Öğrencilerdeki potansiyeli performansa çevirmek için
İnsan beyni bizim anlayabileceğimiz kadar basit olsaydı onu anlayamayacağımız kadar aptal olurduk” diyor Joestin Gardner.
Beyin nasıl çalışır? Beynin yapısı nasıldır? İnsan beyninin diğer canlıların beyninden farklılıkları nelerdir? Yüzyıllardan beri bu ve benzeri soruları sayısız insanın merak etmiş, birçok bilim insanı da bu soruların yanıtını yaptıkları araştırmalarla bulmaya çalışmıştır.
Beyinle ilgili neler biliyoruz?
• Beynin ’unu kullanıyoruz.
• Beyin 20’li yaşlarda son şeklini alıyor. Yerleşik devreler sonradan değiştirilemiyor.
• Beyin statiktir, değişmez ve okula başlamadan önce olgunlaşır.
• Bazı insanlar sol beyinli, bazıları da sağ beyinlidir.
• Farklı beyin bölgeleri farklı işlevler için birbirinden bağımsız çalışır.
• Erkek ve kadın beyinleri birbirlerinden farklıdır.
• Öğrenme için 0-3 yaş aralığı diğer yaşlardan daha önemlidir.
Yukarıda sıralanan ifadelerin tümü beyinle ilgili mitlerdir. Bu mitler beyinle ilgili ne kadar yanlış, eksik bilgilere sahip olduğumuzu gösteriyor. 1,4 kilogram ağırlığındaki bu protein külçesi, nasıl oluyor da insanoğlunun tüm yaşamsal faaliyetlerini kusursuz biçimde yerine getiriyor?
Yetişkin bir insanda 100 milyar nöron var. Saniyenin yüzde biri kadar sürede her bir nöron başka bir nöron ile 10.000’ den fazla bağlantı kuruyor.
Beyin, öğrenmek için tasarlanmıştır. Sürekli bir anlam arayışı içindedir. Beyin gücü denilen şey ise beyin hücrelerinin çalışmasının sonucudur. Okullarda öğrencilerin beyin hücrelerinin çalışması için neler yapılıyor? Öğrenme süreçlerinin başarısız olmasında öğrencilerin merakının uyandırılmaması, ilgisinin çekilmemesi, bilginin anlamlı ve kullanışlı olmaması ve eğlenceli hale getirilmemesi büyük önem taşımaktadır. Kısaca, öğrenme süreçlerinin başarısız olması beynin “hipokamp” denilen beyin bölgesinin uyarılmamasıyla ilgilidir diyebiliriz. Çünkü üzerinde “merak ve ilgi” etiketi taşımayan bilginin beyne girmek için gerekli vizeyi alması mümkün değildir. Bu yüzden “merak ilmin hocası “ denilmesi doğru bir bakış açısıdır.
Hipokamp bölgesi bilgilerin kalıcı hafızaya geçip geçmeyeceğine karar veren merkezdir. Beynin hipokamp olarak adlandırılan bölgesinde, sinapsisler yani nöronların birbirleriyle haberleştikleri noktalar yüksek frekanslı elektrik sinyalleriyle uyarılınca sinaptik bağlantılar güçleniyor.
Çeşitli öğrenme kanallarından bize ulaşan bilgiler verdiğimiz önem derecesine göre kaydolmaktadır. Duyguların hareketlenmediği olaylarda gelen bilgiler düşük frekanslı elektrik sinyalleri şeklindedir. Sonuçta zayıf sinaptik bağlar oluşur ve beynin hard diskine ( korteks) kayıt işlemi gerçekleşmez. Çünkü böyle durumda “alıcılar” (duygular) harekete geçememektedir. Duyguların uyandığı olaylarda ise hipokamp hareketlenmekte, beynin en dış tabakasında bulunan “kortekse” kayıt işlemi tamamlanmaktadır.
2008 yılından itibaren dünyada artarak çoğalan beyin araştırmaları ‘‘beynin plastisitesi’ özelliğini gündeme getirmiştir. Nöroplastisite, insanların bir etkinliği tekrar tekrar yapmaları halinde nöral ağlarının kendilerini etkinliğe göre şekillendirmeleri anlamına gelmektedir. Beynimizin plastisite özelliği sayesinde sinir ağlarımızı yeniden düzenleyebiliyoruz.
Nöronlar yenilik düşkünüdür. Yeni şeyler düşünürken, yeni fikirler öğrenirken, bilmediğimiz bir yeri gezerken nöronlarımız çok canlıdır. Çünkü yeni durumlar yeni nöral ağlar demektir. Tamamen yeni şeyler denerken beynimiz şendir. Mevlana’nın söylemi bunu çok güzel açıklıyor: “Dün dünle beraber gitti cancağızım, şimdi yeni şeyler öğrenmek lazım.” İnsanlar yeni şeyler denemeyi ya da uygulamayı bıraktıklarında beyin, patikalar ya da yollar oluşturan bağlantılı hücreleri ortadan kaldırır, tasfiye eder ya da budar.Öğrencilerin yeni şeyler denemelerine fırsat vererek beyin hücrelerinin yeni bağlantılar kurmasına olanak sağlayalım yani onlardaki potansiyeli performansa çevirmek için okullarımızda beyin harekâtını başlatalım.
Bağlantıyı görüntüleme izniniz yok, görüntülemek için:
Giriş yapın veya üye olun.
harekatı başlasın.İnsan beyni bizim anlayabileceğimiz kadar basit olsaydı onu anlayamayacağımız kadar aptal olurduk” diyor Joestin Gardner.
Beyin nasıl çalışır? Beynin yapısı nasıldır? İnsan beyninin diğer canlıların beyninden farklılıkları nelerdir? Yüzyıllardan beri bu ve benzeri soruları sayısız insanın merak etmiş, birçok bilim insanı da bu soruların yanıtını yaptıkları araştırmalarla bulmaya çalışmıştır.
Beyinle ilgili neler biliyoruz?
• Beynin ’unu kullanıyoruz.
• Beyin 20’li yaşlarda son şeklini alıyor. Yerleşik devreler sonradan değiştirilemiyor.
• Beyin statiktir, değişmez ve okula başlamadan önce olgunlaşır.
• Bazı insanlar sol beyinli, bazıları da sağ beyinlidir.
• Farklı beyin bölgeleri farklı işlevler için birbirinden bağımsız çalışır.
• Erkek ve kadın beyinleri birbirlerinden farklıdır.
• Öğrenme için 0-3 yaş aralığı diğer yaşlardan daha önemlidir.
Yukarıda sıralanan ifadelerin tümü beyinle ilgili mitlerdir. Bu mitler beyinle ilgili ne kadar yanlış, eksik bilgilere sahip olduğumuzu gösteriyor. 1,4 kilogram ağırlığındaki bu protein külçesi, nasıl oluyor da insanoğlunun tüm yaşamsal faaliyetlerini kusursuz biçimde yerine getiriyor?
Yetişkin bir insanda 100 milyar nöron var. Saniyenin yüzde biri kadar sürede her bir nöron başka bir nöron ile 10.000’ den fazla bağlantı kuruyor.
Beyin, öğrenmek için tasarlanmıştır. Sürekli bir anlam arayışı içindedir. Beyin gücü denilen şey ise beyin hücrelerinin çalışmasının sonucudur. Okullarda öğrencilerin beyin hücrelerinin çalışması için neler yapılıyor? Öğrenme süreçlerinin başarısız olmasında öğrencilerin merakının uyandırılmaması, ilgisinin çekilmemesi, bilginin anlamlı ve kullanışlı olmaması ve eğlenceli hale getirilmemesi büyük önem taşımaktadır. Kısaca, öğrenme süreçlerinin başarısız olması beynin “hipokamp” denilen beyin bölgesinin uyarılmamasıyla ilgilidir diyebiliriz. Çünkü üzerinde “merak ve ilgi” etiketi taşımayan bilginin beyne girmek için gerekli vizeyi alması mümkün değildir. Bu yüzden “merak ilmin hocası “ denilmesi doğru bir bakış açısıdır.
Hipokamp bölgesi bilgilerin kalıcı hafızaya geçip geçmeyeceğine karar veren merkezdir. Beynin hipokamp olarak adlandırılan bölgesinde, sinapsisler yani nöronların birbirleriyle haberleştikleri noktalar yüksek frekanslı elektrik sinyalleriyle uyarılınca sinaptik bağlantılar güçleniyor.
Çeşitli öğrenme kanallarından bize ulaşan bilgiler verdiğimiz önem derecesine göre kaydolmaktadır. Duyguların hareketlenmediği olaylarda gelen bilgiler düşük frekanslı elektrik sinyalleri şeklindedir. Sonuçta zayıf sinaptik bağlar oluşur ve beynin hard diskine ( korteks) kayıt işlemi gerçekleşmez. Çünkü böyle durumda “alıcılar” (duygular) harekete geçememektedir. Duyguların uyandığı olaylarda ise hipokamp hareketlenmekte, beynin en dış tabakasında bulunan “kortekse” kayıt işlemi tamamlanmaktadır.
Bağlantıyı görüntüleme izniniz yok, görüntülemek için:
Giriş yapın veya üye olun.
, sınıflarında, beynin bu özelliğini temel alarak öğrenme sürecini yeniden tasarlamalıdır.2008 yılından itibaren dünyada artarak çoğalan beyin araştırmaları ‘‘beynin plastisitesi’ özelliğini gündeme getirmiştir. Nöroplastisite, insanların bir etkinliği tekrar tekrar yapmaları halinde nöral ağlarının kendilerini etkinliğe göre şekillendirmeleri anlamına gelmektedir. Beynimizin plastisite özelliği sayesinde sinir ağlarımızı yeniden düzenleyebiliyoruz.
Nöronlar yenilik düşkünüdür. Yeni şeyler düşünürken, yeni fikirler öğrenirken, bilmediğimiz bir yeri gezerken nöronlarımız çok canlıdır. Çünkü yeni durumlar yeni nöral ağlar demektir. Tamamen yeni şeyler denerken beynimiz şendir. Mevlana’nın söylemi bunu çok güzel açıklıyor: “Dün dünle beraber gitti cancağızım, şimdi yeni şeyler öğrenmek lazım.” İnsanlar yeni şeyler denemeyi ya da uygulamayı bıraktıklarında beyin, patikalar ya da yollar oluşturan bağlantılı hücreleri ortadan kaldırır, tasfiye eder ya da budar.Öğrencilerin yeni şeyler denemelerine fırsat vererek beyin hücrelerinin yeni bağlantılar kurmasına olanak sağlayalım yani onlardaki potansiyeli performansa çevirmek için okullarımızda beyin harekâtını başlatalım.