Beyin göçü iyi eğitim görmüş, kalifiye ve yetenekli işgücünün yetiştiği az gelişmiş/gelişmekte olan bir ülkeden gelişmiş bir ülkeye akışı/göçü olarak tanımlanabilir. Kıt ve sınırlı kaynakları ile yetiştirdiği değerli beyinleri kaybeden az gelişmiş/gelişmekte olan ülkelerin beyin göçü nedeni ile gelişmeleri daha da yavaşlarken, gelişmiş ülkelerin yetişmiş beyinlere daha yüksek ücret ve daha iyi olanaklar sağlaması ile gelişmeleri daha da hızlanmaktadır. Beyin göçü ülkeler arasındaki gelişmişlik farkının daha da artmasına neden olmaktadır.
Beyin göçü 1960’lı yıllarda başlamış olup, önce doktorlar, mühendisler ve sonra bilim adamları arasında yaygınlaşmıştır. Beyin göçü iç ve dış beyin göçü olarak ikiye ayrılabilir. Ülke içindeki beyin göçüne iç ve ülke dışına olan beyin göçüne ise dış beyin göçü adı verilir. Ülkemizde iç beyin göçü çoğunlukla devlet sektöründen özel sektöre olmaktadır. Örneğin Devlet Üniversitelerinden Vakıf Üniversitelerine Öğretim Üyesi erozyonu veya devlet dairelerinden yetişen elemanların özel sektöre geçişi iç beyin göçü olarak adlandırılabilir. İç beyin göçünün ülke açısından pek fazla zararı yoktur. Dış beyin göçü ise iyi yetişmiş yetenekli işgücünün gelişmiş ülkelere akışı şeklinde algılanabilir ve ülkeye zararı çok büyüktür.
Türkiye beyin göçü en fazla olan 34 ülke içinde 24. sırada yer almakta olup, maalesef iyi eğitim gören yüz kişiden 59’unu elinden kaybetmektedir. Beyin göçü Dünyada’ da önemli bir sorundur. Beyin göçünün fazla verildiği ülkeler arasında Hindistan, Pakistan, Birleşik Devletler Topluluğu, Çin, Filipinler, Cezayir, Fas, Tunus, İran, Mısır, Nijerya, Türki Cumhuriyetler vs. de vardır. Önemli ölçüde beyin göçü alan ülkeler arasında ABD, Kanada, Avustralya, G. Afrika, Almanya, Fransa vs gibi ülkeler vardır.
Gelişmiş ülkeler arasında bile beyin göçü söz konusudur. Örneğin Kanada ve İngiltere’den ABD’ye beyin göçü söz konusudur. Kanadalılar daha iyi iş olanakları, yüksek ücret ve daha düşük vergi nedeniyle ABD’de çalışmayı tercih etmektedirler. Kanada’dan dışarıya olan beyin göçü kadar da Kanada kendisi dışarıdan beyin göçü aldığından gidenler ve gelenler birbirini dengelemektedir. Çoğunlukla gelenler daha fazla olmaktadır. Türkiye, Hitler döneminde Yahudi bilim adamlarına kucak açmış ve son on yıldır özellikle Sovyetler Birliğinin dağılması ile birlikte Türki Cumhuriyetlerden bir miktar beyin göçü alsa da bunu iyi değerlendirdiğini söylemek doğru olamayacaktır.
BEYİN GÖÇÜNÜN NEDENLERİ
Beyin göçünün nedenleri 6 grupta toplanabilir:
Ekonomik Nedenler
Politik/Siyasal Nedenler
Bilim ve Teknoloji Politikalarındaki Yanlışlıklar
Eğitim Sistemindeki Çarpıklıklar
İşsizlik
Yabancı Dilde Eğitim ve Teknolojideki Gelişmeler
TÜRKİYE’DEN BEYİN GÖÇÜNÜN NEDENLERİ
YÖK’ün hazırladığı bir rapora göre 24 bini Almanya’da, 15 bini ABD’de olmak üzere 50 binden fazla Türk genci yurt dışında eğitim görmektedir. Dünya Bankasına göre yurt dışında yüksek öğretim gören öğrencilerimizin yurt içindekilere göre oranı %3.2’ler civarındadır. Yurt dışında önce eğitim ve sonra iş arayan gençlerimizin bir kısmı da Üniversitelere giremediğinden yurt dışına okumayı tercih etmektedir. Türkiye yurt dışına en çok öğrenci gönderen/okutan ülkeler arasında 11. sırada yer almaktadır. Türk öğrenciler Almanya, ABD, İngiltere, Kanada, Belçika, Avustralya, Fransa ve G. Afrika’ya gitmekte ve büyük çoğunluğu lisans veya lisans üstü (Y. Lisans ve/veya Doktora) eğitimlerinden sonra ülkeye geri dönmemektedir. Türkiye ABD’de en fazla öğrencisi bulunan 9. ülkedir. TÜSİAD’a göre Türk öğrencilerin ABD ekonomisine yılda 824 milyon dolar katkı sağlamaktadır. Öğrencilerimizin ileri ülkelerde yüksek öğretim görmeleri tabii ki yararlıdır. Ancak eğitim kalitesi düşük ülkelere öğrenci gönderilmemesinde de yarar vardır. Yurt dışında eğitim gören ve yurda dönen yetişmiş beyinlerin de ülkemizde iyi değerlendirilmesi ve iyi olanaklar sunulması gerekmektedir.
Ülkemizde bilim, teknoloji ve Ar-Ge’ye verilen önemin yetersizliği DİE verilerine göre şöyledir. On bin kişiye düşen Ar-Ge personeli sayısı ülkemizde 1990 yılında binde 6.7 iken 2000 yılında ancak binde 10.5’e çıkabilmiştir. Bu oran Rusya’da binde 153, Japonya’da binde 136, Almanya’da binde 116 ve AB topluluğunda binde 95’dir. Ar-Ge harcamalarının GSYIH içindeki payı 1990 yılında binde 3.2 iken 2000 yılında ancak binde 6.3’e çıkabilmiştir. Bu oran Japonya’da yüzde 3.04, ABD’de yüzde 2.64, Almanya’da yüzde 2.46 ve AB ülkelerinde yüzde 1.85’tir. Fen Bilimleri atıf endeksinde taranan dergiler içinde yer alan Türkiye adresli 6074 bilimsel yayın ile 2000 yılında 25. sırada yer alabilmekteyiz. Ülkemizde buluş ve patent için başvuru sayısı 2000 yılında ancak 3442 olmuştur. Bu rakam gelişmiş ülkelerdeki birkaç günlük başvuruya eşittir.
İnternet’ten 1135 kişi (katılımcıların %75'inin 18-29 yaş grubunda) üzerinden TRT tarafından yapılan "Beyin Göçü" konulu anketin sonuçlarına göre; katılımcıların %72'sinin kariyer hayallerini gerçekleştirmek için şansını yurt dışında aramayı düşündüğünü yansıtmıştır. Aynı kitle, %98 gibi yüksek bir oranla, siyaset ve iş çevrelerinin beyin göçü konusuna yeterli duyarlılığı göstermediğini belirtmiş. Anket katılımcılarının demografik özelliklerini incelediğimizde, katılımcıların genç yaşta olduğunu görülmektedir. Türkiye'nin günümüzdeki ekonomik koşulları ve istihdam şartları göz önünde bulundurulduğunda, iş hayatına yeni adım atmış veya atmakta olan bu kitlenin de motivasyonunun kaynağını görmek hiç de zor değildir. Teknolojik gelişmeler ve globalleşme sonucu, yurt dışına gitme kararını vermek gençler için artık eskisi kadar zor da değildir. Globalleşme, nesiller arasında zaten var olan farklılıkları daha da belirginleştirmiş ve kaynaklarda "Y-nesli" olarak tanımlanan yeni neslin özelliklerini ortaya çıkarmıştır Y-nesli, bilgisayarlı, internetli bir dünyada yetişmiş bir nesildir. Ödev yapmak için kütüphaneye gitmiyor, istedikleri bütün bilgilere internet aracılığıyla ulaşabiliyor ve böylece dünyayı, farklı kültürleri tanıyorlar. Gündüz Türkiye'deki arkadaşlarıyla birlikte vakit geçirirken, akşam dünyanın dört bir yanından insanlarla 'chat' yapabiliyorlar. Hayatlarındaki her şeyin çok çabuk değişmesine alışıklar - 'adaptasyon' yetkinlikleri çok güçlü. Genç neslin bu özelliklerine Türkiye'nin günümüzdeki istihdam koşulları da eklenince, anketimizde "beyin göçü" olarak tanımladığımız yurt dışına yerleşme kararını almaları kolaylaşabiliyor.
Anket sonuçlarında görünen sevindirici bir nokta, "Yurt dışında olsun da, ne iş olsa yaparım" ifadesini kullanan anket katılımcılarının oranının yalnızca %7.8 olması. Anket katılımcıların %55 oranındaki bölümü ise, ancak "istediğim koşullarda bir iş bulursam" yurt dışı alternatifini değerlendireceğini belirtmiş. Bu da hem ülke olarak, hem de kurumsal olarak alınacak bir takım önlemlerle genç beyinleri göçten vazgeçirebileceğimizin olumlu bir sinyalidir. Yurt dışına kariyer yapmak için gidişte en çok tercih edilen ülkeler ABD (%38) ve Kanada’dır (%20). Gençlerin %44’ü, 2-3 yıl içinde istihdam şartlarının düzeleceğini beklemelerine karşın, %32’lik kesim ise istihdam olanaklarının hiçbir zaman düzelmeyeceği düşüncesinde karamsardır.
Beyin göçünü durdurmak için %29’luk kesim zihniyetin değişmesini, %17.4’lük kesim yerli/yabancı yatırımların sağlanmasını, %17.3’lük kesim ekonominin düzelmesini, %12’lik kesim istihdam yaratılmasını ve %9’luk kesim girişimciliğin desteklenmesini istemektedir. Gençlere göre Türkiye’nin gelecekte karşısına çıkacak en önemli sorun %38 siyasi istikrarsızlık ve %31 ile beyin göçü ve istihdam ve %24 ile ekonomik krizlerdir.
Yurt dışına nitelikli beyin göçünde çoğunlukla eğitim/kariyer amaçlı (Master ve Doktora) gidenlerde geri dönüşü yarıdan az olmamakta. Bunlarında yaş aralığı 17-35 arasında yoğunlaşmaktadır. En fazla kalma oranı Fen Bilimlerinden Mühendislik (bilgisayar, uçak, elektrik-elektronik, haberleşme, makine, kimya, endüstri, maden, metalürji, bioteknoloji gibi dallarda), Sağlık Bilimlerinden Tıpta ve daha az oranda Sosyal Bilimlerde olmaktadır. Fen Bilimlerinde Master ve Doktora çalışmasını tamamlayanlar çok rahat araştırma merkezleri ve teknoparklarda yüksek ücretle çalışma imkanı bulabilmektedirler. Tıp ve Sosyal Bilimlerde çoğunlukla Üniversitelerde öğretim elemanı ve doktora sonrası araştırmacı olarak kalıyorlar. Gelişmiş ülkeler bu genç beyinlerin en verimli çağlarını kullanmaktadırlar. Yurt dışında kalanların önemli bir kısmı da Resmi Burslu okuyanlardan oluşmaktadır. Son yıllarda TÜBİTAK tarafından resmi burslu gönderilen 26 kişinin dönmediği bildirilmiştir.
Ülkemizden yurtdışına giden her iyi eğitilmiş yurttaşımız "Beyin Göçü" nedeniyle kesinlikle ülkemizin çok büyük bir değer kaybına neden olmaktadır. Her iktidar değil, her bakan değiştikçe veya partilerin yerel yönetimlerinin baskısı ile çok sık olarak bürokraside çalışan memurlar, görevliler değiştikçe zaten çok hantal dönen devlet çarkı baş döndürücü hızla giden çağın hızına ayak uyduramazlar. Böyle kötü bir çark içinde en yetenekli, dünya çapında değerleri olan üst düzeydeki insanlarımız bir şey yapamazlar ve bu kötü çark o değerli insanlarımızı öğütmeyerek yok etmeye çalışır. Bu çark içinde kalıp yok olmamak için kendilerini değerlendirebilecek ülkelere giden insanlarımıza hangi hakla ve düşünceyle kötü gözle bakabiliriz? Bu sebeplerle dışarı giden insanlarımızın tümünün ülkelerini sevmediklerini söyleyemeyiz. Şartlar onları dışarı itmektedir. Yurt dışına, ülkesindeki kötü koşullar nedeniyle çok büyük zararlar gören ve yurt dışına kırgın olarak giden beyinlerimiz bu gruba girmektedir. Bu beyinlerin sanki ülkelerine dönmemesi ve gelişmiş ülkelere hizmet etmesi için çok büyük gizli çabalar sarf edilmektedir. Zira bu beyinlerin bazılarının ülkelerine dönmeleri halinde başlarına gelmeyecek felaket kalmayacaktır. Sanki içimizdeki gizli bir düşman güç, kıt kaynaklarla yetiştirdiğimiz ve büyük bedel ödediğimiz bir beynin ülkesine dönmemesi için tüm ortamları hazırlamıştır. Artık bu gruptaki beyinler gittikleri ülkeye hiçbir bedel ve transfer ücreti ödemeden hizmet vermeğe başlayacaklardır. Bu beyinler, gelişmiş ülkelere gelişmekte olan ülkelerin yaptığı karşılıksız bir bağış/hibedir. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerden gittikleri zengin ülkelere hibe edilen bu beyinlerin, gittikleri gelişmiş ülkelerde kendilerine verilen değerlerle akıllarından ve hayallerinden dahi geçiremeyecekleri çalışma ortamları ve olanakları gördükçe bunların ülkelerine katkıları kalmayacak ve bu gruptaki insanların, beyinlerin yurtdışına gitmesi tam bir beyin göçü ve kaybıdır.
Ülkelerine geri döndüklerinde çok büyük hizmet yapabilmek amaç ve hayaliyle yurt dışına gidip daha sonra elde ettikleri eğitim -deneyimlerle ve büyük heves/heyecanla ülkelerine dönen, ancak gönüllerince ülkelerine hizmet edemeyeceklerini anlayarak çok büyük hayal kırıklığına uğrayanlar kısmen ülkemize bir beyin gücü katkısı yaparlarken tekrar yurtdışına gittiklerinde artık bir daha bunlardan yararlanma olanağı kalmamaktadır. Bu gruptakilerin yurtdışına gitmeyip ülkelerinde kalmaları halinde bile artık göç etmişlerden farkı kalmamakta, tamamen küstürülmekte ve pasifize edilmektedirler.
Yurtdışına giden iyi eğitilmiş yurttaşlarımız her ne kadar gittikleri ülkeye hizmet etseler dahi oralarda elde edecekleri deneyimlerle ve ilave eğitimlerle ülkemizin gelişimine çok büyük katkıda bulunacak şekilde "Beyin Gücümüzü" artıracaklar ve ülkemizde bulundukları ortamdan daha da fazla bir şekilde beyin gücümüzün artmasına katkıda bulunacaklardır. Bu gruptaki beyinlerimiz aslında ülkemiz için bir beyin göçü/kaybı değil belki de bizim onlara hiçbir zaman ülkemizde kalmaları halinde sağlayamayacağımız olanaklarla daha da güçlenmiş olarak ülkelerine dönen, dönmeseler bile dışarıdan her zaman ve her yolla ülkelerine katkıda bulunabilen birer beyin gücümüz olacaktır. Bu gruptakilerin her zaman ülkelerine katkıları artan bir şekilde devam edecektir. Bu gruptaki beyinlerimize kısmen devlet (araştırma kurumları/ hastaneleri vs), daha çok oranda kamuoyu sahip çıktığından onların gücünden kısmen yararlanılabilmektedir. Ancak ülkemizin kalıcı eğitim, bilim, teknoloji , araştırma&geliştirme politikalarının olmayışı ve bu alanlarda kurumsallaşamama bu beyin gücümüzden yararlanmamızı engellemekte/ kısıtlamaktadır. Bu kişiler genellikle sadece yazın birkaç hafta/ay ülkemize bazı Üniversitelere gelip seminer/konferans vermekte veya birkaç Türk öğrenciye kendi kurumlarında araştırma olanağı/bursu sağlayabilmektedirler. Bir kısmı da yurt dışında lobi faaliyetlerinde bulunabilmektedir
Yetişmiş insan açığı çeken ülkemizde beyin göçüyle bu açık daha da artmaktadır. Ülkemizin kıt ve sınırlı kaynakları ile yetiştirdiği değerli beyinlerin kaybı, ülkemizin gelişmesini daha da yavaşlatmaktadır. Ayrıca gelişmiş ülkelerin yetişmiş beyinlere daha yüksek ücret ve daha iyi olanaklar sağlaması ile gelişmeleri daha da hızlanmaktadır. Beyin göçü ülkeler arasındaki gelişmişlik farkının daha da artmasına neden olmaktadır. Bu açığı kapatmanın yolu sadece beyin göçünü tersine çevirmek ile mümkün olabilecektir. Ayrıca Türkiye Birleşik Devletler Topluluğu (BDT), Türki Cumhuriyetler ve İslam Ülkelerinden de beyin göçü alma yollarını aramalıdır.
SONUÇ
Eğitilmiş insan sermayesinin fakir ülkelerden akışı/kaçışı batı dünyasının bilim ve ekonomisini artırırken, göç veren ülkelerin gelişmelerini yavaşlatmakta/engellemektedir. Buda beyin göçünün az gelişmişlikle özdeşleşmesi anlamına gelmektedir. Beyin göçünü engellemek/kontrol etmek sadece gelişmekte olan ülkenin elinde değildir. Gelişmiş ülkelerdeki iş ve fırsat olanakları olduğu ve daha iyi bir gelecek sunulduğu sürece beyin göçü kaçınılmaz olarak devam edecektir. Yapılacak en iyi iş bunu minimuma indirmektir. Beyin göçünü tersine ve/veya beyin gücüne çevirmede yarar vardır.
Ülkemiz insanlarının refah düzeyini artırmak ve yaşam kalitesini yükseltmek bilim, teknoloji ve buluş yeteneğimizin yükselmesine bağlıdır. Bu da ancak yetişmiş beyinlerle başarılabilir. En önemli yatırım eğitilmiş insana yapılan yatırımdır. Refah seviyemizi ancak teknoloji üreterek artırabiliriz. Bunu da bilime, teknolojiye, Ar-Ge’ye ve yetişmiş beyin gücüne gereken önem verilerek başarabiliriz. Ülkemizde beyin göçünü tersine çevirecek akımların acilen güçlendirilmelidir. Bunun için Ar-Ge’ye önem verilip, Tekno-Parklar ve Araştırma Merkezleri kurulup verimli işletilmesinde ve Üniversitelerin cazip hale getirilmesinde yarar vardır.
İyi eğitilmiş beyinlerimizden yararlanmak ve beyin göçü sorunu aşabilmek için, bu yönde gerekli ortamları ve mekanizmaları oluşturmak için Devlet Sektörüne (vizyonlu yöneticilerle), Özel Sektöre, Kamuoyu ve Sivil Toplum/İnisiyatif Örgütlerine büyük görevler düşmektedir. Bu beyinlerimize sahip çıkmadığımız takdirde bu beyinlerimiz tamamen ülkemizin kaybı olacaktır. Geçici bir zaman için "Beyin Gücü" kabul edilseler bile zaman içerisinde tamamen bir "Beyin Göçü/Kaybı"na neden olacaklardır
Bugünkü nesil uluslar arası küresel düşünen, objektif ve akılcı nesildir. En önemli sermayemiz iyi eğitimli girişimci genç neslimiz/insanımız olduğunu unutmamalıyız. “Sermayenin ve beynin vatanı yoktur, dikkat etmezsek kaçırırız” Bu vatan bizim hepimizindir, istemeyen gitsin diyebilen kişilerde aç karınlarıyla bu vatanda yaşayamazlar ancak sürünürler. Küresel dünyada ayakta kalabilmenin tek yolu iyi eğitilmiş gençlere, profesyonellere ve bilime değer verilerek başarılabilir.
Kaynak: Prof. Dr. Muammer KAYA / Eskişehir, Osmangazi Üniversitesi
Beyin göçü 1960’lı yıllarda başlamış olup, önce doktorlar, mühendisler ve sonra bilim adamları arasında yaygınlaşmıştır. Beyin göçü iç ve dış beyin göçü olarak ikiye ayrılabilir. Ülke içindeki beyin göçüne iç ve ülke dışına olan beyin göçüne ise dış beyin göçü adı verilir. Ülkemizde iç beyin göçü çoğunlukla devlet sektöründen özel sektöre olmaktadır. Örneğin Devlet Üniversitelerinden Vakıf Üniversitelerine Öğretim Üyesi erozyonu veya devlet dairelerinden yetişen elemanların özel sektöre geçişi iç beyin göçü olarak adlandırılabilir. İç beyin göçünün ülke açısından pek fazla zararı yoktur. Dış beyin göçü ise iyi yetişmiş yetenekli işgücünün gelişmiş ülkelere akışı şeklinde algılanabilir ve ülkeye zararı çok büyüktür.
Türkiye beyin göçü en fazla olan 34 ülke içinde 24. sırada yer almakta olup, maalesef iyi eğitim gören yüz kişiden 59’unu elinden kaybetmektedir. Beyin göçü Dünyada’ da önemli bir sorundur. Beyin göçünün fazla verildiği ülkeler arasında Hindistan, Pakistan, Birleşik Devletler Topluluğu, Çin, Filipinler, Cezayir, Fas, Tunus, İran, Mısır, Nijerya, Türki Cumhuriyetler vs. de vardır. Önemli ölçüde beyin göçü alan ülkeler arasında ABD, Kanada, Avustralya, G. Afrika, Almanya, Fransa vs gibi ülkeler vardır.
Gelişmiş ülkeler arasında bile beyin göçü söz konusudur. Örneğin Kanada ve İngiltere’den ABD’ye beyin göçü söz konusudur. Kanadalılar daha iyi iş olanakları, yüksek ücret ve daha düşük vergi nedeniyle ABD’de çalışmayı tercih etmektedirler. Kanada’dan dışarıya olan beyin göçü kadar da Kanada kendisi dışarıdan beyin göçü aldığından gidenler ve gelenler birbirini dengelemektedir. Çoğunlukla gelenler daha fazla olmaktadır. Türkiye, Hitler döneminde Yahudi bilim adamlarına kucak açmış ve son on yıldır özellikle Sovyetler Birliğinin dağılması ile birlikte Türki Cumhuriyetlerden bir miktar beyin göçü alsa da bunu iyi değerlendirdiğini söylemek doğru olamayacaktır.
BEYİN GÖÇÜNÜN NEDENLERİ
Beyin göçünün nedenleri 6 grupta toplanabilir:
Ekonomik Nedenler
- Düşük ücret politikası varlığı,
- Vergi oranlarının yüksek olması,
- Ekonomik istikrarsızlık varlığı,
- Gelecek endişesi olması.
Politik/Siyasal Nedenler
- Etnik köken farklılığı/ayrılığı oluşumu,
- Siyasal istikrarsızlık oluşumu,
- Siyasetin/Kayırmacılığın iş hayatına girip, onu kontrol etmesi.
Bilim ve Teknoloji Politikalarındaki Yanlışlıklar
- Ar-Ge’ye önem vermeme,
- Bilim ve teknolojiye değer vermeme,
- Fikir üretiminin ve buluşun para etmemesi ve desteklenmemesi,
- Ar-Ge alt yapı ve teşvik eksikliği,
- Ar-Ge yatırım yardımı ve vergi indirimi azlığı,
Eğitim Sistemindeki Çarpıklıklar
- Kişi başına (142 $) en az eğitim harcaması yapan 5. ülke olmamız,
- Eğitim harcamasında 109 ülke içinde 105. sırada yer almamız,
- Ulusal gelirden eğitime ayrılan pay Dünya ortalaması %5.2 iken bizde %2.2 olması,
- Kalıcı milli eğitim politikası yokluğu,
- Eğitimde fırsat eşitsizliği oluşu.
İşsizlik
- Üniversite mezunlarının %70’inin meslekleriyle ilgisiz işlerde çalışması,
- En fazla işsizliğin Üniversite mezunları arasında olması,
- İş bulamama.
Yabancı Dilde Eğitim ve Teknolojideki Gelişmeler
- Yabancı dilde eğitim beyin göçünde katalizör görevi görmesi,
- Yabancı dilde eğitim batıya bedavaya (hibe) insan kaynağı üretmeye yardımcı olması,
- İletişim olanaklarının (bilgisayar, internet, fax, cep telefonu vs) sağladığı kolaylıklar.
TÜRKİYE’DEN BEYİN GÖÇÜNÜN NEDENLERİ
YÖK’ün hazırladığı bir rapora göre 24 bini Almanya’da, 15 bini ABD’de olmak üzere 50 binden fazla Türk genci yurt dışında eğitim görmektedir. Dünya Bankasına göre yurt dışında yüksek öğretim gören öğrencilerimizin yurt içindekilere göre oranı %3.2’ler civarındadır. Yurt dışında önce eğitim ve sonra iş arayan gençlerimizin bir kısmı da Üniversitelere giremediğinden yurt dışına okumayı tercih etmektedir. Türkiye yurt dışına en çok öğrenci gönderen/okutan ülkeler arasında 11. sırada yer almaktadır. Türk öğrenciler Almanya, ABD, İngiltere, Kanada, Belçika, Avustralya, Fransa ve G. Afrika’ya gitmekte ve büyük çoğunluğu lisans veya lisans üstü (Y. Lisans ve/veya Doktora) eğitimlerinden sonra ülkeye geri dönmemektedir. Türkiye ABD’de en fazla öğrencisi bulunan 9. ülkedir. TÜSİAD’a göre Türk öğrencilerin ABD ekonomisine yılda 824 milyon dolar katkı sağlamaktadır. Öğrencilerimizin ileri ülkelerde yüksek öğretim görmeleri tabii ki yararlıdır. Ancak eğitim kalitesi düşük ülkelere öğrenci gönderilmemesinde de yarar vardır. Yurt dışında eğitim gören ve yurda dönen yetişmiş beyinlerin de ülkemizde iyi değerlendirilmesi ve iyi olanaklar sunulması gerekmektedir.
Ülkemizde bilim, teknoloji ve Ar-Ge’ye verilen önemin yetersizliği DİE verilerine göre şöyledir. On bin kişiye düşen Ar-Ge personeli sayısı ülkemizde 1990 yılında binde 6.7 iken 2000 yılında ancak binde 10.5’e çıkabilmiştir. Bu oran Rusya’da binde 153, Japonya’da binde 136, Almanya’da binde 116 ve AB topluluğunda binde 95’dir. Ar-Ge harcamalarının GSYIH içindeki payı 1990 yılında binde 3.2 iken 2000 yılında ancak binde 6.3’e çıkabilmiştir. Bu oran Japonya’da yüzde 3.04, ABD’de yüzde 2.64, Almanya’da yüzde 2.46 ve AB ülkelerinde yüzde 1.85’tir. Fen Bilimleri atıf endeksinde taranan dergiler içinde yer alan Türkiye adresli 6074 bilimsel yayın ile 2000 yılında 25. sırada yer alabilmekteyiz. Ülkemizde buluş ve patent için başvuru sayısı 2000 yılında ancak 3442 olmuştur. Bu rakam gelişmiş ülkelerdeki birkaç günlük başvuruya eşittir.
İnternet’ten 1135 kişi (katılımcıların %75'inin 18-29 yaş grubunda) üzerinden TRT tarafından yapılan "Beyin Göçü" konulu anketin sonuçlarına göre; katılımcıların %72'sinin kariyer hayallerini gerçekleştirmek için şansını yurt dışında aramayı düşündüğünü yansıtmıştır. Aynı kitle, %98 gibi yüksek bir oranla, siyaset ve iş çevrelerinin beyin göçü konusuna yeterli duyarlılığı göstermediğini belirtmiş. Anket katılımcılarının demografik özelliklerini incelediğimizde, katılımcıların genç yaşta olduğunu görülmektedir. Türkiye'nin günümüzdeki ekonomik koşulları ve istihdam şartları göz önünde bulundurulduğunda, iş hayatına yeni adım atmış veya atmakta olan bu kitlenin de motivasyonunun kaynağını görmek hiç de zor değildir. Teknolojik gelişmeler ve globalleşme sonucu, yurt dışına gitme kararını vermek gençler için artık eskisi kadar zor da değildir. Globalleşme, nesiller arasında zaten var olan farklılıkları daha da belirginleştirmiş ve kaynaklarda "Y-nesli" olarak tanımlanan yeni neslin özelliklerini ortaya çıkarmıştır Y-nesli, bilgisayarlı, internetli bir dünyada yetişmiş bir nesildir. Ödev yapmak için kütüphaneye gitmiyor, istedikleri bütün bilgilere internet aracılığıyla ulaşabiliyor ve böylece dünyayı, farklı kültürleri tanıyorlar. Gündüz Türkiye'deki arkadaşlarıyla birlikte vakit geçirirken, akşam dünyanın dört bir yanından insanlarla 'chat' yapabiliyorlar. Hayatlarındaki her şeyin çok çabuk değişmesine alışıklar - 'adaptasyon' yetkinlikleri çok güçlü. Genç neslin bu özelliklerine Türkiye'nin günümüzdeki istihdam koşulları da eklenince, anketimizde "beyin göçü" olarak tanımladığımız yurt dışına yerleşme kararını almaları kolaylaşabiliyor.
Anket sonuçlarında görünen sevindirici bir nokta, "Yurt dışında olsun da, ne iş olsa yaparım" ifadesini kullanan anket katılımcılarının oranının yalnızca %7.8 olması. Anket katılımcıların %55 oranındaki bölümü ise, ancak "istediğim koşullarda bir iş bulursam" yurt dışı alternatifini değerlendireceğini belirtmiş. Bu da hem ülke olarak, hem de kurumsal olarak alınacak bir takım önlemlerle genç beyinleri göçten vazgeçirebileceğimizin olumlu bir sinyalidir. Yurt dışına kariyer yapmak için gidişte en çok tercih edilen ülkeler ABD (%38) ve Kanada’dır (%20). Gençlerin %44’ü, 2-3 yıl içinde istihdam şartlarının düzeleceğini beklemelerine karşın, %32’lik kesim ise istihdam olanaklarının hiçbir zaman düzelmeyeceği düşüncesinde karamsardır.
Beyin göçünü durdurmak için %29’luk kesim zihniyetin değişmesini, %17.4’lük kesim yerli/yabancı yatırımların sağlanmasını, %17.3’lük kesim ekonominin düzelmesini, %12’lik kesim istihdam yaratılmasını ve %9’luk kesim girişimciliğin desteklenmesini istemektedir. Gençlere göre Türkiye’nin gelecekte karşısına çıkacak en önemli sorun %38 siyasi istikrarsızlık ve %31 ile beyin göçü ve istihdam ve %24 ile ekonomik krizlerdir.
Yurt dışına nitelikli beyin göçünde çoğunlukla eğitim/kariyer amaçlı (Master ve Doktora) gidenlerde geri dönüşü yarıdan az olmamakta. Bunlarında yaş aralığı 17-35 arasında yoğunlaşmaktadır. En fazla kalma oranı Fen Bilimlerinden Mühendislik (bilgisayar, uçak, elektrik-elektronik, haberleşme, makine, kimya, endüstri, maden, metalürji, bioteknoloji gibi dallarda), Sağlık Bilimlerinden Tıpta ve daha az oranda Sosyal Bilimlerde olmaktadır. Fen Bilimlerinde Master ve Doktora çalışmasını tamamlayanlar çok rahat araştırma merkezleri ve teknoparklarda yüksek ücretle çalışma imkanı bulabilmektedirler. Tıp ve Sosyal Bilimlerde çoğunlukla Üniversitelerde öğretim elemanı ve doktora sonrası araştırmacı olarak kalıyorlar. Gelişmiş ülkeler bu genç beyinlerin en verimli çağlarını kullanmaktadırlar. Yurt dışında kalanların önemli bir kısmı da Resmi Burslu okuyanlardan oluşmaktadır. Son yıllarda TÜBİTAK tarafından resmi burslu gönderilen 26 kişinin dönmediği bildirilmiştir.
Ülkemizden yurtdışına giden her iyi eğitilmiş yurttaşımız "Beyin Göçü" nedeniyle kesinlikle ülkemizin çok büyük bir değer kaybına neden olmaktadır. Her iktidar değil, her bakan değiştikçe veya partilerin yerel yönetimlerinin baskısı ile çok sık olarak bürokraside çalışan memurlar, görevliler değiştikçe zaten çok hantal dönen devlet çarkı baş döndürücü hızla giden çağın hızına ayak uyduramazlar. Böyle kötü bir çark içinde en yetenekli, dünya çapında değerleri olan üst düzeydeki insanlarımız bir şey yapamazlar ve bu kötü çark o değerli insanlarımızı öğütmeyerek yok etmeye çalışır. Bu çark içinde kalıp yok olmamak için kendilerini değerlendirebilecek ülkelere giden insanlarımıza hangi hakla ve düşünceyle kötü gözle bakabiliriz? Bu sebeplerle dışarı giden insanlarımızın tümünün ülkelerini sevmediklerini söyleyemeyiz. Şartlar onları dışarı itmektedir. Yurt dışına, ülkesindeki kötü koşullar nedeniyle çok büyük zararlar gören ve yurt dışına kırgın olarak giden beyinlerimiz bu gruba girmektedir. Bu beyinlerin sanki ülkelerine dönmemesi ve gelişmiş ülkelere hizmet etmesi için çok büyük gizli çabalar sarf edilmektedir. Zira bu beyinlerin bazılarının ülkelerine dönmeleri halinde başlarına gelmeyecek felaket kalmayacaktır. Sanki içimizdeki gizli bir düşman güç, kıt kaynaklarla yetiştirdiğimiz ve büyük bedel ödediğimiz bir beynin ülkesine dönmemesi için tüm ortamları hazırlamıştır. Artık bu gruptaki beyinler gittikleri ülkeye hiçbir bedel ve transfer ücreti ödemeden hizmet vermeğe başlayacaklardır. Bu beyinler, gelişmiş ülkelere gelişmekte olan ülkelerin yaptığı karşılıksız bir bağış/hibedir. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerden gittikleri zengin ülkelere hibe edilen bu beyinlerin, gittikleri gelişmiş ülkelerde kendilerine verilen değerlerle akıllarından ve hayallerinden dahi geçiremeyecekleri çalışma ortamları ve olanakları gördükçe bunların ülkelerine katkıları kalmayacak ve bu gruptaki insanların, beyinlerin yurtdışına gitmesi tam bir beyin göçü ve kaybıdır.
Ülkelerine geri döndüklerinde çok büyük hizmet yapabilmek amaç ve hayaliyle yurt dışına gidip daha sonra elde ettikleri eğitim -deneyimlerle ve büyük heves/heyecanla ülkelerine dönen, ancak gönüllerince ülkelerine hizmet edemeyeceklerini anlayarak çok büyük hayal kırıklığına uğrayanlar kısmen ülkemize bir beyin gücü katkısı yaparlarken tekrar yurtdışına gittiklerinde artık bir daha bunlardan yararlanma olanağı kalmamaktadır. Bu gruptakilerin yurtdışına gitmeyip ülkelerinde kalmaları halinde bile artık göç etmişlerden farkı kalmamakta, tamamen küstürülmekte ve pasifize edilmektedirler.
Yurtdışına giden iyi eğitilmiş yurttaşlarımız her ne kadar gittikleri ülkeye hizmet etseler dahi oralarda elde edecekleri deneyimlerle ve ilave eğitimlerle ülkemizin gelişimine çok büyük katkıda bulunacak şekilde "Beyin Gücümüzü" artıracaklar ve ülkemizde bulundukları ortamdan daha da fazla bir şekilde beyin gücümüzün artmasına katkıda bulunacaklardır. Bu gruptaki beyinlerimiz aslında ülkemiz için bir beyin göçü/kaybı değil belki de bizim onlara hiçbir zaman ülkemizde kalmaları halinde sağlayamayacağımız olanaklarla daha da güçlenmiş olarak ülkelerine dönen, dönmeseler bile dışarıdan her zaman ve her yolla ülkelerine katkıda bulunabilen birer beyin gücümüz olacaktır. Bu gruptakilerin her zaman ülkelerine katkıları artan bir şekilde devam edecektir. Bu gruptaki beyinlerimize kısmen devlet (araştırma kurumları/ hastaneleri vs), daha çok oranda kamuoyu sahip çıktığından onların gücünden kısmen yararlanılabilmektedir. Ancak ülkemizin kalıcı eğitim, bilim, teknoloji , araştırma&geliştirme politikalarının olmayışı ve bu alanlarda kurumsallaşamama bu beyin gücümüzden yararlanmamızı engellemekte/ kısıtlamaktadır. Bu kişiler genellikle sadece yazın birkaç hafta/ay ülkemize bazı Üniversitelere gelip seminer/konferans vermekte veya birkaç Türk öğrenciye kendi kurumlarında araştırma olanağı/bursu sağlayabilmektedirler. Bir kısmı da yurt dışında lobi faaliyetlerinde bulunabilmektedir
Yetişmiş insan açığı çeken ülkemizde beyin göçüyle bu açık daha da artmaktadır. Ülkemizin kıt ve sınırlı kaynakları ile yetiştirdiği değerli beyinlerin kaybı, ülkemizin gelişmesini daha da yavaşlatmaktadır. Ayrıca gelişmiş ülkelerin yetişmiş beyinlere daha yüksek ücret ve daha iyi olanaklar sağlaması ile gelişmeleri daha da hızlanmaktadır. Beyin göçü ülkeler arasındaki gelişmişlik farkının daha da artmasına neden olmaktadır. Bu açığı kapatmanın yolu sadece beyin göçünü tersine çevirmek ile mümkün olabilecektir. Ayrıca Türkiye Birleşik Devletler Topluluğu (BDT), Türki Cumhuriyetler ve İslam Ülkelerinden de beyin göçü alma yollarını aramalıdır.
SONUÇ
Eğitilmiş insan sermayesinin fakir ülkelerden akışı/kaçışı batı dünyasının bilim ve ekonomisini artırırken, göç veren ülkelerin gelişmelerini yavaşlatmakta/engellemektedir. Buda beyin göçünün az gelişmişlikle özdeşleşmesi anlamına gelmektedir. Beyin göçünü engellemek/kontrol etmek sadece gelişmekte olan ülkenin elinde değildir. Gelişmiş ülkelerdeki iş ve fırsat olanakları olduğu ve daha iyi bir gelecek sunulduğu sürece beyin göçü kaçınılmaz olarak devam edecektir. Yapılacak en iyi iş bunu minimuma indirmektir. Beyin göçünü tersine ve/veya beyin gücüne çevirmede yarar vardır.
Ülkemiz insanlarının refah düzeyini artırmak ve yaşam kalitesini yükseltmek bilim, teknoloji ve buluş yeteneğimizin yükselmesine bağlıdır. Bu da ancak yetişmiş beyinlerle başarılabilir. En önemli yatırım eğitilmiş insana yapılan yatırımdır. Refah seviyemizi ancak teknoloji üreterek artırabiliriz. Bunu da bilime, teknolojiye, Ar-Ge’ye ve yetişmiş beyin gücüne gereken önem verilerek başarabiliriz. Ülkemizde beyin göçünü tersine çevirecek akımların acilen güçlendirilmelidir. Bunun için Ar-Ge’ye önem verilip, Tekno-Parklar ve Araştırma Merkezleri kurulup verimli işletilmesinde ve Üniversitelerin cazip hale getirilmesinde yarar vardır.
İyi eğitilmiş beyinlerimizden yararlanmak ve beyin göçü sorunu aşabilmek için, bu yönde gerekli ortamları ve mekanizmaları oluşturmak için Devlet Sektörüne (vizyonlu yöneticilerle), Özel Sektöre, Kamuoyu ve Sivil Toplum/İnisiyatif Örgütlerine büyük görevler düşmektedir. Bu beyinlerimize sahip çıkmadığımız takdirde bu beyinlerimiz tamamen ülkemizin kaybı olacaktır. Geçici bir zaman için "Beyin Gücü" kabul edilseler bile zaman içerisinde tamamen bir "Beyin Göçü/Kaybı"na neden olacaklardır
Bugünkü nesil uluslar arası küresel düşünen, objektif ve akılcı nesildir. En önemli sermayemiz iyi eğitimli girişimci genç neslimiz/insanımız olduğunu unutmamalıyız. “Sermayenin ve beynin vatanı yoktur, dikkat etmezsek kaçırırız” Bu vatan bizim hepimizindir, istemeyen gitsin diyebilen kişilerde aç karınlarıyla bu vatanda yaşayamazlar ancak sürünürler. Küresel dünyada ayakta kalabilmenin tek yolu iyi eğitilmiş gençlere, profesyonellere ve bilime değer verilerek başarılabilir.
Kaynak: Prof. Dr. Muammer KAYA / Eskişehir, Osmangazi Üniversitesi