Doğduğumuz günden itibaren hepimiz değerli olmak, sevilmek, sayılmak isteriz. Ancak hayat zalimdir, kolay kolay bunları kendiliğinden vermez bize. Bunun için mutlaka hayatla mücadele etmemiz gerekir.
Şimdi diyeceksiniz ki “Ama bazıları annelerinin karnından şanslı doğuyor. Prensler, prensesler gibi büyütülüyorlar. Sevilmek, sayılmak, değerli olmak için hiç çaba sarf etmeleri gerekmiyor.”
Haklısınız bazıları şanslı doğuyor ama bu şans ömür boyu sürer mi dersiniz? Hani anne babaların sık kullandığı bir söz vardır; “Çocuklarımızın tahtını yapıyor ama bahtını yapamıyoruz” derler. İşte gerçek aynen böyledir. Bize nasıl zalimse, hayat onlara da zalimdir. Sadece anne baba sevgisi ve ilgisi kime yetmiş ki? Üstelik onlar bu konuda çok da acemi. Elleri henüz kılıç tutmayı bile bilmiyor.
Bu savaşta yenilmemenin tek yolu kendimizi iyi donatmaktır. Bunun için sadece okumak, çok bilmek de yetmez. Öncelikle savaşı kendimizle yapmalıyız. Öğrendiklerimizi önce kendimize uygulamalıyız.
Bilgili değil bilge olmalıyız. Hayatın dikenli yollarında başka türlü mutlu olmak kolay mı? Üstelik doğru sandığımız şeylerin çoğu hayatın içinde karşımıza yanlış olarak çıkıyor. Haklıyken haksız oluyor ve sıkça kaybediyoruz.
Öyleyse hakkın değil, kendi vicdanlarımızı yok etmeden bu düğümü nasıl çözeceğiz, ona bakalım. Hep aynı şarkıları söyleyerek kaybetmek yerine kazanmanın yollarını arayalım.
“Yani biz de mi kötü olalım” dediğinizi duyar gibiyim.
Sevgili arkadaşlarım, bunlarla kendinizi avutmayın. Kazananların hepsi kötü değil çünkü. Onlar da zamanında çok acı çekmişler ama vazgeçmemişler ve sonunda bu hayatın dilini çözmüşler.
Siz de bir an önce öğrenin bu dili. Öğrenin ki hem siz mutlu olun, hem de başkalarını mutlu edin.