüstrisi özellikle tarımsal ürünleri işleyen kollar 1950'den sonra büyük gelişme gösterdi. Başlıcaları çırçır, pamuk ipliği, pamuklu dokuma, besin maddeleri (un ve bitkisel yağ), sabun, kereste, çimento endüstrileridir. Ilde ayrıca bir çok tamirhane ve dökümhane de vardır. Türkiye'deki endüstri işçilerinin yaklaşık %7'si Adana'dadır. Ilin, İç Anadolu'dan Suriye ve Mezopotamya'ya uzanan yollar üzerindeki konumu önemlidir. Toroslar ve Amanos Dağları Birinci Dünya Savaşı yıllarında demir
yoluyla aşıldı. 1950'den sonra iç Anadolu, Güneydoğu ve Doğu Anadolu'ya stratejik önemide olan düzenli kara yollarıyla bağlandı.
Kültür ve Sanat
Adana Altin Koza Film Festivali Türkiye'de Antalya Altın Portakal Film Festivali'nden sonra, en uzun ömürlü ulusal film şenliği Adana Altin Koza Film Festivali'dir. 1969-1973 yıllarında beş kez yapıldı. Ekim 1996'da 10. kez düzenlendi. Çeşitli dallar arasında, en iyi film, yönetmen, kadın ve erkek oyuncu ödülleri şöyle belirlendi. 1969'da Kuyu, M.Erksan, F.Girik, Y.Güney; 1970'te Umut, B.Olgaç, F.Girik, Y.Güney; 1971'de Ağıt, Y.Güney, F.Girik, Y.Güney; 1972'de Kara Doğan, Y. Duru, H.Koçyiğit, C.Arkın; 1973'te Gelin E.Eğilmez, T.Şoray, K.İnanır.
Adana Devlet Tiyatrosu
1 Ekim 1982'den başlıyarak yerleşik düzene geçti. Hacı Ömer Sabancı Kültür Sitesi'nde "ölüm tuzağı" adlı oyunla perdelerini açtı. Adana Devlet Tiyatrosu düzenlediği turnelerle de yörede tiyatro sanatının benimsenip sevilmesine katkıda bulundu. İlk müdürü Şakir Gürzumar'dır(1982-1984).
Adana Tiyatrosu
İlk kez Ziya Paşa'nın valiliği döneminde(1878-1880) açıldı. Ziya Paşa öldükten sonra kapandı. 1958'de Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü'nün teknik katkılarıyla, belediyeye bağlı Adana Sehir Tiyatrosu kuruldu. Özellikle Devlet ve İstanbul şehir tiyatrolarından sağlanan sanatçılarla 1964 yılına kadar etkinliğini südüren Adana Tiyatrosu 1965'te Milli Eğitim Bakanlığı'na devredildi, ertesi yılda kapandı. Yakın yıllara değin Adana'ya yalnızca turneler için gelen Devlet Tiyatrosu 25 Ekim 1981'den bu yana burada yerleşik olarak çalışmaktadır.
Adana Bölge Müzesi
Cafer Paşa Medresesi'nde, Osmanlı dönemi yapıtlarıyla açılmıştır (1924). Müze önce
Kuruköprü'deki Rum Kilisesi'ne, 1970'te de Adana Haci Ömer Sabanci Kültür Sitesi yanındaki yapısına taşındı. Müzenin, arkeoloji ve etnografya salonlarında, yenıtaş, bakırtaş, tunç çağları, Hitit, Genç Hitit, Urartu, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu. Osmanlı dönemlerini kapsayan yapıtlar sergilenmektedir. Eserlerin çoğunluğunu Yümüktepe (Mersin), Karatepe (Adana), Misis, Gözlükule (Tarsus) kazılarından elde edilen buluntular oluşturur. Müzenin ayrıca konferans salonu, labaratuvarları, 449 ciltlik şeri mahkeme sicilleri koleksiyonu bulunan bir kitaplığı vardır.
ARKEOLOJİ
Adana'daki Tepebag Hüyüğü, Çukurova'nın ilk yerleşim yerlerindendir. Höyük'te açığa çıkarılan surlarla çevrili yerleşme, yenitaş dönemine tarihlendirilir. Adana ve çevresinde ilkçağ kalıntılarının en önemlisi, Adana yakınında Seyhan ırmağı üzerideki Taşköprü'dür. Roma imparatoru Hadrianus (117-138) zamanında yapıldığı sanılan köprü, Bizans Imparatoru Iustinianos I tarafından yenilendi (6. yy). Daha sonra da birkaç kez onarılan yapı 317 m uzunluğunda ve 21 gözlüdür. Halen 14 gözü sağlamdır. Yine Bizanslılar döneminde kentin su kemerleri ve hisarı yapıldı.
Abbasi halifesi Harun Reşit'in Ilkçağ kalesinin yerine yaptırdığı Adana Kalesi'ni (781), Mehmet Ali Paşa yıktırdı (1836). Adana ve çevresine damgasını vuranlar Ramazanoğulları'dır. Yöreye uzun yıllar egemen olan Ramazanoğulları (1378-1608) döneminde bayındırlık çalışmaları hızlandırılmış, kente bir çok cami, medrese, mescit, han, hamam yapılmıştır. Bunlar siyah-beyaz taş işçilikleriyle Zengi ve Memluklu; çini bezemeleriyle de Osmanlı etkisini taşır. Dönemin ilk yapısı Akça (Ağca) Mescit (1409), büyük kesme taştan, kare planlı gövdesi, yüksek kasnağa oturan kubbesiyle bir türbeyi andırır. Taçkapıdaki taş bezemelerde, hatayi, rumi ve çiçek motifleri arasında görülen kuş ve aslan figürleri ilgi çekicidir. Kiliseden camiye dönüştürülen Yağ camii (Eski cami, 1501), Selçuklu ulu camileri planındadır. Minaresi (1525) ve medresesi (1558) Piri Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kentin en büyük tarihsel yapısı ise Selçuklu, Memluklu, Osmanlı üsluplarının bir bileşimi olan Ulu Cami'dir (1513). Ramazanoğlu Halil Bey'in başlattığı yapı, 1541'de oğlu Piri Mehmet Paşa tarafından bitirilmiştir. Avlu ve taçkapı çevresindeki siyah-beyaz mermer kaplamalar, mihrap, minber ve sekizgen gövdeli Zengi ve Memluklu üslubundadır. 16. yy'ların Iznik çinileriyle kaplıdır. Caminin doğusundaki medrese (1540), külliyenin en önemli yapılarındandır. Buradaki ağzı açık ejderha kabartmalı bezemeler, mukarnaslı külah biçimli kule, Mezopotamya-Irak etkisindeki Selçuklu üslubundadır. Caminin güneydoğusundaki Ramazanoğlu türbesi (1540/1541), 18.-19. yy Tekfur sarayı çinileriyle kaplıdır. Ulu Cami ile Tuz Hanı arasında Ramazanoğlu Halil Bey'in yaptırdığı sarayın harem dairesi (Vakıf Sarayı) vardır (1495). Bunların dışında yine Ramazanoğlu Halil Bey'in yaptırdığı Küçük Mescit (1492), Tuz Hanı (1497), Roma Hamamı'nın temelleri üzerine yaptırılan Irmak Hamamı (Yalı Hamamı) (1494), Ramazanoğulları Halil Bey'in kölesi Abdullah bin Hasan Kethüda'nın yaptırdığı Hasan Ağa (Hasan Kethüda) Camisi (1558, minaresi 1730), Cuma Fakıh Mescidi (1541), Savcıoğlu Mustafa'nın yaptırdığı Kemeraltı (Tarsuskapı) Camisi (1548), Piri Mehmet Paşa'nın yaptırdığı Bedesten (Arasta), Gön Hanı(1530) ve Çarşı Hamamı (1529) dönemin özelliklerini yansıtan yapılardır. Osmanlı yapıları arasında Mestanzade Camisi ve Hamamı (1682), Memluklu etkisi gösteren Yeni Cami (Antaki Cami) (1724, minaresi 1729), Yeşil Mescit(1751), Alemdar Mescidi (1748), Alidede Mescidi (1704), Hasırpazarı Mescidi (17. yy), Şeyh Zülha Camisi (1844), Memişpaşa Camisi(1825), Yeni Hamam (1720) sayılabilir. Adana'da valilik yapan Ziya Paşa'nın, onun adını
taşıyan parktaki mezarını dönem valisi Abidin Paşa yaptırmıştır (1881). Adana Belediyesi'nce yaptırılan (1881) Adana Saat Kulesi bugün de kullanılmaktadır. Heykeltraş Ali Hadi Bara'nın Atatürk Anıtı (1935) anılmaya değer önemli bir yapıttır.