Ekonomi Politikası Sözlüğü

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
A
Açık piyasa işlemleri: Merkez bankaları tarafından para politikasının bir aracı olarak piyasadaki devlet iç borçlanma senetlerinin alınıp satılma*sı, repo yada ters repo yapılması
yada doğrudan bankalara borç verme, bankalardan borç alma işlemleridir. Merkez bankaları bu yolla para arzı*nı daraltıp genişleterek para politikasını uygularlar.

Açık pozisyon: Bir işletmenin döviz yükümlülüklerinin döviz varlıkların*dan daha büyük olması halidir. Örneğin, dolar kurunun 1 YTL olduğu bir tarihte, bir bankanın toplam yükümlülükleri 1 milyon dolar ve 5 mil*yar YTL, buna karşılık, toplam varlıkları 500 milyon dolar ve 5.5 milyar YTL olsun. Bu banka bilançosu açık pozisyon taşımaktadır, çünkü, dö*viz
yükümlülükleri döviz varlıklarından fazladır. Başka her şey aynı kal*dığında, dolar kuru 1 YTL'den 2 YTL'ye çıktığı takdirde, banka 500 mil*yon YTL zarar edecektir.

Afrika Kalkınma Bankası (African Development Bank): Afrika kıtasında*ki üye ülkelerin (ortaklarının) kalkınmasına yönelik krediler veren ulus*lararası bir bankadır. Üyeleri, Banka'dan borçlanmamak şartıyla Afrika dışı ülkelerden de olabilir.

Akım değişken: Belli bir dönem içinde ölçülen değişkendir. Örneğin, gelir bir akım değişkendir, çünkü gelir belli bir dönem içinde ölçülür, ayda 100 YTL yada yılda 2000 YTL gibi.

Altın rezervi: Merkez bankalarının portföylerinde bulunan standart kül*çe altının değeridir.

Altın standardı: Paranın değerinin belli ağırlıkta altının değerine bağlandı*ğı parasal sistemdir.

Amortisman: Yatırım mallarının kullanıldıkça eskimesinden ve değerinin düşmesinden kaynaklanan miktardır.Arz yönlü ekonomi yaklaşımı: Ekonominin gelişimini üretim tarafında görerek üretimin artırılması için vergi indirimleri, piyasaların deregülas yonunu ve liberalizasyonunu savunan yaklaşımdır.

Asya Kalkınma Bankası: Asya kıtasındaki üye ülkelerin (ortaklarının)kalkınmasına yönelik krediler veren uluslararası bir bankadır. Üyeleri, Banka'dan borçlanmamak şartıyla Asya kıtası dışı ülkelerden de olabilir. Örneğin, Türkiye Asya Kalkınma Bankası'nın ortaklarındandır.

Avans ödemeleri: Gider henüz tahakkuk etmeden, daha sonra mahsuplaşma şartıyla önceden ödenen meblağdır.

Avrupa Yatıran Bankası: AB üyesi ülkeler arasında dengeli ekonomik ve sosyal kalkınmayı sağlamak üzere uygun koşullarla proje finansmanı ve*ren bir kuruluştur.

Avrupa Yatırım ve Kalkınma Bankası (EBRD): Eski Varşova Paktı
(Sovyetler Birliği müttefikleri) ülkelerinin komünizmi terk ettikten son*ra ekonomik kalkınmaları için krediler veren uluslararası bir banka*dır. Üyeleri (ortaklan), Banka'dan borçlanmamak şartıyla, tüm dün*yadan olabilir, örneğin, Türkiye EBRD'nin ortaklarındandır. Merkezi Londra'dadır.

B
Bank of England: ingiltere Merkez Bankası.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK): Bankalara ilişkin mevzuat düzenlemelerini yapmak ve bankaları uzaktan ve yerinde denet*lemekle sorumlu bağımsız bir kurumdur.Bankalar yeminli murakıplara Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumu'nun bir parçası olarak çalışan, bankaların yerinde denetiminden so*rumlu denetçilerdir.

Bankalar arası para piyasası: Bankaların birbirine borç verdiği ya da birbi*rinden borç aldığı piyasadır. Bazen, bu piyasaya açık piyasa işlemleri yo*luyla Merkez Bankası da katılabilir.

Beklenen enflasyon oranı: Kamuoyunun geleceğe yönelik olarak bekledi*ği enflasyon oranı.

Bilimsel kanun: Neden-sonuç ilişkileri üzerine kurulmuş bulunan hipotez*lerin deney ya da gözlemlerle kanıtlanamadığı ya da reddedilemediği za*man aldığı isim.

Belediye İktisadi Teşekkülleri (BÎT): Sahiplikleri belediyelere ait olup tica*ri faaliyetlerde bulunan işletmeler.

Borcun sermayeye katılması (borç-sermaye swapi / debt-equity swap): Borç verenin alacağına karşılık borçlunun sahipliğindeki bir işletmenin hisse senedinin verilmesi hali.

Borç ertelemesi: Borçların vadelerinin daha ilerideki tarihlerde ödenmek üzere yeniden düzenlenmesi.

Borç servisi: Borçların anapara ve faizlerinin alacaklılara ödenmesi.

Borç verilebilir fonlar piyasası: Finansman fazlası olup da bunu piyasa*ya arz edenlerle finansman açıklarını borçlanarak karşılamak isteyenle*rin buluştuğu piyasa.

Borç stoku: Toplam borç miktarı.

Borç yeniden yapılandırılması: Belli bir borcun vadesinin ve/veya faizinin yeniden tespit edilmesi. Bkz. Borç ertelemesi.

Borç yükü: Toplam borçların toplam gelirlere oranı.

Bölgesel Kalkınma Bankaları: Belli bir bölgedeki ülkelerin ekonomik kal*kınmalarına yönelik krediler vermek üzere kurulmuş ortaklan bölge*deki ve bölge dışındaki devletlerden oluşan bankalardır, örneğin, Asya Kalkınma Bankası (ADB), Afrika Kalkınma Bankası, Inter-Amerikan Kalkınma Bankası, Avrupa Yatırım ve Kalkınma Bankası, Karadeniz Ekonomi
İşbirliği Kalkınma Bankası bölgesel kalkınma bankalarıdır.

Bulyonizm: Merkantilizmin para politikasının temelini oluşturan Bulyonizm, ülkenin ödemeler dengesini lehte tutabilmenin yolunun de*ğerli madenlerin ülkeden çıkışının
kısıtlanmasından geçtiği tezinden ha*reket eder.

Bundesbank: Alman Merkez Bankası. Avrupa Merkez Bankası'nın kurul*masıyla Bundesbank şimdi Avrupa Merkez Bankası'nın Almanya'daki bir şubesi olarak işlev görmektedir.

Bütçe: Dönem başlarında hazırlanan ve iktisadi birimlerin yada devletin dönem boyunca gelir ve gider tahminlerini içeren doküman.

Bütçe avansı: Bir kamu giderinin yapılabilmesi için bütçeye gider yazıl*maksızın verilen nakit tutar, örneğin, bir müteahhidin kazandığı ihale*de projeye başlayabilmesi için müteahhide avans verilir. Bu avansın kar*şılığı olan iş yapılıp da harcama belgeleri getirildiğinde bütçeye gider ya*zılarak avans kapatılır.

Bütçe dengesi: Devlette ya da bir iktisadi kuruluşta gelirlerle giderler ara*sındaki fark. Gelirler giderlerden büyük olduğunda, bütçe fazlası söz ko*nusudur. Gelirler giderlerden az olduğunda bütçe açığı söz konusudur.

Bütçe dışı fazla: Bütçe içindeki gelirlerin borçlara ödenen faizler dışındaki harcamalardan daha fazla olması durumu.

Bütçe dışı fonlar: özel gelir tahsis edilmek suretiyle oluşturulan, gelir ve gi*derleri bütçe dışında yönetilen özel fonlar.

Bütçe dışı ikraz: Bütçe yasasında öngörülen ödeneklerin dışında çeşitli ku*ruluşlara, çeşidi ihtiyaçların oluşması nedeniyle verilen borçlara denir.

Bütçe emaneti: Bütçeye gider yazıldığı halde, sahibinin başvurmaması, gerekli nakdin bulunmaması ya da başka nedenlerle nakden ödemenin ya*pılamaması halinde emanete
alınan tutarlar.
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
C
Cari giderler: Tüketim amaçlı mal ve hizmet satın alınmasına yönelik yapılan harcamalar.

Cari işlemler dengesi: Bir ülkenin toplam mal ve hizmet ihracatı ve trans*ferleriyle toplam mal ve hizmet ithalatı ve transferleri arasındaki fark. Cari işlemler dengesi hesaplamasına finansal varlık ve yükümlülüklerdeki de*ğişmeler girmez. Gelirler giderlerden büyük olduğunda, cari işlemler faz*lası söz konusudur. Gelirler giderlerden az olduğunda, cari işlemler açığı söz konusudur.

Cif (cost, insurance, fright): Dış ticarete konu olan bir malın alıcısına olan son maliyeti (malın fiyatı -r nakliye + sigorta masraftan).

Contingency credit line (CCL): Krize henüz maruz kalmadığı halde piyasa*lardaki güven bunalımı nedeniyle her an krize maruz kalabilecek üye ül*kelere destek olmak içingeliştirilmiş bir IMF imkânıdır. CCL'in maksi*mum tutan üye ülke kotasının yüzde 300 - 500'ü arasındadır. SRF gibi ek bir faiz yükü taşımakla birlikte bu yük 150 bn'den başlayarak SRF'dcki gi*bi artışlarla en çok 350 bp'ye ulaşır.

Çekirdek enflasyon: Fiyat endeksinde ağırlığı fazla, mevsimlik hareketler*den etkilenmesi az olan belirli kategorilerin oluşturduğu alt endeksin za*man içinde artmasına çekirdek (core) enflasyon denir. Türkiye'de çekir*dek enflasyon olarak, yukarıda sayılan özelliklere en fazla uyan özel ima*lat sanayi endeksindeki artma alınmaktadır.

D
Dayanıklı tüketim malı: Göreli olarak uzun ömürlü olan mallar (buzdola*bı, çamaşır makinesi gibi beyaz eşyalar ya da televizyon ve video gibi kah*verengi eşya).

Deflasyon: Fiyatların genel düzeyindeki düşüş.

Değişim denklemi: M V = P Q. M: Para arzı, V: Paranın dolaşım hızı, P: Fiyatlar genel düzeyi, Q: Ekonomide belli bir dönemde üretilen mal ve hizmetlerin miktarı

Değişken faizli devlet iç borçlanma senetleri: Devlet iç borçlanma senedi*nin vadesi boyunca getirişinin dönemler itibariyle belli bir endekse göre değişebilir olması.

Değiştirme: Mevcut bir borcun faizinin değiştirilmesi.

Denge hah: Karşılıklı güçlerin birbirlerine bir üstünlük sağlayamaması ne*deniyle değişmeyen durağan hal.

Depresyon: GSMH'nın önemli oranda küçülmesine yol açan ve ekonomik faaliyetlerde gerileme yaratan (işsizliğin artması gibi) ekonomik denge bozukluğu hali.

Devalüasyon: Bir ülkenin ulusal parasının yabancı ülkelerin ulusal paraları karşısında değişim değerinin (parite) idari bir kararla düşürülmesi işlevi.

Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE): Türkiye'de ekonomik, sosyal kültürel ve demografik alanlarda veri toplamakla ve bu konulardaki istatistikleri ya*yınlamakla sorumlu başbakanlığa bağlı bir başkanlık.

Devlet Planlama Teşkilatı: Türkiye'de 1960 Anayasası ile birlikte plan*lı ekonomiye geçildikten sonra yıllık ve beş yıllık planlan hazırlayıp iz*lemekle görevli olmak üzere kurulmuş başbakanlığa bağlı bir müsteşarlık.

Devlet tahvili: Türk hazinesinin çıkardığı, vadesi bir yıl yada daha uzun olan borçlanma senetleri.

Dış âlem faktör gelirleri: Yurt dışında, yurt içindeki yerleşik ekonomik bi*rimlerce kazanılmış gelirlerin yurt içine getirilen kısmı, örneğin, işçi dö*vizleri (bkz. İşçi dövizleri), yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinden elde edilen gelirler yurt dışında faaliyet gösteren yerli şirketlerin kâr transfer*leri ve yurt dışındaki mali yatırımlardan elde edilen temettü gelirleri dış âlem faktör gelirleri arasındadır.

Dış ticaret dengesi: ödemeler dengesinin mal ve hizmet ihracat ve ithalatı-nın parasal değer cinsinden gösteren bölümü, ihracat = ithalat ise, dış ti*caret denkliği, ihracat ithalattan büyükse dış ticaret fazlası, ihracat itha*lattan küçükse, dış ticaret açığı söz konusudur.

Dış Ticaret Müsteşarlığı: Türkiye ekonomisinin dış ticaretini düzenlemek*le sorumlu başbakanlığa bağlı bir müsteşarlık.

Dış ticarette korumacılık: Yurt dışından gelen mal ve hizmetlerin (ithalat) çeşitli düzenlemelerle engellenmesi yada kısıtlanması yoluyla aynı mal ve hizmetlerle rekabet eden yurt içindeki üreticilerin korunması.

Dışsal değişken: Bir ekonomik model içinde, modelin kendisi tarafından değeri belirlenmeyip dışardan modele değeri girilen değişken.

Dışsal ekonomik şoklar: Ekonominin dışından gelen beklenmeyen olay*ların yarattığı etkiler. 11 Eylül olayı, Körfez krizi, petrol fiyatlarının art*ması gibi.

Disponibilite: Mali varlıkların istendiğinde elden çıkarılabilmesi hah, liki*dite. Bkz. Likidite.

Doğal işsizlik oranı: Ekonominin tam istihdam düzeyinde dengede olma*sına rağmen, işini beğenmediği için ayrılıp yeni iş bulmaya çalışanların yada bir süre çalışmaya çeşitli nedenlerle ara verenlerden oluşan işsizlerin toplam çalışabilir nüfusa oranı.

Doğrudan finansman: Finansman açığı olan (borçlanma) ile finansman fazlası olanın (borç veren) herhangi bir aracı kullanmaksızın karşılıklı olarak borç-alacak ilişkisi kurması.

Doğrudan vergiler: Herhangi bir malın el değiştirmesine bağlı olmadan toplam kazançlar üzerinden alınan vergiler. Gelir ve kurumlar vergile*ri gibi. Doğrudan yatırımlar Sabit sermaye yatırımları.

Dolaşımdaki para {currency in circulation): Merkez Bankası tarafından basılıp piyasaya verilmiş, bankacılık kesiminin kasasında olmayıp diğer ekonomik birimlerin elinde bulunan banknotlar ve Hazine'nin piyasaya sürdüğü madeni paralar.

Dolaylı finansman: Finansman açığı olan (borçlanıcı) ile finansman fazla*sı olanın (borç veren) birbirlerini tanımadan bir aracı kurum aracılığı ile borç-alacak ilişkisinin kurulması hali. Dolaylı vergilen Mal ve hizmetlerin el değiştirmesi üzerinden alınan vergi*ler. Özel işlem, katma değer vergileri gibi. Döner sermayeli kurul uslan Genel ya da katma bütçelerden tahsis edi*len bir başlangıç ödeneğini sermaye olarak kullanmak yoluyla her yıl el*de ettiği kârın bir bölümünü sermayesine katarak iktisadi işletme ilkele*ri içinde çalışan kuruluşlar. En yaygın olanları üniversite hastanelerinin döner sermayeleridir.

Döviz çapası (nominal anchor): Sabit döviz kuru uygulamasında
belirle*nen parite.

Döviz kuru: Bir ülkenin ulusal parasının bir başka ülkenin ulusal parası cinsinden değeri, iki çeşit döviz kuru vardır: (1) nominal döviz kuru iki ülke paralarının karşılıklı göreli fiyatıdır, (2) reel döviz kuru iki ülke mal*larının karşılıklı değeridir.E = e (P/P*) Burada, E reel döviz kurunu, e nominal döviz kurunu, P yerli malın fiya*tını, P* yabancı malın fiyatını gösterir.

Döviz rezervi: Bir ülkenin Merkez Bankası'nın elinde bulunan dövizlerin miktarıdır.

Döviz tevdiat hesabı: Bir ülkenin bankalarında döviz üzerinden açılmış, döviz olarak getiri getiren ve istendiğinde döviz olarak çekilebilecek mevduat hesaplan.

Dövize hücum (cunency attack): Herhangi bir kriz nedeniyle ekonomik birimlerin ulusal parayı yabancı paralarla değiştirmeye yönelmeleri.

Durağan beklentiler (static expectations): Yarın oluşacak durumun bu*günkü durumla aynı olacağı yönündeki beklentilerdir.

Dünya Bankası (IBRD): Gelişmekte olan ülkelerin kamu kuruluşlarına proje kredisi veya program kredisi biçiminde destek veren uluslararası kurum. 2002 yılı itibariyle 183 üyesi olan Dünya Bankası ABD'nin baş*kenti Washington D.C/de bulunmaktadır. Genel olarak Dünya Bankası dense de, asıl ismi Uluslararası Yatırım ve Kalkınma Bankası'dır. Dünya Bankası Grubu'nun bir parçasıdır.

Dünya Bankası Grubu: İlk olarak IBRD kurulduktan sonra benzer amaçları farklı politikalarla farklı kurumsal yapılaşma içinde yürütebilmek için farklı kurumlar oluşturulmuştur. Bu kurumlar şunlardır:
IFC (International Finance Corporation - Uluslararası Finans Kurumu): Gelişmekte olan ülkelerde özel kesim projelerini kredilendiren ve/veya özel kesim şirketlerine ortak olan bir kurum.
IDA (International Development Agency - Uluslararası Kalkınma Ajan*sı): Düşük gelirli ve az gelişmiş ülkelere çok düşük faizler ve çok uzun va*delerle kredi veren bir kurum. MIGA (Multinational Investment Guarantee Agency- Uluslararası Yatırımları Garanti Ajansı): Gelişme yolundaki ülkelere yönelik yabancı ser*maye yatırımlarını ticari olmayan risklere
karşı garanti altına almak ama*cıyla kurulmuş bir çeşit sigorta hizmeti veren bir kurum.
ICSID (International Center for Settlement of Investment Disputes-Uluslararası Yatırım Anlaşmazlıkları Çözüm Merkezi): İki üye ülke ara-suıdaki yatırım anlaşmazlıklarında hakem rolü oynayarak çözüm bulma*ya yönelik çalışmalar yapmak üzere kurulmuştur.

Dünya Ticaret örgütü (WTO): Ülkeler arası mal ve hizmet ticaretinin müm*kün olduğunca öngörülebilir, serbest ve olağan olabilmesi için gereken çer*çeveyi oluşturmak, kuralları koymak ve uygulamak amacıyla kurulmuş uluslararası bir kurum. Eski adı, Ticaret ve Tarifeler Üzerine Genel Anlaşma (General Agreement on Trade and Tariffs) olduğundan GATT idi.

Düyun-u Umumiye: Osmanlı İmparatorluğunun borçlarını geri ödemesi*ni garanti etmek amacıyla borç verenler tarafından imparatorluğun dö*viz kazanan kuruluşlarını denetlemeye yönelik olarak kurulmuş bir komisyon.
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
E
EBRD (European Bank for Reconstruction and Development)

Efektif deposu: Bir bankanın kasasında bulunan döviz banknotlarının tamamı.

Ekonomi politikası: Makro ekonomik dengelerin hangi yönde ve nasıl değişetirileceğini yada bulunduğu yerde nasıl tutulacağını ortaya koyan yaklaşımları içeren ve bilimle sanatın bir karışımı olarak kabul edilen ekono*mi dalı. Ekonomi politikasının alt politikaları:
• Ortodoks politikalar:
Maliye politikası: Bütçe politikası (vergi politikası, giderler politikası, borçlanma politikası), teşvik ve sübvansiyon politikaları. Para politikası: Açık piyasa işlemleri, ıskonto oranlarının tespiti, mun*zam karşılık oranlarının tespiti, para arzını kontrole yönelik diğer poli*tikalar ve faiz politikası.
Dış ticaret politikası: Tarifeler, kotalar, tarife dışı engeller. Kur politikası: Kur rejiminin tespiti.
• Heterodoks politikalar.
Gelirler politikası (incomes policy), bkz. Gelirler politikası.

Ekonomik büyüme: Bir ülkenin belli bir dönemde ürettiği mal ve hizmet*lerin miktar olarak artması.

Ekonominin genel dengesi: Bir ekonomideki toplam mal ve hizmet arzının toplam mal ve hizmetler talebine eşit olması durumu. Bir başka ifadeyle, Y = C + I + G+(X-M)

Ek rezerv imkânı: Bkz SRF (Suplemental rezen'facility)

Elektronik Fon Transfer Sistemi (EFT): Bankalar arasında para transferi*nin bilgisayar aracılığı ile yapıldığım tanımlayan sistem.

Emisyon {currency issued): Merkez Bankası'nın piyasaya sürdüğü bank*not miktarı.

Enflasyon: Genel fiyat düzeyindeki sürekli artışlar.

Enflasyon çeşitleri:
(a) Kaynağına göre:
(i) Talep enflasyonu: Bir ekonomi*de toplam talebin toplam arzı aşarak sürekli fiyat artışına neden olması halinde ortaya çıkan durum,
(ii) Arz (maliyet) enflasyonu: Üretimde gir*di olarak kullanılan üretim faktörleri ya da ara malların fiyatlarının sü*rekli artış içine girmesi nedeniyle maliyetlerdeki sürekli artışın sarış fiyat*larının da sürekli artışına neden olan durum.
(b) Görünümüne göre:
(i) Sürünen enflasyon: Talep ya da arz enflasyo*nunun yıllık yüzde 2-3 düzeyinde istikrarlı bir görünüm sergilemesi,
(ii) Hiperenflasyon: Talep ve/veya arz enflasyonunun aylık yüzde 50 ve daha üstünde artışlar içine girmesi,
(iii) Basamaklı enflasyon: Talep ve/veya arz enflasyonunun iki haneli ve genellikle artan, fakat hiperenflasyona henüz dönüşmemiş hali.

Enflasyon vergisi: Bütçe açıklarının kapatılması amacıyla Merkez Bankası kaynaklarına başvurarak para bastırılması halinde para arzı gereğinden fazla artarak enflasyona neden
olur. Bu şekilde, enflasyon kişilerin satın alma gücünü azaltarak bir çeşit vergi işlevi görür. Buna enflasyon vergisi denir. Devlet daha fazla vergi alma yoluyla finanse etmesi gereken artan harcamalarını para bastırıp enflasyon yoluyla finanse etmiş olur.

Erteleme: Bkz. borç ertelemesi.

Esnek kur rejimi (dalgalı, floating exchange rate regime): Piyasada oluşan arz ve talep dengesine göre ulusal paranın başka ülkelerin paralan kar*şısındaki paritesinin kendiliğinden oluşmasının sağlanması. Bu rejimin tam olarak uygulanması halinde, merkez bankasının piyasayı düzenleyici sıfatla müdahalesi söz konusu olamaz.

Eurobond piyasası: Avrupa fınans piyasasında borçlanacak birimlerce çı*karılan borçlanma senetlerinin el değiştirdiği piyasa.

Eurodolar. ABD dışındaki banka veya diğer aracı kurumlarda açılmış dolar üzerinden hesaplar. Dünyanın her yerinde dolar üzerinden açılmış he*saplar bulunmakla beraber, bütününe eurodolar adı verilmektedir.

Eurodolar piyasası: Avrupa fınans piyasasında borçlanacak birimlerce çı*karılan dolar cinsinden borçlanma senetlerinin el değiştirdiği piyasa.

Faiz: Parayı doğrudan belirli bir süre vazgeçerek başkasının kullanımına sunmanın bedeli (getirişi).

F
Federal Reserve System: Amerika Birleşik Devletleri'nde merkez bankası işlevini yapan kuruluş. Bir merkezi ve 12 bölgesel teşkilatı olduğundan sistem adı verilmektedir.
Fiyat para: Üzerinde yazılı değerinin çok altında mal değerine sahip olan pa*ra. Kâğıt para (banknot) böyle bir paradır. Değeri itibarından gelir.

Finansal kurum: Fonlarını kullanarak hisse senedi, tahvil, bono gibi finansal varlıkların ticaretini yapan kurum.

Fiyat endeksi: Birden fazla mal ve hizmeti içeren bir sepetteki ortalama fi*yatın zaman içindeki değişimini gösteren endeks.

Fob (free on board): Dış ticarete konu olan bir malın nakliye için yüklen*diği andaki toplam fiyatı.

Fonksiyonel ilişki: iki ya da daha fazla değişken arasında tanımlanabilir bir formülle ifade edilebilecek ilişki.

Forward kur: Sözleşmeyle belirlenmiş bir tarihte bir ülke parasının bir baş*ka ülke parasıyla önceden belirlenmiş parite üzerinde değiştirilmesi an*laşması ve önceden belirlenmiş kurun adı.

Future işlemi: Sözleşme ile belirlenmiş bir tarihte belli kalite ve miktarda malın önceden saptanmış bir fiyat üzerinden alım satımı anlaşması.
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
G
GATT: Bkz. Dünya Ticaret örgütü.

Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH): Bir ekonomideki üretici birimlerin belirli bir dönemde ürettikleri çıktılardan bunların içine giren girdilerin düşülmesiyle bulunan net üretim miktarının parasal ifadesi.

Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYÎH): GSMH - Net dış âlem faktör gelirleri (bkz. Dts âlem faktör gelirleri).

Gelir dağılımı: Bir ekonomide elde edilen gelirlerin ekonomideki hane halkları arasındaki dağılımı.

Gelirler politikası (incomes policy): Fiyatların, ücretlerin, kiraların, faizle*rin bir süre için dondurulması ya da artışının kontrolü yoluyla enflasyo*nu düşürmeye yönelik bir politika.

Genel bütçe: Yalnızca bakanlıklara ilişkin gelir ve giderleri kapsayan bütçe.

Geri alım ihalesi: Hazine'nin piyasaya çıkarmış olduğu devlet iç borçlanma senetlerinin bazılarını vadeleri henüz gelmeden ihale yoluyla geri alması. Bu şekilde, Hazine borcunu erken öder.

Gini katsayısı: Bir ülkede milli gelirin dağılımının adaletli olup olmadığı*nı ölçmeye yarayan bir katsayı. 0 ile 1 arasında bir değerdir. O'a ne kadar yakınsa, mutlak eşitliğe o kadar yaklaşılmış, l'e ne kadar yakınsa mut*lak eşitlikten o kadar uzaklaşılmış demektir. Katsayı Lorenz eğrisinin üs*tündeki alanın altındaki alana bölünmesiyle bulunur. Bkz. Lorenz eğrisi. Türkiye'de Gini katsayısı en son ölçümlere göre 0.49 civarında olup, dün*yanın en gayri adil gelir dağılımlarından birisine işaret etmektedir.

Girdi-çıktı tablosu (input-output table): Bir ekonomideki son malların üretiminde kullanılan ara malların miktarını gösteren tablo.

Görünmeyen işlemler: Yurtiçindeki yerleşik kişilerle yurt dışındaki yerleşik kişiler arasındaki mal ticareti dışındaki alışveriş.

Görünmeyen işlemler dengesi: Görünmeyen işlem gelirleriyle giderleri arasındaki farktır.

Görünmez el (invisible hand): Tam rekabetçi bir ekonomide dışarıdan hiçbir müdahale olmaksızın piyasaların kendiliğinden dengeye geleceği*ni söyleyen terimdir. Adam Smith tarafından ekonomi yazınına kazandı*rılmış bir terimdir.

GSMH zımni deflatörü: Cari fiyatlarla hesaplanmış GSMH'yı reel, yani fi*yat hareketlerinden arındırılmış GSMH'ya böldüğümüz zaman GSMH zimni deflatörünü bulmuş oluruz. GSMH zimni deflatörü GSMH hesap*lamasına giren mallardan oluşan sepetin fiyatlarındaki ortamla yıllık de*ğişmedir.

Guvernör (Governor): Bağımsız bir idarenin yöneticisi anlamına gelen ve genellikle merkez bankası başkanları için kullanılan bir terim. IMF ve Dünya Bankası grubunda üye ülkeleri temsil etmek üzere görevlendirilen bakan, merkez bankası başkanı gibi görevlilere de bu isim verilir.

Gümrük Müsteşarlığı: Gümrüklerle ilgili mevzuatın hazırlanmasından ve uygulamasından sorumlu Başbakanlığa bağlı bir müsteşarlıktır.

H
Harcanabilir gelir: Tüm vergiler ve diğer kesintiler çıktıktan sonra elde kalan ve istendiği gibi harcanabilecek gelirlerin toplamı.

Hazine: (1) Kişi, kurum veya devletlerin sahip oldukları taşınır ve taşın*maz mal varlıkları ile çeşitli hakları gösteren belgeler. (2) Kişi, kurum ve devletlerin sahip oldukları servet ve hak ifade eden belgelerin saklandık*ları yerler ve bunları yöneten kurum ya da birimler. Türkiye'de Hazine Başbakanlığa bağlı bir müsteşarlıktır.

Hazine'nin birliği: Devletin tüm gelirlerinin bir havuzda toplanıp tüm har*camalarının aynı havuzdan yapılması ilkesi.

Hazine bonosu: Türk hazinesinin çıkardığı vadesi bir yıldan kısa olan borç*lanma senetleri.

Hazine iç borçlanması: Yurtiçindeki kaynaklardan (kişiler, özel kurumlar, kamu kurumlan) genellikle gönüllü yöntemlerle belirli bir vadeyle ve be*lirli bir sabit ya da değişken faiz karşılığında piyasa şartlan içinde hazine*nin borçlanması.

Hazine kâğıtları: Hazine tarafından ihraç edilmiş devlet iç borçlanma se*netleri (tahvil ve bonolar).

Hiperenflasyon: Bkz. Enflasyon çeşitleri.

Hipotez: Bir neden-sonuç ilişkisinin deney ya da yeteri kadar gözlem*le kanıtlanmamış ifadesidir. Aksi ortaya konuluncaya kadar doğru ka*bul edilir.

Hükümranlık hakkı (seignorage): Para basma tekelinin devlette ya da dev*letin yetkilendirdiği bir kuruluşta (merkez bankası) olması nedeniyle pa*ra basmaktan dolayı elde edilen gelir hakkı. Merkez bankası da elde ettiği kârları yıl sonunda Hazine'ye temettü olarak verir.
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
İ
İskonto oranı: Bir senet için ödenen para ile vadesi dolduğunda senet karşı*lığında alınacak para arasındaki farkın senet tutarına bölümüdür.

İskontolu devlet iç borçlanma senetleri: Devlet iç borçlanma senetlerinin üzerinde yazan nominal tutarın altında ıskonto ile satılması.

Iskontolu ödeme: Bir tahvil ya da bononun üzerinde yazılı değeriyle satın alma bedeli arasındaki fark.

İhale yöntemiyle borçlanma: Hazinenin sahip olduğu tahvil ve bonoları*nı faizi ve/veya miktarı ihale yaparak en iyi fiyat ve/veya miktarı verenlere satması.

İhracat: Bir ülkenin başka ülkelere sattığı mal ve hizmetlerin miktar ya da para cinsinden değeri.

İhracata dayalı sanayileşme: Sanayi üretiminin çoğunu ihracat amaçlı ya*parak ihracatın artışı yoluyla ülkede sanayi üretimini artırmak.

İkame mallar: Birbiri yerine kullanılabilecek mallar. Örneğin, pirinç ile makarna ikame inallardandır.İlk alıcılı ihale yöntemi: Bu ihale sisteminde Hazine kâğıtları önceden be*lirlenen ilk abalara (primary dealers) satılır. Ilk abalar daha sonra ikinci piyasada Hazine kâğıtlarını talep edenlere satabilir.

İmalat sanayi kapasite kullanım oranı: İmalat sanayinde üretim yapan fabrika ve ekipmanların cari üretim oranı. Kapasite kullanım oranındaki düşüşler ekonominin durgunlaşmaya gidişinin işaretini verir. Kapasite kullanımındaki artışlar ise ekonominin genişlemeye yöneldiğinin ve yatı*rım harcamalarının artabileceğinin işaretini verir.

İnter-Amerikan Kalkınma Bankası (Inter-American Development Bank): Amerika kıtasında bulunan üye ülkelere Dünya Bankası modelin*de proje ve program kredileri veren bir bankadır. Borç almamaları koşu*luyla diğer kıtalardaki ülkelerde bu bankanın üyesi olabilirler.

İslam Kalkınma Bankası (Islamic Development Bank): İslam ülkelerinin üye olduğu ve Dünya Bankası modeline benzer bir şekilde üye ülkelere proje ve program kredileri veren bir banka.isteğe bağlı politikalar (discretionary policies): Ekonomik dengeyi sağla*mak üzere hükümetin tercihlerine göre biçimlendirilerek uygulanan politikaların tümü. Ekonomi politikasındaki başlıca tartışmalardan biri ku*rallar mı uygulanmalı yoksa isteğe bağlı politikalar mı yürürlüğe konma*lıdır (rules versus disaetion) tartışmasıdır.

İstihdam oranı: Aktif işgücünün istihdam edilen bölümü. 15-65 yaş arası nüfus çalışabilir nüfus olarak kabul edilir. Bu nüfustan kendini iş piyasa*sında kabul etmeyenler (ev hanımları, 65 yaşından önce emekli olup çalışmayanlar ve iş bulamadıkları için kendini iş piyasasından çekmiş olan*lar) çıkarıldığında aktif işgücü nüfusu bulunur.

İşçi dövizleri: Yurt dışında çalışan Türk pasaportlu kişilerin çeşitli neden*lerle Türkiye'ye gönderdikleri dövizler.

İşsizlik oranı: İstihdam oranının tersidir. Aktif işgücü içinde işsizlerin oranıdır.

İthalat: Bir ülkenin başka ülkelerden satın aldığı mal ve hizmetlerin miktar yada para cinsinden değeri.


K
Kamu iktisadi Teşebbüsü (KÎT): Sermayesinin yarısından fazlası devlete ait olan, mal ve hizmet üretmek üzere kurulmuş, Ticaret Kanunu'na tabi olarak çalışan tüzel kişiliğe sahip işletmeler.

Kamu kesimi borç stoku: Hazine'nin iç ve dış borçlan ile Merkez Bankası'nın dış borçlarının toplamıdır.

Kamu kesimi borçlanma gereği (KKBG, PSBR): Kamu kesimi finansman açıklarının GSMH'ya oranı. Kamu kesimi finansman açıklan Türkiye'de şu formülle hesaplanır. Bütçe açığı + KİT'lerin finansman açıklan + sos*yal güvenlik kurumlarının finansman açıkları + yerel yönetimlerin finans*man açıkları.

Kanun hükmünde kararname: Meclis'ten alınan yetkiye dayanarak hükümetlerin belli bir süre için ve belli bir konuda çıkardığı, içeriği kanun gü*cünde olan kararname. Süre dolduğunda ya kanun hükmündeki karar*namenin içeriği yasalaşmak zorundadır yada kanun hükmündeki karar*namenin yürürlülüğü biter.

Kapitalizm: Üretim araçlarının mülkiyetinin büyük ölçüde özel kesimde olduğu ve neyin hangi fiyatla ve kim için üretileceğinin piyasa sisteminin belirlediği ekonomik sistem.
Kâr: Bir ekonomik faaliyet sonucunda elde edilen gelir ile geliri elde etmek için üstlenilen maliyetin farkıdır.

Kararlı denge: Bozulduğunda, dışarıdan müdahaleye gerek olmaksızın kendiliğinden yeniden dengeye gelebilen durum.

Kararsız denge: Bozulduğunda, dışarıdan müdahale olmaksızın eski konu*muna gelemeyen denge hali.

Karşılaştırmalı üstünlük: Bir ülkenin bir mal yada hizmeti öteki mal ve hizmetlere göre, göreli olarak bir başka ülkeye göre daha düşük maliyet*le üretebilmesi hali. Katma değer Bir malın piyasa değeri ile o malı üretmek için kullanılan üre*tilmiş diğer malların piyasa değerleri toplamı arasındaki farktır.

Katma bütçe: Katma bütçeli idarelerin (üniversiteler, Devlet Su İşleri ve Karayolları gibi) gelir ve giderlerini gösteren bütçeler.

Kayıt dışı ekonomi: Vergiye konu edilmeyen her türlü ekonomik faali*yet. İki biçimde söz konusu olabilir: (1) Yasal olmayan ekonomik fa*aliyetler, (2) Yasal olan ekonomik faaliyetlerden doğan verginin veril*memesi.

Keynesyen ekonomi yaklaşımı: iktisatçı John Maynard Keynes tarafından geliştirilen ve ekonominin piyasaya bırakılması halinde dengeye geleme*yeceğini, o nedenle de devletin ekonomiye aktif olarak müdahalede bu*lunarak tam istihdamı sağlamayı hedeflemesi gerektiğini savunan yakla*şım.

Kısa vadeli avans: Merkez Bankası'nın Hazine'ye açtığı kredi hesabı.

Kişi basma gelir: Bir ülkedeki GSMH nın ülkenin nüfusuna bölünmesiy*le bulunan değer.Kişisel gelir Milli gelirden kurumlar vergisinin çıkarılmasıyla elde edilen büyüklük.

Klasik ekonomi yaklaşımı: Adam Smith ile başlayıp Keynes'e kadar devam ettiği düşünülen ve başlıca önermesi devletin ekonomiye hiçbir biçimde karışmaması halinde ekonomik dengelerin piyasadaki rekabet ve kişile*rin en yüksek tatmin peşinde koşması deneniyle kendiliğinden oluşacağı*nı savunan görüş. Başlıca temsilcileri Adam Smith, David Ricardo, John Stuart Mill, Alfred Marshalldır.

Konsolidasyon (tahkim): Borcun vadesinin sonsuz hale getirilmesi ya da uzatılması.

Konsolide bütçe: Genel ve katma bütçelerin toplamı. Burada, katma bütçe*li idarelere genel bütçeden yapılan yardımın genel bütçede hem gelir hem de gider, katma bütçede de hem gelir hem de gider olarak görünmesin*den dolayı çifte saymayı önlemek için katma bütçeli idarelere yapılan ha*zine yardımı konsolide bütçeye giderken düşülür.

Konvertibl para: istendiğinde başka ülkelerin parasına kolayca ve hiçbir yasal engel olmadan çevrilebilen para.

Kota: (1) Üye ülkelerin IMF'deki katılma payı. Bir çeşit sermaye katkısı. 2002 yılı itibariyle Türkiye'nin IMF'deki kotası 964 milyon SDR'dir. IMF'nin kotalar toplamı 212 milyar SDR'dir. (2) Dış ticarette ithalatı engellemek için ülkelerin mal bazında ithalatın miktarını kısıtlayan sınırlar koyması.

Kredi: Üzerinde anlaşılmış bir gelecekte (vade) geri ödenmek üzere verilen borç.

Kredi değerliliği (creditworthiness): Kredi verenin yada onun adına hareket eden tarafsız bir kurumun kredi alacak olanın geçmiş ve gelecekte*ki borç geri ödeme yeteneğine ilişkin yaptığı ölçüm.

Kredi Mektuplu döviz tevdiat hesabı: Merkez Bankası'nın yurt dışında ça*lışan Türk vatandaşlarından kabul ettiği döviz mevduatları.

Kredi riski: Bir alacaklının verdiği kredilerin geri dönmemesi riski.

Kuponlu devlet iç borçlanma senetleri: Faizlerin ödenme dönemlerinde kuponu üzerinde yazan faiz oranının nominal değeri ile çarpılması sonu*cu ortaya çıkan meblağ kadar faiz
Ödeyen genellikle bir yıldan uzun vade*li devlet iç borçlanma senetleri.

Kur rejimleri:
(1) Sabit kur:
(a) Tam sabit kur (i) Para kurulu (ii) Ortak kur (Euro gibi)
(b) Yarı sabit kur (i) Sabit sabitleme (ii) Esnek sabitleme
-Sürüklenen çapa
- Bant içinde çapa (genişleyen bant, paralel bant)
(2) Esnek (dalgalı) kur
(a) Müdahaleli esneklik
(b) Müdahalesiz esneklik (tam dalgalanma)
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
L
Laffer eğrisi: Vergi oram düştükçe devletin vergi tahsilatının artabileceği*ni gösteren eğri.

Laspeyres endeksi: Fiyat endeksi oluşturma yöntemlerinden biridir.

Likidite: Bir varlığın kısa sürede ve düşük bir maliyetle paraya çevrilebilme olanağı. Bkz. Disponibilite.

Likidite krizi: Ekonomik işletmelerin yükümlülüklerini karşılamak için ye*terli likiditeye sahip olmamaları durumu.

Likidite riski: Bir bankanın mevduat sahibi veya borçlanıcılarının taleple*rini zamanında ve yeteri kadar karşılayabilecek likiditeye sahip olama*ma riski.

Londra Kulübü: Dış borçlarını ödemekte güçlük çeken ülkelerin başka ül*kelerin finans piyasalarından (özel sektör) aldıkları borçları yeniden ya*pılandırmalarına yönelik görüşmelerin yapıldığı toplantılar. Devletten devlete olan borçların yeniden yapılandırılmaları Paris Kulübü marifetiy*le olur. Bkz. Paris Kulübü.

Lorenz eğrisi: Bir ülkede milli gelirin dağılımının adil olup olmadığını ölç*meye yarayan bir analiz. Dikey eksende milli gelirin birikimli yüzdeleri %20'lik paylar halinde, yatay eksende ise hane halkları sayısının birikim*li yüzdeleri %20'lik dilimler halinde gösterilir. Bu eksenin karşılarına ya*rı uzunlukta tamamlayıcı eksenler çizilmesiyle oluşturulan karenin sol alt köşeden sağ üst köşeye olan köşegeni mutlak eşitlik olduğunu ifade eder. Bu doğrudan sapmalar gelir dağılımındaki eşitsizliğin derecesini ortaya koyar. Bkz. Gini katsayısı. Bu analiz ücret, kâr gibi üretim faktörlerinin aldığı payların ölçülmesine yönlendirildiğinde karşımıza fonksiyonel gelir dağılımı çıkar.

M
Mahalli idareler: Belediyeler.

Makroekonomi: Ekonomi biliminin global büyüklüklerle uğraşan alt dalı. Uğraştığı konular arasında enflasyon, büyüme, GSMH, toplam talep gi*bi konular vardır.

Mali tevzin: Kamu gelirinin merkezi idare ve yerel yönetimler arasında paylaştırılması.

Maliye Bakanlığı: Bütçenin hazırlanması, vergilerin toplanması, gider öde*neklerinin verilmesi, kamu mallarının izlenmesinden sorumlu bakanlık.

Maliye politikası: Tam istihdamı ve istikrarlı büyümeyi sağlamak üzere hükümetin giderler ve vergilerle ilgili olarak aldığı kararlar bütünü. Bkz. Ekonomi politikası.

Marjinal tasarruf eğilimi: Belli bir miktar artan gelire paralel olarak artan tasarruf miktarı.

Marksist ekonomi teorisi: Kapitalist ekonomi yaklaşımının tersine üretim araçlarının devletin tekelinde olması gerektiğini vurgulayan, özel mülki*yete karşı ekonomi yaklaşımı.

Menkul Kıymetler Borsası: Tahvil, bono ve hisse senedi gibi değerli finans*man araçlarının el değiştirdiği piyasa.Merkantilizm: Kapitalizm öncesi toplumlarda yaygın olarak uygulanan ve başlıca önermeleri ödemeler dengesi fazlası verecek bir ticaret politikası izlemek ve devletin ekonomiye aktif müdahalesini savunmak olan eko*nomi doktrini.

Merkez Bankası: Ülkenin para otoritesi, özel bir kanunla kurulmuş olup ulusal paranın basımına ve piyasaya çıkarılmasına yetkili tek kuruluş. Başlıca görevleri arasında ulusal paranın dolaşıma çıkarılması, ekonomi*nin kredi arzının düzenlenmesi ve denetlenmesi, ödemeler sisteminin ça*lışması ve fiyat istikrarının korunması vardır.

Merkez Bankası'ndan borçlanma: Hazinenin geçici gelir gider farkını karşılamak üzere Merkez Bankası'ndan geçici olarak borçlanmasıdır. Türkiye'de geçmişte uygulanan ve bütçe ödeneklerinin belli bir oram ile sınırlı bulunan bu uygulama kısa vadeli avans adını taşıyordu. Bkz. Kısa vadeli avans.

Merkez Bankası müdahalesi: Piyasa koşullarını etkilemek yada düzen*lemek üzere Merkez Bankasınca açık piyasa işlemleri, munzam karşılık oranlan değişimleri, ıskonto oranlan değişimleri gibi yollarla ulusal pa*ranın miktarına, döviz kurlarının ve/veya faizlerin değerine yapılan mü*dahalelerdir.

Mevduat munzam karşılıkları (munzam karşılıklar): Bankaların topla*dıkları mevduatların belli bir bölümünü Merkez Bankası'na mevduat olarak tutmaları zorunluluğu.

MIGA (Multinational Investment Guarantee Agency): Bkz. Dünya Bankası Grubu.

Mikro ekonomi: Ekonomi biliminin toplumu oluşturan tek tek bireylerin ve tek tek firmaların ekonomik davranışlarıyla ilgilenen alt dalı. Konuları arasında tüketici dengesi, bireysel talep, firma dengesi, girdi maliyetleri, piyasa yapısı gibi konular yer alır.

Milli gelir: GSYlH'dan amortismanlar ve dolaylı vergiler düşüp devletin verdiği sübvansiyonlar eklendikten sonra bulunan büyüklüktür.

Monetarist ekonomi teorisi: Ekonomide paranın reel değişkenleri etkileyemeyeceğini savunan ekonomi yaklaşımıdır. Birçok açıdan klasik ekonomi yaklaşımına çok benzer. En önemli savunucusu Milton Fried*man'd ir.

Muhabir hesaplan Bir bankanın iş yaptığı yurt içindeki ya da yurt dışındaki diğer bankalardaki hesaplarında bulunan meblağlar.

Mukayeseli üstünlük: Bkz. Karşılaştırmalı üstünlük.

Mutlak üstünlük: Bir ülkenin diğer bir ülkeyle karşılaştırdığında, üretti*ği bütün mal ve hizmetlerde kullandığı girdilere göre daha fazla çıktı el*de ermesi hali.

Müdahaleli esnek kur: Merkez Bankası'nın zaman zaman döviz piyasasına müdahalede bulunması nedeniyle tam esnek olarak uygulanamayan döviz kuru rejimi (dirty float, managed float). Bkz. Kur rejimleri.

M0: Emisyon
M: Dolaşımdaki para ile vadesiz tasarruf ve ticari mevduatlarının toplamından oluşan para arzı tanımı.
M2: M olarak tanımlanan büyüklüğe vadeli tasarruf ve ticari mevduatların eklenmesiyle ulaşılan para arzı tanımı.
M>Y: M2 olarak tanımlanan büyüklüğe yurtiçinde yerleşiklerin sahip olduğu döviz mevduatlarının eklenmesiyle ulaşılan para arzı tanımı.
M2R: Mı olarak tanımlanan para arzına bankalardaki repo hesaplarının eklenmesiyle ulaşılan büyüklük.
M2YR: M2Y olarak tanımlanan para arzına bankalardaki repo hesaplarının eklenmesiyle ulaşılan büyüklük.
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
N
Nakit dengesi (bütçe nakit dengesi): Bütçe dengesi ve verilen avanslar top*lamının emanetlerden çıkarılmasıyla bulunan büyüklüktür.

Net hata ve noksan: Yanlış yada eksik kayıtlar nedeniyle ödemeler dengesi kalemleri arasındaki tutarsızlıkların kaydedildiği kalem.

Net milli hasıla: GSYÎH'dan amortismanların düşülmesiyle bulunan bü*yüklüktür.

Niyet mektubu {letter of intent): IMF kaynaklarına başvuran bir üye ül*kenin uygulayacağı ekonomik programın genel çerçevesini çizen, IMF Başkam'na hitaben yazılmış, üye ülke yetkililerinin (genellikle Ekonomi Bakanı ve Merkez Bankası başkanı beraber) imzalarını taşıyan mektup.

Normatif ekonomi: Büyük ölçüde ekonomi politikasını kapsayan sorun*larla uğraşan ve objektif gerçekler yerine sübjektif tercihleri yansıtan eko*nomi alt dalı.

O
Off-shore bankacılık: Yapılan bankacılık işlemlerinden ve/veya bankacı*lık kazançlarından vergi almayan ya da çok az vergi alan yerlerde yapı*lan bankacılık.

Off-shore hesaplar: Off-shore bankalarda açılan mevduat hesapları.

Opcrasyonel risk: Bir işletmenin kendi iç işleyişinden kaynaklanabilecek yanlışların işletmeye zarar verme riski, örneğin, bir elektrik faturasının kayıtlara yanlış girilmesi nedeniyle fazla ödeme yapılması riski operasyonel risktir.

Otomatik dengeleyiciler {otomatic stabilizers): Ekonomide enflasyon yada deflasyon ortaya çıktığında kendiliğinden devreye girerek kötü gidişi yavaşlatan yada tersine çeviren düzenlemeler. Başlıca örnekleri arasında artan tarifeli gelir vergisi (progresif) ve işsizlik sigortası gösterilebilir.

Otonom yatırım: Başka değişkenlerden etkilenmeyen yatırım harcamaları miktarı.
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Ö
Ödemeler dengesi: Bir ülkedeki ekonomik birimlerin (bireyler, firmalar ve devlet) belli bir dönem içinde yabancı ülkelerdeki ekonomik birimlerle gerçekleştirdiği her türlü ekonomik
faaliyetin parasal değerini göste*ren hesap tablosu. örtülü

Ödenek: Harcama nedeninin kamuoyunca bilinmesinin ulusal çıkarlara ters düşmesi nedeniyle başbakanın yetkisine verilmiş harcama ödeneği.

Özel çekme hakları (special drawing rights-SDR): IMF tarafından üye ül*kelere tahsis edilmek amacıyla yaratılan uluslararası rezerv para. SDR, pa*ra olarak tedavül etmeyen ve
yalnızca muhasebe kaydı olarak işlem gören bir hesap birimidir. Bir anlamda, IMF'nin bastığı paradır.

Özel kesimin piyasa dışına itilmesi {crowding out): Kamu kesiminin gelir gider dengesizlikleri sonucunda yarattığı büyük borçlanma talebiyle faiz*lerin yükselmesine neden olması sonucunda özel kesimin yatırımları için ihtiyacı olduğu fonların daralması ve pahalılaşması.

Özelleştirme gelirleri: Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve kamu iştirak hissele*rinin özel sektöre satışından elde edilen gelirler.

Özerk bütçeli kuruluşlar: Devlet bütçesinin dışında, kendi bağımsız gelir*leri olup yetkili karar organlarınca kendi harcamalarını tespit eden dev*let kuruluşları, örneğin, Merkez Bankası, Rekabet Kurumu ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu gibi kuruluşlar özerk bütçeli kuruluşlardandır.


P
Paashe endeksi: Fiyat endeksi oluşturma yöntemlerinden biridir.

Par value (yazdı değer): Bir hisse senedi, tahvil yada bono gibi değerli ev*rakın üzerinde taşıdığı değerin tamamı.

Para: Mal ve hizmet satın alabilen, mal ve hizmetlerin değerini ifade eden ve tasarruf aracı olarak kullanılabilen her şey paradır.

Para arzı: İşlem ve yatırımlarda kullanılmaya hazır para miktarının tümü. Belli bir tarihte ekonomideki para stoku.

Para arzı tanımları: M* M1( M2, M2Y, M2R, M2YR.

Paranın dolanım hızı (velocity of money): Bir ekonomide her bir para biri*minin belirli bir sürede kaç kez el değiştirdiği gösteren ölçü. Bkz. Değişim denklemi.

Paranın değer kaybetmesi (depreciation): Bir ülke parasının başka ülkele*rin paralarına göre değerinin azalması. Bu değer kaybının sonucu olarak parası değer kaybeden ülkedeki ekonomik birimler diğer ülkelerin malla*rını daha pahalıya almaya başlarlar.

Paranın değer kazanması (appreciation): Bir ülke parasının başka ülkele*rin paralarına göre değerinin artması. Bu değer kazancının sonucu olarak EP28 parası değer kazanan ülkedeki ekonomik birimler diğer ülkelerin malla*rını daha ucuza almaya başlarlar.

Para politikası: Merkez Bankası'nın hedeflerine ulaşmak için uyguladığı açık piyasa işlemleri, ıskonto oranının tespiti, mevduat munzam karşı*lık oranlarını değiştirmesi gibi politikaların bütünü.

Paris Kulübü: Dış borçlarını ödemekte güçlük çeken ülkelerin başka ül*kelerin devletlerinden aldıkları borçları (devletten devlete borçlar) yeni*den yapılandırmalarına yönelik görüşmelerin yapıldığı resmi toplantılar, özel sektöre olan borçların yeniden yapılandırılmaları Londra Kulübü marifetiyle olur. Bkz. Londra Kulübü.

Peg: Bir ülkenin parasının yabacı ülkelerin paraları karşısındaki değerini bir başka ülkenin parasına ya da başka ülkelerin paralarından oluşan bir se*pete bağlayıp sabitlemesi.

Phillips eğrisi: işsizlik oranı ile ücret artışlarını ya da işsizlik oranı ile enf*lasyon arasındaki kısa dönemli ilişkiyi gösteren eğri. Kısa dönemde, Phillips eğrisi enflasyon ile işsizlik oranı arasında ters bir ilişki olduğu*nu gösterir.

Piyasa riski: Mali piyasalarda fiyatın oynaklığından dolayı zarar yada kâr etme riski.

Portföy yatırımları: Tahvil, bono ve hisse senedi gibi menkul kıymetlere yapılan yatırımlar.

Pozitif ekonomi: Bir ekonomik olgunun objektif olarak ortaya konulup analize tabi tutulmasını içeren ve değer yargılatma yer vermeyen ekono*mi bilimi dalı. Ekonomi teorisi bu kategoriye girer.
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
R
Rant: Sahip olunan bir değerden elde edilen gelir. Popüler ifadesiyle, çalışmadan elde edilen gelir.

Rasyonel beklentiler: Sistematik olarak yanlış ya da taraflı olmayan ve ulaşılabilir tüm bilgileri kullanarak oluşturulmuş ileriye dönük beklentilere verilen isimdir.

Reel GSMH: Enflasyondan arındırılmış GSMH. Enflasyondan arındırma işlemi GSMH zımni deflatörü yoluyla yapılır.

Reel GSYİH: Enflasyondan arındırılmış GSYİH.

Reel faiz: Elde edilen faizin enflasyondan arındırılarak ifade edilmiş şekli. R = (l+r)/(l+p) formülünde, R reel faiz oranını, r nominal faiz oranını ve p enflasyon oranını göstermektedir.

Refinansman: Borcun başka koşullar taşıyan bir başka borçla değiştirilmesi işlemi. Bu uygulama daha çok faiz ya da alacaklı değişmelerine yol açan bir borç koşulu değişimi biçiminde karşımıza çıkar.

Rekabet Kurumu: Piyasalarda fiili anlaşmalar sonucu doğabilecek tekelleş*me ve kartelleşmeleri önlemek, piyasaların rekabete uygun olarak çalışa*bilmelerini sağlamak üzere kurulmuş bulunan ve başkan dahil 11 kişiden kuruluyla karar alan organ.

Repo: Bir menkul kıymetin ilerideki bir tarihte geri alınması vaadiyle satılması.

Resesyon: Belirli süreyle genel ekonomik faaliyetlerdeki gerileme.

Revalüasyon: Bir ülkenin ulusal parasının yabancı ülkelerin ulusal para*larına karşı olan değişim değerinin (parite) idari bir kararla yükseltilmesi işlemi.
Rezerv para: Merkez Bankası'nın ulusal para cinsinden olan likit yükümlülükleri. Rezerv para = emisyon + bankaların zorunlu ve zorunlu olmayan mevduatları + banka dışı kesimin mevduatları.

Rezerv para çarpanı: Rezerv paranın yaratabileceği toplam para arzı. k = M/RP formülünde k rezerv para çarpanını, M para arzını ve RP rezerv para miktarını göstermektedir.

Risk primi: Alman risk karşılığında talep edilen normal
getirinin üzerindeki prim.


S
Sabit döviz kuru rejimi: Bir ülkenin ulusal parasını başka ülkelerin ulusal paralarına karşı belirli bir pariteyle sabitlemesi, arz ve talep değişiklikleri*ne karşı bu sabitliği bozmaması hali. Bkz. Kur rejimleri.

Sabit faiz: Bir borcun faizinin borcun vadesi süresince değişmemesi hali.

Samurai tahvil piyasası: Japonya'da Japon Yeni üzerinden Japon olmayan ekonomik birimlerce ihraç edilen borç senetlerinin alım satımının yapıl*dığı piyasa. Bu piyasada tahvil ihraç edenin belli bir düzeyde kredi değer*liliği olmasını şarttır.

Satın alma gücü parkesi: Farklı ülkelerdeki mal ve hizmet fiyatlarının fark*lı olması nedeniyle ülkelerin gelirlerinin satın alma gücünü tespit etmeye yönelik yapılan düzeltme.

Say kanunu: "Her arz kendi talebini yaratır" biçiminde özetlenebilecek olan klasik ekonomi yasası. Bu yasanın büyük ölçüde Takas (barter) ekonomisinde geçerli olduğu, parasallasmanın geliştiği günümüz ekonomi*lerinde geçerli olmadığı dikkate alınmalıdır.

SDR (special drawing rights): Bkz. Özel çekme haklan.

Sendikasyon kredisi: Birden fazla mali kuruluşun bir araya gelerek belli bir ekonomik birime ortaklaşa aynı kredi şartlarında kredi vermesi.

Senyoraj: Kâğıt ve madeni para basım giderleriyle piyasadaki değişim değeri arasındaki fark nedeniyle devletin elde ettiği kazanç. Bkz. Hükümranlık hakkı.

Serbest mevduat: Bankaların Merkez Bankası'ndaki serbestçe kullanabile*cekleri hiçbir kısıtlamaya tabi olmayan mevduatları.

Sermaye hareketleri dengesi: Ödemeler dengesindeki yurtiçinde yerleşik ekonomik birimlerle yurt dışında yerleşik ekonomik birimler arasında*ki borç alıp verme işlemlerini ve sabit sermaye yatırımlarını içeren den*gedir.

Sermaye piyasası: Hisse senedi ve uzun vadeli borç senetlerinin ihraç edil*diği ve alım satım işlemi gördüğü piyasa.

Sermaye Piyasası Kurulu (SPK): İlk kez halka arzlara izin veren, menkul kıymet borsalarındaki işlem kurumların denetiminden sorumlu ve ser*maye piyasalarını düzenlemeye yetkili bağımsız bir kurum.

Sermaye yeterliliği: Bankaların bilanço büyüklüklerine ve aldıkları riskler*le uyumlu sermaye bulundurması gerekliliği.

Son ödeme mercii: Ekonomide likidite ihtiyacı ortaya çıktığında, son şans olarak likidite temin edilebilecek kurum, merkez bankası.

Sosyal güvenlik kuruluşları: Çalışanlardan toplanan paralarla emeklilere maaş veren emekli ve çalışan üyelerine sağlık hizmeti sunan devlet tara*fından yönetilen ve yönlendirilen
kuruluşlar. Türkiye'de üç sosyal güven*lik kuruluşu vardır: Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur.

Sosyalist ekonomik yaklaşım: Sermaye malları mülkiyetinin devlet elinde olmasını savunan yaklaşım.

SPK: Bkz. Sermaye Piyasast Kurumu.

SRF (Suplemental Reserve Facility): IMF'nin çok kısa süre içinde döviz re*zervlerinde dramatik düşüşler yaşayan ülkelere sunduğu bir kolaylık. SRF miktarı bir ülke kotasının birkaç katı olabilir.

Stand-by düzenlemesi: IMF'nin ihtiyaç içine düşen üye ülkelere destek ver*mek üzere yaptığı başlıca düzenleme. 18 aya kadar olan stand-by düzenlemesinde üye ülke kotasının % 100'ü kadar, 3 yıla kadar olan stand-by düzenlemesinde (süresi uzatılmış fon kolaylığı) üye ülkeye kotasının % 300'ü kadar parasal destek sağlanabilir. IMF son yıllarda bu sınırları istisnai olmakla beraber aşabilmektedir.

Stok değişken: Belli bir süre ile kısıtlı olmayan belli bir noktada birikimli değer, örneğin, para arzı bir stok değişkendir.

Stopaj: Bir ödemede kaynakta yapılan kesinti. Örneğin, ücretler üzerinden alınan verginin işverence kesintiye tabi tutulmasına stopaj denir.

Sürekli borçlanma yöntemi: Bu yöntemde hazine belirli miktar ve vadele*ri içeren devlet iç borçlanma senetlerini devamlı satışa sunar. Bu senetler sabit ya da borçlanma ihalelerinde belirlenen faiz ortalamalarına bağ*lı olarak faiz taşıyabilirler.
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
T
Tahkim: Bkz. Konsolidasyon.

Tam istihdam: Ekonomideki emek ve sermaye gibi üretim araçlarının tam olarak üretimde kullanılması halidir.

Tamamlayıcı mallan Genellikle birlikte kullanılan mallar. Birinin kullanımı diğerinin de kullanımına gereksinim yaratır, örneğin, köfte ile har*dal gibi.

Tasarruf (S): Gelirin elde edildiği dönemde tüketilmeyen bölümü. S = Y — C formülünde S tasarrufu, Y geliri, C de tüketimi göstermektedir.

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF): Bankalardaki tasarruf mevduat*larını belli bir sınıra kadar sigorta eden kurum, örneğin, bir bankanın if*las etmesi durumunda, TMSF o bankadaki tasarruf mevduatı sahiplerine kişi başına azami 50 bin YTL. ödeyecektir.

Tek hazine hesabı: Kural olarak kamu gelirlerinin tümünün toplandığı ve kamu giderlerinin tümünün yapıldığı hazine hesabı. Bu hesap Ziraat Bankası'nda tutulur. Kural böyle olmakla birlikte uygulamada istisnalar vardır.

Teori: Birden fazla neden-sonuç ilişkisinin bir disiplin halinde birleştiril*mesinden meydana gelen bilgiler topluluğuna verilen isim.

Ticari banka: Başlıca mevduat toplamak ve farklı ekonomik birimlere kre*di vermek suretiyle çalışan aracı kurum.

Toplam borç stoku: Bir ülkenin belirli bir dönem sonu itibariyle iç ve dış borçlarının toplam tutarı. Bu hesaplamaya kamu kesimi iç borçlarıyla ka*mu kesimi ve özel sektörün toplam dış borçları katıdır.

Toplam borç yükü: Toplam borç stokunun GSMH'ya oranı.

Toptan eşya fiyat endeksi (TEFE): Ülke ekonomisinde üretim faaliyetleri içinde yer alan maddelerin fiyatlarında aydan aya ortaya çıkan değişimle*ri ölçmekte kullanılan endekse denir. TEFE, DİE tarafından belirli bir baz yılı esas alınmak ve sepete dahil edilmiş bulunan çeşitli mal ve hizmetler için üreticilerden bilgi toplamak suretiyle oluşturulan bir fiyat endeksi*dir. Toptancı aşamasındaki fiyat değişimlerini ölçen bir endekstir.

Transfer harcamaları: Karşılığında hiçbir mal yada hizmet almadan yapı*lan ödemeler, örneğin, devletin bir KİT'e sermaye koyması yada borç faizlerinin ödenmesi transfer harcamalarıdır.

Tüketici fiyat endeksi (TÜFE): Belirli bir dönem içinde belirli bir kitle ta*rafından satın alman mal ve hizmetlerle belirlenen bir sepetin fiyat deği*şikliklerini ölçen fiyat endeksidir. TÜFE, DtE tarafından belirli bir baz yı*lı ve hane halkı tüketim anketleri kutlanılmak suretiyle ağırlıklandırılmış olarak sepete alınan belirli mal ve hizmetlerin ortalama parasal değerinin baz yıla göre gösterdiği değişimi ölçer.

Tüketim fonksiyonu: Tüketim harcamalarıyla onu etkileyen değişkenler arasındaki fonksiyonel ilişki. Örneğin, C = f(Y) bir tüketim fonksiyonu*dur. Burada, C tüketim harcamalarını, Y geliri göstermektedir.

Tüketim Harcamaları (C): Mikroekonomi açısından bireylerin, makro ekonomi açısından bütün toplumun belirli bir dönem içinde tüketim amaçlı olarak yaptığı harcamalardır. Ekmek gibi hemen tüketilebilen maddelere yapılan harcamaların yanı sıra otomobil, buzdolabı, televiz*yon gibi hemen tüketilemeyecek olan dayanıklı tüketim maddelerine yapılan harcamalar da tüketim harcamalarıdır.

U
Uluslararası Finans Kurumu (International Finance Corporation): Bkz. Dünya Bankast Grubu.

Uluslararası Kalkınma Ajansı (Internatiınal Development Agency): Bkz. Dünya Bankası Grubu.

Uluslararası Para Fonu (IMF): Bkz. International Monetary Fund.

Uluslararası Rezervler: Bkz. Döviz rezervi.

Uluslararası Yatırımları Garanti Ajansı (Multinational Investments Guaratee Agency): Bkz. Dünya Bankası Grubu.

Uyarılmış beklentiler {adaptive expectations): Gelecekte bir değişkenin alacağı değerler üzerindeki beklentilerin aynı değişkenin geçmişte aldığı değerlerin bir çeşit ortalaması yoluyla olduğuna ilişkin bir yaklaşım.

Uyarılmış yatırım: Çeşitli etkenlere bağlı olan yatırım harcamaları, örneğin, faiz oranlarının düşmesiyle ortaya çıkan ek yatırım harcamala*rı uyarılmış yatırımdır.

Üretim fonksiyonu: Üretimde kullanılan girdilerle üretilen mal arasındaki fonksiyonel ilişki, örneğin, Y = f(K,L) bir üretim fonksiyonudur. Burada, Y üretimi, K üretimde kullanılan sermaye stokunu ve L üretimde kullanı*lan emek miktarını göstermektedir.
 

Top